Erdoğan’ın Bakanları Aday Göstermesinin Ardında Ne Yatıyor?

Seçime sayılı haftalar kala partilerin ve liderlerin stratejileri de netleşmeye başlıyor. AK Parti’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da talebi üzerine kabinedeki 17 bakan milletvekili adaylığı başvurusunda bulundu. 

Bu çerçevede, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın Ankara ikinci bölgeden aday olması beklenirken, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Kayseri, Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin Şanlıurfa, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un İstanbul’dan aday gösterileceği konuşuluyor.

Milletvekili listelerin oluşturulması için yoğun bir mesainin yapıldığı AK Parti’de Meclis’te çoğunluğun sağlanabilmesi için bir dizi formül geliştiriliyor. Bu formüllerden biri de mevcut bakanların milletvekili adayı gösterilmesi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çarşamba akşamı katıldığı NTV ve Star TV ortak yayınında “Cumhurbaşkanı yardımcım şu anda bir ilde aday olarak bulunacak, koşturacak, aday yapıyoruz. Aynı şekilde 17 kabine üyemin hemen hemen her birine değişik illerde bu tür görevler vereceğiz. ‘Ağırlıklı olarak belirlediğiniz neredir?’ derseniz, büyükşehirler bakan arkadaşlarım için en uygun olan yerlerdir” açıklamasını yaptı.

Peki AK Parti’nin bakanları aday göstermesi formülünün ardında ne yatıyor? Bakanların vekilliği AK Parti’ye ne sağlayacak? Bu soruların yanıtı, AKP’nin seçim sonuçlarına ilişkin yaptığı hesaplamalarda yatıyor.

Cumhur İttifakı meclis çoğunluğunu kazanabilecek mi?

AK Parti kurmayları, 14 Mayıs seçimlerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk turda zaferle çıkacağını savunuyor. Ancak AK Partililer Meclis’te çoğunluğu için ise bu kadar rahat ve net konuşamıyor. Üst düzey bir AK Partili, “Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimi kazanacak, burada bir problem görmüyoruz, fakat Meclis’te çoğunluk sağlanması noktasında çok kritik dengelerle karşılaşabiliriz. Kötü senaryodan bakarsak ve Erdoğan kaybederse de yine Meclis’te çoğunluk sağlayabilmek Cumhur İttifakı için çok önemli” değerlendirmesini yapıyor.

Mecliste çoğunluğun nasıl sağlanabileceği konusu geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasında yapılan bir görüşmede de ele alındı. Görüşmede, bazı illerde ortak liste yapılması ve ayrıca bakanların aday gösterilmesi gündeme geldi.

Bakanların adaylığı ile meclise güçlü girmek hedeflenirken kulislerde bazı bakanların aday yapılacaklarını TV programından öğrendikleri konuşuluyor. Ayrıca bazı bakanların aday olmayı düşünmediği, ancak AK Parti yönetimine “Görev verildi, artık geri dönüş yok” dedikleri ifade ediliyor.

“Kılıçdaroğlu-İmamoğlu-Yavaş” önlemi mi?

Bakanların aday yapılarak listelere “dinamizm” getirilmesinin bir gerekçesinin de Millet İttifakı’nın sahada hem altı lider hem de cumhurbaşkanı yardımcısı olarak Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ile “sekiz koldan” yapacağı çalışmalar olduğu belirtiliyor. Millet İttifakı’nda yakalanan bu dinamizmin bakanlar ile yakalanabileceği değerlendiriliyor.

Erdoğan’ın kabinesini aday yaparak bakanlara ve kamuoyuna verdiği bir diğer mesajın da “değişim” olduğu ifade ediliyor. Meclis’teki sağlanacak çoğunluk ve seçimin kazanılması halinde Erdoğan, bazı isimleri yeniden bakan olarak görevlendirebilecek. Ancak Meclis’te kritik sayıda, örneğin 302 – 303 gibi, vekil çıkarılması durumunda ise bakanlar vekil olarak devam edecek. Milletvekili sayısının 330’lara varması durumunda da bazı isimler bakan olarak yeniden atanabilecek.

Ama her iki durumda kabinenin tamamen ya da önemli bir kısmının yenilenmesinin yolu açılacağı yorumu da yapılıyor.

Tam kadro sahada olacak

AKP’nin tam kadro tüm imkanlarıyla sahada olacakları tahmin ediliyor. Özellikle deprem bölgelerinde görevlendirilecek bakanların sahada aktif çalışarak AK Parti’ye ivme kazandırması hedefleniyor.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Kahramanmaraş’tan, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Hatay veya Kayseri’den, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Konya veya Şanlıurfa’dan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un da İstanbul veya Hatay’dan, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin Şanlıurfa’dan, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’nin Adana’dan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Antalya’dan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun Adıyaman’dan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın Osmaniye’den, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in Tokat ya da Malatya’dan adaylığı konuşuluyor.

Diğer bakanların da yine listeler şekillenirken değerlendirilerek büyükşehirlerde aday yapılacağı kaydediliyor. Deprem bölgesinde aday yapılacak bakanların da deprem bölgesindeki vatandaşlara bir mesaj verileceği ve “iktidara olan tepkinin azaltılması için” izlenen yol haritası olacağı belirtiliyor.

Dokunulmazlık zırhı kazandırma hedefi var mı?

Peki bakanların adaylığı onlara dokunulmazlık zırhı sağlama amacı da taşıyor mu?

DW Türkçe’den Kıvanç El’in edindiği bilgilere göre dokunulmazlıklar bir gerekçe olarak görülmüyor.

Bakanların dokunulmazlığı için şu anda Meclis’te işletilecek süreçlerin ardından Yüce Divan’da yargılama yapılıyor. Bakanların görevleri ile ilgili suçlarla yargılanabilmesi için Meclis’te 5’te 3 çoğunlukla yani 360 milletvekilinin onayı ile soruşturma açılabiliyor. Yüce Divan’a sevk için ise 400 milletvekilinin onayı gerekiyor. Yani bakanlar, milletvekili olmasa dahi, yargılanmaları için Meclis’te zorlu bir süreç işletilmesi gerekiyor.

25 Mart Cumartesi günü AK Parti 81 ilde eğilim yoklaması da yaparak olası milletvekili adaylarını belirlemesi hedefleniyor.

Bakanlar beklenen katkıyı sağlar mı?

PanoramaTR Araştırma Direktörü Osman Sert, bakanların aday yapılmasının bakanların sahaya sürülmesinin “doğal” bir hamle olduğu görüşünde.

Sert, “Bakanlar yerel figürlere göre daha bilinen isimler, bu nedenle yapılmıştır ancak bu sonuç verir mi o büyük bir soru işareti. Çünkü mevcut bakanlar daha önceki bakanlar gibi değil. Daha öncekiler siyasal kimlikleri vardı ve toplumsal etkileşimleri güçlüydü. Şu andaki bakanların görev alanı dışında neredeyse saha ile temasları yok” değerlendirmesi yaptı.

Erdoğan’ın hamlesinin seçime ivme katma hamlesi olduğunu ifade eden Sert, “Milli Eğitim Bakanı ya da Turizm Bakanı‘nın siyasetçi olarak sahada karşılığı olduğunu söylemek çok zor” ifadesini kullandı.

Paylaşın

Sol Parti, Emek Ve Özgürlük İttifakı’nda Yer Almayacak

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine sayılı günler kala partilerde de hareketli zamanlar yaşanıyor. Seçime ittifak ile girecek partilerin başvurusunda son güne gelindi.

Seçime katılma yeterliliği bulunan partilerin yer alacağı protokolün son teslim tarihi 24 Mart. Bir süredir merak konusu olan Sol Parti’nin seçimlerdeki tutumu ise kesinleşti.

Sol Parti Başkanlar Kurulu üyesi İsmail Hakkı Tombul, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nden (TÖP) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı’na sundukları öneriler kabul edilmediği için ittifakta yer almayacaklarını açıkladı.

Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’ın haberine göre; Sol Parti, Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer almayacak. Artı Gerçek’e konuşan Sol Parti Başkanlar Kurulu Üyesi İsmail Hakkı Tombul, ittifaka sunduğu önerilerin kabul edilmediğini belirtti.

Tombul, deprem sonrasında ortaya çıkan siyasal iklim ve sol değerlerin toplumsal bilince çıkmasıyla birlikte sosyalist yapıların bir arada olmasının önemini vurguladı. Emek ve Özgürlük İttifakı ile Sosyalist Güç Birliği’nin seçimde işbirliği yapabilmesi konusunda HDP ile üç kez görüştüklerini söyleyen Tombul, ittifaka yaptığı önerilerin detaylarını şöyle aktardı:

“İttifaka, seçime Sol Parti olarak kendi kimliğimizle gireceğimizi belirttik. Emek ve Özgürlük İttifakı ile Sosyalist Güç Birliği’ni yan yana getiren bir adım atılabilirse seçim işbirliği için bunu önemsediğimizi ve bu konuda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğimizi ifade ettik. Ancak bize, Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında seçime girme önerisinde bulunuldu ve bazı kentlerde seçime girmememiz istendi. Biz de Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bir parçası olmadığımızı belirttik. Biz, bir seçim işbirliğini önemsiyoruz; dolayısıyla bu seçim işbirliğinin isminin, her iki bloku temsil eden bir isim olması gerektiğini söyledik.”

‘İttifak kararlarından vazgeçmedi’

Tombul, bu akşam saatlerinde Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan, isim konusunda bir değişikliğin söz konusu olmadığı ve bazı kentlerde seçime girmemeleri konusundaki kararlarından vazgeçmedikleri yönünde bir geri dönüş aldıklarını dile getirdi. Bu koşullarda seçim işbirliğinin mümkün olmadığını belirten Tombul, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Emek ve Özgürlük İttifakının üyesi değiliz. Bu ittifakın kendi üyelerine yaptığı öneriler bizi bağlamıyor. Bunlar ittifak içi tartışmalardır. Bugün itibariyle seçim işbirliği arayışımıza bir karşılık bulamadık. Ama şunu söylemek gerekir ki biz seçim sürecinde ve seçimden sonra da HDP ve Emek ve Özgürlük İttifakı’yla dayanışma ve işbirliğini sürdürmekte kararlıyız. Seçime kendi kimliğimizle, Sosyalist Güç Birliği olarak giriyoruz.”

Paylaşın

AK Partili İsimlerden “Ekonomik Kriz” İtirafı: Tartışılacak Bir Tarafı Yok

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri yaklaştıkça uluslarlarası medya da partilerin ve liderlerin de seçim stratejilerini yakından takip ediyor. Son olarak İngiltere merkezli Reuters haber ajansı da bu kapsamda bir habere yer verdi.

Reuters, “Erdoğan, seçimlerden önce ekonomik güvenilirliği onarmaya çalışıyor” başlığı ile Türkiye’deki seçim süreci ve Mehmet Şimşek’in AK Parti’nin teklifini reddetmesi değerlendirildi. Eski maliye bakanı Şimşek’i geri döndürme girişiminin ‘ekonomik güvenilirliği yeniden inşa etme çabasına işaret ettiğini’ yazan Orhan Coşkun ve Jonathan Spicer, AK Parti’den isimlerle konuştu

Reuters’a açıklamalarda bulunan üst düzey bir hükümet yetkilisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Şimşek’in görüşmesinden ‘istenmeyen’ bir sonuç çıktığını belirtti. AK Parti içerisinde Şimşek’in geri dönmesine ilişkin görüş ayrılıkları olduğunu aktardı.

İsmi paylaşılmayan AK Parti’den başka bir yetkili ise, Şimşek’in dönüşünün anketlere olumlu yansıyacağını dile getirdi. Söz konusu isim, “Şu anda ekonomik tabloyla ilgili sıkıntı yaşıyoruz. Bunun tartışılacak bir tarafı yok” dedi ve ‘yeni adımlar atılması gerektiğini’ dile getirdi.

Başka bir parti yetkilisi ise, seçim beyannamesinin ekonomi alanında ‘serbest piyasa yanlısı ortodoks yaklaşımlar yerine daha dengeli ve karma politikalar içerebileceğini’ söyledi.

İktidarın ekonomi politikalarının değerlendirildiği analizde, şu ifadeler kullanıldı: “Erdoğan’ın ekonomik büyümeyi canlandırmak için faiz oranlarını düşürme kararlılığı geçtiğimiz yıl enflasyonu yüzde 85’in üzerine çıkardı. Türk Lirası, beş yıl içinde dolar karşısında değerlini yüzde 80 oranında kaybetti. 6 Şubat’ta meydana gelen yıkıcı depremlerin ekonomik maliyetinin yaklaşık 104 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor ve bu da baskıyı artırıyor.”

“Yatırımcılar son derece temkinli yaklaşıyor”

Reuters, konuyla ilgili uzman görüşlerine de yer verdi. Los Angeles’taki TCW’de varlık yöneticisi olan Blaise Antin, Erdoğan hükümetinin geçmiş ‘aldatmacalarını’ göz önünde bulunduran yatırımcıların ‘son derece temkinli’ yaklaştığını söyledi. BlueBay Asset Management’tan Polina Kurdyavko ise, ‘ekonomik zorluğun iktidara kim gelirse gelsin ve hangi politika uygulanırsa uygulansın kolayca çözülemeyeceğini’ ifade etti.

Paylaşın

Emek ve Özgürlük İttifakı’nda “Kılıçdaroğlu” İsmi Ne Zaman Dile Getirilecek?

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nden (TÖP) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair aday kararını açıkladı.

HDP’nin öncülüğünde bir araya gelen Emek ve Özgürlük İttifakı, ocak ayında aldığı cumhurbaşkanı adayı çıkarma kararından vazgeçtiğini duyurdu.

İttifak deklarasyonunu okuyan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayacağımızı deklere ediyoruz, bu kararı paylaşıyoruz” ifadelerini kullandı. Deklarasyon metninde Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dahil herhangi bir isim ifade edilmedi, ancak açıklamada Kılıçdaroğlu “tarif” edildi.

20 Mart görüşmesi ilk adım

Deklarasyonda yer verilen “Türkiye’nin en temel ihtiyacı halkın egemenliğine dayanan gerçek ve güçlü bir demokrasidir”, “Kürt sorununda demokratik ve barışçı bir çözüm için Meclis’in asli bir irade olarak görüldüğü, tüm muhatapların şeffaf bir diyalog ekseninde özgür bir tartışma yürütebildiği, yurttaşların eşit, özgür ve barış içinde bir geleceği kuracağı günler bütün vicdan sahibi insanlarımızın özlem ve talebidir” gibi ifadelerin Kılıçdaroğlu’nun 20 Mart’ta HDP ile görüşmesinde dile getirdiği görüşlerle benzerlikler taşıdığı şeklinde yorumlandı.

DW Türkçe’den Kıvanç El’in haberine göre Kılıçdaroğlu’nun HDP ile görüşmesinde verdiği mesajların ittifak paydaşları tarafından desteklendiği, ayrıca TİP ve EMEP gibi partilerin de Kılıçdaroğlu’nun ziyaretini beklediği kaydediliyor.

Kılıçdaroğlu ismi ne zaman dile getirilecek?

İttifak açıklamasında Kılıçdaroğlu’nun ismi açıkça ifade edilmese de “demokrasi” mesajıyla genel bir tarif yapıldı. İttifak temsilcileri de toplantı sonrası yaptıkları değerlendirmelerde “Kılıçdaroğlu’nu demokrasiyi geliştirebilecek bir güç olarak görüyoruz. Ancak bu açıklamadan ‘Kılıçdaroğlu’na destek verildi’ gibi bir anlam çıkmamalıdır. Süreçte bu isimlendirme ittifak partilerince yapılacaktır. Çok fazla seçenek olduğunu da zaten düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.

Alınan bilgilere göre Kılıçdaroğlu’nun adı daha çok sahada ve mitinglerde dillendirilecek. Kılıçdaroğlu’nun “demokratikleşme”, “Kürt sorunu” başlıklarında verdiği mesajlar yakın takipte olacak. HDP, 2019 yılındaki İstanbul Büyükşehir Belediyesi için yapılan seçimlerinde de aday çıkarmayarak fiilen Ekrem İmamoğlu’nu desteklemişti. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de benzeri bir yol izlenecek.

“İsim vermenin anlamı yok”

Toplantıyı izleyen Kürt siyasetinin önemli isimlerinden Ahmet Türk de gazetecilerin “Kılıçdaroğlu’na destek verecek misiniz?” sorusuna, “Biz demokrasiye destek veriyoruz. Demokratik bir Türkiye mücadelesi veriyoruz. Adres göstermenin bir manası yok zaten seçenekler ortadadır. Demokratik bir seçenek desteklenecektir. Bizim için Türkiye’nin geleceği, demokratik siyasetin güçlü hale gelmesi, halk iradesinin tanınması, iradeye saygı gösterilmesi gerekmekte. Bu ülkede kayyumlar atanıyor, Kürt siyasetçiler kıskaca alınıyor. Bu hukuksuzluğa haksızlığa karşı demokratik bir gelecek mücadeledir. Bir isim vermenin anlamı da yok” ifadelerini kullandı.

Ahmet Türk, Kılıçdaroğlu’nun HDP görüşmesindeki açıklamalarını da “Doğru bir yaklaşımdır, bunu destekleriz” sözleri ile değerlendirdi.

“Siyasi stratejimiz net”

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da toplantı sonrası yaptığı açıklamada “Siyasi stratejimiz net; biz bu iktidarı göndereceğiz, bu düzeni değiştireceğiz. Bu bizim Türkiye halklarına karşı tarihi sorumluluğumuz ve demokratik görevimizdir. Hep birlikte başaracağız, hep birlikte kazanacağız” dedi.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş ise “Bu açıklama bir irade beyanıdır. Bütün muhaliflere sorumluluk çağrısıdır. Gün hiçbirimizin kendisini, partisini, ittifakını düşünme günü değil” diye konuştu. EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz de “İttifakımız değerli bir çalışma yaptı. Adayın belirlenmesi sürecinde adayımızın çekilmesi üzerine milyonlarla görüşerek bu irade ortaklaştı. Deklarasyonda milyonların iradesi var. Bizim için esas olan şey başkanlık yetkileri ve bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin lağvedilmesidir” dedi.

Paylaşın

HDP’nin Aday Kararı: Erdoğan’ın Şansı Azaldı

Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nden (TÖP) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair aday kararını açıkladı.

HDP’nin öncülüğünde bir araya gelen Emek ve Özgürlük İttifakı, ocak ayında aldığı cumhurbaşkanı adayı çıkarma kararından vazgeçtiğini duyurdu.

İttifak deklarasyonunu okuyan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayacağımızı deklere ediyoruz, bu kararı paylaşıyoruz” ifadelerini kullandı.

Deklarasyon metninde Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dahil herhangi bir isim ifade edilmedi, ancak açıklamada Kılıçdaroğlu “tarif” edildi.

ABD merkezli haber ajansı Bloomberg genel seçimlere ilişkin yayımladığı analizde, HDP’nin cumhurbaşkanı adayı çıkarmamasının AK Parti Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı’nın adayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarını koruma şansını azaltacağı yorumunu yaptı.

Buldan’ın “tek adam iktidarına karşı kampanya yürüteceğiz” sözüne dikkat çeken analizde, bu kararın Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun şansını artıracağı belirtilirken, “ana muhalefetteki koalisyonun Erdoğan’ı koltuktan indirme şansını artıracak adım” denildi.

Yazıda, HDP’nin önceki seçimlerde kritik rol oynadığı ve 2019’daki belediye başkanlığı seçimlerinde hükümet yanlısı adayların oylarını engellediği anımsatıldı.

Analizde ayrıca Kılıçdaroğlu’nun HDP seçmeninin çoğu tarafından “Türkiye’de Kürt azınlığın haklarının korunmasına yardım edecek bir siyasetçi” olarak görüldüğü de kaydedildi.

Yazıda, muhalefetin giderek artan birliğinin, depremler ve ekonomik kriz nedeniyle eleştirilerin hedefindeki Erdoğan’ın işini zorlaştırdığı yorumu yer aldı.

Paylaşın

Reuters: Kürtler, Seçimlerde Belirleyici Bir Role Sahip Olabilir

Reuters’ta yayınlanan bir analizde, “Uzun zamandır Türkiye siyasetinde geri plana itildiklerini hisseden Kürtler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 20 yılı aşkın iktidarını uzatıp uzatmayacağına karar verecek olan ve çekişmeli geçmesi beklenen seçimlerde belirleyici bir role sahip olabilir” ifadelerine yer verildi.

Analizin devamında, “Anketler, HDP’ye destek oranının yüzde 10’un üzerinde olduğunu gösterirken parti, Türkiye’ye kimin liderlik edeceğini ve Erdoğan’ın ekonomisinin devam edip etmeyeceğini de belirleyecek seçimlerde kilit rol oynayacak” denildi.

Türkiye’de 14 Mayıs’ta düzenlenmesi beklenen seçimler yaklaşırken, dünya basını da seçim sürecine yer vermeye devam ediyor. “Kürtler, Erdoğan’a karşı seçimlerde belirleyici rol oynuyor” başlıklı Reuters analizinde, depremlerin ardından iktidarın ‘zorlu bir seçim sınavıyla karşı karşıya olduğu’ belirtildi.

“Uzun zamandır Türkiye siyasetinde geri plana itildiklerini hisseden Kürtler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 yılı aşkın iktidarını uzatıp uzatmayacağına karar verecek olan ve çekişmeli geçmesi beklenen seçimlerde belirleyici bir role sahip olabilir” denilen analizde, şöyle devam edildi: “Anketler, HDP’ye destek oranının yüzde 10’un üzerinde olduğunu gösterirken parti, Türkiye’ye kimin liderlik edeceğini ve Erdoğan’ın ekonomisinin devam edip etmeyeceğini de belirleyecek seçimlerde kilit rol oynayacak.”

Erdoğan’ın ‘milliyetçi bir çizgi’ benimsemesiyle Kürtlerin desteğinin azaldığını yazan Reuters’ta, şu ifadeler kullanıldı: “Erdoğan uzun yıllar boyunca Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan Kürtlere kur yaptı ve Kürtlerin haklarını artırmayı, ekonomik ilerlemeyi ve Kürt militanlarla çatışmayı sona erdirme girişimiyle, ağırlıklı olarak Kürtlerin yaşadığı güneydoğuda destek kazandı. Ancak Erdoğan hükümeti, güçlü bir milliyetçi çizgi benimsedikçe Kürt desteği giderek azaldı.”

“Erdoğan özgürlükleri, demokrasiyi, insan haklarını ve Kürt sorununu elinin tersiyle itti”

Reuters’a konuşan HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer ise, Erdoğan’ın geçmiş yıllarda Kürtlerin desteğini ararken yaptığı açıklamaları hatırlatacak şekilde Kemal Kılıçdaroğlu’nun da ‘Kürt sorunu’nu kabul ettiğini dile getirdi. Taşçıer, “Ancak Erdoğan özgürlükleri, demokrasiyi, insan haklarını ve Kürt sorununu elinin tersiyle itti” dedi.

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun da, şu ifadeleri kullandı: “Hem Kürt hem de muhafazakar seçmenlerle köprü kurma çabaları göz önünde bulundurulduğunda, HDP seçmenlerinin Kılıçdaroğlu’na oy vermekte zorlanacaklarını sanmıyorum.”

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

Emek Ve Özgürlük İttifakı Aday Çıkarmayacak: Sorumluluğumuzu Yerine Getireceğiz

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Emekçi Hareket Partisi (EHP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nden (TÖP) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı, 14 Mayıs seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacaklarını açıkladı.

Haber Merkezi / Emek ve Özgürlük İttifakı liderleri, Ankara Dünya Ticaret Merkezi’nde bir araya geldi. Toplantı sonrası ittifakın tutum belgesini HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan okudu.

AK Parti iktidarının 21 yılda ekonomik ve sosyal politikalarının yarattığı yıkıma değinen Buldan, “AKP’nin yarattığı yıkım ve ağır bunalıma karşı Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğini” belirtti.

Buldan’ın açıkladığı deklarasyon şöyle:

“Türkiye tarihinin en kritik seçimlerinden birine iki aydan az bir zaman kaldı. Ülkenin ve toplumun geleceğini belirleyecek tarihsel bir andan geçiyoruz. Cumhuriyetin ikinci yüzyılının eşiğinde, ülkenin 13. Cumhurbaşkanı seçilecek ve parlamento yeniden oluşturulacak.

AKP iktidarının son yirmi bir yılda uyguladığı ekonomik ve sosyal politikalar hayatın her alanında büyük bir yıkım yaratmış; özgürlükleri kısıtlayan, baskı ve hukuksuzluklara dayalı uygulamalar sınır tanımamıştır. Yaşadığımız çoklu sorunlar, çözümsüzlük ve ağır bunalım her geçen gün derinleşmektedir. AKP-MHP iktidarı, toplumun bugününü çalmıştır ve yarınını da tehdit etmektedir.

“15 Mayıs sabahına umutla uyanacağız”

Ülkeye bir kâbus gibi çökmüş olan bu siyasi iktidar, her türlü tahakküm pratiklerini uygulayarak tek adam yönetimini ülkenin her bir karışına yaymış durumdadır. ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ Türkiye halklarını nefessiz bırakmaktadır.

Türkiye’nin en temel ihtiyacı halkın egemenliğine dayanan gerçek ve güçlü bir demokrasidir. Evrensel hak ve özgürlüklerin tanındığı ve anayasal güvence altına alındığı, demokratik hukuk ilkelerinin geçerli olduğu, sosyal ve ekonomik hakların yaşam bulduğu bir düzen istiyoruz. Yerel katılım mekanizmalarının işlediği güçlü bir yerel demokrasi olmadan bu hedefe ulaşmak mümkün değildir.

Ülke ve toplum olarak 15 Mayıs sabahına umutla uyanacağız. Demokratik değişimi gerçekleştirecek güçlerin parlamentoda çoğunluğu kazandığı, Kürt sorununda demokratik ve barışçı bir çözüm için Meclis’in asli bir irade olarak görüldüğü, tüm muhatapların şeffaf bir diyalog ekseninde özgür bir tartışma yürütebildiği, yurttaşların eşit, özgür ve barış içinde bir geleceği kuracağı günler bütün vicdan sahibi insanlarımızın özlem ve talebidir.

Emek ve Özgürlük İttifakı, emekçilerin ve tüm ezilenlerin taleplerinin sözcüsüdür. Demokratik değişimin gücü ve inşa iradesidir. Halklarımızın haklarının yegane temsilcisi ve teminatıdır. Doğanın talanına karşı mücadelenin adresidir. Gençlerin özgür yaşamının güvencesidir. Türkiye’nin geleceğinin demokrasiyle buluşmasının anahtarıdır.

Emek ve Özgürlük İttifakı olarak kadın özgürlükçü bir yaşamı kuracağız. Kadınların yok sayılmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Kadınların yaşamın tüm alanlarında eşit ve özgür olacağı yarınların teminatı biziz. Kadınların, eşit temsiliyet ilkesiyle siyasette özne olmasının en güçlü savunucusuyuz.

İttifakımız İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar yürürlüğe sokacak ve kadınların tüm kazanımlarını anayasal güvence altına almak için var gücüyle mücadele edecektir. Ve bizler, on yıllardan gelen mücadele birikimi, deneyim ve ferasetimizle Türkiye halklarının demokratik egemenliğinin tesis edildiği günlere kavuşmak için kararlıyız.

Türkiye’nin demokratikleşmesinin yolu Meclis’te emek, adalet ve barışta ısrar edenlerin, demokratik değişim ve dönüşümü gerçekleştirecek olanların, yani bizlerin önemli bir gücü elde etmesinden geçmektedir. Tek adam sistemi ve restorasyon arasında sıkıştırılmak istenen halkımızın gerçek alternatifi bizleriz.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek adam yönetimine karşı tarihsel sorumluluğumuzu yerine getireceğiz. Ülkede demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, toplumsal adaletin gerçekleşmesi için yoksulluğa, yolsuzluğa, talana ve ranta dayalı bir yönetimi sürdürmüş olan bu iktidardan, büyük tahribatın sorumlularından hesap sorma konusunda kararlıyız.

Bu nedenlerle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayacağımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz. Halkın çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesinin, kamu yönetiminde adaletin sağlanmasının, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, doğaya saygının, gençlere özgür yaşamın, barışçıl bir dış politikanın, tarafsız ve bağımsız bir yargının, özgürleşen kimliklerin ve en önemlisi de bütün bunları içeren demokratik bir anayasanın tesis edildiği bir siyasal iklimi inşa etmek acil hedefimiz ve mücadele sebebimizdir.

“Umudu büyüteceğiz”

Türkiye’nin çatışmaya değil aklı selim olanı uygulayarak barışmaya; toplumsal ve siyasal sorunlarımıza kalıcı, gerçekçi ve kapsayıcı çözümler üretmeye ihtiyacı var. Toplumu kutuplaştıran, gerginlik çıkaran, iç ve dış düşmanlar yaratarak huzursuzluğu büyüten, milyonlarca yurttaşın taleplerini ve özlemlerini görmezden gelen bir kişinin kazanma şansı olmayacaktır.

Hep birlikte aydınlık bir geleceğe yürümenin, siyasal demokrasiyi inşa etmenin yolu birlikte mücadeleyi ve umudu büyütmekten, cesaretle yeni bir yaşam için adımlar atmaktan ve toplumun özlemlerini, ihtiyaçlarını karşılayacak politikaları kararlılıkla savunmaktan ve uygulamaktan geçiyor. Hepimize kolay gelsin ve yolumuz açık olsun.”

Paylaşın

Dikkat Çeken Analiz: Erdoğan’ın Kötü Haftası…

Bloomberg’de yer alan bir analizde, “Erdoğan eski ekonomi bakanı Mehmet Şimşek’i geri dönmeye ikna edemedi. Ankara’da bir saati aşkın görüşme sonrasında Şimşek aktif siyasete dönmeyeceğini söyledi. Şimşek’in kararı, Yeniden Refah Partisi’nin liderinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhafazakar ve milliyetçi partilerle kurduğu ittifaka katılmayıp kendisinin aday olacağını açıklamasından birkaç saat sonra geldi” hatırlatması yapıldı.

Millet İttifakı’nın orta adayı Kemal Kılıçdaroğlu için ayrı bir paragraf açan Bloomberg, “Konuyla ilgili bilgisi olan kişiler uzun görüşmeler sonucunda ortak aday olarak seçilen Kılıçdaroğlu’na HDP’nin destek vereceğini söyledi. HDP, seçmenin yüzde 10’undan fazlasından oy alıyor” ifadesine yer verdi.

Türkiye 14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine kilitlenmişken ABD’nin önde gelen medya kuruluşlarından Bloomberg bir analiz ile son gelişmeleri aktardı.

Haber ajansı, “Erdoğan’ın gerilemeler yaşadığı hafta kritik seçimler yaklaşırken kötüleşti” başlığını kullanırken, “Cumhurbaşkanı Erdoğan eski ekonomi bakanını ikna etmeyi başaramadı. Muhalefet ise ortak aday seçti ve destek oluşturmayı amaçlıyorlar” ifadesine yer verdi.

Mayıs ayında yapılacak seçimlerin kafa kafaya gidebileceğini aktaran Bloomberg, “Erdoğan eski ekonomi bakanı Mehmet Şimşek’i geri dönmeye ikna edemedi. Ankara’da bir saati aşkın görüşme sonrasında Şimşek aktif siyasete dönmeyeceğini söyledi. Şimşek’in kararı, Yeniden Refah Partisi’nin liderinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhafazakar ve milliyetçi partilerle kurduğu ittifaka katılmayıp kendisinin aday olacağını açıklamasından birkaç saat sonra geldi” hatırlatmasını yaptı. Bloomberg, AK Parti’nin Hüda-Par’la ittifak kurduğuna da dikkat çekti.

Millet İttifakı’nın orta adayı Kemal Kılıçdaroğlu için ayrı bir paragraf açan Bloomberg, “Konuyla ilgili bilgisi olan kişiler uzun görüşmeler sonucunda ortak aday olarak seçilen Kılıçdaroğlu’na HDP’nin destek vereceğini söyledi. HDP, seçmenin yüzde 10’undan fazlasından oy alıyor” ifadesine yer verdi. Bloomberg, bugün HDP’den bir açıklama gelmesinin beklendiğini de aktardı.

“Erdoğan seçimi kaybederse…”

Haberde, “Erdoğan’ın seçimi kaybetmesinin hem Orta Doğu’da hem de dünya genelinde sismik etkileri olur. 69 yaşındaki Erdoğan baskıcı tek adam sistemi oluşturmak için 20 yıl çalıştı ve bölgede, Çin’le, Rusya’yla, ABD’yle ve diğer ülkelerle ilişkide kritik rol üstlendi” denildi.

Şimşek’in AKP’ye geri dönme teklifini reddetmesinin arkasında Erdoğan’ın ekonomik politikalarını değiştireceğine dair çok az inancı olduğunu öne süren Bloomberg, “Eski bir Merrill Lynch strateji uzmanı olarak çalışan Şimşek, yatırımcılar tarafından Erdoğan hükümetlerinde pazar dostu bir imajı var. Siyasi kariyerinin son yıllarında Erdoğan’ın gelenek dışı hamlelerine karşı duran biri olarak görülüyordu” yorumunu yaptı.

Bloomberg’e konuşan ekonomist Tim Ash, “Erdoğan, muhtemelen Şimşek’e beklenildiği gibi politika faizlerini artırma yetkisini vermeyi kabul etmedi. Erdoğan’ın ekonomi politikaları görüşünden geri adım atmayacağımızı öğrendik bence” dedi.

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri: Avrupa Birliği Nasıl Görüyor?

Suriye, Doğu Akdeniz, Kıbrıs gibi konularda da uzun yıllardır Ankara ile görüş ayrılığı bulunan Brüksel, 14 Mayıs tarihini “Avrupa Birliği – Türkiye ilişkilerini sıfırlamak için bir fırsat” olarak görüyor.

11 ilde büyük yıkıma ve 50 binden fazla can kaybına neden olan Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yapılan yardımlar ve dayanışma mesajları ile yeniden ısınan Avrupa Birliği-Türkiye ilişkileri son yıllarda düşünce özgürlüğü, Kıbrıs ve insan hakları ihlalleri̇ gibi birçok alanda yaşanan sorunlardan ötürü çıkmazda.

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri sonrasını “AB-Türkiye ilişkilerini sıfırlamak için bir fırsat” olarak gören Brüksel, seçimleri yakından takip edecek.

Geçen yıl Avrupa Birliği’nin Rusya yaptırımlarına katılmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik sürecini de uzun süredir engelliyor.

Ankara ile Brüksel arasında Suriye, Doğu Akdeniz, Kıbrıs gibi konularda da uzun yıllardır görüş ayrılığı bulunuyor.

Millet İttifakı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidara gelmeleri halinde AB ile ilişkilerde farklı bir yol izleyecekleri mesajını veriyor.

Daha önceki açıklamalarında Avrupa Birliği’ne tam üyeliği hedeflediklerini belirten Kılıçdaroğlu, ocak ayında Türkiye’de görevli AB büyükelçileri ile bir araya gelerek AB üyelik sürecine verdikleri önemi anlattı.

Euronews Türkçe’den Aylin Elçi’ye konuşan European Policy Centre düşünce kuruluşunda siyasi analist Amanda Paul, Türkiye’de muhalefetin “çok farklı bir gündemi olduğunu” söylüyor.

Muhalefetin AB ve ABD ile ilişkileri yeniden düzenlemeye öncelik verdiğini söyleyen Paul, “Siyasi tutuklularla ilgili iktidar tarafından alınan kararları iptal edecekler, yani daha demokratik bir yaklaşımları olacak.” görüşünü dile getiriyor.

Avrupa Birliği ‘endişeli’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 18 Mart 2016’da imzaladığı AB-Türkiye mutabakatına göre, Avrupa’daki düzensiz göçmenler ve sığınmacılar Türkiye’ye geri gönderiliyor.

Bu anlaşma dolayısıyla Türkiye, AB’ye girmeye çalışan yaklaşık 4 milyon Suriyeliyi kontrol ediyor.

Ancak Kılıçdaroğlu, Suriyeli mültecileri en geç 2 yıl içinde kendi ülkelerine gönderme vaadinde bulunuyor.

Amanda Paul, mültecilerin Suriye’deki insan hakları koşullarından dolayı geri yollanmasının ”pek olası olmadığını” söylerken euronews Türkçe’ye konuşan üst düzey bir AB diplomatı “yasa dışı göçü idare etmek için Türkiye’ye ihtiyacımız var” dedi.

AB, Kılıçdaroğlu’nun mülteci konusundaki çıkışlarını toplumun desteğini almak amacıyla yaptığını düşünse de, ülkelerine dönmek istemeyen mültecilerin batıya doğru akın etme olasılığı AB’yi tedirgin ediyor.

Bu durum Türkiye’de özellikle muhalefet kesiminde “AB’nin Erdoğan’ın iktidarının devamından yana olduğu” algısını besliyor. Bu söylem zaman zaman muhaliflerce de dile getiriliyor.

Seçimle ilgili hiçbir zaman spekülasyonda bulunmadıklarını söyleyen AB diplomatı, Brüksel’in Erdoğan’ın iktidarını desteklediği söylemlerini “saçmalık” olarak niteledi.

Adının gizli kalmasını isteyen diplomat “Avrupa’da herkes Erdoğan’ın gitmesini sabırsızlıkla bekliyor” ifadelerini kullandı. Söz konusu yetkili ayrıca AB-Türkiye ilişkilerinin ve Rusya-Ukrayna tahıl anlaşması gibi gelişmelerin “Erdoğan sayesinde değil”, “ona rağmen başarılı olduğunu” ileri sürdü.

“Türk diplomasisi oldukça kabiliyetli” diyen yetkili, “Putin’in sadece kendisi ve Erdoğan gibi otokratlarla konuşmayı kabul ettiğini”de sözlerine ekledi.

Amanda Paul ise ”Erdoğan kazanırsa, son birkaç yıldır yaşananların devamını göreceğiz ve belki de şu anda olduğundan daha da zor bir ortak olacak, çünkü kendini daha güçlü hissedecek” diyor.

AB’nin, Erdoğan’ın kazanması halinde gerçekleri kabul etmesi gerektiğini de belirten Paul, Brüksel’in çıkarları olan ortaklarla işbirliği yapmak zorunda olduğunu söylüyor:

”İktidara kim gelirse gelsin, AB Türkiye ile çalışmak için daha fazla inisiyatif almalı. Bu seçimler AB-Türkiye ilişkilerinin sıfırlanması için kaçırılmaması gereken bir fırsat”

Paylaşın

Yeniden Refah Partisi’nden Cumhur İttifakı’na Ret; Erbakan Aday Oldu

AK Parti’den gelen Cumhur İttifakı’na katılım teklifini kabul etmediklerini açıklayan Yeniden Refah Partisi (YRP) Genel Başkanı Fatih Erbakan, Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) gelerek adaylık başvurusunda bulundu.

Haber Merkezi / YRP Lideri Erbakan, 14 Mayıs seçimlerinde, partisinin temsil ettiği Milli Görüş’ün “herhangi bir ittifaka dahil olmadan müstakil olarak seçime girme” kararı aldıklarını açıkladı.

“Milli Görüş çizgisinden asla ödün vermeden” yollarına devam ettiklerini belirten Fatih Erbakan, “Bu yürüyüşte partimiz kısa zamanda büyük yol aldı” diye konuştu.

Partisinin 14 Mayıs seçimlerine “çok ciddi, belirleyici bir güç” olarak girdiğini belirten Erbakan, Milli Görüş’ün “orijinal istikametine uygun şekilde” temsil edildiğini kaydetti.

YRP Lideri Erbakan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Yeniden Refah Partisi’nin başkanı olarak kendisinin cumhurbaşkanı adayı olacağını duyurdu.

Fatih Erbakan, ardından Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) gelerek adaylık başvurusunda bulundu.

Ne olmuştu?

AK Parti Genel Başkanvekillerinin geçtiğimiz hafta Yeniden Refah Partisi’ne yönelik ziyaretlerinin ardından ittifaka katılım için 30 maddelik teklif gündeme gelmişti.

Yeniden Refah’ın 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un kaldırılması talebinin AK Parti tarafından kabul edildiği iddia edilmişti.

Sonrasında iktidar kanadından yapılan açıklamalarda bu iddia yalanlanmıştı.

Cumhurbaşkanlığı adaylığı için başvurular başladı

Öte taraftan 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Yüksek Seçim Kurulu’na başvurular başladı.

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Ata İttifakı’nın adayı eski MHP’li Sinan Oğan ve Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce Yüksek Seçim Kuruluna (YSK), cumhurbaşkanı adaylığı başvurusunda bulundu.

Paylaşın