Özel’den “Siyasette Normalleşme” Yorumu: Haksızlığa Susmak Değil

Rize’de düzenlenen Çay Mitingi’nde konuşan CHP Lideri Özgür Özel, “Biz yerel seçimlerde şunu söylemiştik. Milletin gündeminde olmayan hiçbir konu Özgür Özel’in, CHP’nin gündeminde olmayacak. Asla kısır çekişmelerle, kimlik siyasetiyle, lüzumsuz polemik ve kavgalarla meşgul olmayacağız. Milletin gündeminde ne varsa o bizim gündemimizde olacak. Onu konuşacağız. Onu anlatacağız” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Müzakereler yapacağız. Eğer sonuç alamazsak sokaklar bizimdir. Meydanlar bizimdir. Sizin sesinizi duyacağız. Sesinizi duyuracağız. Birileri siyasetteki normalleşmeden rahatsızlık duyup eski kavgalı, tartışmalı günleri geri getirmek istiyor ama ben şunu söylüyorum. Normalleşme, muhalefetin dozunu düşürmek değildir. Normalleşme, vatandaşın sorunu görmemek değildir. Haksızlığa susmak değildir. Aksine normalleşme hem müzakere hem de mücadele etmek, sorunu görmek, yapıcı muhalefeti yapmak, gerektiğinde meydanları doldurmak, sesin en gürünü çıkarmaktır.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Rize’de gerçekleştirilen Çay Mitingi’nde konuştu. Özel, konuşmasında şunları söyledi:

“Buradan Sayın Erdoğan’la, kendi memleketinde hakaret etmenin, tartışmanın, onunla kavga etmenin ne bana ne kendisine ne Rize’ye ne de Türkiye’ye faydası var. Ancak ben buradan Sayın Erdoğan’a, kendi memleketinden, AKP’li ve MHP’li, CHP’li, İYİ Partili, her görüşten hemşerisinin sesini duyurmaya, çay üreticisinin sesini duyurmaya geldim. Bu toplantıda Rize’den katılımın yanı sıra Artvin’den, Trabzon’dan, Ordu’dan, Giresun’dan çay üreticileri var. Hepiniz hoş geldiniz. Bu büyük mücadeleye destek olmak, hemşerilerinin yanında olmak için Samsun’dan kalkıp gelenler var. Hoş geldiniz.

İl başkanım Saltuk Deniz’in şahsında tüm illerden gelen sizlerin buraya katılımlarına katkı sağlayan il başkanlarım ve örgütümüze teşekkür ediyorum. CHP olarak burada bulunmamızın en önemli sebebi 31 Mart’ta hep birlikte büyük bir başarı kazandığımız Türkiye ittifakının bize yüklediği sorumluluktur. O yüzden ben Türkiye ittifakının verdiği görev, sorumlulukla buraya geldim. Karşımda sadece CHP’liler yok, tüm görüşten Rizeliler buradalar. Doğu Karadenizliler buradalar. Biz burada Rize ve çay ittifakını görüyoruz. Hepiniz hoş geldiniz.”

Elbette bir sorun varsa oraya gitmek boynumuzun borcu. Ancak buraya sadece bir siyasi partinin lideri olarak değil Atatürk’ün verdiği talimatla uzun yıllar çalışılıp, Çay Kanunu çıkarılıp, İsmet Paşanın titiz emekleriyle ve çayın babası Zihni Derin’in bu topraklara çayı kazandırmasıyla, 100 yıl önce çayı Rize’ye, Doğu Karadeniz’e kazandıran CHP’nin Genel Başkanı olarak geldim. Elbette burada aramızda çok sayıda emekli var.

Geçen hafta emekli mitingindeydik. Dedim ki her yerden geliyorlar ama Rizelilerin haftaya mitingi var. Rize’den gelmese olur dedim. Yine çok sayıda emekli vardı. Ama Rizeli emeklileri çok seviyoruz. Meydanda Türk bayrağının yanında miting bayrakları var. Mitingi bayraklarını gösterin. Üzerinde çayda sömürüye son yazıyor ama aynı zamanda bayrağın kırmızısını, çayın yeşilini, çayın karasını ama Filistin bayrağının rengini taşıyor. Bu tasarım için kendi derdini anlatırken Filistin’i unutmayanlar için emeği geçenlere, il başkanımıza, milletvekilimize yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun ve var olun.

Filistin’i tanıyan ülkeleri arıyoruz, teşekkür yazıları yolluyoruz. Bütün dünyanın Filistin’i tanımasını bekliyoruz. Zulüm dursun diyoruz. İsrail’in yaptığı katliamları, soykırımı bir kez de Rize’den lanetliyoruz. Yıllarca Türkiye’nin tarım ülkesi olmasıyla övündük. Üç tarafı denizlerle çevrili, kendi kendine yetebilen, dört mevsimi yaşayan, topraklarına ne ekersen yüksek verim alınan bir ülke olmakla övündük ve gurur duyduk.

Ancak son yıllarda tarım ülkesi olma vasfını kaybettiğimizi üzülerek takip ediyoruz. Bereketli topraklarımız varken Afrika’da, Venezuela’da toprak kiralayıp tarım yapanlar var. Oysa ülkemizde her yıl Trakya kadar ekilir ve dikilir toprak AKP iktidarı boyunca Hollanda kadar ekilir ve dikilir toprak boş kaldı. Kaybedildi. İşte bu sebeplerle, biz köylünün, çiftçinin, tarımda çalışanların haklarını korurken, bu ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün köylü milletin efendisidir sözünü hiç unutmuyoruz.

Kendi ürünümüzü 1 liraya alıp uluslararası şirketlerin 10 liraya bize sattığı bu düzenden rahatsızız. 2003 yılında çiftçi kayıt sisteminde, 2,8 milyon çiftçi kayıtlıyken 20 yıl sonra 2,3 milyon çiftçiye düştü. 20 yılda nüfus 20 milyon artarken 500 bin çiftçiyi kaybettik. 20 milyon ton buğday üretimi varken 2002 yılında, 20 yıl sonra aynı miktarda buğday üretimi. Tarihimizde en fazla et ithalatı bu iktidar döneminde yapıldı. 22 yılda 356 bin ton et ithalatına, 1,8 milyar dolar para ayrıldı.

Son 1 yılda küçük baş hayvan sayımız 4 milyon azaldı. 2023 yılında küçülen, daralan tek sektör tarım sektörü oldu. Çiftçilerimizin bankalara olan borçları bir yılda yüzde 88 arttı. Yine çiftçilerimizin artan borcunun toplamı 652 milyar liraya ulaştı. Ülkemizde çiftçilerin yaş ortalaması yükseliyor. Çiftçilerin yaş ortalaması 58. Her dört genç çiftçiden üçü en kısa zamanda tarımı bırakmak ve başka işlerle uğraşmak istediğini söylüyorlar. Bir ülke için beka sorunu o mudur, bu mudur demeye gerek yok. Eğer bir ülkede çiftçilerin yaş ortalaması 58 olduysa dört gençten üçü yurt dışına gitmeyi hayal ediyorsa dört çiftçiden üçü tarım yapmak istemiyorsa işte o ülke için gerçek beka sorunu budur.

Çay üreticisinin özel sorunlarına değineceğim ama öncesinde tarımda çiftçilerimize neleri yapmamız gerektiğini, neleri önerdiğimizi söylemeliyim. CHP, sadece sorunu gören, duyan, söyleyen değil çözümlerini anlatan, nasıl çözüleceğine öneriler sunan bir partidir. Çiftçilerimizin sorunlarını çözmek için önce kanuna uyacağız. 2006 yılında kanun çıktı. Çiftçilere gayri safi milli hasılanın yüzde 1’i kadar destekleme verilecekti. Peki hiç verildi mi? Hiç verilmedi. Ne kadar veriliyor. Binde 2. Öyle olunca toplamda 853 milyar lira alacağınız var devletten. Bu sene yüzde 1 verilecek olsa, alınacak para 410 milyar lirayken, bu parayı sizlere, çay ve fındık üreticilerine, bizi doyuranlara ödemek yerine çetelere, müteahhitlere, zenginlere verenlere yazıklar olsun.

Hangi ürüne ne destek verileceği bir yıl önceden ilan edilmelidir. Çiftçi ne ekip biçeceğine ona göre karar vermelidir. Ayrıca bu ürünlerden destek verilen, üretilmesi istenenler için yüksek primli teşvik sistemi oluşturulmalıdır. Sulamada kullanılan elektrik borçları, hemen ve bugün değil ürün satılınca ödenebilmelidir. Çiftçimizin banka borçlarının faizleri tamamen silinip bir kereye mahsus hem tarım borçları, tarım kredisi borçları hem yüksek faizli diğer borçlar hem de kredi kartı borçlarının faizi silinmeli ve ana para beş yıla bölünmelidir. Çiftçinin elinde kalan ürünler devlet tarafından mutlaka alınmalı, gıda enflasyonunu düşürmek için üretici fiyatını düşürmek yerine üretim maliyetlerini düşürmek ve çiftçilerin çektikleri sıkıntıları bitirmek gerekir.

Şimdi çaya gelince. CHP’nin bugün Rize meydanında yapmış olduğu bu çay mitingi 100 yıllık bir yürüyüşün geldiği bir noktadır. 100 yıldır buralarda çay tarımı yapılmaktadır. Ancak Türkiye çay tüketiminde birinci sıradayken, çay üretiminde beşinci sıradadır. Sadece çay ithalatını denetleyerek, sınırlandırarak, kaçak çaya engel olarak sizin sıkıntılarınız çözülebilir. Çare buradadır. 1,5 milyon insan, 210 bin aile çayla geçiniyor.

Maalesef, bugün en büyük sıkıntı Cumhuriyet tarihi boyunca en kötü durum buradadır. Bir çay fiyatı açıkladılar. Kim açıklar çay fiyatını? Bakanlar açıklar. Başbakan açıklar. Şimdi bakan yok, başbakan yok. Hükümetin başı gelir açıklar. Senelerce tütün fiyatı memleketim Manisa Akhisar’da açıkladı. Üretici fiyatı beğenirse kasketi havaya atardı. Gazeteler yazardı. Fiyat güzel, kasket havada. Fiyat beğenilmezse kasketi alırdı, yere çalardı. Tütün fiyatı kötü, kasketler yerde. Şimdi hadi bakalım gelin açıklayın. Ortada kimse yok.

Çay fiyatını açıklamayan bir Tarım Bakanı, çay fiyatını açıklamayan hükümetin başkanı, Cumhurbaşkanı olur mu? Çayı niye tweet atarak fiyat açıklıyorsunuz? Gelin Rizelinin gözüne bakın. 17 lirayı söyleyin. Bakalım kasketler nasıl yere çalınıyor. Yazıklar olsun. 17 lira çay fiyatını açıklamaya utanıp, tweet attırıyorlar. 2 lira da destekleme var diyor. Seneye, martta ve nisanda, bugün gübre kaç para? Nisanda kaç para olacak? O yüzden o 2 lira da bugünün 2 lirası değil ha. Bir sene sonrasının 2 lirası neredeyse. 17 lira ile geçim olur mu? 17 lira ev döner mi, geçinilir mi, borçlar ödenir mi, bu iş yapılır mı? Bu 17 liralık yaş çay alım fiyatını kabul etmiyoruz. Reddediyoruz. Sadece maliyetleri bile karşılamıyor.

Bakın bugün kalktım gittim. Gündoğdu’daydık. Çay bahçesine girdim. Öğrendim. Makasla kestim. Baktım, bu güneşte, bu uğraş. Dediler ki bir de bunun yağmuru, ayazı, soğuğu var. Bu kadar alın teri ile bu kadar emekle üretilen çaya verilen bu fiyat çay üreticisine sen artık bu işi yapma, iflas et, sen aradan çekil, biz zenginlerle yürüyeceğiz demektir. Bunu kabul etmiyoruz.

Bakın orada bir amca dedi ki bana, eskiden bir kilo çay satardık, bir kilo zeytin alırdık. Doğru mu? Bakın Türkiye duyun bu sesi. Eskiden bir kilo çay satardık, bir kilo zeytin alırdık. Şimdi zeytinin kilosu 300 lira. Bir kilo çay 17 lira. Bir kilo çay ile 100 gram zeytin alamıyorsunuz artık. Geldiğimiz nokta budur. Duyun bu sesi. Bakın bir kilo çay, iki ekmek almıyor. Ekmek 10 lira. Gerçi burada 12,5 yapmışlar, sonra geri almışlar. Yahu arkadaş bu nasıl iş? Türkiye’nin en pahalı ekmeği Rize’de. Türkiye’nin en pahalı ulaşımı Rize’de. Her şeyin pahalısı Rize’de. Çaya para vermeye gelince 17 lira. Olmaz. Çay-Kur’u Varlık Fonuna devrettiler.

Çay-Kur Sayıştay Raporlarına göre 5 milyar lira zarar ediyor. Bu zarar kimden çıkıyor? Çay üreticisinden, Çay-Kur emekçisinden çıkıyor. Ülkemizin önemli bir çay üreticisi olmasına rağmen AKP döneminde maalesef ithalattan vazgeçilmedi. 2006 yılından bugüne kadar 477 milyon dolar yani 17 milyar liralık çay ithal edilmiş. 17 milyar lira. İthale vermek yerine Rizeli, Artvinli, Trabzonlu, Ordulu, Giresunlu çay üreticisine verilseydi, bugünlere gelmezdik. Gerçekten geçmişte çayın satıp araba alanlar, çayı satıp çocuk evlendirenler, çayı satıp düğün yapanlar şimdi çayı satıp borçlarını ödeyemiyorlar. Böyle düzene yazıklar olsun. İsyan ediyoruz.

Büyük derdi olanlar var. Çay-Kur’da çalışan işçiler var. 11 bin Çay-Kur işçisi var. Çay-Kur işçileri artık altı ay çalışıp altı ay boş kalmak istemiyorlar. Çay-Kur işçileri artık enflasyonun altında zam ala ala, sendikaları o pazarlıkları, o savunmaları yeterince güçlü yapmadı. Maaşlar eridi. Çay-Kur işçisi 20 yıl önce asgari ücretin 4,5 katını alıyorken bugün 1,5 asgari ücrete gerilediler. Bir gerçek var. Gerçek şu, 1,5 asgari ücret iyiymiş demeyin. Altı ay var, altı ay yok. Böylelikle Çay-Kur işçisi asgari ücretin de altında çalışıyor. Ayrıca Çay-Kur işçisinin artık kadro talebi var. Çay-Kur işçisine kadroyu verin. 12 ay maaş almalarını sağlayın. Onlar boş oturmak değil çalışmak, üretmek ve kazanmak, kazandırmak istiyorlar.

Şimdi geldik çay üreticisinin sorunları nasıl çözülecek demeye. Bunun birincisi, bir Çay Kanunu mutlaka çıkarılmalıdır. Ancak bu kanunun hükümetin bir 1,5 yıl önce getirdiği çay üreticisini perişan eden, tamamen özel sektörün eline teslim eden, uluslararası çay tekellerinin topraklarımızda egemenlik kurmasını sağlayacak bir teklif olmamalıdır. Biz, geçmişte sizin hemşeriniz, İstanbul Milletvekilimiz Mehmet Bekaroğlu ile bu dönem sizin evladınız, bizim abimiz Tahsin Ocaklı ile dört başı mamur bir çay teklifi verdik.

Teklife evet dediğinde işçinin de üreticinin de sorunu çözülüyor. Rize’nin yüzü gülüyor. Trabzon’un da Artvin’in de. Nerede çay üreten varsa yüzü gülüyor. Tahsin Bey önerdi ve verdi. Maalesef, AKP ve MHP oyları ile reddedildi. Tahsin Bey öneriyi bir daha verin. Hemşerileriniz için verin. Buradan Sayın Bahçeli’ye, Sayın Erdoğan’a, Rize’nin bütün milletvekillerine, Karadeniz vekillerine sesleniyoruz. Önergeyi vereceğiz. Gözünüzün içine bakacağız. Rize’yi unutmayın. Kaldırın elleri. Çay üreticisi elini uzatıyor. Bu eli havada bırakmayın. Bu eli boşta bırakmayın. Tutun elimizi. Tutun. Önergeyi reddetmeyin. İki kez önerge reddedildi.

Her yıl üretim maliyetlerinin üzerine mutlaka hakkaniyetli bir kar oranı konularak, taban fiyat erkenden açıklanmalıdır. Ayrıca organik çay üreticisinin taban fiyatı da açıklanan fiyatın en az iki katı olmalı, erkenden açıklanmalıdır. Efendim önce satılsın, fiyat oluşsun, sonra verelim değil. Organik çay desteklenmeli, fiyatı bir an önce açıklanmalıdır. Milli ürünümüz çaya yönelik özellikle gübre olmak üzere desteklenme oranları artırılmalı. Çay üreticisine söz verilen banka promosyon ödemelerine derhal başlanmalı. Çay bahçelerinde verimliliğin artması için, düşük verimlilikle mücadele yapılmalı. Ürün çeşidi artırılmalı. Yurda kaçak yollarla gelen çaylar engellenmelidir.

Buradan hatırlayalım. Ne diyordu Kemal Bey? Kaçak çayları getireceğim, Rize meydanında yakacağım. CHP’yi iktidara taşıyacağız. Kaçak çayları buraya getireceğiz. Çayları yakmaya Kemal Beyi de davet edeceğiz. Kemal Beyin sözü partimizin sözüdür. Eninde sonunda o işi yapacağız. Hammadde alımında kalite kontrol noktalarında yeterli çay eksperi, ziraat mühendisi bulunmalıdır. İş bilmezlerin eline güzelim çay üreticisinin emeği terk edilmemelidir. Çay kooperatifleri güçlendirilmelidir. Hem mevsimlik işçilere kadro verilmeli, hem çay üreticisinin örgütlenmesinin önüne geçen sendikal hakları mahkeme kararı ile iptal edilmemeli. Üretici sendikasına izin verilmelidir.

Bir önemli şikayeti de bugün duydum. Fotoğraflar gösterdiler. Rize’de 160’a yakın özel fabrika var. Bunların pek azının bacasında filtre var. Yani kurum çıkıyor. Ne yapıyorlar, çayın parasını onlar kazanıyor, karasını Rize’nin üstüne saçıyorlar. Buradan hepsine sesleniyorum. Ama öncelikle ilgili bakanlıklara sesleniyorum. Bu fabrikaların bacalarına filtre takılacak. Bunu ilgili bakanlık mutlaka denetlemelidir. Nasıl insanlarsınız? Parayı kazanıyorlar. Saçıyorlar. Rize’yi hasta ediyorlar. Sayın Bakan bu işin peşini bırakmam. O filtreler takılacak.

Denetim yapılacak. Rizeliler artık o kötü kurumu solumayacaklar. Sadece çay için değil. Bölgede en önemli sıkıntılardan bir tanesi fındık üreticisinin sorunları. Türkiye yüzde 70’ini üretiyor ama parayı çok uluslular kazanıyor. İhracat gelirimiz 2 milyar dolar civarında. Maliyetler her gün artıyor. Biz fındığın sorunlarını biliyoruz. Fındıkla ilgili sakın çayda yapılanları yapmaya kalkmayın diye uyarıyoruz. Karadeniz’i, batısından, ortasından, doğusuna yalnız bırakmamaya, Karadeniz’le birlikte olmaya söz veriyoruz. Hep burada olacağız. Hep yanınızda olacağız. Bugün Rize’ye geldik. Sizi duyduk. Sesinizi duyurduk. Bundan sonra hep birlikte olacağız.

Bugün burada olan sosyal demokratlara, muhafazakar demokratlara, Rize’nin bütün demokratlarına teşekkür ediyorum. Artık çayın baş tacı olduğu günleri görmek istiyorum. Tabutun içinde yaş çay üreticinin, üreticinin tabutuna çivi çakıldığını görmek istemiyoruz. Artık yüzümüz gülsün, Rize’nin yüzü gülsün istiyoruz. Rize’deki AKP’liler, MHP’liler… Alın terinin partisi olmaz. Alın terinin rengi olmaz. Alnınızın teri kutsaldır. Alın terinin karşılığını vermek devletin boynunun borcudur. Buradan gerçek ve doğru çay fiyatını 31 Mart seçimlerinden önce Pazar’da 25 lira olması gerektiğini söylemiştim. Buradan çağrımı tekrarlıyorum.

“Mücadele edeceğiz ve biz kazanacağız”

17 liralık fiyatın üzerine 8 lira desteklenme verilmeli. Bu para en geç ağustos ayının sonunda ödenmelidir. Buradan sesimizi duyuralım. Ne kadar istiyoruz? 25 lira çay fiyatı olmalıdır. Açıklanan 17 liranın üstüne 8 lira prim ağustos ayında yatmalıdır. Okullar açılmadan, çocuklar dershaneye yazılmadan, üniversiteye gitmeden, kış gelmeden, bugüne kadar verdiğimiz çayın da bundan sonra vereceğimiz çayın da farkını istiyoruz.

Rize’nin güzel insanları bir güçlü alkışı kendinize yapar mısınız? Bundan sonra sizlerle olmaya, derdinizi dile getirmeye, mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Çay Üreticileri Derneğine teşekkür ediyorum. Sendikalara teşekkür ediyorum. Ayrıca kadro peşinde olan Çay-Kur emekçilerine teşekkür ediyorum. Biraz önce beni karşılayan geçmişteki ittifak ortaklarımıza, ilçe başkanlarımıza, Demokrat Parti, Gelecek Partisi, İYİ Parti, Saadet Partisi’ne teşekkür ediyorum. Hepinizi çok seviyorum. Şuna inanın; Mücadele edeceğiz ve biz kazanacağız.”

Paylaşın

İmamoğlu, Erdoğan’a Yüklendi: Bir Kişinin Devri Bitecek

Rize’de halka seslenen İBB Başkanı İmamoğlu, “Allah bunların gazabından memleketi korusun. Kim giderse gitsin burası Türkiye Cumhuriyeti devleti.  Siz derede kum tanesi olmazsınız bu memlekette kum tanesi… O siyasetçi gitti bu siyasetçi geldi diye bu devlet zaafa uğrar mı? Kimler geldi kimler geçti. Herkes haddini bilecek” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Hepimiz gelip geçici değil miyiz arkadaşlar. Baki olan vatanımız, devletimiz. Ben gidersem her şey çok kötü olur diyorsan sana güle güle. Hadi evine git evine. Hanımına, çoluğuna çocuğuna hizmet et.”

İmamoğlu “21 yıl sonra memleketin geleceğinden korkma diyemiyorsan, ben gidersem her şey kötü olur diyorsan senin karnen sıfır. Başarısızsın. Kendin itiraf ediyorsun. O yüzde 14 Mayıs’ta millet kazanacak, bir kişinin devri bitecek” diye konuştu.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Millet İttifakı’nın seçim kampanyası çerçevesinde Rize’de seçmen ile buluştu. Rize’de yapılacak miting öncesi İmamoğlu Erzurum mitingi sırasında saldırıya uğrayan seçmenlerin bazıları ile buluştu.

Ekrem İmamoğlu ve eşi Dilek İmamoğlu Rize’de ilk olarak Erzurum’da saldırıda yaralananlarla kahvaltıda buluştu. Kahvaltıya saldırıda yaralanan Tülay Gıcırkan, Burak Değer ve Talip Bingöl aile fertleriyle birlikte katıldı.

Yaralılara bir kez daha geçmiş olsun dileklerini ileten İmamoğlu, “Geçmiş olsun. Hiç yakışmayan bir işti” dedi. Bu sırada araya giren yaralı Bingöl, duygularını, “Otobüsün üzerinde o taşlar size geldi ya, öyle benim zoruma gitti. İçimden kan gitti Başkanım” sözleriyle dile getirdi. İmamoğlu’nun Bingöl’e yanıt, “Güzel kalbinle var ol. Bu olan işin ne Erzurum’la bir ilişkisi var ne bizim insanımızla. Böyle kışkırtılan, tabiri caizse azmettirilen bir insan grubunun yaptığı bir ayıptır. Acı bir şey, ama yapacak bir şey yok. Allah beterinden korudu o gün” oldu.

İmamoğlu öğle saatlerinde miting için Rize meydanına geçti. Millet itifakı bileşenlerinin doldurduğu alana hitap eden İmamoğlu, seçime giren taraflardan birisinin “Biz gelince her şey çok güzel olacak” dediğini, öteki tarafınsa “Biz gidince her şey kötü olacak” dediğini belirterek “Birisi umut veriyor, birisi korku salıyor. Umut mu kazanır korku mu?” diye sordu.

“Evine git evine”

İmamoğlu “Allah bunların gazabından memleketi korusun. Kim giderse gitsin burası Türkiye Cumhuriyeti devleti.  Siz derede kum tanesi olmazsınız bu memlekette kum tanesi… O siyasetçi gitti bu siyasetçi geldi diye bu devlet zaafa uğrar mı? Kimler geldi kimler geçti.

Herkes haddini bilecek. Hepimiz gelip geçici değil miyiz arkadaşlar. Baki olan vatanımız, devletimiz. Ben gidersem her şey çok kötü olur diyorsan sana güle güle. Hadi evine git evine. Hanımına, çoluğuna çocuğuna hizmet et.”

İmamoğlu “21 yıl sonra memleketin geleceğinden korkma diyemiyorsan, ben gidersem her şey kötü olur diyorsan senin karnen sıfır. Başarısızsın. Kendin itiraf ediyorsun. O yüzde 14 Mayıs’ta millet kazanacak, bir kişinin devri bitecek” diye konuştu.

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu Rize’de: 6’lı Masanın Neferiyim

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu, oğlu Semih ve kızı Beren İmamoğlu ile birlikte çıktığı Karadeniz turu, Rize’nin İyidere İlçesi’nde başladı. İlçe merkezinde vatandaşlarla bayramlaşan İmamoğlu, hemşehrilerinden gelen fotoğraf çektirme taleplerini yerine getirdi.

Bir yurttaşın İmamoğlu için yaptığı besteyi okuması renkli anların yaşanmasına neden oldu. İyidere’den Derepazarı’na geçen İmamoğlu ve beraberindeki heyet, ilçenin bağımsız Belediye Başkanı Selim Metin tarafından karşılandı. Belediye Meydanı’nda kurulan bayramlaşma masasında İmamoğlu’nu konuk eden Metin, “Başkanımız Sayın Ekrem Bey ilçemizi ziyaret ettik; memnun olduk. Kendisine ve ekibine hoş geldin diyorum. İyi bayramlar diliyorum” dedi.

Bu anlamda İBB’nin kapısını çalan her belediyeye katkı sunmaya ve destek olmaya gayret ettiklerini vurgulayan İmamoğlu, “İstanbul, tabii ki 16 milyonun belediyesidir, ama İstanbul, aynı zamanda Türkiye’dir. Aynı zamanda Türkiye’nin her yerinden gelen insanların oluşturduğu bir kenttir. Elbette ki Başkanımızın da Derepazarı’nın da yanında olabileceğimiz işler vardır. Konuşuruz, zevkle onları destekleriz. Güzel bir Karadeniz ziyareti olsun. Bayramın güzelliğiyle, bayramın temiz diliyle, bayramın iyiliğiyle buradayız” dedi.

Rize’de coşkulu kutlama

Derepazarı’ndan sonra Rize’ye gelen İmamoğlu, “Rize seninle gurur duyuyor” tezahüratlarıyla karşılandı. Eşi Dilek İmamoğlu ile birlikte esnaf ziyaretleri gerçekleştiren İmamoğlu çifti, yol boyunca vatandaşlarla fotoğraf çektirdi. “İkizdere Dayanışması” üyesi olduğunu belirten bir vatandaş, İmamoğlu’na, “Kepçelerin önünden kurtardık” dedikleri saksı içinde fidan hediye edip, destek istedi. İmamoğlu, yaşanan yoğun ilgi nedeniyle, konuşma yapacağı otobüse zorlukla ulaşabildi.

CHP Rize İl Başkanı Saltuk Deniz ve İYİ Parti Rize İl Başkanı Ayşegül Özyanık ile birlikte otobüsün üzerindeki platforma çıkan İmamoğlu, Rizelilerin Ramazan bayramlarını kutladı. Trabzon’dan Artvin’e kadar tüm Doğu Karadeniz şeridini çocukluğundan beri tanıdığını hatırlatan İmamoğlu, “Bu güzel toprakların güzel insanları, sizlerle bir arada olmaktan onur duyuyorum, gurur duyuyorum” diye konuştu”

“Güzel dostluklar biriktirdim”

Konuşma yaptığı alanın yanında eskiden bir park olduğunu anımsatan İmamoğlu, CHP İl Başkanı Deniz’den, “Beton oldu” yanıtını aldı. İmamoğlu, bu yanıt üzerine, “Yahu bunlar da hep ağacı beton yapıyorlar” karşılığını verdi.

Ticaret için geldiği Rize’de güzel dostluklar biriktirdiklerini kaydeden İmamoğlu, “Bereketli günlerdi, doğal günlerdi, güzel günlerdi. İnsanlar, birbirine ‘Sen necisin’ demezdi. ‘Hangi partilisin’ demezdi. Herkes birbirine insan gözüyle bakar, kucaklaşır, helalleşir, selamlaşırdı. Kimse kimseye yüzüne ekşitmezdi. Niye bu hale geldik biz? Allah aşkına niye bu hale geldik biz? Bakın biz diyoruz ki; ahlaklı siyaset. Biz diyoruz ki; liyakat. Biz diyoruz ki; eşitlik. Biz diyoruz ki; özgürlük. Biz diyoruz ki; hak eden kazansın. Başkaları da diyor ki; vatan haini. Başkaları diyor ki; her şeyi ben kazanacağım. Olmaz öyle şey. Bak öyle her şeyi kazanacağım diye diye üst üste iki defa kaybettiniz Allah aşkına” dedi.

“Bir arada daha güzeliz”

Farklılıkların bir arada güzel olduğuna vurgu yapan İmamoğlu, şunları söyledi:

“Bir arada daha güzel. Bir arada daha güzeliz. Bakın birbirimizi daha çok severiz. ‘Hep ben’ olmaz. Bu güzel memleket, 85 milyon vatandaşımız rengarenk. Aslan gibi evlatlarımız, çocuklarımız var. Hepsi çok güzel çocuklar; doğusundan, batısından, güneyinden, kuzeyinden. Ben, 16 milyonluk İstanbul’dan geliyorum. İstanbul’da bu memleketin her insanı var. Ta Balkanlar’dan Kafkaslar’a, Ardahan’dan Edirne’ye, Diyarbakır’ında Urfa’sından Rize’ye, Kastamonu’dan Sivas’a ben hepsinin selamını getirdim Rize’ye, hepsinin. Bir tanesini eksik bırakmadan, hepsin bir selamımı getirdim sizlere. Bu güzel, bu güzel renklerimizi korumak, onları geliştirmek, büyütmek elimizde.”

Rize’nin nüfusunun yaş ortalamasının yüksek olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, gençlerin doğdukları, yaşadıkları şehirlerden ve ülkeden gitmek istediklerinin altını çizdi.

“O zaman bir şeyler ters gidiyor” diyen İmamoğlu, “Bu güzelim Rize’de çocuklarımız, gençlerimiz durmak istemiyorsa, bir şeyler ters gidiyor. Gençlerimiz, bırakalım Rize’yi, memleketimizde durmak istemiyor. Gençlerimiz, yurt dışına gitmek istiyor kaçar gibi. O güzel evlatlarınız, zihinleri açık, fikri hür, vicdanı hür, zeki evlatlarımız, kızlarımız, oğullarımız bu memlekette durmak istemiyor. Burada hata ettiniz. Hep beraber düzelteceğiz. Hep birlikte düzelteceğiz. Millet kazanacak millet. Bir kişi değil, millet kazanacak” dedi. Rize’nin 1940’ların başından beri çayla anıldığını vurgulayan İmamoğlu, buna rağmen üreticinin mutsuz olduğuna dikkat çekti. Çay üreticisinin ve tarımın desteklenmediği bir toplumun hiçbir konuda başarılı olamayacağını belirten İmamoğlu, “Biz, çayın da yanındayız, fındığın da yanındayız, doğanın da yanındayız, yeşilin de yanındayız, mavinin de yanındayız. Sizlerle beraber çayda yaşanan sorunu da parada yaşanan hep beraber çözeceğiz” dedi.

Düşünce özgürlüğü vurgusu

Eğer siz hala Rize’yi bir adım ileri götürememişseniz, Karadeniz’i güzelleştirememişseniz, Karadeniz çirkinleşmişse, şehirleri kötüleşmişse, insanlar ekmeğini burada kazanamıyor ve çocuklar, gençler burayı terk ediyorsa, o zaman yanlış büyük” diyen İmamoğlu, “İnsanlar, şunu hatırlasın: Düşüncesini söylediği için suçlanan bir toplum değil, düşüncesiyle insanlara ışık tutan bir toplum haline gelirsek, o zaman ekonomide de iyi oluyoruz” ifadelerini kullandı. Rusya ve Ukrayna arasında süren savaşa da değinen İmamoğlu, bu toprakların savaşın acısını iyi bildiğine vurgu yaptı. “Bir insan, bir aklıyla süreci kötü yönettiği zaman, oradan mutsuzluk çıkar, savaş çıkar, huzursuzluk çıkar” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:

“Ama toplumun aklı, milletin aklı önde giderse, ortak akıl önde giderse; oradan üretim çıkar, huzur çıkar, kazanç çıkar, bolluk çıkar, bereket çıkar. İşte bugün Türkiye’de, farklı siyasi görüşler bir araya geldi. Memleketim tekrar özgürleşmesi için, tekrar insanların özgürce fikirlerini ortaya koyabilmesi için, tekrar ‘Ben çalışırsam olur; dayım, halam, teyzem, torpilim olursa olur’ değil. Ben olursam olur, ben çalışırsam olur diye bir ittifak masası kuruldu.

Ben de o ittifak masasının, 6 liderin ortaya koyduğu düşüncenin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak, Belediye Başkanı olarak en güçlü neferi olacağıma hepinizin huzurunda söz veriyorum.

İstanbul’da ittifak yaptık. Teşekkür ediyorum Genel Başkanım Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na, beni o dönemde destekleyen ve ittifak ruhuyla yola çıktığımız çok değerli İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’e buradan hepinizin huzurunda teşekkür ediyorum. Yola çıktığımızda ittifak olarak, o zaman ‘Ben İstanbul İttifakı’nın adayıyım’ demiştim. ‘Herkesin oyuna talibiz’ demiştim.

Ve günün sonunda, belki de tarihin en yüksek oyunu alarak İBB Başkanı seçildim. Şimdi de bu milletin en az yüzde 60’ının bir değişim istediği bir ortamda hep birlikte başaracağız göreceksiniz. Hep birlikte başaracağız. Bu masanın ve bu birlikteliğin en büyük vaadi; barıştır, huzurdur, bir arada, milletçe dimdik ayakta olmaktır.

Gençlerine fırsat vermektir. Tarımda üreticinin yanında olmaktır. Çay üreticisinin yanında olmaktır. Üreten her insanın yanında olmaktır. Kadının yanında olmaktır. Gencin yanında olmaktır. Annenin yanında olmaktır. Annenin, babanın çocuklarının geleceğinden kaygı duyduğu değil, umutla onlara yol çizdiği bir sürecin yanında olmaktır. O bakımdan güçlü bir birliktelik içerisindeyiz.”

İmamoğlu’nun Rize turu, başladığı gibi yoğun ilgi altında noktalandı.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Rize: Gundihan Yaylası

Gundihan Yaylası; Rize’nin Çamlıhemşin İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Yayla, 2449 m yükseklikte konumlanmıştır.

Çayeli ilçesi Karaağaç köylülerinin kullanımındaki yaylaya ulaşım, Çayeli – Kaptanpaşa – Uzundere – Zargistal veya Çamlıhemşin – Zilkale – Meydanköy – Kito güzergahları üzerinden sağlanıyor.

Çamlıhemşin’e 37, Çayeli ilçe merkezine 50 kilometre mesafedeki yayla, Zargistal’in bir üst yaylasıydı bir zamanlar.

Yerel deyimle artık kullanılmadığı için ‘şenliksiz’ bir yayla Gündihan. Geçmiş günlerini özlemle yad eden yayla evleri, 2449 metrelik bir yükseklikten Fırtına Vadisi’ni seyrediyor.

Mükemmel bir manzaraya sahip olan Gundihan Yaylası’nda herhangi bir işletme bulunmamakta. Yaylaya gitmeden önce tüm ihtiyaçlarınızı karşılamanız gerekmektedir.

Hayvancılıkla uğraşan yöre halkı, oldukça sıcak ve samimidir. Size her türlü yardımda bulunacağından şüpheniz olmasın.

Paylaşın

Rize: Sakura Yaylası

Sakura Yaylası; Rize’nin Fındıklı İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Yayla, 2378 m yükseklikte bulunmaktadır.

Fındıklı ilçe merkezine 38 kilometre uzaklıktaki Sakura Yaylası’na araç yolu bulunmamaktadır. Çamlık Yaylası’ndan yürünerek ulaşılabilir.

Aslandere köyünün kullanım alanı olan yayla, dağcılar için önemli bir ikmal noktasıdır. Marsis Dağı’nın zirvesine tırmanmak isteyenler, rota üzerindeki Sakura Yaylası’ndan geçerler.

Biraz ilerideki Horhat Yaylası ise, Fındıklı ile Artvin’in Arhavi ilçesi arasında kullanım hakkından dolayı davalık olmuş bir yayladır.

Mükemmel bir manzaraya sahip olan Sakura Yaylası’nda herhangi bir işletme bulunmamakta. Yaylaya gitmeden önce tüm ihtiyaçlarınızı karşılamanız gerekmektedir.

Hayvancılıkla uğraşan yöre halkı, oldukça sıcak ve samimidir. Size her türlü yardımda bulunacağından şüpheniz olmasın.

 

Paylaşın

Rize: Tirovit Yaylası

Tirovit Yaylası; Rize’nin Çamlıhemşin İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Çamlıhemşin ilçe merkezinden 65 km uzaklıktadır.

Yaylaya ulaşım Çamlıhemşin – Zilkale – Çat – Elevit güzergahı üzerinden sağlanır. Çat’tan sonrasının toprak yol olduğunu, Elevit çıkışından sonra ise oldukça bozuk bir güzergahta ilerleyeceğinizi hatırlatalım.

Geçmiş yıllarda çığ altında kalan iki yüz yıllık yayla, Hemşin ilçesine bağlı Bilenköy (Tepan) köyünün kullanımındadır. Yayla 2465 metre yüksekliktedir.

Yaylada konaklamak için pansiyon bulunmaktadır. Hayvancılıkla uğraşan yöre halkı, oldukça sıcak ve samimidir. Size her türlü yardımda bulunacağından şüpheniz olmasın.

Paylaşın

Rize: Meterez Gölü

Meterez Gölü; Rize’nin Çamlıhemşin İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Göl, 3150 m yükseklikte bulunmaktadır.

Kaçkar manzarası eşliğinde peş peşe bulunan göllerden biri olan Meterez Gölüne, Yukarı Kavron Yaylasının solundan devam eden vadideki keçi yolunu takip ederek ulaşabilirsiniz. Keçi yolu oldukça belirgindir. Vadiyi bitirip çanaktan çıktığınızda, gölleri göreceksiniz.

Sularını Büyükdeniz Gölü’ne yollayan Meterez’e açık havalarda sıkı bir yürüyüşle, Öküzyatağı Gölü’nün yanından geçip Kavron Yaylası üzerinden göle ulaşabilirsiniz.

Büyükdeniz Gölü’nün güneyinde yer alan Meterez Gölü, aslında biri büyük diğeri küçük iki gölden oluşuyor. Mükemmel bir manzaraya sahip olan Meterez Gölü’ne yürüyüş turu düzenlemek isteyenlere, tüm ihtiyaçlarını önceden karşılamasını öneririz.

Paylaşın

Rize: Çifte Göller

Çifte Göller; Rize’nin İkizdere İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Yedigöller platosunun kuzeyine konumlanan bu iki göl 3078 metre yüksekliktedir.

Yürüyüşçülerin sık sık uğradığı göller, Aksu Gölleri – Dört Göller – Yedigöller rotası üzerinde yer almasından dolayı önem taşıyor.

Yedigöller Bölgesine çok yakın olmasına rağmen pek ziyaretçi görmeyen bir bölgedir. Sakinliği sayesinde kartal ve ayı gibi yaban hayvanlarının rahatlıkla gözlemlenebildiği bir noktadır.

Mükemmel bir manzaraya sahip olan Çifte Göllere yürüyüş turu düzenlemek isteyenlere, tüm ihtiyaçlarını önceden karşılamasını öneririz.

Paylaşın

Rize: Eğrisu (Ergiş) Gölleri

Eğrisu (Ergiş) Gölleri; Rize’nin Çamlıhemşin İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Çifte Gölün güneybatısında yaklaşık 2 km’lik bir yürüyüşle gidilebilir.

2454 metre yükseklikteki göle Eğrisu veya Golezana yaylalarından yaklaşık 2 saatlik bir yürüyüşle ulaşmak mümkün.

Çamlıhemşin İlçe Merkezi’ne yaklaşık 40 kilometre uzaklıktaki aynı adlı yaylanın biraz ilerisinde bulunan Eğrisu Gölü, Ergiş Tepesi’nin eteklerinde yer almasından dolayı bu adla da anılıyor.

Suları; Türkiye’nin en yüksek rakımdaki şelalelerinden birini oluşturarak, Zigam Deresi aracılığıyla Yukarıdurak Deresi’ne akıyor.

Mükemmel bir manzaraya sahip olan Eğrisu (Ergiş) Gölleri’ne yürüyüş turu düzenlemek isteyenlere, tüm ihtiyaçlarını önceden karşılamasını öneririz.

Paylaşın

Rize: Gencebay (Cancava) Yaylası

Gencebay (Cancava) Yaylası; Rize’nin Çamlıhemşin İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. İkizdere ilçesinden mevsim koşullarına bağlı olarak araçla ulaşılabilecek bir noktadadır.

Rize’nin geleneksel yaylalarından biri olan Gencebay Yaylası’na ulaşmak için, Homeze-Vaşa yayla yolunun 2. kilometresinden sola sapmak durumundasınız. Yaylayı, Dereköy ve Çağırankaya köyleri kullanıyor.

Gencebay Yaylası, İkizdere ilçe merkezine 23 kilometre mesafede yer alıyor. 2548 m yükseklikte tamamen otantik bir yayladır. Tamamı ahşap olan evlerden oluşmaktadır. Homeze Yaylası’ndan yaklaşık 4 kilometre uzaklıktadır. Cimil Vadisi’ni seyreden bir yamaca kurulmuştur.

Mükemmel bir manzaraya sahip olan Gencebay Yaylası’nda herhangi bir işletme bulunmamakta. Yaylaya gitmeden önce tüm ihtiyaçlarınızı karşılamanız gerekmektedir. Hayvancılıkla uğraşan yöre halkı, oldukça sıcak ve samimidir. Size her türlü yardımda bulunacağından şüpheniz olmasın.

Paylaşın