Associated Press: Erdoğan’ın Liderliği Risk Altında

Dünya basını, 14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine günler kala, seçimlere ve olası sonuçlarına ilişkin değerlendirmelere yer vermeye devam ediyor.

Son olarak Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli haber ajansı Associated Press, seçimlere ilişkin dikkat çeken bir analize yer verdi.

VOA Türkçe’nin aktardığı haber göre, siyasi kariyerinin başında yıkıcı 1999 depremi ve ekonomik darboğazın iktidara yükselttiği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği, 20 yıl sonra benzer şartlar nedeniyle risk altında.

Daha önce üç kez başbakanlık yapan kutuplaştırıcı ve popülist Erdoğan, 14 Mayıs seçimlerinde üçüncü kez cumhurbaşkanı seçilirse iktidarını üçüncü on yıla taşımış olacak. Erdoğan, şu anda Türkiye’nin en uzun süre görev başında kalmış lideri.

Erdoğan’ın 2001’de kurduğu AK Parti, ekonomik kriz sırasında ve İzmit depreminin sonrasında iktidara gelmişti. O dönemde AK Parti hükümetin 1999 depremlerinin yol açtığı felaket sonrasında iyi yönetim sergileyememesinin yarattığı kamuoyu öfkesini kendi lehine kullandı.

2003’te başbakan olan Erdoğan da o tarihten bu yana ülkenin iktidarını elinden bırakmadı.

“Erdoğan’ın orta sınıf muhafazakar seçmenler arasında cazibesi uzun soluklu”

Uzmanlar, Şubat’taki depremlere verilen yetersiz yanıt nedeniyle Erdoğan’a duyulan öfkeye rağmen Erdoğan’ın azımsanmaması gerektiği uyarısı yapıyor; Türkiye’deki eski laik ve Batı eğilimli elitler tarafından uzun yıllardır dışlandıklarını hisseden orta sınıf muhafazakar seçmenler arasındaki cazibesinin uzun soluklu olduğuna dikkat çekiyor.

Erdoğan’ın Batı’yla zıtlaşan tutumu, milliyetçi politikaları ve ülke içinde İslamcı profili öne çıkarması, birçok muhafazakar seçmenin desteğini kazandı.

İktidarının ilk on yılında çok sayıda insanı yoksulluktan kurtardığını, ekonomik büyüme patlaması yaptığını söyleyen bu seçmenler, geçmiş başarılarının Erdoğan’ın gelecekte de durumu iyileştirebilme becerisinin kanıtı olduğunu savunuyor.

Associated Press’e konuşan 38 yaşındaki İstanbullu esnaf Sabit Çelik, “Türkiye’de ekonomik kriz var, bunu inkar edemeyiz. Evet, bu ekonomik krizin bize etkisi büyük oldu. Ama yine de Erdoğan’dan başkasının bunu düzelteceğini düşünmüyorum. Kurtuluşumuz yine iktidar partisi sayesinde olacak” dedi.

Erdoğan’ı destekleyen bir başka İstanbullu seçmen, Mustafa Ağaoğlu da, “İğne bile üretemez halde bir ülkeyken geçen gün gökyüzünde insansız hava aracı uçtu. Şimdi savaş uçaklarımız, uçak gemilerimiz, yollarımız, köprülerimiz, şehir hastanelerimiz var” dedi.

Paylaşın

Erdoğan Van’da Konuştu; Demirtaş’ı Hedef Aldı

Van mitinginde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ı hedef alarak, “Bu gördüğünüz Selo benim 51 Kürt kardeşimin ölümüne neden oldu. Bay Bay Kemal gelince onu çıkaracağız diyor” dedi ve ekledi:

“Bu iş Türk-Kürt meselesi değil, Alevi-Sünni meselesi değil insanlık meselesi. Ancak biz iktidarda olduğumuz sürece adalet yerini bulacaktır. Benim 51 Kürt kardeşimin canına kıyanlara biz cezaevinden çık demeyiz, hepsi hesabını ödeyecek.”

Erdoğan İmamoğlu için de “İstanbul’a uğradığı yok, bol bol Bodrum’a gidiyor. Ben İBB’yi CHP’den almıştım. İstanbul’u İstanbul bu kardeşiniz yaptı. Her şeyi bedava yapmayı bırakın yeni projeler başlatmayı; teslim aldıkları yarım kalan işleri bile sürdüremediler.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 14 Mayıs’ta yapılacak olan seçimler kapsamında Van’da halka hitap etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “CHP miting yapabilir miydi gelip burada. CHP’ye desteklerini utanmadan dişe diş kana kan diyerek ilan edenler Vanlı olabilir mi? Bu ülkenin başına bir CHP’li getirmek için karşınıza geldiklerinde bunun hesabını sormayacak mısınız?” dedi.

Erdoğan “Gabar artık terör ile değil petrol rezervi ile anılacak. Yıllarca bu petrol kuyularını betonladılar. Şimdi biz açtık. Aynı Karadeniz’deki doğal gaz gibi açtık. 14 Mayıs akşamı hep birlikte bir başka güleceğiz” ifadelerini kullandı.

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı hedef alan Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bu gördüğünüz Selo benim 51 Kürt kardeşimin ölümüne neden oldu. Bay Bay Kemal gelince onu çıkaracağız diyor. Bu iş Türk-Kürt meselesi değil, Alevi-Sünni meselesi değil insanlık meselesi. Ancak biz iktidarda olduğumuz sürece adalet yerini bulacaktır. Benim 51 Kürt kardeşimin canına kıyanlara biz cezaevinden çık demeyiz, hepsi hesabını ödeyecek’ diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti;

“Bugün bu alanda resmi olarak aldığım rakam, şu anda 50 bin Vanlı kardeşim alanda. Yol boyunca gelenler hariç. Bu bir şeyi gösteriyor. Demek ki 9 gün sonra sandıkları benim Vanlı kardeşlerim patlatacak. Bu başarılar birilerinin kabusu oldu. Okul yaparız, üniversite açarız, eğitimi ayağa düşürdünüz derler. Köprü, havalimanı yenir mi ama biz onları Bay Bay Kemal’e bırakıyoruz, afiyet olsun.”

Erdoğan İmamoğlu için de “İstanbul’a uğradığı yok, bol bol Bodrum’a gidiyor. Ben İBB’yi CHP’den almıştım. İstanbul’u İstanbul bu kardeşiniz yaptı. Her şeyi bedava yapmayı bırakın yeni projeler başlatmayı; teslim aldıkları yarım kalan işleri bile sürdüremediler.” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Sırrı Süreyya Önder: Bir Oy Piroya, Bir Oy Siro’ya

14 Mayıs’ta yapılacak olan seçimlere dair değerlendirmede bulunan Sırrı Süreyya Önder, “Sayın Kılıçdaroğlu övgüsü çok yapmış oldum… Hemen sloganımı gireyim, ‘Bir oy piroya, 1. bölgede siroya..’ Kendimi kastediyorum.. Bir oy Yeşil Sol partiye, bir oy Kılıçdaroğlu’na…” dedi.

Önder, açıklamasının devamında, “Seçimin ikinci tura kalma ihtimali olabilir. Şu an durum dengede görünüyor. 1 puan önde olmanız kimseyi rahatlatamaz. Kürt halkı duygusal bir halktır” ifadelerini kullandı.

Yeşil Sol Parti’den İstanbul 1. bölge milletvekili adayı olan Sırrı Süreyya Önder, T24’ten Candan Yıldız’ın sorularını yanıtladı.

Sahadan izlenimleri sorulan Önder , “Sahada ancak kendi durumuzu görebiliriz. Sahaya bakarak ülkeyi analiz edecek deha göremedim. Ama ipuçlarını görebiliriz. Benim gözlemlediğim değişim arzusu çok yükselmiş ve bir iradeye dönmüş. Ben değişim arzusunun toplumsal yaygınlık anlamında çok yüksek olduğunu görüyorum.İvmelenme dediğimiz şey çok hızlanır. Bu dönemlerde oylar kümeler halinde gider… ” dedi.

“Beka ve terör söylemi, soğanı ve şehadeti yan yanma anma gereksizliği artık iş görmüyor” diyen Önder sözlerine şöyle devam etti: “Bindirilmiş kıtaları seferber edebilirsiniz ama toplumun genelinde hiçbir frekansı titretmiyor.

Kılıçdaroğlu, Alevilik ve Kürtler üzerine video yaptığında milyonca insanın gönül teline dokundu. Kimi bir sızı olarak, kimisi rahatlama olarak… Ben çok ağlayan insan gördüm… Alevilik videosuyla ilgili…

Buna ağlayan sadece Alevi değil. Başka bir derde derman çabası gördüğünde kendi derdi sağatılıyormuş gibi hisseder… Meşhur Yavuz Tuğrul filmindeki gibi “Bu türküye ağlamak için Türkçe bilmek gerekmez…”
Olay böyle bir noktada…

“Bir oy piroya, bir oy Siro’ya”

Sayın Kılıçdaroğlu övgüsü çok yapmış oldum… Hemen sloganımı gireyim, ‘Bir oy piroya, 1. bölgede siroya..’ Kendimi kastediyorum.. Bir oy Yeşil Sol partiye, bir oy Kılıçdaroğlu’na…

Seçimin ikinci tura kalma ihtimali olabilir. Şu an durum dengede görünüyor. 1 puan önde olmanız kimseyi rahatlatamaz. Kürt halkı duygusal bir halktır.

“Kürt seçmen ikinci turda isteksizleşebilir”

Sol sosyal demokrat seçmene ricam ve uyarımdır; ikinci tura kalması ihtimaline binaen Kürdün hatırını yıkmayın. İkinci tura kalırsa ve Kürt seçmen kendisinin gösterdiği dayanışmayı sol sosyal demokrat çevreden görmezse isteksizleşebilir ikinci turda… Van’dan Diyarbakır’dan Kılıçdaroğlu’na yüzde 90’lara varan destek çıkarken burada da bize bunun altında bir destek biraz ayıp olur. (‘Stratejik oydan söz ediyorsunuz değil mi sorusu üzerine) Tabii ki…

“Dostluklar kolayından yara alır ama toparlanma zemini her zaman vardır”

(Ahmet Şık’la konuşabildiniz mi) Hayır ama seçim bittikten sonra Ahmet dahil tüm arkadaşlarımızla konuşuruz. Ahmet, Gezi’de fişeği yediğinde aynı fotoğraf karesi içindeydik. Bu dostluklar kolayından yara alır ama toparlanma zemini her zaman vardır. Bu kişisel değil siyaseten… “

Paylaşın

Der Spiegel: Erdoğan İlk Defa İktidarı İçin Korkmalı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’yi 20 yıldan bu yana, önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı olarak yönettiğini hatırlatan Der Spiegel, “O, insanlara refah, ama aynı zamanda baskı getirdi. Atatürk’ten bu yana neredeyse hiçbir siyasetçi ülkeyi bu kadar şekillendirip kendi izini bırakmamıştı. Fakat şimdi ilk defa ciddi olarak iktidarı için korkmalı” değerlendirmesinde bulundu.

Ekonomik kriz ve 6 Şubat’taki Maraş merkezli depremlerden sonra acil durum yardımları konusunda yapılan hataların da Erdoğan’ın popülaritesine zarar verdiğini kaydeden Der Spiegel, Erdoğan’ın sağlığının son dönemde iyi olmadığını ve geçirdiği açıklanan gastroenterit sebebiyle pek çok etkinliği iptal ettiğini hatırlattı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Almanya’nın Der Spiegel dergisinden Şebnem Arsu, Maximilian Popp ve Özlem Topçu’nun 14 Mayıs seçimlerine ilişkin sorularını yanıtladı.

Dergi, “Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu: Erdoğan’ın korkması gereken adam” başlıklı haberini okurlarına, “Destekçileri ona Türk Gandi diyor: Muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, uzun zaman hafife alındı. Şimdi ise Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na son verme şansı yüksek. 74 yaşındaki siyasetçiyi diğerlerinden ayıran ne? Bir görüşme” sözleriyle tanıttı.

Üç gazeteci, Kemal Kılıçdaroğlu ile başkent Ankara’daki CHP Genel Merkezi’nde yaptıkları söyleşiye yer verdikleri haberlerinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi 20 yıldan bu yana, önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı olarak yönettiğini hatırlatarak, “O, insanlara refah, ama aynı zamanda baskı getirdi. Atatürk’ten bu yana neredeyse hiçbir siyasetçi ülkeyi bu kadar şekillendirip kendi izini bırakmamıştı. Fakat şimdi ilk defa ciddi olarak iktidarı için korkmalı” değerlendirmesinde bulundu.

Ekonomik kriz ve 6 Şubat’taki Maraş merkezli depremlerden sonra acil durum yardımları konusunda yapılan hataların da Erdoğan’ın popülaritesine zarar verdiğini kaydeden dergi, Erdoğan’ın sağlığının son dönemde iyi olmadığını ve geçirdiği açıklanan gastroenterit sebebiyle pek çok etkinliği iptal ettiğini hatırlattı.

Yaklaşık 1 saat süren söyleşi sırasında Kılıçdaroğlu’nun bir kez bile arkasına yaslanmadığını yazan Der Spiegel, kendisinin “Artık üçüncü sınıf bir demokrasi olmak istemiyoruz” sözlerini aktardı. İttifakının seçimleri kazanması durumunda ne olacağı sorusu üzerine ise Kılıçdaroğlu, “O zaman nihayet bahar gelecek” yanıtını verdi.

Kılıçdaroğlu’nun Türkiye kamuoyu için yeni bir siyasi figür olmadığını hatırlatan Der Spiegel, siyasetçinin hayat hikayesinden ve siyasi kariyerinden de bahsederek abisi Yusuf Ziya Kılıçdaroğlu’nun Kemal Kılıçdaroğlu’nu ‘akıllı ve utangaç’ bir çocuk olarak nitelediğini, futbol oynarken kavga edildiğinde kendisinin arabuluculuk yaptığını söylediğini yazdı.

“Öyle veya böyle, tavizler siyaset sanatının emaresidir, güçsüzlüğün değil”

Kılıçdaroğlu’ndan ‘Dede imajlı siyasetçi’ sözleriyle bahseden ve bazı destekçilerinin kendisine ‘Gandi Kemal’ dediğini aktaran dergi, Kılıçdaroğlu’nun ‘gerektiği yerde durumu çabuk kavrayan, sert’ biri olduğu izlenimini paylaştı.

Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı adayını açıklaması öncesi İYİ Parti lideri Meral Akşener’in itirazını ve yaptığı konuşmayı da hatırlatan Der Spiegel, Kemal Kılıçdaroğlu’nun söz konusu krize yaklaşımını kendisi ve yönetiminin nasıl görüneceği hakkında çok şey söylediğini yazdı. Dergi, “Gücünün oldukça farkında, ama güç kazanmanın ve onu elde etmenin taviz vermeden mümkün olmayacağını biliyor gibi görünüyor. Öyle veya böyle, tavizler siyaset sanatının emaresidir, güçsüzlüğün değil” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyasından da bahseden dergi, Kılıçdaroğlu’nun ‘umut yarattığını’ yazdı. Erdoğan’ın sarayına karşı video mesajlarını evinin mutfağında çektiğini, konuşmalarında kutuplaştırıcı bir dil kullanmadığını ve kimseye hakaret etmediğini aktaran Der Spiegel, “Farklı bir Türk erkekliğini temsil ediyor” yorumunda bulundu.

Derginin aktardığına göre, Erdoğan hakkında da yorum yapan Kılıçdaroğlu, “Artık Erdoğan’ın söyleyecek başka bir şeyi yok. Düzgün bir şekilde yönetme yetisini kaybetti” dedi.

“Bizim gibi düşünmeyen insanlar da demokrasi istiyor”

Kemal Kılıçdaroğlu’nun sosyal medya hesabından ‘Alevi.’ notuyla paylaştığı video mesajı da hatırlatan Der Spiegel, Kılıçdaroğlu’nun videoda “Evet, ben Aleviyim’ diyerek bir tabuyu yıktığı değerlendirmesinde bulundu.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilirse ilk olarak ülke bütçesini inceleyeceğini ve bir dizi tasarrufa gideceğini yazan dergi, Kılıçdaroğlu’nun şu sözlerini de aktardı: “Erdoğan’ın 16 uçağı var. Biz bu 16 uçağı hemen satacağız.”

Millet İttifakı’nın Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş planından bahseden Der Spiegel’e göre, Kılıçdaroğlu, “Bizim gibi düşünmeyen insanlar da demokrasi istiyor. Kim elinde sopa olan bir lideri koruyup kollar?” diye sordu. Dergi, Kılıçdaroğlu’nun kazanması durumunda belki de en büyük işinin topluma barış ve huzur getirmek olduğu yorumunu da yaptı.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

Washington Post: Kılıçdaroğlu’nun Mutfağı Ve Erdoğan’ın Sarayı Tezatı

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine günler kala, dünya basını da seçimlere ve olası sonuçlarına ilişkin değerlendirmelere yer vermeye devam ediyor. Son olarak Washington Post “Giderek Artan Despotizmin Gölgesi Türkiye’deki Seçimlerin Üzerinde” başlığını taşıyan bir başyazısı yayınladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun gösterişsiz bir eski kamu görevlisi olduğunu hatırlatan Washington Post, Kılıçdaroğlu’nun evinin mutfağında çektiği videolarla Erdoğan’ın binden fazla odalı sarayının tezat oluşturduğunu kaydetti.

VOA Türkçe’nin aktardığına göre; başyazıda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 yıl önce iktidara geldiğinde, Türkiye’nin dünya genelindeki müttefiklerine, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede ılımlı, Batı yanlısı, iş dünyasından yana reformların savunucusu ve 11 Eylül 2001 terör saldırıları sonrasında İslamcı köktendinciliğe karşı siper olarak göründüğünü; ancak bu imajın çoğunlukla yok olduğunu kaydediyor.

Gazete, Erdoğan’ın 14 Mayıs seçimleri öncesinde popülaritesinin giderek gerilemesinin halkın baskı, muhalif görüşleri ve bir zamanlar bağımsız olan kurumları susturma, insan hakları ve demokratik normları küçümseme üzerine inşa ettiği otokrasisinden duyduğu memnuniyetsizliği yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

Erdoğan’ın Türkiye ekonomisini kötü yönetmesi sonucu hayat standartlarının erozyona uğradığını, Türk lirasının değerini düşürdüğünü, enflasyonu fırlattığını yazan Washington Post, çok sayıda Türk’ün öfkeli olmasına şaşırmamak gerektiğini, bunun sonucunda Erdoğan’ın “sıkıcı eski bürokrat rakibinin” kamuoyu yoklamalarında seçimi önde götürdüğünü aktarıyor.

Gazetenin yayın kuruluna göre 14 Mayıs seçimi, aynı zamanda demokratik seçimlerin, Erdoğan’ın giderek tek adamlaşan iktidarının boyunduruğundan kurtulma kapasitesine sahip olup olmadığının bir sınavı niteliğinde.

Gazete, sonuçların hem Türk halkı hem de ABD ve Avrupalı müttefikler açısından önemli olduğunu kaydediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine NATO ve Rusya Cumhurbaşkanı Putin arasında bir aracı rölü biçtiğini yazan Washington Post, Erdoğan iktidarındaki Türkiye’nin Ukrayna savunması açısından önemi olan İHA’ları tedarik ettiğini, Rus savaş gemilerinin Karadeniz’e girişini engellediğini, tahıl koridoru anlaşmasının imzalanmasında rol oynadığını hatırlatıyor.

Ancak Türkiye’nin “Batı’nın yaptırımları çiğnenerek Moskova’ya nakliyat yapılmasında rol oynadığından şüphe edildiği; ordunun kullandığı hassas teknolojileri, elektronik cihazları ve araç parçalarını tedarik ederek Putin’in kuvvetlerini pekiştirdiğinin düşünüldüğü” aktarılıyor.

Başyazıda, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisini jeopolitik açıdan ‘tercih edilecek ilk kişi’ olarak konumlandırmak amacıyla iki tarafı birbirine düşürme şeklindeki ikili oyunu arabozuculuktan fazlası” ifadeleri kullanıldı.

Görüş yazısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Batı’nın stratejisini zedeleyen ve Putin’e geniş manevra alanı yaratan bir tutum benimsemesinin Rusya’nın bunun karşılığında Türkiye’ye, Batı yaptırımlarından kaçmaya çalışan Rus oligarkların paraları dahil milyarlarca dolar “yağdırmasına” yol açtığı yorumu yapıldı.

“Erdoğan en derin hasarı ülke içinde verdi”

Washington Post, en derin ve kalıcı hasarın ülke içinde olduğunu kaydetti ve “görüş ayrılıklarını körükleyerek ülkeyi yöneten Erdoğan’ın bir zamanlar rengarenk olan sivil toplumunun canlanması için gereken alanı daralttığı” belirtildi.

Başyazıda Cumhurbaşkanı Türk mahkemelerinin Erdoğan’ın “intikam aygıtları” haline geldiği, muhalefeti susturmak için rutin olarak cezai suçlamalar uydurulduğu, çok sayıda Türk’ün insan içinde fikirlerini dile getirmeye korktuğu görüşü yer aldı.

“Kurumların Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zorbalığı karşısında boyun eğdiği” savunuldu ve bunun örneklerinden birinin Merkez Bankası olduğu belirtildi.

Şubat ayındaki depremler sonrasında gerekli müdahale ve yardımların gecikmesinin Erdoğan’ın imajına daha çok zarar verdiği vurgulandı.

“İnşaat standartlarına uymayan binaların depremde çökmesinin birçok Türk tarafından Erdoğan iktidarının karakteristik özelliği olan yolsuzluk ve kötü yönetimin bir simgesi olarak algılandı” denildi.

“Kılıçdaroğlu’nun mutfağı ve Erdoğan’ın sarayı tezatı”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’nunsa gösterişsiz bir eski kamu görevlisi olduğunu hatırlatan Washington Post, Kılıçdaroğlu’nun evinin mutfağında çektiği videolarla Erdoğan’ın binden fazla odalı sarayının tezat oluşturduğunu kaydediyor.

Gazete başyazısında Türkiye’yi birleştirme ve sadece tek dönemlik cumhurbaşkanı olma sözü veren Kılıçdaroğlu’nun hem Erdoğan’ın gücü elinde toplamak için yaptığı anayasal değişiklikleri geri çevirme hem de Merkez Bankası, mahkemeler ve diplomasiyi bağımsızlığına kavuşturmayı taahhüt ettiği vurgulandı.

“Bu açıdan bakıldığında birçok Türk, hoşgörü, çoğulculuk, insan haklarına saygı, ekonomik sağduyu gibi, “Erdoğanizmin” büyük zarar verdiği kavramları yeniden inşa sözü karşısında Kılıçdaroğlu’nun karizma yoksunu olmasıyla ilgilenmiyor” ifadeleri kullanıldı.

Washington Post, 14 Mayıs’ta seçimi kaybetmesi ya da seçimin ikinci tura kalması durumunda, Erdoğan ve destekçilerinin sonuca itiraz edebileceği kaygısının olduğu, “demokrasinin görece sağlam yer edindiği bir ülkede bu kaygıların Erdoğan’ın bazı ilkelere ne kadar derinden zarar verdiğinin bir ölçütü” olduğu tespitine de yer verdi.

Paylaşın

Erdoğan: 14 Mayıs’ta Türkiye Yüzyılı Etrafında Kenetlenelim

Giresun’da halka seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim davamız ülkenin kazanımlarını daha da ileriye taşıma, evlatlarımıza aydınlık bir gelecek miras bırakma davasıdır. Bu davanın muhatabı 85 milyonun tamamıdır. Dolayısıyla 85 milyonun her birinin bu dava içinde bu dava safında yeri vardır. Gelin ülkemizin milletimizin evlatlarımızın aydınlık geleceği için 14 Mayıs’ta Türkiye Yüzyılı etrafında kenetlenelim” dedi.

Haber Merkezi / Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim çalışmaları kapsamında Giresun’da düzenlenen mitingde konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

“Giresun dün Pontus çetelerine bu vatan topraklarını dar etmişti, inanıyorum Giresun bugün de Kandil’in şakşakçılarına, FETÖ’nün haşhaşilerine vatan topraklarını dar edecek. Ben biliyorum, evelallah sizler ne soğana ne patatese, liderinizi kurban etmezsiniz. Giresun, kahramanlarımızın emanetlerine sıkı sıkıya sahip çıkacak. Giresunlu kardeşlerim ondan bundan korkmaz.

14 Mayıs’ta sadece sizin oy kullanmanız yeterli değil, en az bir dostunuzu, komşunuzu sandığa götürerek oy vermesini sağlamanız lazım. Aksi takdirde Karadeniz’de bulduğumuz gazın vanasını kapatır, Gabar’daki petrole beton dökerler. Şehirlerimizi yeniden kana ve ateşe boğarlar. Cezaevinde olan Selo, Diyarbakır’da Kürt kardeşlerimi sokağa döktü. 51 Kürt kardeşimi öldürdü, Yasin Börü evladımızı şehit ettiler. Bunun suçu ne diyorlar, daha ne olacak bay bay Kemal. Kandil’den selam geliyor, ‘desteğimiz onunla’ diyorlar. Bunların dini, ezanı, kitabı yok. Benim Giresunlu kardeşlerim bunların önünü açar mı?

Kürt kardeşlerimi çok aldattılar, hala da aldatıyorlar. İstanbul’daki, Atatürk Havalimanı’ndaki Teknofest’i hazmedebildiler mi? Şimdi de aynı yeri ABD’li şirketlere devretme sözü veriyorlar. O şirketle ben 15 sene önce görüştüm. Yatırım yapacağız, dediler. Ne istiyorsanız verelim, dedim. Gelmediler. Bunlar vatansever değil, gelip de bu yatırımları yapmazlar. İHA’ları, SİHA’ları, Akıncı’yı yapan, Kızılelma’yı yapanlar BAYKAR. Bu milletin evlatları ile onları mukayese edemeyiz.

Londra’dan tefeciler bunlara 300 milyar dolar verecekmiş. Böyle bir şey olabilir mi? Fındığa zam verecekmiş, bugüne kadar neredeydiniz? Eskiden bu sahil yolu var mıydı? Samsun’dan çık, Hopa’ya kadar böyle bir yol yoktu. Yaptıklarımızı anlatmaya saatler yetmez. Eksikler de yok değil, bütün bunlar aşılacaktır, yine biz aşarız. Enflasyon her ay düşüyor. Yüzde 43’e indi. Her ay azala azala devam edecek.

Temmuz ayında hem enflasyon farkını hem refah payını dikkate alan artışlar yapacağız. Nereden nerelere geldik. Eğitimden sağlığa her alanda standartları en yükseğe biz çıkardık. Sanayi ve teknoloji eksiklerini biz giderdik mi? Bu ülkenin en büyük özlemi olan Ayasofya’yı biz ibadete açtık mı? Yaparsak biz yaparız, yaparsa AK Parti yapar.

Şimdi buradan İYİ Partili, Saadet Partili kardeşlerime sesleniyorum, bay bay Kemal’in sizi genel başkanınızı inandığınız ve savunduğunuz tüm değerleri böylesine pervasızca istiskal etmesine daha ne kadar sabredeceksiniz? CHP içindeki gerçekten cumhuriyetçi, gerçekten Gazi Mustafa Kemal’in istiklal anlayışına sahip insanlarımızın hassasiyetlerinin nasıl istismar edildiğini de biliyoruz.

Bunun için diyoruz ki bizim davamız ülkenin kazanımlarını daha da ileriye taşıma, evlatlarımıza aydınlık bir gelecek miras bırakma davasıdır. Bu davanın muhatabı 85 milyonun tamamıdır. Dolayısıyla 85 milyonun her birinin bu dava içinde bu dava safında yeri vardır. Gelin ülkemizin milletimizin evlatlarımızın aydınlık geleceği için 14 Mayıs’ta Türkiye Yüzyılı etrafında kenetlenelim.”

Paylaşın

BBC: Erdoğan’ın Rakibi Barış Ve Demokrasi Vaat Ediyor

Dünya basını cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine günler kala, seçimlere ve olası sonuçlarına ilişkin değerlendirmelere yer vermeye devam ediyor. Son olarak BBC, Kılıçdaroğlu ile yapılan röportajı, “Erdoğan’ın rakibi barış ve demokrasi vaat ediyor” başlığıyla yayımlandı.

İzmir mitingi öncesinde Birleşik Krallık kamu yayımcısı BBC’den Orla Guerin’e konuşan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, “Gençler demokrasi istiyor. Sadece tweet attıkları için sabahın erken saatlerinde polisin kapılarına gelmesini istemiyor. Gençlere beni özgürce eleştirebileceklerini söylüyorum. Bu hakka sahip olmalarını garanti edeceğim” ifadelerini kullandı.

Destekçilerinin güvenliğinden endişe ettiklerinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de siyaset yapmak risklerle dolu bir hayatı seçmek anlamına geliyor. Erdoğan ve ortakları ne yaparsa yapsın ben yolumda yürüyeceğim. Beni yolumda alıkoyamazlar. Beni korkutamazlar. Bu millete bir söz verdim” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin yönünü yeniden belirleyeceğini ve Kremlin’le değil, Batı’yla ilişkileri öncelik haline getireceğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Medeni dünyanın bir parçası olmak istiyoruz. Özgür bir medya ve tam bağımsız bir yargı istiyoruz. Erdoğan böyle düşünmüyor. Daha da otoriter olmak istiyor. Benimle Erdoğan arasındaki fark, siyahla beyaz arasındaki fark gibi” dedi.

Erdoğan’ın seçimleri kaybetmesi halinde “sessizce” gidip gitmeyeceğinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, “Onu emekli edip, köşesine yollayacağız. Sessizce geri çekilecek. Kimsenin bundan şüphesi olmamalı” diye konuştu.

Muhalefet partilerinin tedbirli olduğunu ve ne cumhurbaşkanına ne YSK’ya ne de hakimlere güvendiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Tüm sandıklarda birden fazla gözlemci bulundurarak oyların doğru ve güvenli şekilde kullanıldığından ve uygun şekilde sayıldığından emin olmak istiyoruz. Bunu başarmak için 1,5 yıldır çok çalıştık ve önlemler aldık” ifadelerini kullandı.

BBC’nin değerlendirmesinde, seçimi kim kazanırsa kazansın bozuk bir ekonomi ve bölünmüş bir toplumla karşı karşıya kalacağı ve bunları düzeltmek için bir sihirli değnek bulunmadığı görüşü paylaşıldı.

Yazıda, son anketlere göre cumhurbaşkanlığını Kılıçdaroğlu’nun kazanacağını ancak parlamentoda Cumhur İttifakı’nın önde olduğu belirtilirken, “Bıçak sırtı bir seçimde kimse gelecek haftaların barışçıl geçeceğinden emin olamaz” yorumu yapıldı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri: Suriyeli Göçmenler, Erdoğan’ı Destekliyor

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine günler kala, dünya basını da seçimlere ve olası sonuçlarına ilişkin değerlendirmelere yer vermeye devam ediyor. Son olarak Agence France-Press (AFP), “Türkiye’deki Suriyeliler, mayıstaki seçimlerde Erdoğan’ı destekliyor” başlıklı haber yer verdi.

Independent Türkçe’nin aktardığına göre; Suriyeli göçmenlerin 14 Mayıs’taki seçimlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kazanmasını istediği ifadelerine yer verilen haberde, Türkiye’nin, Suriye’de iç savaşın başladığı 2011’den beri Devlet Başkanı Beşar Esad rejiminden, Rus bombardımanlarından ve IŞİD saldırılarından kaçan 5 milyona yakın kişinin evi haline geldiği belirtildi.

AFP, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinin güneyinde kalan Kobani’den kaçarak Türkiye’ye gelen Suriyeli yurttaş Neroz Huseyin’in “Recep Tayyip Erdoğan burada kalmamızı sağlayacak” sözlerini aktardı.

35 yaşındaki Huseyin ve 38 yaşındaki eşi Adil Şeho’nun 2015’te ülkelerinden kaçtığı ifade edildi.

Ajans, Şeho’nun şu sözlerini öne çıkardı: 4 çocuğumuz burada doğdu. Suriye’yi bilmiyorlar. Önce çok iyi karşılanmıştık ama ekonomi nedeniyle sonradan bu durum değişti. Bizi tek seferde geri göndermeseler bile üzerimizde baskı kuracaklar, evrak talep edecekler, kiralarımızı ve faturalarımızı artıracaklar.

Haberde, elektrik mühendisliği eğitimi alan ve Türk yurttaşlığına geçen Suriyeli Huseyin Utbah’ın da seçimlerde Erdoğan’ı destekleyeceği bildirildi.

AFP, annesi ve 5 kardeşiyle Türkiye’de yaşayan 27 yaşındaki öğrencinin şu sözlerini aktardı: Arkadaşlarım ve ben hepimiz aynı görüşteyiz. Sadece Suriyeli olduğumuzdan değil, Erdoğan’ın ülke için yaptıklarını gördüğümüzden ona oy vereceğiz.

Haberde, ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) seçim vaatlerinden birinin de Suriyelileri “gönüllü ve onurlu şekilde” ülkelerine göndermek olduğuna dikkat çekildi.

Suriye’deki Rakka şehrinden 2015’de kaçan Utbah’ın, CHP’nin bu stratejisinin gerçekçi olmadığını savunduğu ve “Geri dönüp Esad’a güvenemeyiz” dediği de aktarıldı.

Ajans, Şanlıurfa’da catering hizmeti veren bir dükkan işleten 50 yaşındaki Suriyeli Zara Dogbeh’in de şu sözlerini öne çıkardı: Bu sefer daha çok korkuyoruz. CHP her açıklamasında bizi geri göndermekten bahsediyor. Türk komşularımız bile bizden korkuyor.

AFP, CHP Şanlıurfa İl Başkan Vekili Halil Barut’la da görüştü. Ajans, haberinde Barut’un şu ifadelerine yer verdi:

Bizim için en önemli şey onların güvenliği. Onlar bizim kardeşlerimiz. Onları ateşe atamayız, savaşa geri gönderemeyiz.

Bunlara ek olarak CHP’li vekilin Suriyelilerin gelişiyle “ev fiyatlarının ve kiraların arttığını ve zarar gördüklerini” söylediği de aktarıldı.

Haberde, CHP’li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın 2021’de şehirde yaşayan göçmenlerin su faturasına ve katı atık vergisi ücretine 10 kat zam yaptığı da hatırlatıldı. Bunun ardından partisinin Özcan’ı 1 yıl geçici ihraçla cezalandırdığına işaret edildi.

Sığınmacı Hakları Platformu da Özcan hakkında, “mültecilere yönelik nefret ve ayrımcılık” iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştu.

Ajans, Suriyelilerin çiftliklerde, şantiyelerde ve tekstil fabrikalarında Türkiye için ucuz işgücü kaynağı oluşturduğuna da dikkat çekti.

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri: AK Parti’de Son 10 Gün Hesapları

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine günler kalırken, Adalet ve Kalkınma Partisi’nde (AKP), kararsız seçmeni partiye çekebilmenin yolları tartışılıyor.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre, AKP kulislerinde, Cumhurbaşkanlığı seçimi için, “yarışın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu arasında başa baş gittiği ya da Erdoğan’ın 1-2 puan önde olduğu” şeklinde yorumlar yapılıyor.

Partide, Millet İttifakı içinde yer alan DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’ne giden yüzde 1-2 civarındaki AKP oyununun “Eli CHP’ye oy vermeye gitmeyen” Kürt muhafazakar seçmenle karşılanacağı, Erdoğan’ı da bu oranın yeniden Cumhurbaşkanlığına taşıyabileceği hesabı yapılıyor.

AKP’de ayrıca, seçim sonuçlarını belirlemede etkili olduğu belirtilen seçimden önceki son haftada, Erdoğan’ın tüm kesimleri “kucaklayıcı dil” kullanmasının önemine vurgu yapılıyor. Muhalefetin “çok başlı görüntüsü ve taktik hatalarının” seçimin kazanılmasını sağlayabileceği belirtiliyor.

Parti kulislerinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın az farkla olsa da seçimi ilk turda kazanabileceği beklentisini dile getirenlerin yanı sıra, şu anda tablonun Kılıçdaroğlu ile “başa baş olduğu” yorumları da yapılıyor. Seçimin ikinci tura kalma olasılığı göz ardı edilmiyor.

2015 hatırlatması: ‘Ne 7 Haziran’a ne 1 Kasım’a benziyor’

AKP’yi sahadan gelen yurttaşların “seçime ilgisiz” olmasına yönelik analizler düşündürüyor. “Sahada seçim havası yok, sanki 14 Mayıs’ta seçim yokmuş gibi bir tavır var. Bizden uzaklaşmış değiller ama siyasetle de ilgili değil” yorumları yapılıyor.

Sahadan gözlemlerini aktaran bazı parti yöneticileri, seçmenin bu süreçteki tutumunun, AKP’nin 2002’de iktidara geldikten sonra ilk kez Meclis’teki çoğunluğu kaybettiği 7 Haziran 2015 seçimleri ve yeniden güçlü bir şekilde seçimi kazandığı 1 Kasım 2015 seçimlerinden çok farklı olduğunu, ilk kez böyle bir tablo ile karşılaşıldığına dikkat çekiyor:

“7 Haziran öncesi seçmen el sıkardı ama konuşmazdı, ‘Sizinle işimiz yok’ havasında davranırdı. Ama aynı kişi 1 Kasım öncesi ise ‘Şunları yanlış yapıyorsunuz, şu iyi oldu’ der alkışlar ya da kızardı, tepki gösterirdi. Ama şimdi ikisinden farklı bir hava var. Bizden uzaklaşmış değiller, ilgileri var ama siyasetle ilgili değiller.”

AKP’nin umudu muhalefetin hataları, Erdoğan’ın üslubu

Seçmenin siyasete ilgisizliğini, siyasi kavga ve çekişmelerden yorulmasına bağlanırken, bazı AKP kurmayları bu süreçte “gerilimi tırmandırma” taktiğininin hem iktidar hem de muhalefet aleyhine sonuç doğuracağına işaret ediyorlar.

AKP’de, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararının, Doğu ve Güneydoğu’da Millet İttifakı lehine sonuç doğursa da, Batı’daki seçmeni ürküttüğü savunuluyor. Bazı ittifak partisi liderlerinin, sahnede kimi zaman Kılıçdaroğlu’ndan daha uzun konuşması, çok başlılık görüntüsü vermesi muhalefetin “eksileri” olarak görülüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ise sert, kavgacı üslup yerine tüm kesimleri kucaklayıcı bir dil kullanmasının havayı değiştireceği yorumları yapılıyor.

Yeşil Sol Partili yüzde 1-2 seçmen desteği beklentisi

Yeşil Sol Parti’nin Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı nedeniyle Doğu ve Güneydoğu’da Erdoğan’ın istediği sonucu alması zor görülüyor.

AKP kurmayları, HÜDA PAR desteğinin seçimin alınmasına yetmeyeceğini ifade ederken, “eli CHP’ye oy vermeye gitmeyecek” muhafazakar Kürt seçmenden umutlu.

Özellikle istikrar isteyen, “terörle bağı olmayan”, çocuğunun geleceğini düşünen yüzde 3-4 oranındaki muhafazakar Kürt seçmenin yüzde 1-2’lik bölümünün, “yeni maceraya yönelmeyi tercih etmeyeceği” belirtilerek, “Bu yüzde 1-2’lik seçmen milletvekilliğinde Yeşil Sol Parti’ye oy verse de, Cumhurbaşkanlığı’nda Erdoğan’a oy verecektir. Zaten bu yüzde 1-2, Erdoğan’a seçimi kazandırıyor” yorumu yapılıyor.

AKP kulislerinde, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun ayrı parti kurup Millet İttifakı’na katılmaları nedeniyle yaşanan yüzde 1-2’lik oy kaybının da muhafazakar Kürt seçmenden gelecek oyla telafi edileceği düşünülüyor.

‘Bazı bakanlar sinerji yarattı, bazıları teşkilatta soruna neden oldu’

Halen kabinede yer alan ancak bulundukları seçim bölgesinde liste başından milletvekili seçimi için çalışma yürüten kabine üyelerinin sahadaki etkileri de uzun süredir tartışılıyor.

Parti kurmayları, vatandaşla ve parti teşkilatları ile iyi iletişim kuran bakanların sahada sinerji yarattığını ve oyları artırıcı etkisi olduğuna işaret ediyorlar.

Vatandaşların sorunlarına sahada çözüm üretilmesi avantaj olarak görülüyor. Ancak teşkilatlarla diyalog kuramayan bazı bakanların ise hem seçmenle diyalog kurmada sorun yaşadığı hem de teşkilatları harekete geçirme konusunda yetersiz kaldığı yorumları yapılıyor.

‘İttifak sistemi değişikliği ve ayrı liste 20 dolayında vekil kaybına yol açabilir’

AKP, milletvekilliği seçiminde ise TBMM’deki çoğunluk rakamı olan 301’i hedefliyor. Ancak seçim sistemi değişikliği ile ittifak oylarının siyasi partilerin milletvekili çıkarmaya etki etmemesi, Cumhur İttifakı içinde yer alan MHP, BBP ve Yeniden Refah Partisi’nin ayrı listelerle seçime girmesi nedeniyle, özellikle az milletvekili çıkaran seçim çevrelerinde, milletvekili kaybına yol açabileceği öngörülüyor. Fakat, özellikle MHP ve AKP tabanlarının 2018’den bu yana birbirine yakınlaştığı, oy geçişkenliğinin iki parti arasında gidip geldiğine dikkat çekiliyor.

AKP’ye kızan seçmenin MHP’ye yöneldiği ancak ittifak dışına çıkmadığı belirtilirken ayrı liste nedeniyle, partinin en fazla 20 milletvekili dolayında kaybı olabileceği ancak MHP ve diğer ittifak partilerinin çıkaracağı milletvekillikleri ile 300 dolayında milletvekili çıkarılabileceği hesabı yapılıyor.

İttifak içindeki partilerin seçmenlerinin Erdoğan’a oy verme konusunda tereddüt yaşamadığı belirtlirken bu seçmenin kendi partilerine oy vermenin rahatlığıyla sandığa gideceği ve milletvekili çıkarmasını da sağlayacağı düşünülüyor.

Millet İttifakı’nda yer alan İYİ Parti dışındaki siyasi partilerin liste çıkarmayıp CHP listelerinden seçime girmesinin, seçmen tabanlarının çok farklı olması nedeniyle “sinerji yaratmadığı” savunuluyor. Özellikle Saadet, DEVA ve Gelecek Partisi’ne oy vermeyi düşünen bazı seçmenlerin, ortak liste nedeniyle CHP’ye oy vermeyeceği, Erdoğan ve AKP’ye döneceği beklentisi dile getiriliyor.

Üç dönemliklerin bir bölümü kabineye

AKP’de seçim sonrasına dönük senaryolar da konuşuluyor. 14 Mayıs’ta yeniden iktidar olunması halinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, üç dönemlik olmaları nedeniyle milletvekili adayı gösterilmeyen bazı yakın kurmaylarını kabineye alacağı, bazılarına ise partide görev verileceği belirtiliyor.

Geçmiş yıllardaki örneklere de dikkat çekilerek bazı isimlere de bakan yardımcılığı ve bürokrasinin çeşitli kademelerinde göre verilerek “küskünlüğün önüne geçileceği” görüşü dile getiriliyor.

Paylaşın

Sırrı Süreyya Önder’den Seçim Yorumu: Birinci Turda Bitecek Gibi

Sırrı Süreyya Önder, cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Bizim aday göstermememizin temel açıklamalarından birisi parti -sözcülerimiz ve eşbaşkanlarımız tarafından- bu seçimi birinci turda bitirmek idi hatırlarsanız. Bunun tüm muhalif seçmenler tarafından iyi kavranması lazım” dedi ve ekledi:

“Evet, umuyor ve diliyoruz. Piyasadan gördüğümüz, yaptığımız gözlemler de -işte miting alanlarından, birebir saha çalışmalarımızdan- birinci turda bitmeye çok yakın gibi. Ama ikinci tura kalırsa ihtimalinde bu sonuç değişmeyecek büyük bir ihtimalle, yine bu iktidar gidecek.

Fakat muhalif seçmene, bütün muhalif bloka çok önemli bir görev düşüyor bu arada. Yeşil Sol Parti’nin, HDP geleneğinin, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bu birinci turda aday çıkarmamış olmasının karşılığını bu ilk turda vermeleri gerekir.”

Gazete Duvar’a konuşan Önder, konuya ilişkin açıklamasının devamında, “Bu tamamen seçmen psikolojisi ile ilgili. Seçmen dediğin emir komutayla hareket eden bir şey değildir. Bunun muhalif blok tarafından yeterince anlaşıldığı, özelde Yeşil Sol’un genelde Emek ve Özgürlük İttifakı’nın güçlü olarak Meclis’e gönderilmesinde yatıyor. İkinci turu tehlikeye sokacak tek şey, birinci turda -yani milletvekili seçimlerinde- bu destekte ortaya çıkacak bir cimrilik durumudur. Bunu bir kayıtlara geçirmiş olayım.

Bütün muhalif blok, evet Sayın Kılıçdaroğlu’na oyumuzu vereceğimizi biz de açıkladık, onlar da açıkladılar. Üstelik onlar birçok bakanlık, cumhurbaşkanı yardımcılığı vs. gibi şeyler yapmışken biz demokratik bir dönüşümden başka hiçbir şey talep etmeden yapan bir yapıyız. Bu yapı eğer buna rağmen demokratlar tarafından yeterince desteklenmezse, ikinci turda bu yapının seçmenleri gönülsüzleşebilir. Bu çok önemli bir uyarıdır ve ilk defa dile getiriyorum.

Sanırım sorunuzu cevapladım. İkinci bölümü, bu 7 Haziran – 1 Kasım arasını anmak bile istemiyorum. Çünkü her süreç bir şey öğretir. Herkes bundan deneyim kazanarak çıkar ve bu korkuyu yeniden üretme mekanizmasına asla prim vermemek gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

“Çözüm sürecinde yer almak isterim”

Kürt sorunun çözümüne dair de değerlendirmelerde bulunan Sırrı Süreyya Önder, “Çözüm süreci bekliyoruz. AKP yaptı, CHP niye yapmasın?” dedi ve ekledi: Kürt meselesi çözülmeden demokratik bir dönüşümün olamayacağını söyledi. Önder, şöyle devam etti:

“Türkiye, bu meseleyi çözerek yola devam etmek zorunda. Fakat bunun şekli, şemalı, biçimi, tarafları eskisi gibi mi olur, bunlar hep spekülatif değerlendirmeler olur. Şüphesiz ki süreçten çıkarılan derslerle sonuca ve barışa odaklanarak bir yol haritası çizilir. Önemli olan bunun sağlanabilecek en geniş toplumsal mutabakatla ortaya koyulması.

Gerçekten barış olacaksa barış diliyle dünya deneyimlerinden önemli ölçüde faydalanan, kendimize özgün durumları da uzak tutmayan bir yol haritası yapılır. Fakat bunun öncesinde lazım olan memlekette ifade özgürlüğünün sağlanması. Bu olmadan konuşulamıyor. Çünkü TMK, TCK insanların üzerinde kılıç gibi sallanıyor.

Önce şiddet içermeyen her şeyin rahatça söylenebildiği bir iklimin, bir zeminin oluşturulması şart. Belki bu ikinci günün ilk işidir. Olası bir çözüm sürecinde elbette yer almak isterim. ‘Barışa, siyasete ne katabilirim’ kendime dair hesaplaşmamda bundan daha önemli hiçbir şey yok. Ama eskisi kadar aktif bir rol mu alırım, mutfağında mı yer alırım buna arkadaşlarımız karar verir. Biz de üzerimize düşeni yaparız.”

Önder’in açıklamalarının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın