1933 yılında Tokat’ın Zile ilçesine bağlı Yücepınar köyünde dünyaya gelen Sadık Doğanay, 23 Ocak 1979 yılında Zile’de hayatını kaybetti. Sadık Doğanay’ın naaşı Yücepınar köyüne defnedildi.
Doğuştan gözleri görmeyen Sadık Doğanay, o dönemlerdeki ekonomik yokluklar ve bilinçsizlik nedeniyle doktora götürülememiştir. Güçlü âşıklık geleneği olan bir ailede dünyaya gelmiş olan Sadık Doğanay, yedi – sekiz yaşlarına geldiğinde, o dönemin ünlü âşıklarından olan, bağlama ve kemanı ustalıkla çalabilen ve ilerde kayınpederi olacak olan amcası Sefil Edna adıyla bilinen Abuzer Doğanay’ın da desteği ile bağlama ve keman çalmayı öğrenmiştir.
Sadık Doğanay, aşıklığa başladığı ilk yıllarda Nesimi, Virani, Şah Hatayî, Fuzuli, Pir Sultan Abdal, Âşık Veli, Seyit Seyfullah, Kâtibi, Kul Himmet, Derviş Ali, Sıtkı ve daha birçok âşığın deyişlerini ustamalı olarak söylemiş, bununla birlikte de yavaş yavaş kendi deyişlerini havalandırmıştır.
Sadık Doğanay’ın kendi deyişlerindeki konular daha çok tasavvuf ağırlıklı, Nazım biçimleri ise Türkü, Koşma, Semai şeklindedir. Doğanay, genellikle 11’li ve 8’li hece veznini kullanmıştır. Deyişlerinde Sadık, Âşık Sadık ve Sadık Baba mahlaslarını kullanmakla birlikte bu araştırma sırasında derlediğimiz yeni şiirlerde, Sefil Sadık ve Sefil Sadık Baba mahlasını da kullandığı görülmüştür.
Ayrıca yine bu çalışma sırasında Kubilay Dökmetaş tarafından bize ulaştırılan âşığın 1972 tarihli bir fotoğrafının arkasına Dr. Recai Özdil tarafından Sadık Baba ve Sefil Sadık mahlasları da not olarak düşülmüştür. Günümüze dek birçok sanatçı tarafından söylenen “Bir Güzelin Hasretinden Ahından” ile “El Vurup Yaremi İncitme Tabip” bilinen eserleri arasındadır.