Tip 2 Diyabeti Önlemenin 10 Yolu

Tip 2 diyabet (şeker hastalığı), dünya çapında milyonlarca insanı etkileyen kronik bir hastalıktır; körlüğe, böbrek yetmezliğine, kalp hastalığına ve diğer ciddi durumlara neden olabilir. Şeker hastalığı teşhisi konmadan önce, kan şekerinin yüksek olduğu ancak şeker hastalığı teşhisi konacak kadar yüksek olmadığı bir dönem vardır; prediyabet olarak bilinir.

Haber Merkezi / Prediyabetli kişilerin yüzde 70’inin tip 2 diyabet geliştirdiği tahmin edilmektedir. Neyse ki, prediyabetten diyabete ilerlemesi engellenemez değildir. Genleriniz, yaşınız veya geçmiş yaşantınız gibi değiştiremeyeceğiniz belirli faktörler olsa da, diyabet riskini azaltmak için yapabileceğiniz birçok önlem vardır.

İşte şeker hastalığından korunmanın 13 yolu…

1. Şekeri ve rafine karbonhidratları beslenmenizden çıkarın

Şekerli yiyecekler ve rafine karbonhidratlar yemek, risk altındaki bireyleri diyabet geliştirme yolunda hızlı bir yola sokabilir. Vücudunuz bu yiyecekleri hızla kan dolaşımınıza emilen küçük şeker moleküllerine ayırır.

Kan şekerinde ortaya çıkan artış, pankreasınızı, şekerin kan dolaşımında ve vücudunuzun hücrelerine girmesine yardımcı olan bir hormon olan insülin üretmesi için uyarır.

Prediyabetli kişilerde, vücut hücreleri insülinin etkisine dirençlidir, bu nedenle kanda şeker yüksek kalır. Bunu telafi etmek için pankreas daha fazla insülin üretir ve kan şekerini sağlıklı bir düzeye indirmeye çalışır.

Zamanla, bu durum sonunda tip 2 diyabete dönüşene kadar giderek daha yüksek kan şekeri ve insülin seviyelerine yol açabilir.

2. Hareketli olun

Düzenli fiziksel aktivite diyabeti önlemeye yardımcı olabilir. Egzersiz, hücrelerinizin insülin duyarlılığını artırır. Bu nedenle egzersiz yaptığınızda kan şekeri seviyenizi kontrol altında tutmak için daha az insülin gerekir.

Prediyabetli kişilerde yapılan bir çalışmada, orta yoğunlukta egzersizin insülin duyarlılığını yüzde 51, yüksek yoğunluklu egzersizin ise yüzde 85 artırdığı bulundu. Ancak bu etki sadece antrenman günlerinde meydana geldi.

Birçok fiziksel aktivite türünün aşırı kilolu, obez ve prediyabetik yetişkinlerde insülin direncini ve kan şekerini azalttığı gösterilmiştir. Bunlara aerobik egzersiz, yüksek yoğunluklu interval antrenman ve kuvvet antrenmanı dahildir.

Daha sık egzersiz yapmak, insülin tepkisinde ve işlevinde iyileşmelere yol açıyor gibi görünüyor. Diyabet riski taşıyan kişilerde yapılan bir çalışma, bu faydaları elde etmek için egzersiz yoluyla haftada 2.000’den fazla kalori yakmanın gerekli olduğunu ortaya koydu.

Bu nedenle, zevk aldığınız, düzenli olarak yapabileceğiniz ve uzun vadede devam edebileceğinizi hissettiğiniz fiziksel aktiviteyi seçmek en iyisidir.

3. Birincil içeceğiniz su olsun

Su , içebileceğiniz en doğal içecektir. Şekerli içecekler, hem tip 2 diyabet hem de yetişkinlerde gizli otoimmün diyabet (LADA) riskinin artmasıyla ilişkilendirilmiştir.

LADA, 18 yaşın üzerindeki kişilerde görülen bir tip 1 diyabet şeklidir. Çocuklukta tip 1 diyabette görülen akut semptomların aksine, LADA yavaş gelişir ve hastalık ilerledikçe daha fazla tedavi gerektirir.

Günde ikiden fazla şekerle tatlandırılmış içecek tüketenlerde LADA gelişme riski yüzde 99 ve tip 2 diyabet gelişme riskinin yüzde 20 arttı gözlemlenmiştir. Araştırmalar, artan su tüketiminin daha iyi kan şekeri kontrolüne ve insülin yanıtına yol açabileceğini bulmuştur.

24 haftalık bir çalışma, kilo verme programını takip ederken diyet gazlı içecekleri suyla değiştiren aşırı kilolu yetişkinlerin insülin direncinde bir düşüş yaşadığını ve açlık kan şekeri ve insülin düzeylerini düşürdüğünü göstermiştir.

4. Kilolu veya obezseniz kilo verin

Tip 2 diyabet geliştiren herkes aşırı kilolu veya obez olmasa da, çoğunluğu öyledir. Dahası, prediyabet hastaları, karın bölgelerinde ve karaciğer gibi karın organlarının çevresinde aşırı kilo taşıma eğilimindedir. Bu visseral yağ olarak bilinir.

Aşırı viseral yağ, diyabet riskini önemli ölçüde artıran inflamasyonu ve insülin direncini artırır. Az miktarda kilo vermek bile bu riski azaltmaya yardımcı olsa da araştırmalar gösteriyor ki ne kadar çok kilo verirseniz o kadar çok fayda elde edersiniz.

5. Sigarayı bırakın

Sigara içmenin kalp hastalığı, amfizem ve akciğer, meme, prostat ve sindirim sistemi kanserleri dahil olmak üzere birçok ciddi sağlık sorununa neden olduğu veya katkıda bulunduğu bilinmektedir. Ayrıca sigara dumanına maruz kalmanın tip 2 diyabetle ilişkisini gösteren araştırmalar da vardır.

Toplamda bir milyondan fazla insanı kapsayan çeşitli çalışmaların analizinde, sigara içmenin diyabet riskini ortalama sigara içenlerde yüzde 44 ve günde 20’den fazla sigara içenlerde yüzde 61 oranında artırdığı bulunmuştur.

6. Çok düşük karbonhidratlı beslenin

Ketojenik veya çok düşük karbonhidrat beslenme diyabeti önlemeye yardımcı olabilir. Kilo vermeyi teşvik eden birçok yeme şekli olmasına rağmen, çok düşük karbonhidratlı beslenmenin arkasında güçlü kanıtlar var.

Kan şekerini ve insülin seviyelerini düşürdüğü, insülin duyarlılığını artırdığı ve diğer diyabet risk faktörlerini azalttığı sürekli olarak gösterilmiştir.

Karbonhidrat alımınızı en aza indirirseniz, yemek yedikten sonra kan şekeri seviyeniz çok fazla yükselmez. Bu nedenle, kan şekerinizi sağlıklı seviyelerde tutmak için vücudunuzun daha az insüline ihtiyaç duyar. Dahası, çok düşük karbonhidratlı veya ketojenik beslenme açlık kan şekerini azaltabilir.

7. Yeteri kadar tüketin

Düşük karbonhidratlı bir beslenmeye karar vermiş olsanız da olmasanız da, özellikle fazla kiloluysanız, diyabet riskini azaltmak için fazla yemekten kaçınmak önemlidir.

