CHP, Seçim Yasası’nı AYM’ye Taşıdı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), AK Parti ve MHP’nin ortak imzasıyla Meclis’e sunulan ve geçtiğimiz günlerde yasalaşan Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’u Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşıdı.

Başvuruya ilişkin CHP’den yapılan açıklamada, seçim kanununun seçim kurullarını düzenleyen 5-6, Cumhurbaşkanını propaganda yasakları dışında tutan 11 ve seçim kurullarının 3 ay içinde yenilenmesini öngören 12. maddelerinin iptali için hazırlanan dilekçenin, AYM’ye iletildiği belirtildi.

Söz konusu maddelerin, telafisi imkansız zararlar ortaya çıkacağı için iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına ve iptallerine karar verilmesi talep edilen başvuru dilekçesinde şu görüşlere yer verildi:

“7393 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 5, 6, 11 ve 12’nci maddeleriyle 298 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler (il ve ilçe seçim kurullarında görev alan hakimlerin kıdem esası yerine ad çekme usulüyle belirlenmesi ve mevcut kurulların üç ay içinde getirilen değişikliğe istinaden yeniden teşekkül ettirilmesi ile Cumhurbaşkanı için öngörülen propaganda yasaklarında hukuki boşluk oluşturulması) başta demokratik hukuk devleti ve seçim güvenliği ilkeleri olmak üzere; Anayasa’nın 2, 5, 11, 13, 14, 17, 36, 37, 67, 68, 79, 138’inci maddelerine aykırı olması sebebiyle; telafisi imkansız zararlar ortaya çıkacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar ivedilikle yürürlüklerinin durdurulmasına ve iptallerine karar verilmesi talep edilmektedir.

Kanunun 5., 6. ve 12. maddeleriyle; çok partili yaşamımızın ilk yıllarından bugüne uygulanmış olan il ve ilçe seçim kurullarının başkanlarının ve üyelerinin kıdem esasına göre belirlenmesi kuralının yerine, kurul başkan ve üyelerinin birinci sınıfa ayrılmış hakimler arasından kura ile belirlenmesi ve halihazırda yaklaşık iki yıl görev süreleri bulunan kıdemli kurul başkan ve üyelerinin yerine (Anayasa’ya aykırı şekilde) kurayla belirlenecek yeni kurul başkan ve üyelerinin yerleştirilmesi öngörülmektedir.

Ayrıca, Ocak 2022’de yürürlükteki Kanun’a göre oluşmuş olan ve iki yıl görev yapması gereken seçim kurullarının lağvedilecek olması ise Anayasa’nın amir hükümlerini açıkça ihlal etmektedir. Anlaşılmaktadır ki, son yıllarda AKP teşkilatıyla organik ya da dolaylı bağı olduğu için yargıç yapılan kişilerin birkaç ay içinde kurayla seçim kurulu başkan ve üyelerinin olmasını ve böylece önümüzdeki seçimlerin partizanca gerçekleştirilmesi tasarlamaktadır. Bu bakımdan yaklaşık iki yıl görev süresi olan ve seçim hukukunu uygulayan kurulların lağvedilmesi, Anayasa madde 79’daki ‘seçimler, yargı organlarının genel yönetimi ve denetimi altında yapılır’ kuralına, madde 138’deki ‘mahkemelerin bağımsızlığı’ ilkesine ve madde 139’daki ‘hakimlik ve savcılık teminatlarına’ açıkça aykırıdır.

Kanunun, seçim yasaklarına ilişkin maddesinde, parti genel başkanı ve aday olan yürütme yetkisini tek başına kullanan Cumhurbaşkanı’nın dahil edilmemiş olması, ‘tarafsız’, ‘eşit’, ‘serbest’ ve ‘adil’ seçim olanağını ortadan kaldırmaktadır. Bu durum, devleti adeta “aday” konumuna taşımaktadır. Parlamenter rejimin geçerli olduğu dönemde başbakan ve bakanlar kurulunun sahip olduğu tüm yetkilere bugün tek başına sahip konumda bulunan ve uygulamada parti genel başkanı olan Cumhurbaşkanı’nın bu yasaklardan bağışık tutulması, kabul edilebilir değildir. Ayrıca ‘Cumhurbaşkanı yardımcıları’ da Cumhurbaşkanı ile birlikte yasaklar kapsamına dahil edilmelidir.”

Paylaşın

“Seçim Yasası Değişikliği Anayasa Mahkemesi’ne Götürülmeli”

AK Parti ve MHP’nin 2023 seçimlerinde uygulanması amacıyla hazırladığı Seçim ve Siyasi Partiler Yasası değişikliği, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda yapılan kısmi değişikliklerle 31 Mart’ta kabul edildi.

Yasa değişikliğinin Genel Kurul’da 3 gün boyunca tartışıldığını hatırlatan Adil Seçim İçin Seçim Güvenliği Platformu, bu sürece ilişkin gözlemlerini paylaşarak şu hususlara dikkat çekti:

  • Teklifin Komisyon ve Meclis görüşmelerinde muhalefet sözcüleri önemli açıklamalar yaptılar. Ancak, bu açıklamaların kamuoyu ile paylaşılması ve seçmen tabanına ulaştırılması için çaba harcanmadı.
  • Muhtarlarla ilgili maddenin (madde 13) çıkartılması, seçmen kütük işlemlerinin bir yıl önceki kayıtlar üzerinden alınmak yerine üç ay öncesine çekilmesi Meclis’te bir şeylerin değişebildiğinin göstergesi idi. Bunlar dikkate alınıp teklif iyileştirilebilir, partilerin tam katılım sağlaması ve ortak hareket etmesi ile bu antidemokratik teklifin demokratik hale getirilebilmesi için çaba gösterilebilirdi.
  • Genel Kurul tutanakları ve basına yapılan açıklamalar incelendiğinde muhalefet cephesinde iktidarın zaten gideceği havasının yaygın olduğu, bu nedenle değişikliklerin önemsenmediği görüldü.
  • Kanun tekliflerinin açık oylandığı TBMM Genel Kurulu’nda bu Teklif açık olarak oylanmadı ve bir madde hariç vekillerin elektronik oy kullanması sağlanmadı. Böylesi bir değişikliğe neden olanlar kayıtlara geçmemiş oldu.
  • Komisyon aşamasında 14 partinin 8’inin katılmamasına ek olarak, Genel Kurul aşamasına katılan muhalif milletvekili sayısının azlığı dikkat çekti. Bu önemli kanunda yapılacak olan değişiklikler sırasında parti genel başkanlarının Genel Kurulda bulunmaları ve oylamaya katılmaları kamuoyunun bilgilendirilmesi açısından son derece yararlı olurdu.

“Sandık güvenliğine darbe”

Seçim Güvenliği Platformu, yeni düzenleme ile eski Seçim Kanunu’ndan “daha kötü, daha adaletsiz bir seçim sistemine geçildiğini ve seçim süreci güvenliği ve sandık güvenliğinin ciddi olarak darbe aldığını” belirtti. Platformun açıklamasında şu değerlendirmeler yer aldı:

“İl barajı görevi görecek ve birinci partiye imtiyaz sağlayarak, diğerlerinin temsil hakkına el koyacak bir düzenlemenin getirildiğini, kıdemli hakimlerin tasfiye edileceği, daha önce bakanlar ve başbakana getirilen seçim yasaklarından Cumhurbaşkanı’nın muaf tutulduğunu ve Cumhurbaşkanı’nın geçen seçimlerde suistimal ettiği her şeyin böylece kanuni hakkı haline getirilmesini adil ve güvenli bir seçim açısından son derece tehlikeli buluyoruz.

“2018 seçimlerinde Cumhurbaşkanı’nın kampanya bütçesi, hazine yardımı TRT’ye çıkma süreleri, TV reklamları, kamu kaynaklarının kullanımı gibi pek çok konuda eşitsizliği bizzat uyguladığını hatırlatmak istiyoruz.

“Teklif AYM’ye götürülmeli”

“Önümüzdeki dönemde, muhalif siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına ve yurttaşlarımıza önemli görevler düşüyor. Daha önce başbakan ve bakanlara getirilen seçim yasaklarının bu değişiklik ile Cumhurbaşkanı’na getirilmemesi Anayasa’ya aykırıdır. Bu nedenle teklifin Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) götürülmesi gerekiyor.

“Başvurunun tek parti tarafından değil, adil bir seçimin herkesin çıkarına olacağı düşüncesi ile bütün partilerin ortak imzası ile AYM’ye iletilmesinin çok daha değerli olacağını düşünüyoruz. Yurttaşlar ve sivil toplum kuruluşları süreci yakından izlemeli ve görüşlerini siyasi partilere iletmelidirler.”

“Seçim güvenliği hayati önemde”

Seçim Güvenliği Platformu’nun açıklamada dikkat çektiği son konu ise yeni düzenleme sonrası seçim güvenliği çalışmaları oldu. Platform, çalışmaların yerele indirilmesinin ve muhalif tüm siyasi partilerin yerelde birlikte hareket etmelerinin hayati önem taşıdığını söyledi:

“Adil Seçim İçin Seçim Güvenliği Platformu olarak; seçimlerin adil ve eşit koşullarda yapılması için, içinde bulunduğumuz seçim süreci, seçim günü ve seçim sonrasında, başta bu seçim kanunu ile ortaya çıkacak sorunlar ve zaten var olan sorunların çözümüne dönük bir yurttaş seferberliği yaklaşımıyla hareket edeceğiz.

“Seçmenlerin seçime katılımını artıracak önlemleri ortaya koymaya, kamuoyu ve siyasi partilerle veri paylaşımı başta olmak üzere iş birliğini geliştirmeye, sandıklara giren oyun aynı şekilde çıktığı, sonuçta halkın iradesinin sandığa yansıdığı bir seçim için kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz.”

Adil Seçim İçin Seçim Güvenliği Platformu üyeleri

DİSK, KESK, TMMOB, TTB, SODEV, Alevi Bektaşi Federasyonu, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hak İnisiyatifi Derneği, İnsan Hakları Derneği, Mülkiyeliler Birliği, ODTÜ Mezunları Derneği, Anıtpark Forum, Anti Kapitalist Müslümanlar, Demokrasi İçin Birlik, Doğu ve Güneydoğu Dernekleri Platformu, Hak ve Adalet Platformu, Seçim 2023 Yerel Medya Koordinasyonu, Sensiz Olmaz Hareketi, Yurttaş Girişimi.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

“Millet İttifakı Seçim Yasasına Karşı ‘İnce İşçilik’ Yapacak”

Cumhur İttifakı’nın milletvekili dağılımında ittifak toplam oylarının etkisini kaldıran düzenlemesi sonrası Millet İttifakı’nın ne yapacağı konuşuluyor. İttifaka göre her partinin seçim bölgelerindeki gücüne göre milletvekili çıkaracağı sistem yeni partiler için avantaj olabilir.

Partilere göre getirilen sistemin Millet İttifakı’nı dağıtması mümkün değil. Çünkü ittifak öncelikle ortak cumhurbaşkanı adayı sağlayacak, ayrıca içinde yer alan tüm partilerin üzerindeki baraj stresi kalkacak.

Peki CHP ve İYİ Parti dışında ittifaka katılması muhtemel SAADET, Demokrat, Gelecek ve DEVA Partileri kendi listeleri ile milletvekili çıkarabilir mi?

Gazete Duvar’da yer alan habere göre  partiler ‘ince işçilik’ ile bunun mümkün olduğu görüşünde. İstanbul (98), Ankara (36) ve İzmir’in (28) yanı sıra Bursa (20), Antalya (17), Adana (15), Konya (15), Gaziantep (14), Şanlıurfa (14) Mersin (13), Kocaeli (13), Diyarbakır (12) Hatay (11), Kayseri (10) ve Manisa’da (10) il barajının yüzde 5’lerde olduğuna dikkat çeken uzmanlar partilerin bu il barajlarını aşarak vekil çıkarmasının mümkün olacağı görüşünde.

Ayrıca 10 milletvekilinin altında milletvekili bulunan kentlerde de “Adayın niteliğine göre milletvekili kazanmanın yolu açık” görüşü savunuluyor. Partiler, “Hepimizin hedefi parlamentoda çoğunluğun muhalefet tarafından alınması. Biz de bunu sağlayacak formülü bulacağız” diyor.

Paylaşın

Kritik Kanun Teklifi TBMM’den Geçti: Seçim Barajı Yüzde 7’ye İndi

AK Parti ve MHP’nin birlikte hazırladığı seçim mevzuatında değişiklik öngören Milletvekili Seçim Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi.

Yeni düzenlemeyle şimdiye kadar yüzde 10 olarak uygulanan seçim barajı bundan sonraki seçimler için yüzde 7’ye düşürüldü. İttifakın aldığı oy toplamı ülke barajını geçtiği takdirde, seçim çevrelerinde milletvekili hesabı ve dağılımı, ittifak içinde yer alan her bir partinin o seçim çevresinde almış olduğu oy sayısı dikkate alınarak yapılacak.

TBMM’de grup kurmuş olmak, seçime katılabilmenin yeter şartından biri olamayacak. Siyasi partilerin seçime girebilmesi için 41 ilde örgütlenmeleri ve büyük kongrelerini gerçekleştirmeleri gerekecek.

İl seçim kurullarının yapısında değişiklikler yapılacak. İl seçim kurulu, bir başkan, iki asıl üye ile iki yedek üyeden oluşacak. İl seçim kurulu başkanı ve asıl üyeleri ile yedek üyeleri, iki yılda bir ocak ayının son haftasında, il merkezinde görev yapan, kınama veya daha ağır disiplin cezası almamış, en az birinci sınıfa ayrılmış ve birinci sınıfa ayrılma niteliklerini kaybetmemiş hakimler arasından, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunca ad çekme suretiyle tespit edilecek.

Sandık Kurulu’na üye bildirme hakkı olan bir parti, oluru olmadan başka bir parti üyesini sandık kurulu üyesi olarak gösteremeyecek. Mahalli idareler genel seçimlerinde, yerleşim yeri adresine göre oluşturulan seçimin başlangıç tarihinden 3 ay önceki seçmen kütüğü üzerinden güncelleme yapılacak.

Kütük düzenlemesi nedeniyle seçmen hiçbir şekilde oy kullanma hakkından yoksun bırakılmayacak. Adresi kapanmış olması sebebiyle adres kayıt sisteminde görünmeyenlerin, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün adres kayıt sisteminde bulunan en son geçerli adres bilgileri esas alınacak.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmiş olması nedeniyle Seçim Kanunu’ndaki ‘başbakan’ ibareleri çıkarılacak. Ayrıca Yüksek Seçim Kurulu’nca (YSK), görme engelli seçmenler için oy pusulalarına uygun şablon sağlanacak.

CHP ‘ivedilikle’ AYM’ye götürecek

Yasanın başta seçim kurullarının yapısı olmak üzere birçok hükmünün Anayasa’ya aykırı olduğunu savunan CHP, “ivedilikle” Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusunda bulunma kararı aldı.

Yasa görüşmeleri sürerken açıklama yapan Anayasa hukukçusu CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, seçim kurullarının oluşumu ile “seçim güvenliğini zedeleyecek” nitelikte olan 3 maddeyi “ivedilikle” Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerini açıkladı.

Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, Ocak 2022’de oluşturulan seçim kurullarının 3 ay içinde lağvedileceğine dikkat çeken Kaboğlu, “iptal” isteminde bulunacaklarını söyledi:

“Yurttaşlarımız bilsin ki, öncelikle teklifin, il ve ilçe seçim kurullarının kıdem esası yerine kura ile belirlenmesi ve halihazırdaki seçim kurullarının lağvedilmesi Anayasa’ya çok yönlü aykırı olduğu için bu ilgili maddeleri ivedilikle Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz.

Bekaları için bu değişikliği yapanların ısrarı devam edecek olursa, özellikle seçim güvenliğini zedeleyecek olan seçim kurullarının oluşumu ile alakalı maddeleri ivedi bir şekilde Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz. Yurttaşlarımızın hukukunu her aşamada koruyacağız.”

CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne yasanın yürürlüğe girmesinden itibaren 60 gün süresi bulunuyor. CHP bu süreyi beklemeden, yasanın yürürlüğe girmesinin hemen ardından iptal başvurusunda bulunacak.

Paylaşın

Meclis’teki Partiler Seçim Yasası Değişikliğini Nasıl Görüyorlar?

Seçim barajının yüzde 10’dan 7’ye indirilmesini de içeren “Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Anayasa Komisyonu’nda kabul edildi.

Sıradaki adresi TBMM Genel Kurulu olan teklifle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne paralel olarak Seçim Kanunu’ndaki “Başbakan” ibareleri kanundan çıkartılıyor.

Teklif ayrıca cumhurbaşkanının seçim yasaklarından “muaf tutulması” ve ittifak içindeki partilerin milletvekili dağılımı hesaplanmasındaki değişiklikler gibi düzenlemeleri de içeriyor.

Teklife göre, ittifak içindeki siyasi partiler, seçim çevresindeki aldıkları oy oranına göre milletvekili çıkaracaklar. Yapılan düzenleme ile bir siyasi partinin içinde bulunduğu ittifakın artık oylarından, bir anlamda oy avantajından yararlanarak milletvekili çıkarmasının önüne geçilmesi hedefleniyor.

Parlamentoda şu an teklifi sunan AKP ve MHP ile birlikte toplam 14 parti ve onları temsilen 575 milletvekili ek olarak 6 bağımsız vekil bulunuyor. 12 partinin seçim yasasında planlanan değişikliğe ilişkin açıklamalarını derledik…

Cumhuriyet Halk Partisi

Millet İttifakı’nın başını çeken ve parlamentoda 135 sandalyesi bulunan CHP’de yeni düzenleme “ittifaklara suikast” olarak değerlendirildi ve küçük partileri etkisizleştirme çabası olarak yorumlandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun henüz konuşulmamakla birlikte, muhalefetin bu sorunu aşacak çözümler üreteceğine, farklı ittifak senaryolarının gündeme gelebileceğine dikkat çekti.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da AKP ve MHP’nin seçim kanunu teklifini “Biz acaba koltuğumuzu nasıl koruruz diye düzenleme yapıyorlar” sözleriyle değerlendirdi.

Halkların Demokratik Partisi

“Üçüncü ittifak” görüşmelerini yürüten ve 56 sandalyesi olan HDP’nin Grup Başkanvekili Saruhan Oluç ise iktidarın “kendi devamlılığını sağlamak için” seçim yasasıyla oynadığını söyledi.

İktidardan zaten böyle bir hamle beklediklerini belirten Oluç, iktidarın “politik bir hamle” yaptığını, muhalefetin de benzer bir tutum sergilemesi gerektiğini belirtti.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ise değişikliği “iktidara siyasi mühendislik ve hukuksal oyunlarla çoğunluğu kazandırma girişimi” diye niteledi.

İyi Parti

36 sandalye ile parlamentoda yer alan İyi Parti’nin Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu ise aslında yeni düzenlemeyle “her partinin kendi aldığı oy oranına göre milletvekili çıkarması” sistemi getirilmesinin “ittifakların tasfiye edilmesi” anlamına geldiğini söyledi. Tatlıoğlu, bunun altında ise AKP’nin “eriyen oyları”na çare olarak MHP ile arasına mesafe koyma arayışının yattığını belirtti.

“Kendi tabanlarına oynamak istiyorlar. Birlikte küçülüyorlar ve Millet İttifakı gibi ayrı ayrı hareket edebilen partilermiş gibi bir seçim işbirliğine dönüştürmek istiyorlar.”

Saadet Partisi

1 sandalye ile Meclis’te temsil edilen Saadet Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya, önümüzdeki seçimlerde Cumhur İttifakı ortaklarının “artık oya ihtiyaç duyduğu” bir sürecin yaşanacağını düşünerek, eriyen oylarına çare umuduyla bu düzenlemenin getirildiği görüşünü dile getirdi.

Asıl MHP’nin bu yasaya “Evet” demesinin dikkat çekici olduğunu belirten Kaya, “MHP böyle bir yasaya evet demişse, ya AKP listelerinden seçime girecekler veya farklı bir pazarlık var. Yoksa buna evet demesi mümkün değil” iddiasında bulundu.

İktidarın “baskın seçimi” gözden kaçırmak için bu düzenlemeyi gündeme getirmiş olabileceğine de dikkat çeken Kaya, teklifin “muhalefette çatlak yaratacağı” görüşüne ise katılmadı.

Türkiye İşçi Partisi

Meclis’te 4 sandalye ile temsil edilen Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, teklifi, “haksız yere ek vekillik kazanma arayışı” olarak değerlendirdi.

Düzenlemenin sadece AKP ve MHP için yapıldığını savunan Baş, teklifi dinledikten sonra “Cumhur İttifakı, Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettiğini kabul etmiştir kararı verdim” dedi.

Demokrat Parti

Parlamentoda iki sandalye ile temsil edilen ve aynı zamanda Millet İttifakının yen üyelerinden olan Demokrat Parti Başkanı Gültekin Uysal, teklifin “demokratikleşme ihtiyacı ile alakalı olmadığını, iktidarın siyasal iklimi kendi lehine değiştirmek için bu yola başvurduğunu savundu.

Memleket Partisi

Parlamentoda iki sandalyesi bulunan Memleket Partisi’nin Genel Başkanı Muharrem İnce ise teklifi “utanmazlığın son noktası” olarak tanımladı.

“Yasa teklifi üzerinde tek tek uğraşılmış. Bunun için 2018 sonuçları baz alınmış, her bir il üzerinde çalışılmış” diyen İnce, iktidarın 2018’de aldığı oyu alacağını varsayarak hataya düştüğünü söyledi.

Büyük Birlik Partisi

Meclis’te 1 sandalye ile yer alan Cumhur İttifakı ortağı Büyük Birlik Partisi (BBP) lideri Mustafa Destici de “Bu haliyle kalırsa teklife oy vermem. Bu Cumhur İttifakı’ndan çekileceğim anlamına da gelmesin. İttifaka devam ederim ama bu haline oy vermem.” diye konuştu.

Destici, “Teklifin içinde beğendiğimiz olması gereken maddeler var. Kastım yüzde 7 maddesine… Ben yüzde 7 maddesine oy vermem…” ifadesini kullandı. Destici, daha önce de ittifak sisteminde barajın bir öneminin kalmadığını, yüzde 3 olması gerektiğini dile getirmiş, yüzde 5 olmasına da olumlu bakacaklarının mesajını vermişti.

DEVA Partisi

1 sandalye ile Meclis’te olan Demokrasi ve Atılım Partisi’nin (DEVA Partisi) Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, muhalefet olarak birincil gündemlerinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni değiştirmek olduğuna dikkat çekti.

Yeni düzenlemenin küçük partilerin aleyhine olacağı iddialarını da değerlendiren Yeneroğlu, “Eski sistemde çok mu farklıydı? Aynısıydı. D’hont sistemi içinde küçük partiler açısından zaten değişen bir şey yok” dedi. Önümüzdeki süreçte de muhalefetin “kendi menfaatlerini önceleyen yaklaşım içinde olmayacağı” görüşüne yer verdi.

Yenilik Partisi

Meclis’te 1 sandalye ile temsil edilen Yenilik Partisi Başkanı Öztürk Yılmaz ise seçim yasası teklifini “İttifakların bir anlamı kalmıyor. Her koyun kendi bacağından asılacak” sözleriyle değerlendirdi.

Yılmaz, seçim yasası değişikliği nedeniyle erken seçim ihtimalini de zayıf gördüğünü söyledi.

2 partiden açıklama yok

Meclis’te 1 sandalye ile temsil edilen Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ile 2 sandalye ile temsil edilen Zafer Partisi seçim yasasındaki değişiklik teklifine dair herhangi bir paylaşım ve açıklama yapmadı.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Beş Soruda ‘Yeni Seçim Yasası’

Cumhur İttifakı’nın uzun süredir üzerinde çalıştığı ve hafta başında Meclis’e sunduğu Seçim Kanunu değişikliği teklifi, ittifakları tartışmaya açtı. 6 muhalefet partisi, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ortak metni için birlikte hareket ederken DEVA ve Gelecek partilerinin Millet İttifakı’na katılıp katılmayacağı merak ediliyordu.

Ancak, milletvekili seçimleri açısından oy oranı düşük partilerin ittifak içinde kalmasını anlamsız hale getiren düzenleme ile bu hesaplar da yeniden yapılmaya başlandı. Peki, Cumhur İttifakı, Seçim Yasası ile tam olarak neyi hedefledi? İktidar, cumhurbaşkanlığını kaybedip Meclis çoğunluğunu alırsa ne olur? Millet İttifakı seçime nasıl girecek? 5 soruda yeni seçim yasası ve ittifaklar:

Cumhur İttifakı, Seçim Yasası ile tam olarak neyi hedefledi?

DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün haberine göre, Ankara’da siyasi kulislerde aylardır en çok konuşulan konuların başında Millet İttifakı’nın genişleyip genişlemeyeceği sorusu geliyordu. 6 muhalefet partisinin geçen yıl Eylül ayında ilk kez Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e ilişkin ortak metin çalışması için aynı masaya oturmasıyla bu yöndeki beklenti daha da artmıştı. 6 partinin genel başkan yardımcılarının sık sık bir araya gelmeye başlaması, kamuoyunda ittifak görüntüsüne neden oldu.

Bu durum, ittifak için önce ilke ve esasların belirlenmesi gerektiğini savunan DEVA ve Gelecek partilerinde rahatsızlık yaratsa da, 6 partinin genel başkanı ilk kez 12 Şubat’ta yuvarlak masada bir araya geldi. Bu toplantıda da genel başkanlar ittifakla ilgili görüş ve önerilerini dile getirirken, Millet İttifakı’na yeni katılımlar için iktidarın üzerinde çalıştığı Seçim Yasası’nın beklenmesi kararlaştırıldı. Bu süreçte kamuoyuna yansıyan anketlerde ise Millet İttifakı’nın, Cumhur İttifakı’nı geçtiği görülüyordu.

ORC’nin 06-13 Mart tarihleri arasında 41 ilde 7 bin 290 vatandaşla yaptığı anket sonucunda göre Cumhur İttifakı’nın oyu yüzde 36,8 olurken, Millet İttifakı’nın oy oranı yüzde 40,6 olarak kaydedildi. Seçim Yasası, işte bu siyasi tablo ışığında hazırlandı.

Yüzde 7 baraj, seçime katılma yeterliliklerinden birisi olan grup kurma şartının kaldırılması beklenen maddelerdi ancak teklifin ikinci maddesi herkes için sürpriz oldu. “Artık oy” uygulamasını sonlandıran düzenleme, oy oranı düşük partilerin ittifak içerisinde yer alması halinde milletvekili çıkartabilmesini neredeyse imkansız hale getirdi.

Mevcut kanuna göre oylar önce ittifak partilerine dağıtılıyor, partiler milletvekili paylaşımı usulüne göre kendi arasında dağıtımını yapıyor. Bu durumda iki milletvekilinin seçildiği bir seçim bölgesinde üçüncü olan parti, ittifakta olduğu için “artık oy”larla ikinci partinin önüne geçip milletvekili çıkartabiliyordu.

İktidar düzenlemeyi, artık oyların sebep olduğu haksızlığın giderilmesi ve temsilde adaletin sağlanması gerektiği gerekçesiyle savundu. Fakat muhalefet ve siyasi analistlere göre, iktidarın birinci hedefi, oy oranı düşük partilerin ittifak içinde kalmasını anlamsız hale getirerek Millet İttifakı’nın genişlemesini engellemek oldu. Bu şekilde, muhafazakar sağ bloktaki Saadet, DEVA ve Gelecek partilerinin Millet İttifakı içerisinde seçime girmesi engellenerek, Cumhurbaşkanlığı kaybedilse bile Meclis’teki parlamento çoğunluğunun korunması amaçlandı.

Cumhur İttifakı, Seçim Yasası’na rağmen baskın ya da erken seçime gitmek isteyebilir mi?
Seçim Kanunu’nda yapılan değişikliklerin yürürlüğe girebilmesi için, Anayasa’ya göre değişikliğin üzerinden en az bir yıl geçmesi gerekiyor. Dolayısıyla Cumhur İttifakı’nın bu düzenlemeyle erken seçimin kapısını kapattığı yorumları yapılıyor.

AKP ve MHP’li yetkililer de, yaptıkları açıklamalarda yasa teklifinin TBMM’ye sunulmasıyla erken seçim tartışmalarını sonlandırdıklarını ifade ettiler. Ancak, muhalefet cephesinde, “erken seçimin yasa değişikliğiyle bir ilgisinin olmadığı, iktidarın ekonomik ve siyasi şartları kendi lehine döndürmesi durumunda yine erken ya da baskın seçime gidebileceği” görüşü de değerlendiriliyor.

Öte yandan Millet İttifakı cephesinden yapılan açıklamalarda 6 partinin iş birliğine devam edeceği güçlü bir şekilde vurgulansa da ittifaka katılması beklenen partilerin durumu, yeni düzenlemeyle belirsizliğe sürüklenmiş durumda. Bu gelişme doğrultusunda kulislerde dillendirilen bir diğer senaryo ise, iktidarın “Millet İttifakı’nı bölme” planını başarması halinde de erken ya da baskın seçime gidebileceği yönünde.

İktidar, Cumhurbaşkanlığını kaybedip, Meclis’teki çoğunluğu elde ederse nasıl bir tablo ortaya çıkar, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçilebilir mi?

Bu sonucun bir benzeri 31 Mart 2019 yerel seçimlerinin ardından İstanbul ve Ankara’da ortaya çıktı. Cumhur İttifakı, seçimi yüzde 51,6’lık oy oranıyla önde tamamlasa da başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere 11 büyükşehir belediyesini İYİ Parti’nin de desteklediği CHP adayları kazandı. Ancak İstanbul ve Ankara’da belediye meclisleri üye sayısındaki çoğunluk Cumhur İttifakı’na geçti. Yani belediye başkanlığı CHP yönetimindeyken, belediye meclislerindeki karar alma yetkisi ise Cumhur İttifakı’nın olmuş oldu.

Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş yönetimlerinin halk ekmek büfeleri açılması, kentsel dönüşüm projeleri, işletmelerin kiraya verilmesi gibi kararlarının, Meclis’te AKP ve MHP’li üyeler tarafından reddedilmesi, muhalefetin “Meclis çalıştırılmıyor” eleştirilerine neden oldu. Siyasi kulislerde dillendirilen iddialara göre, Cumhur İttifakı’nın Meclis’teki salt çoğunluğu elde etmesi durumunda İstanbul ve Ankara örneğinde olduğu gibi Meclis’in çalıştırılmaması durumu ortaya çıkabilir. Diğer yandan Cumhurbaşkanlığı seçimini Millet İttifakı’nın kazanması halinde vaatler arasında bulunan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e de geçişin şeklini de Meclis’teki aritmetik belirleyecek.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e dönüş için Anayasa değişikliği ve bu değişiklik teklifinin de referanduma gidilmeden yapılabilmesi için 600 milletvekilinden en az 400 milletvekilinin oyuna ihtiyaç duyuluyor. Değişikliğin 360 milletvekili tarafından kabul edilmesi halinde ise referanduma gidilmesi gerekiyor. Meclis’te oluşacak aritmetiğe göre Cumhur İttifakı, Millet İttifakı’nı Anayasa değişikliği için referanduma gitmeye de zorlayabileceği, ihtimaller arasında değerlendiriliyor.

Seçim Kanunu değiştiğinde DEVA, Gelecek, Demokrat ve Saadet partileri seçime nasıl girecek?

İktidarın hafta başında açıkladığı Seçim Yasası, Millet İttifakı’nın tüm planlarını değiştirmesine neden oldu. Bu değişikliğin en büyük nedeni ise, “artık oy” uygulamasının sonlandırılarak, oy oranı düşük partilerin ittifak içerisinden milletvekili çıkartabilmesini engelleyecek düzenleme oldu. Zaten, muhalefetten gelen ilk değerlendirmeler de “İttifakı bitirecek düzenleme” şeklindeydi. Ankara’da muhalefet partilerinin genel merkezlerinde ise yeni seçim sistemine ilişkin ince hesaplar yapılmaya başlandı.

İlk değerlendirmelere göre Millet İttifakı ve henüz ittifakta yer almayan DEVA ve Gelecek partilerinin önünde birkaç seçenek bulunuyor. Bunlardan birincisi, Saadet Partisi ve Demokrat Partisi ile DEVA ve Gelecek partilerinin adaylarının, CHP ve İYİ Parti listelerinden seçime girmesi şeklinde. Bir önceki seçimlerde Saadet Parti’li Abdülkadir Karaduman ve Cihangir İslam CHP listelerinden seçime girerken, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal da İYİ Parti listesinden aday olmuştu.

Diğer bir seçeneğin de muhafazakar sağ blokta kalan partilerin yeni bir ittifak kurması yönünde. Ancak, bu seçeneğin gündeme alınması için bu partilerin kuracağı ittifakın yüzde 7 barajını aşıp aşamayacağının net olarak görülmesi gerekiyor. Diğer yandan düşük oy oranına sahip partilerden belirlenmiş adayların o seçim bölgelerinde CHP ve İYİ Parti tarafından desteklenmesi seçeneği üzerinde de duruluyor. Bu şekilde dört partinin de Millet İttifakı çatısı altında seçime girebileceği değerlendiriliyor.

HDP’nin başını çektiği “3. Yol İttifakı” ne yapacak?

Cumhur ve Millet İttifakı dışında girilen 3. Yol arayışı, bu yılın başında HDP’nin çağrısıyla harekete geçmişti. HDP’nin çağrısıyla TKP, TİP, EMEP, Toplumsal Özgürlük Partisi, Emek Partisi ile Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun genel başkanı, eş başkan ve MYK üyeleri bir araya gelmişti. Yine HDP’nin çağrısıyla Şubat ayında 8 sol, sosyalist ve devrimci yapı ikinci toplantısını yapmış ve ortak mücadele zemininde hareket etme yönünde bir karara varılmıştı.

3. Yolda da henüz ittifaka ilişkin bir karar alınmazken, HDP içerisinde yeni düzenlemenin büyük partilere yarayacağı yorumları yapılıyor. Millet İttifakı’nda olduğu gibi diğer partilerin 3. Yol ittifakı içerisinde yer alması durumunda milletvekili çıkarması olanaksız hale gelecek. Millet İttifakı’nda olduğu gibi, 3. Yol ittifakında da diğer partilerden adayların HDP listelerinden seçime girmesi seçeneği üzerinde duruluyor.

Paylaşın

HDP’den Seçim Yasası İlişkin Açıklama: Yeniliyoruz, Düşüyoruz…

AK Parti ve MHP’nin hazırladığı seçim yasası teklifini değerlendiren HDP’li Bektaş, “Temel hatlarına baktım. Tamamen kendi bekalarını sağlamak için hazırladıkları bir teklif. Millet İttifakı ve diğer ittifaklara karşı temel bir hamle bu. Demokratik bir teklif değil. ‘Yeniliyoruz, düşüyoruz’ demenin bir adı ve bir itiraf. Gidişlerini hiçbir kanun teklifi durduramaz. Çatlak o kadar büyük ki yamalarla, boyalarla kapatamayacaksınız” dedi.

Haber Merkezi / “HDP 2015’te barajları yerle bir ettiği ve baraj artık küçük ortak aleyhine olduğu için onu kurtarmak için bir teklif bu. Bu bir siyasi rüşvet” diyen Beştaş, “Bütün anketler MHP’nin baraj altında olduğunu gösteriyor. Bu seçim yasası bir aciliyet değil. Ortakların kendi arasında anlaştığı kimseye sormadığı bir teklif. Bir-iki yıldır aralarında kavga mı ediyorlar, tartışıyorlar mı ne yapıyorlar bilmiyorum ama kolay anlaştıklarını biliyorum. Uzunca bir zamandır ellerindeydi ama getirilemiyordu ancak şimdi getirildi. Baraj yüzde 7’ye indiriliyor. MHP için indirildiğini herkes biliyor. Kendi gelecekleri için epey düşünmüşler. Küçük ortağa bir siyasi rüşvet ve hediye bu” ifadelerini kullandı.

Yeni düzenlemeyle ittifaklardan küçük partilere sağlanan katkının kaldırıldığını belirten Beştaş, “İttifaktaki her partinin aldığı oy milletvekili seçimine yetiyorsa milletvekili çıkarabilecek. Sadece ittifaktaki partiler için yüzde 7 barajı kaldırılmış oldu. İttifak içinde az oy alan, o oyla milletvekili çıkarabilecek iken artık çıkaramıyor. Bu çok dikkat çekici bir düzenleme. Oylar doğrudan partilere gidecek. Bu daha çok tartışılacak. Milletvekili seçimlerinde ittifak bu teklifle resmen sonlandırılıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi için ise ittifak devam ediyor” yorumu yaptı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Beştaş, şunları söyledi:

“Son günlerde çok tartışılan bir mesele var. 14 Mart Tıp Bayramı. Türkiye ve benzeri ülkelerde bayram olarak kutlanması neredeyse unutuldu. Sağlık emekçileri taleplerini dile getirdiklerinde de ağır hakaret ve baskılara uğramaya devam ediyor. Onlar da bir şekilde taleplerini dile getirmeye, iktidara duyurmaya çalışıyorlar. İktidar ise kafasını kuma gömme siyasetine devam ediyor ya da hakareti tercih ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan en son kadın muhtarlarla yaptığı toplantıda, ‘‘Varsın gidiyorlarsa gitsinler, biz de gerekirse yeni mezunları istihdam ederiz.’’ dedi. Neresinden tutulur bilmiyorum gerçekten. Cumhurbaşkanı ve iktidarının küçük ortağıyla beraber nelerin umurlarında olmadığını öğrenmiş olduk.

Hastanede liyakati iyi olanlar yerine yeni bitiren sağlık emekçilerini istihdam ederiz diyor. Burada önemli olan sağlık emekçilerinin bir ülkedeki rolleridir. Hepimizin 7’den 70’e gittiği, bizleri tedavi eden, sağlıklı bir yaşam için olmazsa olmaz olan bir kesimin bu şekilde hakarete maruz bırakılmasını asla kabul etmiyoruz. Bu sözler hem sağlık hakkının hem de vatandaşın sağlığının hiç önemli olmadığı gerçeğini iktidar nezdinde bir kez daha ortaya koymuştur. Bu iktidarın sağlık emekçilerine ihtiyacı yok. Çünkü kendileri istediklerinde yanlarında özel doktorlarla dünyanın her tarafını dolaşıyorlar.

İhtiyaçları olan bolca para ve 5’li çeteler, işleri güçleri bu. Sağlık emekçileri Türkiye’nin onurudur, yüz akıdır. İki günlüğüne iş bırakma eylemine gidiyorlar, büyük g(ö)rev diye niteliyorlar. Sağlık emekçilerinin yanlarındayız, destekliyoruz; haklarının, taleplerinin bir an önce karşılanması gerektiğini tekrar söylüyoruz. Şunu da müjde olarak vermek istiyorum. Kapıyı gösterenler gidecek; sağlık emekçileri, doktorlar burada kalacak ve hep birlikte yaşayacağız. 14 Mart’ı gerçek bir bayram olarak kutlayacağımız günlere diyerek yeniden 14 Mart Tıp Bayramını kutluyorum.

“Biz barışı savunuyoruz ve bunda istikrarlıyız; herkes için barış istiyoruz”

Ukrayna-Rusya savaşı dünya ve Türkiye’nin gündeminde. Bu savaş ile birlikte iktidarın bir yüzünü daha gördük. Rüzgar gülü gibi bir dış politika izliyorlar. Rüzgar nereye dönerse AKP iktidarının da yüzü oraya dönüyor. Erdoğan bu ara barışsever kesilmiş. Hayret ediyorum gerçekten. Müzakereci rolüne bürünmüş, Ukrayna savaşını bitirmek için çözüm ve barış sözlerini kuruyor ama gelin bakın ki içeride tam bir savaş politikası yürütüyor.

Kendi yurttaşına, Kürtlere karşı içeride ve dışarıda düşmanlığını sürdürüyor. Barış savunucusu gibi görünmesi bu ara moda oldu. Bunu da sanki halk yutacakmış, Erdoğan’ın barış sever olduğunu kabul edecekmiş gibi garip bir hezeyanla yapıyorlar. Tabii ki biz barışı savunuyoruz. Ama istikrarlı ve herkes için barış istemenin ne kadar değerli olduğunu söylemek istiyorum. Sürdürülebilir bir barış politikası hem içeride ve dışarıda lazım. Halkların onurlu ve eşit bir şekilde yaşamını savunmak HDP’nin politikasıdır.

“AKP iktidarı İsrail-Filistin çatışmasını iç siyasete malzeme ediyor”

Geçen hafta İsrail Cumhurbaşkanı Herzog Erdoğan ile görüştü 14 yıl sonra. HDP olarak elbette İsrail ile diplomatik ilişkilere karşı değiliz. Bu ilişkilerin başta Filistin halkı olmak üzere bütün Ortadoğu halklarının yarına olmasına isteriz. Ancak AKP iktidarı on yıldan uzun süredir İsrail-Filistin çatışmasını iç siyasete malzeme etmekten geri durmuyor. Antisemitizmi körüklediği gibi Filistinlilerin kendi topraklarında özgürce yaşamaları için bir katkı yapmaktan da uzaktır politikaları. Filistin halkı çok ağır saldırılara maruz kaldı. İsrail devleti de bu politikasını devam ettiriyor.

“Nazım’ın şiirini Filistin zeytinliklerini talan eden Herzog okudu, Afrin zeytinliklerini talan eden Erdoğan dinledi”

Bu görüşmede en dikkat çekici şey Nazım Hikmet’in yaşamaya dair şiirinin okunmasıydı. İnsan dinlerken Filistinlilerin zeytin ağaçlarının nasıl talan edildiğini ve Afrin’deki zeytinliklere yönelik uygulamaları, zeytinlerin Türkiye’ye getirilmesini de düşünmeden edemiyor. Zeytin ağacının anavatanı Filistin’in de içinde olduğu Doğu Akdeniz Havzasıdır. Antik Helen ve Mezopotamya medeniyetlerinde zeytin ağaçlarına büyük bir kutsallık atfedilir. Zeytin ağacı barışın sembolüdür ama bu yüzyılda talanın ve işgalin sembolü oldu. Bu işgaller Filistin’de olduğu gibi Kürt coğrafyasında da zeytin dalı gibi adlar konularak devam ettiriliyor.

Afrin zeytinliklerini talan eden Erdoğan dinledi, Filistin zeytinliklerini talan eden Herzog ise şiiri okudu. Biz yapılana mı bakalım, söylenene mi? Tabii ki yapılanı görüyoruz. Bunun ne kadar büyük bir iki yüzlülük olduğunu ifade edelim. Erdoğan Dışişleri Bakanını da Filistin’e göndereceğini ilan etti. 10 yıldan fazladır Gazze’ye gideceğim dedi ama gidemiyor. Şimdi Dışişleri Bakanını gönderecek. Şovunuza alet ettiğiniz topraklarda Filistinliler ölmeye devam ediyor, göçe zorlanıyor ve tutuklanıyor. HDP olarak İsrail ve Filistin halklarının geleceklerinin birbirine bağlı olduğunu düşünüyoruz. Tıpkı Türkiye’de yaşayan Kürt halkı ve Türk halkı ile birlikte diğer halkların özgürlüklerinin ve yaşamlarının birbirine bağlı olması gibidir.

“İsrail bir an önce Filistin’e yönelik ağır ablukayı sonlandırmalıdır”

Filistin halkı özgürleşmediği müddetçe İsrail halkının da demokratik bir ortamda ve özgür olarak yaşama hakkı ortadan kalkıyor, barış hakkı ortadan kalkıyor. İsrail bir önce Filistin’e yönelik ağır ablukayı sonlandırmalı ve dünyanın gözü önünde şeffaf bir şekilde BM’nin çözüm tezi olan 1967 öncesi sınırları esas alarak barışa şans vermelidir. Biz her türlü barış girişimini ve çabayı da destekliyoruz. Ortadoğu’ya yönelik politikaların bütünlüklü olarak ele alınması lazım. Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik savaş politikası sürdürülürken, Filistin ve İsrail arasındaki çatışmalarda barış politikası yürütülmesi kabul edilemezdir ve bir sonuç alınamayacağını ifade etmek isterim.

“CHP Genel Merkezi, Bolu Belediye Başkanı hakkında ne düşünüyor?” 

Bolu Belediye Başkanı her gün yeni bir ırkçılık beyanı ile Türkiye’nin gündemini işgal ediyor. Kendisinin mültecilere, kadınlara, Kürtlere karşı ırkçılığını herkes duydu. Dün de partimizi etiketleyerek bir tweet atmış. Ben kendisini muhatap almıyorum, genel merkezlerine sesleniyorum. Genel Başkan düzeyinde Selahattin Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması gerektiği çağrıları yapılırken, 4 Kasım darbesindeki hukuksuzluklar AİHM’den dönmüşken CHP Genel Merkezi Bolu Belediye Başkanı hakkında ne düşünüyor? Sadece Demirtaş’ın fotoğraflarını paylaştığı için bir emekçi kadının işten atılmasını nasıl karşılıyorlar? Buna dair bir söylemleri olacak mı?

“Ekonomik buhrana karşı ÖTV kaldırılsın”

Korona virüste sürü bağışıklığına geçildi. Şimdi ekonomi politikası ile birlikte yoksulluk ve açlık bağışıklığı dönemi başladı galiba. Hepimiz biliyoruz ki açlığı karşı bağışıklık olmaz. Vatandaşlar hayat pahalılığından dolayı alışveriş yapamıyor, ekonomide bütün çarklar durma noktasında. Zamları zam yağmuru diye tanımlamak yetmiyor, akaryakıt ve yağ kuyrukları görülüyor. Erdoğan övünüyordu bizim dönemde kuyruklar yok diye ama artık kendi döneminde de bolca kuyruk var. Bu ekonomik buhrana karşı ÖTV kaldırılsın.

Benzindeki yüzde 27.7, motorindeki yüzde 24.3 vergi oranı kaldırılsın ki vatandaş nefes alsın. Elektrik faturalarına karşı tek çözüm var o da kamulaştırma. Sağlık hakkının mutlaka ücretsiz bir şekilde karşılanması gerekiyor. Bu temel haklardandır. Kendi yandaşlarına yaptıkları vergi affı iptal edilmeli ve faiz giderlerinin ödenmemesi çağrımızı da yineliyoruz. Her gün yeni bir kanun teklifi veriyoruz, Meclis araştırmaları teklifleri veriyoruz ama AKP-MHP oylarıyla reddediliyor. Ne üretici ne de tüketici korunuyor. Emekçilerin halkın halinden hiçbir şekilde anlamıyorlar. Bu açlık ve yoksulluğa karşı bağışıklığa sürükleme kabul edilebilecek bir şey değildir, iktidarın yapabileceği bir konu değildir.

“AKP seçim ekonomisi yaratıyor, finans stoku yapıyor”

Bu arada savaşı da fırsata çevirmek istiyorlar. Fiyatlar dışarıda da artıyor diyorlar ama bu kriz Ukrayna-Rusya savaşından önce de vardı şimdi de var. Bunu dışarıya bağlamının bir izahı yok. AKP bir seçim ekonomisi yaratıyor, finans stoku yapıyor. Bu kadar açlık ve yoksulluğa rağmen talepler karşılanmıyorsa bu stoku önümüzdeki seçimlerde kullanmak üzere bir hazırlık yaptığını söylemek hiç de uzak bir ihtimal değil. Çünkü onlar halkın sofrasını ve cebini değil kendi bekaları için ülkeyi yönetiyorlar. Geçen iki hafta kanun teklifi yok diye arşivde kalan uluslararası sözleşmeler Meclis’e getirildi ama bizim tekliflerimiz gündeme alınmıyor. Vatandaşın talep ettiği asıl meseleler yasama organının önüne bilerek getirilmiyor. Rıza aramak gibi demokrasinin en temel olgularından biri maalesef yok. Basit acil 4 temel önerimiz şudur:

1-Başta 5’li çete olmak üzere 2016 yılından beri vergi istisnası, affı ve muafiyetlerinden yararlanan gerçek ve tüzel kişilerin elde ettiği kazançlar 3 ay içinde geri alınsın.

2-Gençler ve kadınlar başta olmak üzere ölçülü ve kabul edilebilir kamu yararı kapsamında, iş ve işlemlerde bulunan gerçek ve tüzel kişiler geri alımdan muaf tutulsun.

3-Yıllık cirosu 5 milyon TL’nin altında olan ve daha önce söz konusu desteklerden yararlanmış gerçek ve tüzel kişiler geri alımdan muaf tutulsun.

4-Vergi istisnası, affı ve muafiyetinden yararlanan gerçek ve tüzel kişilerin her yılın son Pazartesi günü yararlanma gerekçe ve miktarları şeffaf yönetim ilkesi gereği Hazine ve Maliye Bakanlığınca kamuoyuna duyurulsun.

Biz buna dair kanun tekliflerini sürekli veriyoruz. Bugün Ekonomi Komisyonumuz da ayrıca bir açıklama yaptı. Bu ülke halklarını birazcık seviyorsanız gelin bu teklifleri hemen çıkaralım ve vatandaş biraz rahat nefes alsın.

“Diyarbakır İstinaf Mahkemesi “Kürtlerin ölümü cezasızlık sebebidir” diyor”

Kameralar önünde öldürülen Kemal Kurkut hakkında Diyarbakır İstinaf Mahkemesi meşru sınırlar içinde öldürüldüğünü ve ceza verilemeyeceğini kabul etti. Bu Türkiye tarihinin en korkunç kararlarından biri. Güzel sanatlar akademisinde okuyan bir genç, bayram kutlamasına gitmiş; üstü çıplak ve polis kurşunuyla öldürülmüş ama ceza verilmez diyor. Hiçbir hukukta yok böyle bir şey. Resmen Kürtleri öldürebilirsiniz dediler aslında. Mahkeme “Kürtlerin ölümü cezasızlık sebebidir” diyor. Hadi kasten demeyin olası kast da mı yok, taksir de mi yok, kaza da mı yok? Hukukta buna ilişkin birçok sevk maddesi var. Gencecik bir insan herkesin gözü önünde öldürüldü, annesi her gün ağıt yakıyor. Ailesi bir adalet mücadelesi veriyor. AKP-MHP ittifakının resmidir bu. Her gün “Kürt ve Türk kardeş” diyorlar ya Kemal Kurkut bu kardeşliğin nasıl olduğunun belgesidir.

“Newroz’da milyonlarca insan bu gidişata dur diyecek”

8 Mart çok büyük coşku ile gerçekleştirildi. Şimdi 21 Mart Newroz Bayramı geliyor. Newroz’da milyonlarca insan bu gidişata dur diyecek. Ekonomik buhrana, hak ve özgürlük gaspına, anti demokratik uygulamalara ve savaş politikalarına dur diyecek. İsyanını, itirazını Newroz’da ifade edecek; her bir yurttaş Kawa olacak ve zulme başkaldıracak. Bütün halklara bir çağrı yapmak istiyorum. Dem dema serkeftine, dem dema aştiye newroza we piroz be. Ez bang li hemi gelen me dikim. Roja newroze em hemu heriken kada û em newrozu piroz bikin.

“Getirdikleri seçim yasası “yeniliyoruz, düşüyoruz” demenin itirafı”

Seçim yasası bu sabah geldi. Temel hatlarına baktım. Tamamen kendi bekaların sağlamak için hazırladıkları bir teklif. İttifaklara karşı bir hamle bu. Millet İttifakı ve diğer ittifaklara karşı bir hamle. Demokratik bir teklif değil. “Yeniliyoruz, düşüyoruz” demenin bir adı ve bir itiraf. Gidişlerini hiçbir kanun teklifi durduramaz. Çatlak o kadar büyük ki yamalarla, boyalarla kapatamayacaksınız.

“Küçük ortağa siyasi rüşvet olarak baraj yüzde 7’ye indiriliyor”

Biliyorsunuz seçim barajı Kürtler Meclis’e girmesin diye getirildi. HDP 2015’te barajları yerle bir ettiği ve baraj artık küçük ortak aleyhine olduğu için onu kurtarmak için bir teklif bu. Bu bir siyasi rüşvet. Bütün anketler MHP’nin baraj altında olduğunu gösteriyor. Bu seçim yasası bir aciliyet değil. Ortakların kendi arasında anlaştığı kimseye sormadığı bir teklif. Bir-iki yıldır aralarında kavga mı ediyorlar, tartışıyorlar mı ne yapıyorlar bilmiyorum ama kolay anlaştıklarını biliyorum. Uzunca bir zamandır ellerindeydi ama getirilemiyordu ancak şimdi getirildi. Baraj yüzde 7’ye indiriliyor. MHP için indirildiğini herkes biliyor. Kendi gelecekleri için epey düşünmüşler. Küçük ortağa bir siyasi rüşvet ve hediye bu.

“Milletvekili seçimleri için ittifak bu teklifle resmen sonlandırılıyor ama Cumhurbaşkanlığı seçimi için ittifak devam ediyor”

İttifakları bitirdiler, ittifaklardan küçük partilere sağlanan katkı kaldırıldı. İttifaktaki her partinin aldığı oy milletvekili seçimine yetiyorsa milletvekili çıkarabilecek. Sadece ittifaktaki partiler için yüzde 7 barajı kaldırılmış oldu. İttifak içinde az oy alan, o oyla milletvekili çıkarabilecek iken artık çıkaramıyor. Bu çok dikkat çekici bir düzenleme. Oylar doğrudan partilere gidecek. Bu daha çok tartışılacak. Milletvekili seçimlerinde ittifak bu teklifle resmen sonlandırılıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi için ise ittifak devam ediyor.

“Antidemokratik bir düzenlemeyi ve ortaklığı ilan ettiler ama pamuk ipliğine bağlı” 

Bu çok ince, titiz hazırlanmış bir düzenleme ilk bakışta anlaşılmıyor. İl ve ilçe seçim kurulları kura ile belirlenecek. İlk duyulduğunda kulağa hoş geliyor ancak kendi atadıkları, AKP dönemindeki hakimlerin kuradan çıkma şansı artıyor. Çünkü en kıdemli hakim şartı kaldırılıyor. En kıdemliler AKP’den önce görev yapanlar. İsteyen kuradan çekilebilir notu da eklemişler. Çekilebilir mi çektirilir mi takdirini kamuoyuna bırakayım. İl ve ilçe seçim kurullarının değiştirmek ve kendi insanlarını oraya yerleştirmek için önümüze konulmuş durumda. Bu antidemokratik bir düzenlemedir. Kendi aralarındaki ortaklığı şimdilik bununla devam ettirmeyi ilan ettiler ama pamuk ipliğine bağlı ve her an kopabilir.”

Soru: İttifaklarla ilgili ittifaklar sona erdi dediniz. Şimdi sistem nasıl olacak? Daha önce başka partiden girip sonra partilerine dönüyorlardı.

Transfer de engelleniyor galiba. Şunu kastediyorum. Üç parti ittifakla seçime giriyor, her parti seçim barajını aşmak zorunda değil. Örneğin Ankara’da ittifaktaki küçük parti artık oylarla vekil çıkarabiliyordu ittifaktan dolayı. Şimdi onu çıkaramıyor. Ne kadar oy almışsa o oranda temsil edebilecek. Bu temsil hakkını zedeleyen ve büyük partilere yarayan bir düzenleme. Küçük partiler yine parlamentoda temsil edilemeyecek. Diyelim ki 50 bin oy aldı, 10 bin oy büyük ortaktan arttı. 10 bin 50 bine ekleniyordu ve vekil çıkarabiliyor şimdi o yok. Milletvekili seçimi için ittifakla sadece barajı geçmiş sayılıyor. Bu diğer ittifakların temsil gücünü azaltmak için yapılmıştır. Kendi aralarında birileri fayda birileri zarar görecek ve bu büyük partilere yarıyor.

Paylaşın

Anayasa Değişikliği Rafa Kalktı, Seçim Yasası Da Sallantıda

Gazeteci Murat Yetkin, “Anayasa değişikliği rafa kalktı, seçim yasası da sallantıda” balıklı yazısında, AK Parti ve MHP’nin kendi taslak çalışmalarını yaptığı anayasa değişikliğinin rafa kalktığını, Bahçeli’nin gündeminde olan seçim yasası değişikliği ise TBMM’ye getirilmesinin geciktikçe sallantıya girdiğini ifade etti.

Murat Yetkin, “Güvenilir kaynaklara göre, AK Parti ve MHP’nin Cumhur İttifakının cumhurbaşkanlığı seçiminden önce anayasa değişikliğine gitme planları fiilen rafa kaldırılıyor. Gerek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan gerekse MHP lideri Devlet Bahçeli’nin gündeminde olan seçim yasası değişikliği ise TBMM’ye getirilmesi geciktikçe sallantıya giriyor” dedi.

Murat Yetkin, seçim barajını yüzde 10’dan yüzde 7’ye düşürecek seçim yasasının ekim ayında Meclis’e getirileceği söylenmesine karşın bu konuda da henüz bir gelişme olmadığını hatırlattığı ‘yetkinreport.com’daki köşesinde şu noktalara dikkat çekti.

“Seçim, Erdoğan ve Bahçeli’nin defalarca söylediği gibi zamanında yapılacaksa 18 Haziran 2023’te yapılması gerekiyor. Anayasanın 67’inci maddesiyse ‘Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz’ diyor. Bunun anlamı, yine de erken seçim yapılamayacağı değil, ancak yapılırsa seçim yasası değişikliğinin uygulanamayacağı. Dolayısıyla iktidar eğer yeni bir seçim yasası çıkarıp uygulamak istiyorsa 18 Haziran’dan bir gün öncesinden bir yıl önce, yani 17 Haziran 2022’de yürürlüğe girmesi gerekiyor.”

Bu noktada Anayasa Mahkemesi’ne başvuru ihtimalinin hesaba katılması gerektiğine dikkat çeken Yetkin “Eğer CHP Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu yaparsa bu takvim fena halde şaşabilir. Özellikle MHP açısından önem taşıyan barajın yüzde 7’ye indirilmesi bakımından” diye yazdı.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın