TBMM, Sağlık Çalışanları İçin Toplanamadı; Kılıçdaroğlu’ndan Tepki

Cumhuriyet Halk Partili (CHP) milletvekillerinin talebiyle Meclis Başkanı Mustafa Şentop tarafından Genel Kurul bugün için olağanüstü toplantıya çağrıldı. Ancak kurulun toplanması için gerekli olan yeter sayıya ulaşılamadığından toplantı çağrısı düştü.

Sağlık çalışanlarının sorunlarının ele alınması gündemiyle toplanan Genel Kurul’a CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte yaklaşık 100 CHP’li milletvekili katıldı. 32 İYİ Parti milletvekili, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, DEVA Partisi Milletvekili Mustafa Yeneroğlu Genel Kurul’da hazır bulundu.

AK Parti, MHP ve HDP Milletvekilleri daha önce açıkladıkları gibi Genel Kurul’da bulunmadı. Meclis yoklamasında gerekli çoğunluğun bulunup açılması ihtimaline karşı az sayıda iktidar milletvekili kulis ve bahçede bekledi.

Meclis Genel Kurulu saat 15.00’te Baskanvekili Süreyya Sadi Bilgiç tarafından açıldı. Bilgiç toplantı çağrısıyla ilgili bilgi verdi, daha sonra elektronik sistem üzerinden yoklama işlemini başlattı. Yoklama sırasında AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş ile birlikte 20 kadar AK Partili milletvekili Genel Kurul salonuna girdi ama yoklamaya katılmadı. CHP’li milletvekilleri oylama sırasında Genel Kurul salonuna giren ama yoklamaya katılmayan AK Partililere “Meclis’ten kaçmayın” diye seslendi.

Yapılan oylamada toplantı yeter sayısı bulunamadı. Bilgiç, yeterli sayıya ulaşılamadığını belirterek olağanüstü toplantı çağrısının düştüğünü söyledi. Bunun üzerine Genel Kurul kapandı.

Kılıçdaroğlu’ndan açıklama

“Sağlıkta şiddet Türkiye’nin temel sorunlarından birisidir” diyen Kılıçdaroğlu, “Bu sorunu çözecek organ TBMM’dir. TBMM’yi bu acı olayları engellemek açısından göreve davet ettik. CHP olarak, İYİ Parti olarak, Demokrat Parti olarak arkadaşlar buradaydı. Hepimiz görevimizi yaptık” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, “Ama parlamentoyu işlevsiz kılan iki organ, iki temel kurum AK PARTİ ve MHP… Dolayısıyla bundan sonra olacak bütün negatif olayların sorumlusu da onlardır” diyerek tepki gösterdi.

Paylaşın

Sağlık Çalışanları ‘Beyaz Nöbet’te

Sağlık çalışanları, şiddete karşı çözüm bulunmaması başta olmak üzere, sorunlarına dikkat çekmek amacıyla “Beyaz Nöbet” eylemi başlattı. Sağlık çalışanları tüm taleplerini TBMM önünde açıkladıktan sonra 8 Şubat’ta greve gidecek.

Türk Tabipleri Birliği’nin aldığı karar doğrultusunda Türkiye genelinde başlatılan “Beyaz Nöbet” eyleminin yapıldığı yerlerden biri de Diyarbakır. Diyarbakır’da eyleme aralarında diğer sağlık örgütlerinin de bulunduğu sağlık platformu da destek veriyor. Platform üyeleri her akşam mesaiden sonra bir hastaneyi ziyaret ediyor. Nöbetçi sağlık çalışanlarıyla bir araya gelen platform üyeleri, sorunları dinleyerek, not alıyor. Platform üyeleri ayrıca, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete dikkat çekmek amacıyla siyah kurdele dağıtıyor.

Eylemle ilgili VOA Türkçe’ye bilgi veren Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan, platform üyelerine iletilen en önemli sorunun şiddet olduğunu söyledi. Son olarak iki arkadaşlarının bıçaklı saldırıya uğradığına dikkat çeken Turan, talepleri şöyle sıraladı; “Biz onların sesi olmak zorundayız. Bir talepleri varsa onları ileteceğiz. Meclis önünde bir basın açıklaması yapacağız. Taleplerimiz karşılanmazsa, 8 Şubat’ta grevde olacağız. Öncelikli talep, sağlıkta şiddet maalesef. Arkadaşlarımız sürekli beyaz kod (şiddet durumunda aranan numara) vermek zorunda kalıyor. Caydırıcı bir yasa olmadığı içim saldırganlar neredeyse karakola, ön kapıdan girip arka kapıdan çıkıyorlar başta gelen bu. Meselelerden biri de özlük haklarımız, emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Döner sermaye, performans denen, emekliliğe yansıyan ücret alamıyorlar. Emekliliğe yansıyacak tek ücret talebimiz var. Koşullarımızın ağır olması sorunu var. Daha öncede ağırdı ama pandemide daha da ağırlaştı. Güvenli çalışma alanlarımız yok ne yazık ki”

Turan’ın dikkat çektiği saldırı “Beyaz Nöbet” eyleminin başladığı gün Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesi Acil Servisi’nde meydana geldi. Bir hasta ve iki yakını, doktor, hemşire, personel ve güvenlik görevlilerine bıçakla saldırdı. Saldırıda yaralanan olmadı.

“En önemli sorun şiddet”

Eyleme destek veren Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES)’nın Şube Eş Başkanı Şiyar Güldiken , sağlık çalışanlarının en önemli sorununun şiddet olduğunu vurguladı. VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Güldiken, Türkiye’de günde ortalama 40 sağlıkta şiddet vakası olduğunu belirtti.

Sağlık çalışanlarının sorunlarının dayanılmaz bir hal aldığını vurgulayan Güldiken “Sağlık emekçilerinin artık dayanamıyoruz dedikleri noktadayız. Buna dikkat çekmek ve kamuoyunda farkındalık oluşturmak, hem bakanlığı, hükümeti bu konuda adım atmaya zorlamak için bir nöbet başlattık. Türkiye genelinde günde ortalama 40 şiddet vakası var. Buna sözlü hakaret dahil değil. Çünkü birçok arkadaşımız artık bunu kanıksadı. Korkunç bir duruma gelmiş. Sağlık emekçileri buna yeter diyorlar. ‘Şiddet varsa biz yokuz’ demiştik, şiddet devam ediyor. Biz de var olmaya devam ediyoruz” dedi.

Güldiken, 8 Şubat’ta da uyarı grevi yapacaklarını hatırlatarak “8 Şubat son bir uyarı grevi yapacağız sonrasında gerçekten ayakta durmayı planlıyoruz. Bunu devam ettirilirse, sağlıktaki şiddet durdurulamazsa, yeterli ve gerekli önlemleri alınmazsa sağlık alanında durduracağız. Sağlıkçı döverek, şiddet uygulayarak, kurtulamayız. Tek bir çaremiz var dayanışmak” diye konuştu.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

“Toplumsal sağlık, demokrasi ve adalet istiyoruz”

Sağlık emek-meslek örgütleri, yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgının birinci yıldönümünde birçok ilde basın açıklaması düzenledi. Ankara’daki basın açıklaması Gazi Üniversitesi Hastanesi bahçesinde yapılırken, İstanbul’daki basın açıklamasının adresi ise Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Hastanesi (Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi) yeni bina önüydü.

Haber Merkezi / Basın açıklamalarında “Eksik, Yanlış, Tutarsız Politikalar, ‘Başarı Hikayesi’ Uğruna Yitirilen Hayatlar… Sevgi, Özlem, Yas ve Öfke!”, “Taleplerimiz Dilimizde, Yitirdiklerimiz Yüreğimizde”, “Toplumsal Sağlık İçin Demokrasi ve Adalet İstiyoruz”, “Yönetemiyorsunuz, Tükeniyoruz”, “Sağlığımıza, Haklarımıza, Geleceğimize Sahip Çıkıyoruz” yazılı pankartlar açıldı. COVID-19 nedeniyle yaşamını yitiren sağlık çalışanlarının fotoğrafları ve karanfiller taşınırken, birçok hastanede de saygı duruşları yapıldı.

Ankara’da Gazi Üniversitesi Hastanesi bahçesinde yapılan basın açıklamasında TTB, Ankara Tabip Odası (ATO), Ankara Diş Hekimleri Odası, SES Ankara Şubesi, Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası, Türk Hemşireler Derneği, Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği’nin yönetici ve üyeleri ile çok sayıda sağlık emekçisi katıldı

İstanbul’daki basın açıklamasının adresi ise Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Hastanesi (Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi) yeni bina önüydü. Açıklamaya TTB, İstanbul Tabip Odası (İTO), İstanbul Dişhekimleri Odası, İstanbul Eczacı Odası, İstanbul Veteriner Hekimler Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası İstanbul Şubeleri, Devrimci Sağlık-İş Sendikası, Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği’nin yöneticileri ve aktivistleri katıldı. Demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların ve siyasi partilerin temsilcileri, milletvekilleri Dr. Ali Şeker, Oya Ersoy ve Musa Piroğlu ile Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu’nun oğlu Onur Taşçıoğlu da etkinliğe katılan isimler arasındaydı.

“Eksik, Yanlış, Tutarsız Politikalar Yüzünden Ölmek İstemiyoruz!” temalı ortak basın açıklaması;

“Dünya Sağlık Örgütü’nün Pandemiyi ilan ettiği ve Türkiye’de ilk COVİD-19 vakasının açıklandığı günden bu yana bir yıl geçti. Bu bir yıl içinde salgın mücadelesinin en ön safında yer alan dört yüze yakın sağlık çalışanı hayatını kaybetti. Toplam ölüm sayısı ise Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı resmi rakamlara göre bile 30 bine yaklaştı. (Belediyelerin elinde bulunan ölüm sayıları gerçek rakamın en az iki, üç katı olduğunu gösteriyor.)

Türkiye gerek vaka gerekse ölüm sayıları açısından salgının bedelini en ağır ödeyen ülkeler arasında. Özellikle COVİD-19’un bir tsunami gibi vurduğu ilk haftalarda ve en ağır seyrettiği Kasım-Aralık aylarında büyük trajediler yaşandı. Yoğun bakım yatakları dolup taştı, ağır hastalar bile hastanelerde yer bulamadı, hastalar hastanelere ulaşamazken ambulanslar hasta taşımaya yetişemedi.

Geçtiğimiz bir yılda sadece sağlığımızı değil, işimizi, aşımızı, gelirimizi de kaybettik. Büyük şirketlerin vergi borçlarını sıfırlayan siyasi iktidar halkın bu süreçteki sıkıntılarını, sorunlarını görmezden geldi; işçileri kısa çalışma ödeneğine, esnafı iflasa mahkum etti.

Bizi yönetenler bütün bu yaşananlarda tek suçlunun 2019 yılı sonunda Vuhan’da ortaya çıkıp bütün dünyaya yayılan SARS-CoV-2 isimli bir virüs olduğuna inanmamızı bekliyorlar.

Peki ya; salgına hazırlıksız yakalananlar? Sağlık çalışanlarına maske ve eldiven bile temin edemeyenler? Vatandaşlara üç beş maskeyi dağıtmayı beceremeyenler? Alınmayan tedbirler, eksik, yanlış, tutarsız politikalar?

Peki ya; şeffaflıktan ve toplum katılımından uzak salgın politikaları? Aylarca vaka sayılarını bile açıklamayan, gerçek ölüm sayılarını gizleyenler? Hala daha yeterli miktarda aşı temin edemeyip yaygın ve etkili aşılama yapamayanlar?

Peki ya; Mayıs ayında (ve bugün gene) erkenden “normalleşme” kararı alanlar? Yangından mal kaçırır gibi AVM’leri açmakta acele edenler? Bütün çağrılarımıza rağmen “tam kapanma”dan inatla kaçınanlar?

Peki ya; gasilhanelerin dolup taştığı günlerde bile “Çarklar Dönecek, Üretim Sürecek!” ısrarını sürdürenler? İnsanları hastalıkla açlık arasında seçim yapmaya zorlayanlar? Salgını toplumsal muhalefetin sesini kısmak için bahane olarak kullanıp lebaleb dolu salonlarda parti kongrelerini yapanlar?

Peki ya; aklın ve bilimin ışığında bir SALGIN yönetimi yerine ALGI yönetimini tercih edenler? Gerekli önlemleri almayıp “Maske-Mesafe-Hiyen” tekerlemesiyle sorumluluğu vatandaşlara yıkanlar? Bütün anlattıkları KOCA bir yalandan ibaret olanlar?

Milyonlarca insanımızın hastalanıp on binlerce insanımızın ölümüne yol açanın sadece 0,125 mikron çapında, tek zincirli, zarflı bir RNA virüs olmadığını biliyoruz.

Türkiye’nin bu süreçte bu kadar ağır bedel ödemesinin ve hala ödüyor olmasının sorumlusu on binlerce yurttaşımızın hayatına mal olan COVİD-19 pandemisinden “başarı hikayesi” çıkarmaya, salgından siyasi rant sağlamaya çalışan AKP zihniyetidir. Geçtiğimiz bir yılda yaşananlar göstermektedir ki, Türkiye’de salgınla mücadelenin ön koşulu bu zihniyetle mücadeleden geçmektedir.

Kadını, erkeği, genci, yaşlısıyla COVİD-19 nedeniyle kaybettiğimiz bütün sağlık çalışanlarımızı, bütün yurttaşlarımızı sevgiyle, saygıyla, minnetle anıyoruz.

Anıları her zaman bizimle birlikte olacak.

Sevgi Özlem Yas ve Öfke!”

Basın açıklamalarında okunan ortak metin için TIKLAYIN

Paylaşın