Erdoğan Taktik Değiştirdi: Sorunu Kabul Ediyor Ama Sorumluluğu Almıyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, taktik değiştirdi, çünkü 20 yıl süren iktidarı döneminde sorun yok deyince sorunun yok olmadığını gördü. Artık MHP Lideri Bahçeli gibi davranmıyor. Sorunu kabul ediyor ama sorumluluğu almıyor.

Halk TV yazarı Mehmet Tezkan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin partisinin dün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) yaptığı konuşmayı yorumladı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun MOBESE kamerasıyla çekilen görüntüsünün basına servis edilmesini ve 10 yaşındaki bir çocuğun kürsüye çıkarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ‘hain’ demesini ‘normal karşılayan’ Cumhur İttifakı ortağı, elektrik ve benzin zamları, yüzde 50’ye vuran enflasyon gibi can yakan meseleleri ise gündemine almamıştı.

Tezkan, bu noktada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Aralık 2002’de Kürt sorunuyla ilgili soruya verdiği yanıtı hatırlattı: “Sorun var diye inanmayacaksın. Yok diye inanacaksın. Sorun var diye inanırsan sorun olur. Sorun yok dersen, sorun ortadan kalkar. Biz böyle bir sorun yok diyoruz.”

‘Erdoğan, taktik değiştirdi’

Ardından şunları kaydetti: “Erdoğan aynı tutum içinde değil. Taktik değiştirdi çünkü 20 yıl süren iktidarı döneminde sorun yok deyince sorunun yok olmadığını gördü. Artık Bahçeli gibi davranmıyor.

Sorunu kabul ediyor ama sorumluluğu almıyor. Mesele geçen akşam düzenlediği basın açıklamasında şu cümleye kurdu; ‘faiz, kur, enflasyon şer üçgenine hapsetmek istediler. Hamd olsun bu oyunların hepsini bozduk.’

Ne demek bu… Çözemedim. Türkiye’yi, bizleri kim veya kimler şer üçgenine hapsetmek istedi? Kim, ne yaparak faizi, kuru, enflasyonu zıplatarak Türkiye’yi hapsetmeye kalktı? Bu sorunun cevabı yok.. Erdoğan’ın sorun var ama sorumlu değilim demesi için bulunan formül.”

Paylaşın

Erdoğan Seçim Kabinesi Mi Kuruyor?

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk kabinesinde yer alan Abdülhamit Gül’ün Adalet Bakanlığı’ndan istifasının ardından yerine atanan Bekir Bozdağ, TBMM’de yemin ederek görevine başladı.

Adalet Bakanlığı’ndaki değişikliğin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Gerekirse kabinede yeni değişiklikler yapabiliriz” diyerek revizyon mesajı vermesi siyasi kulisleri hareketlendirdi.

AKP kulislerinde 3-4 bakanın değişeceği beklentisi dile getirilirken, “görevden alınacak bakanlar” listesinde Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ilk sırada sayılıyor.

Ayşe Sayın’ın BBC Türkçe’de yer alan haberine göre Erdoğan’ın son dönemde yaptığı kabine değişikliklerinde, parlamentodan isimleri kabineye taşıması nedeniyle Pakdemirli’nin yerine daha önce Tarım Bakanlığı yapan Diyarbakır Milletvekili Mehdi Eker’in getirilebileceği yorumu yapılıyor.

AKP kulislerinde Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun adı da değişecek bakanlar arasında sayılıyor.

Seçim kabinesi mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kabinenin yaklaşık yarısını değiştirdiğine dikkat çekilirken bundan sonraki süreçte yapılacak değişikliklerle beraber “seçim kabinesi”ni de oluşturmuş olacağı vurgulanıyor.

2018 seçimlerinden sonra oluşturduğu kabinesinde teknokrat isimlere ağırlık veren Erdoğan’ın, parti içinden de gelen “teknokrat bakanların Meclis ve halktan kopuk olduğu” eleştirilerini dikkate alarak, kabinede siyasi deneyimi olan isimlerin ağırlığını artıracağına işaret ediliyor.

Erdoğan’ın yerel seçimler öncesinde “metal yorgunluğu” gerekçesiyle seçilmiş belediye başkanlarına görevden el çektirdiğine dikkat çekilerek kabine de “yorgun, etkisiz veya “uyumsuz” görülen isimlerin değiştirileceği ifade ediliyor.

Şahin politikanın işareti mi?

Muhalefet partilerinde ise AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’a yakınlığı ile bilinen, milli görüş kökenli bir isim olan Abdülhamit Gül’ün görevden alınması, iktidarın seçimlere giderken daha “şahin” politikalar izleyeceğinin işareti olarak görülüyor.

CHP kaynakları, Abdülhamit Gül’ün, bakan olarak yaptığı son konuşmasında, “Hukuk devletinde haysiyet cellatlığı, itibar suikastı olmaz. FETÖ’vari anlayış ve uygulamaların gerçekleştirilmemesi yönünde tedbir alınması en esaslı görevlerden biridir” sözlerini, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “MOBESE ile izlenmesi”ne tepki olarak yorumluyor.

Bu açıklamaların hedefinde, Gül ile daha önce de yine yargı bağımsızlığı konusunda görüş ayrılığı yaşadıkları bilinen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun olduğuna dikkat çekiliyor. Muhalefet kulislerinde iktidarın seçime giderken “güvenlikçi” ve sert politikalara yöneleceği, Erdoğan’ın da bu süreçte kendisine itiraz etmeyecek ve “mutlak uyumlu” olacak isimlerle yol yürüyeceği görüşü savunuluyor.

Kabinenin yarıya yakını değişti

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni hükümet sistemine göre parlamento dışından ve çoğu teknokrat ismi kabineye almıştı. Cumhurbaşkanlığı kabinesinde ilk değişiklik 30 Mart 2020’de Cahit Turhan’ın görevden alınması ile yapıldı, bunu 27 Kasım 2020’de Erdoğan’ın damadı olan Berat Albayrak’ın sosyal medya hesabından “görevden af istemesiyle” gelen istifası izledi.

Yeni sistemde, topluca kabine revizyonlarına gitmek ve bunu ekranlardan açıklamak yerine “görevden af talepleri” veya görevden almaların Resmi Gazete’de yayınlanması yoluyla toplam sekiz bakan değişti, Aile ve Sosyal Hizmetler ile Çalışma Bakanlığı’nın bölünmesiyle de dokuz yeni isim kabineye girmiş oldu.

Paylaşın

“Abdulhamit Gül, Dört Günde İki Kez İstifa Sunmuş” İddiası

Eski Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün istifasını 4 günde 2 kez sunduğu iddia edildi. İddiada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk istifayı kabul etmediği ancak Abdulhamit Gül’ün MOBESE eleştirilerinin ardından Erdoğan’ın istifayı kabul ettiği iddia edildi.

Halk TV yazarı İsmail Saymaz, eski Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün istifasını 4 günde 2 kez sunduğunu öne sürdü.

Saymaz, Gül’ün ‘affının’ kabulünden dört gün önce, 25 Ocak Salı sabahı Cumhurbaşkanlığı’ndaki kritik bir görüşme için Beştepe’de olduğunu ifade ederek, “Beştepe kaynaklarından aldığım bilgiye göre gizli tutulan bu zirveye Gül’ün yanı sıra Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve iki bakanlığın bürokratları ile MİT Başkanı Hakan Fidan katıldı. Toplantıda Avrupa Konseyi’nin yakından ilgilendiği, başta Osman Kavala olmak üzere siyasi davalarda nasıl bir politika belirleneceği konuşuldu. Gül, tutuksuz yargılamaları savundu her zamanki gibi” dedi.

Saymaz, yazısında şu ifadeleri kullandı:

“Ne olduysa, nasıl bir tartışma yaşandıysa… Gül, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a istifa etmek istediğini açıkladı. Erdoğan da “Olur mu öyle şey!” diye reddetti. Ancak bir kere vazo kırılmıştı.

İki gün sonra… Gül, 27 Ocak Perşembe günü istifasını yazıya döktü ve ardından Beştepe’ye gönderdi. Ertesi gün. Gül’ün resmi programında ’28 Ocak Veri Koruma Günü’ vardı. Adalet Bakanı sıfatıyla katılacağı son tören olacaktı. Ne var ki, bu gerçeği Gül’den başka bilen yoktu.

Gül, törende 15 dakika konuştu. Adalet Bakanlığının Youtube hesabında paylaşılan konuşmasında Gül’ün metin dışına çıktığı görülüyor. Veri madenciliğinden söz ederken konudan saparak, şunları söylüyor: ‘Hukuk devletinde haysiyet cellatlığı, itibar suikastı olmaz. Hukuk asla izin vermez, veremez, vermemelidir. Dijital kumpaslarla insanların hayatını tarumar eden, insanlara kumpas kuran FETÖ’cü zihniyetin asla unutulmaması gereken bir mücadele alanı olduğunu hatırlatmak isteriz. Bu FETÖ’vari anlayış ve uygulamaların gerçekleştirilmemesi yönünde tedbir alınması en esaslı görevlerden biridir. ‘Geçmişte oldu, şimdi de olsa ne olur’ diye bir şey kimsenin aklından geçemez. Hukuk izin vermez. Geçmişte acı örneklerini hep birlikte yaşadık.’

MOBESE eleştirisi

Bu cümleler İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun MOBESE kayıtlarının sızdırılmasına yönelikti. İsim vermeden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu eleştirmişti. Toplantı biterken… Gül’ün ekibi bakanlıktan ayrılık hazırlıklarına başladı. Erdoğan, MOBESE eleştirisinin etkisiyle mi, bilinmez, dört gün önce sözlü istifasını geri çevirdiği Gül’ün dilekçesini aynı gün kabul etti. 29 Ocak Cumartesi sabahı saat 01.35’te Resmi Gazete yayınlandığında Türkiye, Gül’ün ‘affını’ istediğini, yerine Bekir Bozdağ’ın getirildiğini öğrendi.”

Paylaşın

“Erdoğan Bozdağ’a ‘AK Parti Yargıyı Ele Geçirdi, Dedirtme’ Dedi”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Bekir Bozdağ’ı Adalet Bakanlığı görevine getirirken ilk talimatın da “Yargıda birliği sağla, aksaklıkları çöz ve ‘AK Parti yargıyı ele geçirdi’ dedirtme’ olduğu” iddia edildi.

AK Parti kulislerinde Bekir Bozdağ’ın üçüncü kez Adalet Bakanlığı görevine getirilmesinin perde arkasında “Bakanlıktaki Hakyol ve Menzilci yapılanmanın yarattığı rahatsızlık olduğu” iddia ediliyor.

Cumhuriyet’ten Selda Güneysu’nun haberine göre, AK Parti içinde uzun zamandır, görevden affını isteyen Abdulhamit Gül döneminde, “yargı içinde halen aktif görevde bulunduğu bilinen ve çoğu kez basına da yansıyan ‘FETÖ bağlantılı’ hakim ve savcılara ilişkin gerekli işlemlerin yapılmadığı ya da geç yapıldığı” iddiaları da tartışılıyordu.

AK Parti içindeki pek çok isim de başta Hakyol ve Menzilciler olmak üzere bu grubun Adalet Bakanlığı içinde “ağırlık kazandığı ve FETÖ’den boşalan kadrolara bu tarikat mensuplarının yerleştirildiği” yönünde eleştirilerde bulunuyordu.

AK Parti kulislerinde Bozdağ’ın üçüncü kez göreve getirilmesinin perde gerisinde “bakanlıktaki bu yeni yapılanmadaki rahatsızlığın olduğu” belirtiliyor.

İddiaya göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Bozdağ’ı göreve getirirken ilk talimatının da “Yargı içindeki bu yapılanmanın etkisini kır. Yargıda birliği sağla, aksaklıkları çöz ve ‘AK Parti yargıyı ele geçirdi’ dedirtme” olduğunun altı çiziliyor.

Paylaşın

Erdoğan, Dört Bakanı Daha Görevden Alacak

Abdulhamit Gül’ün Adalet Bakanlığı görevinden alınmasının ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin de ‘görevden alınacağı’ konuşuluyor. 

Abdulhamit Gül’ün Adalet Bakanlığı’ndan istifasıyla hareketlenen AKP kulisleri, gelişmeyi ‘malumun ilanı’ olarak değerlendiriyor.

Yargı çevrelerinde son dönemde ‘Hakyol ve Menzilci isimlerin ön plana çıktığı, Gül’ün de bu oluşuma ses çıkarmadığının’ konuşulduğu, Bakan Gül’ün “Yargı asla ele geçirilebilecek bir merci değildir” açıklamasının da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ‘tatmin etmediği’ belirtiliyor.

Gül’ün istifası iktidar partisinde “Genel başkanvekili Binali Yıldırım ekibi güçlendi, Numan Kurtulmuş ve ekibinin eli zayıfladı” şeklinde değerlendiriliyor.

Milli Görüş geleneğinden gelen Gül, uzun süre Refah ve Fazilet partilerinde görev yapmışti. Saadet sonrası Has Parti’yi kuran Kurtulmuş’un yanında yer alan Gül, yine Kurtulmuş ile birlikte AKP’ye geçmişti. AKP’de MKYK üyeliği gibi önemli görevler üstlenen Gül, daha sonra da Adalet Bakanı olmuştu.

Cumhuriyet gazetesinden Selda Güneysu’nun haberine göre  Gül’ün görevden azli ile birlikte, yeniden gözler olası kabine değişikliğine çevrildi. Erdoğan’ın, ‘birden kabine değişikliğine gitmeyeceği, aynı Lütfi Elvan ve Gül gibi isimlerde olduğu gibi, peyderpey kabinede değişiklik yapacağı’ da dillendiriliyor.

‘Çavuşoğlu, Ersoy, Koca ve Pakdemirli’

Gül’ün ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin de ‘görevden alınacağı’ konuşuluyor. Burada en dikkat çeken ismin ise Çavuşoğlu olduğu belirtiliyor.

Paylaşın

Erdoğan Dönemi Çoktan Bitti; Her Şey Soylu İçin

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Adalet Bakanlığında yapılan Abdulhamid Gül-Bekir Bozdağ değişikliğini değerlendiren Kemal Özkiraz, “AKP artık dağılma sürecinin en sonunda. Erdoğan dönemi çoktan bitti. Her şey Süleyman Soylu’ya göre hazırlanıyor” iddiasında bulundu. 

Haber Merkezi / Avrasya Araştırma Şirketi Başkanı Kemal Özkiraz, gece yarısı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Adalet Bakanlığında yapılan Abdulhamid Gül-Bekir Bozdağ değişikliğini yorumladı. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin zoru ile değişiklik olduğunu vurgulayan Özkiraz, “Her şey Soylu için” dedi.

Sosyal medya hesabı üzerinden yorum yapan Özkiraz, “AKP artık dağılma sürecinin en sonunda. Erdoğan dönemi çoktan bitti. Her şey Süleyman Soylu’ya göre hazırlanıyor” iddiasında bulundu. Özkiraz’ın yorumu şöyle:

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül görevinden istifa etmiş yerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Bekir Bozdağ adalet bakanı olarak atanmıştı. Atama kararı Resmi Gazete’de yayımlanmıştı.

Abdülhamit Gül, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle 19 Temmuz 2017 tarihinden beri sürdürdüğüm Adalet Bakanlığı görevinden ayrılmış bulunuyorum. Kendilerine görevden af talebimi kabulleri için şükranlarımı arz ediyor, yeni Adalet Bakanımız Sayın Bekir Bozdağ’a başarılar diliyorum” demişti.

Bekir Bozdağ da sosyal medya hesabından Erdoğan’a teşekkür etti. Bozdağ “Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanı görevini şahsıma emanet eden Cumhurbaşkanımız Sn.R.Tayyip Erdoğan’a takdir/tensipleri için şükranlarımı sunuyorum. Adalet Bakanımız Abdülhamit Gül kardeşime hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Allah yardımcımız olsun” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

‘Toplumun Temel Değerlerine Aykırı’ Yayınlara Karşı Genelge

Erdoğan, ‘toplumun temel değerlerine aykırı’ yayınlara karşı genelge yayımladı. Genelgede, “Toplumumuzun temel değerlerine aykırı unsurlar taşıdığı gözlenen ve son günlerde özellikle yabancı içeriklerin uyarlaması şeklinde ekranlara gelen televizyon programlarının toplum üzerindeki yıkıcı etkilerini bertaraf edecek adımlar ivedilikle atılacak.” ifadelerine yer verildi.

“Basın ve Yayım Faaliyetleri” ile ilgili 2022/1 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi Resmi Gazete’de yayımlandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan genelgede, bazı televizyon kanallarının özellikle yabancı içerikleri uyarlayarak yayımladığı programların “toplumun temel değerlerine aykırı unsurlar taşıdığı” ve bunların “yıkıcı etkilerini bertaraf edecek adımlar” atılacağı vurgulandı.

“Dijitalleşme çağında kitle iletişim araçlarının sunduğu imkanlardan en iyi şekilde yararlanılmasını temin etmek ve olası zararlı etkilerinden korunmak için gerekli tedbirleri almanın elzem hale geldiği” belirtilen genelgede, “Toplumumuzun temel değerlerine aykırı unsurlar taşıdığı gözlenen ve son günlerde özellikle yabancı içeriklerin uyarlaması şeklinde ekranlara gelen televizyon programlarının toplum üzerindeki yıkıcı etkilerini bertaraf edecek adımlar ivedilikle atılacak” denildi.

“Aile, çocuk ve gençlerin yanlış medya içeriklerinden korunmaları ve haklarını ihlal eden uygulamalarla mücadele edilmesi hususu”na vurgu yapılan genelgede, “Birtakım semboller kullanılmak suretiyle verilmeye çalışılan mesajlarla çocuk ve gençlerin zihin dünyalarını hedef alan yapımlardan onları koruyacak, aile ve çocuk dostu yapımlar teşvik edilecek” ifadesi kullanıldı.

Bu ifadeyle, Fox TV’de yayımanan ve son günlerde tartışma konusu olan ve RTÜK’ün de inceleme başlattığı ‘Maske Kimsin Sen?’ adlı yarışma programının kast edildiği tahmin ediliyor.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a: Daha Çok Sürprizlerim Var

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tazminat davası açtığı yolsuzluk iddiaları ile ilgili konuştu. Erdoğan’ın ıslak imzasının olduğu belgeyi gösterdiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Daha çok sürprizlerim var ona. Öyle tazminat davası açtım, Kılıçdaroğlu susacak… Yemezler!” dedi.

Tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, “Benim parayla, pulla işim yok. Birisine muhtaç değilim. Ben onlar gibi değilim. Ben hesabını sorarım. Bu ihale yapılmış zaten. Resmi belge zaten. Sen alıyorsun, iptal ediyorsun ve 21b’ye göre yapıyorsun ikinci ihaleyi. 6 milyar lira daha pahalıya Kalyon İnşaat’a veriyorsunuz. Niye veriyorsun kardeşim?” diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV’de Suat Toktaş’ın sunduğu ‘Liderler Özel Programı’na katıldı. “Erdoğan’ın imzası bulunan belgeyle ilgili 3 grup başkanvekilimiz önümüzdeki hafta basın toplantısı yapacaklar. Bu belgeler Meclis Genel Kurulu’nda da indirilecek çünkü AK Parti milletvekillerinin de bunu bilme hakkı var. Onların dünyadan haberi yok” dedi.

Erdoğan’a yeni sürprizleri olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü; *Ben o yayında Erdoğan’ın imzası olduğu iki belge gösterdim. Erdoğan’a daha çok sürprizim var. Öyle tazminat davası açtım Kılıçdaroğlu susacak, yemezler. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını sonuna kadar savunacağım.

Onların parayla işi var benim çok şükür karnım doyuyor, parayla işim yok. Ben onlar gibi değilim, hesabını sorarım. Benim bu belgelerden hiçbir kuşkum yok. Bunlar resmi belge. Bu ihale yapılmış zaten. Sen alıyorsun iptal edip 21b’ye göre yapıyorsun ikinci ihaleyi.

Ne demek 21b; savaş, deprem, olağanüstü hal olacak ki bunu yapabilesiniz. Niye 2 yıl sonra yapıyorsunuz bu ihaleyi de 6 milyar fazladan veriyorsunuz? Bu belgelerle ilgili milletvekilimiz suç duyurusunda da bulundu. Diyorlar ya ‘neden savcıya vermiyorsun?’ Biz bu belgeleri savcıya da verdik. Suç duyurusunda da bulunduk. Niye yapıyorsun sen bunu, savaş hali mi var? Ek iş için uzatıldı diyorlar, Bunu yandaşa vermek için bir bahane gerekli zaten.

“Her yerden belgeler yağmur gibi yağıyor”

“Bürokrasi, ‘iktidar gidici’ okuması mı yapıyor?” sorusunu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Öyle düşünenler olabilir. Ama bu haksızlara artık tahammül edemiyoruz diyenler var. İmzalamayanlar var. İmzalamadıkları için görevden alınanlar var. Onlarla görüşüyorum da” dedi ve daha önceden dile getirdiği ‘Memur Teoman’ ile ilgili olarak, “Memur Teoman’a rüşveti teklif ediyorlar. Rüşveti gümrükte çalışan memur Teoman almıyor. Memur Teoman’ı sürüyorlar” diye konuya açıklık getirdi.

Bir kez daha bürokratlara seslenen Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı: Buradan bütün namuslu bürokratlara sesleniyorum. Siz bu ülkenin gerçek sahiplerisiniz. Siz, devletin gerçek sahiplerisiniz. Siz liyakatin egemen olduğu bir devlette çalışmayı hak ediyorsunuz.

Sizin hakkınızı hukukunuzu sonuna kadar savunmak benim boynumun borcu olacaktır. Sakın ola ki tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen bir evrakın altına imza atmayın. Namusunuzla şerefinizle görevinizin başında bekleyin. Sizi görevden alabilirler, alsınlar. Sizi görevden alacak olan yazı, sizin çocuklarınıza göstereceğiniz şeref belgesi olacaktır.

“Keşke cesaret edebilse. Keşke o da burada olsaydı, beraber tartışsaydık”

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın canlı yayına bağlanmasını isteyen Kılıçdaroğlu, “AKP’nin genel başkanı bağlanmak isteyebilir. Düşüncelerini ifade etmek isteyebilir. Yeni bir tazminat davası açacağım da diyebilir ama cesaret edemez. Keşke cesaret edebilse. Keşke o da burada olsaydı, beraber tartışsaydık” ifadelerini kullandı.

Yapay gündemler oluşturulduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Mesela bir kar yağdı bütün tartışma İstanbul oldu. Koca Türkiye’nin sorunları var. İnsanlar geçinemiyor. Her evde bir işsiz var. Bu sorunlar varken neden böyle kısır tartışmaların içine giriyoruz?” şeklinde konuştu.

Erdoğan’ın kendisine tazminat davası açmasına yanıt veren Kılıçdaroğlu, “Kaçan insan dava açar. Niye dava açıyorsun kardeşim? Gelirsin buraya. Bütün bilgiler senin elinde. Gelirsin buraya oturursun, ‘Ben sana devletin belgelerini açıklıyorum’ dersin” dedi.

Erdoğan’ın açtığı davaları üst mahkemeden kazandığını belirten Kılıçdaroğlu, “En son da AİHM’den kazandım ve bu devlet bana 13 bin avro para ödedi. Çünkü ben haklıyım” ifadelerini kullandı.

“Beşli çete diye ifade edilen 5 müteahhidin şirketinin sizinle görüşme talebi size net bir şekilde iletildi mi?” sorusuna yanıt veren Kılıçdaroğlu, “Net bir şekilde iletilmedi dolaylı olarak (iletildi). Görüşmedim. Niye görüşeyim? Anlatacakları varsa, ellerinde dosyalar varsa…Belki onlar da haksızlığa uğradıklarını söyleyeceklerdir. Belki ‘Bizden şu kadar rüşvet istediler ödemek zorunda kaldık’ diyeceklerdir. Bunlar da gelecek. Kime ne kadar rüşvet ödedikleri bugün olmasa bile yarın onlar da gelecek” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, açıkladığı belgelerin devamının geleceği sinyalini verdi ve Bakan Karaismailoğlu’na seslenerek şöyle konuştu:

“Sevgili bakanım, ‘İstanbul’daki kupon arazileri önce bana soracaksın’ diyen ben miydim? Kupon arazilerden haberi olmadan kimse satamazken, milyar dolarlık ihaleleri sen ondan habersiz yapabilir misin? Onun istediği adama vermeden seni o koltukta bir saniye bile tutmaz. Ben bunları bilmiyor muyum? Bizi enayi mi sanıyorlar? Bunların rakamlarını da doğru dürüst kamuoyu bilmiyor. Benim çok sürprizlerim var. Kul hakkı yiyeni rahat uyutmayacağım.”

“Sizin Türkiye Cumhuriyetini rezil etmeye hakkınız var mı?”

İstanbul’da kar yağışıyla ilgili yaşanan tartışmalara değinen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: Bir sorun olabilir itirazım yok. Bütün mesele sorunların çözülmesidir. Ben İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin elinden gelen bütün çabayı gösterdiğini biliyorum. (O gece İmamoğlu) ile irtibatım vardı, sonrasında da vardı.

Yeni yaptıkları havalimanının kargo terminalinin çatısı çöktü, orada binlerce turist slogan attı. Tartışıldı mı? Hayır. Sizin Türkiye Cumhuriyetini rezil etmeye hakkınız var mı? Oradaki turistleri alıp otele dahi götüremediniz. İnsanlara karton dağıttınız. Asıl tartışılması gereken nokta bu değil mi? Bunlar olurken bu devletin valisi, bakanı neredeydi mi diyeceğiz?

İktidarsınız, İstanbul Büyükşehir Belediye başkanını devletin rakibi olarak görüyorsunuz. Akıl tutulmasıdır bu. Siz bir kişiyi hedef alıp, o kişiyi karalayarak kendi kusurlarınızı örtmeye çalışırsanız yanılırsınız. Bir sorun yaşanıyorsa, devleti yönetenler sorunun çözümüne katkıda bulunurlar. İstanbul’u kaybetmeyi bir türlü içine sindiremiyor beyefendi. Beyefendi, sindireceksin sindireceksin! Ankara’yı, İstanbul’u, Antalya’yı, Mersin’i, Adana’yı da sindireceksin, sindirecekler.

CHP’li belediyelerin 2 milyon 794 bin 69 aileye yardım yaptığını açıklayan Kılıçdaroğlu, toplam yardım tutarının 1 milyar 750 milyon 893 bin 500 lira olduğunu söyledi ve “Bana sorsunlar, yapabiliyorlar mıydı? Oturup kalksınlar, CHP’li belediyelere dua etsinler. Talimat verdik, belediye başkanlarımıza söyledik. Bulunduğunuz beldede bir çocuk bile yatağa aç girmeyecek. Herkese koşacağız” dedi.

Kar yağışının yaşandığı günler için, “Büyükşehir belediyesinin bütün kadroları çalışıyordu” diyen Kılıçdaroğlu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun restorana iş yemeğine giderken MOBESE görüntülerinin servis edilmesiyle ilgiliyse şunları söyledi;

“Benim, ailemin, çocuklarımın telefonlarını dinliyorlar dedim. CHP’li belediye başkanlarının telefonlarını dinliyorlar dedim. Bir gerçek daha ortaya çıktı. Bir de izliyorlar. İnsan biraz utanır. İzleyip ne yapacaksınız? İzlemezseniz, dinlemezseniz namertsiniz. Bizim verilmeyecek hesabımız mı var? Ama ben demokrasi adına utanıyorum.”

Özel işletmelere ait otoyolların kar yağışında kapanması ve çok sayıda vatandaşın mahsur kalmasıyla ilgili olarak Kılıçdaroğlu, “Hükümetin tazminat istemesi lazım” görüşünü paylaştı. Kılıçdaroğlu, ülkenin durumunu şu ifadelerle özetledi;

“Adalet yok, bilgi yok, birikim yok, liyakat yok, bir kişiye teslim etmişsiniz o da zaten memleketi batırmış. Savaş halindeyiz sanki. Sanki 2. Dünya Savaşı koşulları var. Elektrik yok. Doğal gaz yok. Her şey perişan vaziyette. Zam üstüne zam yağıyor. Saray ışıl ışıl.”

“Bu milleti barıştıracağız”

‘Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer’ ifadesiyle ilgili Kılıçdaroğlu, şunları söyledi; Bu ülkeye demokrasiyi kesinlikle getireceğiz. Diyarbakır’da çekilen zulümleri, Diyarbakır hapishanesinde yaşanan zulümleri bilmiyor muyuz? Ben boşuna mu helalleşme dedim? Helalleşme dedim her taraftan saldırı geldi. Bu kardeşiniz ateşten gömleği giydi. Ben bu helalleşmeyi yapacağım. Bu milleti barıştıracağız.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Öcalan’ın, Demirtaş’ın oradan vermiş olduğu mesajlardan rahatsız olduğu ortada bir gerçek” sözlerini de yorumlayan CHP lideri, “Hani görüşmüyorlardı? Demek ki görüşüyorlar. Kendisi de söylüyor” dedi ve  “Selahattin Demirtaş niye tutuluyor içeride? Haksız yere tutuluyor. Osman Kaval haksız yere tutuluyor. Ellerine silah mı aldılar, birisini mi öldürdüler? Bir insan siyasi görüşü dolayısıyla hapse atılır mı? Demirtaş’ın içeride kalmasının tek sebebi ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ demesidir” diye ekledi.

İttifak çalışmalarına da değinen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi; 6 lider görüşüyoruz. Hepimizin ortak bir hedefi var o da bu ülkeye demokrasi getirmek. 6 liderin ortak kararıyla güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmalarında bir metin ortaya çıktı.

Her bir genel başkan bu çalışmaları gördü ve anlaşma sağlandı. 6 lider güçlendirilmiş parlamenter sistemin açıklamasını yapacak. Genel başkan yardımcısı arkadaşlar yine görüşecekler ve 6 liderin Ankara’da olduğu bir günde biz bu metne sahip çıkacağız. Şubat ayı içerisinde bunun altına imza atacağız

“Türkiye’yi bu cendereden çıkarmak istiyoruz”

Erken seçim çağrısını bir kez daha yineleyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü; 6 parti arasında eşitler arasında bir ilişki olmasını istiyoruz. Biz samimiyiz ve Türkiye’yi bu cendereden çıkarmak istiyoruz. Söz konusu olan vatandır gerisi teferruat. Biz güçlendirilmiş parlamenter sistem yapmak istiyoruz. Hiç kimse merak etmesin liderler nasıl bir sorumluluk aldıklarının bilincindeler.

Bütün partilerin iyi kurmayları var. Bunların büyük bir kısmı devlette uzun yıllar çalışan, deneyim sahibi olan kurmaylar var. İktidar da denetlensin, TBMM’de denetlensin. Her bir lider bunu biliyor. Biz devlette liyakatin önüne geçmeliyiz. Oraya en yetkin insanı getirmeliyiz. Türkiye’de bu zulmün sona ermesi için bir an önce sandık gelmeli.

Paylaşın

Erdoğan’dan Kılıçdaroğlu Hakkında Suç Duyurusu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yolsuzluk iddiasıyla sosyal medya hesabından paylaşım yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na “Cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu ve 250 bin TL’lik manevi tazminat davası açtı.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, bir süre önce bürokratlar tarafından kendisine ulaştırıldığını söylediği bir belgeyi 26 Ocak akşamı sosyal medya hesabında bir video ile paylaşmıştı. Kılıçdaroğlu bu videoda, Nisan 2018’de yapılan bir ihalede 6 milyar TL’lik bir yolsuzluk yapıldığını savunmuş ve şu ifadelere yer vermişti:

“Bir belgeyi anlatayım, 3 Nisan 2018, bir açık ihale yapılır, bu ihaleye 15 firma katılır. İhalenin bedeli 3 milyar 198 milyon 743 bin 127 lira. Ama kazanan firmaya bu ihale verilmez çünkü beşli çeteden değil. Bu nedenle ihale iptal edilir ve aynı iş yeniden ihaleye gelir. 21 Ağustos 2020’de ihale açılır. Aynı iş bu kez 3 milyar 200 milyona değil, 9 milyar 449 milyon 995 bin 834 liraya beşli çeteye peşkeş çekilir. Saray’daki şahıs ne için imza atıyor anladınız mı? Aradaki 6 milyarlık fark için. Tek bir imza ile 6 milyar lira çeteye peşkeş çekiliyor. Hazine’nin kasasını soyanlar doymamış, daha da çok para istemişler ve imzalamak zorunda kalmış.”

​Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın ise kamuoyuyla paylaştığı suç duyurusu dilekçesinde, Kılıçdaroğlu’nun konuşması sırasında göstermiş olduğu belgenin, iddialarda bulunduğu söz konusu ihaleyle ilgisi olmadığını belirtti ve şunları söyledi:

Davalının (Kılıçdaroğlu) göstermiş olduğu evrak 20 Mayıs 2019 tarihli olup Kuzey Marmara Otoyolu’na ilişkin 1 Temmuz 2016 tarihinde imzalanmış bulunan Uygulama Sözleşmesi’nin 27.2 maddesi uyarınca yapılması gereken bir işleme dair Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Karayolları Genel Müdürlüğü’ne yetki verilmesinden ibarettir.

İş bu belge, herhangi bir ihalenin yapılmasına veya herhangi bir ödemenin yapılmasına ilişkin değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın bir ihalenin herhangi bir şirkete verilmesine veya herhangi bir ödemenin yapılmasına dair bir imzası da söz konusu değildir. Davalının bahsetmiş olduğu3 Nisan 2018 tarihli ihale ise Bursa Hızlı Tren ihalesi olup davalının buna ilişkin beyanları da tamamen gerçek dışıdır. Davalının dile getirmiş olduğu aynı ihalenin iki yıl sonra daha yüksek fiyata verildiği hususu gerçeği yansıtmamaktadır.

Her iki ihale kapsamında yapılacak işler birbirinden farklıdır. 2018 yılında yapılmış olan ihale, Bursa- Yenişehir- Osmaneli güzergahında hızlı tren işine ilişkindir. Bu iş Yenişehir- Bursa arasındaki yaklaşık 56 kilometrelik kısımda yalnızca üst yapı işleri ve kalan yaklaşık 50 kilometrelik kısımda hem alt yapı hem üst yapı işlerinden oluşmaktadır. Yani toplamda 106 kilometrelik bir işe tekabül etmekte ve yaklaşık maliyeti 3 milyar 200 milyon Türk Lirası’na baliğ olmaktadır. Söz konusu ihale yasal gerekçelerle iptal edilmiştir.

Paylaşın

Erdoğan’dan CHP’li İki Vekil Hakkında Suç Duyurusu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Grup Başkanvekili ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ve CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu hakkında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla suç duyurusunda bulundu.

Erdoğan’ın, avukatı Hüseyin Aydın aracılığıyla yaptığı suç duyurusu dilekçesinde, TELE 1’de 14 Ocak 2022 tarihinde gerçekleşen programda Engin Özkoç ve Aykut Erdoğdu’nun söylediği sözlerin, “kişilik haklarını ihlal eder nitelikte iftira ve hakaret boyutuna vardığı, ifade özgürlüğünün sınırlarının aşıldığı” ileri sürüldü.

Dilekçede Engin Özkoç ve Aykut Erdoğdu hakkında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçundan soruşturma açılarak kamu davası açılması talep edildi.

BİA Medya Gözlem Raporuna göre, son 7 yılda 70 gazeteci “Cumhurbaşkanına hakaret”ten mahkum edildi.

Ne olmuştu?

Tele1’de katıldığı programda “Çok meşhur bir söz vardır. Taçlanan baş akıllanır diye. Ama görüyoruz ki gerçek değil. Ya da tam tersi bir söz vardır. Büyükbaş hayvan bir saraya girdiği zaman o kral olmaz. O saray ahır olur” diyen gazeteci Sedef Kabaş, sabaha karşı 02.00’da sıralarında gözaltına alındı.

Kabaş bu sözleri nedeniyle, AKP Sözcüsü Ömer Çelik, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın tarafından hedef gösterildi.

Sedef Kabaş “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla 22 Ocak’ta tutuklanarak Bakırköy Cezaevine gönderildi.

İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliğine çıkarılan Kabaş, ifadesinde, “Sözün orijinali bir atasözüdür. Hatta sözün orijinalini de değiştirerek sarf ettim. Bundan da anlaşılacağı üzere hakaret etme gibi bir kastım yoktur. Kastetmek istediğim, toplumu kucaklayan, birleştirici bir üslup olması gerektiğidir. Bunu vurgulamak istedim. Atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Serbest bırakılmayı talep ederim” dedi.

Ancak hakimlik, Kabaş’ın üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, öngörülen cezanın alt ve üst sınırı dikkate alındığında, kaçma ve saklanma ihtimalinin yüksek olması ve adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı hususlarını göz önünde bulundurduğunu ifade ederek tutuklama kararı verdi.

Tele1’e ceza

RTÜK, tutuklanan gazeteci Sedef Kabaş’ın sözleriyle, “Toplumu kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” iddiasıyla Tele 1’e yüzde 5 idari para cezası, beş kez de program durdurma cezası verdi. Uğur Dündar’ın RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’i eleştirmesi nedeniyle de kanala, yüzde 3 idari para cezası verildi.

RTÜK’ün oy çokluğuyla aldığı karar kapsamında TELE 1’de yayınlanan Demokrasi Arenası programı beş kez yayınlanamayacak. Programın sunucusu Uğur Dündar, bir ay boyunca TELE 1 ve başka bir kanalda program yapamayacak.

Kanal, 2022 yılı içinde yasanın, “8/1/b” bendinden bir ceza daha alırsa bu kez kanalın yayını 10 gün boyunca durdurulacak. Kanal üçüncü kez aynı maddeden ceza alırsa lisansı iptal edilecek.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın