Absans Nedir, Absans Nöbetleri Nasıldır?

Kısa süreli şuur kaybı olarak bilinen ve jeneralize nöbetler olarak da adlandırılan Absans Nöbetleri, tüm beyine yayılan nöbetlerdendir. Önceleri Absans Nöbetleri küçük hastalık anlamına gelen petit mal adıyla anılıyordu.

Hafif olan bu nöbetler çok sık olursa yaşamı etkileyebilir. Absans Nöbet sırasında kişi uyarıları algılayamaz ve çevresinden haberdar değildir, kısa süreli bilinç kaybı mevcuttur.

Sıklıkla 6-12 yaş arasında görülür. Kızlarda daha sık rastlanır. İlaç tedavisine iyi cevap verir. Bazı çocuklarda daha ileri yaşlarda Tonik-Klonik Nöbetler ortaya çıkabilir. Çocukların ailelerinin % 25-40’ında benzer nöbetler görüldüğü bildirilmiştir.

Çocukların zaman zaman hayallere dalmaları bu nöbetlerin fark edilmesini zorlaştırmaktadır. Bazen günde yüzlerce kez böyle nöbetler görülebilir.

Bu okulda öğrenmeyi ve çeşitli aktivitelere katılımı engelleyici olabilir. Cümlenin başını duyup sonunu duymayabilir ve bu nedenle çocukta davranış bozukluğu olduğu sanılabilir.

Derin derin soluk alıp verme (hiperventilasyon) sırasında bu tip nöbetlerde artma görülmektedir. Bu nedenle tanı amacıyla yapılan EEG’de rutin uygulamada, hastaya derin nefes aldırıp verdirilerek nöbet kaydedilmeye çalışılır. Nöbet sırasında EEG çekilmesinin tanının kesinleştirilmesinde en önemli tanı yöntemi olduğu unutulmamalıdır.

Miyoklonik nöbetler veya sıçrama nöbetleri

Çoğumuz uykuya dalarken boşluğa düşme hissi ile birlikte sıçrama hareketi yaparız. Bu epilepside görülen miyoklonik nöbetlerin aynısıdır. “Miyo” kas , “klonus” sıçrama anlamına gelir.

Kaslarda kısa süreli ani kasılma ile kendisini gösterir. Bazen tüm vücudu etkiler, bazen tek veya iki kol ile sınırlı kalırken bazen baş da etkilenir. Bu sıçramaların uykuya dalarken olması fizyolojiktir, yani hastalık anlamına gelmez.

Tonik ve atonik nöbetler

Tonik nöbet sırasında tüm kaslar kaskatı olur ve hasta yere düşer. Atonik nöbetlerde ise tam tersi olur, yani kasılma yerine kaslarda gevşeme olur ve kişi yere yıkılır.

Ani yere yıkılmaya rağmen hızla tekrar kalkmayı başarırlar. Bu düşmeler genellikle öne doğru olur ve kişi başını yere vurabilir. Çok sık tonik ve atonik nöbetleri olanlarda başa geçirilen kask gibi özel koruyucu önlemler yararlıdır.

Paylaşın

Apse Nedir? Çeşitleri Ve Tedavi Yöntemleri

Vücudun herhangi bir yerinde enfeksiyona bağlı olarak meydana gelen irin birikmesine apse denir. Sıcak ve soğuk olmak üzere ikiye ayrılan apse, ağrı, kızarıklık ve şişliğe neden olur.

Apseler tedavi edilmezlerse burada üreyen mikroorganizmalar vücudun diğer bölgelerine yayılabilirler. Apseler, komşu dokulara açılabilir veya komşu damarlara ilerleyerek, bu damarlardan kaynaklanan kanamalara sebep olabilir.

Apse; Sıcak Apse ve Soğuk Apse olmak üzere iki çeşittir;

Sıcak Apse; Bu apsede ateş yükselir, ağrı ve zonklama olur. Apsenin oluşma nedeni, her zaman bir veya birkaç mikroptan dolayıdır (yani sebep mikroorganizmadır). Sıcak apsenin, ağrı, kızartı, şişlik, sıcaklık gibi dört belirtisi vardır.(latince, color, rubor, dolor, tumor). Apsenin çevresi sert, ortası ise oynak ve yumuşaktır.

Sıcak apselerin tedavisi, cerrahi müdahale ile gerçekleştirilir. Bu tedavi, uzman doktor tarafından apse yerinin açılması, irinin boşaltılması ve antibiyotikli merhemle uygulamadır. ayrıca ağızdan antibiyotik vermek gereklidir.

Soğuk Apse; Verem hastalığında görülen bir apse türüdür. El şişlik üzerine konulunca sıcaklık alınamaz ve basmakla ağrı uyandırılamaz. Sıcak apsedeki kesin iltihap belirtileri yoktur. Fakat şişlik açılırsa, sıcak apsedeki gibi bir apse içeriğinin olduğu görülür. Soğuk apselerden en çok rastlananı çene kemiğinin, bel kemiğinin ve boyundaki bezelerin verem mikrobu ile tahribinden meydana gelenlerdir. Bunlar boyunda, çene altında bir şişlik biçiminde görülür. Bel kemiği apseleriyse aşağı doğru kayarak kasık altında kendini gösterir.

Soğuk apselerin tedavisi, doktorun önermesi durumunda verem ilaçları kullanılır. Bazen (örneğin böbrek vereminde) hastalığın yayılmasını önlemek için cerrahi işlem yapılabilir.

Paylaşın

Antiseptik Nedir? Antiseptiklerin Tarihi

Genel olarak “mikrop” öldürücü anlamına gelen Antiseptik, enfeksiyon, septisemi veya çürümeyi önlemek amacıyla canlı dokuya uygulanan mikrop karşıtı maddelerdir.

Mikropları, yani insan, hayvan ve bitkilerin dokularına yerleşerek hastalığa yol açan bakteri, virüs, mantar gibi tek hücreli asalak canlıları yok etmek sağlıklı yaşamın temel koşullarından biridir. Antiseptik, antibiyotik ve dezenfektan gibi değişik adlarla anılan birçok madde bu amaçla geliştirilmiştir.

Antiseptikler, yalnızca bakterilere karşı etkili olan antibiyotiklerden farklı olarak, vücut yüzeyindeki tüm bakteri, mantar ve virüslerin çoğalmalarını engeller. Bu dezenfektanlar, enfeksiyonu önlemek, yaranın iyileşmesini hızlandırmak için geçici olarak mikroorganizmaları ortadan kaldırmaya yardımcı olurlar.

Antiseptiklerin tarihi nedir?

İnsanlar, “mikrop kuramının” bulunmasından yüzyıllarca önce neden ve nasıl etki yaptığını bilmeksizin antiseptikleri kullanıyorlardı. Örneğin çiğ etin bol tuz ve baharatla yoğrularak sucuk biçiminde saklanması, sebzelerin yoğun bir tuz ve limon ya da sirke çözeltisi içinde bekletilerek turşu yapılması, bakterileri büyük ölçüde yok ederek bu besinlerin bozulmasını önlüyordu. Bugünkü antiseptikler ise Louis Pasteur’ün değerli çalışmalarının ürünüdür.

Paylaşın

Zatürre Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Bakteriler başta olmak üzere çeşitli mikroorganizmalara bağlı olarak meydana gelen Zatürre (Pnömoni), kısaca akciğer dokusunun iltihaplanmasıdır. Bazı Zatürre türlerinde hasta kişiden sağlam kişilere doğrudan bulaşma riski vardır.

Ama hastalık çoğunlukla, hastanın kendi ağız, boğaz veya sindirim kanalında bulunan mikropların akciğere ulaşmasıyla meydana gelmektedir. Normal durumda hastalığa neden olmayan bu mikroplar, vücut savunması zayıf düşmüş kişilerde Zatürre oluşturur.

Zatürrenin belirtileri nelerdir?

Zatürre çoğu zaman belirtileri nedeniyle grip ile karıştırılmaktadır. Üşüme, titreme, solunum zorlukları, yorgunluk, sırt ağrıları, öksürük, yüksek ateş, baş dönmesi ve şiddetli baş ağrısı zatürrenin belirtileri arasında gelmektedir.

39-40 dereceye kadar çıkan yüksek ateş, titreme nöbetleri, balgam, nefes alırken göğüste hissedilen ağrı zatürrenin tipik belirtileri arasında gelmektedir. İştahsızlık, halsizlik, kuru öksürük, baş ağrısı, bulantı ve kusma gibi sinsi gelen belirtiler ise atipik belirtiler arasında sayılmaktadır.

Zatürrenin nedenleri nelerdir?

Zatürreye neden olan 30’dan fazla bakteri yer almaktadır. Bakteri ve virüslerin yanında toz, yabancı cisimler, zararlı ışınlar ve kimyasal etkenler de zatürreye neden olamaktadır. Ancak çoğunlukla bakteri, virüs ve mantarların akciğerde hava kesecikleri veya bronşları istila etmesi ile meydana gelmektedir.

Zatürrenin risk faktörleri nelerdir?

İleri yaş, sigara kullanımı, alkol kullanımı, kronik akciğer rahatsızlıkları, şeker hastalığı, kanser ve kemoterapi tedavisi ve bazı ilaçlar zatürreye yakalanma konusunda risk oluşturmaktadır. Bunun yanında kalp ve damar hastalığı olanlar, bebekler ve çocuklar risk grupları arasında gelmektedir.

Zatürrenin komplikasyonları nelerdir?

Zatürreye neden olan bakteri ve mikroplar yayılarak menenjit, peritonit, artrit gibi diğer enfeksiyonel hastalıklara neden olmaktadır. Yatan hastalarda bacak toplardamarında hasarlar meydana gelmekte ve hastanın hayatını tehlikeye sokmaktadır. Dikkat edilmediğinde ölüm durumlarıyla sıklıkla karşılaşılmaktadır.

Zatürre için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Zatürre belirtileri ağır grip belirtileriyle karıştırıldığı için yanlış tedaviler uygulanabilmektedir. Bu yüzden her belirtinin ve şikayetin detaylı olarak belirlenmesi ve doktora doğru şekilde aktarılması gerekmektedir.

Zatürrenin tetkik yöntemleri nelerdir?

Zatürrede doktorun yaptığı fizik muayene, akciğerin dinlenmesi, akciğer filmi ve kan testleriyle tanı konulmaktadır. Tanı koymada ortaya çıkan balgam, öksürük, nefes alırken göğüste hissedilen ağrı, üşüme ve titreme nöbetleri gibi belirtiler tanıyı desteklemektedir.

Zatürrenin tedavi yöntemleri nelerdir?

Zatürrede tedavi kişiden kişiye göre değişmektedir. Genellikle evde bakımı ve tedavisi yapılan hastaların yanında ileri yaşta olan, belirtilerin ağır olduğu ve yoğun bakım desteği gereken hastalar hastane ortamında tedavi edilmektedir.

Hastanede yatan hastalarda damardan antibiyotik tedavisi uygulanmaktadır. Antibiyotiklerin yanında serumla birlikte ağrı kesici, ateş düşürücü, balgam söktürücü ilaçlar da verilmektedir. Evde bakımda ise ağızdan alınan antibiyotik, ağrı kesici ve balgam söktürücülerle ilaç tedavisi uygulanmaktadır. Bunun yanında istirahat tedavide önem taşımaktadır.

Zatürre hastaları için yaşam stili önerileri

Zatürre hastalarında istirahat, beslenme ve ilaçlarının düzenli kullanılmasına dikkat edilmesi gerekmektedir. İlaçlar doktorun uygun gördüğü tarihlerde bırakılmalı ve bağışıklık sistemini güçlendirecek gıdalar tüketilmelidir. Bakterilerin yayılmasını engellemek için hastanın odası düzenli olarak havalandırılmalı ve nevresimleri düzenli olarak değiştirilmelidir.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Verem Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Mycobacterium Tuberculosis isimli mikrobun bulaşması ile oluşan Verem (Tüberküloz), kolayca bulaşan tedavi edilmediğinde ölümcül olabilen bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığıdır.

Verem aşısının (BCG) yaygın olarak kullanılması ve etkili ilaçların keşfedilmesi ile birlikte son elli yılda önemli ölüm nedenleri arasından çıkmıştır.

Veremin belirtileri nelerdir?

Verem; öksürük, uzun süre geçmeyen balgam, öksürükle beraber gelen kanlı balgam, göğüs ve sırt ağrısı, nefes darlığı, ses kısıklığı, halsizlik, çabuk yorulma, kilo kaybı, ateş, gece terlemeleri gibi belirtiler göstermektedir. Ayrıt edici belirtileri dışında diğer hastalık belirtileri ile karıştırılabilir. Bu yüzden detaylı şekilde tetkiklerin yapılması gerekmektedir.

Veremin nedenleri nelerdir?

Verem hastalığının asıl sebebi “Tbc Basilinin” mikrobudur. Bulaşıcı bir hastalık olan veremde oldukça dikkatli hareket edilmelidir.

Veremin risk faktörleri nelerdir?

Hasta ile aynı ortamda olan kişiler veya uzun süre temasta olanlar, hastalığın yaygın olduğu ülkelere seyahat yapanlar, bağışıklık sistemini yavaşlatan kanser ve AIDS gibi hastalığa sahip olanlar, madde ve alkol bağımlıları, verem hastalığı bakımından risk grupları arasında gelmektedir. Yurtlar, okullar, cezaevi, toplu taşıma araçları gibi kalabalık ortamlar ve kötü yaşam koşulları da verem açısından risk oluşturmaktadır.

Veremin komplikasyonları nelerdir?

Tüberkülozda tedaviye başlanmadığı durumlarda veya geç kalındığı durumlarda akciğer kaybı gibi büyük komplikasyonlar meydana gelmektedir. Akciğerde kavern olarak bilinen boşlukların oluşmasına, damarların parçalanmasıyla kanlı öksürüğe ve zatürreye de neden olmaktadır.

Verem için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Hasta yakınlarının doktor randevusu öncesinde hastayı iyi gözlemlemesi gerekmektedir. Belirtiler diğer enfeksiyon hastalıklarıyla karıştırılabileceği için ayırt edici özelliklere dikkat edilmeli ve bulaşma ihtimaline karşı önlem alınarak doktora başvurulmalıdır.

Veremin tetkik yöntemleri nelerdir?

Verem tanısı koymada oldukça fazla test yapılmaktadır. Balgam, idrar, mide sıvısı, BOS, pleura periton sıvısı testleriyle tanı konulmaya çalışılır. Bunun yanında iki haftadan fazla süren balgam ve kanlı öksürük, göğüs ağrısı, nefes darlığı gibi bulgular tanı koymayı kolaylaştırmaktadır.

Veremin tedavi yöntemleri nelerdir?

Tanı konulduktan sonra en az 6 ay süreyle çeşitli antibiyotik tedavisi uygulanmaktadır. Tedavi süresi hastanın durumuna göre uzatılmaktadır. İlaçların düzenli kullanılması en dikkat edilmesi gereken konular arasında gelmektedir.

Aksi halde ilaçlara karşı dirençli tüberküloz ortaya çıkmaktadır. İlaç kullanımının öneminden dolayı verem hastalığında hastanede gözetim eşliğinde tedavi uygulanmaktadır. İlaç tedavisinin dışında beslenme ve hava değişimi tedavide dikkat edilen diğer hususlar arasında gelmektedir.

Verem hastaları için yaşam stili önerileri

Her hastalıkta olduğu gibi verem hastalığında moral çok önemlidir. Bunun için hasta yakınlarının moral verici bir tavır sergilemesi gerekmektedir. İlaç kullanımına ayrıca dikkat edilmeli, hava sirkülasyonu sağlanmalı ve doktorların verdiği tavsiye doğrultusunda beslenme programı oluşturulmalıdır.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Tifo Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Salmonella Typhi adlı bakterinin sebep olduğu Tifo, kontamine yiyecek ve içeceklerle bulaşan, ateş ve ishalle kendini gösteren, ortalama üç hafta süren, bulaşıcı ve tehlikeli bir bağırsak hastalığıdır.

Tifo ülkemizde eskiden sık görülmesine karşılık günümüzde çok nadir görülmektedir. Ancak yurtdışı seyahatlerinden hastalığa yakalanan olgular görülmektedir.

Tifonun belirtileri nelerdir?

Başlangıçta halsizlik, kırıklık, kabızlık ya da ishal, kas ağrısı, yüksek ateş, baş ağrısı ve iştahsızlık gibi genel belirtilerle başlar. Bu hastalarda ateş devamlı yüksek seyreder ve hiç tedavi edilmezse bu durum yaklaşık 3-4 hafta sürer.

Bu şikayetlerin başladığı ilk haftadan sonra tifoda sık görülen paslı dil, dalak ve karaciğer büyümesi, karında şişlik, karın ve göğüs alt bölgesinde döküntüler, yüksek ateşe rağmen nabzın artmaması, şuurun hafif bulanık olması ve bağırsak kanaması gibi belirtiler ortaya çıkar.

Hastalık tedavi edilmezse oldukça ağır ve sıkıntılı bir seyir gösterir ve ortalama dört hafta sonra ateş düşer. Tedaviye başladıktan sonra da ateş hemen düşmez. Yaklaşık 4-5 gün daha devam eder.

Tifonun nedenleri nelerdir?

Tifonun etkeni Salmonella Typhi denilen bir bakteridir. Bakteriler, hastalığı geçirmekte olan ve taşıyıcılar (geçirmiş ve iyileşmiş olan bazı kişiler) tarafından dışkı ile atılmaktadırlar.

Özellikle kanalizasyon ile sulanan gıdalar ve atıklarla kirlenmiş sular hastalığın bulaştırılmasında en önemli aracılardır. İyi yıkanmadan yenilen sebzeler bulaşmada hayati rol oynar. Dışarda yemek yeme ve başka ülkelere seyahat önemli bir risk faktörüdür. Tifo taşıyıcısı kişilerin gıda işinde çalışması çok büyük risk oluşturmaktadır.

Tifonun risk faktörleri nelerdir?

Tifo için en önemli risk faktörleri kontamine gıda tüketilmesidir. Bu da en sık dışarıda (sokak satıcısı, restoran vs.) sebze tüketilmesidir. Ayrıca yurtdışı seyahatlerde özellikle tifonun yaygın olduğu Güneydoğu Asya ve Afrika’ya gitme en önemli risk olarak görülmektedir.

Tifo komplikasyonları nelerdir?

Tifonun en önemli komplikasyonu bağırsak kanaması ve delinmesidir. İnce bağırsakta yerleşen bakteriler burada çoğalarak ülserlere ve kanamalara sebep olurlar. Bazı durumlarda bağırsak delinmesi de olabilmektedir. Daha az olarak hastaların şuur bozukluğu gibi başka komplikasyonlar da görülebilir.

Tifo İçin doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Tifo olduğu düşünülen bir hasta, hiç beklemeden hastaneye götürülmelidir. Bu hastaların en azından ateşi düşüp ağızdan beslenmeye başlayana kadar hastane şartlarında takip edilmeleri gereklidir.

Tifo tetkik yöntemleri nelerdir?

Tifo tanısı kandan yapılan hızlı tanı testleri vardır. Ancak bunlar kesin tanı koydurmaz. Kan ve dışkı kültürlerinden bakterinin üretilmesi kesin tanı koydurur.

Tifo tedavi yöntemleri nelerdir?

Tedavi edilmediğinde komplikasyonlar sonucunda ölüme kadar gidebilir. Etkili bir antibiyotik ve destek tedavisi esastır. İlk dönemde bağırsaklar ödemli olduğu için sert gıdalardan kaçınılmalıdır.

Tifo hastaları için yaşam stili önerileri

Hastalar için çok özel bir tavsiye yoktur ancak hastalıktan korunmada gıda ve su hijyenine uyulması esastır.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Tartar Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Taş, diş eti iltihabı ve periodontit gibi diş eti hastalıklarının başlıca nedeni olan Tartar, tükürüğünüzdeki minerallerin ve plakların bir ürünüdür. Beyaz-sarımsı tonlardan başlayarak, kahverengi-siyaha kadar farklı tonlarda renk gösterebilir.

Tartarın belirtileri nelerdir?

Doğru şekilde ulaşılıp fırçalanamayan her bölgede tartar oluşabilirse de, özellikle alt ön kesici dişlerin iç kısmında ve üst büyük azı dişlerinin de yanağa bakan dış yüzeylerinde görülür. Tartar varlığında; dönemsel olarak artabilen veya azalabilen şiddette ağız kokusu, dişeti kanamaları, bazen diş eti çekilmeleri, bazen de diş eti büyümeleri olabilir. Tüm bunlar çürüğü olmayan bir dişi çekilecek duruma getirebilir.

Tartarın nedenleri nelerdir?

Tartar, ağız hijyeninin doğru şekilde sağlanamaması sonucu oluştuğundan, pek çok dişeti hastalığının da göstergesidir.

Tartarın komplikasyonları nelerdir?

Tartar temizlenmediğinde dişeti çekilmesi, dişeti iltihapları, diş iltihabı, diş çürüğü ve diş kaybı gibi komplikasyonlara neden olmaktadır.

Tartar için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Tartar için doktor randevusu öncesinde ağız temizliği yapılmalıdır. Şikayetler doğru şekilde belirlenmeli ve doktora aktarılmalıdır.

Tartar için risk faktörleri nelerdir?

Tükürük içeriği ve akışkanlığı da yapısal olarak, diş taşı oluşumunu bir nebze etkilemekle beraber, esas etken; fırçalamanın/ağız temizliğinin doğru yapılmadığı gerçeğidir. Yine sigara kullanımı, özellikle de yoğun tüketimi, diş eti hastalığını ciddi oranlarda şiddetlendireceğinden tartar oluşumunu arttıracaktır. Diyabet hastalarında daha ileri düzey diş eti rahatsızlıkları nedeniyle de tartar oluşumu gayet sıktır.

Tartarın tetkik yöntemleri nelerdir?

Tartar teşhisi kolay bir diş sorunudur. Gerek renk ve tabaka olarak yüzeyde varlığının görülmesi, gerekse de oluşan ağız kokusu, kolaylaşmış diş eti kanaması ve diş eti yüzey özelliklerinin bozulmuş olmasıyla doktor tarafından hemen tespit edilebilir.

Tartar için tedavi yöntemi nedir?

Tartar varsa, çeşitli el aletleri veya ultrasonik cihazlarla doktor tarafından temizlenir. Bu işlem sırasında kanama ve hassasiyet/sızlama olması gayet normaldir, acı oluşması işlemin zararlı olduğunu göstermez.

Yine bir şehir efsanesi gibi dillerde dolanan “Temizlettim ama daha kötü oldu, artık hep temizleme ihtiyacı oluşturdu.” gibi ifadeler, çok acıdır ki; bizim eğitim veya sağlık sistemimiz içinde bir türlü yer alamamış olan ağız hijyen eğitiminin eksikliğinden, yani tedavi yapılmış olmasına rağmen, “eski tas eski hamam” diyebileceğimiz tarzda, hastanın eski yetersiz fırçalamasını uygulamasından kaynaklanmaktadır.

Temizleme işleminden sonra hastaya verilecek ağız hijyen eğitimi ile doğru fırçalamanın sağlanması suretiyle diş eti kanamaları ve ağız kokusu hızlıca düzelecektir. İşlem sonrası bir hafta süreyle hastalarda özellikle yeme içme sırasında sıcak-soğuk hassasiyeti görülebilir. Bu yüzden tüketilen tüm gıdaların ılık olmasına dikkat edilmelidir.

Tartar hastaları için yaşam stili önerileri

Tekrar tartar oluşumunu önlemek adına, elbette alınan eğitimi alışkanlık haline getirip uygulamak yani yeterli şekilde ve doğru teknikle diş fırçalamak ve gece yatmadan evvel dişlerin ara yüzlerinin temizliği için de mutlaka diş arası fırçası veya diş ipi kullanmak gerekmektedir. 6 ayda bir diş hekimi kontrolü de, ağız sağlığı için vazgeçilmezdir. Böylece, çürük veya diş eti hastalığı, probleminiz maddi manevi büyümeden çözme şansı elde edersiniz.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Sıtma Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Plazmodium adında ki parazitler nedeniyle ortaya çıkan Sıtma hastalığının bir diğer adı da Malarya’dır. Genellikle nöbetler halinde görülmektedir. Sıtma hastalığı insanlara sivrisinekler yoluyla bulaşmaktadır. 

Sıtma kişilerde bir kez görülse dahi daha sonra çeşitli şekillerde kendini gösterebilir. Sivrisinek aracılığıyla farklı şekillerde bulaşabilir. Genellikle sıcak ve nemli ortamlarda yayılan bir hastalıktır.

Sıtma hastalığının belirtileri nelerdir?

Sıtma belirtileri nöbetler halinde ortaya çıkmaktadır. Enfeksiyona neden olan durumlar hastalık belirtilerini ve şikayetlerinin şiddetini değiştirmektedir. Sıtma belirtileri ve şikayetleri nöbet başlamadan 2 ya da 3 gün önce başlamaktadır.

Sıtma belirtileri kişilerin ruh halinde değişimlere neden olmaktadır. Bu durumda kişide aşırı yorgunluk ve mutsuzluk hali görülmektedir. Aynı zamanda kişinin beslenme durumuna da yansımaktadır. İştahsızlık sıklıkla görülür. Vücudunun çeşitli bölgelerinde ağrılar hissedilir. Genellikle baş, sırt ve bacak ağrılarından ibarettir.

Sıtma nöbeti yaşanırken kişide titreme ve ateş görülür. Ateş git gide yükselir. Deride kuruluk gözlemlenmektedir. Daha şiddetli belirtileri ise nefes darlığı ve solunum güçlüğü olarak görülür. Solunumda hırıltılar duyulur. Uyuşukluk hali vardır. Zihinde bulanıklık ve uykuda sayıklama sıklıkla görülen belirtilerdir.

Ateş
Titreme
Baş ağrısı
Bulantı
Yorgunluk
İştahsızlık
Zihinde bulanıklık
Uyuşukluk
Nefes darlığı
Solunum sıkıntısı
Solunumda hırıltı
Ruh halinde değişim
Sayıklama

Sıtma hastalığının nedenleri nelerdir?

Plasmodium cinsi parazitlerdir. Bu parazit dişi anofel cinsi sivrisineklerle insana bulaşmaktadır. Bugüne kadar Plasmodium’ların insanlarda hastalık yapan beş türü gösterildi. Hastalığın görülebilmesi için bu sineklerin insanları ısırması ve paraziti alacakları kaynak kişilerin bulunması gerekmektedir. Türkiye’de yerli sıtma sadece Plasmodium vivax türüdür. Ancak son yıllarda yurtdışından alınan Plasmodium falciparum etkeni ile olan ithal vakalar görülmektedir.

Sıtma hastalığının risk faktörleri nelerdir?

Yurtdışı seyahatleri sırasında sıtmanın yaygın olduğu bölgelerde kolaylıkla hastalık alınabilmektedir. Sıtma açısından Afrika’nın kuzey kısmı dışındaki bütün bölgeleri, Hindistan, Pakistan ve hemen bütün Güneydoğu Asya ülkeleri ve Güney Amerika ülkeleri yüksek riskli bölgelerdir. Ülkemizde yerli sıtma vakaları en son Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Batman, Mardin ve Diyarbakır’da görüldü ancak son yıllarda yeni vaka bulunmamaktadır.

Sıtma hastalığının komplikasyonları nelerdir?

Yerli sıtmanın en büyük komplikasyonları arasında dalak büyümesi ve yırtılması vardır. Dalak yırtılması durumunda iç kanama ile hasta kaybedilebilir. Ancak bu çok nadir olmaktadır. Falsiparum sıtmasında ise dalak büyüklüğü yanında kansızlık, kırmızı kan hücrelerinin yoğun yıkılmasına bağlı idrar renginin kararması, böbrek, akciğer ve beyin tutulumu olabilmektedir. Yüksek ateşle nöbet geçirirken bilinç kaybı, havale geçirme ve halüsinasyonlar görülebilmektedir.

Sıtma hastalığının için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Sıtma şüphesiyle doktora gitmeden yaşanan ateşli nöbetler varsa mutlaka doktora iletilmelidir. Ayrıca seyahat öyküsü ve son 2-3 haftada sivrisinek ısırma hikâyesi varsa mutlaka doktor ile paylaşılmalıdır.

Sıtma hastalığının tetkik yöntemleri nelerdir?

Sıtmada hastanın öyküsünde tipik nöbetlerin olması, seyahat öyküsü ve fizik muayenede uygun bulguların olması bizi tanıya yaklaştırır. Kesin tanı kan örneklerinden yapılan testlerde parazitin gösterilmesi ile konur.

Sıtma hastalığının tedavi yöntemleri nelerdir?

Sıtma günümüzde kolaylıkla tedavi edilebilen hastalıklar arasındadır. Kullanılan ilaçlar sıtmanın cinsine göre değişmektedir. Parazite etkili ilaç kullanıldığında kısa zamanda cevap alınabilmektedir. Ancak ağır vakaların hastaneye yatırılarak tedavi edilmesi gerekir.

Sıtma hastaları için yaşam stili önerileri

Sıtmadan korunmak için öncelikle sıtmanın yaygın olduğu bölgeye gidiliyorsa mutlaka koruyucu ilaç alınmalıdır. Bunun için seyahat sağlığı merkezine başvurulmalıdır. Sıtmanın yaygın olduğu bölgelerde sivrisinek ısırmasına karşı koruyucu önlemler de alınmalıdır. Özellikle gece sivrisineklere karşı koruyucu spreyler kullanılabilir. Bunun yanında seyahat uzun sürecekse her ihtimale karşı sıtma ilaçlarını seyahat boyunca bulundurulması faydalı olacaktır.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Parkinson Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Alzheirmer hastalığından sonra en sık görülen nörolojik rahatsızlık olan Parkinson, beyin hücrelerinde işlev kaybı ve hücre ölümü nedeniyle oluşan bir hastalıktır. Genellikle orta yaş grubunda görülen bu hastalık kadınlara oranla erkeklerde daha sık görülmektedir. 45-50 yaşından sonra görülme sıklığı gittikçe artan Parkinson, 65 yaş sonrasında her 100 kişiden 1’inde görülmektedir.

Parkinson hastaları teşhis konduktan sonra 20 yıl veya daha fazla süre bu hastalıkla yaşamlarını sürdürecektir. Ancak bu bu hastalık ile birlikte yaşam kalitesinde değişim olmayacağı anlamına gelmez. Hastalığın ortadan tamamen kaldırılmasına veya önlenmesine yönelik bir tedavi henüz olmadığından, sizi tedavi eden doktorlar şu anda Parkinson hastalığının belirtilerini kontrol almaya yönelik tedaviler üzerinde odaklanmıştır.

Parkinson hastalığı belirtileri nelerdir?

Parkinson, genellikle sinsi ve yavaş bir şekilde ilerleme gösterir. Vücuttaki dopaminin azalmasıyla birlikte belirtiler kendini göstermeye başlar. Başlangıçta hafif belirtilerle kendini gösteren Parkinson, dinlenme esnasında meydana gelen titreme ile belirti göstermektedir. Bu titreme uyku esnasında meydana gelmezken stres ve yorgunluk titremeyi tetiklemektedir. Her hastalıkta olduğu gibi Parkinsonda da gözetilen belirtiler farklılık taşıyabilir.

Kimilerinde titreme ilerleyen dönemlerde orta çıkarken kimilerinde ise hiçbir zaman titreme görülmez. Sinir sistemi hastalığı olan Parkinson, ilerleyen dönemlerde yürümede güçlük ve sık sık düşme gibi problemlerin oluşmasına neden olur. Hareketler yavaşlar ve yürürken küçük adımlar atılır. Kasları doğrudan etkileyen parkinson, yürüme sırasında kollarda sallanmaya neden olur.

Sinsi ve yavaş yavaş ilerleyen bu hastalık konuşmada ve el yazısında değişikliklere neden olur. İlk başta basit ve olağan bir durummuş gibi görünen bu sıkıntılar aniden ortaya çıkar. Konuşurken normalden daha hızlı ve alçak sesle konuşmak gibi belirtilerin yanı sıra konuşma esnasında el kol hareketlerinde ve yüz mimiklerinde azalma görülür.

Aynı zamanda el yazısında değişiklikler görülür.  Göz ve kas hastalıklarının belirtisinden ayrıştıran en önemli nokta aniden ortaya çıkmış olmasıdır. El yazısında küçülme, harf ve kelimelerin birbirine yaklaştırılarak karışık bir görünümde olması Parkinson hastalığının belirtileri arasında sayılmaktadır.

Parkinson hastalığının nedenleri nelerdir?

Parkinson hastalığının başlıca oluşum nedeni beyin hücrelerinin işlev kaybıdır. Dopamin üreten hücrelerin ölmesi Parkinson hastalığının başlıca oluşum nedenidir. Hasara uğrayan dopamin hücreleri sinir sistemini olumsuz yönde etkileyerek sinir hücrelerinin birbiriyle ve kaslarla olan iletişimini engellemektedir. Genel olarak Parkinson hastalığını tetikleyici etkenler tam olarak bulunamamış ve kesinleştirilmemiş olsa da birçok genetik ve çevresel faktörlerin Parkinson hastalığının oluşumunda etkili olduğu belirtilmektedir.

Parkinson hastalığı, birçok hastalıkta da olduğu gibi genetik yatkınlık göstermektedir. Genç yaşta Parkinson hastalığına yakalanan kişilerin ailelerinde Parkinson hastaları genellikle görülmektedir. Genetik yapının etkili olduğu kadar bazı çevresel faktörler Parkinson hastalığında tetikleyici unsur olduğu söylenmektedir. Yaşanılan kırsal ortam,tüketilen kuyu suyu ve kullanılan tarım ilaçları Parkinson hastalığını tetikleyen unsurlardandır.

Parkinson hastalığının risk faktörleri nelerdir?

Ailesinde risk faktörü olan kişiler, ileri yaş, kafa travmaları, beyin damar hastalıkları, bazı ilaçları (özellikle antipsikotik grubunu) kullananlar, kırsal kesimde yaşayanlar (tarım ilaçları hastalığı tetiklemektedir) ve genetik yatkınlık Parkinson hastalığında risk grupları ve risk faktörleri arasında gelmektedir.

Parkinson hastalığının komplikasyonları nelerdir?

Parkinson hastalığında tedaviyle birlikte birtakım komplikasyonlar meydana gelebilir. Özellikle kullanılan bazı ilaçlar komplikasyonlara neden olmaktadır. Kullanılan ilaçlar hastaların motor bulgularında dalgalanmalara neden olur, bu da istemsiz hareketleri ortaya çıkarmaktadır. Davranışlarda aşırılıklar da meydana gelmektedir. Aşırı yemek yeme, aşırı alışveriş yapma isteği vb. gibi.

Parkinson hastalığı için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Özellikle tedaviye başlayan hastalarda doktor randevusu öncesinde ilaç kullanımıyla birlikte meydana gelen değişiklikler iyi gözlemlenmeli ve doktor ile paylaşılmalıdır.

Parkinson hastalığının tetkik yöntemleri nelerdir?

Tanı koymada nörolojik muayenede ortaya çıkan bulgulardan faydalanılmaktadır. Beyin görüntüleme yöntemleri ile dopamin salgılayan alanlarda hasar olup-olmadığı değerlendirilir. Parkinson hastalığını önceden tespit edecek bir test ne yazık ki bulunmamaktadır. Genetik Parkinson hastalığında, hastalığın taşıyıcılığını gösteren gen çalışmaları bulunmaktadır.

Parkinson hastalığının tedavi yöntemleri nelerdir?

Parkinson hastalığında ilaç tedavisi, cerrahi tedaviler ve diğer yöntemler olarak tedaviler uygulanmaktadır. Hastalıkta kesin bir tedavi söz konusu değildir, ancak hasta yaşamını kaliteli şekilde devam ettirecek bir seviyeye ulaşmaktadır. Ortaya çıkan belirtiler, hastanın yaşı, diğer hastalıklar tedaviyi önemli derecede etkilemektedir.

İlaç tedavisinde eksik salgılanan veya hiç salgılanmayan dopamin maddesi yerine konmaya çalışılır. Ancak bu ilaçlar ve dozu doğru belirlenmelidir. Aksi halde bu ilaçların ciddi yan etkileri bulunmaktadır. Cerrahi tedavide ise beyindeki bazı özel çekirdekler yakılarak veya özel elektrotlar vasıtası ile sinyaller verilerek uyarılır. Oldukça işe yarayan bu tedavilerde de dikkatli ve doğru bir yol izlenmelidir.

Parkinson hastalığı hastaları için yaşam stili önerileri

Hasta yakınlarına bu noktada önemli bir rol düşmektedir. Hasta ile yakından ilgilenmeli ve iyileşmesi için çaba göstermeleri gerekir. Özellikle ilaç kullanımında ortaya çıkan belirtiler çok iyi gözlemlenmeli ve doktor ile iletişim halinde olunmalıdır. Hastanın hareket kontrolü için özel fiziksel aktiviteler ve egzersiz programları yapılabilir. Motivasyon çok önemlidir. Hasta sürekli motive edilmeli ve desteklenmelidir.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın

Panik Bozukluk Nedir, Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Panik Bozukluk; çoğu zaman “kriz” adını verilen temel özelliği, aniden ortaya çıkan ve zaman zaman tekrarlayan, insanı dehşet içinde bırakan yoğun sıkıntı ya da korku nöbetleridir.

Panik Bozukluğu, birdenbire başlar, giderek şiddetlenir ve 10 dakika içinde şiddeti en yoğun düzeye çıkar; çoğu zaman 10-30 dakika (seyrek olarak da 1 saate kadar) devam ettikten sonra kendiliğinden geçer.

Panik bozukluğun belirtileri nelerdir?

Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma,
Çarpıntı, kalbin kuvvetli  ya da hızlı vurması
Terleme,
Nefes darlığı ya da boğulur gibi olma,
Soluğun kesilmesi
Baş dönmesi, sersemlik,  düşecek ya da        bayılacak gibi olma
Uyuşma ya da karıncalanma
Üşüme, ürperme ya da ateş basması ,
Bulantı ya da karın ağrısı
Titreme ya da sarsılma
Kendini ya da çevresindekileri değişmiş, tuhaf ve farklı hissetme
Kontrolünü kaybetme ya da çıldırma korkusu
Ölüm korkusu

Panik bozukluğun nedenleri nelerdir?

Panik bozukluk pek çok hastalıkla birlikte ortaya çıkmaktadır. Depresyon, kaygı bozukluğu, fobiler, manik depresif bozukluk, şizofreni, hipokodriasis (Hastalık Hastalığı), sigara ve alkol kullanımı, stres bozukluğu ve daha pek çok psikolojik hastalık sonucunda panik bozukluk ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında gizli şeker atakları, kansızlık ve vitaminsizlik, hipertansiyon atakları, kalp-damar hastalıkları, kullanılan ilaçlar, migren, böbrek hastalıkları da panik bozukluğa neden olmaktadır.

Panik bozukluğun risk faktörleri nelerdir?

Genetik yatkınlık
Kadın cinsiyeti
Stresli, aceleci, panik kişilik yapısına sahip olanlar
Alkol ve sigara kullananlar
Fobileri olanlar
Dürtülerini sürekli bastıran, hayır diyemeyen ve sürekli kendinden taviz veren kişiler
Aşırı hırslı, başarısızlığa tahammülü olmayanlar
Geçmişinde depresyon veya anksiyete bozukluklarından birini geçirenler

Panik bozukluğun komplikasyonları nelerdir?

Panik bozukluk tedavi edilmediğinde kişinin yaşam kalitesini oldukça fazla etkilemekte ve sürekli bir panik atak geçireceği korkusuyla yaşamasına neden olmaktadır. Bunun yanında;

Araba kullanmama, evden çıkmama gibi fobiler
Sosyal ortamlara girememe, iletişim kuramama, içe kapanma
Depresyon
İntihar gibi komplikasyonlara neden olmaktadır.

Panik bozukluk için doktor randevusu öncesi neler yapılmalıdır?

Panik bozukluğunda kişiye ve yakın çevresine büyük pay düşmektedir. Kişinin öncelikle tedavi olmayı ve içinde bulunduğu durumdan kurtulmayı istemesi gerekmektedir. Bu kişilerin kendi istekleriyle muayene olmayı kabul etmesi tedavide büyük önem taşımaktadır. Bu yüzden hastalar zorla doktora götürülmemelidir.

Panik bozukluğun tetkik yöntemleri nelerdir?

Panik bozukluğunda teşhis mutlaka bir psikiyatr tarafından konulmalıdır. Psikiyatri doktorunun tanı koymak için ilk baktığı kıstaslar arasında kişinin hayatında bir defa da olsa panik nöbeti geçirmiş olması gerekmektedir. Bunun yanında kişinin panik geçirme korkusuna karşı kaygıları, korkuları tanıyı etkilemektedir. Kendi kendine fobi geliştirme gibi durumlara bakılmaktadır. Hastalığın kalp hastalıkları ya da başka hastalıklarda görülebilecek panik ataklarla karıştırılmaması için mutlaka psikiyatri doktoru tarafından incelenmelidir.

Panik bozukluğun tedavi yöntemleri nelerdir?

İyi ve etkili bir tedavi uygulandığında panik atak kolay tedavi edilen bir hastalıktır. Uygulanan ilaç tedavisiyle birlikte psikolojik tedavi de büyük önem taşımaktadır. Her iki tedavi yönteminin uygulanması ve tedavinin iyi takip edilmesi gerekmektedir. Bunun yanında kişinin korkularıyla mücadeleci bir tavır takınması ve korkularının üzerine gitmesi gerekmektedir. Korkularından kaçmamalı onlarla savaşmalıdır.

Panik bozukluk hastaları için yaşam stili önerileri

Panik bozukluğu olan hastalar doktorun uyguladığı tedavinin yanında sigara, alkol, kafein gibi alışkanlıklarını bırakmaları tedaviyi olumlu yönde etkileyecektir. Bunun yanında korkularının üzerine gitmek için küçük denemeler yapabilirler.

Örneğin; vapura binmekten korkanlar cesaretini toplayıp vapura binmeli, karanlıkta uyumayı denemeli, kalabalık ortamlarda vakit geçirmelidir. Örnekler bunun gibi çoğaltılabilir. İlaç tedavisiyle panik atak nöbetleri kesilebilir ancak tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmez. Bu yüzden hastaların uzun bir tedaviye kendilerini hazırlamaları gerekmektedir.

Not: Sunulan bilgilerin amacı herhangi bir hastalığı teşhis veya tedavi etmek, iyileştirmek veya önlemek değildir. Tüm bilgiler yalnızca genel bilginize yöneliktir, tıbbi tavsiye veya belirli tıbbi durumların tedavisinin yerine geçmez. Uygulamadan önce bu bilgileri doktorunuzla görüşün.

Paylaşın