Fransa, İtalya, İspanya, Polonya, Almanya ve Hollanda’yı kapsayan yeni bir araştırmaya göre, çalışanların neredeyse beşte ikisi “yüksek ruh sağlığı riski” taşıyor.
Ruh sağlığına ilişkin veriler ülkelere göre farklılık gösteriyor. İspanya’da çalışanların yüzde 48’i yüksek ruh sağlığı riski taşıyor, bunu Polonya (yüzde 45) ve İtalya (yüzde 43) takip ediyor. Öte yandan, Hollanda yüzde 24 ile yüksek ruh sağlığı riski taşıyan çalışanların en düşük oranına sahip.
Yeni bir araştırmaya göre, Avrupalı her beş çalışandan yaklaşık ikisi “yüksek ruh sağlığı riski” taşıyor. Sağlık hizmetleri ve teknolojileri sağlayıcısı TELUS Health Fransa, İtalya, İspanya, Polonya, Almanya ve Hollanda olmak üzere altı Avrupa ülkesindeki çalışanların durumuyla ilgili yıllık ruh sağlığı endeksini yayınladı.
Her ülkede 500 kişiyle yapılan anketin sonuçlarına göre, 80’in altında puan alan kişiler risk altında kabul edildi. Ruh sağlığına ilişkin skorlar ülkelere göre farklılık gösterdi. İspanya’da çalışanların yüzde 48’i yüksek ruh sağlığı riski taşıyor, bunu Polonya (yüzde 45) ve İtalya (yüzde 43) takip ediyor. Öte yandan, Hollanda yüzde 24 ile yüksek ruh sağlığı riski taşıyan çalışanların en düşük oranına sahip.
TELUS Health’in küresel lideri ve araştırma ile içgörülerden sorumlu başkan yardımcısı Paula Allen, yaptığı açıklamada, ruh sağlığı üzerine fark yaratan üç ana faktörden bahsetti. Allen, bunlardan ilki olarak, o ülkedeki genel durumları ve özellikle Polonya’nın, 1.000 gün önce Rusya tarafından işgal edilen Ukrayna’ya coğrafi yakınlığını örnek gösterdi.
Allen, kültür ve altyapıdaki farklılıkların yanı sıra cinsiyet, yaş ve sosyo-ekonomik durum gibi faktörlerin de önemli bir rol oynadığını belirtti. Örneğin, kadınların ruh sağlığı puanlarının erkeklerden beş puan daha düşük olduğunu söyledi.
“Kadın olduğunuzda deneyimlediğiniz dünya ile erkek olduğunuzda deneyimlediğiniz dünya farklıdır,” diyen Allen, bu farklılıkların mali kaynaklar, istihdam ve iş bölümü gibi eşitsizliklerden kaynaklandığını vurguladı.
Sağlık alanında da eşitsizlikler bulunduğuna dikkat çeken Allen, “Şu anda çok net bir şekilde biliyoruz ki sağlık sisteminin erkeklere ve kadınlara verdiği tepki çok farklı,” diyerek, kadınların sağlık hizmeti sağlayıcılarıyla olumsuz deneyimler yaşama ihtimalinin daha yüksek olduğunu ifade etti.
Allen ayrıca, endometriozis, perimenopoz ve menopoz gibi kadınların yeterince tanınmayan sağlık sorunlarına da dikkat çekti.
Yeni yapılan bir ankete göre, sık egzersiz yapan çalışanların ruh sağlığı puanlarının daha iyi olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak, her 10 çalışandan biri fiziksel aktiviteye katılmıyor ve bu durum yılda yaklaşık üç ekstra iş günü kaybına neden oluyor. Bu grup, ruh sağlığı açısından neredeyse 10 puan daha düşük bir ortalamaya sahip.
Genel olarak, günde altı veya daha fazla saat oturmak ya da hareketsiz kalmak, daha kötü ruh sağlığı ile ilişkilendirilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ-WHO), haftada 2,5 ila 5 saat orta yoğunlukta fiziksel aktivite veya 1,3 ila 2,5 saat daha yoğun egzersiz yapılmasını önermektedir.
Ayrıca, acil durum birikimi olmayan çalışanların anksiyete veya depresyon yaşama olasılığı üç kat daha fazladır. TELUS Health’in küresel lideri Paula Allen, acil durum birikimi eksikliğinin “kronik anksiyete durumuna” yol açabileceğini ve bu durumu “güvenlik ağı eksikliği” olarak tanımladığını belirtti. Acil durum birikimi olmayan çalışanların ruh sağlığı skoru ortalama 62 iken, bu durumu yaşayanların skoru ortalama 42 civarında.
Şirketler ne yapabilir?
Allen, işverenlerin çalışanların refahını desteklemede kritik bir rol oynadığını vurguladı ve sağladıkları hizmetlerin çalışanlar üzerinde derin bir etki yaratabileceğini belirtti. İşverenlerin, çalışanların hem fiziksel hem de ruhsal sağlığını koruyabilmek için iş sağlığı ve güvenliği yönergelerine uygun çalışma ortamları oluşturmaları gerektiğini söyledi.
Ayrıca, işverenlerin eğitim programları, dayanıklılık koçluğu ve sağlık rehberliği gibi girişimlerle çalışanlarının fiziksel ve ruhsal sağlığını iyileştirebileceğini ifade etti. Bu tür adımların, şirket kültürüne entegre edilerek daha sağlam bir sağlıklı çalışma ortamı yaratılabileceğine dikkat çekti.
Allen, “Bu gerçekten de size sürdürülebilir bir çerçeve sunuyor ve bir işveren olarak elde ettiğiniz faydalar bu konuda attığınız her adımla birlikte artıyor” diyerek, sağlıklı bir çalışma ortamının uzun vadeli faydalarına vurgu yaptı.
(Kaynak: Euronews Türkçe)