Katolik Kilisesi Lideri Papa: Göçmen Ölümleri İnsanlığın Açık Yarası

Vatikan’daki Pazar duası sonrası konuşan Katolik Kilisesi Ruhani Lideri Papa Francesco, “Birkaç gün önce Akdeniz’de trajik bir tekne kazası daha meydana geldi: 41 kişi hayatını kaybetti. Onlar için dua ettim” dedi ve ekledi:

“Acı ve utançla söylemek zorundayız: bu yılın başından beri neredeyse 2 bin erkek, kadın ve çocuk Avrupa’ya ulaşmaya çalışırken bu denizde öldü. Bu insanlığımızın açık yarasıdır.”

BBC Türkçe’den Övgü Pınar’ın aktardığına göre, “Dayanışma ve kardeşlik duygularıyla, bu yarayı sarmaya yönelik siyasi ve diplomatik çaba” gösterilmesi çağrısı yapan Papa, ayrıca göçmenleri kurtarmak için çalışanların kararlılığını desteklediğini de vurguladı.

İtalya’da Ekim 2022’de iktidara gelen aşırı sağ liderliğindeki koalisyon hükümeti, Akdeniz’de göçmenleri kurtarmak için çalışan sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini zorlaştırmaya çalışmakla suçlanıyor. Hükümetin, STK’ların kurtarma gemilerine en yakın limanları açmak yerine bu gemileri daha uzak limanlara yönlendirme gibi uygulamaları eleştiriliyor.

İtalya hükümetinin girişimleri üzerine Avrupa Birliği bu yaz, düzensiz göçü önlemek amacıyla Tunus ile bir anlaşmaya varmıştı. Bu yıla kadar Orta Akdeniz hattından İtalya’ya ulaşan göçmenler ağırlıkla Libya’dan denize açılıyordu. Bu yıl ise Tunus, göçmenlerin en sık kullandığı kalkış limanı haline geldi.

İtalya’ya bu yıl deniz yoluyla ulaşan göçmen sayısı, geçen yıla kıyasla iki katın üzerine çıkarak 94 bine yaklaştı. Orta Akdeniz hattını kullanarak Avrupa’ya ulaşmaya çalışan yaklaşık 2 bin göçmen de hayatını kaybetti.

Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Göç Örgütü, Orta Akdeniz’i “dünyanın bilinen en ölümcül göç rotası” olarak tanımlıyor. Denizde hayatını kaybedenlerin yanı sıra, bu göç rotasının önceki ayağı olan Kuzey Afrika’da göçmenlerin sıklıkla kötü muameleye tabi tutulduğuna dair haberler de gündemde.

Papa Francesco da geçen hafta yaptığı bir açıklamada bu unsura da dikkat çekmiş ve göçmenlerin Kuzey Afrika’daki “lager’lerde” (toplama kampı) suiistimal edildiklerini söylemişti. Geçen Pazar günü Portekiz seyahatinden dönerken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Papa, “Göçmenlerin sömürülmesi suçtur… Kuzey Afrika’daki lager’lerdeki göçmenlerin yaşadıkları korkunç” demişti.

Daha önce Akdeniz’in gittikçe bir mezarlığa dönüştüğü uyarısı yapan, “Mare nostrum’un (bizim denizimiz) kasvetli bir ‘mare mortuum’a (ölü deniz) dönüşmesine izin vermeyelim” diyen Papa, bu kez bu konuda şunları söyledi: Akdeniz bir mezarlık, ama en büyük mezarlık değil. En büyük mezarlık Kuzey Afrika.

Paylaşın

Papa Francesco’dan Tarihi Karar: Kadınlar İlk Kez Oy Kullanacak

Katolik Kilisesi’nin ruhani lideri Papa Francesco bir sonraki Piskoposlar Meclisi’nden itibaren kadınların da oy kullanma hakkına sahip olmasına karar verdi. Değişiklikle piskopos olmayan üyelere de oy kullanma hakkı tanındı.

Papa Francesco, daha önce de kadınların Vatikan Devlet yönetiminde üst düzeyde roller alması konusunda adımlar atmıştı.

Papa Francesco, gelecek Ekim’de yapılacak Piskoposlar Meclisi toplantısında ilk kez kadınların da oy kullanmasına karar verdi.

Dünya çapındaki piskoposlardan oluşan dini meclis (sinod) toplantısında, piskopos olmayan din insanları, sivil kişiler ve kadınlara da oy hakkı tanınacak.

Papa, Ekim’deki sinodda piskopos olmayan 70 kişinin de oy kullanmasına, bunların yarısının kadın olmasına hükmetti.

Bu kararla, yaklaşık 370 kişilik sinodda kadınlar, yüzde 10 civarında oya sahip olacak.

1960’larda tesis edilen sinod Katolik Kilisesi’nin öğretilerini, tartışmalı konuları ele alıyor ve Papa’ya tavsiyelerde bulunan bir danışma kurulu işlevi görüyor.

Geçmişteki sinodlarda aile, eşcinsellik gibi konular görüşülmüş, boşanma gibi konularda ‘’reform’’ niteliğinde kararlar alınmıştı.

Piskoposlar Meclisi’ne bugüne kadar kadınlar en fazla gözlemci olarak katılabilmişti.

Katolik Kilisesi’nde kadınların piskoposluk gibi mevkilere erişimi ise bulunmuyor. Gelecek sinodda kadınların kilise içindeki rolünün de tartışılması bekleniyor.

Papa Francesco’nun sinodu piskopos olmayan kişilere, sivillere ve kadınlara da açması, kilise için kritik karar süreçlerine yalnızca üst düzey din adamlarının değil cemaatin de dahil edilmesi girişimi olarak değerlendiriliyor.

“Devrim değil, normal değişim”

Sinodda ilk kez kadınlara oy hakkı tanınması İtalya’da ve dünya basınında tarihi bir adım olarak ilgiyle karşılandı.

La Repubblica gazetesi haberi, ‘’Papa sinoda kadın kotası getirdi’’ başlığıyla duyurdu.

Corriere della Sera bugün baş sayfasından ‘’Papa Francesco’dan dönüm noktası’’ diye yazdı.

İtalyan Katolik Kilisesi’nin gazetesi Avvenire de baş sayfadan ‘’tarihi dönüm noktası’’ ifadesini kullandı.

Bu dönüm noktasını dün gazetecilere açıklayan Sinod Baş Raportörü Kardinal Jean-Claude Hollerich ise “Bu önemli bir değişim ama devrim değil: hayatta ve tarihte değişimler normaldir’’ dedi.

Papa 2021’de de Piskoposlar Meclisi’ne müsteşar olarak ilk kez bir kadını atamıştı. Fransız rahibe Nathalie Becquart’ın oy hakkı bulunan bu pozisyona atanması o dönem, yeni adımların habercisi olarak görülüyordu.

Piskoposlar Meclisi Genel Sekreteri Kardinal Mario Grech 2021’de bu atamayla ilgili olarak, “Becquart’ın atanması ve oy hakkına sahip olmasıyla bir kapı açıldı, gelecekte bunu ne gibi adımların takip edeceğini göreceğiz” demişti.

Papa, geniş kapsamlı bir sinod toplantısı için 2021’de ilk adımı atmıştı. 2 yıllık danışma sürecinin ardından 4-29 Ekim tarihlerinde Vatikan’da Piskoposlar Meclisi’nin ilk genel kurul toplantısının yapılması ve sinodun bir yıl sonra, Ekim 2024’te sona ermesi planlanıyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Papa Francesco, Putin’e ‘Yalvardı’: Ukrayna’da Savaşı Durdur

Ukrayna’daki savaşın gidişatından, nükleer saldırı tehdidinden endişe duyduğunu belirten Katolik dünyasının ruhani lideri Papa Francesco, “Rusya Devlet Başkanı’na bu şiddet ve ölüm sarmalını durdurması için yalvarıyorum’’ dedi.

Her haftaki Pazar duasını genellikle İncil’den alıntı ve öğretilere ayıran Papa, bugün ise yalnızca Ukrayna’ya değindi.

BBC Türkçe’nin aktardığına göre, Vatikan’daki San Pietro Meydanı’nda yapılan dua öncesi Papa şunları söyledi:

“Ukrayna’daki savaşın gidişatı büyük endişe yaratacak kadar ciddi, yıkıcı ve tehdit edici bir hal almıştır… İnsanlığın bu korkunç ve akıl almaz yarası iyileşmek yerine, yayılma riskiyle daha fazla kanamaya devam ediyor.’’

İnsanlığın bir kez daha atom bombası tehdidiyle karşı karşıya olmasını ‘’absürt’’ diye niteleyen Papa, “Son günlerde uluslararası hukuk ilkelerine aykırı yeni eylemlerle ortaya çıkan vahim durumdan derin üzüntü duyuyorum. Nükleer tırmanma riski, dünya çapında kontrol edilemez ve yıkıcı sonuçlardan korkulacak kadar artıyor” dedi.

Papa, ‘’Savaşın asla bir çözüm olmadığını, sadece yıkım olduğunu anlamamız için daha ne kadar kan akması gerekiyor?’’ diye sorarak, ‘’Tanrı adına ve her yürekte yaşayan insanlık duygusu adına, derhal ateşkes çağrımı yineliyorum. Silahlar sussun’’ çağrısı yaptı.

Öncelikle Rusya lideri Vladimir Putin’e seslenen Papa şunları söyledi:

“Rusya Federasyonu Devlet Başkanı’na, kendi halkının iyiliği için de bu şiddet ve ölüm sarmalını durdurması için yalvarıyorum.

“Öte yandan, Ukrayna halkının maruz kaldığı saldırılar sonucunda çektiği büyük acılardan dolayı üzüntü duyarak, Ukrayna Devlet Başkanı’na ciddi barış önerilerine açık olması çağrısında bulunuyorum.

“Uluslararası toplumun tüm baş aktörlerine ve ulusların siyasi liderlerine, savaşa son vermek için ellerinden gelen her şeyi yapmaları ve diyalog girişimlerini teşvik edip desteklemeleri çağrısında bulunuyorum.”

Papa konuşmasında savaşı ‘hata’, ‘dehşet’ ve ‘çılgınlık’ diye niteledi ve ‘’Lütfen genç nesillerin savaşın kirli havasını değil, barışın sağlıklı havasını solumasına izin verin’’ dedi.

‘Moskova ile diyalog kanallarını açık tutmak istiyor’

Papa Francesco daha önce de Ukrayna’daki de dahil olmak üzere dünyanın birçok yerinde süren savaş ve çatışmaların durması yönünde defalarca çağrı yapmıştı.

Ancak Ukrayna konusunda Rusya yönetimine yönelik sert ifadelerden kaçınması bazı kesimler tarafından eleştirilirken, Vatikan’a yakın kaynaklarca Moskova ile diyalog kanallarını açık tutma niyetinin göstergesi olarak yorumlanıyordu.

Papa, Ukrayna işgali başladıktan hemen sonra protokollerin dışına çıkarak Rusya’nın Vatikan Büyükelçiliği’ne gitmiş ve kaygılarını şahsen iletmişti.

İlerleyen haftalarda da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill ile görüşmek için girişimlerde bulunmuş, ancak Rusya tarafından bu görüşmelere onay gelmemişti.

Son olarak da geçen ay Papa Francesco ile Patrik Kirill’in Kazakistan’da bir araya gelmesi beklenirken Kirill bu geziye katılmaktan vazgeçmişti.

Papa Kazakistan gezisinde de, Ukrayna işgaline destek veren açıklamalar yapan Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill’e gönderme olarak yorumlanan bir konuşma yapmış ve ‘şunları söylemişti:

“Şiddeti asla haklı göstermemeliyiz! Kutsalların, kutsal olmayanlar tarafından sömürülmesine izin vermemeliyiz! Tanrı barıştır ve her zaman barışa götürür, asla savaşa götürmez.”

Paylaşın

Papa’dan Kendisini Eleştirenlere: Dışkı Seviciler

Katolik Kilisesi Lideri Papa Francesco, Ukrayna işgalini kınadığı mesajlarında Rusya’nın ya da Vladimir Putin’in adını anmaktan kaçınması nedeniyle kendisini Rusya yanlısı olmakla suçlayan gazetecilere tepki gösterdi. Papa, bu gazetecileri dezenformasyon ve “koprofili” (dışkı sevicilik) ile suçladı.

Bu suçlama, Papa’nın memleketi Arjantin’den bir gazeteciye bu konuda yazdığı bir mektupta ortaya çıktı. Arjantinli gazeteci Gustavo Sylvestre, Papa’nın mektubunu sitesinde yayımladı.

BBC Türkçe’den Övgü Pınar’ın haberine göre, 7 Nisan tarihli mektupta Papa, Arjantin’de yürütülen “dezenformasyon kampanyası” konusunda endişelerini dile getiriyor. “Medyanın yoğun saldırılarından” yakınan Papa şunları söylüyor:

“Gazetecilerin düşmeye meyilli olduğu bazı günahlar var; dezenformasyon, iftira, karalama ve koprofili. Bana, bazı yazarların bu makaleler için ödeme aldığı söylendi. Yazık! İletişim gibi böylesine asil bir meslek böyle kirletiliyor.”

Arjantinli gazeteci Gustavo Sylvestre bu yazışmanın, yerel basında Papa’nın Putin ya da Rusya ile yakın gösterilmeye çalışılması yönündeki “operasyonlar” bağlamında gerçekleştiğini belirtti.

Papa Francesco daha önce de gazetecilerin dezenformasyon yapmasını “koprofili” diye nitelemişti. 2016’da Belçikalı Katolik yayın organı Tertio’ya verdiği söyleşide, karalama, yanlış bilgi verme, sürekli skandal yaratma isteğinin “koprofili hastalığına yenik düşmek” olduğunu söylemişti.

NYT: ‘Savaşı kınıyor ama saldırganı kınamıyor’

Papa Francesco, Ukrayna işgalinin başından beri savaşı “katliam”, “vahşet”, “korkunç bir zulüm” gibi ifadelerle kınayarak defalarca “silahlar sussun” çağrısı yaptı.

Son olarak Nisan başında Malta gezisinde sarf ettiği “Çağdışı milliyetçi çıkarlara kapılarak çatışmaları kışkırtan bazı hükümdarlar” ifadesi de Rusya lideri Vladimir Putin’e yönelik bir eleştiri olarak yorumlandı.

Ancak Papa’nın ağzından bu bağlamda “Putin”, “Moskova” ya da “Rusya” sözcükleri duyulmadı. Bu tercih, aralarında bazı basın kuruluşlarının da yer aldığı bir kesimden tepki çekti.

Bunların içinde en ses getirenlerinden biri de geçen ay New York Times’ta (NYT) yayımlanan “Papa, Ukrayna’daki savaşı kınıyor ama saldırganı kınamıyor” başlıklı makaleydi.

Papa Francesco’ya yakın çizgideki “ilerici Katolik” haber sitesi National Catholic Reporter (NCR) da bir başyazıyla Papa’ya doğrudan Putin’in adını anması çağrısı yaptı.

NCR “Perde arkasında ne oluyorsa olsun, Francesco’nun Ukrayna’ya kanlı saldırı hakkındaki gerçekleri olduğu gibi söylemesinin vakti geldi. Putin’in savaş çığırtkanlığından net şekilde söz etme vakti…” diye yazdı.

Diplomasi kanallarını açık tutma isteği

Vatikan’a yakın kaynaklar ise Papa’nın doğrudan Rusya ya da Putin’i hedef almamasının ardında, diplomasi kanallarını açık tutma isteğinin yattığını vurguluyor. Vatikan’dan, Rusya ile Ukrayna arasında barış görüşmelerine aracılık etme önerileri gelmişti.

Papa Francesco’nun, işgali destekler açıklamalar yapan Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill ile yüz yüze görüşmek istediği de biliniyor. Bu görüşmenin yaz aylarında Ortadoğu’daki bir ülkede gerçekleşmesi yönünde planlar yapılıyor.

Kutsal Cuma töreni planına tepki

Papa’nın bu akşam yöneteceği Kutsal Cuma töreni de benzer bir tartışmaya yol açtı. Kolezyum’da yapılacak “Haç Yolu” töreninde bir Rus ve bir Ukraynalı kadının birlikte haç taşıması planlanıyor.

Ukrayna’nın Vatikan Büyükelçisi Andrii Yurash, bu planın Ukraynalılarda endişe yarattığını söyledi. Ukrayna Katolik Kilisesi Başpiskoposu Sviatoslav Şevçuk da Rus ve Ukraynalı kadınların birlikte haç taşıması fikrini “uygunsuz” bulduğunu belirtti.

Şevçuk “Bu plan, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı askeri saldırısını bağlam dışında tutuyor” diyerek tepki gösterdi.

Papa’ya yakınlığıyla bilinen Cizvit din adamı ve La Civilta Cattolica dergisinin yayın yönetmeni Antonio Spadaro ise bu tepkilere yanıt olarak yaptığı açıklamada Papa’nın “uzlaşma ruhuyla” hareket ettiğini savundu.

Ukrayna Rum Katolik Kilisesi Başpiskoposu Şevçuk ise “Halklar arasında uzlaşma ancak savaş bittiğinde ve insanlığa karşı suçlar işleyenler mahkum edildiğinde mümkün olabilir” dedi.

Paylaşın

Papa’dan Avrupa’ya ‘Göçmen’ Çağrısı

Hafta sonu Malta’yı ziyaret eden Katolik Kilisesi lideri Papa Francesco, buradaki bir göç merkezine de gitti. Göçmenlerle görüştü ve Akdeniz’de batan göçmen teknelerinde ölen insanlarla birlikte “medeniyet gemisinin de batma riski” yaşadığını söyledi.

Papa Francesco, Pazar akşamı Malta’dan İtalya’ya dönüş uçağındaki basın toplantısında da Akdeniz üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışan göçmenlerin maruz kaldığı “suçlara” dikkat çekti.

BBC Türkçe’den Övgü Pınar’ın haberine göre; “Göçmenler her zaman kabul edilmeli” diyen Papa, “Avrupa nasıl Ukraynalılara cömertçe kapılarını açıyorsa Akdeniz’den gelenlere de aynı şekilde kapıların açılması” çağrısı yaptı.

Malta’da ziyaret ettiği göç kabul merkezinde duyduklarının “korkunç” olduğunu söyleyen Papa, “Buraya ulaşanların çektikleri acılar, Libya’daki toplama kampları, bu insanların çile yolu (Via Crucis) suç gibi” dedi.

Mare Nostrum, Avrupa’nın en büyük mezarlığı olmasın

2013’te bu göreve seçilmesinden beri göçmenlerin kabul edilmesi mesajını sıklıkla tekrarlayan Papa Francesco, ilk seyahatini de İtalya’nın göç rotasındaki Lampedusa Adası’na yapmıştı.

Papa, bu hafta sonu Malta’da görüştüğü göçmenlere, 2013’teki bu Lampedusa gezisini hatırlatarak “Buraya sizlerin yüzlerini görmeye, gözlerinize bakmaya geldim. Lampedusa’ya gittiğimden beri sizleri hiç unutmadım. Hep kalbimde ve dualarımdasınız” dedi.

Papa, Afrika ve Ortadoğu’ya en yakın Avrupa kıyıları olmaları nedeniyle göç rotası üzerinde yer alan Malta, İtalya, İspanya gibi ülkelerin göçmenlerin dağılımı konusunda diğer kıta ülkelerinin desteğine ihtiyaç duyduğunu da vurguladı.

“Umut arayışındaki çok sayıda kardeşimiz Afrika’dan Malta’ya ulaştı” diyen Papa, diğer Avrupa ülkelerinin bu soruna kayıtsız kalmaması gerektiğini söyledi.

Daha önce Yunanistan’ın Midilli Adası’ndaki göç merkezini ziyaretinde söylediklerini yineleyen Papa, “Mare Nostrum, Avrupa’nın en büyük mezarlığı haline gelmemeli” dedi.

Batan göçmen teknesinde 90 can kaybı

Papa’nın göç odaklı Malta ziyareti sürerken Akdeniz’de bir göçmen teknesinin battığı haberi geldi.

Sınır Tanımayan Doktorlar örgütü, Libya’dan Avrupa’ya ulaşmaya çalışan ve yaklaşık 100 kişiyi taşıyan bir teknenin Cumartesi günü battığını, yalnızca 4 kişinin kurtarılabildiğini açıkladı. Olayda 90’dan fazla kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.

Sınır Tanımayan Doktorlar, Alegria 1 isimli bir ticari gemi tarafından kurtarılan 4 kişininse zorla Libya’ya geri götürüldüklerini belirtti.

Örgüt, Libya’nın göçmenler için güvenli bir liman olmadığını vurgulayarak “Bu insanların acil korumaya ve tedaviye ihtiyacı var. Kurtarılan kişiler, gözaltı, istismar ve kötü muameleyle karşı karşıya kalacakları bir yere geri götürülmemeli” dedi.

Paylaşın