İçişleri Bakanı Soylu’nun “Siyasi Darbe Girişimi” Açıklaması Tepki Çekti

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine günler kaldı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun seçimlere ilişkin “siyasi darbe girişimi” olarak tanımlaması tepkilere neden oldu.

bianet’e konuşan siyasi parti temsilcileri İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarını “seçimi kaybetmenin korkusu” olarak nitelendirdi.

“Toplumda bir karşılığı yok”

Kendilerinin bir iktidar partisiyle yarışmadığını söyleyen HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Biz bürokratından uçaklarına dek devletin bütün aygıtlarıyla yarışıyoruz. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum. Bu söylemi, kaybettiklerinin itirafıdır. Biz kaybedersek darbedir diyerek kendilerince psikolojik bir hazırlık yapıyorlar. Ama bunun toplumda bir karşılığı yok” dedi.

HDP’ye yapılan operasyonu anımsatan Beştaş, “Aslında 4 Kasım 2016’dan beri onların yürüttüğü kesintisiz bir darbe girişimi yaşıyoruz. Biz seçimlere gölge düşürmelerine izin vermeyeceğiz. Düşürtmeyiz. Gidişiniz sandıktan çıkan oylarla halkın gücüyle olacak. Kafa bulandıramayacaksınız” tepkisini verdi.

“Konuşmaya değmez”

Saadet Partisi Sözcüsü Birol Aydın, Soylu’nun sözleri için “konuşmaya bile değmez” dedi ve devam etti: “AKP, Türkiye’de kendisine muhalif olan herkesi ‘hain’ kategorisine koymayı gelenek haline getirdi. Bu açıklamada bunun bir parçası fakat 14 Mayıs Türkiye’de ne ilk ne de son seçimdir.

“Türkiye’de Turgut Özel, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit iktidarı döneminde de partiler bir araya geldi ve iktidarı değiştirmek istedi.

“Bugün de çok doğal bir süreç olarak partiler bir araya geldi. Halk 14 Mayıs’ta iktidarı değiştirmek için oy kullanacak. Doğal bir durumu terekeye düşürmek istiyorlar. Halk 14 Mayıs’ta Türkiye’nin yeni bir döneme ihtiyacı olduğunu sandıkta gösterecek. İktidar da halkın kararına saygı duymak zorundadır.”

“Tek adam düzeninin son bulacağının korkusu”

Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, “Diyarbakır’da Kürt gazetecileri ve siyasetçileri hedef alan siyasi bir operasyonla seçim sonuçlarına doğrudan müdahale eden Soylu, 14 Mayıs’a farklı mana vermeye çalışıyor. Oysa kendileri her gün böyle darbeler yapıyorlar. Taksim’de 1 Mayıs kutlamasını engellemek de bunlardan biri” dedi.

Aslında “kendi aynalarına bakarak” konuştuklarını belirten Akdeniz, “Tek adam düzeninin son bulacağının korku ve endişesidir. Ayaklarının altındaki seçmen desteği kayınca, gerici söylem ve zora başvuruyorlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, bu gidişatı engelleyemeyecekler” şeklinde konuştu.

“Soylu istirahate çekilmeli”

DEVA Partisi Sözcüsü İdris Şahin ise; “iktidarın ve Bakan Soylu’nun toplumla bağını kopardığını” belirtti ve ekledi:

“Milletle bağını koparan insanlar, milletin iradesine ‘darbedir’ diyor. Yegane olan milletin iradesidir. Böyle bir açıklama Süleyman Soylu’nun ne kadar yorgun olduğunu gösteriyor, bir an önce istirahate çekilmeli.”

“Baskıcı zihniyetin bir ifadesi bu”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, İçişleri Bakanı’nın açıklamaları için “Bu darbeci kafanın ifadesi. Demokrasiye inanmayanların, halkın iradesine saygı göstermeyenlerin, baskıcı zihniyetin bir ifadesi bu” değerlendirmesinde bulundu.

ANKA Haber Ajansı’na konuşan CHP Ordu Milletvekili Torun, “Sonuçta 14 Mayıs’ta vatandaşımız hür iradesiyle sandığa gidecek ve bundan sonra ülkeyi kimin yöneteceğini, Meclis’te kimin olacağına karar verecek. Bunu siz “darbe” olarak ifade ediyorsanız, demek ki sizin vatandaşın iradesine hiç saygınız yok. Vatandaş sizi destekliyorsa sorun yok ama sizi desteklemiyorsa, eğer size onay vermiyorsa darbe ve farklı şekilde ifade edilmesi. Bu anlaşılır gibi bir şey değil” dedi.

“Şu anda devletin bütün imkanlarını kullanıyorlar. Kamunun bütün imkanlarını kullanıyorlar. Yetmedi, şimdi 14 Mayıs’ta milletin iradesine hakaret ediyorlar. Milletin iradesini gasp etmeye çalışıyorlar, milletin iradesini tehdit ediyorlar. Bunların anlayışı bu” ifadelerini kullanan Torun, “Kaybetmenin verdiği bir panik ve korku hâli. Kaybedeceklerini bildikleri için de bunu o seçim gününü, milli iradenin tecelli edeceği, vatandaşın hür iradesiyle oyunu darbe olarak nitelendiriyor” diye ekledi.

“Seçim darbe girişimiyse YSK darbe yöneticisi”

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin ise Twitter’dan yaptığı açıklamada “Seçim darbe girişimiyse YSK darbe yöneticisi, sandık kurulları örgüt üyesi, oy kullanan 85 milyon da darbeci mi? Egemenlik milletindir. 14 Mayıs bu sözün ne demek olduğunu öğrendiğiniz gün olacak” dedi.

“Seçimi kaybetme korkusu”

Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan da “Gün geçmiyor ki Millet İttifakı’nın 14 Mayıs’ta yapılacak seçimi açık farkla kazanacağına dair umudumuz daha da büyümesin 🙂 Seçimi kaybetme korkusu ile 14 Mayıs’a ‘siyasi darbe’ bile diyebilecek raddeye gelmeleri tek kelimeyle trajikomik” diye tweet attı.

“Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınmalıdır”

Ata İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan, “Demokratik bir seçimi darbe girişimi olarak niteleyen bu şahıs İçişleri Bakanlığı koltuğunda 1 dakika bile oturamaz, oturmamalıdır. Onuru varsa istifa etmeli, yoksa da Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınmalıdır. Bu şahısın İçişleri Bakanı olarak gireceğimiz bu seçim ve sonrasında yaşanacaklar ülkemiz için tehdittir, tehlikedir, beka sorunudur. #soyluistifa” diye tweet attı.

“Demokrasimiz, hiç olmadığı kadar büyük bir tehdit altındadır!”

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da Soylu’nun görevden alınması gerektiğini söyledi. Soylu’nun “Türk Milleti’nin oy kullanma hakkını darbe, Türk seçmenini ise darbeci ilan ettiğini” söyleyen ve “#Soyluİstifa” etiketiyle paylaşımda bulunan Özdağ “Demokrasimiz, hiç olmadığı kadar büyük bir tehdit altındadır!” dedi.

“O kadar hapishane yok”

Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 14 Mayıs’ı “siyasi darbe girişimi” olarak tanımlayan Soylu’ya “O halde seçimde oy kullanan herkesi, darbe girişimi gerekçesiyle tutuklaman gerekecek Kirli!” diye seslendi:

“O halde seçimde oy kullanan herkesi, darbe girişimi gerekçesiyle tutuklaman gerekecek Kirli! Fakat o kadar hapishane yok. Neyse ya. Bu problemi çözmek için hapiste düşünecek çok zamanın olacak!”

Soylu ne demişti?

AK Parti’nin İstanbul ikinci bölge, birinci sıra milletvekili adayı da olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Nur cemaatine bağlı İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nın düzenlediği toplantıda batı için “15 Temmuz onların fiili darbe girişimiydi. 14 Mayıs da ‘siyasi darbe’ girişimleridir. Bu kadar açık ve net ” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

Bild Gazetesi: Türkiye’de Seçim Öncesi Durum Darmadağın; Erdoğan, Sona Mı Geldi?

Dünya basını 14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine ve olası sonuçlarına ilişkin değerlendirmelere yer vermeye devam ediyor. Son olarak Almanya’da yayın yapan Bild gazetesi seçimlere ilişkin dikkat çeken bir analize yer verdi.

Nadja Aswad imzasıyla yayınlanan haberde, Cumhurbaşkanı ve Cumhur ittifakının Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan’a atıfla, “Türkiye’de seçim öncesi durum darmadağın. Erdoğan, sona mı geldi?” ifadeleri kullanıldı.

Erdoğan’ın ‘sert bir şekilde sürdürdüğü tek başına iktidarının 20 yıl sonra çöküp çökmediğini’ sorgulayan Aswad, “Türkiye, iki hafta içinde seçimlere gidiyor. Ve sanki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın (69) nefesi kesiliyor gibi görünüyor” değerlendirmesini yaptı.

Erdoğan’ın sağlık durumuna ve geçirdiği açıklanan gastroentrit sebebiyle iptal edilen seçim programlarına atıfta bulunulan haberde, Erdoğan’ın kalp krizi geçirdiğine ilişkin iddiaların Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun tarafından yalanlandığı hatırlatıldı.

Bild’e konuşan gazeteci Eren Güvercin, “Erdoğan, hem siyasi olarak hem de sağlık olarak kırık dökük” diyerek Erdoğan’ın karizmasının ve söylem gücünün ‘zayıfladığını’ söyledi. Erdoğan’ın vücut dilini yorulmayan Viyana Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Yavuz Köse ise Erdoğan’ın yorgunluk belirtileri gösterdiğini kaydetti.

“Türkiye ekonomik olarak çöküşün eşiğinde”

Erdoğan’ın rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimleri kazanma ihtimalinin yüksek olduğunu, Erdoğan’ın anket sonuçlarının ‘hiç olmadığı kadar kötü olduğunu’ aktaran gazete, Türk Lirası’nın da hiç olmadığı kadar zayıf olduğunu kaydetti. Bild’e konuşan Sosyal Demokrat Partili (SPD) Macit Karaahmetoğlu da “Cumhurbaşkanı birçok kişiyi hayal kırıklığına uğrattı. Türkiye ekonomik olarak çöküşün eşiğinde” değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iktidarında yapılan ihlallere, 6 Şubat depremleri sonrası yardımlarda yaşananlara, yolsuzluk iddialarına ve ekonomik krize de dikkat çeken gazete, özellikle gençlerin durumunun giderek kötüleştiğini aktardı.

Haberde, kadın seçmenler arasında da Erdoğan’a desteğin düştüğü, birçok dindar vatandaşın da dinin siyasete alet edilmesinden rahatsızlık duyduğu yorumu yer aldı.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan Kılıçdaroğlu’nu Destekleme Kararı

Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı, seçimlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceklerini duyurdu.

