Demirtaş’tan “Yalnızlaştırıldı Mı?” Sorusuna Çarpıcı Yanıt

“Yalnızlaştırıldı mı?” sorusuna yanıt veren eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, “Beni yalnızlaştırmak isteyenler yok mu, var elbette. Zaten bunun için hapiste rehine olarak tutuluyorum. Ancak burada bir tek gün dahi hapis yatmadım. En az dışarıdaki kadar çalışıyorum, en az o kadar yoğunum” dedi ve ekledi:

“Bunun nedeni, çok kalabalık bir kitleyle beraber siyasi mücadele yürütüyor olmamdır. Beni yalnızlaştırmak isteyenlerin girişimlerine, halkımızla birlikte yanıt verdik hep. Dolayısıyla tüm kalbimle ve rahatlıkla söyleyebilirim ki yalnız değilim.”

Yaklaşık 6 yıldır Edirne F tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, FOX TV’de yayınlanan Orta Sayfa programında kendisine yöneltilen sorulara yanıt verdi.

Nevşin Mengü, Çiğdem Toker, Doğan Şentürk, Deniz Zeyrek ve Murat Yetkin tarafından “Demirtaş yalnızlaştırıldı mı?” sorusuna yanıt veren Demirtaş, “Beni yalnızlaştırmak isteyenler yok mu, var elbette. Zaten bunun için hapiste rehine olarak tutuluyorum” dedi.

Demirtaş şunları ifade etti:

“Ben kendimi hiçbir zaman yalnız hissetmedim. Bilakis burada hep kalabalıklar içinde oldum, olmaya da devam ediyorum. Beni yalnızlaştırmak isteyenler yok mu, var elbette. Zaten bunun için hapiste rehine olarak tutuluyorum. Ancak burada bir tek gün dahi hapis yatmadım. En az dışarıdaki kadar çalışıyorum, en az o kadar yoğunum.

Bunun nedeni, çok kalabalık bir kitleyle beraber siyasi mücadele yürütüyor olmamdır. Beni yalnızlaştırmak isteyenlerin girişimlerine, halkımızla birlikte yanıt verdik hep. Dolayısıyla tüm kalbimle ve rahatlıkla söyleyebilirim ki yalnız değilim.”

Paylaşın

“HDP, Demirtaş’ın Öcalan İle Görüşme Talebini Reddetti” İddiası

6 yıldır Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Abdullah Öcalan ile SEGBİS aracılığıyla görüşme talebinde bulunmak için HDP Genel Merkezi’nden izin istediği öğrenildi. Ancak HDP yönetiminin, buna olumlu yanıt vermediği iddia edildi. 

HDP eş genel başkanları Pervin Buldan ile Mithat Sancar’ın İmralı Cezaevi’nde Abdullah Öcalan’la görüşme talebiyle Adalet Bakanlığı’na başvurmasının ardından yeni bir iddia ortaya atıldı.

DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın ulaştığı bilgiye göre Selahattin Demirtaş, 7 Ekim’de Adalet Bakanlığı’na Abdullah Öcalan ile görüşme talebinde bulunmak amacıyla HDP Genel Merkezi’nden izin istedi. Demirtaş’ın bu görüşmeyi SEGBİS üzerinde avukat veya ziyaretçi sıfatıyla yapmayı istediği öğrenildi. Ayrıca Demirtaş’ın HDP’ye ilettiği mesajda, bu kapsamda bakanlıktan Abdullah Öcalan üzerindeki “tecridin kaldırılması” ve ailesiyle de görüşmesine izin verilmesini de isteyeceğini bildirdiği ifade edildi.

Ancak edinilen bilgilere göre, HDP yönetimi bu talebe olumlu karşılık vermedi. Bir süre sonra da Sancar ve Buldan’ın Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvurması adımı geldi. HDP yetkilileri ise Demirtaş’tan kendilerine böyle bir talep gelmediğini söyledi. Ancak kaynaklar, bu talebin gittiğini ifade ediyor.

Demirtaş ile HDP arasındaki gerginlik

Demirtaş’ın Öcalan ile ne görüşeceği ise şimdilik bilinmiyor. Ancak iddia edilen görüşme talebinin zamanlaması dikkat çekici. HDP ile Demirtaş arasında bir süredir soğukluk ve gerginlik olduğu kamuoyuna yansımıştı. Bu gerginlik, 3 Temmuz’daki HDP Olağan Genel Kurulu’ndan sonra başlamıştı.

Demirtaş, 5 Temmuz günü T24’te yayımlanan “İğneyi kendimize” başlıklı yazısında HDP’ye yönelik üstü kapalı mesajlar vermiş ve partiyi değişim için cesaretli olmamakla eleştirmişti. Demirtaş’ın yine yakın çevresine yargılandığı davada partisinin kendisini yalnız bıraktığını söylediği de belirtiliyor.

Bu gelişmenin ardından 13 Ekim’de HDP’li siyasetçiler Ahmet Türk, Sırrı Süreyya Önder ve Sırrı Sakık, Demirtaş ile görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvurmuştu. Alınan bilgiye göre, bakanlık kapalı görüş için izin verdi. Ancak HDP’liler, görüşmenin “açık görüş” şeklinde yapılmasını istediklerini belirterek bu yönde izin talebini güncelledi. Üç HDP’linin ziyaretinde, Demirtaş ile HDP arasındaki gerginliğin nedenlerinin ele alınması bekleniyor.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ise bugün Gazete Duvar’a yaptığı açıklamada “Demirtaş’la bizim aramızda fikir farklılıkları olabilir; bu doğru. Fakat aramızdaki temel ayrılık cezaevi duvarlarıdır. Demirtaş’ın asıl amacının parti politikalarına destek vermek olduğunu düşünüyorum” açıklamasını yaptı.

Mersin saldırısından sonra 

Diğer yandan ziyaret talebinin Mersin’de 26 Eylül’de PKK’nın üslendiği ve bir polisin hayatını kaybettiği terör saldırısından sonra gelmesi de dikkat çekti. Demirtaş bu saldırıyı kınarken PKK’dan ise Demirtaş’a sert tepki gelmişti.

Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12 Ocak 2022’de partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamada, “Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek. Zannediliyor ki her yer şu anda toz pembe. Değil. Onların da kendi içlerinde ayrı bir hesaplaşmaları var. Ve bu hesaplaşmayı da yapacaklar” demişti.

Paylaşın

Demirtaş’tan Muhalefete ‘İktidarın Ekmeğine Bal Döküyorlar’ Eleştirisi

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Bartın’da en az 41 işçinin hayatını kaybettiği maden faciasının ardından yaşamını yitirenler için kullanılan “şehit” ifadesine tepki gösterdi.

Selahattin Demirtaş, avukatları aracılığıyla sosyal medya hesabından paylaştığı mesajlarda muhalefeti eleştirdi. Demirtaş’ın ifadeleri şöyle:

İngiltere’de, Almanya’da maden işçileri “şehitlik” mertebesine ulaşamıyorlar çünkü oralarda suçu kadere yükleyen yöneticiler yok. İktidarın yağlı ekmeğine bal döken muhalefetleri de yok. Kimse daha fazla laf kalabalığı ve şaklabanlık yapmasın. İşçi katliamları, daha fazla kâr uğruna, kasıtlı işlenen cinayetlerdir. Çözüm, emekten yana bir düzen kurmaktır. Çözüm bilimdedir, soldadır. BAŞIMIZ SAĞ OLSUN.

CHP’nin “şehit” paylaşımı

CHP, Bartın’daki facianın ardından kurumsal Twitter hesabından şu mesajı paylaşmıştı:

Bartın Amasra’da meydana gelen patlamada yitirdiğimiz maden şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Acılı ailelerimize ve çalışma arkadaşlarına sabır, yaralı madencilerimize acil şifa diliyoruz. Tüm dualarımız can kaybının artmaması için…

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen, paylaşımın “şehit” kısmını eleştirmişti:

Hayır maden şehidi diye bir şey yok. Sırf para için insan canını riske atanlarla Sayıştay raporlarında açık açık uyarmasına rağmen keyfine bakanların sorumluluğunu örtmek için ortaya atılan tabirleri biz kullanamayız. Bu bir cinayettir ve bu cinayetin hesabını elbette soracağız.

Öte yandan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, patlamanın meydana geldiği TTK Amasra maden sahasında açıklamalarda bulundu.

Bakan Dönmez, Amasra’da patlama meydana gelen maden ocağında işlemler bitinceye kadar kömür üretimine ara verildiğini bildirdi. Bakan Dönmez şu bilgileri paylaştı:

Yangınla mücadele devam ediyor. O alanı komple kontrol altına alabilmek için kapatma kararı alındı. Şu an baraj yapma işlemleri devam ediyor. Arkasından da azot ve gerekirse su ve diğer kimyevi maddeleri ocağa basma suretiyle kontrol altına alacağız. Sonrasında tesisin yeniden üretime hazırlanabilmesi için oluşan hasarların tespiti ve bunların tesis edilmesi vs. teknik işlemleri devam edecek. Bu işler bitinceye kadar da Amasra müessesemizde de kömür üretimine ara veriyoruz.

Bugün Adalet Bakanımız işletmemizi ziyarete geldi, kısa bir bilgi alışverişinde bulunduk. Başsavcılığımızın araştırma soruşturma ile ilgili tahkikat başlatılması söz konusuydu. Başsavcılığımız ve görevli arkadaşlara kimlik tespiti alanında görevler düşüyordu, çok seri hareket ettiler.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada patlamada yaralanan ve madende mahsur kalanlara geçmiş olsun dileklerini iletti. Bozdağ şu ifadeleri kullandı:

“Yaralı işçilerimize acil şifalar diliyorum. Madende mahsur kalan işçilerimize ulaşmak, onları sağ ve salimen kurtarmak için çalışmalar devam etmektedir. Devletimiz, tüm imkan ve kabiliyetlerini seferber etmiştir. Madende mahsur kalan işçilerimizin sağ ve salimen kurtarılması hepimizin en büyük dileğidir. Patlamayla ilgi Amasra Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlatmıştır. Hadise bütün boyutlarıyla soruşturulacaktır,” ifadelerini kullandı.

Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı, patlamayla ilgili soruşturma başlattı. Başsavcılık, olayla ilgili 3 savcının görevlendirildiğini duyurdu.

Ayrıca, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı maden ocağında arama kurtarma çalışmaları sona erdi.

Paylaşın

Selahattin Demirtaş’a 2,5 Yıl Hapis Cezası

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a, dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’ı hedef göstermesinden dolayı verilen 2,5 yıl hapis cezasının, Ankara Bölge Mahkemesi’nce bozulmasının ardından yeniden görülen davada mahkeme kararını açıkladı.

Haber Merkezi / Mahkeme, Selahattin Demirtaş’a ‘terörle mücadelede görev alan kamu görevlilerini hedef göstermek’ suçundan 2,5 yıl hapis cezası verirken ‘varsayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanmak suretiyle tehdit’ suçundan ise suçun yasal unsurları oluşmadığından beraat kararı verdi.

Demirtaş ne demişti?

Demirtaş’ın 7-8 Ocak 2020’deki savunması sırasında şunları demişti: Benimle ilgili operasyonun yürütücüsü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı. İkinci tutuklamayı bizzat örgütleyerek. İkinci tutuklamamın nasıl yapıldığının tüm detaylarını biliyorum. Başsavcı Yüksel Kocaman ve yardımcısı. Haklarında suç duyurusu yaptık.

Senin o güvendiğin saraydan büyük Allah var Yüksel Kocaman, devran dönüyor. Devran dönüyor, halk var. Sandık kurulduğunda güvendiğin dağlara kar yağacak, bunların hepsinin hesabını yargı önünde vereceksiniz.

Ne olmuştu?

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Demirtaş’ın Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığı davada Kocaman’a yönelik ifadeleri nedeniyle dava açmıştı.

Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince 28 Mayıs 2021’de görülen karar duruşmasında Demirtaş, “terörle mücadelede görev alan kamu görevlisini hedef göstermek” suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

Mahkeme, “suç örgütlerinin korkutucu gücünden yararlanılarak tehdit etmek” suçundan ise hüküm kurulmasına yer olmadığına karar vermişti.

Dosyanın kanun yolu incelemesini yapan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi, yerel mahkemece “suç örgütlerinin korkutucu gücünden yararlanılarak tehdit etmek” suçuna ilişkin, yasada belirtilen geçerli bir hüküm kurulmadığı gerekçesiyle kararı esastan bozmuştu.

Bunun üzerine dosya yeniden Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesine gelmişti.

Demirtaş davanın önceki duruşmalarında yaptığı savunmada “Benim katılanı terör örgütlerine hedef gösterme potansiyelim olduğunu düşündünüz. İstinaf ‘ortada bir tehdit olmadığı için hedef gösterme de olamaz’ dedi. Ben ‘bağımsız mahkemelerde hesap verecek’ demişim. Burada tehdit ve hedef gösterme yok. Beraatımı talep ediyorum” demişti.

Paylaşın

290 Gazeteci, Yazar, Akademisyen Ve Hukukçudan Demirtaş Ve HDP’ye Destek

Gazeteci, yazar, akademisyen ve hukukçulardan oluşan 290 imzacı. Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve HDP ile dayanışma içinde olduklarını yaptıkları bir açıklama ile duyurdu.

Haber Merkezi / Aralarında Deniz Türkali, Ayşe Hür, Eşber Yağmurdereli, Ertuğrul Günay, Oya Baydar, Rıza Türmen gibi isimler de yer aldığı imzacılar tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Bizler; ölüme karşı yaşamı, savaşa karşı barışı, şiddete karşı demokratik siyaseti ama’sız savunanlar, yaşamsal sorunlarımızın baskıyla, silahla, şiddetle değil özgürlüklerin sınırlarının genişletilmesi, demokratik siyaset ve diyalogla çözümlenebileceğini kararlılıkla savunan HDP yönetimi ve Selahattin Demirtaş’ın arkasında duruyor, onlara yönelen saldırı ve tehditleri hepimize yapılmış sayıyoruz.

HDP’ye ve HDP’li milletvekillerine yönelik devlet şiddetini en ağır şekilde kınıyor, şiddeti teşvik eden ve uygulayanların cezalandırılmasını talep ediyoruz.”

Açıklamaya imza veren isimler şöyle:

Adil Demirci, Adil Okay, Ahmet Aykaç, Ahmet Dindar, Ahmet İnsel, Ahmet Kardam, Ahmet Muhtar Çakmak, Akın Atalay, Akın Atauz, Alev Er, Ali Bilge, Ali Ekber Pekşen, Ali Galip Yıldız, Ali Mirzaoğlu, Ali Nesin, Ali Tevfik Berber, Arzu Erbilici, Asuman Bayrak, Ata Yıldırım, Atacan Atakan, Avram Ninyo, Ayhan Dağdeviren, Ayşe Erzan, Ayşe Gözen, Ayşe Gül Altınay, Ayşe Hür, Ayşe Sözeri Cemal, Ayşen Anadol, Ayten Gümüşel, Ayten Yıldırım,

Babür Pınar, Bahri Bayram Belen, Bahri Gedik, Baki Tezcan, Barış Trak, Baskın Oran, Beril Eyüboğlu, Berrin Sönmez, Berrin Uyar, Binnaz Toprak, Bülend Tuna, Bülent Atamer, Bülent Tekin, Bülent Uyguner, Büşra Ersanlı, Cafer Sezer, Cahit Mete, Cavit Sarıoğlu, Cemil Çamoğlu, Cengiz Aktar, Cengiz Arın, Cengiz Çandar, Ceren Göker, Cüneyt Başbuğ, Çağatay Anadol, Çiğdem Şimşek,

Deniz Türkali, Dicle Akar, Dilaver Erbilgin, Dilek Dağdeviren,  Doğan Bermek, Doğan Özgüden, Dursun Bulut, Dursun Kahraman, Ebru Nuhoğlu, Elif Aytaç, Emine Nur Çakır Diler, Ercan Jan Aktaş, Erdal Doğan, Erdal Şahin, Erdal Talu, Erdoğan Aydın, Erdoğan Kahyaoğlu, Ergin Cinmen, Erol Özkoray, Ertuğrul Günay, Esat Korkmaz, Eser Karakaş, Esra Mungan, Eşber Yağmurdereli, Eyüp Yılmaz,

Fatin Kanat, Fatma Dikmen, Fatma Gök, Fatma Müge Göcek, Fatma Ünsal, Ferhan Çinioğlu, Fethiye Çetin, Fikret Başkaya, Filiz Kardam, Firdevs Güremen, Füsun Doğan, Füsun Ertuğ, Füsun Şeker, Gençay Gürsoy, Gökhan Aksay, Gülçiçek Günel, Gülderen Alaca, Gülnur Acar Savran, Gülnur Mirzaoğlu, Gülseren Onanç, Gülsüm Aytül Doğu, Gülümser Koçak, Gün Zileli, Gündüz Vassaf, Güngör Şenkal, Güngör Tekgümüş, Gürel Tüzün, Gürhan Ertür,

H. Cevad Özdil, Habib Bektaş, Hacer Ansal, Hacı Olukman, Haldun Açıksözlü, Hale Bolak, Halil İbrahim Yenigün, Halil Savda, Halim Bulutoğlu. Hanna Beth-Şawoce, Hasan Cemal, Hasan Çebi, Hasan Şükrü Dal, Hasan Ürel, Hatice Kumbasar, Haydar Yılmaz, Haziran Günel, Hicri İzgören, Hovsep Hayreni, Hülya Demir, Hüsamettin Akışlı, Hüseyin Eminoğlu, Hüseyin Habip Taşkın, Hüseyin Karakuş, Hüseyin Sarıbaş, Hüseyin Topçu, Hüsnü Öndül,

Işık Yenersu, İlker Demir, İnci Altürk, İnci Hekimoğlu, İnci Tuğsavul, İsmail Açıkgöz, İsmail Atmaca, İsmail Bıyıklı, İsmail Cem Özkan, İsmail Kılınç, Johanne Trak, Kadir Cangızbay, Kemal Akkurt, Kemal Yalçın, Kudret Ünal, Kumru Toktamış, Kürşad Tosun, Latif Şimşek, Ludmila Denisenko, Macit Çopur, Mahir Özgül, Mebuse Tekay, Mehmet Bayram, Mehmet Güç, Mehmet Karlıdağ, Mehmet Nur, Mehmet Sait Aydın, Mehmet Şerif Kıran, Mehmet Uğur, Mehmet Uluışık, Mehmet Ural, Memik Horuz, Metin V. Bayrak, Mevlut Ülgen, Mihail Vasiliadis, Muharrem Armutlu, Muhsin Bostancı, Murat Çelikkan, Murat Ersoy, Murat Polat, Mustafa Elveren, Mustafa Erdoğan, Mustafa Paçal,

Nazar Büyüm, Nazım Öztürk, Necdet Kök, Necmiye Alpay, Nergiz Savran Ovacık, Nesrin Nas, Nesrin Sungur Çakmak, Nesteren Davutoğlu, Neşe Dursun, Neşe Erdilek, Nevin Kamilağaoğlu, Nevzat Onaran, Nihat Bulut, Nil Mutluer, Nilgün Doğançay, Nilgün Özşahin, Nur Sürer, Nurcan Baysal, Nurhan Bayraktar, Nuri Uygur, Nurşen Sönmez, Onur Erden, Orhan Alkaya, Orhan Doğançay, Orhan Silier, Osman Demirbağ, Osman Okkan, Oya Baydar, Oya Güzey, Oya Kalkavan,

Ömer Ceylan, Ömer Ersun, Ömer Güven, Ömer Madra, Ömer Öztürk, Önder Algedik, Pakrat Estukyan, Pınar Ömeroğlu, Raif Batur Talu, Recep Maraşlı, Rezzan Tuncay, Rıfat Yüzbaşıoğlu, Rıza Duru, Rıza Türmen, Saime Tuğrul, Sait Çetinoğlu, Sakin Günel, Salime Uz, Selçuk Eralp, Selim Eskiizmirliler, Semih Bilgin, Semra Somersan, Serdar Koçol, Serdar M. Değirmencioğlu, Serdar Seçkin, Sevil Aslan, Sevilay Çelenk, Sıraç Sulhan, Suzan Samancı, Suzan Yazıcı, Süleyman Eryılmaz, Süleyman Özyalçın,

Şahika Yüksel, Şahin Tekgündüz, Şanar Yurdatapan, Şengün Kılıç, Şeyda Talu, Şükrü Hamarat, Tahsin Yeşildere, Talat Büyük, Taner Akçam, Taner Timur, Tarık Günersel, Tarık Ziya Ekinci, Tatyos Bebek, Temel İskit, Tenziye Acar, Teoman Koray, Tuna Altınel, Ufuk Uras, Ülkü Berber, Ümit Aktaş, Ümit Kardaş, Ümit Kaya, Ümit Kıvanç, Ümmühan Kurşun, Ünal Karasu, Ünal Ünsal, Vedat Say, Vega Sankur, Veli Baş, Viktorya Çiprut, Yakın Ertürk, Yalçın Ergündoğan, Yalçın Kılıç, Yaprak Zihnioğlu, Yasemin Ahi, Yasemin Çongar, Yasin Çağırankaya, Yasin Yetişgen, Yekta Altunışık, Yusuf Karasoy, Zafer Yıldırım, Zehra Arat, Zeki Samer, Zeynep Akıncı, Zeynep Atikkan, Zeynep Tanbay, Zeynep Taymas, Ziya Bayram, Zülfü Dicleli.

Paylaşın

Selahattin Demirtaş: Seçimlerden Demokrasi Çıkarmalıyız

Selahattin Demirtaş, “Seçimlerden büyük bir demokrasi çıkarmayı başarmalıyız. Sonrası ise daha ideolojik ve sınıfsal bir mücadele olacaktır. Neoliberal politikalara karşı sol değerleri ve programları büyütmenin mücadelesi öne çıkacaktır. Başka türlü bu cendereden kurtuluş yok” dedi ve ekledi:

“Bölgesel ve ulusal düzeyde yaşananlar gerçekten büyük derslerle doludur, anlayana elbette. Öncelikle, toplumsal birliğin demokratik ilkeler etrafında sağlanması dışında tüm milliyetçi, mezhepçi, dinci seçeneklerin ne kadar kırılgan, yanlış ve acılı olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla tüm ittifaklar öncelikle evrensel demokratik ilkeler konusunda fikir birliği ve uzlaşma içinde olmalı.”

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 29 gazetecinin sorularını yanıtladı.

Demirtaş, Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya’nın “Yüzlerce insanın hayatını kaybettiği 7 Haziran – 1 Kasım 2015 sürecinde HDP Eş Genel Başkanıydınız. Türkiye yeni bir seçime giderken son Mersin saldırısı ile benzer bir sürecin ortaya çıkacağı endişesini yaşıyor, bu yönde uyarılar yapılıyor. O döneme dair bir siyasetçi olarak özeleştiriniz var mı, bugün başta kendi partiniz olmak üzere muhalefete önerileriniz nedir?” şeklindeki sorusuna ise şöyle yanıtladı:

“Özeleştirim var Nergis Hanım. Daha etkili bir barış söylemiyle çatışmaların önünü alabilmeliydik. Fakat ne hikmetse o dönem yaşanan ve yaşatılan dehşet senaryolarına ilişkin herkes benden özeleştiri istiyor. Oysa o dönemin faturasını bir kişiye ya da birkaç kişiye çıkarmak doğru değil. Bu, kolaycı bir yaklaşımdır ve büyük haksızlıktır. Eğer bu her şeyi çözecekse tüm haksızlığına rağmen ben sorumluluk üstlenirim ama durum öyle değil. O sürecin iki taraftan da aktörleri tek kelime özeleştiriye yaklaşmazken en ideal günah keçisi olarak gösteriliyorum. Oysa işin içinde darbeci çeteler var, IŞİD çeteleri var; istihbaratın, JÖH ve PÖH’ün de dahil olduğu SADAT çeteleri var. Hepsi açığa çıkmalı.

Seçimden hemen sonra bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulsa ve o dönem tüm yönleriyle araştırılsa çok daha sağlıklı olur. Cizre bodrumlarında diri diri yakılan onlarca kişinin varlığı bile halen kabul edilmemişken hangi gerçekleri konuşabiliriz ki? Muhalefet bu defa daha dikkatli ve cesur olmalı, barış söyleminden ve ısrarından geri adım atmamalı. Çünkü AKP-MHP ittifakı savaş politikasından beslenen bir çizgiyi yıllardır uyguluyor. Herkesin çok dikkatli olması lazım. Siz gazetecilerden bir de ricam var, o dönemde sokağa çıkma yasağı uygulanan ve yakılıp yıkılan şehirlerde operasyon sorumlusu komutanlar kimlerdir ve sonları ne oldu, buna bir bakın lütfen. Ben mahkemede savunmam sırasında bunları kayda geçtim. Röportajın sonuna o listeyi de ekliyorum. Bundan bir şeyler sezilebilir ve işe oradan başlanabilir.”

Demirtaş, bu listeyi şöyle aktardı:

  • 2. Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti. “Cizre ve Sur’u temizleyen komutan”, “Hudutların komutanı Adem Huduti” manşetlerine konu olmuştu. Darbe girişimine katıldı, tutuklandı.
  • Yüksekova 3. Taktik Piyade Tümen Komutanı Tümgeneral Halil İbrahim Ergin. Yüksekova’nın büyük kısmının yıkılmasına sebep olan operasyonların komutanıydı. Darbe girişimine katıldı, tutuklandı.
  • Hakkari Dağ Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Ahmet Otal. Yüksekova’nın büyük kısmının yıkılmasına sebep olan operasyonların komuta kademesindeydi. Darbe girişimine katıldı, tutuklandı.
  • 2. Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Avni Argun. Cizre ve Sur operasyonlarının komuta kademesindeydi. Darbe girişimine katıldı, tutuklandı.
  • Şemdinli 34. Hudut Tugay Komutanı Tuğgeneral Ali Saynur. Yüksekova’nın büyük kısmının yıkılmasına sebep olan operasyonların komuta kademesindeydi. Darbe girişimine katıldı, tutuklandı.
  • Yüksekova 3. Piyade Tümen Kurmay Başkanı Albay Mehmet Sezgin. Yüksekova’nın büyük kısmının yıkılmasına sebep olan operasyonların komuta kademesindeydi. Darbe girişimine katıldı, tutuklandı.
  • Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral Abdullah Baysar. Roboski katliamında Uludere Şenova Tugay Komutanlığında görev yapıyordu. Katliamdan üç yıl sonra 2015’in Ağustos ayında Şırnak 23. Jandarma Sınır Komutanı olarak yeniden atandı. Şırnak’ta yürütülen operasyonların komuta kademesindeydi. Darbe girişimine katıldı, tutuklandı.
  • Şırnak Çakırsöğüt Jandarma Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Ali Osman Gürcan. Şırnak Cizre ve İdil ilçelerindeki operasyonların ana gücünü oluşturan Çakırsöğüt Tugay Komutanı. Darbe girişimine katıldı, tutuklandı.
  • Astsubay Ömer Halis Demir tarafından öldürülen Tuğgeneral Semih Terzi Şırnak’ta görevliydi. Terzi hem Suriye’de hem de bölgede yapılan operasyonlarda Özel Kuvvetleri yönetiyordu. 15 Temmuz gecesi, Silopi’den Irak Kürdistan Bölgesine geçip sonra tekrar Silopi’ye döndü, oradan Diyarbakır’a ve Diyarbakır’dan da bir tim ile birlikte Ankara’ya geçip orada öldürüldü.
  • Beytüşşebap Kaymakamı Kadir Güntepe. Bylock kullanıcısı olduğundan tutuklandı.
  • Şırnak Vali Yardımcısı Cüneyt Manisa. Bylock kullanıcısı olduğundan tutuklandı.

“Laiklik ve antiemperyalizim konusunda çekingen olmamak lazım”

Demirtaş, Birgün’den İbrahim Varlı’nın “İran’daki molla rejimine karşı kadınlar haftalardır ayakta. Siz de Mahsa Amini’nin öldürülmesine tepki vermek ve kadınlara destek olmak için saçınızı kestiniz. Kadınların isyanı laikliğin ülkede ve bölgede ne kadar elzem olduğu bir kez daha gösterdi. Eski Eşbaşkan olarak; HDP ile Emek ve Özgürlük İtitfakı’nın programında “laiklik ve anti emperyalizm vurgusu eksik” yönündeki eleştiri ve yorumlara dair ne söylemek istersiniz?” sorusunu şu şekilde yanıtladı:

“Tüm eleştiriler değerlidir, serinkanlılıkla değerlendirilmelidir. Ancak partilerin veya ittifakların öncelik sıralamasına bakarak önyargılı davranmamak lazım. Tüm ittifakların kendi içinde eksikleri var. Belki solun kendi arasında rekabetinden çok, yoldaşça mücadele dayanışmasını ve birbirlerinin eksiğini tamamlamalarını teşvik etmemiz daha doğru, daha faydalı olur ve tabii ki laiklik de anti emperyalizm de sol açısından ilkesel bir sahiplenmeyi gerektirir. Bu konuda çekingen olmamak lazım. Bununla birlikte kimlik hakları, kolektif haklar, inanç özgürlüğü de solun herkesten çok sahip çıkması gereken başlıklardır. Bunlar bütünlüklü olarak ele alınırsa ve seçimler dahil olmak üzere mücadele alanlarında dayanışma içinde hareket edilirse sol ittifaklar birbirine güç vermiş olur.”

Selahattin Demirtaş, Gazete Karınca’dan Saadet Yıldız’ın “Seçim gündeminin giderek yoğunlaştığı bu günleri siz nasıl takip ediyorsunuz? İç siyasetin gerilimi ittifaklar ve masa üzerinden yürütülürken, Ortadoğu’daki dengeler ve en son İran’da yaşananlar bize nasıl çözüm ve çözümsüzlükleri getiriyor?” sorusuna şu şekilde cevap verdi:

“Seçimlerden büyük bir demokrasi çıkarmayı başarmalıyız. Sonrası ise daha ideolojik ve sınıfsal bir mücadele olacaktır. Neoliberal politikalara karşı sol değerleri ve programları büyütmenin mücadelesi öne çıkacaktır. Başka türlü bu cendereden kurtuluş yok. Bölgesel ve ulusal düzeyde yaşananlar gerçekten büyük derslerle doludur, anlayana elbette. Öncelikle, toplumsal birliğin demokratik ilkeler etrafında sağlanması dışında tüm milliyetçi, mezhepçi, dinci seçeneklerin ne kadar kırılgan, yanlış ve acılı olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla tüm ittifaklar öncelikle evrensel demokratik ilkeler konusunda fikir birliği ve uzlaşma içinde olmalı.”

Demirtaş’ın gazetecilerin sorularına verdiği cevaplardan bazıları şöyle:

“7 Haziran – 1 Kasım 2015 dönemi için Meclis Araştırma Komisyonu kurulmalı”

(Candan Yıldız T24) Siz Ahmet Davutoğlu’nun katılım ve şikayetinin de olduğu bir davadan yargılanıyorsunuz. Davutoğlu’nun şikayetten feragat etmesinin sizin açınızdan ne gibi bir anlamı olacak? Sizce 7 Haziran-1 Kasım 2015 süreciyle ilgili kimler konuşmalı?

Hukuki açıdan değişen pek fazla bir şey olmaz ama siyasi tutum açısından olumlu bir adım olur. Özgürlükleri savunmak pratikte de tutarlı olmayı gerektirir. 7 Haziran 2015 – 1 Kasım 2015 arasında yaşananları birilerinin anlatmasını bekleyerek gerçekleri öğrenemeyeceğiz. Seçimden sonra bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmalı ve o dönem tüm yönleriyle araştırılıp rapor alarak TBMM ‘ye sunulmalı. Ben de o komisyona beyanda bulunmaya, katkı sunmaya hazırım. O dönemde son derece sinsi, kirli ve karanlık bir operasyonlar silsilesi yaşandı. 15 Temmuz şaibeli darbe girişiminin taşları da o dönemde döşendi. Bunların hepsinin ortaya çıkarılması hayati önemdedir. Bugünkü tek adam rejimini inşa süreci de o dönemin yıkımı üzerinden planlandı. Gerçekler mutlaka ortaya çıkarılmalı, hesaplaşma ve yüzleşme gerçekleşmeli ki, bu tür kirli oyunlar bir daha sahnelenmesin.

“İlk turda kazanmak hiç zor değil”

(Hilmi Hacaloğlu VOA) Neredeyse altı yıldır cezaevindesiniz. Demir parmaklıklar arkasında olmanıza rağmen Türkiye siyasetinin en güçlü aktörlerinden biri olmayı sürdürüyorsunuz. İki hafta önce Hakkari’de konuştuğum gençlerde sözlerinizin ne kadar etkili olduğunu bizzat gördüm. Gelecek seçimler Türkiye’de demokrasi üzerindeki baskının sona erdiği demeyelim ama büyük ölçüde azaldığı bir yeni döneme dair bir umut veriyor ve beklenti yaratıyor mu sizde? Ortak adayla seçimin birinci turda bitmesi gerektiğini söylemiştiniz. Bu ay gönderdiğiniz mektupta, seçimin ikinci tura kalmasını risk olarak görüyor musunuz? Ve bu risk nasıl bertaraf edilebilir?

Seçimlere dair umutluyum ve değişimin, mücadele ederek sağlanabileceğine yürekten inanıyorum. Seçimlerin ilk turda ortak adayla kazanılması için HDP kendi ilkelerini açıkladı zaten. Bu yaklaşım dikkate alınırsa ilk turda kazanmak hiç zor değil.

“Esas çözüm programı Emek ve Özgürlük İttifakından çıkacaktır”

(Reyhan Hacıoğlu Yeni Yaşam) 6’lı masa denilen Millet ittifakı masasında ısrarla Kürt sorununda bir kaçış söz konusu. Böylesi bir ittifakın programının toplumda bir karşılığı olur mu seçimde. Ve buna rağmen zaman zaman yaptığınız açıklamalar bir olumlama olarak görülüyor. Hatta bir pazarlık yorumlarına kadar dahi gidiyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Altılı Masa’daki bazı partiler, Kürt Sorununa dair zaman zaman birkaç cümle kuruyorlar ama Altılı Masa’nın kendisi, kurumsal olarak Kürt Sorununun çözümüne dair henüz tek kelime etmiş değil. Bu son derece ciddi bir eksikliktir ama bu eksikliği giderip gidermemek de kendi bilecekleri bir şeydir. Ben şahsen bu konuda cesur ve gerçekçi olmalarını beklerim. Esas çözüm programı Emek ve Özgürlük İttifakından çıkacaktır. Benim açıklamalarım bir olumlamadan çok teşvik etme ve cesaretlendirme, diyalog kapılarını aralama çabası olarak algılanırsa daha doğru olur ve anlaşılır. Pazarlık sorunuz çok açık değil ama kastettiğiniz benim bir pazarlık içinde olabileceğim yorumuysa bunun net olarak herkesin bilmesini isterim ki, cezaevindeyken hem muhalefet hem de iktidar kanadıyla asla bir “pazarlığım” olmadı, olmayacak. Zaten iktidar kanadıyla doğrudan ya da dolaylı en küçük temasım bile olmadı. Siyasette pazarlık doğaldır, meşrudur ama bunu HDP Genel Merkezi yürütür, ben değil. Bu konuda spekülasyonlara değil bana kulak verilmesini isterim. Ötesi, yanlış ve yanılgılı sonuçlara götürür.

“Çıkışın yolu revize edilmiş neoliberal politikalar değil, sol ekonomik programdır”

(Uğur Gürses T24)  Kasım 2020’deki soruma verdiğiniz yanıtta, “…demokrasi ittifakı eşittir demokratik ekonomi anlamına gelmiyor. Ancak ortak bir ekonomik programda, hiç değilse geçiş süreci için, anlaşabilmenin yollarını da bulmak zorundayız. Sonrasında da eğer demokratik siyaset imkânı tüm kesimler açısından adil bir ortama kavuşmuşsa elbette herkes kendi ekonomi programıyla bir sonraki seçime hazırlanacaktır” demiştiniz. Aradan geçen 2 yılda ekonomi yönetiminde tutturulan yol, şirketlerin ve bankaların kazançlarını patlatırken, yarattığı yıkıcı bir enflasyonla ücretle çalışan kesimleri yoksullaştırdı, orta sınıfı yoksulluk eşiğine yaklaştırdı. Seçim sonrası bir ‘geçiş süreci’ olacaksa önereceğiniz “ortak ekonomi programının” öncelikli hedefleri neler olur?

Şu anda Altılı Masanın somut bir ekonomi programı görünmüyor. Parçalı şekilde bazı sözcülerden ekonomiye dair açıklamalar duyuyoruz ki, tamamı neoliberal çözüm önerileridir. Yani hiçbiri mesela bütçe hakkından, yerel bütçeden, bütçeyi halkın denetlemesi hakkından, büyümeye dayalı ekonomi yerine kalkınmaya dair hiçbir perspektif yok Altılı Masada. Dünyada ekonomik küçülme tartışmaları yapılırken üstelik. Bu vesileyle, bu konudaki Giacomo D’Alisa, Federico Demaria ve Giorgos Kallis tarafından yazılan “Küçülme“ adlı kitabı herkese tavsiye ederim. Bu yolsuzluk, talan, soygun ve sömürü düzeninden çıkışın yolu revize edilmiş neoliberal politikalar değil, sol ekonomik programdır.

Yani emekçi, üretici, sanayici, çiftçi ötelenip sermaye ağırlıklı şekilde desteklenerek neoliberal sistemi ayakta tutmak yerine denge emekçiler lehine -ki nüfusun %90’ından söz ediyoruz- çevrilmek zorundadır. Bunun da yolu bütçeyi en küçük yerel birime kadar indirip katılımı ve denetimi arttırmakla başlar. Sosyal güvence, iş güvencesi, işçi güvenliği sendikal haklar, toplu sözleşme ve grev hakkı gösteri ve ifade hürriyeti gibi alanlarda emekçi lehine yasal, idari güvencelerle devam eder. Ayrıca yerel üretim, dağıtım ve satış kooperatifleri ile demokratik ekonominin desteklenmesi, vergi adaletinin çalışanlar lehine sağlanması, ekolojik dengeyi dikkate almayan yatırımların engellenmesi de buna dahildir.

Yani herkese yetecek kadar üretim, adil dağıtım, temiz enerji; yolsuzluğun, israfın ve lüksün önlenmesi gibi temel ilkelerle büyüme yerine küçülmeyi esas alarak daha fazla insana daha az emek ve daha az kaynak ile daha büyük bir refah sağlanabilir. Kamudan başlayarak ücretlerde de kısıtlamaya gitmeden çalışma saatleri kısaltılarak istihdam artırılabilir. Kaynakların emekçilere aktarılıp aktarılmaması politik bir tercihtir. Genç nüfusun tamamı üretim sürecine dahil edilebilir. Önemli olan, gece gündüz çalışıp aşırı üretip aşırı tüketmek değildir. Yeteri kadar çalışıp yeteri kadar tüketmek ve huzurlu, keyifli bir hayata fırsat, zaman ayırabilmektir. Bu dünyaya sadece çalışmak için değil, keyifli ve anlamlı yaşamak için geliyoruz. O halde ekonomik model de buna hizmet etmeli, başka bir şeye değil.

Söyleşinin tamamını BURADAN okuyabilirsiniz.

Paylaşın

Ahmet Davutoğlu, Selahattin Demirtaş Hakkındaki Şikayetinden Vazgeçti

Başbakan olduğu dönemde kendisine yönelik sözleri nedeniyle eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında şikayete bulunan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, şikayetini geri çekti.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na hakaret iddiasıyla yargılandığı davanın görülmesine bugün devam edildi.

MA’nın haberine göre, İstanbul 47. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya Demirtaş katılmazken, onu avukatı Fırat Epözdemir temsil etti.

Demirtaş hakkında, Şırnak’ın Cizre ilçesinde sokağa çıkma yasakları sırasında bodrumlarda insanların öldürülmesi sonrası dönemin Başbakanı Davutoğlu’na yönelik “Çocuk katili” dediği gerekçesiyle hakaret davası açılmıştı.

Heyet başkanı, Davutoğlu’nun dosyaya dilekçe sunduğunu ve şikayetinden vazgeçtiğini açıkladı.

Mahkeme, Demirtaş hakkında hakaretten devam eden dosyaların birleştirme talebine dair mahkemelerin kararının beklenmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 23 Şubat 2023’te görülecek.

Selahattin Demirtaş’ın “Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” ve “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini alenen aşağılama” suçlarından 1 yıl 8 aydan 4 yıl 4 aya kadar hapsi isteniyor

Paylaşın

Demirtaş’tan ‘Ayrışma’ Polemiklerine Dikkat Çeken Yanıt

Son dönemde gündem olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Kürt siyaseti ile ilgili ‘ayrışma’ polemiklerine yanıt veren Demirtaş, “halkımız ve dostlarımız gönüllerini ferah tutsunlar” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Halen Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, son dönemde yaşanan HDP ve Kürt siyaseti arasında ‘ayrışma’ polemikleriyle ilgili sosyal medya hesabından açıklamalarda bulundu.

“Halkımız ve dostlarımız gönüllerini ferah tutsunlar” diyen Demirtaş’ın açıklamaları şöyle;

“Biz demokratik siyasette ısrarcıyız” söyleminden, HDP’den ve Kürt siyasetinden “ayrışma” polemiği çıkarmak çok zorlama bir çabadır, tamamen anlamsızdır.

Halkımız da tüm çevreler de şundan emin olsunlar ki, biz hep birlikte demokrasi ve özgürlük mücadelesini büyüteceğiz.

Halkımız ve dostlarımız gönüllerini ferah tutsunlar, karşıtlarımız da başka kapıya baksınlar, onlara burdan ekmek çıkmaz.

Mücadelemize zarar verecek hiçbir tartışmanın tarafı olmadan sadece HDP’yi ve kazanımlarımızı büyütmeye yoğunlaşalım.”

Paylaşın

Ruşen Çakır Yorumladı: Demirtaş, Öcalan’ın Yerini Mi Alacak?

Medyascope Yayın Yönetmeni Ruşen Çakır, Mersin’in Mezitli ilçesindeki Tece Polisevi’ne düzenlenen ve PKK’nın askeri kanadı olarak bilinen HPG’nin üstlendiği saldırı sonrası Selahattin Demirtaş ve HDP yönetiminden gelen tepkileri yorumladı.

Başlıktaki soruya yanıtının “Hayır” olduğunu dile getiren gazeteci, şöyle devam etti:

“Fakat cevabımın ‘hayır’ olması, Selahattin Demirtaş’ın yakın dönemde Kürt siyasi hareketinin en önde gelen ismi olmasını düşük bir ihtimal gördüğüm anlamına gelmiyor. Hatta tam tersini düşünüyorum. Bugünden bakıldığında Kürt siyasi hareketi içinde önü en açık isim bana göre Demirtaş ve eğer bir süredir izlediği çizgiyi bozmazsa bu hareketin lideri haline gelmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Ama Demirtaş’ın, bu hareket içerisinde ‘Liderlik’ olarak tanımlanan Abdullah Öcalan’ın yerini almak yerine, hareketin farklı aktörleriyle beraber, ‘l’si büyük harfle yazılmayan yepyeni bir liderlik inşa etmesini beklemek daha gerçekçi olur.”

Çakır, bu noktada saldırı sonrası hem Kasım 2016’dan bu yana Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın hem de HDP yönetiminin peş peşe kınama mesajları yayınladığına dikkati çekti:

‘Örgütün açıklamasındaki sözlerin muhatabının Demirtaş ve HDP olduğu düşünüldü’

“(…) Demirtaş ve HDP’nin PKK tarafından düzenlendiği belli olan saldırıyla aralarına mesafe koymaları üzerine Kandil’in ne diyeceği merak edilirken çok geçmeden örgütün üstlenme açıklaması geldi. Açıklamadaki ‘Kürt halkını ve değerlerini korumak için kendisini feda eden fedailerin, hangi gerekçeyle olursa olsun düşman diliyle kınanması ancak sindirilmişlikle ifade edilebilir’ sözlerinin muhatabının Demirtaş ve HDP olduğu düşünüldü.

Demirtaş ise yine hızlı bir şekilde, tabii ki doğrudan adını vermeden Kandil’e cevap vererek ‘geri adım’ atmayacağının altını çizdi: ‘Demokratik siyasette ısrar ve barış politikası, bizim için ilkeseldir. Kimse geri adım atmamızı beklemesin. Her koşulda ilkelerimizi savunacak, halkın demokratik çözüm ve barış isteğini tüm olanaklarımızla, gür sesle söylemeyi sürdüreceğiz. Faşizmi yıkacak, mutlaka kazanacağız.’

‘Demirtaş yanıt verdi’

Demirtaş, ayrıca ‘Milyonların sessiz barış çığlığını hücremden duyuyorum, halkın duygularının tercümanı olmaya çalışıyorum’ diyerek PKK açıklamasındaki ‘Kürt halkını ve değerlerini korumak’ sözlerine; ‘Elbette bunun bedelleri oluyor. Mahallenin ‘delisi, popülisti, tek adamı, sinmişi’ ya da karşı mahallenin ‘teröristi, katili’ olarak yaftalanmayı göze alıyorum’ diyerek yine aynı açıklamadaki ‘sindirilmişlik’ sözüne de cevap vermiş oldu.

Sonuçta, ardından söylenenler ve alınan tavırlardan hareketle Mersin saldırısının Kürt siyasi hareketinde daha şimdiden bir dönüm noktası olmaya aday olduğunu ileri sürebiliriz. (…)”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Avrupa Konseyi, Demirtaş İçin Anayasa Mahkemesi’ni Bekliyor

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Edirne F Tipi Cezaevi’nde bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, 7 Kasım 2019 tarihinden bu yana Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) bekleyen kişisel başvurusunun daha fazla geciktirilmemesi çağrısında bulundu.

Euronews Türkçe’nın aktardığına göre, Bakanlar Komitesi adına büyükelçiler seviyesinde toplanan Delegeler Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) daha önce verdiği karar uyarınca Demirtaş’ın serbest bırakılması talebini yineledi.

Delegeler Komitesi kararında, Anayasa Mahkemesi’nin alacağı kararın da AİHM kararının ruhuna uygun olması gerektiği beklentisi dile getirildi.

Kararda ayrıca Türkiye’deki Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun bağımsız yapısının güçlendirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması istendi.

Kavala davasında 13 Ekim’e kadar Türkiye’den iç hukuk yolu süreciyle ilgili bilgi istendi

Bu arada Delegeler Komitesi, Osman Kavala davasıyla ilgili olarak Türkiye’ye 13 Ekim tarihine kadar devam eden iç hukuk süreciyle ilgili Strasbourg’a bilgi vermesini istedi.

AİHM’in serbest bırakılmasını istediği Kavala için Komite, Türkiye aleyhine “ihlal süreci” başlatmıştı.

Demirtaş kararı neydi?

4 Kasım 2016 tarihinden bu yana cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş için bir kez daha serbest bırakılma ve mahkumiyet kararlarını bozma çağrısı yapan Delegeler Komitesi, çeşitli tarihlerde aldığı kararlarda, Türkiye’nin AİHM’in Demirtaş ile ilgili verdiği karara saygı göstermesini talep etti.

AİHM Büyük Dairesi, 22 Aralık 2020’de aldığı kararda, Ankara tarafından temyize götürülen Selahattin Demirtaş kararını onamıştı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AİHM’in Selahattin Demirtaş hakkındaki kararına ilişkin, daha önce yaptığı bir açıklamada “AİHM’nin verdiği kararlar bizi bağlamaz.” diye konuşmuştu.

Başvuruyu “acil süreç” işleterek öncelikle değerlendiren AİHM, Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5. maddesinin 3. fıkrasını, özgür seçimlerle ilgili 1. protokolün 3. maddesini ve hakların kısıtlanmasının sınırlarıyla ilgili 18 maddeyi ihlal ettiğine hükmetmişti.

Paylaşın