Erdoğan’dan Muhalefete “Mandacılık” Suçlaması

Kabine toplantısının ardından konuşan Erdoğan, “Muhalefet yolsuzluk soruşturmalarının üstünü örtmek için Batı’ya ve Batılı medya kuruluşlarına yalvarırken biz Türkiye’nin itibarını küresel ölçekte artırmaya çalışıyoruz” dedi ve ekledi:

“Mandacılık hastalığından kurtulamayan ana muhalefetin bizim bu duruşumuzu, Türkiye’yi nereden nereye getirdiğimizi anlaması zaten mümkün değil. Onlar bırakın dünyayı okumayı burunların dibini bile görmekten acizler. Ülkemizde nasıl bir değişim yaşandığı kavrayışa sahip değiller. Batı karşısında mahçup ve mağlup kendi devletine karşı mağrur ve müfsid bir karakterle adeta zihnen mefluç olmuş durumdalar.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilen Kabine toplantısı sona erdi. Yaklaşık 3,5 saat süren toplantının ardından Erdoğan, gündeme dair konuştu.

Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle: “Kabine olarak içeride ve dışarıda yoğun bir gündemle ülkemize hizmet mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Eğilmeden, bükülmeden, zorbalıklar karşısında asla geri adım atmadan milletimizin hakkını ve hukukunu en güçlü bir şekilde savunuyoruz. 11-13 Nisan tarihlerinde düzenlenen 4. Antalya Diplomasi Forumu, Türk dış politikasının gücünü görmemiz açısından yeni bir fırsat teşkil etti. Foruma 21’i devlet ve hükümet başkanı olmak üzere toplam 155 ülkeden 6 bini aşkın katılımcı iştirak etti. Forum süresince gerçekleştirilen 50 oturumda eğitim, iklim krizi, çok kutupluluğa pekçok konu yetkin isimler tarafından ele alındı.

Ülkemizin zulüm karşısında vicdanlı duruşunun sergilenmesi konusu fevkalade önemliydi. Türkiye’nin Suriye ve Gazze başta olmak üzere bölgesel meselelere dair net tavrını ortaya koyduk. Filistin halkının yanında olduğumuzu tüm dünyaya ilan ettik. Suriye’deki çıkarlarımızı koruma noktasında tereddüt göstermeyeceğimizi tekrar teyit ettik. Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın bir an önce son bulması için elimizden gelen gayreti göstermeye devam edeceğimizi vurguladık. Dünyanın 155 ülkesinden 6 binin üzerinde katılımcının iştirak ettiği bir uluslararası etkinliği daha hamdolsun başarıyla icra ettik.

Aylar süren titiz hazırlık ve emek neticesinde bizlere bu gururu yaşatan Dışişleri Bakanlığımızı ve foruma destek veren tüm kuruluşlarımızı tebrik ediyorum. Türkiye olarak adaleti, barışı, diplomasiyi öncelemeye devam edeceğiz. 10 Nisan tarihinde Endonezya Cumhurbaşkanı ve heyetini ülkemizde misafir ettik. 4 asrı aşan kardeşlik bağlarımızın olduğu Endonezya ile ilişkilerimizin geniş bir yelpazede yakaladığı ivmeden gurur duyuyoruz. Savunma sanayi, müteahhitlik, sağlık, gıda sektörüne kadar kuracağımız yeni ortaklıklarla inşallah bu hedefe ulaşacağız.

Ortadoğu’daki her gelişme, kriz, sorun doğrudan doğruya bizi, ülkemizi, milletimizi, ekonomimizi, güvenliğimizi ilgilendirmektedir. Girişimci, proaktif ve cesur anlayışla hadiseleri okumak, politikalarımızı güncellemek mecburiyetindeyiz. Bu mücadelede güçlü kurumlara sahibiz. Hariciye teşkilatımız bugün 260’ı aşkın temsilciliğiyle dünyanın en geniş 5 diplomatik ağı arasında yer alıyor.

TİKA, AFAD, Kızılay, THY, Yurtdışı Türkler Başkanlığı, Türkiye Maarif Vakfımız birbirinden önemli projelere imza atıyor. Askeri mevcudiyetimiz genişlerken savunma sanayi ürünlerimiz birçok ülke tarafından kullanılır hale geldi. Türkiye’nin sert güç ve yumuşak güç unsurları daha önce hiç olmadığı kadar dış politikamızda etkin rol oynuyor. Cumhurbaşkanlığı sisteminin avantajları kullanarak bölgedeki değişimin olumlu yönde seyretmesi için yoğun gayret gösteriyoruz.

Muhalefet yolsuzluk soruşturmalarının üstünü örtmek için Batı’ya ve Batılı medya kuruluşlarına yalvarırken biz Türkiye’nin itibarını küresel ölçekte artırmaya çalışıyoruz. Mandacılık hastalığından kurtulamayan ana muhalefetin bizim bu duruşumuzu, Türkiye’yi nereden nereye getirdiğimizi anlaması zaten mümkün değil. Onlar bırakın dünyayı okumayı burunların dibini bile görmekten acizler. Ülkemizde nasıl bir değişim yaşandığı kavrayışa sahip değiller. Batı karşısında mahçup ve mağlup kendi devletine karşı mağrur ve müfsid bir karakterle adeta zihnen mefluç olmuş durumdalar.

Türkiye çok kutuplu dünyada bir kutup başı olarak ağırlığını daha fazla hissettirmektedir. Yeniden şekillenen küresel sistemde Türkiye inşallah hak ettiği yeri bu sefer mutlaka alacaktır. Türkiye her halükârda sulhu sükunun tarafındadır. Her komşusunun, her dostunun, her kardeşinin kendisinden emin olduğu bir ülkedir. Aynı zamanda Türkiye sınırları zorlanacak, dostluğu ya da düşmanlığı test edilecek bir ülke de değildir. İstiklal ve istikbalimiz uğrunda gerekirse baş veririz ama asla zalime baş eğmeyiz.

Kışkırtmalar karşısındaki serinkanlı tavrımız asla zaafiyet olarak algılanmamalıdır. Suriye konusunda Türkiye’nin sabrını sınamak yerine örgüt gibi değil devlet gibi hareket etmelidir. Suriye’nin kalıcı huzura ve istikrara kavuşmasına kim engel olursa açık söylüyorum karşısında Suriye hükümeti ile birlikte bizi de bulacaktır. Terör koridoru ile Suriye’nin parçalanmasına nasıl müsaade etmediysek bu ülkenin bölünmesine asla izin vermeyiz. Suriye’de 8 Aralık öncesine geri dönüş gibi bir ihtimal ortadan kalkmıştır. 8 Aralık devrimiyle bu ülkede artık yeni dönem başlamıştır. Suriye huzura ve istikrara kavuştukça bunun kazananı bölgedeki tüm halklar olacaktır. Türkiye bu sürecin başarıya ulaşması için elinden geleni yapacaktır. Gazze’deki kardeşlerimizin kendi yurtlarında özgürce yaşamaları için her desteği vereceğiz.

“İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine giderek daha fazla maruz kalıyoruz”

İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine giderek daha fazla maruz kalıyoruz. ‘Son ağaç kesildiğinde, son nehir kirlendiğinde, son balık öldüğünde o zaman paranın yenmediğini anlayacaksınız’. Evet insanlık olarak bizden öncekilerden devraldığımız, çocuklarımızın bize emaneti olan tabiat, hava, su, toprağı hoyratça kullanmanın faturasına daha çok muhatap olduğumuz dönemin içindeyiz. Bazen kuraklık bazen sel, dolu ve zirai don gibi meteorolojik olaylarla iklim değişikliği kendini belli ediyor.

Tarımsal üretim iklim değişikliğinden en çok etkilenen alanların başında geliyor. Hava sıcaklığındaki ani düşüşler sebebiyle ülkemizin belli bölgelerinde don, kar yağışı, dolu olaylarıyla karşı karşıya kaldık Kimi yerlerde termometreler eksi 17 dereceyi gösterdi. Bu vesile ile bir kez daha tüm üreticilerimize, çiftçilerimize geçmiş olsun diyorum Tarım ve Orman Bakanlığımız ilk günden beri süreci yakından takip etti. Her felaketi fırsata dönüştürmek isteyen habis zihniyet burada da boş durmadı. Hasar tespit çalışmaları tamamlanmadan millete korku salmada her türlü manipülasyona başvurdular. Yurt dışına bağlı olacağımıza kadar her türlü tezviratı ortalığa boca ettiler. Tarım Bakanlığımız karşı karşıya olduğumuz ilk tabloyu ortaya koydu. Başta hububat, baklagiller, yağlı tohumlar olmak üzere stratejik öneme sahip tarım ürünlerinde yurt içinde gıda arzını olumsuz bir risk yok elhamdülillah yok.

Sıcaklıklardan dolayı bazı meyve çeşitlerinde sıkıntı sözkonusu. Kayısı, üzüm, elma, şeftali, nektarin gibi meyve gruplarında farklı derecelerde hasar meydana geldiğine işaret ediyor. Hasar tespit çalışmalarından sonra durum daha net ortaya çıkacaktır. Tarım ve Orman Bakanlığımız gerekli adımları atmaktadır. Bu olay bizlere Tarsim’in önemini tekrar hatırlatmıştır. Don, sel, kuraklıktan etkilenmemek için prim bedelinin yüzde 70’i kadarının devletimizce ödendiği yaptırılması, çiftçi kayıt sistemine kayıt olması büyük önem taşıyor.

2006’dan bugüne üreticilerimize 33,5 milyar lira hasar tazminatı ödedik. Bugünkü kabine toplantımızda üreticilerimizin zararını tazmin konusunda neler yapabiliriz, bunu enine boyuna değerlendirdik. Çiftçi kayıt sistemine kayıtlı ve zirai don sigortası olmayan üreticilerimizin yaptıkları harcamaların hasar oranında karşılanması için Tarım Bakanlığımız çalışmalar başladı. Hükümetimizin tüm imkanlarıyla tüm kapasitesiyle bu zor günlerinde çiftçilerimizin, üreticilerimizin yanında olduğunun bilinmesini istiyorum. Bu konuyu yakından takip edeceğiz.

Tek bir canımızı daha trafik kazasında kaybetmeyelim diye 28 Mart-6 Nisan tarihleri arasında trafik güvenliğimizi en üst seviyede tuttuk. Trafik kazaları ve can kayıplarının önüne geçmek için bayramlarını görev başında geçiren kardeşlerimin her birine teşekkür ediyoruz. Denetim sayımızı artırdık. Bu yıl ölümlü ve yaralanmalı kazalarda yüzde 4,6 oranında düşüş oldu. Yine de 74 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine maalesef engel olamadık. Vefat eden kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılarımıza acil şifalar niyaz ediyorum. Hepimizi acıya boğan bu kazaların en büyük nedeni aşırı hızdır. 6 bin 268 kazanın yüzde 41’i hız ihlalinden kaynaklandı. 74 canımızın 44’ünü aşırı hızdan kaybettik. Bayram boyunca otoyol ve köprülerimizden toplam 25 milyon 715 bin araç geçiş yaptı. 731 bin otobüs seferi gerçekleştirildi, 9 milyon 110 bin yolcu taşındı.

Artık yollarda milyonlarla ifade edilen araç sayılarından 100 milyonlara yaklaşan yolcu rakamlarından bahsediyoruz. Yolcu sayılarındaki bu artışlar doğu, batı, kuzey, güney demeden ülkemizi baştan başa yüksek standartlı yol ağıyla donatmamızla doğrudan bağlantılıdır. Sadece 6 ilimiz bölünmüş yollarla birbirine bağlı iken bu sayı 77’ye yükseldi. Bölünmüş yollarımız ülkemizin yol ağının yüzde 43’ünü oluştururken trafiğin yüzde 83’üne hizmet veriyor. Bu yollarla trafik güvenliği, seyahat hızı ve konforunu artırdığımız gibi trafik kazalarındaki ölüm oranlarında düşüş sağladık. Taşıt hareketliliği yüzde 195 oranında artarken trafik kazalarında kaza yerinde can kaybı geriledi. Kafa kafaya çarpışmalardan kaynaklı trafik kazaları ve ölümlerin büyük oranda önüne geçtik.

“Trafik kazalarını daha aşağı çekmek için…”

Son 10 yılda yol ağımızda toplam 6 bin 100 km. banket sarsma bandı uygulaması gerçekleştirdik. Yoldan çıkma türü kazalar yüzde 40 oranında azaldı. 2024 yılı sonu itibariyle devlet ve il yolları genelinde toplam 33 bin km. otokorkuluk bulunuyor. Farklı tedbir ve yatırımlarla yol güvenliğimizi artırıyoruz. Trafik kazalarını daha aşağı çekmek için sürücü ihlallerin mutlaka önüne geçmemiz gerekiyor. Kanunsuz çakar kullanımı cezaların artması, illegal çakar kullanım oranı yüzde 80 oranında düştü. Bunu sıfırlayana kadar denetimlerimizi sürdüreceğiz. İçişleri Bakanlığımız bir çalışma yürütüyor. Milletimizden gelen şikayetlere kulak verilerek bu çalışmayı ilgili tüm taraflarla istişare ettikten sonra kamuoyumuzun ve Meclisimizin takdirine sunacağız. Trafik magandaları başta olmak üzere halkımızın güvenliğini tehdit edenlere caydırıcılıkları uygulayacağız.

Trafik kazalarından kaynaklanan can kayıplarını daha da azaltmaya kararlıyız. 12 Nisan Cumartesi günü Antalya Havalimanı binalarının açılışını yaptık. Antalyamızı yıllık 82 milyon yolcu kapasitesine sahip yeni tesislere kavuşturmuş olduk. Bizim işimiz hizmet ve eser üretmek. Biz milletimize efendi olmaya değil hizmetkâr olmaya geldik. İllerimizi ve insanlarımızı oy tercihine göre ayıranlardan olmadık. Biz şehirlerimizi kalkındırmanın derdindeyiz. Ufkumuzda büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa etmek var. 23 yıldır muhalefetin engelleme girişimlerine rağmen daima bunun için ter döktük, emek verdik. İnşallah bundan sonra da 85 milyon için aşkla çalışmaya devam edeceğiz.

10 bini Milli Eğitim Akademesine olmak üzere toplam 25 bin yeni öğretmen ataması sürecini başlattığımızın müjdesini bugün gençlerimizle paylaşmak istiyorum. Milli Eğitim Bakanlığımız kapsamlı bilgilendirmeyi önümüzdeki dönemlerde yapacak.”

Paylaşın

Erdoğan’dan Özel’e 500 Bin Liralık Tazminat Davası

Erdoğan, kendisine yönelik sarf ettiği sözler nedeniyle Özgür Özel’e 500 bin liralık tazminat davası açtı. Erdoğan, kendisi için “cunta başkanı” ifadesini kullanan Özel’e 500 bin liralık tazminat davası açmıştı.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’e, Şişli Belediyesi önünde düzenlenen mitingde sarf ettiği sözler nedeniyle 500 bin liralık manevi tazminat davası açtı.

Özgür Özel, kayyım atanan Şişli Belediyesi önünde yaptığı konuşmada, “Erdoğan son girdiği genel seçimlerde Cumhurbaşkanı unvanını kazanmış, ancak 31 Mart’ta partisi ilk kez yenilgiyi tadınca, 31 Mart’ta Ekrem Başkan onun atadıklarını bir kez daha yerle bir edince, 31 Mart’ta Cumhuriyet Halk Partisi 47 yıl sonra bir kez daha Türkiye’nin birinci partisi olunca, bizim gösterdiğimiz 47 yıllık sabrı 47 gün gösterememiştir” demişti.

Özel, “Erdoğan hazımsızdır, Erdoğan darbecidir, Erdoğan cuntacıdır, Erdoğan cuntanın başıdır. Çıkmış, şimdi de ‘Biz devletiz’ diyor. ‘Devlet benim arkamda’ diyor. Devlet dediğin binalardan ibarettir. Devlet yönetiminde senin yaptıklarından rahatsızlık da had safhadadır. Ama bir avuç cuntacıyla ‘Devleti ele geçirdim’ diye bu milletin karşısına dikilirsen bu millet sana kendi gücünü mutlaka gösterecektir. Mutlaka gösterecektir” ifadelerini kullanmıştı.

Erdoğan bu sözler üzerine Özel’e manevi tazminat davası açtı. Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel, CHP Genel Başkanı Özel’in, 9 Nisan Çarşamba günü Şişli Belediyesi önündeki mitingde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sarf ettiği sözlerini dava dilekçesine ekleyerek İstanbul 46. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne sundu.

Dava dilekçesinde, davanın kabulü ve Özel’den 500 bin lira manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tazmin edilmesi talep edildi.

“Cunta Başkanı” davası

Erdoğan, kendisi için “cunta başkanı” ifadesini kullanan Özgür Özel’e 500 bin liralık tazminat davası açmıştı. Erdoğan ayrıca Özel hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu.

Erdoğan’ın avukatı Hüseyin Aydın, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şöyle demişti: “CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in olağanüstü kurultayda sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alan mesnetsiz ithamlar ile ‘cuntacı’ vb. hakaretamiz ifadeleri nedeniyle Ankara Asliye Hukuk Mahkemesinde 500 bin TL’lik manevi tazminat davası açılmıştır. Ayrıca Cumhurbaşkanına hakaret suçundan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur.”

Özgür Özel, 6 Nisan’da yapılan CHP 21. Olağanüstü Kurultayı’n ardından yaptığı açıklamada, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanma sürecini “19 Mart darbe girişimi” olarak tanımlamış, Erdoğan’a da “cuntacı” demişti.

Özel, konuşmasında şunları söylemişti: “İmamoğlu’nun tutuklanacağından Trump’ın haberi vardı. ‘Amerika’ya soruldu’ açıklamaları var. Ne buradan ne oradan bir ses çıkıyor. Hepimiz biliyoruz ki bir irtibat da okyanusun ötesinde.

Erdoğan’a sesleniyorum, milletten oy alıp seçilen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a değil, darbeye kalkışan cunta başkanı Erdoğan’a sesleniyorum; çık ve kendinden sonraki cumhurbaşkanına, rakibine yapmaya çalıştığın darbeyi, Amerika’nın icazetini alıp almadığını, gözümüzün içine baka baka söyle.

İşine geldiğinde oraya buraya sataşan, ‘mandacı, himayeci’ diyen Erdoğan aslında Amerikan mandasının peşinde, Trump’ın himayesinin peşinde. Cunta başı, seni yapılacak ilk seçimde ne Amerika kurtarır ne Trump kurtarır.”

Paylaşın

Erdoğan, DEM Partili Buldan Ve Önder İle Görüştü

Erdoğan, DEM Parti’nin İmralı heyetinde yer alan Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’i Beştepe’de kabul etti. Görüşmede, AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala ve MİT Başkanı İbrahim Kalın da yer aldı.

Haber Merkezi / AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) İmralı heyetinde yer alan Van Milletvekili Pervin Buldan ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’i Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kabul etti.

Basına kapalı gerçekleştirilen görüşmede, AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın da yer aldı.

Saat 13.30’da başlayan görüşme yaklaşık bir saat 25 dakika sürdü.

Görüşmenin ardından yapılan ilk açıklamada Sırrı Süreyya Önder, “çok pozitif bir görüşme oldu, çok daha umutluyuz” ifadesini kullandı. Önder, detaylı açıklamanın yazılı olarak gerçekleştirileceğini söyledi.

Görüşme öncesinde basın mensuplarına kısa bir açıklama yapan Önder ve Buldan, sürece dair Erdoğan ile görüş alışverişi yapacaklarını söyledi.

Önder, şu ifadeleri kullandı: “Pervin Başkanımız ile sürecin geldiği noktayı Sayın Cumhurbaşkanına arz edeceğiz ve kendisini bilgilendireceğiz. Bundan sonrasına ilişkin hem kendi görüş ve önerilerimizi hem de bizler kendi önerilerimizi paylaşacağız. İnanıyoruz ki, demokratik siyaset alanı ve barışa dair faaliyetler çok daha hızlı, seri ve nitelikli adımlarla devam edecektir.”

“Tarihi bir görüşme diyebilir miyiz?” sorusuna yanıt veren Önder, “Böyle büyük, iddialı kavramlar kullanmıyoruz. O halkın kendi takdiri. Biz bugüne kadar süreci büyük bir irade ve kararlılıkla bu noktaya getirdik. Gayet korunaklı davrandık, herkes de böyle davrandı. Bunun için de tüm ülkeye minnettarız” dedi.

Buldan, “önemli bir görüşme” olarak nitelendirdiği toplantı için şunları söyledi: “Sayın Cumhurbaşkanı ilk defa bu konuyla alakalı bizimle bir görüş alışverişinde bulunacak. Nelerin yapılması gerektiğine dair görüşlerini ifade edecek. Biz de yaptığımız tüm görüşmelerle ilgili kendisini bilgilendireceğiz. Hepimize hayırlı olsun ve barışa vesile olsun.”

Pervin Buldan, görüşmenin ardından yazılı bir açıklama yapabileceklerini de sözlerine ekledi.

Erdoğan’ın 13 yıl sonra ilk teması

Bu arada bugünkü görüşme Erdoğan’ın eskiden Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP), şimdi ise DEM Parti ismini alan çizgideki Kürt siyaseti temsilcileri ile uzun bir aradan sonraki ilk görüşmesi olacak.

Erdoğan en son başbakanlığı döneminde 12 Haziran 2012 tarihinde BDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak ile bir araya gelmişti. Söz konusu görüşme o dönemde bir Türk jetinin Suriye tarafından vurularak düşürülmesi üzerine Erdoğan’ın TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerle görüş alışverişinde bulunması kapsamında gerçekleşmişti.

Erdoğan’ın o dönemde terörle mücadele konusundaki görüşme taleplerine uzun bir süre yanıt vermeyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Suriye konusundaki bu davete olumlu yanıt vermişti.

PKK kongresini ne zaman toplayabilir?

PKK’nın Abdullah Öcalan’ın çağrısı doğrultusunda silah bırakma ve kendisini feshetmesi için kongresini toplama takvimi ise henüz net değil.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli 20 Mart’ta yaptığı açıklamada, PKK’ya 4 Mayıs’ta Muş’un Malazgirt ilçesinde kongresini toplaması çağrısı yapmıştı. Ancak PKK net bir kongre tarihi açıklamadı.

DEM Partililer, Bahçeli’nin Malazgirt çağrısının daha çok “simgesel” olduğunu düşünüyor.

Bir DEM Parti yöneticisi şu görüşü dile getirdi: “Bahçeli, simgelerle konuşmayı seviyor. Aslında burada iki tarafa da mesaj veriyor. PKK’ya ‘elinizi çabuk tutun’ diyor. Devlete de, ‘Kongreyi Malazgirt’te bile yaptırırım’ mesajı veriyor. Haziran ayında her şey sonuçlanır, süreç tamamlanır.”

DEM Parti TBMM Grup Başkanvekili Sezai Temelli de hafta başında TBMM’de yaptığı basın toplantısında iktidarın 27 Şubat’tan yana “adeta bir donma hali” yaşadığını söyleyerek, şöyle konuşmuştu:

“Sürekli aynı şeyi duyuyoruz iktidardan; ‘Kongrelerini yapsın PKK, silah bıraksın.’ Peki kongreyi nasıl yapacaklar? Güvenliği, hukuku, kongrenin yapılma koşullarının konuşulması, kongreye sayın Öcalan’ın nasıl katılacağı, hangi iletişimle orada bulunacağı… Bunlarla ilgili hiçbir şey konuşulmuyor.”

DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan Meclis’te haftalık grup toplantısında yaptığı açıklamada “beklenen adımlar konusunda bir rehavet ve rahatlık” bulunduğunu söyleyerek, şunları kaydetmişti:

“Bir bekleme durumu söz konusu. Türkiye’nin en temel meselesi tartışılıyor ama bir bekleme durumu var. Bekleyerek dünyanın neresine barış gelmiş acaba bilen var mı?”

Paylaşın

Erdoğan: Enflasyondaki Düşüş Sürecek

Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, “Ekonomideki dış kırılganlığını azalttık. Enflasyondaki düşüş sürecek. Maliye politikasında disiplinli duruşumuzu muhafaza ediyoruz” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

“AK Parti’nin 11 milyonu aşan her bir üyesine, aziz milletimizin her bir ferdine buradan en kalbi selamlarımı iletiyorum. Toplantımıza teşrif eden misafirlerimize hoş geldiniz diliyorum. Ramazan ayında 81 vilayetimizin her metrekaresinde kelimenin tam anlamıyla bir kardeşlik ve dayanışma rüzgarı estirdik.

Gençlik kollarımız 800 binin üzerinde vatandaşımıza iftariyelik dağıttı. Kabine üyelerimiz ve milletvekillerimiz Türkiye’nin dört bir yanında gönül sofralarının misafiri oldu. Rabbim hepinizden hepimizden razı olsun diyorum.

Kıymetli milletvekillerimiz bölgemizde yaşanan gelişmeler çok önemli değişimlerin merkezinde olduğumuzu gösteriyor. İkinci cihan harbi sonrasında inşa edilen sistem temelden çatırdıyor. Neoliberal ekonomik düzenin yerine daha korumacı bir yapının yükseldiğini görüyoruz.

Sadece Asya’da, Avrupa’da, ABD’de değil, dünyanın her noktasından bütün devletler yeni mücadele dönemine hazırlık yapıyor. Şiddetli bir kasırga geliyor. Gümrük tarifeleri küresel ölçekte etki yaratmaya başladı. Ticaret savaşları alevlendi.

Sahada ve masada en güçlü konumda bulunan ülkelerden biri Türkiye’dir. Türkiye süreci en iyi okuyan ülkelerden biri. Türkiye şimal yıldızı gibi parlıyor. Ülkemiz yeni dönemin kurucu aktörlerinden biri. Türkiye’siz bir denklem kurulamayacağı kabullenildi.

Son 1 haftada uluslararası ticaret savaşları yeni bir boyuta evrildi. Büyük ekonomiler durgunluğa girecek. Biz ekonomide çok güçlü bir ekip kurduk. Türkiye’yi şoklara karşı dirençli hale getirecek programımızı sürdürüyoruz. Dünyada ciddi bir belirsizlik ortamı var ama Türkiye’nin de yolunu aydınlatan güçlü bir ekonomi programı var.

Düşük tarife uygulanan ülkelerden biriyiz. İş dünyası ve vatandaşlar gönüllerini ferah tutsun. Bu süreci birçok ülkeye kıyasla daha kolay atlatacağımıza inanıyoruz. Dış finansman ihtiyacımız azalıyor. Ekonomideki dış kırılganlığını azalttık. Enflasyondaki düşüş sürecek. Maliye politikasında disiplinli duruşumuzu muhafaza ediyoruz.

Milletimiz, sırf yolsuzluklarını gözlerden kaçırmak için ülkesine ve milletine kast eden kifayetsiz muhterislerin boykot çağrılarına prim vermedi. Boykotçular bizzat vatandaşımızdan boykot yedi. Oyunu yazan onlar İstanbul’da Escobar düzeni kuran onlar, şikayeti yapan onlar, savcıların kapısında ihbar sırasına giren onlar ama zeytinyağı gibi üste çıkan yine onlar.

Kusura bakmayın sizin iç hesaplaşmanız bizi zerre kadar ilgilendirmez. Başınıza ne geldiyse sizin kavuk sevdanız yüzünden geldi. Kendiniz yaptınız kendiniz buldunuz. Kendi içinizdeki meseleyi örtmek için de sokakları ateşe veren sizsiniz. O gençlerin eğer hayatları karardıysa o hayatları karartan da CHP olarak yine sizsiniz. Gençleri öne sürüp belediye binasına saklanan sizlersiniz.

Millet CHP’nin bu senaryolarına dönüp de prim vermiyor. Güvendiğiniz dağlara da çoktan karlar yağdı. Medet umduğunuz batılı aktörler sizi terk edeli çok oldu. Kimse sizi umursamıyor değer vermiyor. Yalanlarınıza kimse kanmıyor. Çok büyük bir çaresizlik içindeler, 3 haftada tüm itibarlarını kaybettiler. Boykot çağrıları da ekonomiyi değil döndü CHP yönetimini vurdu. Yani kelimenin tam anlamıyla tüm cephelerde bozguna uğradılar.

“CHP demek cunta demektir, cunta demek CHP demektir”

Ne diyor Özgür Bey, ‘CHP istese tek parti olarak devam edecekken ülkeyi seçimlerle tanıştırdı’ diyor. Lütuf buyurdunuz. Kalkıp bizi cuntacılıkla suçluyor. CHP’nin ikinci genel başkan malum İsmet İnönü. 1946’da kendi isteğiyle değil gönüllü olarak değil çok partili hayata geçmek zorunda kaldı.

Şimdi o mecburiyeti sanki lütufmuş gibi milletin yüzüne vuruyorlar. Türkiye’deki her darbenin her muhtıranın taşlarını döşediler arkasında durdular, darbecilerin sırtını sıvazladılar. CHP Genel Başkanına kendi tarihini iyi okumasını tavsiye ediyorum. Sayın Özel 1950’den bu yana sandıkta yoksunuz. Denklem basittir CHP demek cunta demektir, cunta demek CHP demektir. CHP darbeciliğin de kitabını yazmıştır.

Firariler yakalanıp yargıya teslim edildikçe dananın kuyruğu asıl o zaman kopacaktır. İstanbul merkezli yolsuzluk çarkı ortaya çıktıkça bunların milletin yüzüne bakacak hali kalmayacak… Yarın DEM Parti heyetini kabul edeceğim. Terörsüz Türkiye hedefi irademizi teyit edeceğiz.”

Paylaşın

Erdoğan, CHP’ye Yüklendi: Marjinal Örgüt Gibi Hareket Ediyor

Partisinin il başkanları toplantısında konuşan Erdoğan, CHP’yi hedef alarak, “CHP marjinal örgüt gibi hareket ediyor. 3 haftadır CHP’nin faşizan yüzünü yine gördük. Kim sokaktan medet umuyorsa kendini inkar ediyordur” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Konferans Salonu’nda partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle: “AK Parti teşkilatlarının fedakar mensuplarına en içten selamlarımı gönderiyorum. Toplantımıza yapacağınız değerli katkılarınız için hepinize en içten şekilde teşekkür ediyorum.

Muhalefete geçen belediyelerde Ramazan coşkusunun eksik olmaması için teşkilatımızın her zamankinden daha fazla çaba harcadığını gördük. Bayramda da aynı tempoyla çalışmalarımızı sürdürdük. Yurt dışındaki kardeşlerimize de el uzattık. Bayram sevincimizi gölgeleyen en büyük üzüntü kaynağımız Gazze’deki kardeşlerimize yönelik saldırılardır. Gazze halkı bir bayramı daha bombaların altında geçirdi. Kadınlar siviller hunharca katledildi. Apaçık savaş suçu işleyen haydutluğa tanık olduk.

Antalya Diplomasi Forumu’nda Gazze’yi ele alacağız. Şunu herkes bilsin anlasın ki Gazze’deki insanlık onuru İsrail tarafından açıkça çiğnenirken biz oradaki kardeşlerimize asla sırtımızı dönmeyiz. Siyonist lobi karşısında eğilmeyecek ve bükülmeyeceğiz. Biz Gazze’de, Suriye’de, Lübnan’da barış, istikrar, huzur ortamı istiyoruz. Türkiye olarak biz ne hak yeriz ne de hakkımızın yenilmesine göz yumarız.

Ramazan boyunca bir taraftan iç dünyamızda bir yolculuğa çıkarken diğer taraftan siyasi polemiklerden uzak kalmaya çalıştık. Küstahlıkları duymazdan geldik. Ana muhalefetin çirkin söylemlerine kulak asmadık. Kalabalıklarını kabalıkla birleştirdiler. Biz büyüklük sergiledikçe onlar seviyeyi daha da düşürdüler. Siyasette düşman yoktur rakip vardır. Siyasette hakarete şiddete ve küfre yer yoktur.

“CHP marjinal örgüt gibi hareket ediyor”

CHP marjinal örgüt gibi hareket ediyor. 3 haftadır CHP’nin faşizan yüzünü yine gördük. Kim sokaktan medet umuyorsa kendini inkar ediyordur. İBB’deki hırsızlığın üstünü örtmeye çalışıyorlar. Bağırarak yolsuzluğun üstünü örtemezsiniz. MASAK’a iftira atarak kamu görevlilerini itham ederek suç örgütlerinin suçlarını örtmeye çalışıyorlar. Kamuoyuna yansıyanlar buz dağının sadece görünen kısmı.

CHP de yolsuzluğun farkındadır. Ortaya çıkanlar ortaya çıkacakların habercisidir. Ne yaparsanız yapın adaletin tecellisine engel olamazsınız. Adalet tecelli edecek, korkunun paniğin ecele faydası yok. Yargı devlet malına uzanan kirli elleri kıracak. İstanbul’u saran şebekenin kollarının nereye uzandığı zamanla daha net görünecektir. Boykot da, pisliklerin üstünü örtme çabasıdır.

Süklüm-püklüm batıya koşup medet umuyorlar. Yolsuzluklarını savunmak için ülkesini batıya şikayet edenler yine hayal kırıklığına uğradı. Seneler geçiyor CHP Genel Başkanları ‘Dayan Yorgo-yetiş Yorgo’ ikileminden bir türlü kurtulamıyor. CHP Genel Başkanı’nın tutumu bu millete yakışmayan küçültücü bir tutumdur.

Son 3 haftadır şahit olduklarımız, 1940’ların Halk Partisi ne ise 2025 yılı Halk Partisi’nin de aynı olduğunu hatırlattı. Bunlar milletin egemenliğini hiçbir zaman içlerine sindiremedi. Aziz milletim darbe ve cunta dönemleri hariç bunlara geleceğini emanet etmedi. CHP’nin iki yüzlü siyaseti karşısında Anadolu irfanı her seferinde galip geldi. Milletimiz bundan sonra da meydanı CHP faşizmine terk etmeyecektir. “

Paylaşın

Erdoğan’dan “Süreç” Açıklaması: Planlandığı Gibi Yürüyor

Cuma namazının ardından basın mensuplarına açıklamada bulunan Erdoğan, “Terörsüz Türkiye süreci planlandığı gibi yürüyor. Terörsüz Türkiye’yi Cumhur İttifakı en güzel şekilde kuruyor. Gelişmeler her geçen gün ülkemizin lehine gidiyor” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da Cuma namazının ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Açıklamasında ABD ziyareti tarihinin netleşmediğini kaydeden Erdoğan, “Şu anda Amerika ziyaretiyle alakalı olarak henüz bir tarih belirlemiş değiliz. Bakanlarımızın görüşmeleri seyahat takvimleri söz konusu. Arkadaşlarımızın ABD’ye gidişleri söz konusu olabilir. Vergi ile ilgili meseleler ana başlıklardan olabilir. Temennimiz Türkiye’ye karşı olumlu yaklaşımın hayata geçmesi” dedi.

“Terörsüz Türkiye süreci planlandığı gibi yürüyor”

Erdoğan ayrıca, “Terörsüz Türkiye süreci planlandığı gibi yürüyor. Terörsüz Türkiye’yi Cumhur İttifakı en güzel şekilde kuruyor. Gelişmeler her geçen gün ülkemizin lehine gidiyor” ifadelerini kullandı.

Boykot çağrıları ile ilgili de konuşan Erdoğan, “2 Nisan’da alışveriş merkezleri onların dediği gibi olmadı, tam aksi AVM’ler çok daha hareketli bir süreç geçirdi. Ekonomide bu milletin aleyhine kampanya sürdürenleri benim milletim affetmiyor. Tam aksine daha fazla alışveriş yapıyor” dedi.

Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile telefonda görüştüğünü de belirterek, “Rabbim sağlık, sıhhat, afiyet versin çünkü yapacağımız daha çok şey var. Şu anda da nasıl sağlığınız? diye sorduğumda aldığım cevap gayet iyiyim dediler” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Erdoğan’dan “Süreç” Açıklaması: Yol Haritamıza Uygun Şekilde Sürdürüyoruz

Erdoğan, Ramazan Bayramı dolayısıyla yayımladığı mesajında, “Terörsüz Türkiye” hedefi doğrultusunda başlattıkları çalışmaları yol haritasına uygun şekilde sürdürdüklerini belirterek, “Devletimiz, çağrı yapılmasını sağlayarak üzerine düşeni yapmıştır” dedi

Haber Merkezi / PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın örgüte silah bırakması ve kendini feshetmesi çağrısı yaptığı mektubu 27 Şubat’ta kamuoyuna açıklanmış, 1 Mart’ta da PKK ateşkes ilan etmişti.

Erdoğan’ın mesajı şöyle devam etti: “Şimdi sıra, örgütün çağrıya amasız fakatsız uymasına gelmiştir. Bu konuda da sınırsız bir vakte ve tahammüle sahip değiliz. Daha fazla oyalanılmadan, örgütün kendini feshetmesini ve silahlarını tamamen bırakmasını bekliyoruz.”

Erdoğan, “küresel, bölgesel ve iç dinamiklerin” sürecin başarıyla sonuçlanmasına “hiç olmadığı kadar uygun bir zemin” sunduğunu belirtti.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ramazan Bayramı dolayısıyla mesaj yayımladı. Mesajına milleti selamlayarak başlayan Erdoğan, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da azaptan kurtuluş olan bir ramazan ayını daha tamamlayarak kavuşulan mübarek Ramazan Bayramı’nı canı gönülden tebrik etti.

Erdoğan, Ramazan Bayramı’nın, ülke, millet, İslam dünyası ve tüm insanlık için huzura, felaha, esenliğe, kardeşliğe vesile olması temennisinde bulunarak, “Rabbime, bizleri sağlık ve afiyet içerisinde bir Ramazan Bayramı’na daha eriştirdiği için hamdüsenalar ediyorum.” ifadesini kullandı.

“Maalesef, bu ramazan ayını da gönül coğrafyamızın farklı köşelerinde yaşanan zulümler, katliamlar, acılar sebebiyle yine buruk geçirdik.” diyen Erdoğan, mesajında şunları kaydetti:

“Bilhassa Gazze’de yaşanan soykırım, bir parça vicdanı, ahlakı, izanı olan herkesin yüreğini parçalayacak görüntülerle, sürekli daha vahim bir boyuta ulaşıyor. Türkiye olarak, bu vahşete karşı duruşumuzu net bir şekilde ifade ediyor, yardımlarımızla kardeşlerimizin yaralarını sarmaya çalışıyoruz. Ancak, Batılı ülkeler başta olmak üzere, dünya bu zulme karşı fiilen harekete geçmedikçe, zalimlerin cesareti ve cüreti artmakta, mazlumların feryatları arşa ulaşmaktadır. İnşallah önümüzdeki dönem, bu konuda tüm dünyada bir uyanışa vesile olur.”

Erdoğan, diğer yandan Suriye’de yaşanan, Türkiye’yi de yakından ilgilendiren gelişmeleri anbean takip ettiklerine ve gerekli tedbirleri aldıklarına işaret ederek, “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve milli birliği çerçevesinde atılan adımları sabote ederek, güney sınırlarımızdaki istikrarsızlığı sürdürmek isteyenlerin farkındayız ve inşallah hiçbirine müsaade etmeyeceğiz.” mesajını verdi.

“Devletimiz, çağrı yapılmasını sağlayarak üzerine düşeni yapmıştır”

“Terörsüz Türkiye” adımına değinen Erdoğan, “Aynı şekilde, ‘Terörsüz Türkiye’ hedefimiz doğrultusunda başlattığımız çalışmaları, yol haritamıza uygun şekilde sürdürüyoruz. Devletimiz, çağrı yapılmasını sağlayarak üzerine düşeni yapmıştır. Şimdi sıra, örgütün çağrıya amasız fakatsız uymasına gelmiştir. Bu konuda da sınırsız bir vakte ve tahammüle sahip değiliz. Daha fazla oyalanılmadan, örgütün kendini feshetmesini ve silahlarını tamamen bırakmasını bekliyoruz. Küresel, bölgesel ve iç dinamiklerimiz bize, böyle bir sürecin başarıyla neticelenmesine, hiç olmadığı kadar uygun bir zemin sunmaktadır. Bunu hep birlikte başardığımızda, ülkemizi 40 yıllık kanlı ve zorlu bir musibetten, inşallah tamamen kurtarmış olacağız.” ifadelerini kullandı.

Son iki yıldır gündemlerinin ilk sırasından asla düşürmedikleri bir diğer meselelerinin de deprem bölgesinin ayağa kaldırılması olduğunu belirten Erdoğan, mesajında şunları aktardı:

Depremin ikinci yıl dönümü vesilesiyle, 201 bin konutumuzun anahtarlarını hak sahiplerine teslim ettik. Yıl sonuna kadar bu rakamı, konut ve iş yeri olarak 453 bine çıkartmayı hedefliyoruz. Böylece, milletimize verdiğimiz sözleri harfiyen yerine getirerek, depremin fiziki yıkımını tümüyle telafi ediyoruz. Her birini rahmetle yad ettiğimiz kayıplarımızın hatırası, elbette ebediyen yüreklerimizde yaşayacaktır. Şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırarak, bu büyük felaketle hayatları altüst olan vatandaşlarımıza yeni bir ufuk, yeni bir fırsat sunacağız. Rabbim ülkemizi ve milletimizi bu tür felaketlerden muhafaza eylesin, diyoruz.

Deprem tehdidinin Marmara bölgesi başta olmak üzere, ülkenin pek çok yerinde hala en önemli meseleleri olmaya devam ettiğini belirten Erdoğan, “Hükümet olarak biz tüm planlamalarımızı ve hazırlıklarımızı yaptığımız halde, belediyelerin umursamazlığı sebebiyle arzu ettiğimiz hızda bir dönüşüm gerçekleştiremiyoruz. Önümüzdeki dönemde, gerekirse bu sorunu aşacak ilave tedbirlerle, İstanbul’u depreme hazırlama hususunda daha etkin adımlar atacağız.” ifadelerine yer verdi.

Erdoğan, mesajını şöyle sürdürdü: Emniyet ve yargı güçlerimiz tarafından son dönemde yapılan operasyonlar, belediyelerden kaynaklanan gecikmelerin sebebini daha iyi anlamamıza vesile olmuştur. Altyapısı ve üstyapısıyla İstanbul’a hizmet için tahsis edilen kaynakların şahsi ikbal hırsları ve kişisel ticari çıkarlar uğruna yağmalanması, bu şehrin halkına yapılmış en büyük ihanettir. Elbette her İstanbullunun kendisinin ve evlatlarının geleceğini, hayatını, güvenliğini, huzurunu çalanlardan hesap sorma hakkı vardır. Batı ülkelerinde ortaya çıktığında ‘Demokrasinin, hukuk devletinin, ahlaklı siyasetin ve ilkeli yönetimin gereği’ olarak alkışlanan yargı süreçlerinin, ülkemizde politize edilerek sulandırılmasına kimse itibar etmemelidir.

Mesajında, “Yolsuzluk ve rüşvet çarkının üzerini örtmek için, kamu güvenliğini ve ekonomimizi hedef alacak kadar şuurunu kaybedenleri, ‘Türkiye’yi çökertirsek, iktidarı da çökertmiş oluruz.’ anlayışıyla hareket edenleri, aziz milletimizin ferasetine havale ediyoruz.” diyen Erdoğan, “Yargı sürecinde ortaya çıkacak yeni gelişmeleri de dikkate alarak, bu hususta gerçekçi, adil ve vicdanlı bir tavırla hayatına ve şehrine sahip çıkacak her bir İstanbullu kardeşime şükranlarımı sunuyorum. Cumhurbaşkanı ve hükümet olarak, Türkiye Yüzyılı vizyonumuz doğrultusunda ülkemizi her alanda hak ettiği seviyelere çıkarmak için kararlılıkla çalışmayı ve mücadele etmeyi sürdüreceğiz.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, idari izinle 9 güne çıkardıkları bayram tatilinde yollara çıkan tüm vatandaşlarından, trafik kurallarına riayet etmelerini beklediğini belirterek, “Bir kez daha Ramazan Bayramı’nın gönüllerimize sekinet, kalplerimize sevgi, ülkemize huzur, mazlum coğrafyalara barış getirmesini diliyorum. Vatandaşlarımın her birini tekrar muhabbetle selamlıyorum. Bayramınız mübarek olsun. Kalın sağlıcakla.” ifadeleriyle mesajını tamamladı.

Paylaşın

Erdoğan, Özgür Özel’i Hedef Aldı: Mandacılık Talep Ediyor

Milli İrade İftarı’nda konuşan Erdoğan, CHP Lideri Özgür Özel’in BBC’ye verdiği röportaj üzerinden hedef alarak, “CHP Genel Başkanı çıkıp siyasi mandacılık talep ediyor” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 9. Milli İrade İftarında konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

“Bu sene ilk kez düzenlediğimiz Külliye’de Ramazan programımıza 450 binden fazla insanımız iştirak etti. Gazze başta olmak üzere gönül coğrafyamızda zulme uğrayan kardeşlerimize el uzattık. Tüm gücümüzle, tüm kapasitemizle Gazze halkının yanındayız, inşallah zulüm bitene, 1967 sınırları temelinde bağımsız Filistin devleti kurulana kadar da Filistinlilerin her daim yanlarında olacağız. Allah ömür verdikçe Filistin davasının yılmaz, yıkılmaz, bileği bükülmez savunucusu olmaya devam edeceğiz. Şehit düşen Gazzeli kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Ülkemizde birileri Türkiye’nin İslâm alemi ve dünyada neye tekabül ettiğini hala idrak edemiyor. Kendi tarihini bilmedikleri atalarını tanımadıkları için Türkiye’nin tarihi derinliğinden habersizdirler. Suriyeli kardeşlerimizin zafer kutlamalarında neden Türk bayrağı açtığını, yeni Suriye’de niçin Türkiye’de eğitim görmüş bakan olduklarını bilmiyorlar. İç siyasette kendilerini komik durumuna düşürüyorlar. Biraz okuyup araştırsalar, kendilerini hapsettikleri ideolojik mahallelerden çıksalar bazı gerçekleri onlar da göreceklerdir. Bizim neden Türkiye, Türkiye’den büyüktür dediğimizi onlar da öğrenecekler. Cahil, kitap okumuyor diyerek aşağıladıkları gençlerin bilgi, birikim, vizyon ve donanım noktasında kendilerinden fersah fersah ileride olduklarını onlar da anlayacaklar.

Ya cehaletlerinden dolayı ya da Batı’ya duydukları platonik aşk gözlerini kör ettikleri için maalesef gerçekleri göremiyorlar. Böyle devam ettikçe de göremeyecekler. Dünyada soğuk savaşın bitmesi sonra sonrasında en büyük değişimlerden biri yaşanıyor. Sorumsuz özgürlük, neoliberal özgürlükçülük günden güne kayboluyor. Aşırı özgürlük, bireycilik, radikal demokrasi adına devleti ve toplumu zayıflatacak yönelimlerin siyasallaştırılması devri son buluyor. Devleti zayıflatan popüler akımlar artık eskisi kadar rağbet görmüyor. Ekonomiden ticarete, savunmadan nüfus oranına her alanda insanlık yeni mücadele dönemine kendini hazırlamaya çalışıyor. LGBT belası gibi sapkınlıklarla mücadeleden iç cephenin güçlendirilmesi çabalara, yeni denklemlere kadar çok geniş bir yelpazede bunun altyapısını oluşturuyoruz. Sosyal fay hatlarını kapatmak istiyoruz.

Bütün gayemiz 1071 Malazgirt ruhu ve İstiklal Marşımızda billurlaşan kardeşlik manifestosuyla 85 milyonun tamamını Türkiye Yüzyılı vizyonuyla buluşturmaktır. Türkiye ne zaman kendisine biçilen konuma itiraz etse kökü dışarıda bazı kirli odaklar tarafından hedefe konulmuştur. Cumhuriyet tarihinde buna defalarca şahit olduk, sokak olaylarıyla bunu yaşadık. Sağ-sol, Alevi-Sünni provokasyonuyla bunu yaşadık. Terör örgütlerinin hain ve kalleş saldırılarıyla bunu yaşadık. Hükümetimiz döneminde Cumhuriyet mitingleriyle, 7 Şubat MİT krizi, Gezi’deki sokak terörü, 15 Temmuz ihanetiyle bunu yaşadık ve gördük. Bizi kendi iç meselelerimizle meşgul etmek için her yolu denediler ve her yolu hala deniyorlar.

“Yıllarca üçüncü sınıf, ekonomi ve demokrasiye mahkum edildik”

Sivil siyaseti, demokrasiyi, Türkiye’nin kazanımlarını hedef alan bu saldırılarda silah olarak hep belli kavramlar, belli cümleler kullanılmıştır. Cumhuriyet tehdit altında, laiklik elden gidiyor, sivil darbe, hayat tarzımıza müdahale ediyor, Türkiye Batı’dan uzaklaşıyor dediler. Üzülerek söylüyorum; çoğu zaman başarılı da oldular. Gerçekten çok ağır bedeller ödedik. Ekonomik ve siyasi bakımından irtifa kaydettik. Pırıl pırıl gençlerimizi kalleş çarkın insafsız dişlilerine kurban verdik. Yıllarca üçüncü sınıf, ekonomi ve demokrasiye mahkum edildik.

İstanbul merkezli yolsuzluk ve terör soruşturması sonrasında yaşanan olayları bu fotoğraftan bağımsız değerlendiremeyiz. CHP Genel Başkanın isim vererek yerli ve milli markaları tehdit etmesini bunlardan ayrı göremeyiz. 1 haftadır yolsuzluğu örtmek, hırsızlığı gizlemek, sahtekarlığı savunmak adına her şeyi yaptılar. Camilerimize terbiyesizlikten güvenlik güçlerimize hakarete kadar her türlü şey sergilendik. Demokrasi, hukuk, meşru hak arama yollarıyla asla alakası olmayan çok tehlikeli provokasyona giriştiler. Polisimizin soğukkanlılığı, kararlı tutumu, milletimizin sağduyulu tavrı zorbalığa maruz kalmalarına rağmen vakarını koruyan gençlerimizin sayesinde tahrik siyaseti hedefine ulaşamadılar.

Bu sefer Türkiye’yi yabancılara şikayet etmeye, alenen kötülemeye başladılar. 23 senelik Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı görevim boyunca yüzlerce kişiyle görüştüm. Bunlardan bir tanesinin bile bize kendi ülkesini şikayet ettiğini, kötülediğini, kendi ülkesine karşı bizden yardım istediğini görmedik, duymadık. Bizdeki muhalefet kendilerine uluslararası her platformda mikrofon uzatıldığında bunu yapmakta kaçırmadı, kaçınmıyor.

Son olarak Batı’ya yalvaracak kadar kontrolü kaybettiklerini gördük. Cumhuriyeti kurmakla övünen partinin genel başkanı çıkıyor resmen siyasi mandacılık talep ediyor. CHP’nin genel başkanı Gazze soykırımındaki ikiyüzlü yayınları sebebiyle itibarını kaybetmiş bir medya kuruluşundan süklüm püklüm yardım dileniyor. ‘Kendimizi terk edilmiş hissettik’ diyor. ‘Yolsuzluk yapanlara niye destek olmadınız’ demeye getiriyor. Bu zat ülkesini yabancılara şikâyet ederken utanmıyor, yüzü kızarmıyor ‘ben partimi ve kendimi niye bu hale düşürüyorum’ sorusunu sormak aklına gelmiyor. Batı’nın en zencisi deyince bize kızıyorlar, mandacı deyince bize öfkeleniyorlar. Sizin söylediklerinizin İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nden ne farkı var?

Ülkesini yabancılara şikayet etmek, Türkiye’nin ana muhalefet partisinin genel başkanına yakışıyor mu? 100 yıllık CHP’yi yolsuzlukları savunmak adına böyle aciz duruma düşürmekten hiç mi hicap duyurmuyorsunuz? Böyle bir siyasetçi ülkesinin çıkarlarını emperyalistlere karşı savunabilir mi? Elbette savunamaz. Sayın Özel’e bir kez daha kendini toparlamasını, yolsuzlukları aklamak için kendisini bu kadar yormamasını tavsiye ediyorum.

Milleti ile gönül bağı kopmuş bu zihniyet ne yaparsa yapsın biz inadına Türkiye diyeceğiz. Demokrasiden, hukuktan, meşru ve makbul çizgiden sapmayacağız. Öfkenin aklı ve vicdanı esir alan zehirli diline asla bulaşmayacağız. Çekmek istedikleri tuzaklara düşmeyecek, bu kirli oyunda aldanan da aldatan da olmayacağız. Bu süreçte kamu düzeninin bozulmasına da razı olmayacağız. Gözünü kapatan kim varsa emniyet birimlerimiz gerekli müdahalelerde bulunacaktır.

Ana muhalefet partisini esir almış bir avuç belediye soyguncusunun evlatlarının hayatını karartmasına paçalarını kurtarmak için evlatlarını canlı kalkan olarak öne sürmesine ailelerimiz izin vermesinler. Kandırılmış, marjinal örgütlerin pençesine düşmüş dahi olsa bizim millet ve memleket düşmanlarına kaptıracağımız tek bir gencimiz olamaz. Onları da bir şekilde kazanmakla, onları da bir yolunu bulup iyiye, doğruya katmakla mükellefiz. Ailemizin de bu çabalara destek vermesi gerekiyor. Milli İrade Platformu’ndaki siz kardeşlerim de bu anlayışla daha fazla gence ulaşmak, kazanmak için kazanacağınızı inanıyorum. Rabbim yâr ve yardımcı olsun diyorum.”

Paylaşın

Analiz: Erdoğan, En Güçlü Rakibi İmamoğlu İçin Kusursuz Zamanı Seçti

Avrupa Birliği (AB) diplomatı olan Marc Pierini, Erdoğan’ın baş rakibi İmamoğlu’nu cezaevine göndermek ve protestoculara sert bir tepki vermek için en “kusursuz zamanı” seçtiğini belirtiyor.

ABD merkezli düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nden Aslı Aydıntaşbaş, “ABD hükümeti değerlere dayanan bir dış politika izlemeyi pek istemiyor. Avrupalıların ise Suriye’nin istikrara kavuşması ve savaştan sonra Ukrayna’da, Avrupa açısından kalıcı bir güvenlik mimarisi oluşturulabilmesi için Türkiye’ye ihtiyacı var. Zaman, Erdoğan ile kavgaya girmeye hiç uygun değil” ifadelerini kullanıyor.

Ekrem İmamoğlu’nun önce diplomasının iptal edilmesi ardından da gözaltına alınıp daha sonra tutuklanması ve bu süreçte başlayarak bugüne dek devam eden kitlesel protestolara karşı devletin sert tavrına Batı dünyasından kayda değer bir tepki gelmemesi, uluslararası düzeyde de dikkat çekiyor.

AFP haber ajansının bu bağlamda yayınladığı bir analize göre Batı’nın Türkiye’ye, Ukrayna’nın savunulması ve Suriye’de sağlam bir yapı kurulabilmesi için ihtiyacı var. Siyasi gözlemcilere göre, jeopolitik açıdan elinin güçlendiğini farkeden Erdoğan bu durumu ülkesindeki iktidarını daha da güçlendirmek için kullanıyor. En büyük rakibini cezaevine göndererek devre dışı bırakan Erdoğan, ciddi bir sonucu olmayacağını bildiği için protestoculara karşı da son derece sert bir tavır takınıyor.

“Erdoğan jeopolitik anı iyi farketti” diyen ABD merkezli düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü’nden Aslı Aydıntaşbaş, “ABD hükümeti değerlere dayanan bir dış politika izlemeyi pek istemiyor. Avrupalıların ise Suriye’nin istikrara kavuşması ve savaştan sonra Ukrayna’da, Avrupa açısından kalıcı bir güvenlik mimarisi oluşturulabilmesi için Türkiye’ye ihtiyacı var. Zaman, Erdoğan ile kavgaya girmeye hiç uygun değil” ifadelerini kullanıyor.

Her ne kadar Erdoğan’ın rakibi, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına karşı Almanya ve Fransa kınama mesajları göndermiş olsa da, yaptırım tehdidinde bulunmadılar. Diğer Avrupa ülkelerinin dışişleri bakanlıkları ise, ABD Dışişleri Bakanlığı gibi sessiz kaldı. Salı günü Türk mevkidaşı Hakan Fidan’ı Washington’da ağırlayan ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Türkiye’de protestocuların kitleler halinde gözaltına alınmasından “endişe” duyduklarını dile getirmekle yetindi.

Carnegie Avrupa isimli düşünce kuruluşundan, eski bir Avrupa Birliği (AB) diplomatı olan Marc Pierini, Erdoğan’ın baş rakibini cezaevine göndermek ve protestoculara sert bir tepki vermek için en “kusursuz zamanı” seçtiğini belirtiyor. İngiltere ile Fransa bugünlerde Ukrayna’ya destek sağlayacak ve belki de ileride bu ülkeye askeri güç gönderecek bir “Gönüllüler Koalisyonu” kurmaya çalışıyor. Büyük askeri gücü, askeri insansız hava araçları (İHA) donanımı ve üretim kapasitesi ve hem Kiev hem de Moskova sahip olduğu yakın ilişkiler sayesinde Türkiye önemli bir ortak.

2006-2011 yılları arasında AB’nin Ankara Büyükelçisi olarak görev yapan Pierini, “Bu, Türkiye’nin sağlam ve esnek savunma sanayii sayesinde, Erdoğan’ın, önemli bir rol oynayacağı uluslararası sahneye dönüşü anlamına geliyor” ifadesini kullanıyor. “Türkiye Cumhurbaşkanı’nın bu bağlamda, hukuk devleti ilkelerinin çiğnenmesine Batı Avrupa ülkelerinin sessiz kalacağına güvendiğini” dile getiren deneyimli Türkiye uzmanı Pierini, şu ana kadar her şeyin Erdoğan’ın planladığı gibi gittiğini belirtiyor.

Türkiye’nin NATO içinde yıldızı parlıyor

Türkiye, Perşembe günü Paris’te yapılacak olan Ukrayna Zirvesi’ne de katılacak. Ancak Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyaç duyduğu tek konu, Moskova’ya karşı Kiev’e destek değil. Suriye’de uzun yıllar iktidarı elinde tutan Beşar Esad’ın devrilmesinin ardından Ankara, bu ülkedeki en önemli aktör konumunda. İsyancı grupların Şam’ı ele geçirmesine büyük katkı sağlayan Türkiye, Suriye’de istikrârın sağlanması için vazgeçilemeyecek öneme sahip. Güçlü donanması ile Akdeniz’de etkili olma potansiyeline sahip Ankara diğer yandan bugünlerde, ABD Başkanı Donald Trump’ın kestirilemeyen diplomasi anlayışı sebebiyle NATO’da oluşan zorluklardan da yararlanıyor.

Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nden Türkiye Uzmanı Dorothée Schmid’e göre, “Türkiye yeni güvenlik endişeleri nedeniyle ve Trump’ın kutuplaştırıcı başkanlığı bağlamında NATO içinde çok önemli bir partner konumuna geldiğinin farkında.” Ülke içinde protestolar ve gerginlik artarken “Erdoğan’ın, neredeyse hiç uluslararası tepki olmadığını gördüğünü” ifade eden Schmid, “Bana göre Avrupalıların Türkiye’nin iç politikası üzerinde hiçbir etkisi yok” diyor.

“İçinde bulunduğumuz dönem, tarihin, demokratik değerlerin çok kolay bir şekilde sert jeopolitik gerçekler tarafından yok sayılacağı bir anına denk geliyor” ifadelerini kullanan Aslı Aydıntaşbaş, “Türkiye bu anlamda, böyle şeyler yaşayan ne ilk ne de son ülke olacak” öngörüsünü dile getiriyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Erdoğan Duyurdu: Ramazan Bayramı Tatili 9 Gün

”Emekçiler ile İftar” programında konuşan Erdoğan, bayram tatiline ilişkin “Kamu çalışanlarımız 2 Nisan Çarşamba, 3 Nisan Perşembe ve 4 Nisan Cuma günü de idari izinli sayılacak. Böylece milletimiz toplamda 9 günlük bir tatil yapma imkanına kavuşacak” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Sergi Salonu’nda ”Emekçiler ile İftar” programında konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle: “Soframızı onurlandıran emekçi kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Bu gazi mekana hepiniz hoş geldiniz. Bugün aynı zamanda bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni idrak ediyoruz.

Semadan rahmet ve bereketin yağdığı bu mübarek gecenin sizlerle birlikte tüm İslam alemi ve dünya için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Ramazan Bayramınız da şimdiden mübarek olsun. Gönül coğrafyamızdaki tüm kardeşlerimizi dualarınızda unutmamanızı istirham ediyorum.

Emek, alın teri ve helal kazanç değerlerimizin merkezinde yer alıyor. Göreve geldiğimiz günden beri çalışanın hakkını vermeye, adil bir çalışma iklimi oluşturmaya gayret ettik. Tüm çalışanların refah seviyelerini yükseltmek için çaba harcadık. İstihdam politikalarından fırsat eşitliğine, iş sağlığından sosyal güvenliğe çalışma hayatının tüm kesimlerini kuşatan reformlar yaptık.

Kanuni Sultan Süleyman döneminde payitahtta görev yapan Hollanda Büyükelçisi, Hollanda Kralı’na bir mektup gönderiyor. Bakınız bu mektupta hangi ifadeler yer alıyor. Onlarda muhteşem bir imparatorluğun kaynakları, zafere alışkanlık, savaşma yeteneği, sıkı çalışmaya dayanıklılık, tutumluluk, düzen, disiplin ve tedbir. Bizde ise yaygın fakirlik, bazı kesimlerde lüks ve israf, tembellik ve eğitimsizlik.

Öyleyse bu durumdan nasıl bir sonuç bekleyebiliriz ki? Tarihimiz işte bu mektubun resmettiği manzarada olduğu gibi daha nice erdemlerle, güzelliklerle doludur. Bizde bu mirasa sahip çıkarak göreve geldiğimiz günden beri çalışanın hakkını vermeye, adil bir çalışma iklimi inşa etmeye gayret ettik. İşçilerimizin, memurlarımızın, sendikalarımızın ve tüm çalışanların şartlarını iyileştirmek, refah seviyelerini yükseltmek için çaba sarf ettik.

Yasa ve mevzuat değişikliklerinden sendikal haklara, istihdam politikalarından fırsat eşitliğine, iş sağlığından, sosyal güvenliğe, çalışma hayatının tüm kesimlerini kuşatan reformlar yaptık. Bilhassa son dönemde devrim niteliğinde adımlar attık. Millete kan kusturan tek parti faşizminin yasakladığı 1 Mayıs’ı emek ve dayanışma günü olarak resmi tatil ilan ettik.

Çalışanlarımızın daha emniyetli koşullarda çalışmalarını temin etmek için iş sağlığı ve güvenliği kanununu çıkardık. Sendikaların kuruluş şartlarını kolaylaştırdık. Sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kanununu revize ederek iyileştirdik. Toplu sözleşme sistemini genişlettik. Sendikal güvenceleri ve grev hakkını biz güçlendirdik.

“Hak ve özgürlüklerini garanti altına aldık”

Kamu görevlilerimize toplu sözleşme hakkı tanıdık. Ana Muhalefet Partisi’nin Anayasa Mahkemesi’ne taşıyıp iptal ettirdiği toplu sözleşme ikramiyesini yeniden biz yürürlüğe koyduk. Kamuda başörtüsü yasağını kaldırarak kadınların çalışma hayatındaki hak ve özgürlüklerini garanti altına aldık.

Kamu çalışanlarımız artık cuma izni, hac izni gibi haklardan tam ve etkin şekilde yararlanabiliyor. Maaş artışları, disiplin affı, refakat izni, 3600 ek gösterge ve ek ödemeler gibi bu alanlarda yaptığımız düzenlemelerle memurlarımızın çalışma ve özgürlük haklarını iyileştirdik.

Kamu görevlilerimizin ücret artış oranlarını, zam ve tazminatlarını, sosyal desteklerini çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeyecek şekilde biz düzenledik. 2025 yılı Ocak ayı itibariyle enflasyon farkıyla birlikte memur maaşlarına %11,54 oranında zam yaptık. Böylece 2002 yılında 392 lira olan en düşük memur maaşını 2025’te 43.726 liraya yükseltmiş olduk.

Bu rakamlarla birlikte 2002’den bugüne en düşük memur maaşı reel olarak %266 oranında nominal olarak ise yaklaşık 112 kat arttı. Ağustos ayı içerisinde inşallah toplu sözleşme sürecini başlatacağız. Kamu görevlilerimizin sorunlarını 23 yıldır olduğu gibi yine yapıcı bir anlayışla çözüme ulaştıracağız.

Kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve anlaşma protokolüyle ilgili talepler sendikalar tarafından bize iletildi. Sosyal diyalog anlayışı içinde kamu işçilerimizin toplu iş sözleşmelerine ilişkin olarak bu süreci de inşallah yine bu dönemde tamamlayacağız. Değerli misafirler, bir önceki yıla göre %30 artış yapılan asgari ücreti gelir vergisinden muaf tuttuk. İşverenlere sağladığımız asgari ücret desteğini sürdürüyoruz. Geçmişte ilaç ve hastane kuyruklarında ömür tüketen vatandaşlarımızın tüm sorunlarını giderdik. Sağlık ve sosyal güvenlik sistemini sorunsuz şekilde işler hale getirdik.

Kamu kurumlarındaki alt işveren işçilerine ve sözleşmeli personele kadro verdik. Geçici işçilerin tam yıl çalışabilmesinin önünü açtık. İş kur, gençlik programı ile üniversite öğrencilerimizin bilgi ve tecrübe kazanmalarını sağlayarak gelir elde etmelerini sağladık. Daha nice düzenlemeyi, yeniliği, projeyi devreye alarak çalışanlarımızı her alanda destekledik, teşvik ettik, güçlendirdik.

Sorumsuz boykot çağrıları ile işçinin ekmeği ile oynayan muhteris siyasetçilere prim vermeyeceğiz. Tüm medya gruplarını Batı’ya şikayet ediyor. Gidecek başka kapı mı bulamadınız? Şunu bilin kaybedeceksiniz. Gençleri sokağa dökmek kazandırmaz.

Biliyorsunuz, gelecek hafta tüm okullarımız ikinci ara tatillerine giriyor. Ara tatilin olduğu pazartesi ve salı günleri aynı zamanda Ramazan bayramı tatilinin ikinci ve üçüncü günlerine denk geliyor. Ailelerimiz çocuklarıyla doya doya vakit geçirsin, bayramı aileleriyle birlikte huzurla, sevinçle idrak etsin istiyoruz. Bu amaçla kamu çalışanlarımız için bayramı takip eden 3 günlük süreyi de idari izin kapsamına aldık.

Yani 2 Nisan Çarşamba, 3 Nisan Perşembe ve 4 Nisan Cuma günü de kamu çalışanlarımız idari izinli sayılacak. Böylece milletimiz toplamda 9 günlük bir tatil yapma imkanına kavuşacak.”

Paylaşın