Haber Merkezi / 14 Mayıs 2023’te yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceklerini duyuran Emek ve Özgürlük İttifakı, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“Türkiye; siyasi, toplumsal ve ekonomik krizlerin bir arada yaşandığı çoklu kriz şartları altında tarihinin en önemli seçimine doğru ilerlemektedir. Türkiye halkları bu çoklu krizin zorlukları, siyasi baskılar ve her türlü eşitsiz propaganda koşullarına rağmen geleceğini kurtarma mücadelesini 14 Mayıs sandıklarında bir kez daha başarıya ulaştırmaya odaklanmıştır. Türkiye halklarının ve ezilenlerinin geleneği bugüne kadar otoriter ve faşist anlayışlara karşı direnişi ve zaferi öğretmiş ve örgütlemiştir.

Bilindiği üzere Türkiye halklarının devrimci, demokrat ve ezilenleri olarak Emek ve Demokrasi İttifakı adıyla bir araya geldik. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmama, parlamento seçimlerine ise ittifak çatısı altında girme kararı aldık.

Türkiye siyasetinin bu kırılma aşamasında, üzerimize düşen tarihi görevi hem geleneğimize hem de gelecek kuşaklara borcumuz kapsamında yerine getirme konusunda mutabık kaldık. Bu kapsamda 14 Mayıs 2023’te yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararımızı tüm kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Bilinmelidir ki Türkiye siyasi tarihinin en önemli seçiminde faşizme karşı zafer elde etmenin tek yolu cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmaktan geçmemektedir. Bilakis, faşizmi geriletmenin en önemli mecralarından biri TBMM’de çoğunluğu sağlayacak aritmetiği sağlamaktır.

Bu durumu sağlamak için tüm Türkiye halklarını, 14 Mayıs 2023 Milletvekilliği Seçiminde Emek ve Özgürlük İttifakı’na oy vermeye çağırıyoruz. Tüm ezilenleri, yok sayılanları, hak gaspına uğrayanları ve sömürülenleri parlamentoda temsil etmenin tek yolu Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında toplanmak ve parlamentoda söz, yetki, karar sahibi haline gelmektir.

Bu tarihi seçimde; Türkiye halklarını bir kez daha milletvekilliği seçimlerinde Emek ve Özgürlük İttifakı’na, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermeye çağırıyoruz.”

Paylaşın

France 24: Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın İktidarını Tehdit Ediyor

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine günler kala, dünya basını da seçimlere ve muhtemel sonuçlarına ilişkin değerlendirmeler yayınlamaya devam ediyor.

Son olarak Fransa’nın kamu yayımcısı France 24’ün sitesinde yayımlanan analizde “yumuşak dilli reformcu” diye nitelenen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, seçimlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarını tehlikeye soktuğu yazıldı.

“Kemal Kılıçdaroğlu: Yumuşak dilli Türk reformcu, Erdoğan’ın iktidarını tehdit ediyor” başlıklı haberde, 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde aday olana dek uluslararası arenada pek tanınmayan CHP liderinin yıllardır Türk siyasetinin önde gelen isimlerden biri olduğu belirtildi.

Analizde, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’na dair şu değerlendirmeler yapıldı:

20 yıllık iktidarının ardından Erdoğan, seçimler için kampanya yürütürken iktidarına karşı şimdiye kadar gördüğü en ciddi meydan okumayla karşı karşıya. Muhalefet lideri Kılıçdaroğlu, CHP’nin laikliğini ve milliyetçiliğini ılımlılaştırmakla kalmayıp, muhalefetteki başlıca 6 partiyi de kendi adaylığı altında birleştirmeyi başardı.

Haberde, Türkiye’deki seçimlerle ilgili France 24’ün televizyon kanalında 8 Mart’ta yapılan tartışma programından yorumlara da yer verildi.

Programa Fransa Uluslararası ve Stratejik İşler Enstitüsü’nün yardımcı direktörü Didier Billion, ülkenin tanınmış gazetelerinden Le Monde’un eski Türkiye muhabiri Marc Semo ve France 24’ün İstanbul muhabiri Ludovic de Foucaud katılmıştı.

Haberde, Billion’un “Erdoğan yıllardır Türk siyasetinde çok kutuplaştırıcı bir figür olarak yer aldı. Seçmenlerin çoğu artık ortalığın sakinleşmesini istiyor” değerlendirmesine yer verildi.

Semo’nunsa Kılıçdaroğlu’nun bu talebi karşılayabilecek bir aday olduğu yorumu aktarılırken, “Hem kişilik hem de yürüttüğü siyaset açısından Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın antitezi” sözleri öne çıkarıldı.

Haberde, 2010’de CHP’nin lideri olarak seçildikten sonra Kılıçdaroğlu’nun partinin Kemalist damarını ılımlılaştırarak, partiyi milyonlarca muhafazakara hitap edecek şekilde dönüştürdüğü değerlendirmesi de yapıldı.

Analizde, Kılıçdaroğlu’nun siyasi kariyerindeki dönüm noktasının 2017’de Ankara’dan İstanbul’a gerçekleştirdiği Adalet Yürüyüşü olduğu belirtildi. CHP lideri yürüyüş kararını, partinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun 2017’de “MİT tırları” davasında 25 yıl hapis cezasına çarptırılmasının ardından almıştı. Berberoğlu’nun vekilliği 2020’de düşürülmüş, daha sonra AYM’nin durdurma kararıyla 2021’de tekrar milletvekili olmuştu.

2019’daki yerel seçimlerde Ekrem İmamoğlu’nun ve Mansur Yavaş’ın kazandığı başarılarla Kılıçdaroğlu’nun da Erdoğan’a karşı tonunu sertleştirdiği ifade edildi.

CHP liderinin geçen yıl peş peşe gelen elektrik zamlarına protesto olarak faturasını ödemediği ve elektriğinin kesildiği de hatırlatıldı.

Kılıçdaroğlu’nun 19 Nisan’da yayımladığı “Alevi” videosuyla “Türk siyasetindeki tabuları yıktığı” değerlendirmesi de yapıldı.

Ayrıca Le Monde’dan Semo’nun Kılıçdaroğlu’nun seçimleri kazanması durumunda bunun “dini ve etnik azınlıkların baskı altında yaşadığı bir ülkede büyük bir sembolik an olacağı ve Türkiye’deki tüm azınlıkların onda kendilerinden bir şeyler gördüğü” yorumu da aktarıldı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Dolar Kuru İçin 14 Mayıs Sonrası Beklenti Ne Yönde?

Dünya basını 14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine ve olası sonuçlarına ilişkin değerlendirmelere yer vermeye devam ediyor. Peki, 14 Mayıs seçimleri sonrası Dolar Türk Lirası kuru beklentisi ne yönde?

Uluslararası ve yurt içi kimi ekonomi çevrelerinde, muhalefetin kazanması halinde Türk ekonomisinde faiz yükseltme de dahil olmak üzere ortodoks politikalara geri dönüş yönünde bir beklenti var.

Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), Türk lirasına yönelik seçim sonrası beklenen ‘kötümser’ bakış açısı konusunda temkinli bir yaklaşım sergiledi.

Türk ekonomisine yönelik çok sayıda raporda seçim sonrası doların sert yükselişine dikkat çekildiğini belirten IIF, ancak seçim sonuçlarının ‘krediye dayalı büyüme modeline son verebileceği’ gerekçesiyle piyasaladaki kötümserliği ‘aşırı’ olarak nitelendirdi.

Türkiye’de rekor seviyelere yükselen cari açık, piyasanın dolara karşı ‘daha zayıf’ bir TL değer görüşünü besliyor.

TL, dolar karşısında bu yıl yüzde 3, 2020’nin başından bu yana ise yaklaşık yüzde 70 değer kaybetti.

IIF raporunda “Piyasaların, mayısta yapılacak seçimler öncesinde Türk lirasına karşı olumsuz bir tavır takındığını ve devalüasyonunun IIF tarafından belirlenen 21 dolar adil değer eşiğinin çok üstünde olacağını öngördüğüne dikkat çekildi.

Cari açıktaki hızlı genişleme ve bu genişlemenin altında yatan nedenler göz önüne alındığında, “bu kötümserliğin anlaşılabilir” olduğunu vurgulayan IIF raporu, ancak seçimlerin “Türkiye’nin krediye dayalı büyüme modelinin sona ermesine zemin hazırlayabileceği” için piyasanın kötümserliğini “aşırı” olarak nitelendirdi.

Reuters’a konuşan Capital Economics’in gelişmekte olan piyasalar baş ekonomisti William Jackson ise Türkiye’de yaklaşan seçimlerin “yabancı fonları çekmeyi zorlaştırabileceğini” belirterek, “Türkiye’ye girişler durgun seyrediyor, bu da Merkez Bankası’nı dış açığı finanse etmek için küçük rezervlerini satmaya zorluyor” dedi.

Jackson, “büyük bir döviz rezervi düşüşünün kapıda olabileceğine” de dikkat çekti.

Türkiye’de geçen yıl yaklaşık 49 milyar dolar olan cari açık şubat ayında 18 milyar doları aştı. Uluslararası ve yurt içi kimi ekonomi çevrelerinde, muhalefetin kazanması halinde Türk ekonomisinde faiz yükseltme de dahil olmak üzere ortodoks politikalara geri dönüş yönünde bir beklenti var.

Nisan ayı başında Türk ekonomisine yönelik bir rapor yayınlayan HSBC ise Türk lirasının seçim sonucundan bağımsız olarak zayıflayacağı tahmininde bulundu. Küresel banka daha önce 21 olarak açıkladığı yıl sonu dolar/TL beklentisini 24 düzeyine çıkarmıştı.

HSBC, seçim sonuçları nasıl olursa olsun Türk lirasının zayıflamasının olası olduğuna dikkat çekti.

HSBC CEEEMEA Bölgesi Kur Stratejisti Murat Toprak, bozulan temeller ve TL’nin aşırı değerlendiğine dair işaretlerin kurda bankanın daha önce öngördüğünden daha geniş bir düzeltmeye yol açabileceğini belirtti.

New York merkezli Morgan Stanley bankası da, nisan ayı başındaki raporunda, Türkiye’de 14 Mayıs’ta yapılacak seçimi kim kazanırsa kazansın TL’nin dolar karşısında değer kaybedeceği öngörüsünde bulundu.

Ancak ABD’li banka, muhalefetin kazanması durumunda 2024 yılının ikinci yarısında toparlanma olabileceği tahmininde bulundu.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan Muhalefete Çağrı: Gün Susma Günü Değil

Diyarbakır merkezli soruşturmadaki gözaltı ve tutuklamalara dair yazılı açıklama yapan Emek ve Özgürlük İttifakı, açıklamasında, “14 Mayıs seçimlerine giderken kararlı zafer adımlarımız Saray ve şürekâsını tir tir titretmektedir. Ancak korkunun ecele faydası yoktur. Bunlar AKP-MHP iktidarının son çırpınışlardır. Bu siyasi kırım operasyonları beyhude çabalardır” ifadelerine yer verdi.

Haber Merkezi / İttifak, açıklamasının devamında, “Emek ve Özgürlük İttifakı büyüyerek yoluna devam ediyor. Faşizm kaybediyor, halklar ve emekçiler kazanacak. Saray rejiminin seçimleri etkilemeye dönük bu darbesine özgürlüklerden ve demokrasiden yana olan herkes karşı çıkmalıdır. Bütün muhalefete sesleniyoruz; Her suskunluk faşizmi daha da büyütecektir. Gözaltındaki arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır.” cümlelerini kullandı.

Emek ve Özgürlük İttifakı, Diyarbakır merkezli soruşturmadaki gözaltı ve tutuklamalara dair yazılı açıklama yaptı. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın açıklaması şöyle:

“25 Nisan Salı günü 21 kentte yapılan siyasi kumpas operasyonlarıyla siyasetçiler, özgür basın çalışanları, avukatlar ve sanatçılar gözaltına alındı. Bu siyasi operasyon, 14 Mayıs seçimlerinin sonuçlarını etkilemeye dönük bir Saray darbesidir. Kaybedeceğini gören AKP-MHP iktidarının polisleriyle, savcılarıyla, hakimleriyle giriştiği seçim kampanyasının bir ayağıdır.

Yalanlarla, gerçekle alakası olmayan uyduruk ifadelerle gerçekleştirilen bir kumpastır. Halkımızın iradesinin sandığa yansıması için canla başla çalışan siyasetçilerimizi etkisiz kılma, halkın haber alma hakkı için yoğun emek veren özgür basını susturma, avukatları sandık güvenliğinden alıkoyma amacıyla yapılmıştır.

Amed Şehir Tiyatrosu ve sanatçılar kayyım atandığı ilk andan itibaren halkın iradesinin gasp edilmesine karşı canla başla mücadele etmiş halkımızın onurlu evlatlarıdır. Sahnesiyle, sazıyla, sesiyle mücadele eden sanatçılar susturulmak istenmektedir. Dün olduğu gibi bugün de sanatçılar susmayacak, toplumun sesi olmaya devam edecek.

14 Mayıs seçimlerine giderken kararlı zafer adımlarımız Saray ve şürekâsını tir tir titretmektedir. Ancak korkunun ecele faydası yoktur. Bunlar AKP-MHP iktidarının son çırpınışlardır. Bu siyasi kırım operasyonları beyhude çabalardır. Emek ve Özgürlük İttifakı büyüyerek yoluna devam ediyor. Faşizm kaybediyor, halklar ve emekçiler kazanacak. Saray rejiminin seçimleri etkilemeye dönük bu darbesine özgürlüklerden ve demokrasiden yana olan herkes karşı çıkmalıdır. Bütün muhalefete sesleniyoruz; Her suskunluk faşizmi daha da büyütecektir.

Gözaltındaki arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır. Siyasi kırım operasyonuyla gözaltına alındıktan sonra tutuklanan gazeteci Abdurrahman Gök’ün dediği gibi: Faşizm yenilecek, hiç merak etmeyin. Bu faşizan düzen defolup gidecek. Kahrolsun faşizm, yaşasın özgür basın!”

Paylaşın

HDP, Kemal Kılıçdaroğlu’na Oy Verme Çağrısı Yapacak

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş genel Başkanı Mithat Sancar’ın 14 Mayıs cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verme çağrısı yapacağı öne sürüldü.

Sözcü TV yazarı İsmail Saymaz, Sözcü TV’de “Sokağın Sözü” programında Sancar ile yaptığı özel görüşmede kendisine şunları söylediğini aktardı:

“Biz bu seçimi Türkiye tarihinin en kritik seçimi görüyoruz. İki stratejik hedefimiz var: Birinci hedefimiz tek adam rejimine son vermek, ikinci hedef[imiz] demokratik dönüşüm konusunda en etkili güç haline gelmek. Tek adam rejimine son vermenin yolu Cumhurbaşkanlığı seçiminden geçiyor. Bir tarafta rejimi kalıcı hale getirmek isteyen Cumhur İttifakı’nın adayı var. Diğer tarafta rejimi değiştirme sözü veren Kılıçdaroğlu var. Tek adam rejimini sonlandırma noktasında Kılıçdaroğlu ile hedeflerimiz örtüşüyor. Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı verdik.”

Saymaz ayrıca Sancar’ın “seçimin ilk turda kazanılmasının daha doğru [olduğunu]”, “bunun amaçlanması gerektiğini, [seçimin] ikinci tura kalmaması gerektiğini söyl[ediğini]” ekledi. Sancar’ın, “Bunun Türkiye’nin dönüşümüne giden yolda önemli bir adım olacağını düşünüyoruz. O nedenle herkesi demokratik sorumluluk bilinciyle hareket etmeye davet ediyoruz. Mevcut rejim ülkeyi felaketler girdabına sokmuş ve her alanda çöküşün eşiğine getirmiştir. Ülkeyi bu karanlıktan çıkarmak için tek adam rejiminden kurtulmak gerekir.” dediğini aktardı.

Arka plan

Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bileşenleri Halkların Demokratik Partisi (HDP), Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Emekçi Hareket Partisi (EHP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) 22 Mart’ta cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin kararını açıklamıştı.

Ankara Dünya Ticaret Merkezi’nde yapılan toplantıda Tutum Belgesini açıklayan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek adam yönetimine karşı tarihsel sorumluluğumuzu yerine getireceğiz. Ülkede demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, toplumsal adaletin gerçekleşmesi için yoksulluğa, yolsuzluğa, talana ve ranta dayalı bir yönetimi sürdürmüş olan bu iktidardan, büyük tahribatın sorumlularından hesap sorma konusunda oldukça kararlıyız. Bu nedenlerle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayacağımızı kamuoyu ile buradan deklare ediyoruz, bu kararı paylaşıyoruz.” demişti.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Millet İtifakı’nın adayı olarak ilan edilmesinin ardından HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar “Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı hayırlı olsun, kendisiyle genel merkezimizde konuşmak için ziyaretini bekliyoruz” diyerek açık ve doğrudan görüşmeler beklediklerini kaydetmiş, “Cumhurbaşkanlığında muhalefetle ortak aday fikrine açık olduğumuzu söylemiştik. Aday HDP ile ittifakımızla açık şekilde görüşmeler yapmalı. Türkiye’nin demokratik değişim, adalet ihtiyacını karşılama yönünde ortaklık aramalı ve bunların hepsi kamuoyunun önünde açık şekilde yapılmalı”demişti.

Kılıçdaroğlu 20 Mart’ta berberindeki heyetle birlikte TBMM’de HDP Grup Salonunda HDP Eş Genel Başkanlarıyla görüşmesi sonrasında yaptığı değerlendirmede şunları söylemişti:

“Bağımsız ve tarafsız yargı, sosyal devlet olmalı. Temel ve hak ve hürriyetlerin korunması talep olarak verildi, bu konuda da uzlaştık, çevre ve iklim konusundaki hassasiyet karşılıklı olarak ifade edildi.”

“Kayyum uygulamasını doğru bulmadığımızı ifade ettik. Halkın iradesini ipotek altına alırsanız bu doğru bir uygulama değildir.” dedi.

“Kürt sorunu dahil bütün sorunların çözüm adresi TBMM’dir. Kuruluşundan bu yana Türkiye’nin en büyük sorunları TBMM’de çözülmüştür. 2. Yüzyıla Çağrı beyannamemizde Kürt sorununun çözüm adresinin TBMM olduğunu vurguladık ve bizim kurultayımızdan oy birliği ile çıktı bu karar. Biz demokrasiyi, insan haklarını, kimsenin ötekileştirilmemesi gerektiğini, kadın-erkek eşitliğini savunuyoruz.”

HDP Eş Başkanlarının da görüşmeye ilişkin olumlu değerlendirmelerinin ardından HDP’nin Kılıçdaroğlu’ya destek verme eğilimi HDP bileşenleri arasında kuvvetle telaffuz edilmeye başlanmış, Eş Genel Başkanlara verilen yetkinin bu doğrultuda kullanılacağına ilişkin yaygın bir beklenti oluşmuştu.

Paylaşın

Avrupa Konseyi Ve AGİT Seçimler İçin Türkiye’ye Geliyor

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Ofisi (ODIHR) 14 Mayıs Cumhurbaşkanı ve 28’inci Dönem Milletvekili Genel Seçimlerini Türkiye’nin davetlisi olarak yerinde gözlemleyecek.

Norveçli diplomat Jan Petersen başkanlığındaki ODIHR heyeti 14 kişilik çekirdek bir ekipten oluşuyor. Bu ekibe 7 Nisan’dan bu yana Ankara merkezli uluslararası uzmanlar ve 28 uzun dönem gözlemci eşlik ediyor. ODIHR’in bağlı olduğu AGİT de 10 Mayıs’tan itibaren 350 kişilik kısa süreli gözlemci heyetiyle Türkiye’de olacak.

AGİT heyetleri seçimlerin uluslararası taahhütlere, yükümlülüklere ve standartlara uygunluluğunu değerlendirecek. Bu kapsamda Türk yasal mevzuatının uygulanışı, aday kayıtları, sosyal ağlar, seçim kampanyasının yürütülmesi, seçim çalışmaları, seçim uyuşmazlıkları ve medya konuları mercek altına alınacak.

AKPM de geliyor

AGİT heyetleri gibi, AKPM de bu hafta Strasbourg’da düzenlediği Başkanlık Divanı toplantısında 14 Mayıs seçimlerini 42 kişilik bir kadroyla gözlemleme kararı aldı. Heyete aynı zamanda AKPM “Sosyalistler, Demokratlar ve Yeşiller Grubu”nun (SOC) liderliğini yürüten Alman sosyal demokrat parlamenter Frank Schwabe başkanlık edecek.

AKPM, Hristiyan Demokrat, Liberal, Sol ve Muhafazakâr gruplarından parlamenterlerin de yer alacağı heyette, AKPM Türkiye raportörleri İngiliz parlamenter John Howell ve Avusturyalı parlamenter Stefan Schennach da görev yapacak. AKPM heyetinde Almanya’dan 7, Fransa’dan 5, Ukrayna’dan 4, İtalya, Birleşik Krallık ve Romanya’dan 3’er, Polonya ve Portekiz’den 2’şer parlamenter bulunuyor.

Seçim gözlem misyonu hakkında DW Türkçe’den Kayhan Karaca’ya konuşan raportör Howell, Türkiye’de seçim gözlem misyonunun Türkiye’nin boyu itibarıyla diğer Avrupa ülkelerine kıyasla daha kapsamlı olduğunu söyledi. Son depremlerde çok sayıda insanın yerinden olduğuna işaret eden Howell, “Bu insanlar nasıl oy verecek bilmiyoruz. Kimileri başka yerlerde kayıt yaptırdı, kimileri ise yaptırmadı” şeklinde konuştu.

Depremle ilgili kaygı AKPM seçim gözlem heyeti başkanı Frank Schwabe tarafından da dile getiriliyor. Birçok depremzedenin başka yerlerde seçmen kütüklerine yazılamadığını belirten Schwabe, “Yerlerinden olmuş bu insanların geldikleri bölgelere seçim günü kitlesel dönüşü söz konusu. Nasıl olacak, bilemiyoruz. Ulaşımları nasıl sağlanacak?” diye soruyor.

Depremzedelerin kimlik sorununa da değinen Schwabe, “Çok sayıda insan yaşamını yitirdi. Bu insanların kimlik kartları ne oldu? Çok sayıda insan hâlâ kayıp. Tam olarak kaç kişinin yaşamını yitirdiğinin bilinmediğini duyuyoruz. Bu kaygı verici bir durum, yakından takip edeceğiz” dedi.

Özgür ve adil seçimler

John Howell ise seçimlerin “özgür ve adil bir ortamda” yapılmasının önemine dikkat çekiyor. Uluslararası gözlemcileri Ankara’nın davet ettiğini anımsatan Howell, “Bağımsız gözlemcileri seçimleri düzenleyecek ülke ister. Amaç seçimlerin özgür ve adil yapıldığından emin olmaktır. Burada Türkiye için hedef seçimlerin sadece Türk halkı için özgür ve adil olması değil, aynı zamanda uluslararası toplumun gözünde özgür ve adil görünmektir” ifadelerini kullandı.

Avrupa Konseyi’nin önemi

Seçimlerin sonuçları Avrupa genelinde de merakla bekleniyor.  John Howell, 14 Mayıs seçimlerinin Türkiye için olduğu kadar Avrupa Konseyi için de önemli olduğu görüşünde: “Seçimler Avrupa Konseyi için de önemli zira Türkiye Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi. Bunu unutmamamız gerekir. Türkiye ayrıca yakın geçmişte Konsey bütçesine en fazla katkıda bulunan devletler arasındaydı. Burada önemli bir role sahip.”

AKPM raportörü olarak Türkiye’de insan haklarının gelişimini yakından takip ettiğini hatırlatan Howell, Türkiye’yle ilgili AKPM denetim sürecinin sonlanıp Ankara’nın Avrupa Konseyi’nde tamamen normalleşmiş bir ülke haline gelmesinin önemli olduğuna vurguda bulunuyor.

AGİT ve AKPM heyetleri, seçim gözlem misyonlarının ön bulgu ve sonuçlarıyla ilgili olarak 15 Mayıs Pazartesi günü, Ankara’da bir ön rapor yayımlayacak. Her iki kurumun tavsiyeler içieren kapsamlı seçim gözlem raporları ise yaz aylarında hazırlanacak.

Paylaşın

TRT’deki Propaganda Konuşmalarının Sıralaması Belli Oldu!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine günler kaldı. Cumhurbaşkanı adaylarının ve partilerin TRT’de yapacakları propaganda konuşmalarının sıralaması belli oldu.

Cumhurbaşkanı adayları arasında ilk konuşmayı Kemal Kılıçdaroğlu, ikinci konuşmayı Sinan Oğan, üçüncü konuşmayı Muharrem İnce ve son konuşmayı Recep Tayyip Erdoğan yapacak.

Siyasi parti temsilcilerinin yapacakları propaganda konuşmaları ise şu sıraya göre yayınlanacak: İlk programda, sırasıyla, Yeniden Refah Partisi, Halkın Kurtuluşu Partisi, Adalet Partisi, Güç Birliği Partisi, Anavatan Partisi, Hak ve Özgürlük Partisi, Adalet Birlik Partisi, Memleket Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Vatan Partisi, Büyük Birlik Partisi, Türkiye Komünist Hareketi, Milli Yol Partisi, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Yenilik Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Zafer Partisi, Türkiye Komünist Partisi, Millet Partisi, Sol Parti ve Genç Parti temsilcileri konuşacak.

Yüksek Seçim Kurulu’nda (YSK) cumhurbaşkanı adayları ve siyasi partilerin TRT’de yapacağı propaganda konuşmalarının sırası için bugün kura çekimi yapıldı.

Cumhurbaşkanı adaylarının birinci konuşma sırası Kemal Kılıçdaroğlu, Sinan Oğan, Muharrem İnce, Recep Tayyip Erdoğan, ikinci konuşmanın sırası ise Muharrem İnce, Kemal Kılıçdaroğlu, Sinan Oğan ve Recep Tayyip Erdoğan şeklinde olacak.

Cumhurbaşkanı adayları 7 Mayıs ile 13 Mayıs günü saat 18.00 arasında “Konuşma ve görüntülü propaganda” hakkını kullanacak.

Seçimin ikinci oylamaya kalması halinde 24 Mayıs Çarşamba günü başlayacak propaganda konuşmaları 27 Mayıs Cumartesi günü saat 18.00’e kadar devam edecek.

Adayların kendilerini ve seçim beyannamelerini tanıtacakları konuşmalarını yapmak için 10’ar dakikalık iki konuşma hakkı bulunacak.

Siyasi partilerin de propaganda sıralaması belli oldu

Seçime katılacak Adalet ve Birlik Partisi, Adalet Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi, Anavatan Partisi, Büyük Birlik Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Genç Parti, Güç Birliği Partisi, Hak ve Özgürlükler Partisi, Halkın Kurtuluşu Partisi, İYİ Parti, Memleket Partisi, Millet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Milli Yol Partisi, Sol Parti, Türkiye İşçi Partisi, Türkiye Komünist Partisi, Türkiye Komünist Hareketi, Vatan Partisi, Yeniden Refah Partisi, Yenilik Partisi, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi ve Zafer Partisi’nin 10’ar dakikalık iki konuşma hakkı bulunuyor.

Buna ek olarak Meclis’te grubu bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin ilaveten 10’ar dakikalık propaganda hakkı; Adalet ve Kalkınma Partisi’nin TBMM’de en fazla üyesi olduğu için 20 dakikalık ilave propaganda hakkı; Cumhuriyet Halk Partisi’nin ise TBMM’de en fazla üyeye sahip ikinci parti olduğu için 10 dakikalık propaganda hakkı daha olacak.

Bugün YSK’de yapılan kura çekiminin sonuçlarına göre ilk gün yapılacak konuşma sıralaması şöyle:

Yeniden Refah Partisi, İYİ Parti, Halkın Kurtuluşu Partisi, Adalet Partisi, Güç Birliği Partisi, Anavatan Partisi, Hak ve Özgürlükler Partisi, Adalet Birlik Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Vatan Partisi, Büyük Birlik Partisi, Türkiye Komünist Hareketi, Milli Yol Partisi, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Yenilik Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Zafer Partisi, Türkiye Komünist Partisi, Millet Partisi, Sol Parti, Genç Parti.

İkinci gün yapılacak konuşma sıralaması ise şöyle:

Yenilik Partisi, İYİ Parti, Anavatan Partisi, Adalet Partisi, Genç Parti, Güç Birliği Partisi, Millet Partisi, Büyük Birlik Partisi, Halkın Kurtuluşu Partisi, Vatan Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye Komünist Hareketi, Memleket Partisi, Türkiye Komünist Partisi, Yeniden Refah Partisi, Milli Yol Partisi, Sol Parti, Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Zafer Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Adalet ve Birlik Partisi, Hak ve Özgürlükler Partisi.

Paylaşın

Dikkat Çeken Analiz: Kılıçdaroğlu’nun Alevi Açıklaması Erdoğan’ın Silahını Elinden Aldı

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine günler kala, dünya basını da seçimlere ve muhtemel sonuçlarına ilişkin değerlendirmeler yayınlamaya devam ediyor.

Son olarak, İsrail’in önde gelen gazetelerinden Haaretz, dikkat çeken bir analize yer verdi.

Haaretz’de yayınlanan, “Yeni rakibi Erdoğan’ı dindar milliyetçi stratejisini yeniden tanımlamaya zorluyor” başlıklı yazıda, Kılıçdaroğlu’nun “Alevi” açıklaması değerlendirildi.

CHP liderinin, Twitter hesabından paylaştığı videonun 75 milyondan fazla kez izlendiğine dikkat çekilen yazıda, Kılıçdaroğlu’nun dini kimliği daha önce bilinse de açıklamanın sosyal ve siyasi bir coşku yarattığı belirtildi.

Yazıda, “Muhalefet liderinin açıklamasının 14 Mayıs seçimlerini nasıl etkileyeceğini söylemek zor. Ama Kılıçdaroğlu şimdiden net bir zafer elde etti: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kullandığı ‘Alevi Kılıçdaroğlu gerçek Müslüman değil’ silahını elinden aldı” değerlendirmesi yapıldı.

Haaretz’in analizinde Türkiye’deki Alevilerin herhangi bir yasal statüsü bulunmadığına ve bu nedenle sayılarının net olarak bilinmediğine dikkat çekildi.

Yazıda ayrıca 1978’de Kahramanmaraş’ta Alevilere karşı tertiplenen ve 107 yurttaşın katledildiği olaylarla, 1992’de Madımak Katliamı sırasında yaşananlara da değinildi.

Türkiye’de uzun yıllar boyunca Alevilerin dini kimliklerini açık şekilde yaşamaktan geri durdukları belirtilen analizde, “Kılıçdaroğlu’nun açıklaması ve ona gelen halk desteği, Türkiye’de kimlik siyasetine yeni bir soluk getirdi. Açıklama, güç ve statü sahibi bir topluluk olarak Alevileri iktidar yarışına dahil etti” ifadeleri kullanıldı.

Yazıda, “Erdoğan’ın ülkeyi yönettiği 20 yıl boyunca Kürtler, etnik kimliklerini siyasi amaçlarla kullanan tek etnik gruptu. Şimdi etnik değil dini bir kimlik olan Alevi kimliği de siyasi yarışa katıldı. Bu, Erdoğan’ı Sünni dindar milliyetçilik politikasını yeni düzenlemeye ya da yumuşatmaya zorlayabilir” dendi.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın