Demirtaş Seçmene Seslendi: Hep Birlikte Kazanacağız

Eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, “Bir de HDP’ye kulak verin. Çözüm birlikte, beraberlikte, güçlü demokraside. Hep birlikte kazanacağız. Dünden daha fazla birlik olacağız, daha sıkı sarılacağız birbirimize. Sen ben yok, BİZ varız ve birlikte başaracağız” dedi ve ekledi:

“Merak etmeyin, liderlerin de sadece bir oyu var, aynen sizin gibi. Mühür sizin elinizde. Güzel yarınlar sizin elinizde. Siz halksınız. İnandığınız yolda yürüyün, liderler sizin arkanızdan gelsin.”

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, İYİ Parti’nin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçardaroğlu’nun cumhurbaşkanı  adaylığını kabul etmeyerek Altılı Masa’dan (Millet İttifakı) ayrılmasına ilişkin açıklama yaptı.

Sosyal medya hesabından avukatları aracılığıyla paylaşım yapan Demirtaş, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın bugün yaptığı açıklamayı alıntıladı ve “Bir de HDP’ye kulak verin. Çözüm birlikte, beraberlikte, güçlü demokraside.

“Hep birlikte kazanacağız. Dünden daha fazla birlik olacağız, daha sıkı sarılacağız birbirimize. Sen ben yok, BİZ varız ve birlikte başaracağız.

Merak etmeyin, liderlerin de sadece bir oyu var, aynen sizin gibi. Mühür sizin elinizde. Güzel yarınlar sizin elinizde. Siz halksınız. İnandığınız yolda yürüyün, liderler sizin arkanızdan gelsin” dedi.

Mithat Sancar ne demişti?

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, bugün yapılan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından sonra özetle şöyle dedi:

Ülkenin ve toplumun geleceği tekçi, otoriter, talancı, demokrasi ve hukuktan yoksun bugünkü baskıcı sistemin değiştirilmesi ile aydınlığa ulaşır. Şahısları, makam paylaşımlarını, siyasi ayak oyunlarını değil politik ilkeleri ve halka karşı sorumluluğu önceleyen her türlü gelecek tahayyülüne sahibiz ve demokratik siyaseti başarıya ulaştırma konusunda kararlıyız.

Türkiye’nin demokratik, özgür, refah ve barış içinde geleceğini inşa etmenin yolu çoğulcu siyaseti hâkim kılarak çoklu krizlere son vermektir. Demokratik Cumhuriyet’e ulaşmak, mevcut iktidar güçleriyle veya onu ikame etmek isteyen restorasyon savunucularıyla değil, demokrasi, adalet ve özgürlük diyen milyonlarla buluşarak mümkündür. Tüm Türkiye halklarına da çağrımız budur.”

Paylaşın

Selahattin Demirtaş: Seçim Ertelemek Darbe Yapmak Demektir

Seçim tarihiyle ilgili tartışmalar hakkındaki soruya yanıtlayan Demirtaş, “Seçimi erteleyemezler. Seçim erteleme demek darbe yapmak demektir. Darbecilere ne yapılıyorsa halk yine onu yapar, tıpkı 15 Temmuz’daki gibi halka direnme hakkı doğar” dedi ve ekledi:

“Herkes aklını başına almalı, kimse darbeciliğe özenmemeli. Seçimleri siyasi partiler yapmaz, halk yapar. Dolayısıyla seçimler halkın hakkıdır, siyasetçilerin değil. Kimse halkın hakkını ortadan kaldıramaz ya da darbeyle çalamaz.”

Demirtaş, “Bu büyük yıkımda halkın ortaya koyduğu büyük dayanışmadan sonra muhalefetin bir araya gelip ortak-tek aday çıkarması mümkün olur mu?” sorusuna, “Benim kişisel görüşüm, bu yeni durum oluştuğu gerçeğinden hareketle, tüm muhalefetin yeni bir tutumu tartışması gerektiği yönünde” yanıtını verdi.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde 6,5 yıldır tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, T24’ün sorularını yanıtladı.

Demirtaş, 6 Şubat depreminden sonra tutuklu olduğu sürede boyunca ilk kez tahliye başvurusunda bulunduğunu belirtti:

“Ne yazık ki biz de ilk saatlerden itibaren felaketi televizyondan izlemek zorunda kaldık. 6 Şubat sabahı kendim bir dilekçeyle mahkemeye başvuru yaptım ve geçici de olsa tahliye talep ettim. Altı buçuk yıldır ilk defa tahliye talep ediyorum ama hukuk olmadığı gibi vicdanlar da çürümüş. Binlerce tutsak felaketin acısını, kaygılarını içeriden çaresizlik içinde izlemek zorunda kaldı.

“Fakat daha ilk günden bizi rahatlatan büyük bir dayanışma başladı, her geçen gün de artarak devam etti. Depremin büyüklüğüne karşı hükümetin, devletin kılını kıpırdatamadığı gerçeği herkesi harekete geçmeye motive etti. Bu dayanışma binlerce hayatı kurtardı en önemlisi budur.”

“Bu büyük yıkımda halkın ortaya koyduğu büyük dayanışmadan sonra muhalefetin bir araya gelip ortak-tek aday çıkarması mümkün olur mu?” sorusuna Demirtaş,

“Emek ve Özgürlük İttifakı’nın tüm bileşenleri ve kadroları ilk saatlerden itibaren deprem bölgelerinde, alanda çalışıyor. Henüz bir araya gelip yeni bir siyasal değerlendirme yapamadılar. Sanırım önümüzdeki günlerde toplanıp bu yeni durumu çok yönlü ele alacaklardır. Benim kişisel görüşüm, bu yeni durum oluştuğu gerçeğinden hareketle, tüm muhalefetin yeni bir tutumu tartışması gerektiği yönünde.” yanıtını verdi.

‘Seçim ertelemek darbe yapmak demektir’

Demirtaş, seçim tarihiyle ilgili tartışmalar hakkındaki soruya yanıtında şunları söyledi:

“Seçimi erteleyemezler. Seçim erteleme demek darbe yapmak demektir. Darbecilere ne yapılıyorsa halk yine onu yapar, tıpkı 15 Temmuz’daki gibi halka direnme hakkı doğar. Herkes aklını başına almalı, kimse darbeciliğe özenmemeli. Seçimleri siyasi partiler yapmaz, halk yapar. Dolayısıyla seçimler halkın hakkıdır, siyasetçilerin değil. Kimse halkın hakkını ortadan kaldıramaz ya da darbeyle çalamaz.”

Paylaşın

Demirtaş: Konforlarının Sürmesi İçin Senin Oyuna İhtiyaçları Var

“Türkiye Tek Yürek” başlığıyla ortak canlı yayında yapılan bağış kampanyası hakkında bir yazı kaleme alan Demirtaş, yazısında, “Senin cebinde çay parası yokken hepsinin lüks villalarının önünde boy boy cipler var” ifadelerine yer verdi ve ekledi:

“Sadece 20 yıl önce bunlar da orta sınıftılar. Ama çok büyük paraları var artık, çok çaldılar çok.

Ve bu konforları sürsün diye senin oyuna ihtiyaçları var. Enkaz altında kalman bile içlerini sızlatmadı, kendi iktidarlarının telaşına düştüler. Ya oy vermekten vazgeçersen! Aman Allah’ım, düşüncesi bile kabus gibi onlar için.”

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Türkiye Tek Yürek” başlığıyla ortak canlı yayında yapılan bağış kampanyası hakkında Kısa Dalga için “Canın sağ olsun Acun” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Demirtaş’ın yazısı şöyle:

Bu kirli düzende para, güç demektir. Konforlu, güvenli yaşam demektir. Paran yoksa çaresizsin. Güvencesiz, mutsuz…

Para küçük bir azınlığın elinde. Güç de konfor da güvenli yaşam da onlarda. Geri kalanlar enkaz altında. Depremle birlikte iyice görünür hale gelen, işte bu çelişkidir.

Bu soygun düzeni değişmeden hiçbir şey değişmez, burası kesin. Değiştirmek için durmadan mücadeleye devam edeceğiz. Bu amansız çelişkiyi mutlaka çözeceğiz.

Pandemide bütün dünyada gördüğümüz yoksul ile zengin arasındaki yaşam güvencesi farkını, şimdi Türkiye ölçeğinde çok yakıcı şekilde yaşıyoruz.

“Aslında Türkiye’de çok para var”

Tahminlerimizden, aklımızın alabileceğinden de çok. Büyük kısmı kayıt dışı olduğundan resmi rakamlara yansımasa bile resmi rakamlarla da çok para var.

İşte gördünüz, adam çıkıp televizyona bağlanarak milyarlar bağışlayabiliyor! Nasıl bir serveti var ki bu kadar parayı bağışlayabiliyor? İçi insan sevgisi ile dolu olduğu için mi? Elbette hayır, millete ağır küfürler eden tiptir bu. Zaten aynı gün, devletten üç milyardan fazla teşvik aldığı da ortaya çıkmadı mı?

Tek o mu?

Hepsi öyle. Çok büyük paralar çaldılar, çok. Siyasetçisi, iş insanı, gazetecisi, bürokratıyla çoook büyük paralar çaldılar.

Bu konforu, bu şatafatı, bu güvenli yaşamı koruyabilmek ve de hesap vermemek için mutlaka bu iktidarın devamını sağlamak zorundalar.

Bunun için her türlü alçaklığı, haysiyetsizliği, şerefsizliği, zulmü, adaletsizliği yaptılar, yapıyorlar.

“Onlar için şov devam etmeli”

Değerli kardeşim, sen 3 bin TL’lik kiranı güç bela öderken bunlar 3 milyon Euro’ya yat alıyor, sağ olsunlar milyara, ellerinin kiri gibi bakıp hükümete bağışlıyorlar!

Adamın biri 250 milyon bağışlayınca Acun Ilıcalı devreye girip “Şunu 300 milyona yuvarlayalım” diyor, “yardımsever”imiz de “Canın sağ olsun Acun” deyip 300’e yuvarlayıveriyor.

Acun’un canının sağlığı için yuvarlanan 50 milyon var ya, işte sırf onunla Maraş’taki Ebrar Sitesi, Diyarbakır’daki Galeria, Hatay’daki 600 Evler Sitesi depreme karşı güçlendirilebilir ve iki binden fazla insan bugün yaşıyor olabilirdi.

Ama önemli değil. Önemli olan şov. Ve ne olursa olsun şov devam etmeli, canın sağ olsun Acun!

“Konforlarının sürmesi için senin oyuna ihtiyaçları var”

Senin cebinde çay parası yokken hepsinin lüks villalarının önünde boy boy cipler var.

Sadece 20 yıl önce bunlar da orta sınıftılar. Ama çok büyük paraları var artık, çok çaldılar çok.

Ve bu konforları sürsün diye senin oyuna ihtiyaçları var. Enkaz altında kalman bile içlerini sızlatmadı, kendi iktidarlarının telaşına düştüler. Ya oy vermekten vazgeçersen! Aman Allah’ım, düşüncesi bile kabus gibi onlar için.

“Dinimizi kullanıyorlar”

Ama neyse ki din var, İslam’ı kendi aşağılık düzenlerine alet ederek sana geldiklerinde kalbinin yumuşadığını biliyorlar. Allah, Hz. Peygamber, Kur’an, namaz dediklerinde senin gönül kapılarını açacağını keşfettiler, bunu tepe tepe kullanıyorlar.

Senin suçun yok, çok ustalaştılar, çok profesyonelleştiler. Yalanda, hilede, dolandırıcılıkta üstlerine yok. Sen enkaz altındayken bile “Allah”ın adını ağızlarına alıp zulüm, adaletsizlik, haksızlık yapmaya devam edecek kadar dibe vurdular.

Bunlar değişmeyecek, burası da kesin, huylu huyundan vazgeçmeyecek.

Peki sen kardeşim, sen?

Allah, Peygamber, Kur’an, namaz ile soygun, hırsızlık, adaletsizlik, ahlaksızlık yan yana olamaz.

Allah ile bu ahlaksız hırsızları aynı cümlede anacaksak sadece “Allah sizin belanızı versin!” demenin zamanı gelmedi mi?

Paylaşın

Demirtaş, Siyasetçilerin Depremzedelerle Kurduğu İlişkiyi Eleştirdi

Siyasetçilerin depremzedelerle kurduğu ilişkiyi eleştiren eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, “Siyaset sadece düşünce değil, daha çok da duygu işidir. Gerisi tüccarlıktır” ifadelerini kullandı.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, siyasetçilerin depremzedelerle kurduğu ilişkiyi eleştirdi.

Demirtaş’ın Twitter hesabından yapılan paylaşımda şu ifadeler kullanıldı:

“Kaç parti başkanı, kaç siyasetçi gecelerini çadırlarda yurttaşlarla geçirdi? Kaçı susuz, tuvaletsiz, banyosuz soğuk 13 gün ve geceyi çocuklarıyla geçiren anne ve babayı tam olarak yüreğinde hissedebildi? Umutsuz, çaresiz, yaralı halk için kaçı kan ağlıyor? Gerisi boştur.

Siyaset, acılı insanların yanında inşa edilmezse gerçekçi, kalıcı olamaz. Ancak acıyı hisseden siyasetçinin sesinde, yüzünde, çözüm önerilerinde hakikati görebiliriz. Siyaset sadece düşünce değil, daha çok da duygu işidir. Gerisi tüccarlıktır.”

HDP: Depremzedeler için kiraları sabit tutun

Öte yandan HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da mülk sahiplerine ‘kiraları sabit tutma’ çağrısı yaptı.

Buldan ve Sancar’ın açıklaması şöyle: “Büyük depremde yaşanan yaraları hep birlikte sarmak için yoğun bir dayanışma gerçekleşiyor. Bu dayanışma çabası ve ruhu geleceğe dair umutlarımızı büyütüyor.

İlk günden binlerce ailemiz evlerini depremzedelere koşulsuz açtı. Bunun için onlara yürekten teşekkür ediyoruz. Ancak az da olsa bizi üzen bazı gelişmeler var.

Özellikle kent merkezlerindeki kira fiyatlarında orantısız bir artış olduğu yönünde bilgiler geliyor. Bu büyük afetin etkilerini azaltmak için hepimiz elimizi taşın altına koymalıyız.

Depremzedelerin daha fazla mağdur olmaması için mülk sahiplerine çağrıda bulunuyoruz: Kiraları sabit tutun. Halkımızın mağdur olmasına yol açmayın.

Hep birlikte dayanışarak bu zor günleri atlatalım. Şimdi dayanışma zamanı!”

Paylaşın

Demirtaş “Hesap Sormak Önemli” Dedi, Nedenlerini Sıraladı

11 ilde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş merkezli depremlere ilişkin açıklama yapan eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, “Bunca yıkıma, acıya sebep olanlar bunun bedelini ödemezlerse depremzedeler travmalarını kolay kolay atlatamazlar” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Adalet sağlanamazsa bir daha hiçbirimiz güvenli evlerde oturduğumuzu hissedemeyiz. Her an tedirginlik duymaya devam ederiz.”

Demirtaş, açıklamasının devamında, “Kandırıldık, aldatıldık. Bizim paralarımızı vergi adı altında toplayanlar zenginleşirken biz halk olarak öldük, evsiz, geleceksiz kaldık. Bunun mutlaka bir bedeli olmalı ki, bir daha kimse bu alçaklığa cesaret edemesin” ifadelerini kullandı.

Demirtaş, açıklamasını, “Adalet duygusu kaybolursa toplum olarak bir arada ve barış içinde yaşayamayız. Tüm bu nedenlerle, dayanışmayı büyütürken adaletin peşine düşeceğiz ve hesap soracağız mutlaka” cümleleriyle sonlandırdı.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, avukatları aracılığıyla kullandığı sosyal medya hesabı üzerinden yeni paylaşımlar yaptı.

Kahramanmaraş’ta yaşanan ve 10 ili etkileyen deprem felaketiyle ilgili “Hesap sormak önemli” çıkışı yapan Demirtaş, şu ifadeleri kullandı:

“1- Hesap sormak önemli çünkü:

Bunca yıkıma, acıya sebep olanlar bunun bedelini ödemezlerse depremzedeler travmalarını kolay kolay atlatamazlar.

2- Hesap sormak önemli çünkü:

Adalet sağlanamazsa bir daha hiçbirimiz güvenli evlerde oturduğumuzu hissedemeyiz. Her an tedirginlik duymaya devam ederiz.

3- Hesap sormak önemli çünkü:

Kandırıldık, aldatıldık. Bizim paralarımızı vergi adı altında toplayanlar zenginleşirken biz halk olarak öldük, evsiz, geleceksiz kaldık.

Bunun mutlaka bir bedeli olmalı ki, bir daha kimse bu alçaklığa cesaret edemesin.

4- Hesap sormak önemli çünkü:

Adalet duygusu kaybolursa toplum olarak bir arada ve barış içinde yaşayamayız.

Tüm bu nedenlerle, dayanışmayı büyütürken adaletin peşine düşeceğiz ve hesap soracağız mutlaka.”

Paylaşın

Demirtaş: Özgürlük Hepimiz İçin Her Zamankinden Yakın

Depremler üzerine eşi Başak Demirtaş aracılığıyla ses kaydı paylaşan Selahattin Demirtaş, “Büyük dayanışma gösteren ayrımsız herkese minnet duymamız gerekir. Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında yardıma koşan kurtarma ekipleri başta olmak üzere tüm gönüllülere, karşısındakinin siyasi görüşüne bakmadan elini uzatan ülkemizin güzel insanlarına, umutlarımızı diri tuttukları için teşekkür ediyorum” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / Kimse merak etmesin, devran hiç durmadı, halen dönüyor. Hiç kimseden de korkmayın. Özgürlük hepimiz için her zamankinden yakındır. Yılmadan yorulmadan, dayanışmaya, kötülüğe karşı mücadele etmeye devam edelim. Elbet refaha, düze çıkacağımız günler de gelir. Allah büyüktür.”

Edirne F Tipi Cezaevi’nde 4 Kasım 2016 tarihinden bu yana tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş; Demirtaş’ın depremlere ilişkin yaptığı açıklamanın ses kaydını, “Selahattin’den mesaj var” diyerek paylaştı. Demirtaş’ın mesajı şöyle;

“Depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. ’Herekse geçmiş olsun’ diyeceğim ama bu acıların kolay geçmesi mümkün değil. Enkaz altında canlı ya da cansız hala çıkarılmayı beklerken sözlerime dikkat ederek konuşuyorum.

Doğrusu kendimi zor tutuyorum. Deprem öncesinde ve sonrasında yaşanan yönetim rezaletini günlerce konuşsak da eksik kalır.

Fakat şu an acilen sürdürmemiz gereken bir şey var, o da dayanışmayı ve yardımlaşmayı kesmemek, sürekli büyütmek.

Bunca tarifsiz acının içinde içimi ısıtan bir şey var ki, kimin kim olduğuna bakmadan, herkesin birbirini insan olarak görüp milyonlarca kişinin seferber olmasıdır. Umut tam da buradadır işte; birbirimize sarılıp el ele verip bu enkazın altından beraberce çıkacağız.

Hatay, Maraş, Adıyaman, Antep, Diyarbakır, Urfa, Kilis, Osmaniye, Adana’ya kadar ağır travma ve büyük yıkım yaşayan halkımıza tüm kalbimle selam sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Günlerdir acılar içinde onların mücadelesini izliyor ve dua ediyorum.

Kalbimiz deprem bölgesindeki halkımızla, elinden geleni yapanlarla birlikte atıyor.

Bu arada sessizce, köy köy dolaşıp yardım organize eden, malzeme dağıtan bütün gönüllülere, özellikle HDP’li, partili arkadaşlarıma, sanatçılara, belediyelere, meslek odalarına, sendikalara da selam gönderiyorum. Hepsini kutluyorum.

Büyük dayanışma gösteren ayrımsız herkese minnet duymamız gerekir. Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında yardıma koşan kurtarma ekipleri başta olmak üzere tüm gönüllülere, karşısındakinin siyasi görüşüne bakmadan elini uzatan ülkemizin güzel insanlarına, umutlarımızı diri tuttukları için teşekkür ediyorum.

Kimse merak etmesin, devran hiç durmadı, halen dönüyor. Hiç kimseden de korkmayın. Özgürlük hepimiz için her zamankinden yakındır. Yılmadan yorulmadan, dayanışmaya, kötülüğe karşı mücadele etmeye devam edelim. Elbet refaha, düze çıkacağımız günler de gelir. Allah büyüktür.”

Paylaşın

Demirtaş: İktidarınızın Sayılı Günlerini Efendice Tamamlayıp Defolun!

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabı üzerinden 10 ilde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlere ilişkin açıklamalar yapmaya devam ediyor.

Haber Merkezi / Depremlerle ilgili hükümeti eleştiren Selahattin Demirtaş, “Bu yıkımın sorumluları ise pişkince, utanmazca, pervasızca halen tehditler, hakaretler savuruyor” dedi ve ekledi:

“Trolleri, çeteleri aracılığıyla halkı sindirmeye, korkutmaya, alçakça üste çıkmaya çalışıyorlar. Herkes el ele vermiş dayanışmayı büyütmeye çalışırken iki tane eleştiriyi bile kaldıramayan bu aşağılık sürüsü, herkese parmak sallayıp “Hesap soracağız” falan diyebiliyor”

Demirtaş, hükümete seslendiği paylaşımında, “Günü geldiğinde küstahça salladığınız o parmaklarınızı, ortaya koyacağı iradeyle tek tek kırıp saltanatınıza son verecek olan da bu halktır, asıl siz korkun! Ve iktidarınızın sayılı günlerini efendice tamamlayıp defolun! Halk ayağa kalkmasını bilir” ifadelerine yer verdi.

Demirtaş İstanbul Pendik’te Şahkulu Sultan Vakfı şubesine silahlı saldırı olduğuna yer verilen habere yer verdiği paylaşımının tamamında şunları söyledi:

“100 binden fazla can kaybı, 85 milyon yaralı yürek var, her yerde feryat var, figan var. Büyük bir yıkım var. Bu yıkımın sorumluları ise pişkince, utanmazca, pervasızca halen tehditler, hakaretler savuruyor.

Trolleri, çeteleri aracılığıyla halkı sindirmeye, korkutmaya, alçakça üste çıkmaya çalışıyorlar. Herkes el ele vermiş dayanışmayı büyütmeye çalışırken iki tane eleştiriyi bile kaldıramayan bu aşağılık sürüsü, herkese parmak sallayıp “Hesap soracağız” falan diyebiliyor.

Siz kendinizi ne sanıyorsunuz be! Devlet sizin tapulu mülkünüz mü? Halk sizin köleniz mi? Haddinizi bilin! Mafyavari böğürmelerinizle korkup sinecek bir halk yok karşınızda!

Günü geldiğinde küstahça salladığınız o parmaklarınızı, ortaya koyacağı iradeyle tek tek kırıp saltanatınıza son verecek olan da bu halktır, asıl siz korkun! Ve iktidarınızın sayılı günlerini efendice tamamlayıp defolun! Halk ayağa kalkmasını bilir.”

Paylaşın

Selahattin Demirtaş Yazdı: Erdoğan Öfkesinde Haklı Mı?

“Erdoğan öfkesinde haklı mı? Tüm sorumluluklarını yerine getirmesine rağmen mi eleştiriliyor? Sadece Erdoğan karşıtlığından mı yapılıyor bu eleştiriler?” şeklindeki soruların yanıtlarını aradığını belirten Demirtaş, yanıtında ise şu ifadeleri kullandı:

“Madem Erdoğan tüm yetkileri kendisinde toplayıp tek adam oldu, tüm yapılması gerekenleri yapması gerekmez miydi? Çünkü bu sistemde hiç kimse Erdoğan’dan talimat almadan harekete geçmiyor. Şimdi biz Erdoğan’ı sorumlu tutmayalım da kimi tutalım? Tek adam kendisi olduğuna göre, tüm sorumluluk Erdoğan’dadır. En büyük hesabı da halka vermek zorundadır. Ve bu, er ya da geç olacaktır.”

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Gazete Duvar’a “Yoksa Erdoğan haklı mı?” başlıklı bir köşe yazısı kaleme aldı.

Demirtaş yazısında “Erdoğan öfkesinde haklı mı? Tüm sorumluluklarını yerine getirmesine rağmen mi eleştiriliyor? Sadece Erdoğan karşıtlığından mı yapılıyor bu eleştiriler?” şeklindeki soruların yanıtlarını aradığını söyledi.

Demirtaş’ın yazısı şöyle:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi hayatı boyunca eleştirileri kaldırmamasıyla bilinen bir lider. Yaşanan büyük felaket karşısında ilk eleştirilmesi gereken kişi doğal olarak kendisi olmasına rağmen, kameraların karşısına yine en sert, en öfkeli haliyle çıkıyor. Peki Erdoğan öfkesinde haklı mı? Tüm sorumluluklarını yerine getirmesine rağmen mi eleştiriliyor? Sadece Erdoğan karşıtlığından mı yapılıyor bu eleştiriler? Gelin, bu soruların yanıtlarını birlikte arayalım.

Depremden önce yapılması gerekenler yapıldı mı?

Doğu Anadolu fay hattının yaratacağı yakın tehlike, yıllardır bilimsel raporlarla ortaya konulmasına rağmen fay hattı üzerindeki yerleşim birimlerinde bulunan yapılar depreme dayanıklı hale getirildi mi? Hayır, tam aksine ruhsatsız, kaçak tüm yapılar imar aflarıyla yasal hale getirildi. Kamu binaları dahil olmak üzere tek bir binada bile depreme dayanıklılık koşulu aranmadı. Allah’ını seven istediği yeri istediği evi yaptı, yöneticiler de çoğu rüşvet karşılığında bu yapılara ruhsat verdi. Deprem kuşağındaki yerleşim birimlerinde deprem yardım, ulaşım, iletişim, boşaltma gibi planlar sağlıklı şekilde yapıldı mı? Yapılmadığını acı acı izliyoruz.

Depremden sonra yapılması gerekenler yapıldı mı?

Depremden önce bunlar yapılmadığı için yıkım çok büyük oldu. Peki deprem olduktan sonra yapılması gerekenler yapıldı mı? Ona da detaylıca bakalım. Erdoğan depremden sonra en geç beş dakika içinde uyandırıldı mı? Hiç sanmıyorum. En geç yarım saat içinde ilk durum tespit raporu kendisine sunuldu mu? Hiç sanmıyorum. Felaketin büyüklüğünü daha o anda anladı mı? Hiç sanmıyorum. Daha 35. dakikada Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri ile jandarma teşkilatına, birinci seviye alarm talimatı verdi mi? Vermediğini biliyoruz.

Mesela saraydan çıkıp AFAD merkezine doğru giderken daha 40. dakikada ayırımsız tüm siyasi partilerin, meslek odalarının, işçi ve işveren sendikalarının genel başkanlarının acilen uyandırılıp konferans yoluyla AFAD Koordinasyon Merkezi’ne bağlanmalarını istedi mi? İstemediğini biliyoruz. Felaket bölgesi dışında kalan tüm il ve ilçe belediye başkanlarının hemen uyandırılıp tüm ekip ve ekipmanlarıyla yola çıkmaya hazır olmalarını organize etmelerini istedi mi? İstemediğini biliyoruz. Diyelim ki bu sırada 45. dakikadayız ve Erdoğan halen AFAD merkezine doğru yolda. Yurt dışındaki tüm büyükelçiliklerimize ve temsilciliklerimize acil koduyla bulundukları ülkelerin devletlerinden yardım istemeleri talimatı verdi mi? Vermediğini biliyoruz.

Enerji Bakanı’na, kamu ve özel tüm maden firmalarının çalışanlarının yola çıkmaya hazır olmaları için talimat verdi mi? Vermediğini biliyoruz. Ulaştırma Bakanı’na, ülkedeki resmi sivil tüm uçak, helikopter, gemi, tren, TIR, kamyon, vinç, çekici, otobüs ve benzerlerinin deprem bölgesine hizmete hazır hale getirilmesi talimatını verdi mi? Vermediğini biliyoruz. İletişim ağının hızla onarılması emrini verdi mi? Vermediğini biliyoruz. İçişleri Bakanı’na, deprem bölgesine giden tüm yolların trafiğe açık tutulması, yollardaki hasarların hızla onarılması, yeterli sayıda emniyet biriminin, güvenliği sağlamak için deprem bölgesine hızla gönderilmek üzere hazırlanması için diğer bakanlıklarla ortak çalışması talimatını verdi mi? Vermediğini biliyoruz.

Farz edelim ki artık 55. dakikadayız ve Erdoğan AFAD merkezine yetişmiş durumda. İlk hasar raporları ulaşmıştır. Tüm bakanlar da birer birer merkeze gelmeye veya konferansla bağlanmaya başlamıştır. Sağlık Bakanı’ndan hastane, personel, ilaç, hasta ve yaralı taşınması için tüm olanakların seferber edilmesini istemiş midir? İstemediğini biliyoruz. Deprem bölgesindeki ilk müdahale ve kurtarma ekipleri enkazlara ulaşmış olmalı. Diğer kentlerdeki sivil ve resmi tüm kurtarma ekipleri depremin vurduğu 10 ile doğru koordineli şekilde yola çıkmış olmalı. AFAD Başkanı’ndan bunların teyidini almış mıdır? Almadığını biliyoruz. Dayanışma çağrısı yapan, moral veren ve uyarılar içeren en kapsayıcı, en kucaklayıcı ulusa sesleniş konuşması yapmış mıdır? Yapmadığını biliyoruz.

Diyelim ki bu esnada üzerinden 70 dakika geçmiş olsun. Depremi hissetmeyen 71 ilde yurttaşların çoğu halen uykudayken devlet tüm gücüyle harekete geçmiş, alarm halindedir. Deprem bölgesi dışındaki vatandaşlarımız uyandıklarında büyük felaketi ve enkaza müdahale eden on binlerce kamu görevlisi görebilecekti, gördü mü? Göremedik ne yazık ki.

Eğer ki Erdoğan’ın yaklaşımı bu senaryoda belirttiğim gibi olsaydı sonrasında dayanışma, birlik ve yardımlaşma ruhu da çok daha büyük olacaktı ve binlerce yurttaşımızı daha enkaz altından sağ çıkarmayı başaracaktık. Halkı için ciğeri yanan bir devlet başkanı, bunları ve çok daha fazlasını yapardı.

Peki neler yapıldı?

Peki Erdoğan bunları yapmadı da ne yaptı? Kendi partisinin belediye başkanlarına tek tek telefon etti ama böyle yıkıcı bir depremde en etkili çalışabilecek dört büyükşehir belediyesinin de dahil olduğu tek bir muhalefet belediyesiyle bile konuşmadı. Halkın karşısına ancak gün ortasında çıktı ve hayatının en öfkeli konuşmalarından birini yaparak muhalefeti suçladı, ayrıştırdı, hakaret ve tehdit etti. Depremzedelere 10 bin TL ve yeni ev vadetti. Sosyal medyayı kısıtladı. OHAL ilan etti. Yurtları boşaltıp üniversiteleri kapattı. Birkaç muhalefet liderini, o da sadece telefonla aradı, diğer liderlerle hiç iletişim kurmadı. Sivil, gönüllü yardımları engelledi. Şerefsiz dedi, namussuz dedi, soysuz dedi, dedi de dedi…

Şimdi siz söyleyin Allah aşkına, Erdoğan eleştirilere öfkelenmekte haklı mı? Madem Erdoğan tüm yetkileri kendisinde toplayıp tek adam oldu, tüm yapılması gerekenleri yapması gerekmez miydi? Çünkü bu sistemde hiç kimse Erdoğan’dan talimat almadan harekete geçmiyor. Şimdi biz Erdoğan’ı sorumlu tutmayalım da kimi tutalım? Tek adam kendisi olduğuna göre, tüm sorumluluk Erdoğan’dadır. En büyük hesabı da halka vermek zorundadır. Ve bu, er ya da geç olacaktır.

Paylaşın

Selahattin Demirtaş: Seçimi Ertelemek Siyasi Darbe Olur

“Seçimleri erteleme” tartışmalarına dair açıklama yapan Selahattin Demirtaş, “Bir kez daha, oldu bitti yaparak Anayasa’yı yok saymaya hazırlanıyorlar. Seçimler, Anayasa’nın 78. maddesine göre sadece TBMM’de ve resmen ilan edilmiş savaş hali kararıyla ertelenebilir. Bunun istisnası yoktur” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “TBMM’yi yok sayıp seçimleri erteleme kararı almak, açıkça siyasi darbe olur. Anayasal suç olmasına rağmen seçimler bir kez ertelenirse bunun önü açılır ve kimse Yüksek Seçim Kuruluna bir daha seçim kararı aldıramaz.”

Edirne F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “seçim erteleme” tartışmasına dair açıklama yaptı.

Sosyal medya hesabından yaptığı açıklama şöyle:

“Gelen bilgilere göre, herkes felakete yoğunlaşmışken bir grup hukukçuya, seçimlerin ertelenmesi için çalışma yapılması talimatı verilmiş.

Bir kez daha, oldu bitti yaparak Anayasa’yı yok saymaya hazırlanıyorlar.

Seçimler, Anayasa’nın 78. maddesine göre sadece TBMM’de ve resmen ilan edilmiş savaş hali kararıyla ertelenebilir. Bunun istisnası yoktur.

TBMM’yi yok sayıp seçimleri erteleme kararı almak, açıkça siyasi darbe olur.

Anayasal suç olmasına rağmen seçimler bir kez ertelenirse bunun önü açılır ve kimse Yüksek Seçim Kuruluna bir daha seçim kararı aldıramaz.

Deprem felakettir, diktatörlüğe geçiş için “Allah’ın lütfu” değildir.

Halk buna izin vermez, nokta.”

AK Parti Kurucular Kurulu üyesi Bülent Arınç, 22. Dönem TBMM Başkanı sıfatıyla imzaladığı açık mektupta, Maraş depremlerinin yarattığı olumsuzluklar dolayısıyla genel seçimin bir yıl ertelenerek yerel seçimle birleştirilmesini istedi. Ardından sosyal medyada seçimin ertelenmesi konuşulmaya başlandı.

6 Şubat Pazartesi saat 04.17’de Maraş ili Pazarcık ilçesi merkezli 7.7 büyüklüğündeki ilk depremin ardından saat 13.24’e Elbistan ilçesi merkezli 7.6 büyüklüğünde ikinci deprem oldu. Maraş, Hatay, Malatya, Adıyaman, Antep, Urfa, Adana, Osmaniye, Diyarbakır, Kilis, Elazığ’da büyük yıkım meydana geldi. 30 binden fazla kişi hayatını kaybetti, 80 binden fazla kişi yaralandı.

Paylaşın

Demirtaş: O Tek Kişi, İktidarını Sürdürebilmek İçin…

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından binlerce kişinin hayatını kaybettiği depremlere dair açıklamalarda bulundu.

Haber Merkezi / Selahattin Demirtaş, açıklamasında acı tablonun sorumlularına değinerek şu ifadeleri kullandı:

“‘Bugün siyaset yapma günü değil’ diyenler ya yanılıyorlar ya da Saray’ın propaganda merkezinin kendilerine verdiği görevi yapıyorlar.

Deprem siyaset üstü değil, partiler üstü bir konudur. Kavramlar yanlış kullanılırsa yanlış sonuçlara ulaşılır.

Neden mi? Lütfen okuyun.

Demokrasinin iyice yerleştiği ülkelerde devlet ayrı bir şeydir, hükümet ayrı bir şeydir.

Hükümete kim gelirse gelsin devletin temel işleyişinde köklü değişiklikler olmaz, olamaz.

Örneğin Japonya’da deprem konusunda hükümeti siyasi baskı altına almak için uğraşmaya gerek yoktur. Hükümetin bir eksiği olursa yerden yere vurulmasının önünde bir engel de yoktur.

Zaten depremle mücadeleyi devletin tüm kurumları, sistemli şekilde kendiliğinden yaparlar.

Oysa Türkiye’de özellikle de tek adam sistemine geçildikten sonra devlet-hükümet-parti ayrımı tamamen kalktı. Ülkenin tüm kurumları bir tek kişiye bağlandı.

O tek kişi, iktidarını sürdürebilmek için seçimde kazanmaya mecbur olduğundan her adımını seçim hesabıyla atıyor.

Hele hele Erdoğan gibi siyasi çıkarcılığın ustası olmuş birinin deprem felaketine, üstelik de seçimler öncesinde, siyasi çıkarını düşünmeden yaklaştığını sanmak siyaseten aptallık değilse saflıktır.

Şu anda Erdoğan’ın yaptığı tek şey, partisinin ve kendisinin propagandasıdır.

Ama iktidar medyası, bu gerçeği örterek deprem felaketini Erdoğan’ın kişisel ve partisel kazanımına dönüştürmek için sürekli saldırarak, insanları linç ederek tüm eleştirileri susturmaya çalışıyorlar.

Maalesef ilk günden susanlar da oldu.

Biz particilik yapmıyoruz, oy hesabı yapmıyoruz. İktidarı siyasetle sıkıştırıp kardeşlerimizi kurtarmaya çalışıyoruz.

Çünkü devlet de odur, medya da odur, yargı da polis de asker de odur.

Yani tüm devlet kurumları ancak ve sadece Erdoğan’ın çıkarına göre hareket ederler.

Gönüllülerin yardım dağıtabilmek için deprem bölgesine gitmeleri, TSK’nin deprem bölgesinde görevlendirilmesi, Twitter erişim engelinin kaldırılması halkın siyasi baskısı sayesinde oldu.

Görüyorsunuz, büyük koordinasyon eksiği var ve bu da halkın siyasi baskısıyla çözülecek.

Yanlış olan şey bu ortamda siyaset yapmak değil, parti propagandası yapmaktır. Seçim hesabı yapmaktır.

Siyaset yapmak tam da bugün toplumun en önemli savunma aracıdır. Bunu almalarına izin vermeyin.

Direnmeye ve dayanışmaya devam edelim.”

Paylaşın