Bir seferde çok fazla yemek yemenin, diyabet riski taşıyan kişilerde daha yüksek kan şekeri ve insülin seviyelerine neden olduğu gösterilmiştir. Öte yandan, porsiyon boyutlarının küçültülmesi bu tür tepkilerin önlenmesine yardımcı olabilir.

8. Yüksek lifli beslenme

Bol lif bağırsak sağlığı ve kilo yönetimi için faydalıdır. Obez, yaşlı ve prediyabetik bireylerde yapılan çalışmalar, kan şekeri ve insülin seviyelerini düşük tutmaya yardımcı olduğunu göstermiştir.

Lif iki geniş kategoriye ayrılabilir : çözünür ve çözünmez. Çözünür lif suyu emer, çözünmeyen lif ise emmez. Sindirim sisteminde, çözünür lif ve su, yiyeceklerin emilme hızını yavaşlatan bir jel oluşturur. Bu, kan şekeri seviyelerinde daha kademeli bir artışa yol açar.

Bununla birlikte, çözünmeyen lif, tam olarak nasıl çalıştığı net olmasa da, kan şekeri seviyelerindeki düşüş ve diyabet riskinin azalmasıyla da bağlantılıdır. İşlenmemiş bitki gıdalarının çoğu lif içerir, ancak bazıları diğerlerinden daha fazla içerir.

9. İşlenmiş gıda tüketimini en aza indirin

Sağlığınızı iyileştirmek için atabileceğiniz net bir adım, işlenmiş gıda tüketiminizi en aza indirmektir. İşlenmiş gıda, kalp hastalığı, obezite ve diyabet dahil olmak üzere her türlü sağlık sorunuyla bağlantılıdır.

Araştırmalar, bitkisel yağlar, rafine tahıllar ve katkı maddeleri bakımından yüksek olan paketlenmiş gıdaları azaltmanın diyabet riskini azaltmaya yardımcı olabileceğini gösteriyor.

10. Kahve veya çay için

Su birincil içeceğiniz olmasına rağmen, araştırmalar beslenmenize kahve veya çay dahil etmenin diyabetten kaçınmanıza yardımcı olabileceğini düşündürmektedir.

Kahve ve çay, diyabete karşı korunmaya yardımcı olabilecek polifenoller olarak bilinen antioksidanlara sahiptir. Ek olarak yeşil çay , karaciğerden kan şekeri salınımını azalttığı ve insülin duyarlılığını arttırdığı gösterilen epigallocatechin gallate (EGCG) adı verilen benzersiz bir antioksidan bileşik içerir.

Paylaşın

Diyabet hastaları oruç tutabilir mi? İşte cevabı

Diyabet hastalarının, dini vecibelerden olan Ramazan orucunu tutma konusunda talep ve “Şeker hastasıysam Ramazan ayında oruç tutmam güvenli midir? Güvenli bir şekilde oruç tutmak için atmam gereken adımlar nelerdir?” gibi soruları olmaktadır. Bu konu aslında oldukça karmaşık olan bir konudur ve her hasta özel olarak değerlendirilmelidir.

Haber Merkezi / Oruç tutmadan önce mutlaka doktorunuzla konuşun. Doktorunuz, düşük veya yüksek kan şekeri ve dehidrasyon gibi potansiyel komplikasyon risklerini muhtemelen açıklayacaktır. Yüksek komplikasyon riski altındaysanız, doktorunuz oruç tutmaktan kaçınmanızı önerebilir.

Oruç tutmayı seçerseniz, doktorunuz büyük olasılıkla size diyabetinizi yönetme ve ilaçlarınızı veya insülin dozlarınızı ayarlama konusunda önerilerde bulunacaktır. Ramazan ayında oruç tutarsanız ve aşağıdakilerden biri veya birkaçına sahipseniz yüksek komplikasyon riski altında olabilirsiniz;

  • Tip 1 diyabet
  • Zayıf kan şekeri kontrolüne sahip tip 2 diyabet
  • Yakın geçmişte şiddetli düşük kan şekeri veya diyabetik ketoasidoz öyküsü
  • Tekrarlayan düşük kan şekeri veya düşük kan şekerinin farkında olmama öyküsü
  • Şiddetli böbrek hastalığı veya kan damarı komplikasyonları gibi durumlar

Ancak, aşağıdaki durumlarda Ramazan ayında diyabetle oruç tutmanız güvenli olabilir;

  • İyi kontrol edilen tip 2 diyabetiniz varsa
  • Diyabeti ilaçlarla veya yaşam tarzı terapisiyle yönetebiliyorsanız

Ramazan ayında oruç tutmayı seçerseniz, doktorunuz büyük olasılıkla şunları tavsiye edecektir;

  • Kan şekerinizi yakından izleyin
  • İlaç dozlarınızı ayarlayın
  • Düşük kan şekeri belirtilerine dikkat edin
  • Doktorunuzun yiyecek, içecek ve egzersiz konusundaki önerilerine uyun
  • Kan şekeriniz düşük veya yüksekse orucu bırakmaya hazır olun

Riskleri anlarsanız, diyabetinizi yönetirseniz ve doktorunuzun önerilerini dikkatlice uygularsanız Ramazan ayında güvenle oruç tutabilirsiniz.

Paylaşın

Diyabet (şeker hastalığı) ve kalp hastalıkları

Diyabet (Şeker Hastalığı), ömür boyu bakım gerektiren kronik bir hastalıktır. Kanda glukoz (şeker) düzeyinin yükselmesi ile karakterize olan diyabet (şeker hastalığı) uzun dönemde kalp ve damar hastalıklarını da tetikleyen bir durumdur. 

Diyabet hastalarında ölüm ve hastaneye yatış, ağırlıklı olarak kalp ve damar kökenli olmaktadır. Kalp yetmezliği (kalbin pompa fonksiyonunun azalması), koroner arter hastalığı (kalbi besleyen damarların tıkanıklığı) ve periferik arter hastalıkları (kol, bacak ve beyni besleyen damar tıkanıklıkları) diyabeti olmayanlara göre daha sık izlenmektedir.

Tip 2 diyabetlilerde aynı yaşlardaki diyabeti olmayan bireylere göre kardiyovasküler hastalık riski 2-3 kat fazladır.

Makrovasküler (büyük damar) Komplikasyonlar; Diyabete bağlı ateroskleroz, hipertansiyon, kalp krizi, inme gibi makrovasküler komplikasyonlar görülebilir.

Makrovasküler risk faktörleri;

  • Hiperlipidemi (Kan yağlarının normalin üzerinde olması); Kanınızdaki kolesterol düzeyi çok yüksek ise fazla kolesterol arter duvarlarında birikebilir ve doğrudan ateroskleroz sürecine katkıda bulunur. Diyetisyeninizin önerdiği şekilde kolesterolden fakir diyet almalısınız. Kolesterol düzeyini normale indirmek için ‘lipid düşürücü’ ilaç (doktor kontrolünde) kullanmanız da gerekebilir.
  • Hipertansiyon (Tansiyonun 130/80 mg/Hg’nın üzerinde olması): Kanınızın damarlara akabilmesi için basınç altında tutulması gereklidir, ancak basınç normalden yüksek olursa arter hastalığı gelişme riskini arttırır. Kan basıncı yüksekse kalp hastalığı, periferik damar hasarı, böbrek hasarı ve inme riski daha fazladır.
  1. Kan basıncınızı düzenli olarak kontrol etmelisiniz.
  2. Kilo almamak ve eğer gerekiyorsa kilo vermek gereklidir.
  3. Fazla tuzlu yemek yada alkol almak kan basıncını yükseltir, bu yüzden tuzu ve alkolü hiç almamak en faydalısıdır.
  4. Doktorunuzun önerisiyle ‘antihipertansif ilaç’ almalı ve bu ilaçları düzenli olarak kullanmalısınız.
  • Diyabet; Diyabetiniz olduğunda arter hastalığı riskinizi arttıran tüm faktörleri izlemek ve kontrol etmek önemlidir. Kandaki glukoz miktarının düzenli olarak ölçülerek kontrol edilmesi ve normal seviyelere en yakın düzeyde (açlık 70-110 mg/dl.) tutulması, diyabetin yol açabileceği sorunlardan korunmanızı sağlayacaktır.
  • Sigara içmek; Sigara içiyorsanız bırakmaya çalışın, çünkü sigara içmek kan basıncını yükseltir, hem de doğrudan kalp ve dolaşım sistemi hastalığı riskini arttırır. Sigarayı bıraktığınız zaman kalp krizi geçirme riskiniz azalır. Daha önceden kalp krizi geçirdiyseniz ve sigara içmeyi bırakırsanız ikinci kez kalp krizi geçirme riskininizi de azaltmış olursunuz.
  • Şişmanlık (obezite); İdeal vücut ağırlığının %20 üstünde olan kişilerde kalp hastalığı ve inme gelişmesi riski fazladır. Özellikle karın bölgesinde yağlanmanın artması kardiyovasküler riski arttırır. Fazla kilonuz varsa kilo vermeye çalışmalısınız.
  • Fiziksel aktiviteden uzak yaşam tarzı; Egzersiz şekerinizi düzenler, kalp krizi riskinizi azaltır, kilonuzu ve kan basıncınızı kontrol altında tutmanızda yardımcı olur. Bir egzersiz programına başlamadan önce doktorunuza danışmalısınız. Yürüyüş, merdiven çıkma, yüzmek, bisiklete binmek en uygun egzersizlerdir. En az haftanın 3 günü 30 dakika egzersiz yapmalısınız.
  • Stres; Egzersiz stresle başa çıkmanızda size yardımcı olabilir.
  • Ailede kalp hastalığı olması

Mikrovasküler (küçük damar) komplikasyonlar;

Diyabetli bireylerde küçük damarlarda zedelenebilir. Mikrovasküler komplikasyonlar retinopati, nefropati, nöropati, diş ve dişeti hastalıkları olarak karşımıza çıkabilir. Tokluk kan şekeri erken teşhis edildiğinde ve kontrol altına alındığında, özellikle kalp-damar hastalıkları ile körlük (retinopati), böbrek yetmezliği (nefropati) ve duyu kaybı (nöropati) gibi hastalıkların gelişimi önlenebilir.

Toparlayacak olursak, diyabette kalp-damar riskini azaltmak için bir diyet programı uygulamalı, egzersiz yapmalı, kilo vermeli, sigara ve alkol kullanmamalı, kan şeker seviyesini normal sınırlarda tutmalı, hipertansiyon varsa kan basıncını kontrol altında tutmalı ve kolesterolü azaltmalıdır.

Bunları biliyor musunuz?

  • Diyabet, kalp ve damar hastalığı eş değerinde bir hastalıktır
  • Diyabet hastalarında kalp ve damar hastalığı 2-4 kat daha fazla izlenmektedir
  • HbA1c düzeyinde her 1 birim düşüşe karşılık kalp ve damar hastalığı riskiniz %15 azalmaktadır
  • Diyabet hastalarının %65’i kalp ve damar hastalıklarından ölmektedir
  • Diyabet hastalarının %17-56’sında sessis kalp hastalığı bulunmaktadır
Paylaşın

Diyabet (şeker hastalığı) ve hiperglisemi

Hiperglisemi, kan şekeri yüksekliğinin tıp dilindeki karşılığıdır. Hiperglisemi (kan şekeri yüksekliği) kandaki glikoz değerinin yüksekliği anlamına gelir ve diyabetin (tip 1 diyabet ve tip 2 diyabet) ve prediyabetin ayırt edici bir işaretidir.

Kan şekeri kanda belli bir düzeyde olmalıdır. Açlık durumunda düşmemeli, yemek sonrasında ise fazla artmamalıdır. Bu dengenin sağlanabilmesi için vücutta başta insülin ve glukagon olmak üzere birçok hormon görev alır. Kanda bulunması gereken şeker açken 100 mg/dl, tok iken 140 mg/dl değerinin üzerindeyse hiperglisemi söz konusudur.

Nedenleri;

  • Tıbbi beslenme tedavisine uymayarak çok fazla yemek yenmesi
  • Her zaman yapılan egzersizin yapılmaması, hareketsiz kalınması
  • Ağızdan alınan şeker düşürücü ilaçların yeteri kadar alınmaması ya da insülinin yeterli miktarda yapılmaması
  • Enfeksiyonlu bir hastalık geçiriyor olmanız
  • Stresli bir dönemde olmanız
  • İnsülin enjeksiyonu yaptığınız bölgedeki kaslarınızı çalıştırıcı bir egzersiz yapmanız (örneğin; insülin enjeksiyonunuzu bacağınızdan yaptıktan sonra koşma,futbol, bisiklet binme gibi bacak kaslarınızı çalıştırıcı, dolayısıyla insülinin etki hızını arttırıcı egzersiz yapmanız)
  • Her zaman aynı dozda kullandığınız ilaçların artık yetersiz geliyor olması, kan şekeri düzeyinizi yükseltebilir
  • Kan şekerininin yükselmesine neden olan ilaçları kullanmak.( steroid vb.)

Belirtileri;

Bu belirtilerden bir veya birkaçının olması kan şekerinizin yükseldiğini gösterir.

  • Sık sık idrara çıkmanız
  • Gece boyunca idrar yapmak için kalkmanız
  • Ağzınızın normalden fazla kuruması ve çok fazla su içme ihtiyacı duymanız
  • Her zamankinden daha fazla acıkmanız
  • Halsizlik, yorgunluk hissetmeniz
  • Açılan yaralarınızın çok yavaş iyileşmesi
  • Derinizde kuruma ve kaşıntı olması
  • Bulanık görmeniz
  • Cinsel organlarda sık mantar enfeksiyonu oluşması, kuruluk, kaşıntı

Tedavisi;

Öncelikle hipergliseminin nedeni araştırılmalıdır. Bu dönemde daha sık kan şekeri kontrolü yapılmalıdır. Kan şekeriniz 240 mg/dl.’nin üzerinde ise kesinlikle egzersiz yapmayıp istirahat etmelisiniz ve idrarda keton baktırmalısınız. Eğer mide bulantınız yoksa bol su tüketmelisiniz. Diyetinizi ve kullandığınız ilaçları tekrar gözden geçirin. Kan şekeriniz düşmüyor, aksine sürekli yükseliyorsa mutlaka doktorunuza başvurmalısınız. Çünkü kontrol altına alınmayan yüksek kan şekeri sizi komaya sokabilir.

Unutulmamalıdır ki ! Kan şekerini düşürücü hiçbir yiyecek yoktur. Çok yüksek kan şekerleri doktor kontrolünde ayarlanabilir.

Paylaşın

Diyabette (şeker hastalığı) fiziksel aktivite!

Tip 2 diyabetin tedavisinde egzersiz de en az beslenme tedavisi ve medikal tedavi kadar önemlidir. Fiziksel   aktivite/egzersiz; diyabetlinin kan glukozu seviyesini dengede tutmada, HbA1c değerini normal seviyede tutmada ve diyabete bağlı ileri dönem komplikasyonların görülme riskini azaltmada etkilidir.

Ayrıca;  kan lipid (yağ) düzeylerinin iyileşmesi, kardiyak risk faktörlerinin minimuma indirilmesi, vücut yağlarının azalması ve psikolojik iyilik halinin artması etkileri de vardır.

Diyabetliler egzersize başlamadan önce düzenli sağlık kontrolü ve göz muayenesi yapılmalı ve diyabetinizin ne kadar iyi kontrol edildiğini gözden geçirmelisiniz. Seçeceğiniz egzersiz tipi hakkında diyabet ekibinizle konuşmalısınız. Eğer diyabet komplikasyonlarınız veya başka problemleriniz varsa, egzersiz sizin için sakıncalı olabilir.

Egzersiz neden önemlidir?

  • Egzersiz yani fiziksel aktivitenin artması yiyeceklerin parçalanması sonucu oluşan şekerin, kas dokuları tarafından kullanılmasını hızlandırarak kan şekerini düşürür.
  • Özellikle, şişman diyabetlilerde egzersiz ile harcanan enerjinin artması vücut ağırlığını azalmasına yardımcı olur. Ayrıca egzersiz fiziksel zindelik sağlar

Uygun fiziksel aktivite nasıl olmalıdır?

  • Haftada üç ya da beş kez, günde 30-45 dakika yapılmalı, 48 saatten fazla ara verilmemeli
  • Hafif şiddette başlamalı, orta şiddete yavaş yavaş ilerlenmeli
  • 5-10 dakika ısınma hareketleri ile başlanmalı
  • 20-30 dakika uygun tempoda sürdürülmeli
  • 10-15 dakika’lık soğuma egzersizleri ile bitirilmelidir

Egzersiz yaparken dikkat edilmesi gereken durumlar;

On iki haftalık düzenli yürüme programı ile tip 2 diyabette fiziksel uygunluk artar, karın bölgesinde yağ oranı azalır. Ancak hiperglisemi kontrol altında olmalı, sekonder problemler minimize edilmeli, metabolik durumuna uygun ve kişiye özel egzersiz verilmelidir.

  • Egzersiz tipi, süresi ve şiddeti
  • Hastalığın şiddeti, akut veya kronik safhada oluşur
  • Eşlik eden başka bir hastalık varlığı, egzersizin yükünün artmasına veya daha fazla algılanmasına neden olur

Bu nedenle, kişiye aktivite önerilirken, egzersiz test bulguları, iklim, çevre koşulları, entellektüel talepleri, besin alımı ve ruhsal durumu göz önüne alınmalıdır.

Egzersiz sırasında,

  • Güvenli kan glukozu düzeyi sağlanmalı
  • Uygun sıvı alımı sağlanmalı
  • İyi bir ayak bakımı sağlanmalı
  • Uygun bir spor ayakkabısı seçilmeli
  • Vücut hijyenine dikkat edilmelidir

Fiziksel aktivitenizi arttırmak için;

  • Asansör yerine merdiven kullanın
  • Arabanızı gideceğiniz yerden uzağa park ederek yürüyün
  • Yürüyerek gidebileceğiniz mesafelerde araba kullanmayın
  • Alışverişinizi size en yakın olan yerden yapmak yerine daha uzak olanından yapın
  • Alışveriş merkezlerinde yürüyen merdiven yerine merdiven basamaklarını kullanınız
  • Otobüse bir durak sonra binerek veya otobüsten bir durak önce inerek yürüyüş sürenizi uzatın
  • Haftanın 3-4 günü düzenli olarak yürümek için egzersiz planı yapın
Paylaşın

Diyabet (Şeker Hastalığı) nedir? Tedavisi

Tıptaki adı ile Diabetes Mellitus olan ve çağın hastalıkları arasında en ön sıralarda yer alan Diyabet (Şeker Hastalığı), pankreasın yeterli miktarda insülin salgılayamaması veya salgılanan insülinin yeterli derecede kullanılamaması nedeniyle kan şekerinin yükselmesi durumu olarak tanımlanmaktadır.

Diyabet (şeker hastalığı), ölümcül birçok hastalığın oluşumunda birinci sırada rol oynayan ve dünyanın her yerinde çok yaygın olarak görülen bir hastalık türüdür. Diyabetin insüline bağımlı (Tip I) ve insüline bağımsız (Tip II) olmak üzere başlıca iki tipi vardır.

Tip 2 Diyabet Nedir?

Tip 2 diyabet, kandaki şeker seviyesinin (glikoz) çok yüksek olmasına neden olan ve oldukça yaygın bir durumdur. Ancak Tip 2 diyabetin belirtileri insanları her zaman kötü hissettirmediği için kolaylıkla fark edilmeyebilir.

Vücudun hücrelerinin normal olarak üretilen insüline karşı direnç kazanması, bu nedenle de kandaki şekerden faydalanamaması durumudur. Aşırı kilo, hareketsiz yaşam tarzı, stres, ailede şeker hastalığı görülmesi ve ilerleyen yaş Tip 2 diyabetin nedenleri arasındadır.

Normalde görülen aşırı susama, sık idrara çıkma ve yorgunluk gibi semptomların yanı sıra kalp ve sinirlerle ilgili ciddi sorunların ortaya çıkması ihtimalini arttırır. Tip 2 diyabet kişinin günlük yaşamını hayat boyu etkileyecek bir durumdur. Kontrol altına alınması için diyet değişikliği, ilaç kullanımı ve düzenli tıbbi kontroller gerektirebilir.

Tip 1 Diyabet Nedir?

Tip 1 Şeker Hastalığı, ya da Tip 1 diyabet, vücudun kan şekerini kontrol etmek için yeterli miktarda insülin hormonu üretememesi durumudur. Bunun sonucunda da kandaki şeker (glikoz) seviyesi çok yüksek değerlere ulaşır.Tip 1 diyabette kan şekeri seviyesini kontrol altında tutmak için günlük insülin enjeksiyonlarına ihtiyacınız duyulur. Tip 1 diyabet genellikle küçük yaşta ortaya çıkar. Vücudun kendi bağışıklık sisteminin pankreasın insülin üreten hücrelerine saldırmasından kaynaklanır.

Tip 1 şeker hastalığı diyabetik ketoasidoza yani DKA’ya neden olabilir. DKA, vücutta ciddi insülin eksikliği olduğunda ortaya çıkar. Enerji için şeker kullanamayan vücut, bunun yerine vücutta bulunan depolanmış yağdan faydalanmaya başlar. Depolanmış yağ vücut tarafından kullanılırken geriye ketonlar adı verilen kimyasallar bırakılır.

Bu durum kontrol altına alınmazsa ketonlar kanda birikirler ve kanın asit değerini yükseltirler. Özellikle başta çocuklar olmak üzere Tip 1 şeker hastalığı olduğundan habersiz bireyler, DKA nedeniyle kötüleşmeden teşhis edilemeyebilirler. Bu nedenle DKA’nın belirtilerini ve semptomlarını hızlı bir şekilde tedavi edebilmek için tespit etmek önemlidir.

Bunlar arasında başta planlanmamış kilo kaybı gelir. Eğer vücut yiyeceklerden enerji alamazsa, bunun yerine enerji için var olan kas ve yağları yakmaya başlayacaktır. Beslenme ve hareket tarzını değiştirmeden kilo vermeye başlamanın nedeni budur. Vücudun yağ yakarken ortaya çıkardığı ketonlar mide bulantısı ve kusma hissi oluşturabilir. Ketonlar kanda hayatı tehdit edebilecek tehlikeli seviyelere kadar yükselebilir.

Belirtileri;

  • Sık idrara çıkma
  • Ağız kuruluğu
  • Çok su içme
  • Açlık hissi
  • Cilt yaralarının geç iyileşmesi
  • Kuru ve kaşıntılı bir cilt
  • Ellerde ve ayaklarda uyuşma
  • Karıncalanma
  • Halsizlik ve yorgunluk hissi
  • Hızlı ve istemsiz kilo kaybı
  • Bulanık görme

Nedenleri;

Şeker hastalığı nedenleri konusunda yapılan birçok araştırmanın neticesinde, diyabet hastalığında genetik ve çevresel nedenlerin birlikte rol aldığı sonucuna varılmıştır. Temelde Tip 1 Diyabet ve Tip 2 Diyabet olarak iki türü bulunan şeker hastalığında hastalığa neden olan etmenler bu türlere göre farklılık göstermektedir.

Tip 1 Diyabet nedenleri arasında yüksek oranda genetik faktörler rol oynamakla birlikte kan şekerinin düzenlenmesinde görev alan insülin hormonunu üretimi yapan pankreas organına zarar veren virüsler ve vücut savunma sisteminin çalışmasındaki aksaklıklar da hastalığa sebep olan etmenler arasındadır. Bunun yanı sıra şeker hastalığının daha yaygın görülen türü olan Tip 2 diyabetin nedenleri arasında şu şekilde belirtilebilir:

  • Obezite (aşırı kilo)
  • Ebeveynlerde diyabet öyküsünün bulunması
  • İleri yaş
  • Hareketsiz yaşam tarzı
  • Stres
  • Gebelik sırasında gestasyonel diyabet oluşumu ve normalden yüksek doğum ağırlıklı bebek dünyaya getirme

Teşhisi;

Kesin tanı için diyabet şüphesi olan hastalarda kan şekeri ölçümleri yapılmalıdır.

  • Açlık plazma kan şekeri 110 mg/dl. üzerinde ise;
  • Herhangi bir saatte bakılan plazma kan şekeri 200 mg/dl. üzerinde ise;

Diyabetin yol açtığı sorunlar;

Diyabette yıllar geçtikçe etkilenen organlara göre değişik sorunlar ortaya çıkabiliyor. Bu sorunlar ;

  • Göz problemleri
  • Ayak yaraları
  • Böbrek bozuklukları
  • Kalp ve damar bozuklukları
  • Enfeksiyonlara yatkınlık
  • Cinsel problemlerdir

Tedavisi;

Diyabet tedavi yöntemleri, hastalığın türüne göre farklılık gösterir. Tip 1 diyabette insülin tedavisi ile birlikte tıbbi beslenme tedavisi titizlikle uygulanmalıdır. Hastanın diyeti doktor tarafından önerilen insülin dozu ve planına göre diyetisyen tarafından planlanır. Besinlerin içerdiği karbonhidrat miktarına göre insülin dozunun ayarlanabildiği karbonhidrat sayımı uygulaması ile birlikte Tip 1 diyabetli bireylerin hayatı oldukça kolaylaştırılabilmektedir. Tip 2 diyabetli bireylerde ise tedavi beslenme düzeninin sağlanmasının yanı sıra genellikle hücrelerin insülin hormonuna duyarlılığını artırmaya veya doğrudan insülin hormonu salınımını artırmaya yönelik oral antidiyabetik ilaçların kullanılmasını içerir.

Diyabet hastalığında dikkat edilmesi gerekenler ve önerilen tedavi ilkelerine uyulmadığı durumlarda kan şekerinin yüksek seviyelerde seyretmesi, başta nöropati (sinir harabiyeti), nefropati (böbreklerde hasar oluşumu) ve retinopati (göz retinasında hasar oluşumu) olmak üzere birçok sağlık sorununa yol açar. Bu nedenle eğer siz de diyabet hastalığına sahip bir bireyseniz, düzenli olarak kontrollerinizi yaptırmayı ihmal etmeyiniz.

Paylaşın

Çocukluk çağında diyabet (şeker hastalığı) nedir?

Çocuklarda diyabet (şeker hastalığı), görece seyrek görülen bir hastalık olmasına karşın en önemli özelliği kronik (yaşam boyu süren) bir hastalık olmasından kaynaklanıyor. Diyabet çocukluk çağında görülen kronik hastalıkların başında geliyor.

Çocuklarda diyabetin kontrol edilememesi durumunda, erken yaşlarda böbrek yetmezliği, görme kaybı, sinir hücrelerinde zedelenme, erken kalp ve damar hastalıkları görülüyor.

Eğer çocuğunuzda diyabet varsa , diyabetin ne olduğunu bilmeli ve çocuğunuza bu yaşam biçiminde destek olmalıyız.Diyabet bakımından sorumlu olan ebeveynlerdir, ama çocuğunda yardımcı olmasına olanak tanınmalıdır.

Okul öncesi dönemde çocuklar hastalığı kötü davranışlarından dolayı kendilerine verilmiş bir ceza olarak algılar.Çocuklara kuralları ve yasakları koyarken çok dikkatli davranmak gerekir.Sürekli diyabetli olduğunu hissettirmek hastalığından nefret etmesini sağlar.

Diyabette sık görülen davranışsal sorunlar;

  • Sinirlilik
  • İçe kapanıklık
  • Diyete uymama,saatleri kaçırma
  • Tedaviye uymamak
  • Hastalığı reddetmek
  • Kan şekerini gizlemek
  • Hastalığın ardına gizlenmek
  • Spor, gezi, doğum günü, yemek davetleri gibi sosyal aktivitelere katılmamak vb.

0-5 yaş arasında; ailenin diyabeti ve insülinleri bilmesi gerekir.

6-7 yaş arasında;

Diyabetli olduklarını, vücutlarının bacak ya da karından enjekte edilmesi gereken insüline gereksinim duyduğunu, insülin aldıkları ve düzenli olarak yemek yedikleri zaman, kan şekerlerinin iyi olduğunu, kendilerini iyi hissettiklerini ve tıpkı diğer çocuklar gibi yaşayabileceklerini söyleyebilmelidir ler. Diyabet hastalığının sürekli devam edeceği, diyabet olmalarının ne kendi ne de başkalarının hatası olmadığını, neden bazı insanların diyabete yakalandığını kimsenin bilmediğini, diyabetin bulaşıcı olmadığını bilmelidirler.

İnsülin: İnsülin enjeksiyonları ebeveynlerin sorumluluğundadır. Bu yaştaki çocuklar kendilerine enjeksiyon yapabilir, ancak eğer çocuk kendisi de yapmayı isterse daima bir büyüğünün gözetiminde olmalıdır.

Yiyecekler: Çocuk okulda ya da günlük bakım merkezinde ne zaman yemek yiyeceğini bilmelidir. Yemek molaları, örneğin; teneffüste ya da çocuğun saatindeki alarm çaldığında verilebilir. Şeker ikram edildiğinde çocuk diyabeti olduğunu açıklayabilmelidir.

Egzersiz: Eğer çocuk spor yapıyorsa, ekstra yiyecek sağlamak ve/veya insülin dozunu ayarlamak ebeveynlerin sorumluluğundadır.

Kan şekeri ölçümü: Çocuk kan şekeri ölçümüne yardım edebilir, ama bu ancak bir büyüğünün gözetimi altında olmalıdır. Düşük kan şekeri olan bir çocuk yaşadığı belirtileri tarif edebilmelidir. Kan şekerleri düşük ise, 2-3 glikoz tableti yemeleri ya da bir bardak meyve suyu içmeleri gerektiğini bilmelidirler.

8-9 yaş arasında;

6-7 yaş arasındaki çocukların bilmesi gereken her şeyi 8-9 yaş arası çocuklar da bilmelidir.

İnsülin: Tedavi hala ebeveynlerin sorumluluğundadır.

Yiyecekler: Ara ve ana öğünlerin vakitlerine ve içeriğine dikkat edilmeli, öğretmenleride bu konuda bilgilenmeli ve çocuğu desteklemelidir.

Egzersiz: Çocuklar egzersiz ya da spor yapmanın daha fazla yiyecek ve belki de daha az insülin gerektirdiğini bilmelidir. Ebeveynler hala diyabet bakımının sorumluluğu taşır, ama çocuğun yardımıyla.

Kan Şekeri Ölçümü: Çocuklar kan şekeri ölçümlerini kendileri yapabilmelidir, ama sonucu bir ebeveynin değerlendirmesi gerekir. Çocuk kan şekeri değerinin ne zaman çok yüksek ve düşük olduğunu bilmeli ve bir büyüğüne haber vermelidir.

Ev dışında yemek yemek ya da uyumak : Çocuklar artık kendi kendilerine iğne yapabilse de, insülin dozu ve ne zaman enjekte edileceği hala yetişkinin sorumluluğunda olmalıdır.

12-13 arasında;

Çocuklar önemli iç organlarını tanımalıdır. Sindirim sistemi ve pankreasın işlevi konusunda bilgi sahibi olmalıdırlar.

İnsülin; Çocuklar günlük insülinlerini kimseye bağlı olmadan almalıdır. Çocuklar yavaş yavaş kan şekeri değerleri (ve kan şekeri profiline) ile beslenme, insülin ve egzersiz arasındaki ilişkiyi gitgide daha çok öğrenmelerine dayanarak insülin dozlarını değiştirme sorumluluğunu üstlenmeye başlamalıdır. Doğum günü gibi özel durumlarda ya da kan şekerleri çok yükseldiğinde almaları gereken kısa etki süreli insülin (ya da hızlı-etkili insülin analogu) miktarını bilmelidir.

Egzersiz; Yiyecek ve insülin dozunu egzersiz düzeylerine göre ayarlayabilmelidir.

Kan şekeri ölçüm; Kendi kan şekeri değerlerini yorumlayabilmeli ve bunu kan şekeri düzeylerini kontrol etmek için kullanabilmelidir. Y üksek ve düşük kan şekerinin nedenleri ve semptomlarını ve bundan kaçınmak için alınması gereken tedbirleri bilmelidir.

14-15 arasında;

Çocuklar pankreasın işlevi ve insülinin vücut üzerindeki etkisini tam anlamıyla anlamalıdır.

Yiyecekler; Buluğ çağındakiler hangi yiyeceklerin onlar için en iyi olduğunu bilmelidir.

İnsülin; Buluğ çağındakiler kan şekeri değerlerine (kan şekeri profiline) bağlı olarak kendi insülin dozlarını ayarlamayı öğrenmelidir.

Kan şekeri ölçümü; Kendi kan şekeri ölçümlerinden sorumludur. Düşük ve yüksek kan şekerinin nedenleri ve semptomlarını, bundan kaçınmak için alınması gereken tedbirleri ve ortaya çıktığında uygulanması gereken tedaviyi bilmelidir.

Hastalık; Hastalık sırasında diyabeti idare etmek hala bir yetişkinin sorumluluğundadır. Buluğ çağındakiler hasta olduklarında kendi ateşini ve kan şekerini kontrol etmek ve keton olup olmadığını görmek için idrar testi yaptırmak zorunda olduklarını bilmelidir.

Ev dışında yemek yemek ya da uyumak; Diyabet bakımlarını kendileri halledebilmelidir. Önlem olarak öğretmeni ya da başka yetişkinlerin gencin diyabeti olduğunu bilmesi gerekir.

Alkol; Bu dönemde eğer alkol alıyorlarsa , tercihen ekmek yemek zorunda olduklarını ve uyumadan önce kan şekerlerini ölçüp, bir şeyler yemeleri gerektiğini bilmelidir. İçtikleri gecenin ertesi sabahında, hipoglisemi olabileceğini bilmelidir.

Uzun dönem komplikasyonlar; Çocuklar iyi şeker kontrolünün neden bu kadar önemli olduğunu anlayabilmek için kan şekeri seviyeleri ile uzun dönem komplikasyonlar arasındaki bağlantıyı anlamalıdır.

16-17 yaş arasında;

Yiyecekler; Ergenlik çağındakiler gıdalar ve genelde yiyecekler konusunda ayrıntılı bilgi edinmelidir. Beslenme prensiplerini spor yapmak, “fast food” yemekleri her gün almaması gerektiği bilmelidir.

İnsülin; Ergenlik çağındakiler ne kadar yedikleri ve ne kadar egzersiz yaptıklarına bağlı olarak kan şekeri değerlerini (ve kan şekeri profilini) kendi başlarına bütün insülin çeşitlerinin dozlarını değişiklik göstereceğini bilmelidir.

Egzersiz; Hafif koşu, uzun yürüyüşler gibi günlük bir egzersiz rutini ile ilgili bütün egzersiz önlemlerini uygulayabilmelidir.

Kan şekeri ölçüm; Kendi kan şekeri ölçümlerinden sorumludur. Düşük ve yüksek kan şekerinin nedenleri ve semptomlarını, bundan kaçınmak için alınması gereken tedbirleri ve ortaya çıktığında uygulanması gereken tedaviyi bilmelidir.

Hastalık; Hastalık sırasında diyabeti idare etmek hala bir yetişkinin sorumluluğundadır. Ergenlik çağındakiler hasta olduklarında kendi ateşini ve kan şekerini kontrol etmek ve keton olup olmadığını görmek için idrar testi yaptırmak zorunda olduklarını bilmelidir.

Ev dışında yemek yemek ya da uyumak; Diyabet bakımlarını kendileri halledebilmelidir. Önlem olarak öğretmeni ya da başka yetişkinlerin gencin diyabeti olduğunu bilmesi gerekir.

Uzun dönem komplikasyonlar; Çocuklar iyi şeker kontrolünün neden bu kadar önemli olduğunu anlayabilmek için kan şekeri seviyeleri ile uzun dönem komplikasyonlar arasındaki bağlantıyı anlamalıdır.

Cinsellik ve hamilelik; Ergenlik çağındakiler güvenli seks yapmanın önemini bilmelidir.

HbA1c

HbA1c (A1c) son üç aylık ortalama kan şekeri düzeyini veren bir kan testidir.

Kan şekeri testi

Kan şekeri günde iki ila dört kez ölçülmelidir. Ölçümlerden biri gece kan şekeri düzeyinde düşmelerden kaçınmak için mutlaka yatmadan önce yapılmalıdır. Kan şekerini hastalık, partiler ya da spor müsabakaları gibi olağandışı durumlarda daha sık ölçmek şarttır. Kan şekeri değerlerini bir yere kaydetmek önem taşır.

Eğitim ve diyabet kliniklerine yapılan takip ziyaretleri

Eğitim ve diyabet kliniklerine yapılan takip ziyaretleri iyi bir kan şekeri kontrolünün temelidir. Diyabeti olanların kan şekerini iyi kontrol altında tutmak için ellerinden geleni yapması önem taşır. Diyabetli bir çocuğun, etrafındaki insanlardan destek görmesi şarttır.

Evdeki iyi diyabet bakımına ek olarak, diyabetli kişiler tedavi planına değişik yollarla da katılır:

  • Bütün klinik randevularına uyarak
  • Diyabet bakım ekibine karşı dürüst olarak
  • Gerektiğinde soru sorup, tavsiye alarak
  • Kurs, kitap ve broşür gibi eğitim materyallerinden faydalanarak

Albumin için idrar testi (mikroalbuminüri)

Zaman içerisinde diyabet böbreklere zarar verebilir. Ancak, kan şekeri ve kan basıncı iyi kontrol altında tutulduğunda, diyabetik böbrek rahatsızlığı (nefropati) gelişme riski çok düşüktür. Böbrek rahatsızlığının ilk dönemlerinde idrara az miktarlarda albumin sızar. Buna mikroalbuminüri denir.

Göz muayenesi

Ergenlikten başlayarak yıllık göz muayenelerine gidilmesi önemlidir. Erken tedavi, gözlerin daha fazla zarar görmesini önleyebilir.

Hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü)

Hafif şiddette hipoglisemi

  • Açlık ve terlemedir. Çocuğun elleri ve ayakları titrer. Solgun ve biraz da ağır hareket ediyor gözükür. Genellikle kötü bir ruh hali veya sersemlik gibi davranış değişiklikleri ortaya çıkar. Ayrıca baş ağrısı, baş dönmesi ve görme bozuklukları yaşayabilir.

Orta şiddette hipoglisemi

  • Çocuk yavaş ya da ağır hareket ediyor görünür ve aptalca ya da “sarhoş” gibi hareket edebilir. Orta şiddette hipoglisemi tehlikelidir çünkü diğer insanlar her zaman durumun ciddiyetinin farkına varmaz. Bunun yanı sıra, çocuk tedaviyi başlatmaya kalkışanlara agresif tepkiler verebilir.

Ağır hipoglisemi

  • Ağır hipoglisemi vakalarında çocuk bilincini yitirecektir, havale geçirebilir.

Tedavi; Hafif ve orta şiddette hipoglisemi vakalarında,

Bir kaç kesme şeker veya 1 bardak meyve suyu ya da şekerli limonata verilmelidir. Eğer semptomlar devam ederse, bu tedavi 5-10 dakika sonra tekrar edilmelidir. Ağır hipoglisemi durumunda, çocuğun ağzına hiçbir şey koymayın. Bunun yerine glukagon enjekte edin. Küçük çocuklar için sadece yarım doz glukagon kullanın. Kan şekeri enjeksiyondan yaklaşık 5 dakika sonra yükselecektir ve çocuk yavaş yavaş kendine gelecektir. Bütün hipoglisemi vakalarında kan şekerini bir veya 2 dilim ekmek yiyerek dengelemek önemlidir.

Herhangi bir hipoglisemi nöbeti sonrasında kan şekerinin sık sık ölçülmesi gerekir. Ağır bir hipoglisemi nöbetinden sonra, çocuk şiddetli bir mide bulantısı hissedebilir ve bunun da hastanede tedavi edilmesi gerekebilir.

Egzersiz;

Egzersizin kalp, dolaşım sistemi ve genel sağlık üzerinde olumlu bir etkisi vardır. Ayrıca, diyabetli insanlarda, vücudun insüline karşı duyarlılığını artırır ve kan şekeri seviyesini düşürür.

Düşük kan şekerinin genellikle egzersizden bir kaç saat sonra ortaya çıktığını unutmayınız.

250 mg/dl’nin üzerinde bir kan şekeri seviyesi ile egzersiz yapmayın. Vücudunuzda insülin eksiği bulunmaktadır ve keton oluşma olasılığı ile birlikte kan şekeri seviyenizde daha fazla artış riskine girersiniz.

İnsülin; İnsülin dozlarınızı egzersiz tipinize göre doktorunuzla görüşün.

Çocukların, diyabeti kendi başlarına yönetmeleri mümkün değildir. Birkaç önemli püf nokta, ebeveynlere bu konuda yol gösterebilir.

  • Ebeveynler; çocuğun yaşı kaç olursa olsun, diyabetin yönetiminde etkin olarak rol almalıdır.
  • Pediatrik diyabet konusunda uzman bir ekibin desteği alınmalıdır.
  • Çocuğun tıbbi sağlık kontrolleri düzenli olarak yapılmalıdır.
  • Ebeveynler, sağlık ekiplerine karşı dürüst olmalı ve gerek çocuğun gerekse kendilerinin hangi konuda zorlandığını paylaşmaktan korkmamalıdırlar.
  • Ebeveynler, çocuklarına karşı pozitif olmalı ve çocuklarının yapamadığı şeylere değil yapabildiklerine odaklanmalıdır.
  • Ebeveynler, çocuklarına nasıl davrandıklarına ve ne söylediklerine dikkat etmelidir. Özellikle de, kan şekeri ölçümünde yüksek bir sonuç çıktıysa.
  • Diyabetli çocuğa, diğer çocuklara davranıldığı gibi davranmak ve okuldan gelir gelmez kan şekerinin kaç olduğunu sormak yerine ona okulda neler yaptığını sormak; çocuğun motivasyonu için çok önemlidir.
  • Ailenin tüm bireyleri için aynı yemeklerin pişirilmesine ve bu yemeklerin sağlıklı olmasına özen gösterilmelidir.

Özellikle okul çağındaki diyabetli çocuklar için en önemli noktalar:

  • Çocuğun okulda rutin olarak insülin ve şeker ölçümü yapması,
  • Çocuğa, kendi şekerini takip etmesi için gerekli bilgilerin verilmesi,
  • Çocuğa düşük ve yüksek şekerin belirtilerinin öğretilmesi,
  • Çocuğun ana öğünlerini ve atıştırmalıklarını yanında taşıması,
  • Fiziksel aktivite yapması için teşvik edilmesi,
  • Acil durumlarda bağlantıya geçilecek kişilerin iletişim adreslerinin, diyabetli çocuğun üzerinde bulundurulması gerekir.
Paylaşın

Diyabet Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Halk arasında şeker hastalığı adıyla bilinen Diyabet, insülin hormonunun eksikliği veya etkisizliği sonucu ortaya çıkan ve kan şekeri yüksekliği ile seyreden, kronik ve ilerleyen bir hastalıktır.

İnsülin, vücudumuzda pankreas tarafından salgılanır, yemeklerle alınan besinlerdeki şekerin hücre içine girerek enerji olarak kullanılabilmesi için anahtar görevi görür. İnsülinin yokluğu veya etkisizliği sonucu hücre içine giremeyen şeker kanda yükselmeye başlar.

Tip 1 diyabet, otoimmün bir hastalıktır yani vücut, pankreasın beta hücrelerine nedeni bilinmeyen bir şekilde sanki yabancı bir dokuymuşcasına onları hedef alarak saldırır ve beta hücrelerini yok eder. Sonuç olarak vücutta insülin eksikliği ortaya çıkar ve kan şekeri yükselir.

Tip1 diyabette insülin salgısı hiç yoktur veya yok denecek kadar az olduğundan tedavisinde mutlaka insülin kullanılır. Tip 1 diyabetin belirtileri hızla ortaya çıkar ve hemen insülin başlanmazsa ciddi sonuçlara yol açabilir.

Tip 2 diyabette ise vücutta insülin salgısı yetersizdir, salgı bozukluğunun yanısıra insülin direnci vardır. Bu nedenle de tedavisinde her zaman insülin gerekmeyebilir. Bazen beslenme tedavisi ve egzersizin yanısıra ağızdan şeker düşürücü ilaçlarla tedavi edilebilirken, ilerleyen dönemde insülin kullanılması gerekmektedir. Tip 2 diyabet en sık görülen tip olup tüm diyabetlilerin %90-95’ini oluşturur.

Diyabetin belirtileri nedir?

Diyabet pek çok belirtiyle kendini göstermektedir. Bu belirtiler arasında:

Çok su içme
Sık idrara çıkma
Çok yemek yeme
Ani kilo kaybı veya kilo problemi
Kadınlarda vajinal kaşıntı
Bulanık görme
Halsizlik, yorgunluko
Yaraların geç iyileşmesi
Sık sık enfeksiyon gelişmesi gibi belirtiler gelmektedir.

Diyabetin Nedenleri Nedir?

Diyabet, şeker hastalığı ömür boyu süren kronik bir hastalıktır. Aile yakınlarında diyabet öyküsünün olması, pankreasın yeterli miktarda insülin üretememesi veya hiç üretmemesi diyabete neden olmaktadır. Tip 2 diyabet, here yaşta ortaya çıkabileceği gibi genellikle yaşlılarda ve çocuklarda ortaya çıkmaktadır. Bu diyabet türünde pankreas çok az insülin üretir ya da hiç üretmez. Tip 1 diyabetin nedeni ise tam olarak bilinememektedir. Aile geçmişi tip 1 diyabette önemli bir faktördür.

Diyabetin risk faktörleri nedir?

45 yaş üstü kişiler
Ailesinde şeker hastalığı olanlar
Kilolu ve obez kişiler
Sağlıksız beslenenler
Gebelik şekeri geçirenler
4 kg’dan büyük bebek doğuran kadınlar
Spor yapmayan ve hareketsiz bir yaşama sahip olanlar

Diyabetin Komplikasyonları Nedir?

Diyabet zamanla kalp, damar, böbrek göz ve sinir sisteminde pek çok komplikasyona neden olmaktadır. Diyabetik ayak ülserlerinde geçmeyen yaralar meydana gelir ve düzenli bakımı yapılmadığında amputasyon işlemi uygulanmaktadır. Diyabetik retinopatide yüksek şekere bağlı olarak retina damarlarındaki tahribat körlüğü kadar yol açmaktadır.

Diyabetik nefropati olarak adlandırılan komplikasyonlarda böbrek yetmezliği ve böbrek kaybı gibi problemler yaşanmaktadır. Diyabetik nöropatide ise sinirlerde meydana gelen komplikasyonlar söz konusudur. Sinirlerde meydana gelen tahribatla özellikle ayaklarda karıncalanma ve his kaybı yaşanmaktadır.

Diyabetin için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Diyabet için doktor randevusu öncesinde ölçülen kan şekeri verilerinin düzenli olarak kaydedilmiş olması gerekmektedir. Bunun yanında beslenme programının ve tüketilen gıdaların kaydedilmesi de faydalı olacaktır.

Diyabetin tetkik yöntemleri nelerdir?

Diyabet teşhisi koymak için ortaya çıkan belirtilerle birlikte açlık kan şekeri ölçümü (AKŞ) ve Oral Glikoz Tolerans Testi (OGTT) yapılmaktadır. AKŞ ölçümü 100-125 mg/dl olması gizli şeker şüphesi uyandırmaktadır.

Bunun yanında AKŞ ölçüm sonucunun 126 mg/dl veya daha fazla olduğunda diyabet tanısını koymak kolaylaşmaktadır. Şeker yükleme testinden 2 saat sonraki kan şekeri değeri önem taşımaktadır. Ölçüm sonucunda 140-199 mg/dl ise gizli şeker, 200 mg/dl veya daha yüksek ise şeker hastalığı tanısı konulur.

Diyabetin tedavi yöntemleri nelerdir?

Şeker hastalığı tedavisinde ilaç tedavisi, insülin tedavisi, beslenme ve fiziksel aktivite önemli bir rol oynamaktadır. İnsülin üretimin yetersiz olduğu tip 2 diyabette genellikle ilaç tedavisiyle birlikte tıbbi beslenme tedavisi uygulanmaktadır.

Tip 2 diyabetli kişiler genellikle kilolu kişilerdir. Bu yüzden tedavide kilo kaybı önemlidir. Kilo kaybıyla diyabette de önemli bir yol kat edilmektedir. Tip 1 diyabette ise insülin üretimi hiç olmadığı için ömür boyu insülin kullanımı söz konusudur. Hastanın durumuna göre insülin miktarı ve sıklığı ayarlanmaktadır.

Bunun yanında beslenmede de birtakım noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir. Diyabette pankreas adacık hücre nakli gibi cerrahi tedaviler de yer almaktadır. Bu ameliyat soncunda hastaların %80’inde ilk bir yıl içinde insüline bağlı kalmadan yaşama söz konusudur. Ancak ilerleyen yıllarda şeker hatalığı tekrar gün yüzüne çıkacaktır.

Diyabet hastaları için yaşam stili önerileri:

Şeker hastalarının özellikle beslenmelerine dikkat etmeleri gerekmektedir. Alınan gıdalar kan şekerini doğrudan etkilemektedir. Bu yüzden glisemik indeks tablosuna göre kan şekerini yavaş etkileyen gıdalar tüketilmelidir. Uzun süre aç kalınmamalı, sık sık ama az az gıdalar tüketilmeli ve ara öğüne mutlaka yer verilmelidir.

Bunun yanında egzersizler ve fiziksel aktiviteler önem taşımaktadır. Diyabette gelişebilecek ayak yaralarına karşı ayaklar sık sık kontrol edilmeli, pamuklu çoraplar tercih edilmeli ve diyabet ayakkabıları kullanılmalıdır.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın