Ekathimerini Gazetesi: Erdoğan Elindeki Son Kartı Oynuyor

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kala, dünya basını da seçimler ve muhtemel sonuçlarını değerlendirmeye devam ediyor. Son olarak Ekathimerini gazetesi seçim sonuçlarını etkileyecek beş parametre olduğunu yazdı.

Akademisyen ve analist Constantinos Filis, Yunanistan’ın Ekathimerini gazetesi için kaleme aldığı yazıda 14 Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri öncesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘son kozunu oynadığını’ yazdı.

Maraş’ta meydana gelen depremlerin ‘Türkiye’deki siyasi tabloyu Erdoğan için endişe verici derecede değiştirdiğini’ kaydeden Constantinos Filis, ‘Erdoğan’ın özellikle ekonomi ve azınlıklar konusundaki pek çok başarısının artık geçmişte kaldığını, bunların yerini bir Üçüncü Dünya otoriterliği, hızla artan bir enflasyon, güç kaybeden bir milli para birimi ve önemli dış politika tercihlerinden atılan geri adıma bıraktığını’ belirtti.

“Öyleyse sonuna kadar savaşmak için Erdoğan’ın elinde hangi güçlü kartlar bulunuyor?” diye soran Filis, Türkiye’de ekonomi ve dış politika konusunda son dönemde yaşananlara atıfta bulunduktan sonra Erdoğan’ın Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı kendisini Türkiye’de ve dünyada ‘istikrarlı ve sorumlu bir seçenek olarak sunduğunu’ ifade etti.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok çeşitli partilerden oluşan bir koalisyonu temsil ettiğini ve kendisinin adaylığı açıklanmadan önce ittifak içinde çatlakların olduğunu hatırlatan Constantinos Filis, “İşte Erdoğan burada hükümetinin dayanıklılığını seçimden sonra dağılabilecek ve muhtemelen Anayasa değişikliği yapabilmek için mecliste yeterli çoğunluğu olmayacak bir koalisyonun karşısına koyuyor” dedi.

Erdoğan’ın ‘Türkiye Yüzyılı’ söylemi üzerinden gelecek ile ilgili projelerine de değinen Filis, “Bu, esasında kendi haklarını arayan, etki alanlarını genişleten ve gerektiği yerde kendi durduğu yeri diğerlerine dayatma gücü ve kararlılığı olması gereken bir ülkeye ilişkin Erdoğan’ın kendi versiyonunu teşkil ediyor. Bu, her ne kadar gerçekliğin oldukça iyimser bir yorumu olsa da ülkedeki hedef kitlesi ile iyi uyuşuyor” değerlendirmesinde bulundu.

Yazısında Erdoğan’ın ABD’ye yaklaşımını ve savunma, otomotiv endüstrisi ve enerji gibi alanlardaki proje ve hedeflerini de ele alan Filis, seçimlerde beş parametrenin önemli bir rol oynayacağını söyledi.

Filis’e göre, seçim sonuçlarına etki edecek bu beş parametre özetle şöyle: AK Parti’nin Hüda-Par ve Yeniden Refah Partisi (YRP) ile ittifakı, muhalefetin aksine Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin ortak liste çıkaramamış olması, Kürt seçmenler, Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanı adaylığı ve genç seçmenler.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

New York Times’tan Dikkat Çeken Kılıçdaroğlu Analizi

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kala, dünya basınında da adaylara ilişkin değerlendirmeler devam ediyor. Son olarak New York Times, dikkat çeken bir analiz yayınladı.

Independent Türkçe’nin aktardığına göre, ABD merkezli New York Times (NYT) gazetesi, yaklaşan 14 Mayıs seçimleri öncesinde cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili bir haber yayımladı.

Haberde Kılıçdaroğlu’yla ilgili, “5 yıllık görev süresinin ardından emekli olmayın planlayan sıradan ve sakin biri gibi davranıyor” dendi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarının en zayıf günlerini geçirdiği söylenen haberde, 14 Mayıs seçimlerinin Türkiye’yi geniş kapsamlı bir şekilde yeniden şekillendirebileceğine dikkat çekildi.

Haberde Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan’ın “gösterişli sözleri ve kabadayı kimliğinden” sıkılan seçmenleri hedeflediği ve Erdoğan’ın tam tersi olacak şekilde sakin bir kampanya yürüttüğü vurgulandı.

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan gazeteci Aslı Aydıntaşbaş, “Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın tam zıttı. Erdoğan’ın erkeksi siyasi saldırganlığına karşı, o tatlı dilli bir beyefendi. Kılıçdaroğlu sadece bir demokrat değil, birleştirici olmayı vaadeden bir lider” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu’nun bir dönem görev yaptıktan sonra “torunlarıyla vakit geçirmek için” emekli olma vaadinde bulunduğu hatırlatılan haberde, muhalefetin 2019’daki seçimlerde İstanbul ve Ankara’da elde ettiği zaferlere dikkat çekildi.

Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ı nadiren ismini kullanarak eleştirdiği belirtilen NYT haberinde, “Ancak Türkiye’nin güneyindeki 6 Şubat depremlerinin ardından Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı bu tip felaketler karşısında ülkeyi savunmasız bırakacak politikalar izlemekle suçladı” ifadeleri kullanıldı ve CHP liderinin “Erdoğan ne zaman bu ülkeyi batırsa, birlik istiyor” sözlerine yer verildi.

Haberde ayrıca Kılıçdaroğlu’nun parlamenter sisteme dönüş, yolsuzlukla mücadele ve yargı bağımsızlığı gibi vaatlerine dikkat çekildi.

NYT’nin haberinde Hem Kılıçdaroğlu hem de Erdoğan’ın yoksul bir ailede büyüdükleri vurgulanırken, CHP liderinin Ankara’daki üniversite yıllarında para biriktirmek için her yere yürüyerek gittiği ve hâlâ konuşmalarını kullanılmış kağıtların arkasına yazdığı ayrıntısı paylaşıldı.

Haberde, “Kılıçdaroğlu’nun dikkat çeken maddi tevazusu, onu, gösteriş saçan ve Beyaz Saray, Kremlin ve Buckingham Sarayı’ndan daha büyük bir cumhurbaşkanlığı sarayı inşa etmek için yüzlerce milyon dolar harcayan Erdoğan’dan ayırıyor” ifadeleri yer aldı.

NYT ayrıca CHP liderinin seçim kampanyasını mutfağından çektiği videolarla yürüttüğüne dikkat çekti.

Haberde, Kılıçdaroğlu’nun CHP liderliğine yükselme serüveni, 23 gün süren adalet yürüyüşü ve dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde izlediği politikaya da yer verildi.

NYT’nin konuyla ilgili görüşlerine başvurduğu siyaset bilimci Soli Özel’in, “Çoğu zaman aşırı dikkatli olan bir bürokratın ellerindeyiz. Bu cennetin kapılarını açacak bir seçim değil. Bu cehennemin kapılarını kapatacak bir seçim” şeklindeki sözleri de haberde yer aldı.

Paylaşın

Genç Seçmenlerin Yüzde 45’i Kendini Solda Tanımlıyor

“Sağ-sol ekseninde Türkiye’de kendini nerede görüyorsunuz” sorusu yöneltilen, ilk defa oy kullanacak gençlerin yüzde 45’i kendini solda tanımlıyor. Türkiye’de de bu oran yaklaşık olarak yüzde 35 bandında.

İlk kez oy kullanacak seçmenin sayısı 6,5 milyon. Gençlerin oransal olarak en fazla olduğu iller sırasıyla Şırnak, Hakkari, Siirt ve Ağrı. Muğla, Ordu, Balıkesir, İzmir ve Bursa ise gençlerin oransal olarak en az olduğu kentler.

14 Mayıs yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde yaklaşık 6,5 milyon genç ilk kez oy kullanacak.

Seçimlerin kaderini etkileyebilecek sayıdan dolayı gençlerin tavırı, beklentileri, parti ve düşünce kuruluşlarının ilgisini çekiyor.

Bunun için toplantılar yapılıyor, araştırmalar gerçekleştiriliyor ve raporlar hazırlanıyor.

Türkiye Sosyal Ekonomik ve Siyasal Araştırmalar Vakfı (TÜSES) 18 Mart’ta gençlerin odağında olduğu bir toplantı gerçekleştirdi.

Atölye çalışması tarzında gerçekleştirilen buluşmada yapılacak seçimde ilk kez oy kullanacak gençlerin siyasi partilerden sosyal, ekonomik ve siyasal beklentileri saptanması amaçlandı.

Siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinden gençlerle araştırmacılar ve bilim insanlarının davetli olduğu toplantıda kamuoyu araştırma şirketi KONDA’nın ilk kez oy kullanacak genç seçmenlere yönelik araştırma sonuçları da ele alındı.

Toplantıda paylaşılan bilgi ve değerlendirmelere dair rapor geçen günlerde paylaşıldı.

İlk kez oy kullanacak genç seçmenler en çok Güneydoğu illerinde

Rapora göre ilk kez oy kullanacak seçmenin sayısı 6,5 milyon.

Gençlerin oransal olarak en fazla olduğu iller sırasıyla Şırnak, Hakkari, Siirt ve Ağrı. Muğla, Ordu, Balıkesir, İzmir ve Bursa ise gençlerin oransal olarak en az olduğu kentler.

İstanbul’da 1 milyon 166 bin, İzmir’de 285 bin ve Ankara’da 176 bin genç seçmen ilk kez oy kullanacak.

Rapordaki verilere göre ilk kez oy kullanacak seçmen kitlesi, en fazla Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ikamet ediyor.

Yüzde 18’i kendini sıklıkla yalnız hissediyor

Raporda gençlere dair farklı başlıklardaki araştırma sonuçlarına dair bilgilere de yer verildi.

Buna göre gençlere “Kendinizi ne sıklıkta yalnız hissediyorsunuz?” diye sorulduğunda, ilk kez oy kullanacak seçmenin yüzde 18’i “sıklıkla” cevabını veriyor. Türkiye’nin yarıya yakını ise bu soruyu “bazen”, ‘”ara sıra” ve “her zaman” cevaplıyor.

“Sıklıkla” ve “her zaman” diyenlerin oranı yüzde11 iken, bu oran ilk kez oy kullanacak seçmenlerde yüzde 18’e ulaşıyor. Yani ilk kez oy kullanacak her 5 seçmenden 1’i kendini “her zaman” ya da “sıklıkla” yalnız hissediyor.

Yarısından fazlası hayatından memnun değil

İlk kez oy kullanacak seçmenin hayat memnuniyeti Türkiye geneline göre daha düşük. Hayatından hiç memnun olmadığını belirten gençlerin oranı yüzde 28’e kadar çıkıyor.

Genç seçmen grubunun yarısından fazlası hayatından memnun değil. Devlet nizamı, hukuk düzeni, ekonomisi ve yaşam standardı açısından değerlendirildiğinde Türkiye’nin yüzde 49’u Avrupa ülkeleri gibi, yüzde 10’u ise ABD gibi olmasını istiyor.

Yüzde 57’si kendisini modern hayat tarzına yakın buluyor

Raporda hayat tarzı kümeleri 3 ana grupta modern, genel muhafazakâr ve dindar muhafazakâr olarak ele alınıyor.

Türkiye genelinde kendini modern hayat tarzına yakın bulanlar yüzde 33 oranındayken, ilk kez oy kullanacak seçmenlerde bu oran yüzde 57.

Kendisini inançsız olarak tanımlayanlar Türkiye ortalamasının üstünde

Genç seçmenin, Türkiye geneline göre daha az dindar olduğu görülüyor.

Örneğin Türkiye genelinde ateistlerin (yüzde 2) ve inançsızların (yüzde 3) toplam oranı yüzde 5 iken, ilk kez oy kullanacak seçmenlerde bu oran yüzde 11’e çıkıyor.

Yani her 10 gençten 1’i, kendini ateist ve inançsız olarak ifade ediyor.

Gençlerin yüzde 45’i kendini solda tanımladı

Genç seçmenlere “Sağ-sol ekseninde Türkiye’de kendini nerede görüyorsunuz” sorusu yöneltildiğinde, bu seçmen kümesinin Türkiye geneline göre daha yüksek oranda solda yer alıyor.

Bu seçmen kümesinde yüzde 45’lik bir kesim soldayken, Türkiye’de de bu oran yaklaşık olarak yüzde 35 bandında seyrediyor.

“İktidarın yaptıklarından mağdur olan gençlerin önemli kesimi kendisini solda tanımlıyor”

Gençler arasındaki kendisini solda tanımlayanların Türkiye ortalamasının üzerinde olmasını Independent Türkçe’den Ali Kemal Erdem’e değerlendiren TÜSES Başkanı Celal Korkut Yıldırım’a göre ilk defa oy kullanacak gençler arasında kendisini solda tanımlayanların oranının Türkiye ortalamasının üstünde olmasının birkaç nedeni var.

Gençler şu anki iktidarı milliyetçi, siyasal İslamcı olarak görüyor. İktidarın yaptıklarından, politikalarından mağdur olanlar var. Bu sebeple gençlerin bir kesimi kendisini solda tanımlamayı tercih ediyor.

Gençlerin her zaman değişime ve yeniliğe daha açık olduğunu belirten Yıldırım, “Teknolojiyi iyi kullandıklarından dünyayı da iyi takip ediyorlar. Daha adil ve sosyal haklara sahip ülkelerdeki yönetimlere baktıkları zaman bunların genellikle sol iktidarların olduğu ülkeler olduğunu görüyorlar” dedi.

Yıldırım şunları kaydetti: Gençler kendilerini iktidarın mevcut politikalardan dolayı ifade edemediğini düşünüyor ve sosyal yaşamda kısıtlanmış görüyor. Ümraniye’deki genç de kendini CHP’li belediyenin yönettiği Kadıköy’de daha iyi ifade edebiliyor. Bu da kendisini sola daha yakın hissetmesinde etkenlerden biri olabilir.”

“Kılıçdaroğlu’nun söylemi demek ki gençler arasında karşılık buluyor”

Siyasal iletişimci Doç. Dr. Burcu Zeybek de yeni oy kullanacak gençlerin gözünü açtığından beri Erdoğan’ı gördüğünü, başka bir yönetim görmediklerinden iyi veya kötü yönde kıyaslama yapabilme şanslarının da daha kısıtlı olduğuna dikkati çekti.

Gençlerin son yıllarda pandemi, online eğitim süreçleri, üniversite eğitiminin online ve hibrit eğitimleriyle niteliksizleşmesi gibi nedenlerle sosyal hayattan daha fazla uzak kaldıklarına işaret eden Zeybek, “Üniversiteden ve buradaki sosyal hayattan uzak kalan, istediği gibi kendini ifade edemeyen ve özgürlüğünün kısıtlandığını düşünenler bundan iktidarı sorumlu tutuyor. Diğer taraftan Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Ben eleştirilebilen bir cumhurbaşkanı olacağım’ diyor. Demek ki bu söylemi gençler arasında karşılık buluyor” değerlendirmesinde bulundu.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

J. P. Morgan’dan Dolar Tahmini: Seçimden Sonra Dolar 30 Liraya Yaklaşabilir

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kala, dünya basını da seçimler ve muhtemel sonuçlarını değerlendirmeye devam ediyor. J. P. Morgan Türk Lirası’nın 14 Mayıs’taki seçimlerden sonra hızla değer kaybedebileceği ve 1 doların 30 TL’ye yaklaşabileceği tahmininde bulundu.

Londra merkezli haber ajansı Reuters’ın konuya ilişkin haberinde seçimlerin yabancı yatırımcı için de dönüm noktası niteliği taşıdığı yorumu yapıldı.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli yatırım bankası J. P. Morgan’ın öngörülerini aktaran haberde, Türkiye’de çekişmeli geçeceği tahmin edilen cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin, sonuçların yaratacağı etki bakımından ülkede son 100 yılın en önemli seçimlerinden biri olarak görüldüğü kaydedildi.

Seçimlerin, hem enflasyondan kaynaklı hayat pahalılığı krizinden etkilenen Türkler hem de son yıllarda piyasalardaki çalkantı nedeniyle çoğu ülkeden ayrılan yabancı yatırımcılar için dönüm noktası niteliği taşıdığı yorumu yapıldı.

Habere göre, J. P. Morgan uzmanları sonuçlardan bağımsız olarak makro düzenlemelerin beklendiğini söyledi; ancak enflasyonu düşürmek için faiz oranlarının arttırılması gibi daha geleneksel politikalara ne kadar bağlı kalınacağı konusunda iki farklı senaryo ortaya koydu.

Uzmanlar, ekonomide geleneksel politikalara güçlü şekilde bağlı kalınması durumunda nihai olarak ülkede doların 24-25 liradan işlem görebileceği ve yıl sonunda 26’ya çıkabileceğini öngörüyor. Şu anda dolar 19 TL civarında işlem görüyor.

Ekonomide borçlanma maliyetlerini arttıran gösterge olan devlet tahvili getirilerinin de yüzde 25’e çıkabileceği tahmin ediliyor.

J. P. Morgan uzmanlarına göre, seçimler öncesindeki büyük teşvik paketlerinin baskısıyla lira başlangıçta değer kaybedecek. Bu öngörüye göre mali baskı hafifledikçe yerel halk döviz portföyünü arttırırken, yabancıların piyasaya girmek için Türk lirasının değer kazanmasını bekleyeceği tahmin ediliyor.

Haberde ele alınan bir diğer olasılık, seçimden sonra ekonomide daha geleneksel, yani ekonomi çevrelerinde genel kabul gören politikalara geçişin daha zayıf olduğu bir durum.

Uzmanlar böyle bir durumda doların yıl sonuna kadar 30TL’den işlem görmeye başlamasının olası olduğu görüşünde.

J. P. Morgan uzmanları, bu durumda taktiksel bir değerlendirme yapılması gerekeceğini ve piyasadaki dalgalanmanın artmasını beklediklerini söyledi.

En iyimser durumda bile enflasyonu azaltmaya giden yolun uzun olması bekleniyor. J. P. Morgan, Merkez Bankası’nın da döviz rezervlerini yeniden inşa etmeyi hedefleyeceğini belirtiyor.

Uzmanlara göre geleneksel makro ekonomik politikalara “ılımlı” bir dönüş, tek başına sermaye girişini teşvik etmeye yetmeyebilir ve bu durumda lira daha uzun süre değer kaybedebilir.

Geleneksel makro ekonomik politikalar uzmanlar tarafından, yavaş kredi büyümesi hızı, mali baskı seviyesinin azalması ve döviz rezervlerinin yeniden inşa edilmesi için yol haritası oluşturulması gibi adımlarla tanımlanıyor.

Uzmanlar fiyatlara ve Türkiye’nin en çok ticaret yaptığı ülkelerin para birimleri karşısında değerine dayanan TL’nin reel efektif döviz kurunun (REER), şu anda “adil değerinin” yaklaşık yüzde 32 altında olduğu tahminini yapıyor.

J. P. Morgan’a göre geleneksel makro ekonomik politikalara dönüş senaryosu, lirayı reel değer kazanma eğilimine sokarak rayiç değerine geri çekebilir.

Uzmanlar, “Ancak başlangıçtaki reel değer artışını esas olarak fiyatlar yönlendirecek ve spot dövizin değer kazanmasıysa çok mümkün olmayacak” diyor.

Reuters geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı AK Parti seçim beyannamesine ilişkin hazırladığı haberde, beyannamede geleneksel politikalara dönüşe doğrudan bir atıf olmadığını; beyannamede düşük faiz politikasının, reel sektöre yatırım yapan girişimciler ve istihdam yaratılması için itici güç olduğunun belirtildiğini aktarmıştı.

İngiliz haber ajansı 22 Mart tarihli haberinde, Türkiye’de seçimden sonra kimin iktidara geleceğinden ve uygulanacak politikalardan bağımsız olarak, ekonomideki sorunların çözümünün kolay olmadığı yönünde bir uzman görüşüne yer vermişti.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Türkiye, 14 Mayıs Seçimlerine Yüzde Kaç Enflasyonla Girecek?

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kaldı. Peki, Türkiye 14 Mayıs seçimlerine yüzde kaç enflasyon ile girecek? Bakan Nebati döneminde enflasyon nasıl değişti?

Enflasyonda tek hane sözü veren Nureddin Nebati 2 Aralık 2021’de Hazine ve Maliye Bakanı olarak atandı. 3 Aralık 2021’de ise kasım ayı enflasyon verileri açıklandı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yıllık yüzde 21,3 oldu.

Bu veri Bakan Nebati dönemi öncesini yansıtıyor. Nebati göreve başlamadan hemen önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’de yeni bir ekonomi modeline geçildiğini açıklamıştı.

Aralık 2021’de yıllık enflasyon yüzde 36,1’e yükseldi. Ancak Bakan Nebati enflasyonunun düşeceğini açıkladı. Nebati 14 Ocak 2022’de Bloomberg’e yaptığı açıklamada Haziran 2023’te gerçekleşecek seçimlere Türkiye’nin “tek haneli enflasyon ile gireceğini” söyledi.

Bu söylemini şubat ayında tekrarladı. 3 Mart 2022’de sosyal medya hesabından Nureddin Nebati “2023 Haziran seçimlerine de tek haneli bir enflasyon rakamı ile gireceğiz.” paylaşımı yaptı.

Nebati döneminde enflasyon rekor kırdı

Bakan Nebati döneminde AK Parti iktidarının en yüksek enflasyonu görüldü. Nebati’nin göreve gelmesiyle hızla yükselen enflasyon Şubat 2022’de yüzde 50’yi aştı. Temmuz 2022’de yüzde 80’e ulaşan yıllık enflasyon Ekim 2022’de yüzde 85’i geçti.

Bu tarihten sonra baz etkisiyle inişe geçen enflasyon Mart 2023’te yüzde 50,5 oldu. Seçimler 14 Mayıs’ta gerçekleşecek. Nisan ayı enflasyonu mayıs başında açıklanacak.

Ancak enflasyon aylık bazda hiç artmamış bile olsa yıllık bazda mayısta yüzde 40’ın üzerinde olacak. Nisan ve mayıs aylarında fiyatlar hiç artmasa ve aylık bazda yüzde 0 olsa bile Mayıs 2023’te yıllık enflasyon yüzde 36’dan yüksek olacak.

Öte yandan, TÜİK’in verilerini muhalefet partileri inandırıcı bulmuyor. Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG) göre de enflasyon TÜİK’in açıkladığından çok daha yüksek.

Mart 2023’te TÜİK’e göre enflasyon yüzde 50,5 iken ENAG bunun yüzde 113 olduğunu bildirdi. ENAG’a göre yıllık TÜFE Eylül 2022’de yüzde 186’ya kadar çıkmıştı.

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF), Ekim 2022’de yayımladığı Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’na göre 2023 sonunda yıllık enflasyon yüzde 51 olacak.

Yıllık enflasyon düşse bile fiyatlar düşmüyor aksine artmaya devam ediyor. Fiyatların düşmesi için aylık enflasyon dediğimiz “bir önceki aya göre değişim oranı”nın sıfırın altında; yani eksi olması gerekir.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri: Partilerin Ve İttifakların Oy Oranı Ne Kadar?

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kaldı. Cumhurbaşkanlığı kadar partilerin çıkaracağı milletvekili sayısının da önemli olduğu seçim sonuçlarına ilişkin anketler gelmeye devam ediyor.

Euronews Türkçe, MetroPoll, MAK, Yöneylem, ORC, ArtıBir, GENAR, AR-G, Aksoy, PİAR, ALF, SAROS ve Türkiye Raporu’nun son seçim anketlerini derledi.

MetroPoll’ün abonelerine gönderdiği mart ayı anketine göre Cumhur İttifakı yüzde 42.1, Millet İttifakı ise yüzde 37.6 oy aldı. Anket çalışması 11-14 mart tarihleri arasında gerçekleştirdi.

Partiler bazında anketlerin büyük çoğunluğunda AK Parti ilk sırada, CHP ise ikinci sırada görünüyor. Cumhur ve Millet ittifaklarına bakıldığında ise anketlerin genelinde durum iktidarın geriye düştüğünü gösteriyor. HDP, MHP ve İYİ Parti’nin oy oranları ise anket firmasına göre değişiyor. DEVA ve Gelecek gibi yeni kurulan partilerin seçimde göstereceği performans da merak konusu.

Yöneylem’in 18-20 Mart’ta yaptığı ve kararsızların dağıtılmadığı son anket sonucuna göre AK Parti yüzde 30,2 oy alıyor. CHP’nin oy oranı 24,2; HDP’nin yüzde 8,4 ve İYİ Parti’nin yüzde 8. MHP ise 5,9’da kalıyor.  Ankete göre Muharrem İnce liderliğindeki Memleket Partisi yüzde 3,1 o alıyor. Türkiye İşçi Partisi’nin oyu ise yüzde 2,8. Yeniden Refah Partisi de yüzde 1,4. Millet İttifakı’ndaki diğer partilerden yüzde 0,5’i geçen yok.

MAK’ın 8-15 Mart tarihlerindeki araştırmasına göre ise kararsızlar dağıtıldıktan sonra AK Parti’nin oyu yüzde 34,2; ana muhalefet partisi CHP ise yüzde 26’da kalıyor. İYİ Parti ise yüzde 13,6’ya kadar çıkmış durumda. HDP yüzde 9,3; MHP ise yüzde 6,3 oy alıyor. MAK’ın son seçim anketine göre DEVA Partisi yüzde 2,1; Memleket Partisi ise yüzde 1 oy alıyor. Gelecek Partisi ile Zafer Partisi’nin oy oranları yüzde 1. Yeniden Refah Partisi ise yüzde 1,4 alıyor. MAK’ın anketinde HÜDA-PAR ise yüzde 0,8 oy aldı.

Öte yandan GENAR’ın Mart ayındaki anketinde AK Parti yüzde 40,7’ye kadar çıktı.

Türkiye Raporu’nun 15 Mart’ta aboneleriyle paylaştığı anket sonuçlarına göre kararsızlar dağıtıldıktan sonra AK Parti’nin oyu yüzde 35,4 CHP’nin oyu yüzde 27,4 İYİ Parti’nin 10,3 HDP’nin 10,1 Memleket Partisi’nin oyu ise yüde 5,6 oldu.

AR-G Araştırma’nın 14 Mart’ta açıkladığı sonuçlara göre AK Parti’nin oyu yüzde 31,4. CHP ise yüzde 27,6. Üçüncü sırada yüzde 12,9 ile İYİ Parti var. HDP yüzde 12,1; MHP ise yüzde 6,6 oy alıyor. Bunlardan başka yüzde ikiyi aşan parti görünmüyor. Diğer partilerin oyları şöyle: DEVA yüzde 1,6; Saadet yüzde 1,3; Memleket Partisi yüzde 1,3; Zafer Partisi yüzde 1,1 ve Gelecek yüzde 0,9.

Aksoy’un 8 Mart’ta yaptığı ankette en fazla oyu alan parti yüzde 31 ile AK Parti oldu. CHP’nin oyu ise yüzde 28,4 çıktı. İYİ Parti yüzde 12 oy alırken HDP’nin oy oranı ise yüzde 10,3 oldu. Aksoy’un son anketine göre MHP’nin oyu yüzde 7,2. DEVA ile Saadet Partisi’nin oyları yüzde 1,4 olarak ölçülürken Gelecek Partisi yüzde 0,9’da kaldı.

PİAR’ın 10 Mart’ta açıkladığı son ankette ise CHP en çok oyu alan parti oldu. CHP yüzde 32,3 oy alırken AK Parti yüzde 30,8’de kaldı. Diğer partilerin oy oranları ise şöyle: HDP yüzde 11,6; İYİ Parti yüzde 8,3; MHP yüzde 7,1; Gelecek Partisi yüzde 3,7; DEVA yüzde 2,1 ve BTP yüzde 1,8.

ALF’nin 6-7 Mart tarihlerinde bin 770 kişinin katılımı ve bilgisayar destekli telefon görüşmesi (CATI) yoluyla gerçekleştirdiği ankette de CHP ilk sırada yer alıyor.

Buna göre CHP az farkla AK Parti’nin önüne geçti. Kararsızlar dağıtılınca CHP yüzde 31,8 oy alırken AK Parti yüzde 31’de kaldı. HDP yüzde 11,3 oy alırken İYİ Parti yüzde 8,9 ve MHP yüzde 6,5 oy alıyor.

Ankete göre Ali Babacan liderliğindeki DEVA’nın oy oranı yüzde 1,5. Ahmet Davutoğlu’nun genel başkanı olduğu Gelecek Partisi ise yüzde 1,3 oy alıyor. ALF’nin bu son seçim anketine göre Yeniden Refah Partisi yüzde 1,9; Zafer Partisi yüzde 1,6 ve Memleket Partisi yüzde 2,2 oy alıyor.

Aksoy Araştırma’nın 23-26 Şubat tarihlerinde yaptığı ankette ise AK Parti yüzde 32,1; CHP ise yüzde 27,3 oy aldı. Ankete göre İYİ Parti yüzde 13,6; HDP yüzde 12 ve MHP yüzde 6,8 oy aldı.

Öte yandan diğer anketlerin büyük çoğunluğunda AK Parti ilk sırada yer alıyor.

Yöneylem Sosyal Araştırmalar tarafından 18-20 Mart tarihleri arasında yapılan ankette AK Parti’nin oyu yüzde 30’ün üzerinde görünüyor.

Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı arasında kaç puan fark var?

2023’te yapılan son seçim anketlerinin çoğunda CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, DEVA, Gelecek ve Demokrat Parti’den oluşan Millet İttifakı AK Parti ile MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın önünde görünüyor.

Aksoy’un 8 Mart tarihli anketinde Millet İttifakı yüzde 44,1 oy alırken Cumhur İttifakı yüzde 38,2’de kaldı.

ALF’nin 6-7 Mart tarihindeki anketinde Millet İttifakı yüzde 43,5 oy alırken Cumhur İttifakı yüzde 37,5’te kaldı. Aksoy’un 23-26 Şubat tarihli anketinde ise Millet İttifakı (yüzde 43,3), Cumhur İttifakı’na (yüzde 38,9) 4,4 puan fark attı.

Öte yandan Cumhur İttifakı’nın genişlemeye yönelik görüşmelerini sürdürüyor. Bunlardan birisi de Yeniden Refah Partisi.

HDP Millet İttifakı’na destek verirse durum nasıl?

Son seçim anketlerine göre seçim sonrası ortaya çıkacak meclis aritmetiğinde HDP’nin Millet İttifakına destek vermesi durumunda Cumhur İttifakı oldukça geride kalıyor.

Ancak oy oranları ile partilerin çıkaracakları milletvekili sayısı aynı değil. Şehirlerdeki ittifaklara göre partilerin çıkaracakları milletvekili sayısı değişecek.

HDP’nin destek vermesi verdiği seçeneklerin hepsinde Millet İttifakı önde görünüyor. Aksoy’un 8 Mart tarihli anketinde Millet İttifakı ile HDP’nin toplam oy oranı yüzde 54,4’e çıkıyor. Cumhur İttifakı ise yüzde 38,2.

24 Haziran 2018 seçimlerinde partilerin oy oranı kaçtı?

24 Haziran 2018 milletvekili genel seçimlerinde partilerin aldıkları oy oranı şöyle idi: AK Parti yüzde 42,3; CHP yüzde 22,8; HDP yüzde 11,5; MHP yüzde 11,2; İYİ Parti yüzde 10,1 ve Saadet yüzde 1,4.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Almanya’da “AK Parti’nin Seçim Kampanyaları” Alarmı

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kaldı. Çekişmeli geçmesi beklenen seçimlerde Almanya’da kullanılacak oylar, özellikle AK Parti ve Erdoğan açısından önemli rol oynayabilecek.

2018 yapılan seçimlerde Almanya’da yaşayan ve sandık başına giden seçmenin yüzde 64,8’i Cumhurbaşkanlığı için Erdoğan’a, meclis seçimleri içinse yaklaşık yüzde 56’sı AK Parti’ye oy vermişti.

AK Parti’nin Almanya’daki seçim kampanyaları Alman politikacıları harekete geçirdi. Adalet Bakanı Marco Buschmann’ın İçişleri Bakanı Nancy Faeser ve Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’a bir yazı göndererek nefret söylemi içeren kampanyalara karşı önlem alınmasının önemine dikkat çektiği bildirildi.

Rheinische Post gazetesi, Hür Demokrat Partili (FDP) Buschmann’ın mektupta “Seçimler göz önünde bulundurulduğunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan taraftarlarının önümüzdeki haftalarda Almanya’da da daha güçlü bir şekilde seçim kampanyası yürütmesi beklenmektedir. Kampanya etkinlikleri çerçevesinde, insan onurunu zedeleyen nefret söylemi içerikli mesajlar yayılmasını hesaba katmak zorundayız” dediğini aktardı.

AK Parti milletvekili “Yok edeceğiz” demişti

AK Parti milletvekili Mustafa Açıkgöz’ün 13 Ocak’ta Neuss kentinde yaptığı konuşmada sarf ettiği, PKK ve Gülen yapılanması mensupları için “Saklandıkları deliklerden çıkarıp yok edeceğiz” ifadesi Almanya’da nefret söylemi olarak değerlendirilerek yoğun tepkiye yol açmış, Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığı’na çağrılmıştı.

Adalet Bakanı Buschmann mektubunda, “Yaşanan vakalar, bazı Türk yetkililerin seçim kampanya etkinliklerinde siyasi rakiplere karşı bilinçli olarak insan onurunu zedeleyici dil kullanacaklarını gösteriyor. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez ve düşünce özgürlüğü sınırlarının açık bir şekilde ihlalidir” ifadelerine yer verdi.

Buschmann, içişleri ve dışişleri bakanlarına yazdığı mektupta toplanma hukuku çerçevesinde yabancı yetkililerin etkinliklerine izin zorunluluğunun dikkatli bir şekilde uygulanması ve kuralların Türkiye’ye -gerekirse bir kez daha- açık bir şekilde hatırlatılması gerektiğini vurguladı, eyaletlerde toplanma hukuku konusunda ilgili makamlarda da konuyla ilgili duyarlılık yaratılmasını istedi.

Almanya’da 2017 yılında yürürlüğe giren düzenlemeyle, AB dışındaki ülkelerden yetkililerin Almanya’da yaşayan vatandaşlarına yönelik resmi seçim kampanyası etkinliklerinde bulunması, Alman hükümetinin iznine tabi hale getirildi. Seçimler öncesindeki üç aylık süreçte ise seçim kampanyası etkinliğinde bulunulmasına izin verilmiyor.

Yeşiller partisinin iç politika sözcüsü Lamya Kaddor, gazeteye yaptığı açıklamada, bu kurala rağmen “gri alanlar” bulunduğunu, Türkiye bağlantılı Alman dernek ve kuruluşları ya da resmi sıfatı bulunmayan Türk kişiler yoluyla seçim etkinliği yürütülebildiğini kaydetti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Financial Times: Seçmen, Erdoğan’dan Yoruldu

Dünya basını, 14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kala, seçimler ve muhtemel sonuçlarını ilişkin değerlendirmeler yapmaya devam ediyor.

Birleşik Krallık merkezli Financial Times gazetesinden Adam Samson, Konya’ya giderek seçim öncesi seçmen eğilimleri konusundaki gözlemlerini kaleme aldı. Samson, hükümetin ekonomiyi batırdığı yönündeki seçmen yorumunu başlığa taşıdığı makalesinde seçmenlerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan yorulduğunu yazdı.

Erdoğan’ın kalesi olarak bilinen şehirde kendisine olan inancın azaldığını, fakat bunun doğrudan doğruya muhalefete desteğe dönüşmediğini vurgulayan Samson, her geçen gün daha fazla seçmenin değişim istediğini fısıldadığını belirtti.

Makalesinde Konya’da bir kafede çalışan bir aşçının anlatımlarına yer veren Samson, ekonomik krizin yanı sıra temel hak ve özgürlüklerde yaşanan gerilemenin ve gücü cumhurbaşkanının elinde toplayan hükümet sisteminin de seçmenleri Cumhurbaşkan Erdoğan’dan uzaklaştırdığı yorumunda bulundu.

Deveci’nin anlatımları üzerinden seçmenlerin yine de Millet İttifakı’na oy vermek için çok az sebebi olduğu değerlendirmesini paylaşan gazeteci, seçmenlerin muhalefete de güven duymadığını aktardı. Erdoğan ve AK Parti’nin iktidarda olduğu son 20 yıl içindeki en zorlu seçim sürecini yaşadığını da kaydeden Samson, anketlerin Erdoğan ile Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu başa baş gösterdiğini hatırlattı.

Konya’daki her dört seçmenden üçünün 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a oy verdiğini kaydeden gazeteci, bu sefer durumun farklı olduğu, çünkü ülkenin devasa bir ekonomik kriz ile karşı karşıya olduğu ve Sabancı Üniversitesi’nden Profesör Berk Esen’in ifadesiyle söz konusu şartların AK Parti tabanının erimesini beraberinde getirdiği değerlendirmesini paylaştı.

Haberinde bir eczacının görüşlerine de yer veren Samson, bu kişinin ekonominin her gün kötüye gittiği ve artık değişime ihtiyaç olduğu yönündeki yorumunu paylaştı.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

AK Parti Seçim Beyannamesi: Vaatler Tekrarlandı

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kaldı. Dünya basını da seçimlere ilişkin değerlendirmelere devam ediyor. Bloomberg, AK Parti’nin seçim beyannamesini yorumladı.

ABD merkezli Bloomberg, hali hazırda önceki yıllarda taahhüt edilmiş ekonomik vaatlerin büyük ölçüde tekrarlandığı, belirtilen planın da gelecek ayki seçimden sonra AK Parti’nin kazanması halinde Türkiye’nin nasıl şekilleneceği konusunda netlik sağlamadığını belirtti.

AK Parti’nin seçim beyannamesi Bloomberg’e göre “iddialı planlar” ortaya koyuyor, ayrıca 14 Mayıs seçimlerinden sonra “güçlü bir ekonomi ekibi” kurma taahhüdünü de içeriyor. AK Parti ayrıca enflasyonu resmi verilere göre mevcut yüzde 50,5 seviyesinden tek hanelere indirmeyi ve işsizliği yüzde 7’ye düşürmeyi da içeren hedefleri taahhüt etti.

Bloomberg, “Vizyon, politika ayrıntıları konusunda yetersiz ve 900 milyar dolarlık ekonomi Erdoğan’ın yirmi yıllık iktidarının en zorlu yıllarından birine doğru ilerlerken piyasanın sinirlerini yatıştırması pek olası değil. Yıkıcı depremden iki ay sonra Türkiye, Türk lirası üzerindeki baskı yoğunlaşırken bütçe ve cari işlemler hesabında rekor açıklarla bir enflasyon krizinden çıkıyor” değerlendirmesini paylaştı.

Erdoğan’ın 2021’de ana akım ekonomi politikasını terk ederek “Yeni Ekonomi Modeli” adı verilen muallak bir programa sarıldığını ifade eden Bloomberg, AK Parti’nin seçimin ardından politika değişikliği sinyalleri verdiğini belirtti. Erdoğan, geçtiğimiz hafta seçimin ardından ekonomi politikasını eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in başında olduğu bir gruba devretmeyi planladıklarını açıklamıştı.

AK Parti’nin seçim beyannamesinin ekonomik karar alma mekanizmaları ve Merkez Bankası üzerinde büyük bir etkiye sahip olan Erdoğan’ın düşüncelerine ilişkin çok az fikir verdiğini söylenen analizde, seçimlerin “Asya dışında dünyanın en büyük beşinci gelişmekte olan ekonomisine gözlerini diken yatırımcılar için bir dönüm noktası olabileceği” yorumu yapıldı.

Bloomberg, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili bazı sorunları kabul ediyormuş gibi göründüğünü söyledi.

Paylaşın

Uzmanlardan Anket Uyarısı: Seçmen Manipüle Ediliyor

Kamuoyuna seçimlerle ilgili araştırma sonucu sunan şirketlerin araştırma sektöründen olmadığını söyleyen siyaset bilimci Emre Erdoğan, kökü 70’lere dayanan Türkiye’nin en büyük araştırma şirketlerinin hiçbirinin seçim anketi sonucu açıklamadığını belirtiyor.

Emre Erdoğan, “Sadece seçim dönemleri ortaya çıkan, kamuoyuna istenmeyen bilgi sunan, bunun karşılığında da ya partilerden ya da adaylardan iş alan ve ünlü olan birtakım kişiler var. Türkiye’de bence esas sorun araştırma şirketleriyle bu merdiven altı kuruşları ayırt etmeyi bilmek. Medya bilmiyor” diye konuşuyor.

Anket şirketinin finansman kaynağını açıklamamasının büyük bir sorun olduğunu vurgulayan siyaset bilimci Mert Moral da “Herkes sayının büyüsüne kapılıp ‘Bak işte CHP’nin oy oranı şu kadar artmış’ büyüsüne kapılıp anket yayınlama gayretine giriyor. Köşe yazarları yapıyor, bunu televizyonlar da yapıyorlar. Yetmiyor, YouTube’da yapılıyor, Twitter’da yapılıyor. Bunu kim yaptı diye soruyorsunuz, bilmem ne firması. E kim sponsor oldu buna? Bilmiyoruz” ifadelerini kullanıyor.

Bilimsel kriterleri karşılamayan anketlerin medya tarafından süzgeçten geçirilip yayınlanmaması gerektiğini vurgulayan Moral’a göre Türkiye’de bu konuda bir bilinçlenme olmadığı için kötü mal piyasadan silinmiyor, önceki seçimlerde ‘çuvallayan’ şirketler yeni seçim döneminde anket açıklamaya devam ediyor.

Seçimlere iki aydan kısa bir süre kala kamuoyu oluşturmada kritik bir rolü olan seçim anketleri de gündemi meşgul ediyor.

Kritik seçimlerde bir oy bile önemli, ancak kamuoyuna yansıyan anket sonuçları birbirinden büyük farklılıklar gösterebiliyor. Uzmanlara göre bu durum Türkiye’deki seçim anketlerinin bilimsel standartlara dayanmadığının bir göstergesi.

Uzmanlar, anketlerin ne kadar güvenilir olduğunu değerlendirebilecek bilimsel bir kriter olmadığına işaret ediyor.

Son anketler ne söylüyor?

Yurt içi ve yurt dışında toplam64 milyon 191 bin 285 seçmenin sandığa çağrıldığı seçimlerle ilgili çok sayıda şirket, anket sonuçlarını paylaşmaya devam ediyor.

MAK, Türkiye Raporu, Yöneylem, Asal Araştırma, AR-G Araştırma, Bulgu, Aksoy ve SAROS araştırmanın son anketlerine göre AKP en fazla oy alan parti olurken, PİAR, ALF, Themis Araştırma’nin anketlerinde CHP ilk sırada yer alıyor.

ORC’ye göre Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 53,1, Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan yüzde 42,3 oy alırken MetroPoll’ün son anketinde Cumhur İttifakı’nın oyu yüzde 42,1, Millet İttifakı’nın yüzde 37,6 oldu. Orthus Araştırma ve Danışmanlık şirketinin anketinde ise Recep Tayyip Erdoğan yüzde 46,4, Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 44,9, Muharrem İnce yüzde 4,5, Sinan Oğan yüzde 0,8 oy oranına sahip.

Peki anket şirketlerinin açıkladığı bu sonuçlar sahadaki durumu ne kadar yansıtıyor?

“Gizli oy değişikliği yapabiliyorsunuz”

Kamuoyu oluşturma gibi bir işlevi olan anketler, seçmenlerin tercihlerini etkileme gücüne sahip. DW Türkçe’ye konuşan İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden siyaset bilimci Prof. Dr. Emre Erdoğan, bunu “Gizli oy değişikliği yapabiliyorsunuz, stratejik oy verebiliyorsunuz. Bunun da vahim, sorunlu sonuçları olabiliyor” şeklinde açıklıyor.

Erdoğan’a göre şu anda kamuoyunda paylaşılan seçim anketlerinin çoğu güvenilir değil.

Anketlerin toplumsal sorumluluğu olduğu için manipülasyona karşı uluslararası alanda kabul görmüş bilimsel kriterlere uyulması gerektiğini ifade eden Erdoğan, Türkiye’de yakın zamanda yapılan regülasyonların ise anket şirketleriyle ilgili sorunları pratikte çözmediğini aktarıyor.

“Seçime bir hafta kala anket yayınlamayı bırakıyorsunuz. Daha önce yayınlarsanız onu belli bir künye bilgisi paylaşmak zorundasınız gibi yasa koyucunun koyduğu bazı tedbirler var. Ancak kimse umursamıyor” diyen Erdoğan, ekliyor: “Çünkü şu anda getirisi çok fazla.”

DW Türkçe’den Pelin Ünker’e konuşan Sabancı Üniversitesi’nden siyaset bilimci Doç. Dr. Mert Moral da seçimlerle ilgili yapılan kamuoyu araştırmalarının ne kadar güvenilir olduğunu değerlendirebilecek bilimsel bir kriter olmadığı görüşünde.

Anket şirketlerinin başka başka sonuçlar açıklamasının şans olma ihtimalinin çok düşük olduğunu söyleyen Moral, “Ya bu şirketlerin çektikleri örneklemler sadece belirli bir seçmen kitlesini temsil ediyor ya da o seçmen kitlesi o örneklemin içinde daha çok temsil ediliyor. Gerçekten Türkiye seçmen popülasyonunu temsil eden örneklemden çekiyor olsalar bir ankette Adalet ve Kalkınma Partisi’nin oy oranı yüzde 40, öbüründe yüzde 28 olamaz” diye konuşuyor.

Siyasi partilere çalışan şirketler var

Sürekli yanlış prosedür takip ediliyorsa anket sonuçlarında kayma olabileceğini vurgulayan Moral’a göre Türkiye’de başka bir sorun daha gözlemleniyor. Farklı siyasi partiler tarafından finanse edildiği konuşulan anket şirketlerinin, maddi ya da ideolojik nedenlerle o partilerin lehine sonuçlar üretttiği görülüyor.

Anketlerin kimlerle yapıldığından soruların soruluş biçimi ve sıralamasına kadar pek çok kriter bilimsel anlamda anket sonuçlarını etkiliyor.

Sonuçlarda hata payının (margin of error) düşük olması için anketin öncelikle düzgün bir örneklemle yapılmış olması gerekiyor. Düzgün bir örneklem için ise anketin yapıldığı bölge ya da ülkedeki herkesin o örnekleme dahil olma olasılığının eşit olması, yani rassal olması gerekiyor.

Sabancı Üniversitesi’nde 2017 yılından bu yana seçmen davranışı, siyaset metodolojisi ve anket metodolojisi alanlarında dersler veren Moral, Türkiye’de 2011’den 2019’a kadar toplam sekiz seçim için yapılan 295 seçim anketini incelediklerini ve bu anketlerin uluslararası alanda kabul görmüş bilimsel kriterlere ne kadar uyduğuna dair bir çalışma hazırladıklarını anlatıyor. Çalışmanın sonucunda Türkiye’de anket şirketlerinin açıkladığı sonuçların rassal bir örneklemeye dayanmadığını, hata payı marjının çok yüksek ve bilimsel standartlardan uzak olduğunu gördüklerini aktarıyor. Türkiye Araştırmacılar Derneği’nin de 2015’te benzer bir rapor açıkladığını belirten Moral, Türkiye’de yapılan anketlerin bu alanda sınıfta kaldığını ifade ediyor.

Moral’a göre bunun birinci nedeni ise örneklem seçimi. “Yeterince büyük rassal örneklem çekerseniz bunlar zaten popülasyondaki gibi dağılırlar” diyen Moral, Türkiye’deki anketlerin bu kurala uyarak yapılmadığını söylüyor.

“Telefon numaralarını satın alıyorlar”

Anket firmalarının genellikle belli bir firmadan telefon numaralarını satın aldıklarını, dolayısıyla aynı mağazadan ya da marketten alışveriş yapan, maddi olanakları ya da eğitim seviyesi birbirine yakın olan insanlarla anket yaptıklarını anlatan Moral, “Eğer ben listeyi buradan alırsam bunlar gibi olmayan insanların ne düşündüğünü, kime oy verdiğini, nasıl oy verdiğini bulma ihtimalim yok” diyor.

Türkiye’de bir telefon veri tabanı olmadığına işaret eden Emre Erdoğan da dolayısıyla telefon üzerinden yapılan anketlerde örneklemin doğru seçilemediğini aktarıyor.

Buna göre numaralar rassal olarak çevrilse bile sabit telefon oranının yüzde 30 civarında olması sorun oluşturuyor. Cep telefonları üzerinden yapıldığında da cep telefonu olmayanların varlığı ve birden fazla cep telefonu olanlar da düşünüldüğünde operatörlerin yaygınlık oranları tam bilinmediği için yine seçilen örneklem tüm nüfusu temsil etmiyor. İnternet üzerinden yapılan anketlerde de benzer sorun mevcut.

“Türkiye’yi temsil etmiyor”

Bazı anket şirketlerinin ise kahvede, sokakta ya da parklarda anket yaptığını söyleyen Erdoğan, bu tür anketlerin de temsili olmadığını söylüyor. Erdoğan, “Bu çok ciddi bir sorun. Kamuoyunun eriştiği araçlarla yapılan anket çalışmalarının büyük bir kısmı temsili değil. Türkiye’yi temsil etmiyor. Temsil etmediği için de genelleme yapılamaz” diyor.

Anketlerle ilgili bir diğer sorun ise kotalı örneklem. Türkiye’de anket şirketleri yaş, cinsiyet, siyasi parti vs gibi örneklem sayısına bir kota koyuyor. Örneğin bir yaş grubuna kota konulduysa kota dolduğunda o yaş grubundaki insanlar artık ankete dahil edilmiyor. Ancak bilimsel olarak bir örneklemin rassal olması, yani hata payının düşük olması için kota örneklem kullanılmaması gerekiyor.

“Yanlış yöntem ısrarla kullanılıyor”

Mert Moral, kotalı örneklemin teorik olarak ispatlanmış yanlış bir yöntem olduğunu belirterek “Bu yanlış yöntem ısrarla Türkiye’de kullanılıyor. Türkiye’deki seçim anketlerini dünyada kabul görmüş bilimsel yöntemlerle yapılan anketlerle mukayese ettiğimizde akla kara gibi bir fark var” diyor.

Uzmanlara göre anket şirketlerinin soru tekniklerinde de hatalar var.

Emre Erdoğan, teknik olarak soruların yanlış sorulduğunu, soru sıralamasında da sorunlar olduğunu vurguluyor. Erdoğan, soruların sıralamasına göre olumlu ve olumsuz yanıtların değişebileceğini belirtiyor.

Mert Moral da seçim anketi yapan şirketlerin yöntem olarak daha çok hangi soruyu sorduklarının bilinmediğini, soruların bilimsel olarak sınanmış sorulardan oluşmadığını ve ölçmek istenen şeyi gerçekten ölçüp ölçmediğinin belirsiz olduğunu anlatıyor: “İstediğiniz cevabı aldırmak çok zor bir şey değil insanlarda. Evet, doğru hatırlatmaları yaptığınız müddetçe bambaşka yanıtlar gelebilir.”

Moral, bilimsel yöntemlerle yapılan anketlerin çok maliyetli olduğuna da işaret ediyor. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nden tesadüfi yeterince büyük bir örneklem çekilebildiğini ifade eden Moral, “Bununla ilgili yüz yüze görüşmelerle yapmak çok maliyetli işler. Anket yapılacak kişi adreste yoksa bir daha o adrese gitmeniz gerekiyor” diyor.

Önceki sonuçlar ne gösterdi?

24 Haziran 2018 tarihli Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan yüzde 54, Muharrem İnce ise yüzde 29 oy aldı.

1 Mayıs ve 22 Haziran tarihleri arasında açıklanan seçim anketleri Erdoğan’ın oyunu yüzde 39.7 ila yüzde 53.5 arasında gösteriyordu. Seçimden iki gün önce yayınlanan Adil Gür anketine Erdoğan’ın oyu yüzde 53.5 olarak yansımıştı. Sonucu buna en yakın olan yüzde 52.7 ile ORC’nin 17-19 Haziran’da yaptığı anketti. Haziran ayında yapılan 15 anketin dokuzu Erdoğan’ın oyunu yüzde 50’nin üzerinde gösteriyordu.

Aynı tarihli milletvekilliği seçimlerinde ise AKP’nin oyu yüzde 43, CHP’nin yüzde 22 oldu. 1 Mayıs ve 22 Haziran tarihleri arasında açıklanan anketlere göre AKP’nin oyu yüzde 34,8 ile 46,7, CHP’nin oyu yüzde 22,7 ile 28,2 arasında değişiyordu.

Kasım 2015 seçimlerinde ise AKP yüzde 49,5 oy oranıyla iktidara geldi. Ekim 2015’te yapılan anketler AKP’nin oyunun yüzde 39.1 ila 44,45 arasında olduğuna işaret ediyordu. Aynı seçimlerde CHP yüzde 25,3 ile ikinci parti olurken anket sonuçları oy oranının Ekim ayında 25,3 ila 29,2 arasında olduğunu gösteriyordu.

Peki anket şirketleri teknik olarak yaptıkları hatalara rağmen seçim sonuçlarına nasıl yaklaştı?

“Bilimsel sonuç ürettiği anlamına gelmez”

Emre Erdoğan’a göre seçim sonucunu doğru tahmin etmek akademik açıdan bilimsel bir sonuç üretildiği anlamına gelmiyor. “Anket şirketlerinin performansları da iddia edildiği kadar iyi değil. En itibarlı kurumların birçok yanlış sonuç verdiğini duyduk” diyen Erdoğan, “Mesela bir anket şirketi haziranda seçim sonucunu tutturmuş ama martta çok yanlış yapmışken haziran sonuçlarını paylaşarak reklamını yapabiliyor” şeklinde konuşuyor.

Anket şirketleriyle ilgili en büyük sorunlardan birinin de finansman kaynaklarıyla ilgili olduğunu ifade eden Erdoğan’a göre araştırma şirketlerinin işi kendi kendine araştırma yayınlayıp açıklamak değil.

Araştırmanın parasını kim veriyor?

Kamusal bir mesele olduğu için bu araştırmaları kimin finanse ettiğinin önemli olduğunun vurgulayan Erdoğan, Avrupa ve Amerika’da bunun birinci kriter olduğunu Türkiye’de ise buna dikkat edilmediğini aktarıyor.

“Piyasada bu kadar araştırma şirketi var. Neden ben bu araştırmanın bilgisine bedava ulaşıyorum? Hiçbir bilgi yok” diyen Erdoğan, Türkiye’deki şirketlerin sadece birkaç tanesinin finansman kaynağını açıkladığını söylüyor. Bu konuda ciddi bir kirlilik olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Mesela bir araştırma şirketindeki arkadaşların bir partide çalıştığı kulaktan kulağa biliniyor ve o firma sonuç açıklıyor. O sonucu okuyan kişinin bunu bilmesi gerekmiyor mu? O arkadaş parayı o partiden alıyor. Önemli bir bilgi değil mi? Peki nereden biliyoruz bunu, dedikoduyla biliyoruz. Sadece bilen biliyor. Ama çok basit bir etik kural. O bilgi taraflıdır. Tarafsız değildir. Doğru olsa bile taraflıdır” ifadelerini kullanıyor.

“Seçmen manipüle ediliyor”

Kamuoyuna seçimlerle ilgili araştırma sonucu sunan şirketlerin araştırma sektöründen olmadığını söyleyen Erdoğan, kökü 70’lere dayanan Türkiye’nin en büyük araştırma şirketlerinin hiçbirinin seçim anketi sonucu açıklamadığını belirtiyor. Erdoğan, “Sadece seçim dönemleri ortaya çıkan, kamuoyuna istenmeyen bilgi sunan, bunun karşılığında da ya partilerden ya da adaylardan iş alan ve ünlü olan birtakım kişiler var. Türkiye’de bence esas sorun araştırma şirketleriyle bu merdiven altı kuruşları ayırt etmeyi bilmek. Medya bilmiyor” diye konuşuyor.

“Muharrem İnce’nin oy oranının 3 olmasıyla 9 olması arasında fark yok mu? Siz manipüle ediyorsunuz bunu yaparak” diyen Erdoğan’a göre Türkiye’de olması gereken medyanın, üniversitelerin ya da araştırma merkezlerinin elini taşın altına koyup seçim araştırmaları yapmaları ve kamuyu bilgilendirme sorumluluklarını yerine getirmeleri. Erdoğan, “Ama kaçıyorlar. Medya bedava içerik kullanıyor, üniversite ve sivil toplum kaçıyor” diye ekliyor.

Anket şirketinin finansman kaynağını açıklamamasının büyük bir sorun olduğunu vurgulayan Mert Moral da “Herkes sayının büyüsüne kapılıp ‘Bak işte CHP’nin oy oranı şu kadar artmış’ büyüsüne kapılıp anket yayınlama gayretine giriyor. Köşe yazarları yapıyor, bunu televizyonlar da yapıyorlar. Yetmiyor, YouTube’da yapılıyor, Twitter’da yapılıyor. Bunu kim yaptı diye soruyorsunuz, bilmem ne firması. E kim sponsor oldu buna? Bilmiyoruz” ifadelerini kullanıyor.

Bilimsel kriterleri karşılamayan anketlerin medya tarafından süzgeçten geçirilip yayınlanmaması gerektiğini vurgulayan Moral’a göre Türkiye’de bu konuda bir bilinçlenme olmadığı için kötü mal piyasadan silinmiyor, önceki seçimlerde ‘çuvallayan’ şirketler yeni seçim döneminde anket açıklamaya devam ediyor.

Aday listeleri sunuldu

Türkiye’de 14 Mayıs’ta yapılacak 28. Dönem milletvekili genel seçimleri için siyasi partiler Yüksek Seçim Kurulu’na milletvekili aday listelerini sunarken Cumhurbaşkanlığı için dört aday yarışacak.

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri 14 Mayıs’ta yapılacak, ancak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda yüzde 50+1’e ulaşılamazsa ikinci tur 28 Mayıs’ta gerçekleşecek.

Paylaşın