MSB: PKK Kongre Tarihini Bir An Önce Açıklamalı

Haftalık basın bilgilendirme toplantısında konuşan MSB Sözcüsü Tuğgeneral Zeki Aktürk, “Terör örgütü tüm uzantılarıyla birlikte faaliyetlerine son verdiği, kendini feshettiği, koşulsuz olarak silah bıraktığı, silahları teslim edeceği kararını alacağı kongre tarihini bir an önce açıklamalıdır” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) heyeti üç görüşmenin ardından 27 Şubat’ta PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” başlıklı açıklamasını İstanbul’da aktarmıştı. Öcalan, tüm silahlı grupları “silah bırakma”ya, PKK’yi kendini feshetmeye çağırmıştı.

PKK, Öcalan’ın çağrısının ardından ateşkes ilan etti ancak kendisini feshetmesi beklenen kongreye ilişkin herhangi bir adım atmadı. Ateşkese rağmen saldırıların sürdüğünü açıklayan KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, “Koşullar sağlanırsa, kongre toplanır ve o kararları alır. Hareket bunu zaten açık bir şekilde ilan etti” diye konuştu. Bayık, daha önceki “çözüm” girişimlerinin “devlet ve örgüt içerisindeki kanatlarca sabote edildiğini” söyledi.

PKK’dan yapılan açıklamalara yanıt bugün Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Sözcüsü Tuğgeneral Zeki Aktürk’ten geldi. Sol Haber’in aktardığına göre; Haftalık basın bilgilendirme toplantısında konuşan Aktürk, “Terör örgütü tüm uzantılarıyla birlikte faaliyetlerine son verdiği, kendini feshettiği, koşulsuz olarak silah bıraktığı, silahları teslim edeceği kararını alacağı kongre tarihini bir an önce açıklamalıdır” dedi.

Aktürk’ün gündemindeki bir başlık da Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in geçtiğimiz hafta Suriye’ye gerçekleştirdiği ziyaretti. Suriye’de HTŞ yönetimiyle MSB arasında askeri danışman ve irtibat personeli görevlendirilebileceğini belirten Tuğgeneral Aktürk, şunları kaydetti:

“Suriye’nin savunma kapasitesinin geliştirilmesi, yeniden inşası ve kalkınması kapsamında askeri, ekonomik, siyasi, insani ve sınai alanlarda çok sayıda işbirliği yapılmasına yönelik temaslarımız devam etmektedir. Suriye’nin aciliyet gerektiren ihtiyaçlarının tespiti ve çözümü noktasında karşılıklı olarak Savunma Bakanlıkları’nda askeri danışman/irtibat personeli görevlendirilebilir. Türkiye olarak Yeni Suriye Hükümeti’nin SDG’yle vardığı mutabakatla ilgili sahada yapılması gerekenlere yönelik beklentilerimiz ve çekincelerimiz muhataplarımıza iletilmiştir.”

“F-35, CAATSA, F-16 ve Eurofighter”

MSB Sözcüsü Aktürk F-35, CAATSA, F-16 ve Eurofighter konularındaki son duruma ilişkin sorulara da şöyle yanıt verdi: “F-35 uçağı tedarikine ilişkin olarak S-400 silah sisteminin tedarik edilmesi gerekçe gösterilerek ABD tarafınca yürürlüğe konulan CAATSA yaptırımları nedeniyle ülkemiz F-35 programından hukuksuz olarak çıkarılmıştır. Biz müttefiklerin birbirine yaptırım uygulamasını doğru bulmadığımızı defaatle ifade ettik. CAATSA yaptırımlarının kaldırılması durumunda F-35 tedarik sürecine geri dönülmesi değerlendirilecektir.

F-16 Blok 70 uçağı tedarik projesinde sürecin devamına yönelik faaliyetler ABD’li paydaşlar ile koordineli olarak yürütülmektedir. Eurofighter Typhoon uçağının tedariğine yönelik, BAE Systems firmasından alınmış olan resmi fiyat teklifi değerlendirilmekte olup Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı ve BAE Systems temsilcileri ile koordinasyon faaliyetlerine devam edilmektedir.”

Paylaşın

MHP Lideri Bahçeli: Abdullah Öcalan, PKK’nın “Kurucu Önderi”dir

MHP Lideri Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan için kullandığı “PKK’nın kurucu önderi” ifadesine ilişkin yaptığı açıklamada, “Kim ne derse desin aleni ve aşikar gerçek budur” dedi.

Haber Merkezi / Devlet Bahçeli ayrıca, DEM Parti’den gelecek hafta MHP’ye yapılacak ziyaret için de “Hiç kuşkusuz DEM Parti heyetinin Milliyetçi Hareket Partisi’ne yarın gerçekleştireceği ikinci ziyaretinde de olmayı ve karşılık görüş alışverişinde bulunmayı arzu ederdim. Fakat partimizi temsilen görevlendirilen arkadaşlarım inanıyorum ki şahsımı aratmayacaklar, düşüncelerimizi berrak ve temiz bir mizaçla muhataplarına anlatacaklardır. Bu vesileyle değerli dava arkadaşlarımı ve DEM parti heyetini selamlıyor, terörsüz Türkiye seferberliğimiz kutlu olsun diyorum” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, gündemdeki gelişmelere ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Devlet Bahçeli, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Ortak aklın etkin ve etkili işletilmesine eşanlı şekilde milli değer ve emanetlere dürüstçe bağlılık elbette geniş çaplı uzlaşmanın ve buruk gönüllere ulaşmanın altın formülüdür. Sıkılmış yumrukların açılması, gerilmiş yüz hatlarının yumuşaması, sırt dönmek yerine sırt sırta verilmesi, bunun yanı sıra iyimser, iyiliksever ve iyi niyetli ilişki ve irtibat ağlarının tesis edilmesi kilitli kapıları açabilecek en makul anahtardır. Sabır, sağgörü ve sağduyu mihverinde atılacak güven veren adımların boşa çıkması asla düşünülemeyecektir.

Daha fazla kaynaşarak, daha çok konuşarak, daha yürekten kucaklaşarak milli ve manevi temelde müessir, müteselsil ve müşterek bir geleceğin inşası mümkün, hatta muhakkaktır. Önyargıların markaj ve mahkumiyetinden mutlaka kurtulmak lazımdır. Üzerimize serpilen ölü toprağını kaldırıp atmanın yanında ilkel dürtülerin, illegal düzeneklerin, sanal ve sipariş provokasyonların zehirli sarmalından inanç ve irade birliğiyle sıyrılmak hem zorunlu bir ihtiyaç hem de tarihi, coğrafi ve kültürel bir mecburiyettir.

Ahlaklı, sorumlu, etik ve milli hassasiyetlere tam sadakat duyan bir siyaset pratiğinin kronik sorunlar karşısında acze düşmesi, çaresizliğin fanusuna kısılıp kalması mümkün değildir. Türk milletinin siyasetten ve siyasi partilerden yegane beklentisi haklı ve meşru taleplerine kulak verilmesi, hayatın ve hadiselerin doğal akışından kaynaklanan zincirleme sorunların aşama aşana dengeli ve demokratik müdahalelerle çözüme kavuşturulmasıdır.

Türk ve Türkiye Yüzyılı aynı zamanda huzur ve refahın yüzyılı olacaktır. Fırtınalı bölgesel ve küresel sisteme karşı esnek, enerjik, erdemli, muhkem, müteyakkız ve stratejik direnç göstermek kadar iç cepheyi sağlam, sağlıklı ve zinde tutmak da beka düzeyinde önceliğimiz olmalıdır. Bu konuda herkes peşin hükümlere aldırmadan titizlik göstermelidir. Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan her kardeşimiz, büyük Türk milletine mensup olan her insanımız bölücü terörden ileri düzeyde şikayetçidir.

Artık terörü kalıcı olarak hayatımızdan çıkarmanın zamanı gelip çatmıştır. Çünkü terörle varılacak hiçbir yer, erişilecek hiçbir menzil yoktur. Kaldı ki geride kalan 41 yıllık zamanda bölücü terör örgütü sadece yakmış, yıkmış, katletmiş, kirletmiş, isyan ve şiddet eylemlerinde sürekli çıta yükseltmiştir. 27 Şubat 2025 tarihinde, terör örgütünün kurucu önderi tarafından yapılan ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ kapsamında PKK’nın silah bırakmasıyla birlikte örgütsel varlığının feshedilmesi istenmiştir. Bu çağrı esas itibariyle talimatla bezenmiş ve belgelenmiş bir çağrıdır.

Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ile PYD/YPG elebaşının 10 Mart tarihinde Şam’da imzaladıkları 8 maddelik anlaşma metiniyle mühim bir eşik aşılmış, komşu ülke Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğü tescillenmiştir. Ülkemiz aleyhine beşinci kol faaliyeti yapan ücretsiz ajan provokatörlerin saptırmaları ve suyu bulandırma çabaları devamlı ilerleyiş halinde olsa da, malum ve vaki gerçek YPG/PYD/(SDG)’nin kendini feshederek silah bırakmış olmasıdır.

Suriye’nin kuzeydoğusundaki sivil ve askeri kurumların, sınır kapılarının, havaalanlarının, petrol ve doğal gaz sahalarının Suriye Arap Cumhuriyeti’ne entegre edilecek olması, Kürt toplumunun Suriye devletinin ayrılmaz bir parçası olarak tanınması ve geçici anayasanın kabulü edilmesi inkarı ve ihmali olmayacak ciddi gelişmelerden bazılarıdır. PKK’nın ise derhal ve hiçbir şart ileri sürmeksizin 27 Şubat çağrısı doğrultusunda kongresini toplayarak feshini kararlaştırması, kanlı silahların teslimini bir an evvel yapması ertelenemez ve geciktirilemez bir gündem konusudur.

Geçmişte, PKK’nın kuruluş manifestosunda hedefi ‘Bağımsız Birleşik Kürdistan’a ulaşmaktır. Federasyon, otonomi, özerklik, demokratik Cumhuriyete katılım gibi seçenekler o dönemde yoktur. Bunlar müteakip yıllarda Türkiye düşmanlarının dayatma ve telkinleriyle alternatif seçenekler olarak tezahür etmiştir. Bu karanlık ve hain hedeflere ulaşmak için yürütülecek strateji ‘uzun süreli halk savaşı’, buna ulaşmanın mekanizmaları ‘parti-cephe-ordu’ yapılanması, hedefe ulaşmanın silahlı yöntemi ise sırasıyla “silahlı propaganda” ve sözde ‘gerilla savaşı’dır.

27 Şubat İmralı açıklamasıyla PKK’nin anlam yoksunluğu, aşırı tekrara yol açması, dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamladığı ve feshinin gerekli olduğu netleşmiştir. Kurucu önder ifadesinden rahatsız olan, bu tanımlamayı istismar eden, üstelik Milliyetçi Hareket Partisi’ne haksız ve hayasız şekilde saldırıya geçenler evvelemirde bu sıfatın bize ait olmadığını, patentinin bizde bulunmadığını, örgütsel ve ideolojik bir adlandırmadan başka da bir manaya gelmediğini biliyor olsalar bile bilmezliğe yatan ucuzlaşmış ve koflaşmış şarlatan tiplerdir.

“Abdullah Öcalan, PKK’nın kurucu önderidir”

Nitekim PKK’yı kuran ve kumanda eden teröristbaşı Abdullah Öcalan, aynı zamanda örgütün kurucu önderidir. Kim ne derse desin aleni ve aşikar gerçek budur. CHP’nin ve yandaş televizyon kanallarının terörsüz Türkiye hedefini sabote etme gayesi, diyalog kanallarını baltalama gayreti maalesef gözle görülecek kadar açıktır ve açıktadır. Dil ve üslup çoraklığıyla birlikte fikri ve siyasi çarpıklık CHP’yi Türkiye’nin karşısında sivrilen bozguncu bir odağa dönüştürmüştür.

Bu nedenle CHP yönetimi aklıselim çizgiye gelmedikçe, maşeri vicdanın kabulleneceği makul ve muhterem bir siyaset ahlakına sahip olmadıkça Milliyetçi Hareket Partisi tarafından dikkate ve itibara alınması söz konusu olmayacaktır. Demokrasi devriminden bahsedenler, icazetli tek kişinin oylanacağı, tek kişinin katılacağı karikatür mahiyetli bir önseçimi demokrasinin ilkeleriyle nasıl bağdaştırdıklarını, bunun neresinin demokrasi devrimi olduğunu izah etmeleri tutarlılık gereğidir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin yakın tarihindeki en göz alıcı yüksek demokrasi örneği bir yanda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin milli irade marifetince tescili, diğer yanda da Sayın Cumhurbaşkanımızın aldığı oy seviyesidir.

CHP Genel Başkanı ve çıkarcı yönetimi yine baltayı taşa vurmuştur. Ne yapsalar beyhudedir, terörsüz Türkiye’nin doğuş müjdesini karartamayacaklardır. DEM Parti heyetinin siyasi partilerle bir program çerçevesinde görüşmesi, terörsüz Türkiye mücadelesine destekleri takdire şayandır. Hiç kuşkusuz DEM Parti heyetinin Milliyetçi Hareket Partisi’ne yarın gerçekleştireceği ikinci ziyaretinde de olmayı ve karşılık görüş alışverişinde bulunmayı arzu ederdim.

Fakat partimizi temsilen görevlendirilen arkadaşlarım inanıyorum ki şahsımı aratmayacaklar, düşüncelerimizi berrak ve temiz bir mizaçla muhataplarına anlatacaklardır. Bu vesileyle değerli dava arkadaşlarımı ve DEM parti heyetini selamlıyor, terörsüz Türkiye seferberliğimiz kutlu olsun diyorum. Yanlış anlamaları tetikleyecek, kırılgan ortamı hırpalayıp sarsacak her türlü açıklamadan özenle kaçınılması gerektiğini düşünüyorum.

Gideceğimiz daha uzun bir yol vardır. Denizi geçip de derede çırpınmanın bir manası yoktur. Birbirimize Çanakkale ruhuyla sarılmamız milli varlığımızın topluca muhafazası ve müdafaası adına manevi bir vecibedir, milli bir görevdir. Önümüzdeki günlerde bir yanda Nevruz Bayramı, diğer yanda Ramazan Bayramı kutlanacaktır. Allah’tan dileğim her günümüzün bayram olması, ülkemizin bayram yerine dönmesidir.

Kalpleri pırıl pırıl, adeta dalgasız deniz olan aziz millet evlatları yeni emperyalizmin kalleş pusularına ve kanlı tuzaklarına düşmeyecek, Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti milli birlik ruhuyla ve bin yıllık kardeşlik şuuruyla sonsuza kadar var olacaktır.”

Paylaşın

Anket: “PKK Silah Bırakmaz” Diyenlerin Oranı Yüzde 47,4

Areda Survey araştırma şirketinin anketine katılan katılımcıların yüzde 47,4’ü PKK’nin silah bırakmayacağı görüşünde. PKK’nin kesin olarak silah bırakacağı görüşünde olanların oranıysa yüzde 14,6.

Areda Survey, 28 Şubat- 3 Mart tarihleri arasında Türkiye genelinde bin 220 kişi üzerinde yaptığı araştırma sonuçlarını açıkladı. Araştırma, kantitatif araştırma yöntemlerinden CAWI tekniği ile Areda Survey’in Profil Bazlı Dijital Paneli kullanılarak gerçekleştirildi.

Araştırmaya göre, halkın yarısından çoğu Abdullah Öcalan’ın PKK’ye yönelik silah bırakma çağrısını olumlu karşılasa da yarıya yakını -yüzde 47,4’ü- PKK’nin silah bırakmayacağı düşüncesinde.

Araştırma sonuçlarına göre, katılımcıların yüzde 48,3’ü çağrının dikkate alınmaması ve silah bırakmanın esas olması gerektiğini savunurken, yüzde 69,8’i Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarına devam etmesi gerektiğini belirtiyor.

Araştırmada, Öcalan’ın PKK’ye silah bırakma çağrısını olumlu bulanların oranı kararsızlar dağıtılmadan önce yüzde 50,9 olarak belirlendi. Kararsızlar dağıtıldıktan sonraysa olumlu karşılayanların oranı yüzde 57,5 olarak hesaplandı. Olumsuz değerlendirenlerin oranıysa kararsızlar dağıtılmadan önce yüzde 37,6, dağıtıldıktan sonra yüzde 42,5 olarak belirlendi. Kararsız olduğunu belirtenlerin oranı ise yüzde 11,5.

Katılımcıların yüzde 48,3’ü çağrının dikkate alınmaması gerektiğini ve silah bırakmanın esas olduğunu belirtti. Yüzde 32,4 çağrının PKK’nin zayıflamasından kaynaklanan bir zorunluluk olduğu görüşünde. Yüzde 19,3’ü ise çağrının gerçek ve samimi bir barış adımı olduğunu savunuyor.

Sorulara verdikleri yanıtlara göre, katılımcıların yüzde 47,4’ü PKK’nin silah bırakmayacağı düşüncesinde. Yüzde 38’i PKK içindeki farklı grupların tutumuna bağlı olarak sürecin değişebileceği görüşünde. PKK’nin kesin olarak silah bırakacağına inananların oranıysa yüzde 14,6 olarak belirlendi.

Araştırmaya göre, Abdullah Öcalan’ın PKK’ye yönelik silah bırakma çağrısının Türkiye’de barış ortamına katkı sağlayacağını düşünenlerin oranı, kararsızlar dağıtılmadan önce yüzde 46,8 iken, kararsızlar dağıtıldıktan sonra yüzde 51,2 olarak araştırmaya yansıyor.

Bu çağrının barışa katkı sağlamayacağını düşünenlerin oranı ise kararsızlar dağıtılmadan önce yüzde 44,6 iken, dağıtıldıktan sonra yüzde 48,8. Kararsız olduğunu belirtenlerin oranının ise yüzde 8,7 olduğu görülüyor.

“Terörle mücadele” operasyonları konusunda görüşüne başvurulanların büyük bölümü sınır ötesi operasyonların sürmesi gerektiğini düşünüyor. Anketi yanıtllayanların yüzde 69,8’i operasyonların sürmesi gerektiğini belirtirken, yüzde 18,8’i Türkiye’nin PKK’nin adımlarına göre karar alması gerektiğini savundu. Operasyonların durdurulması gerektiğini düşünenlerin oranı ise yüzde 11,3.

Areda Survey’in eğilimi

Muhalif yayın organlarının büyük bölümünce “AKP’ye yakın” olduğu ifade edilen Areda Survey’in sahibi Yusuf Akın, AKP Kocaeli eski İl Gençlik Kolları Başkanı. Areda 29-30 Mart’ta yaptığı ankette 2024 İstanbul yerel seçim sonuçlarını Murat Kurum’un yüzde 42,9 ile kazanacağını, Ekrem İmamoğlu’nun yüzde 42,2 ile kaybedeceğini öngörmüştü. Seçimleri yüzde 51.14 ile Ekrem İmamoğlu kazanmış, Murat Kurum (AKP) yüzde 39.59 ile kaybetmişti.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Abdullah Öcalan’dan DEM Parti Milletvekillerine “Barışı Sahiplenin” Mesajı

PKK’ya kendini feshetmesi ve silah bırakma çağrısında bulunan Abdullah Öcalan’ın DEM Partililere, “Barış üzerine söz kurun, barışı sahiplenin ve anlatın” sözleriyle mesaj verdiği öğrenildi.

DEM’li belediye başkanlarına yönelik de mesajı ileten Öcalan, “40 yıl önce Kürt’ün adı yoktu, bugün belediyeleri var. Süreci, barışı halka anlatın” dediği aktarıldı.

İmralı Adası’nda tutuklu bulunan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) lideri Abdullah Öcalan, 27 Şubat Perşembe günü Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’den (DEM Parti) oluşan heyet ile gönderdiği mektupta PKK’ya kendini feshetmesi ve silah bırakma çağrısında bulundu.

Bunun ardından DEM Parti yetkilileri ile toplantı trafiği başladı. Hatta ilk olarak açıklamanın yapıldığı otelde çağrının ardından parti Merkez Yürütme Kurulu toplantısı gerçekleşti. Bunun ardından çağrıyı takip eden günlerde DEM Parti eş genel başkanlarının başkanlığında yaklaşık 7 saat süren bir toplantı gerçekleştirildi.

Habertürk’ün haberine göre, bu toplantıda eş genel başkanlar, vekillere ve belediye başkanlarına sürecin hassasiyetine uygun bir dil kullanmaları yönünde talimat verdi. Partililere verilen mesajda, sürece zarar verebilecek söylemlerden kaçınılması vurgusu yapıldı.

Bu toplantıda Öcalan’ın partililere, “Barış üzerine söz kurun, barışı sahiplenin ve anlatın” sözleriyle mesaj verdiği öğrenildi. DEM’li belediye başkanlarına yönelik de mesajı ileten Öcalan, “40 yıl önce Kürt’ün adı yoktu, bugün belediyeleri var. Süreci, barışı halka anlatın” dediği aktarıldı.

DEM Parti, sürecin kamuoyuna anlatılması noktasında 9-15 Mart tarihleri arasında 100 noktada halk toplantıları ve salon toplantıları gerçekleştirecek. Gidilen şehir ve ilçelerde, bölgenin ileri gelenleri, sivil toplum kuruluşları, aydınlar ve Alevi örgütleriyle buluşmalar düzenlenecek.

PKK ateşkes ilan etti

Kürdistan İşçi Partisi (PKK), örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın silah bırakma ve kendini feshetme çağrısı ardından 1 Mart Cumartesi gününden itibaren geçerli olmak üzere ateşkes ilan ettiğini duyurdu.

PKK Yürütme Komitesi’den yapılan açıklamada, “Biz PKK olarak söz konusu çağrının içeriğine olduğu gibi katılıyoruz ve kendi cephemizden çağrının gereklerine uyacağımızı ve uygulayacağımızı belirtiyoruz. Bugünden geçerli olmak üzere ateşkes ilan ediyoruz,” denildi.

‘Yurtsever Halkımıza ve Demokratik Kamuoyuna’ başlıklı yazılı açıklama yapan örgüt, üzerine “saldırı olmadıkça hiçbir gücümüz silahlı eylem yapmayacaktır,” dedi.

Kongreyi toplamak için “hazır” olduklarını belirterek, “uygun güvenlikli ortamın oluşması ve kongrenin başarısı için de [Öcalan’ın] bizzat yönlendirmesi ve yürütmesi gerektiğini” belirtti.

Öcalan’ın çağrının “başarıyla hayata geçmesi için”, örgüt liderinin “fiziki özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşması, arkadaşları dahil istediği herkesle engelsiz ilişki kurabilmesi gerekir. Bunun gereklerinin devletin ilgili kurumları tarafından yerine getirileceğini umut ediyoruz,” denildi.

Açıklamayı okuyan Halkların Özgürlük ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) vekillerinden Sırrı Süreyya Önder, Öcalan’ın notunu ise şöyle aktardı: “Şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi; demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.”

Paylaşın

AK Parti Sözcüsü Çelik’ten “Abdullah Öcalan” Açıklaması: Herhangi Bir Pazarlık Yok

Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısı sonrası başlayan sürece ilişkin, “Devletin nitelikleri konusunda ve milletimizin değerleri konusunda herhangi bir pazarlık süreci yoktur, herhangi bir al-ver süreci yoktur” dedi.

AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, toplantı devam ederken gündeme ilişkin basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Çelik’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: “Terörsüz Türkiye hedefine ulaşmak için gelinen aşamayla ilgili değerlendirmelerimizi hassas bir şekilde yapıyoruz. Bütün bir süreci yakinen takip ediyoruz. Bu tablonun oluşturduğu mesaj, siyasetin kahir ekseriyetinin verdiği mesajlar dünya açısından anlamlı referans kaynağı olmuştur.

Bölgedeki istikrarsızlaştırıcı devletlerin, bölge halklarını birbirine düşürmek, daha çok acı ve gözyaşı yaşatmak için uyguladığı stratejiler dikkate alındığında Türkiye’nin kendi içinde Türk-Kürt-Arap-Alevi-Sünni birlikteliğini pekiştirmek adına hem bölgedeki terör hareketin emperyalist güçler tarafından ortaya koyması, bütün Ortadoğu kapsayacak bir vizyonun aslında çekirdeğidir.

Irak, Suriye ve bölgedeki kardeş ülkeler açısından da terör oluşumlarının istikrarsızlaştırıcı tutumlarını kabul etmediğimizi ortaya koymuş oluyoruz. Silahların terör örgütü tarafından bırakılması, terör örgütünün lağvedilmesi, terör örgütünün Irak ve Suriye’deki bütün unsurlarıyla feshedilmesi. İster adına PKK ister YPG ister SDG densin, bütün terör yapılarının bölgede istikrarsızlaştırıcı unsur olmaktan çıkarılması temel yaklaşımımızdır. Gerek Türkmen, gerek Arap gerek Kürt kardeşlerimizin kardeşliğinin daha çok güçlenmesi için güçlü bir kardeşlik siyaseti ortaya koyduk.

Biz bu kardeşlerimizin, örneğin Kürt kardeşlerimizin herhangi bir terör örgütü tarafından baskı altına alınmasına karşı çıktığımız gibi herhangi bir devlet veya o devlete bağlı birtakım vekil unsurlar, Türkmen, Arap, Alevi, Sünni, Dürzi, Nusayri’ye silah çekerse Türkiye Cumhuriyeti net bir şekilde karşısında olacak dedik. Bu tutumumuzu sürdürmeye devam ediyoruz.

Ne zaman kendi bölgemizde Irak, Suriye’yi kapsayan yakın bölgemizde terör örgütlerinin silah bırakması, feshedilmesine yönelik adım atılmaya kalkılsa, bazı devletler tarafından sabote edilmeye çalışıldığını geçmişte gördük. Bölgede başka projeler peşinde koşan, bölge halklarının aleyhine olacak, bölgedeki insanların refahlarına, zenginliklerine el koyan, birtakım emperyalist projelerin yararına olan yaklaşımda bulunan birtakım devletlerin vekil güçlerin bu süreci sabote etmeye dönük adım attıklarını gördük.

Suriye’de bazı üslerde bazı devletlerin üslerinde bazı terör örgütlerine ait kıyafetlerinin bulunması. A terör örgütünün sözde karargahının ele geçirildiğinde orada B terör örgütüne ait kıyafetler bulunmuştu. Bütün bunlar birtakım sabotajlara ait bize fikir veren şeylerdir. Yıllar evvel istihbarat teşkilatımız birini yakalamıştı. Geçmişte A terör örgütünde bulunmuş şimdi onun karşısında olan B terör örgütünde faaliyet gösteriyor ve bir istihbarat örgütüyle yakın ilişki içindeydi.

Hem bazı devletlerin, örgütlerin, vekil güçlerin siyasi sabotaj girişimlerine karşı azami dikkate gösteriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız MYK toplantımızın başlangıcında yaptığı konuşmada terörsüz Türkiye hedefine ulaşmak için gerekli titizlik ve özenin gösterilmesi için bir kez daha altını çizmiştir. Kullanılan dil, sabotajlara karşı son derece dikkat etmek gerekir. Provokasyonlara karşı dikkatliyiz. Bu konuda geniş ve derin tecrübemiz vardır.

Bazı devletlerin, bölgedeki terörün sona ermemesi için, terör örgütleri vasıtasıyla Türkiye’ye karşı çıkar elde etmeye çalışıp, birtakım vekil güçlerle yapacakları sabotajlara teyakkuz halindeyiz.

Terörsüz Türkiye hedefine ulaşırken çok açık, şeffaf bir şekilde prensiplerimizi ifade ediyoruz. Doğrudan siyasi yalan diyeceğimiz bölgede terörün sona ermesini istemeyen devlet ve vekil güçlerin işine yarayan yaklaşımların ortaya çıktığını görüyoruz. Bu söylemlerde bulunanların bir siyasetçi olarak daha dikkatli şekilde davranmalarında fayda vardır. Sonuç olarak verilen herhangi taviz yoktur. Terörsüz Türkiye hedefine ulaştığı zaman Türk, Kürt, Alevi, Sünni adı ne olursa olsun hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti’dir.

Halen MYK toplantısına girerken bazı siyasilerin devlet bütün bu süreçlerin karşılığında hangi tavizi verdi gibisinden konuştuklarını görüyoruz. Devletin niteliği ve milletimizin değerleri konusunda herhangi bir pazarlık ve alver süreci yoktur. Devletimizin değerleri bütün vatandaşlarımızı kapsayacak yüksek bir birikime sahiptir. Esas olan sorunlarımızın demokrasi ve siyaset yoluyla çözülmesidir.

Bu sorunların toplumsal hayatta ortaya çıkmış kimlik sorunları veya başka sorunlar olsun bunların çözümü daha çok demokrasi yoluyla gerçekleşebilecektir. Bazı çevrelerin şehit ailelerine dönük olarak yanlış söylemler kullandıklarını görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız ilk iftarını her zaman olduğu gibi şehit ailelerimizle ve gazilerimizle yaptı. Cenab-ı Allah’tan şehitlerimizi en büyük mükafatlarla mükafatlandırmasını niyaz ediyoruz.

Şehitlerimizin fedakârlığının farkındayız, bunu başımızın, omuzlarımızın üzerinde taşıyoruz. Şehitlerimizin bu ülkede birlik, dirlik, hür ve bağımsız şekilde yaşayalım diye bize bıraktığı bu emanete, ülkemizin, milletimizin, devletimizin geleceğe en sağlam adımlarla yürümesine sonuna kadar sahip çıkacağız. Şehit ailelerimizi, gazilerimizi incitecek en ufak adımın atılmayacağını net olarak ifade etmek isterim.

Anayasa değiştirecek, vatan, bayrak, milletin tanımı gibi asla kabul edemeyeceğimiz birtakım ifadelerde bulunuyor. Tek vatan, devlet, tek bayrak, tek millet ifadesi Türk, Arap, Çerkez, Arap, Sünni’nin geleceğidir. Bu birliği ve dirliği koruma çerçevesinde tarih bilincimize ve coğrafya şuurumuza ve bunun getirdiği büyük birikime güvenerek bu yolları yürüyoruz.

Türkiye’nin geçmişinde demokrasinin azaltılması, demokrasinin Kürt, başörtülü, Alevi kardeşlerimiz için, Türkiye’nin her kesimi için perdelerle, duvarlarla saklanarak demokrasinin milletten uzaklaştırılması, darbelerle sakatlanması, yanlış uygulamalar vatandaşlarımızın en temel hak ve hürriyetleri üzerinde büyük baskılar kurulmuştur. Başörtülü kızlarımızın üniversiteye girememesi, ana dilde konuşulmamasına kadar arka planda hem birtakım dış projelerin, içeride gerçekleştirilen faşistçe, tek yönlü, milletinden hukuku, demokrasiyi esirgeyen birtakım yaklaşımların da bu sonuçları doğurduğunu net bir şekilde görüyoruz.

Kardeşliğimizden vazgeçmeyeceğiz. Vatandaşlarımızın birlikteliğinin, her zaman birlik, kardeşlik içinde yaşamayı, bölge halklarına dönük olarak doğru bir kardeşlik siyasetini mümkün kıldığını göstermiştir. Bunu Kürdün, Türkün, Alevi, Sünni’nin düşmanı istemez. Aramıza fitne sokmaya çalışanların yapmaya çalıştığı düşmanlık hepimizi hedef almaktadır. Yağmur herkesi bereketlendirir, güneş herkesi ısıtır. Yüksek demokrasi standartlarıyla çözemediğimiz bir mesele yoktur.

Bugün de silahların bırakılması, terör örgütünün lağvedilmesiyle bu sonuca inşallah hep birlikte ulaşacağız. Sabotajlara karşı, birtakım sözlerin verilip tutulmamasına karşı tabii ki dikkatimizi koruyacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın iç cephe güçlendirilmesi çağrısı, sayın Devlet Bahçeli’nin tarihi çağrısı, bölgedeki şer şebekelerine karşı kardeşlik siyasetini desteklediğimizi gösteren etkili bir mesaj ortaya çıkarmıştır. Bu tarih bilincimizden süzülüp gelen, coğrafya şuurumuzun gereği olan gündemimize gelmiştir.

Tabii ki dikkatle takip edilmesi gereken çeşitli provokasyonlara, sabotajlara karşı titiz olmamız gereken bir süreç. Birtakım yalan söylemlere karşı dediğimiz şudur; adlarımız farklı olsa da hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti’dir. ABD yönetimiyle AB arasındaki Ukrayna merkezli başlayan daha sonra NATO’yla ilgili gündeme sıçrayan bu tartışma; hatta yer yer belli konularda çatışma anlamına gelebilecek s öylemler, bugün için yeni bir durumun ortaya çıktığını gösteriyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan bildiğimiz düzen sona ermiş gözüküyor.

Bu düzenin epey zamandır dikişleri sökülüyordu. Görevli kurumların etkisizliği, itibarsızlığı, etkinliğin olmaması uzun süredir tartışılıyordu. ABD yönetiminin Ukrayna-Rusya savaşını bitirmeyi arzu ettiği yöntemle AB’nin Ukrayna için güvenlik garantileri ya da Rusya ile mücadeleyi devam ettirme yaklaşımı arasında taktik bir ayrışma değil stratejik bir ayrışma diyebileceğimiz noktaya gelindiğini gösteriyor.

Türk ve İslam düşmanlığına yürüyen aşırı sağa karşı merkez sağ ve sol siyaset yeterli direnç gösteremedi. Aşırı sağın gündemine yaklaşmaya çalıştı. Bu aşırı sağı büyüttü. Bugün artık AFD Almanya’da ikinci parti durumuna gelmiştir. AB’nin değerler konsuundaki bencilliği, ilkeler temelinde bir araya gelmeyi becerememesi, Türkiye’ye karşı uyguladığı ikiyüzlülük nettir.

Fasılların açılır, siz de ülke olarak bu fasıllarla ilgili mükellefiyetleri yerine getirirsiniz, bu fasıllar kapanır, yeni fasıllar açılır. Değerler konusunda iki yüzlülüğü yapanlar fasılların açılmasını bile engellediler. Türkiye ile müzakere etmeyi bile göze alamadılar. Aşırı sağ giderek yükseldi. Sayın Cumhurbaşkanımız söyledi ‘AB’nin yaşadığı tüm sorunlarının çözümü Türkiye’dedir’.

Türkiye tarih boyunca her zaman güçlü Avrupa devleti olmuştur. Avrupa demokrasileriyle iletişim kurabilen bir demokrasiye sahiptir. Bunun AB tarafından iyi değerlendirilmesi gerekirdi. Zannettiler ki içimize kapanarak kendi değerlerimizi koruyabiliriz. Sık sık söylediğimiz bir şey vardı; Avrupalılar güvenlik konularında Türkiye’yi hatırlıyorlar, gelin refahı bölüşelim, demokrasiyi büyütme konusunda aynı masada olalım deyince Türkiye’ye yer vermiyorlardı.

Avrupa’da şimdi yine gündem Türkiye olmaya başladı. Umarım sadece savunma meseleleriyle gündeme almazlar. Demokratik değerler, üst düzey diyalogların başlatılmasına kadar her konuda Türkiye ile net iletişim içerisine girerler. AB, siyasi kazanımlarını koruması için Türkiye ile işbirliği yapmaktan başka çözüm yolu yoktur. Son Ukrayna zirvesinde bile AB tam kadro yer alamadı. Bazı AB ülkeleri katılmadı. AB içine düştüğü teknokrasiden demokratik siyasetin gereklerini yapmaya geçemiyor. Bu teknokrasi demokrasiyi boğuyor. Avrupa’nın gerçek küresel güç olmasının yolu sadece ve sadece Türkiye ile işbirliği yapmasıyla mümkündür.

ABD’nin NATO’daki, Ukrayna’daki harcamaların gündeme getirmesi konusunda ‘savunma harcamalarını artıralım’ diyorlar. Büyük bir silahlanma yarışından bahsediyorlar. Bunlar çözüm değildir. Doğru diplomasi, siyasi değerler üzerine oturmuş güvenlik mimarisi bunu mümkün kılacaktır. Türkiye ile doğru bir ilişki kurabilirlerse bu krizi aşmaları için önemli bir aşamayı geçmiş oluruz.”

Soru Cevap

Abdullah Öcalan’dan gelen çağrı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Özgür Özel’in açıklamalarına ilişkin soru üzerine Çelik şu şekilde cevap verdi: “Genel olarak CHP’nin bu konuyla ilgili yaptığı ilk açıklama dahil olmak üzere büyük oranda bir titizlik, dikkat görüyoruz. Tabii ki temkinli olunacaktır. Sürecin bundan sonrasına dönük olarak hassasiyetler ifade edilecektir. Sonraki aşamalara dönük olarak birtakım yaklaşımlar ortaya konulacaktır. Terörsüz Türkiye hedefini karşısına alan bir tutum içerisine kimse girmemelidir.

Genel olarak ortaya konulan silahların bırakılması, terör örgütünün lağvedilmesiyle ilgili genel olarak bir sağduyu görüyoruz. Bir kısmı maalesef dönüyor devlete, hükümete ’Bu sürecin karşısında ne verdiniz?’ diyor. Bunu söyledik, bu süreç bir al-ver meselesi değil. Birileri devlete şartlar dayatmaya kalkıyor hukuk ve siyaset alanında. Bu iki yaklaşımı dışarıda tutuyoruz. Bu iki yaklaşım doğru değil. O sebeple Özgür Bey’in ilk yaptıkları yazılı açıklama gayet dengeli ve sağduyulu gözüküyordu. 24 saat içinde başka söylemler gelmeye başladı.

CHP’nin de bu konunun çözümüyle ilgili yayınladığı raporlar, ileri ifadeler ve öneriler vardı. Bunu geçmişte tartıştık. Sayın Özel’in AYM’den, Yargıtay’dan üyeler, yüksek yargıçlar bu konuyu çalışıyor gibisinden verdiği bilgi doğru değil. 1 ay içerisinde bir şey görüyorum. Özgür Bey mümkün olduğu kadar dikkatli konuşmaya çalışıyordu. 1-1,3 aylık süreçte TSK’da komuta kademesinde, komutanlarımızın ismini vererek hedef aldığında, bu bilgiye nasıl ulaştığı konusunda ’Ben duydum, bana söylediler’ diyordu. Böyle bir çerçeve olmaz.

En basit akıl yürütme şunu söylüyor; geçmişte orduda yer almış, daha sonra emekli olmuş ve şu anda CHP’de görev yapan birilerinin Sayın Özel’e dedikodu aktardığı, onun da bilgi zannettiği ortaya çıkıyor. Bunu dış politikayla ilgili olarak da yaşadık. ’Ben duydum’ diyordu. Muhtemelen emekli diplomatların CHP’de görev yaparken ürettikleri bir şey. Bu şekilde politika olmaz. Böyle bir çalışma düzeni yoktur. Bu büyük meseleler, Türkiye’nin terörden kurtarılması, belli demokratikleşme meseleleri, belli reformlar herkesin meselesidir.

Bu durumlarda buna katkı sağlamak, tabii ki doğru eleştiri yoluyla büyük katkı sağlanır. Buna ihtiyaç da vardır. Farklı bakış açılarıyla konuşmak da her zaman değerlidir. Anlamlı cümle, iyi analiz olduğu zaman biz de kulağımızı kabartıyoruz. TSK’nın komuta kademesi hedef alınırken bir komutanla ilgili ’Sizin kimin altını oymaya çalıştığınızı biliyorum’ deniyor. Bunlar dedikodular. Bunlar siyasetin alfabesi temelinde hassas olması gereken yaklaşımlardır. CHP’nin terörsüz Türkiye hedefine yapacağı katkı da çok önemlidir. Bunun doğru bir üslupla yapılması son derece önemlidir.”

Erken seçime ilişkin gelen soruya Çelik, “MYK’nın ve MKYK’nın seçimle ilgili belirlediği bir tarih ve gündem yok. Arkadaşlarımız Sayın Cumhurbaşkanımızın yeniden seçilmesi, onun büyük birikiminin Türkiye için paha biçilmez olduğunu biliyorlar. O sebeple Sayın Cumhurbaşkanımızın yeniden seçilmesiyle ilgili güzel temenniler dile getiriyorlar. Ama kurumsal olarak seçim gündemi ve tarihi yoktur. Hükümet işin başındadır. Önümüzdeki 2-3 yıl boyunca Türkiye ve bölge meselelerinin çözümü için kapsamlı ve geniş bir ajandamız var. Seçim meselesini ne MYK ne de MKYK’da konuşmadık” şeklinde cevap verdi.

Paylaşın

DEM Parti’den PKK’nın Ateşkes Kararına İlişkin İlk Açıklama: Memnuniyet Verici

DEM Partili Gülistan Kılıç Koçyiğit, PKK’nin ateşkes kararına ilişkin yaptığı açıklamada, “Tek taraflı ateşkes ilan etmiş olmaları, herhangi bir sıcak çatışma dışında, meşru savunma dışında bir şey yapmayacaklarını ifade etmiş olmaları, bu adımı hızla pratikleştireceklerinin açık ve net göstergesi. Bu anlamıyla oldukça memnuniyet verici” dedi.

Haber Merkezi /Abdullah Öcalan’ın silah bırakma ve kendini feshetme çağrısına yanıt veren PKK, 1 Mart Cumartesi gününden itibaren geçerli olmak üzere ateşkes ilan ettiğini duyurdu.

PKK, “Yurtsever Halkımıza ve Demokratik Kamuoyuna” başlıklı yazılı açıklamasında, üzerine “saldırı olmadıkça hiçbir gücümüz silahlı eylem yapmayacaktır” ifadelerine yer verdi. Açıklamada, Kongreyi toplamak için “hazır” olduklarını belirterek, “uygun güvenlikli ortamın oluşması ve kongrenin başarısı için de [Öcalan’ın] bizzat yönlendirmesi ve yürütmesi gerektiğini” belirtildi.

Açıklamada, Öcalan’ın çağrının “başarıyla hayata geçmesi için”, örgüt liderinin “fiziki özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşması, arkadaşları dahil istediği herkesle engelsiz ilişki kurabilmesi gerekir. Bunun gereklerinin devletin ilgili kurumları tarafından yerine getirileceğini umut ediyoruz” denildi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Halk TV’de yayınlanan Hafta Sonu Sabah programında PKK’nın ateş ilanına ilişkin konuştu. Gülistan Kılıç Koçyiğit, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“Öncelikle şöyle, şunu söyleyelim. 21-22 Ocak 2025’te İstanbul’da Sayın Öcalan’ın mesajını okuyan heyetimiz, yani bu mesajın kendisi tarihi nitelikteydi. Biz asrın mesajı demiştik. Bugün o tarihi çağrıya tarihi bir yanıt geldi, PKK tarafından. O anlamıyla çağrının içeriğine tamamen katıldıklarını gereğini yapacaklarına dair açıklamanın kendisi gerçekten çok önemli. Bu, bunun altını çizmemiz gerekiyor.

Yine bunun ilk adımı olarak da ateşkes ilan etmiş olmaları, tek taraflı ateşkes ilan etmiş olmaları, herhangi bir sıcak çatışma dışında, meşru savunma dışında bir şey yapmayacaklarını yine kamuoyuna ifade etmiş olmaları da bu adımı hızla pratikleştireceklerinin açık ve net göstergesi. Bu anlamıyla oldukça memnuniyet verici.

Acaba PKK ne der, Öcalan’ı dinler mi gibi bazı kaygılar, soru işaretleri ve yer yer de bazı farklı tartışmalar vardı. Bu tartışmalara noktayı koyması açısından da bu açıklamanın çok önemli olduğunu düşünüyorum açıkçası. Çünkü bizatihi her türlü gereğini yapmaya hazır olduklarını söylüyorlar ve bu sürecin yürütülmesi açısından da Sayın Öcalan’ın iletişimini, kongreyi toplama ve örgütün lağvedilmesi meselesinde bizzat sorumluluk alması gerektiğini, bu süreci onun yürütmesi gerektiğine dair de belirlemeleri var.

Bu da konuştuğumuz, tartıştığımız tecrit meselesi ya da sürecin yürümesi için koşulların oluşturulması sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının oluşturulması meselesini işaret ediyor. Hani benim ilk elden çağrıdan gördüğüm, önemli bulduğum mesajlar bunlardır açıkçası.

Bu kadar büyük tarihi adımlar atılırken bu kadar büyük tarihi çağrılar yapılırken bunların karşılıksız kalması beklenemez tabii ki. Çünkü bu çağrı özünde PKK’nin silahsızlandırılması, PKK’nin feshedilmesini içerse de aynı zamanda başka bir şeyi söylüyor. Devletin demokratikleşmesi, devletin demokrasiye duyarlı hale gelmesi, devletin ülkede yaşayan bütün halkları, bütün inançları, bütün kimlikleri içerecek bir demokratik sistemi kurması yani bir demokratik cumhuriyetin inşası çağrısı aynı zamanda.

“Meclis bu konuda hızla adım atmalı, sorumluluk almalı”

Toplumun, bütün Türk halklarının rızasını almak, hassasiyetlerini gözetmek, toplumun rızasıyla bu yol, işi yürütmek gerekiyor. Bu anlamıyla bu, bunu çok önemsiyoruz. Diğeri bütün siyasi partilerin gerçekten bu sürece katkı koyabilecekleri bir mekanizmanın kurulması. Hiç kimsenin kendisini bu sürecin dışında hissetmemesi. Herkesin bu süreci kendi süreci, bu barışı kendi barışı, bu çözümü kendi çözümü olarak hissedeceği, sözünü söyleyeceği, önerisini yapabileceği bir mekanizmanın da hızla kurulması gerekiyor. Bu da Meclis’e bir sorumluluk yüklüyor. Meclis bu konuda hızla adım atmalı, sorumluluk almalı.”

Paylaşın

Öcalan’ın Çağrısı Sonrası Bahçeli’den İlk Açıklama: Türkiye İçin Tarihi Bir Fırsat Kapısı

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın silah bırakma ve örgütü feshetme çağrısına ilişkin açıklama yapan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Türkiye için tarihi bir fırsat kapısı aralanmıştır” dedi.

Devlet Bahçeli, açıklamasında, “27 Şubat 2025 tarihinde DEM heyeti tarafından kamuoyuna okunan ve İmralı’da kaleme alınan açıklama baştan sona değerli ve önemlidir. Kandil’den yapılan açıklamalar bu çağrıyı destekleyici özelliktedir” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Terörsüz Türkiye Hedefi Kapsamında Son Gelişmelerle” ilgili yazılı bir açıklama yayınladı. MHP Medya, İletişim ve Dijital Mecralardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir tarafından duyurulan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Siyasi çalkantıların, silahlı çatışmaların, sistemik çatlakların ve sivrilen diğer pek çok çarpıklığın insanlığın barış, huzur ve güvenlik atmosferini zehirlediği herkesin malumudur. İstikrarı zedelenmiş, iradesi zincirlenmiş bir dünya tablosu tüm risk ve belirsizlikleriyle karşımızdadır. Çok bilinmeyenli küresel siyaset denkleminin hangi vasıtalarla çözüleceği, çözülse bile sonunun ve sonuçlarının nasıl olacağı meçhuldür, ayrıca üzerinde kafa yorulması gereken de karmaşık bir muammadır.

Ahlaki, manevi ve hukuki krizlerin yükselen çıtasına eşzamanlı olarak yaygınlaşan jeopolitik çekişmeler, ekonomik restleşmeler ve stratejik cepheleşmeler devamlı yeni mevziler elde edip farklı boyutlar kazanmaktadır. Böylesi kaotik ortam ve şartlarda Türkiye için tarihi bir fırsat kapısı aralanmıştır. Bölgesel ve küresel tehditlere karşı varisi olduğumuz medeniyet müktesebatı ve muazzez millet varlığı yegane güvencemizdir.

Türk milleti bin yıldır Anadolu coğrafyasını yurt tutmuştur. Elbette bu bin yıllık süreçte ağır bedeller ödenmiştir. Mukadderatımızın şerefi, mukaddesatımızın simgesi olan aziz vatan aynı zamanda üzerinde yaşayan beşeri cevherin birlik ve kardeşliğiyle gerçek mana ve muhtevasını bulmuştur. Anadolu coğrafyasında gelip geçici, konargöçer, dönemsel kiracı ve ziyaretçi olmadığımız asırların müşahitliğiyle tescil ve tevsik edilmiştir.

Türk milleti devasa mahiyetli ve kökleri derinlere tutunan muazzam bir kardeşlik şuurunun mecmuu ve medarı iftiharıdır. Bugüne kadar yaşanan nice acı birlikte yaşama inancına ve isteğine gölge düşürememiştir. Küresel emperyalizmin şirret oyunları milli dayanışmanın emsalsiz azmiyle berhava edilmiştir. Türk milletine kan, renk, ruh ve vücut veren her insanımız kısmi nitelikli yöresel, dilsel ve kültürel farklılıkların çok üstünde temerküz eden soylu bir kucaklaşmanın neferleri olmuşlardır.

Türkiye Cumhuriyeti 1984 yılından buyana bölücü terör örgütü PKK’yla mücadele etmiştir. Bu mücadele haklıdır, meşrudur, hukukidir, elbette takdir ve tazime en üst seviyede layıktır. Nihayet yeni yüzyılda terörsüz Türkiye’nin seher vaktine gelinmiş ve bu suretle milli huzur ve sükûnetin gün doğumuna ramak kalmıştır.

27 Şubat 2025 tarihinde DEM heyeti tarafından kamuoyuna okunan ve İmralı’da kaleme alınan açıklama baştan sona değerli ve önemlidir. 27 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır’ın Lice İlçesi Fis Köyü’nde birinci kongresini yaparak Marksist-Leninist çerçevede büyük Kürdistan’ın kurulmasını hedefleyen PKK terör örgütü, 47 yıl sonra kurucu lideri tarafından örgütsel yapısını lağvetmeye çağrılmıştır.

Kandil’den yapılan açıklamalar bu çağrıyı destekleyici ve tamamlayıcı özelliktedir, nitekim memnuniyet vericidir. PKK terör örgütünün Kandil’deki elebaşları İmralı’nın etrafında kenetlenerek 27 Şubat çağrısına sahip çıkmaları geldiğimiz bu aşamada örgütsel tutarlılık olup herkesin yararınadır.

Terörle sonuç alınması ham bir hayaldir. Türk-Kürt kardeşliğinin kundaklanmasına ve kurcalanmasına müsamaha gösterilmesi bundan sonra hem imkansız hem de böylesi bir yanlışın peşine düşmek beyhude bir düşüncedir. Çağrı bölücü örgütün bütün bileşenlerine yapılmıştır, riayet ve muvaffakiyeti yeni yüzyılda Türkiye’nin gücüne güç katacak, bin yıllık kardeşliği bir yanda çevikleştirip diğer yanda çelikleştirecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi terörsüz Türkiye amacına samimi katkı sağlayan, demokratikleşme sürecine önşartsız omuz veren kim olursa aziz Türk milleti namına müteşekkirdir. Medyaya yuvalanmış bazı art niyetlilerin 27 Şubat çağrısını karalamaya, barış ve huzur adımlarını baltalamaya çalışmaları sinsi bir tertiptir.

Terörsüz Türkiye özlemini sulandırmaya, ihtiyatlı iyimserlik ortamını bulandırmaya çaba harcayanlar bilinmesini isterim ki, bölücülüğün değirmenine su taşıyan, terörün kanlı saldırılarının devamından çıkar ikmali yapan taşeronlaşmış gayri milli zihniyetlerdir.

“Ne verildi? Ne alındı” sorularını gündeme taşıyarak yüzlerini buruşturanların, pozitif iklimi karıştıranların masumiyetinden ve makuliyetinden bahsetmek mümkün değildir. PKK’nın kendini feshedecek olmasından dolayı korkuya kapılanların istismar kaynağı kuruyacak, Türkiye yeni yüzyılın rotasında muhteşem bir uyanışa geçecektir.

Provokasyonlara azami dikkat ederek, marjinalleşmiş grupların tahriklerine karşı uyanık durarak, mücavir bölgelerimizde gözü ve hedefi olan ülkelerin senaryolarına zamanında ve hazırlık içinde müdahalede bulunarak şiddet ve ihanetle ihata edilmiş bir dönemin kapıları bir daha açılmamak üzere kapatılacaktır.

Terörle mücadeleden de ödün verilmemesi asıldır. Devletin pazarlık yapmayacağını bilmeyecek kadar fikren, kalben, aklen ve vicdanen kurumuş ve kokuşmuş çevrelerin absürt hamaset tuzaklarına düşmeden Türk ve Türkiye Yüzyılı elbirliğiyle, güç birliğiyle tesis ve temin edilecektir. Türk milleti yeni bir tarih yazmaktadır.

Bu tarih sayfalarında da vatan ve millet muhaliflerine asla yer olmayacaktır. Aziz milletimizin, Türk-İslam aleminin mübarek Ramazan ayını bir kez daha kutluyor, Rabbim’den birliğimizi, dirliğimizi ve kardeşliğimizi her daim muhafaza buyurmasını niyaz ediyorum. Terörsüz Türkiye, huzurlu Türkiye, süper güç Türkiye yarın değil, hemen ulaşılacak bir hedeftir ve bizim de siyasi şerefimize emanettir.”

Öcalan: Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmeli

7 kişilik Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) heyeti üçüncü kez İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan’la görüştü. Bu görüşme sonrasında, 1999’dan beri İmralı Adası’nda bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan’nın hazırladığı mektup, İstanbul’da kamuoyuyla paylaşıldı.

Önce, seçildiği halde görevden alınarak yerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, mektubu Kürtçe olarak okudu. Ardından, Van Milletvekili Pervin Buldan da mektubun Türkçe metnini okudu.

Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrının tam metni şöyle: “PKK; tarihin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. asrı, iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkarı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur.

Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.

Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir.

Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir. Etkilenen güçler, sınıf temelleriyle birlikte buna hizmeti esas bellemişlerdir. Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarıyla birlikte bu süreç hızlanmıştır. Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir.

Demokratik toplum ihtiyacı kaçınılmazdır. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK’nin; güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır.

Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.

Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir.

Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır.

Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum.

Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”

Metnin kamuoyu ile paylaşılmasının ardından, kapanış konuşması yapan Sırrı Süreyya Önder, Sayın Öcalan’ın çağrıya ilişkin şu notunu paylaştı: “Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz ki pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.”

Paylaşın

Abdullah Öcalan’ın Çağrısına PKK’dan Yanıt: Ateşkes İlan Ediyoruz

Abdullah Öcalan’ın silah bırakma ve kendini feshetme çağrısına yanıt veren PKK, 1 Mart Cumartesi gününden itibaren geçerli olmak üzere ateşkes ilan ettiğini duyurdu.

Haber Merkezi / PKK, “Yurtsever Halkımıza ve Demokratik Kamuoyuna” başlıklı yazılı açıklamasında, üzerine “saldırı olmadıkça hiçbir gücümüz silahlı eylem yapmayacaktır” ifadelerine yer verdi. Açıklamada, Kongreyi toplamak için “hazır” olduklarını belirterek, “uygun güvenlikli ortamın oluşması ve kongrenin başarısı için de [Öcalan’ın] bizzat yönlendirmesi ve yürütmesi gerektiğini” belirtildi.

Açıklamada, Öcalan’ın çağrının “başarıyla hayata geçmesi için”, örgüt liderinin “fiziki özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşması, arkadaşları dahil istediği herkesle engelsiz ilişki kurabilmesi gerekir. Bunun gereklerinin devletin ilgili kurumları tarafından yerine getirileceğini umut ediyoruz” denildi.

Kürdistan İşçi Partisi (PKK), Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısına ilişkin açıklama yaptı. “Yurtsever Halkımıza ve Demokratik Kamuoyuna” başlıklı yazılı açıklamada PKK,  Öcalan’ın çağrısına katıldıklarını ve gereklerini yerine getireceklerini ifade etti.

Açıklamanın tamamı şöyle: “Önder Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat günü yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” başlıklı açıklama, tüm özgürlük ve demokrasi güçlerinin yolunu aydınlatan Çağın Manifestosu niteliğindedir. Halkımıza ve insanlığa böyle bir demokratik toplum manifestosu kazandırdığı için Önder Apo’yu saygıyla selamlıyoruz.

Söz konusu Çağrı ile Kürdistan ve Ortadoğu’da yeni bir tarihsel sürecin başladığı açıktır. Bunun dünya genelindeki özgür yaşamın ve demokratik yönetimin gelişimi üzerinde de büyük etkisi olacaktır. Bu temelde sorumluluk hepimizindir; herkes görev ve sorumluluğuna sahip çıkmak ve gereğini yerine getirmek durumundadır.

Kuşkusuz böyle bir Çağrı yapabilmek tarihi öneme sahipti; şimdi içeriğinin başarıyla pratikleştirilmesi de benzer öneme sahiptir. Biz PKK olarak söz konusu Çağrının içeriğine olduğu gibi katılıyoruz ve kendi cephemizden çağrının gereklerine uyacağımızı ve uygulayacağımızı belirtiyoruz. Fakat başarı için demokratik siyaset ve hukuki zeminin de uygun olması gerektiğinin altını çizmek istiyoruz.

Çok açık ki PKK, Kürdistan’ın son yarım yüzyılının büyük kahramanlık ve hakikat hareketi oldu. Her şey çok cesur ve fedakâr bir mücadele ile, bedel ve emekle kazanıldı. Bu büyük özgürlük mücadelesinin tüm kahraman şehitlerini derin saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz. Şimdi aynı ruh ve inançla söz konusu tarihi kazanımları yeni bir mücadele sürecine taşıyoruz. Önder Apo’nun verdiği bilinç ve PKK’nin yarattığı büyük tecrübe birikimi, iyilik, doğruluk, güzellik ve özgürlük mücadelesini demokratik siyasetle yürütme gücünü halkımıza veriyor.

Bu çerçevede, Önder Apo’nun Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın hayata geçmesinin önünü açmak için, bugünden geçerli olmak üzere ateşkes ilan ediyoruz. Üzerine saldırı olmadıkça hiçbir gücümüz silahlı eylem yapmayacaktır. Bundan öte silah bırakma gibi hususların pratikleşmesini ancak Önder Apo’nun pratik öncülüğü gerçekleştirebilir.

“Kongre Apo’nun öncülüğünde gerçekleşebilir”

Diğer yandan, Önder Apo’nun istediği şekilde parti kongresini toplamak için hazırız. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için uygun güvenlikli ortamın oluşması ve kongrenin başarısı için de Önder Apo’nun bizzat yönlendirmesi ve yürütmesi gerekir. Şimdiye kadar savaş yönetimini, tüm hata ve yetersizlikleriyle birlikte biz yaptık; ancak Barış ve Demokratik Toplum Döneminin yönetimini sadece Önder Apo yapabilir.

Somut gerçekler çok açık bir biçimde gösteriyor ki, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın başarıyla hayata geçmesi, Kürt sorununun demokratik çözümü temelinde Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun demokratikleşmesi ve küresel demokrasi hareketinin gelişmesinin önünün açılması için, Önder Abdullah Öcalan’ın fiziki özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşması, arkadaşları dahil istediği herkesle engelsiz ilişki kurabilmesi gerekir. Bunun gereklerinin devletin ilgili kurumları tarafından yerine getirileceğini umut ediyoruz.

Önder Apo’nun yaptığı Çağrı, kesinlikle bir son değil, tersine yepyeni bir başlangıçtır. Açıklamanın da çok çarpıcı bir biçimde ortaya koyduğu gibi, genelde son 35 yıldır, özel olarak da son 20 yıldır yapmamız gerekip de zamanında yeterince yapamadıklarımızın şimdi çok net ve keskin bir biçimde yapılmasını ifade etmektedir. Bu bakımdan Önderlik Çağrısını, nedenlerini ve başlattığı yeni sürecin özelliklerini ve görevlerini doğru ve yeterli bir biçimde anlamak ve bunların gereklerini başarıyla yerine getirmek gerekir. Çağrının içeriğine büyük bir sorumluluk ve ciddiyetle yaklaşıp her alanda başarıyla hayata geçirmek tarihi öneme sahiptir.

Unutmayalım, Önder Apo her zaman yükün büyüğünü kendisi omuzlayarak yolumuzu aydınlattı ve bizlere öncülük etti. Şimdi ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ ile yeni bir adım atıyor ve başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm ezilenler için yeni bir mücadele süreci başlatıyor. O halde, her türlü hile ve saldırıya karşı her zaman hazırlıklı olmak temelinde bu yeni sürecin özelliklerini doğru anlayalım ve görevlerini başarıyla yerine getirelim. Demokratik örgütlülüğümüzü ve her alandaki özgürlük mücadelemizi Kürdistan’da, Ortadoğu’da ve dünyanın dört bir yanında büyük bir cesaret ve özveriyle geliştirelim. Önderlik Çağrısının başarısından hepimiz kendimizi sorumlu görelim.

İşte yeni bir mart ayına girdik, yeni bir 8 Mart ve Newroz heyecanını yaşıyoruz. Jineoloji temelinde Kadın Özgürlük Devrimini geliştiriyor, Demokratik Uygarlık Çizgisinde ahlaki ve politik toplum yaşamını örgütlüyoruz. Apocu hakikati daha doğru ve yeterli anlamaya, bir zihniyet ve yaşam tarzı devrimi olan hakikat devrimini geliştirmeye çalışıyoruz. Önder Apo’nun son Çağrısı, işte bu temelde 8 Mart ve Newrozu daha güçlü sahiplenme ve daha coşkulu kutlama çağrısı oluyor. Herkesten çok da kadınların ve gençlerin bu Çağrıyı doğru anlaması ve güçlü sahiplenip gereklerini yerine getirmesi gerekiyor.

Bunlar temelinde, daha şimdiden tüm kadınların ve gençlerin, halkımızın ve dostlarımızın 8 Mart Emekçi Kadınlar Gününü ve Newrozunu kutluyor, herkesi 8 Mart ve Newroz ruhuyla Önderlik Çağrısına sahip çıkıp özgürlük mücadelesini her alanda geliştirmeye çağırıyoruz!”

Öcalan: Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmeli

7 kişilik Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) heyeti üçüncü kez İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan’la görüştü. Bu görüşme sonrasında, 1999’dan beri İmralı Adası’nda bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan’nın hazırladığı mektup, İstanbul’da kamuoyuyla paylaşıldı.

Önce, seçildiği halde görevden alınarak yerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, mektubu Kürtçe olarak okudu. Ardından, Van Milletvekili Pervin Buldan da mektubun Türkçe metnini okudu.

Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrının tam metni şöyle: “PKK; tarihin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. asrı, iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkarı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur.

Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.

Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir.

Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir. Etkilenen güçler, sınıf temelleriyle birlikte buna hizmeti esas bellemişlerdir. Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarıyla birlikte bu süreç hızlanmıştır. Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir.

Demokratik toplum ihtiyacı kaçınılmazdır. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK’nin; güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır.

Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.

Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir.

Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır.

Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum.

Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”

Metnin kamuoyu ile paylaşılmasının ardından, kapanış konuşması yapan Sırrı Süreyya Önder, Sayın Öcalan’ın çağrıya ilişkin şu notunu paylaştı: “Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz ki pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.”

Paylaşın

Öcalan’ın Çağrısı Sonrası Özgür Özel’den Açıklama: Demokrasi Vurgusu

PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan gelen çağrıya ilişkin açıklamada bulunan CHP Lideri Özgür Özel, “Kürt meselesinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, toplumun tüm kesimlerini kapsayarak, şeffaflıkla ele alınması ve çözülmesi yönündeki tavrımızı koruyoruz” dedi.

Haber Merkezi / Özgür Özel, açıklamasının devamında, “Demokrasi, hukuk devleti ve toplumsal barış için tüm toplumun görüşlerinin, şehit ailelerinin, gazilerimizin ve bütün mağdurların rızalarının öncelendiği çözüm için üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız. Bugüne kadar yaptığımız katkıları, bundan sonra da esirgemeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Heyeti, İmralı Cezaevi’nde görüştükleri Abdullah Öcalan’ın PKK’ye silah bırakma çağrısı yaptığı açıklamayı, İstanbul’da düzenlediği basın toplantısıyla duyurdu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, sosyal medya hesabı üzerinden, Abdullah Öcalan’dan gelen çağrıya ilişkin açıklamada bulundu. Özgür Özel, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ülkemizin tüm sorunlarının demokratik yollardan çözümü konusunda tarihsel tutarlılığımızı sürdürüyoruz. Aynı şekilde, terörün ve şiddetin her türlüsüne her zaman karşı olduk, bundan sonra da karşı olmaya devam edeceğiz. Kürt meselesinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, toplumun tüm kesimlerini kapsayarak, şeffaflıkla ele alınması ve çözülmesi yönündeki tavrımızı koruyoruz.

Demokrasi, hukuk devleti ve toplumsal barış için tüm toplumun görüşlerinin, şehit ailelerinin, gazilerimizin ve bütün mağdurların rızalarının öncelendiği çözüm için üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız. Bugüne kadar yaptığımız katkıları, bundan sonra da esirgemeyeceğiz. Terör örgütünün silah bırakması ve kendini feshetmesi çağrısı önemlidir.

“Meseleler, temennilerle değil, güven ortamı tesis edilerek ve icraatlarla çözülür”

Bu çağrının gereklerinin, muhatapları tarafından yapılmasını ve onbinlerce cana mal olan, ağır ekonomik ve toplumsal tahribat yaratan terörün ilelebet sonlanmasını temenni ediyoruz. Hiç şüphesiz meseleler, temennilerle değil, güven ortamı tesis edilerek ve icraatlarla çözülür.

Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümü ancak iç barışın sağlanmasıyla mümkündür. İç barış ise, otoriter bir sistemde değil, demokratik düzende, hukuk devleti ilkelerine uymakla, adalet ve eşitlikle sağlanır. Demokratikleşme için gerekli kanuni düzenlemelerin yapılması kadar, mevcut kanunların uygulanmasındaki hukuk dışı yaklaşımların terk edilmesi ve anayasa ihlallerine son verilmesi elzemdir.

Cumhuriyet Halk Partisi, toplumun barış ve demokrasi taleplerinin hiçbir makam, mevki ve aktör tarafından kendi siyasi hedefleri doğrultusunda istismar edilmesine izin vermeyecektir. Cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta barış, dünyada barış’ ilkesi doğrultusunda, her zaman barış ve demokrasi çabalarının yanında; savaşın, terörün, çatışmanın ve otokrasinin karşısındayız.”

Öcalan: Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmeli

7 kişilik Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) heyeti üçüncü kez İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan’la görüştü. Bu görüşme sonrasında, 1999’dan beri İmralı Adası’nda bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan’nın hazırladığı mektup, İstanbul’da kamuoyuyla paylaşıldı.

Önce, seçildiği halde görevden alınarak yerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, mektubu Kürtçe olarak okudu. Ardından, Van Milletvekili Pervin Buldan da mektubun Türkçe metnini okudu.

Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrının tam metni şöyle: “PKK; tarihin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. asrı, iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkarı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur.

Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.

Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir.

Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir. Etkilenen güçler, sınıf temelleriyle birlikte buna hizmeti esas bellemişlerdir. Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarıyla birlikte bu süreç hızlanmıştır. Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir.

Demokratik toplum ihtiyacı kaçınılmazdır. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK’nin; güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır.

Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.

Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir.

Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır.

Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum.

Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”

Metnin kamuoyu ile paylaşılmasının ardından, kapanış konuşması yapan Sırrı Süreyya Önder, Sayın Öcalan’ın çağrıya ilişkin şu notunu paylaştı: “Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz ki pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.”

Paylaşın

Öcalan’ın Çağrısı Sonrası AK Partili Efkan Ala’dan Açıklama: Sonuca Bakarız

PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan gelen çağrıya ilişkin konuşan AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Ala, “Biz sonuca bakarız Terör örgütü, bu çağrıyı değerlendirip silah bırakır ve toplanır, kendisini feshederse Türkiye prangalarından kurtulmuş olacak” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Heyeti, İmralı Cezaevi’nde görüştükleri Abdullah Öcalan’ın PKK’ye silah bırakma çağrısı yaptığı açıklamayı, İstanbul’da düzenlediği basın toplantısıyla duyurdu.

AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Ala, Abdullah Öcalan’dan gelen çağrıya ilişkin, “Çağrının özü silahların bırakılması ve terör örgütünün kendisini feshetmesidir. Biz sonuca bakarız Terör örgütü, bu çağrıyı değerlendirip silah bırakır ve toplanır, kendisini feshederse Türkiye prangalarından kurtulmuş olacak” dedi.

Ala, A Haber’de İmralı’dan gelecek açıklama öncesi de şu değerlendirmede bulundu: “Türkiye AK Parti hükümetleri döneminde çok etkin bir biçimde terörle mücadele ediyoruz. Terörsüz Türkiye şöyle mümkün; çağrıya kulak tıkanırsa o zaman Türkiye zaten etkin bir şekilde terörle mücadele ediyor, çok önemli başarılar elde edildi. Türkiye terörle mücadeleyi sınırlarının dışına taşıdı. Mutlak bir içeride başarı sağlanmış durumda, terörsüz Türkiye hedefine terörle mücadele yöntemiyle ulaşırız.”

Abdullah Öcalan’ın çağrısına partilerden tepkiler

Öte yandan açıklamayı sosyal medya hesabından değerlendiren Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “Uluslararası sistemin sarsıldığı, bölgemizin bir ateş çemberinin içinde bulunduğu şartlarda ülkemizin kendi iç bünyesini tahkim etmesi ve terörden tümüyle arındırılması yönünde yapılan her çağrı ve atılan her adım olumludur” dedi.

“Bu çağrının hayata geçirilmesi için geçmiş tecrübelerden dersler çıkarılarak netice odaklı somut bir yol haritası ortaya konmalıdır” diyen Davutoğlu, “Bu süreç milli iradenin nihai tecelligahı olan TBMM zemininde bütün siyasi partilerin ve toplumsal kesimlerin çoğulcu katkısıyla yürütülmelidir” ifadelerini kullandı.

Açıklamayı memnuniyetle karşıladığını belirten Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA Partisi) Genel Başkanı Ali Babacan, “Bugün akşam saatlerinde DEM Parti İmralı heyeti tarafından yapılan açıklamayı memnuniyetle karşılıyorum. Terör örgütü PKK’nın silah bırakarak, varlığını feshetmesi tarihi bir gelişme olacaktır” dedi.

Türkiye’de demokrasi standartlarının yükselmesine katkı yapmaya hazır olduklarını dile getiren Babacan, “Şimdi bu çağrının gereğinin yapılmasını, herhangi bir tereddüde yol açmayacak şekilde silahların bırakılmasını ve örgütün kendisini feshetmesini bekliyoruz. Defalarca kez ifade ettiğimiz gibi, konu ne olursa olsun, Türkiye meselelerini demokratik siyasi zeminde konuşarak çözme kabiliyetine ve olgunluğuna sahip olmalıdır. Türkiye’de demokratik standartların yükselmesi ve insan haklarına dayalı bir hukuk devleti hedefine daha hızlı yürünmesi için atılacak adımlara yapıcı bir perspektifle katkıda bulunmaya hazırız” ifadelerini kullandı.

MHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter, Öcalan’ın çağrısının ardından sosyal medya hesabından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bulunduğu bir fotoğrafı paylaştı. Yönter ardından partisinin İstanbul İl Başkanı Sertel Selim’in, “Büyük işler cesaret ve kararlılık ister… Yüce düşünenler büyük davalara liderlik eder…” ifadelerini retweet etti.

İYİ Parti ise sürece tepki gösterdi. İYİ Parti Genel Merkezi binasına, ay-yıldız bulunan ve “Unutmayacağız, unutturmayacağız! Şehitlerimizi saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz” yazılı afiş asıldı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, sosyal medya hesabı üzerinden, Abdullah Öcalan’dan gelen çağrıya ilişkin açıklamada bulundu. Özgür Özel, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ülkemizin tüm sorunlarının demokratik yollardan çözümü konusunda tarihsel tutarlılığımızı sürdürüyoruz. Aynı şekilde, terörün ve şiddetin her türlüsüne her zaman karşı olduk, bundan sonra da karşı olmaya devam edeceğiz. Kürt meselesinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, toplumun tüm kesimlerini kapsayarak, şeffaflıkla ele alınması ve çözülmesi yönündeki tavrımızı koruyoruz.

Demokrasi, hukuk devleti ve toplumsal barış için tüm toplumun görüşlerinin, şehit ailelerinin, gazilerimizin ve bütün mağdurların rızalarının öncelendiği çözüm için üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız. Bugüne kadar yaptığımız katkıları, bundan sonra da esirgemeyeceğiz. Terör örgütünün silah bırakması ve kendini feshetmesi çağrısı önemlidir.

Bu çağrının gereklerinin, muhatapları tarafından yapılmasını ve onbinlerce cana mal olan, ağır ekonomik ve toplumsal tahribat yaratan terörün ilelebet sonlanmasını temenni ediyoruz. Hiç şüphesiz meseleler, temennilerle değil, güven ortamı tesis edilerek ve icraatlarla çözülür.

Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümü ancak iç barışın sağlanmasıyla mümkündür. İç barış ise, otoriter bir sistemde değil, demokratik düzende, hukuk devleti ilkelerine uymakla, adalet ve eşitlikle sağlanır. Demokratikleşme için gerekli kanuni düzenlemelerin yapılması kadar, mevcut kanunların uygulanmasındaki hukuk dışı yaklaşımların terk edilmesi ve anayasa ihlallerine son verilmesi elzemdir.

Cumhuriyet Halk Partisi, toplumun barış ve demokrasi taleplerinin hiçbir makam, mevki ve aktör tarafından kendi siyasi hedefleri doğrultusunda istismar edilmesine izin vermeyecektir. Cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta barış, dünyada barış’ ilkesi doğrultusunda, her zaman barış ve demokrasi çabalarının yanında; savaşın, terörün, çatışmanın ve otokrasinin karşısındayız.”

Abdullah Öcalan’ın çağrısı dış basında

Abdullah Öcalan’ın PKK’ye silah bırakma ve kendini feshetme çağrısı dünya basınında geniş yer buldu.

İngiltere’nin önde gelen basın kuruluşlarından The Guardian, haberi ana sayfadan verdi. “Hapisteki Kürt lider, Türkiye ve Ortadoğu’yu sarsabilecek büyük bir değişimde grubun silahsızlandırılması çağrısında bulundu” başlığla veren The Guardian, haberde şu ifadelere yer verdi:

“Öcalan’ın mesajının Ortadoğu’da, özellikle de Kürt güçlerinin önemli toprakları kontrol ettiği Suriye’de, İran ve Irak’ta geniş kapsamlı etkileri olacak.”

İngiliz haber ajansı Reuters da çağrıyı anasayfadan gördü. Çağrıyla ilgili girilen haberde “Hapisteki Kürt militan lideri Türkiye ile çatışmaya son verilmesi çağrısında bulundu” başlığına yer verdi. Reuters, çağrı haberinde şunları kaydetti: “Ankara ile 40 yıllık çatışmayı sona erdirebilecek ve bölge için geniş kapsamlı siyasi ve güvenlik sonuçları doğurabilecek bir harekettir.”

Alman BILD gazetesi, “Kürt liderden çağrı: Öcalan PKK’yi silahsızlandırmak ve tasfiye etmek istiyor” başlığıyla verdiği haberde, “Bu duyuru, kırk yıldır süren kanlı çatışmaların ardından Türkiye’deki çatışmaların sona ermesinin önünü açabilir” denildi.

Fransız basınından Le Monde ise ” Yıllardır hükümete karşı silahlı mücadele yürüten PKK’nin lideri, Kürt hareketinin tasfiye edilmesi ve silah bırakması çağrısında bulundu” başlığıyla çağrıya yer verdi. Le Monde da haberi manşetten gördü.

CNN International da haberinde başlığı şöyle gördü: “Kürt ayrılıkçı lider, takipçilerine silahsızlanma çağrısında bulunarak Türkiye ile elli yıldır devam eden isyanı sona erdirme potansiyeli taşıyor”

İngiliz gazetesi Financial Times (FT) ana sayfada yer verdiği çağrı haberini “Türkiye’nin hapisteki Kürt liderinden militanlara silahsızlanma çağrısı” başlığıyla servis etti.

Paylaşın