Metropoll Araştırma kuruluşunun yöneticisi Özer Sencar, “Erdoğan’ın en önemli silah devlet imkanlarının dışında para, güç, yargı vesaire vesaire devlet imkanlarının dışında. Erdoğan’ın bir kampanya dili ve yöntemi var. Yirmi senedir çalışan kutuplaştırıcı etkisi.” dedi.
Özer Sencar, “Erdoğan’ın konuşmalarının kutuplaştırıcı etkisi, seçimde kazanmak için muhalefetin kazanmak için Erdoğan’ın bu kutuplaştırıcı söylem ve politikasını etkisiz hale getirmesi lazım. Yani toplumu kutuplaştıran olmaması lazım Erdoğan. Bunu ben muhalefetin şu anda gördüğü kanaatinde değilim ama Erdoğan’ın kutuplaştırma politikasına en uygun aday Kılıçdaroğlu” ifadelerini kullandı.
Metropoll Araştırma kuruluşunun yöneticisi Özer Sencar, Medyaskop’ta Ruşen Çakır’la yaptığı söyleşide Ağustos “Türkiye’nin Nabzı” anketinde ortaya koydukları verileri değerlendirdi. Sencar’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle;
“İlk turda seçimin bitmesi […]muhalefetin kazanması için […] dört şart var.
Birincisi doğru adayla çıkması muhalefetin. “Doğru aday” dediğimiz şey kazanabilecek aday. Peki kimdir? O, nasıl birisidir? Toplumun hiçbir kesiminden ambargo yemeyen kişidir. Yani Alevi, Sünni, Türk, Kürt, sağcı, solcu, dinci, dinsiz, vesaire hiçbir kesimin ambargo koymadığı veya tüm kesimlerin yeterince desteklediği birisidir, bana göre doğru aday.
İkinci husus. HDP’nin, özellikle Kürtlerin HDP kısmının desteklemediği bir adayın ben ne birinci turda ne de ikinci turda kazanma şansının yeterli olmadığını düşünüyorum. Birileri […] İYİ Parti’ye yakın olanlar falan diyor ki, “HDP olmasa da kazanıyoruz.” Hiçbir şansları yok hayal görmesinler. Bu kadar net.
İYİ Partililerin, Meral hanım’ın “Biz HDP ile masaya oturmayız, şunu, bunu yapmayız [demeleri]”, bu siyasi bir faciadır. HDP’yle herkes oturmak mecburiyetinde. Ben anlamıyorum. Meclisi yönetiyor bir HDP’li Başkan Yardımcısı. Ben şimdiye kadar İYİ Partililerin salonu terk ettiğini görmedim. Meclise oturuyorsunuz, komisyonlarda oturuyorsunuz. Siyasi ortamda “biz HDP ile bir araya gelmeyiz.” Bunu niye yaptıklarını tam anlamıyorum.
İYİ Parti merkeze yürüyüşünü durdurdu
Meral hanım böyle bir hedefi koydu ama son altı ayda ben İYİ Parti’nin merkeze yürüyüşü durduğunu durdurduğunu, bloke olduğunu düşünüyorum. Burada iki faktör var. Bir, Meral hanım kendi arkasındaki ekibi kendisi gibi taşıyamıyor. Merkeze gitmek istemeyen, direnen bir bagajı var İYİ parti’nin.
İkinci husus: Meral hanımın son beş altı ayda yaptığı çok ciddi bir hata var. Siyaset sahnesinden kendini çekti. “Ben başkan adayı değilim” diyerek siyaset sahnesinden kendisini tamamen ayırdı. Köyleri, kasabaları, ilçeleri, şehirlerde esnafı filan ziyaret ederek siyaset sahnesinde olunamaz. Siyaset sahnesi Ankara siyasetidir. Hem Ankara’da olacaksınız, merkezde, hem de taşrada olacaksınız. Meral hanım son iki senedir taşrayı çok iyi yönetti ama altı aydır merkezi siyaseti terk etti.
Meral Akşener oyun değiştirici rolü Kılıçdaroğlu’na terk etti
Türkiye’de siyaset yapmadan kimse siyasete barınamaz. Var olunamaz. Meral hanım’ın en kısa zamanda mümkün olan en kısa zamanda bugünden yarına tekrar merkezi siyasete dönmesi lazım. “Ben Cumhurbaşkanı adayı değilim ve olmayacağım, Başbakan olacağım” dedi. Burada iki tane büyük yanlış var. Birincisi merkezi siyasetteki rolünü, “game changer”, rol belirleyici rolünü Kemal Bey’e teslim etti. Kemal Bey, meydanlarda başkan adayı olarak dolaşıyor. Meral Hanım da onu seyrediyor uzunca bir süredir. Bunun hem Meral Hanım da hem de çevresindeki kurmayların da ciddi rahatsızlığa yol açtığını düşünüyorum. Ama bir şey yapıyor muyuz? Altılı masada diyorlar ki “biz adayı belirleyeceğiz”. Ya, siz kimsiniz? O altılı masanın dört tanesinin oyu yüzde altı bile değil. Yani binde bir oy olmayan adam çıkacak. Cumhurbaşkanını belirleyecek. Ben de onu seyredeceğim. Bunun neresinde demokrasi, neresinde insan hakları, neresinde hukuk var? Bir an önce çıkın, ne yapacaksanız söyleyin ve kamuoyunun yaptığınız işe desteği varsa [ortaya çıksın.]
Kemal Kılıçdaroğlu sürekli yükseliyor
Hayır yaptıkları şey şöyle bir hata, kendileri için hata, eğer kafalarında Kemal Bey’in dışında bir aday varsa onu öldürüyorlar. Kemal Bey’e alanı teslim ettiler. Bakın, Kemal bey son dört ayda hem Erdoğan karşısındaki potansiyelini ve gücünü hem de bizim sürekli sorduğumuz popülarite sorusunda, yavaş yavaş ve düzenli olarak yükseldi. Erdoğan karşısında şu anda Kılıçdaroğlu da yüzde 47’ye çıktı. “Beğeniyor musunuz?” diye sorduğumuzda, kişileri tek tek sorduğumuzda Meral Hanım’ı geçti, yüzde 30’lardan yüzde 40’lara çıktı ve cumhurbaşkanlığındaki bu yükseliş çok önemli.
Meral. Hanım’da düşüş Kemal Bey’de yükselişin tek sebebi var. Siyasi sahnesini Meral hanım bir hata sonucu bana göre büyük bir siyasi hatadır Kemal bey’e teslim etti.
Muhalefetin adayı “adil ve serbest” bir biçimde belirlenmiyor
Bu sonucun çıkmasında iki önemli faktör var. Birincisi, Altılı Masayı Kemal bey yöneterek yeni bir aday isminin çıkmasını engelliyor. Ve kendisi de kamuoyunda Cumhurbaşkanı adayı olarak yapması gereken, yapabileceği her şeyi yapıyor dolayısıyla. Türkiye uzun yıllardan beri adil ve serbest seçime hasrettir. Yok öyle bir şey. Peki ben size soruyorum, şimdi cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda adil ve serbest bir ortam var mı? Kemal Bey dedi ki “Ben adayım başka kimsenin de çıkmasını istemiyorum, izin vermiyorum.” Meral Hanım ve diğerleri susuyorlar. Meral Hanım “ben çekildim” dedi. Zaten baştan elini yok etti, susuyorlar ama kamuoyunun serbest oluşması için kamuoyunda gerçekten Erdoğan karşısında kazanabilecek adayın çıkması için rakiplerin serbest bir şekilde kamuoyuyla akiplerin serbest bir şekilde kamuoyuyla yüzleşmesi lazım. Mesela adları geçen Mansur Yavaş ve Ekrem imamoğlu var. Meral Akşener imtina etti diyoruz. Onlar çıkıp desinler ki -şu ana kadar duymadık- “Neden olmasın, ben de olabilirim” demediler.
Hiç kimse Başkanlığı reddedemez, Yavaş da İmamoğlu da ister
Ben Ekrem Bey’in de, Mansur Bey’in de böyle bir şeyi reddedebileceğine, milyonda bir ihtimal vermem. Demirel’in bir sözü var: “Mezardan çıkar adam başkan olmak için.” Kim reddedebilir Başkanlığı? Hele hele Türkiye’deki şu anda başkanlık sistemi Allah gibi bir şey ya. İstediği adamı zengin eder, istediği adamın fakir eder, istediği adamı serbest bırakır, istediği adamı içeriye alır, yani rab gibidir.
Seksen yaşında bir ihtiyar teyzeyle bile teklif etsen kabul eder ve üç ay sonra bir canavar olur. Bu kadar yetki insanları şeye fırlatır. Ben hiç kimsenin bunu reddedebileceğini düşünmüyorum ama birilerinin önünü özellikle tıkarsanız ve onlar da cesaret gösterip “dur arkadaş benim önümü niye tıkıyorsun? Ben aday olabilirim” demiyorsa o zaman şöyle bir şey çıkar ortaya: Adil olmayan bir adaylık yarışması.Sonunda birileri öne çıkar ama bu öne çıkma olayında siz birilerini susturarak kamuoyunu susturamazsınız.
Desteği olmayan adayı Erdoğan sulu dereden susuz getirir
Kamuoyunda yeter destek almayacak birisi kamuoyunun önüne çıkarsa -Erdoğan’ı küçümsüyor insanlar. Erdoğan şapkasından bir günde kırk tane tavşan çıkaracak adamdır. Bu mevcut liderleri bakın gözümde büyütüyorum, sözünde büyütüyorum diye düşünmeyin- sulu dereye gönderir susuz getirir hepsini. Son günlerde Erdoğan’ın yaptığı girişimlere bakın. Ekonomik olarak birçok kesimi aynı anda rahatlatacak işler yapıyor.
Kılıçadaroğlu’nun helaleşme isteyeceği Roboskililer değil…
Hesap sorma duygusu da halkta çok büyük karşılığı olan bir şeydir. Çünkü adamlar aldı götürdü her şeyi. Ve birisi diyor ki, “ben bunlara hesap soracağım”, halkın buna bigane kalması mümkün değil. Ikincisi helalleşme meselesinin muhatapları fakir fukara değil. Bu belirli bir siyasal ve inanç kesimidir. Orada ben helalleşmenin çok fazla etkili olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Kemal bey Roboski’ye gitti. Hem helalleşme hem geçmiş olsun demek için. Roboski’de eğer bir kusur varsa bir günah varsa o Erdoğan’a aittir. Erdoğan’ın ekibine aittir. Orada sen kiminle helalleşiyorsun? Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin Roboski’de hiçbir günahı yok, hiçbir sorumluluğu yok. Atatürk’ün veya İnönü’nün geçmişte yaptıklarıyla veya doksanlı yıllarda Atatürkçülerin, askerin, yargı mensuplarının, üniversite hocalarının dindarlara karşı giriştiği akıl almaz, anlamsız şeylerle CHP’nin ilişkisi olabilir. Ama bugünkü Kemal Kılıçdaroğlu’nun hiçbir günahı yok, onlar için özür dilemek, onlar için helalleşme istemek karşılık bulacak şeyler değil.
Kemal Bey 7 Haziran sonrası ve “dokunulmazlıklar” için helalleşme istemeli
Kemal Bey kendi dönemini de kapsayacak şekilde belki de kendinden önceki Genel Başkanı için ve kendisi için helalleşme isteyebilir. Deniz Baykal, tarihte yani Erdoğan’ın tarihinde iki defa siyaseten yok olmak üzere olan bir adama can simidi attı. Birincisi 2004’te, ikincisi 7 Haziran 2015’te. Eğer orada Erdoğan’a kendisini kullandırtmasaydı Deniz Baykal, ve Kemal Bey buna yeterince karşı çıksaydı, Meclis Başkanlığını Erdoğan’a kaptırmasalardı, biz 7 Haziran ile 1 Kasım [2015] arasında yaşanan olayları yaşamayabilirdik ve oyu 41,5’ten yüzde 50’ye yükselmezdi AK Parti’nin. Burada hem Deniz Baykal’ın hem de Kılıçdaroğlu’nun ölümcül hataları var. Bir siyasi lider için ölümcül hatadır bunlar. Şimdi konuşulmuyor. İnsanlar bunu niye konuşmuyor bilmiyorum.
Kılıçdaroğlu’nun ölümcül hataları I: “İstişkâfi görüşmeler”
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir beyanatında hatırlıyorum CHP heyetiyle AK Parti heyeti arasında yirmi yedi gün yirmi sekiz gün mü Istikşafi görüşmeler yaptılar. Sonunda Kemal bey ne dedi? “Ya, 28 gündür gidiyoruz hiç koalisyonu veya hükümeti konuşmadık!”
Ne yapmaya gittiniz? Orada 28 gün ne yaptınız. Orada adam sizi kullandı, döndürdü durdu. Eğer orada Kemal bey “Arkadaş hükümeti kuramıyor. Ak parti’nin Başbakan adayı Davutoğlu. Bize verin yetkiyi biz kuralı kurabilecek miyiz?” [demedi]. Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na vermesi gereken yetkiyi vermedi. Peki kılıçdaroğlu’nun siz ciddiye alınacak bir tepki gösterdiğini gördünüz mü? Insanları parlamentonun önüne yığdı mı? Yahut “parlamentodan çekilirim” diye tehdit etti mi? Bir şey yaptı mı? Yapmadı.
Kılıçdaroğlu’nun ölümcül hataları II: HDP’lilerin dokunulmazlıkları
Ikinci bana göre ölümcül hata siyaseten bunlar ölümcül hatadır ama kamuoyunda konuşulmuyor. 2017’deki, rejim değişikliğinin son perdesi olan Bu başkanlık referandumunda Erdoğan resmen Kemal bey’i kullandı. Bir anayasa değişikliği getirdi, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının topluca ve bir defada kaldırılmasını [sağlamak üzwere] geçici madde ilave etmek için. Ben Kemal bey iki defa gittim. “Buna evet demeyin. Bu önümüzdeki referandum için yapılan bir özel operasyondur karşı çıkın” dedim. İki defa gittim Kemal bey isterse söylesin çıksın. “Kullanıyor, sizi iktidar” dedim. Kemal bey hiç sesini çıkarmadı, sadece dinledi beni.
Kemal Bey’in özür diyeceği, Demirtaş’ın eşi ve çocuklarıdır
O anda Kemal bey’e hatırını kıramayacağı bir yerden veya gücünün yetmediği bir yerden bir rica veya bir baskı geldiği kanaatine vardım. Ve o gün işte o anayasa değişikliği geldi. HDP’nin on, on bir mi, kaç tane milletvekilinin [gerçek sayı 54] dokunulmazlığı bir defada düştü? O insanlar hâlâ muhtemelen içeridedir. Selahattin Demirtaş o zaman girdi içeriye. Referandumdan iki ay önce girdi, hâlâ içeride. Bana göre Kemal Kılıçdaroğlu’nun özür dileyeceği bir kişi varsa o da Selahattin Demirtaş’ın eşi ve çocuklarıdır.
Mansur Yavaş’ın şansı ve yeteneği
Mansur Yavaş eğer sahneye çıkar, siyaset meydanına çıkar, gazetecilerin, televizyoncularun ,vatandaşın karşısına çıkarsa bu halini kaç hafta koruyabilir bilmiyorum. Nitekim hatırlarsanız Doğu’da bir şeye katıldı, “İnşallah” dedi. Sonra geri aldı. “Inşallah” dedi ve özür diledi. Söylediği şeyde hiçbir yanlış bir şey yoktur. İnşallah diyebilir, yani insan böyle ağzından da çıkabilir. Perişan ettiler onu.
Bir siyasinin bir siyasi aktörün gücü meydana çıkıp meydanda bir süre kaldıktan sonra. anlaşılır. Şu anda Mansur Yavaş benim kanaatim yaptığımız bütün ölçümlerde Erdoğan’dan 15-17 puan önde. Mansur yavaş Belediye Başkanı olarak son derece dürüst ve çalışkan bir adam. Ben Ankara’da yaşıyorum Mansur Yavaş’la ilgili hiçbir dedikodu duymadım Ben onun dürüst bir insan olduğunu her yerde ve her zaman söylüyorum. Ama Mansur Yavaş Erdoğan’ın karşısına çıkarsa Erdoğan onu çok kısa sürede perişan eder. Devletin bütün arşivleri Erdoğan’ın emrinde, bir. İkincisi şu anda Mansur Yavaş iktidarın ve muhalefetin koruması altında korunaklı bir köşede duruyor. Ona ne hükümet ne Erdoğan ne başkaları saldırıyor. Ona bir şey yapmıyorlar. Onu birileri bir gün belki cumhurbaşkanı yapabiliriz diye düşünüyor olabilir.
Seçimden bir ay önce veya yirmi gün önce CHP’nin istediği bir araştırma yaptık Ankara Büyükşehir Belediye seçimiyle ilgili. Bir ara Mansur Yavaş karşısındaki Kayserili’den 15 puan öndeydi, seçim günü 3 puan önde çıktı. Erdoğan bana göre çok ciddi bir hata yaptı. En olmaması gereken adayı Mansur yavaş’ın karşısına çıkardı ki, Mansur Yavaş kazansın diye muhtemelen. Yahut da Erdoğan’a birileri Mansur yavaş’ı çıkarması için empoze de bulundu. Şu Mansur yavaşı ileride bir yer için birileri düşünüyor, olabilir.
Mevcut sayılarla Kılıçdaroğlu kazanamaz ama altı ay sonra ne olacağını da kimse bilemez
Ağustos ayı rakamları Erdoğan karşısında Kemal Bey’in kazanma şansı olmadığını gösteriyor. Ama altı ay önceye göre Kemal Bey’in Erdoğan karşısındaki reytingi 30’lu, 37, 38’li rakamlardan 47’ye yükseldi. Altı ay sonra ne olacağını hiç kimse bilemez. Çünkü bana sorsalardı işte Kılıçdaroğlu’nun 37-38 Erdoğan’ın 47-48 olduğu dönemde “Kılıçdaroğlu bu mesafeyi kapatabilir mi” diye, bir şey söyleyemezdim.
Erdoğan’ın “kutuplaştırma” politikasına en uygun aday Kılıçaroğlu
Yalnız henüz kampanyaya girmedik. Erdoğan’ın en önemli silah devlet imkanlarının dışında para, güç, yargı vesaire vesaire devlet imkanlarının dışında. Erdoğan’ın bir kampanya dili ve yöntemi var. Yirmi senedir çalışan kutuplaştırıcı etkisi. Erdoğan’ın konuşmalarının kutuplaştırıcı etkisi, seçimde kazanmak için muhalefetin kazanmak için Erdoğan’ın bu kutuplaştırıcı söylem ve politikasını etkisiz hale getirmesi lazım. Yani toplumu kutuplaştıran olmaması lazım Erdoğan. Bunu ben muhalefetin şu anda gördüğü kanaatinde değilim ama Erdoğan’ın kutuplaştırma politikasına en uygun aday Kılıçdaroğlu.
Kararsızlar nereye gitti?
Bu senenin başında, yani Ocak Şubat ayında kararsızlar yüzde 23-25 civarındaydı bugün yüzde 13’e düştü. Ağustos ayında 13,7 filan, 14 diyelim yani. Yaklaşık 9-10 puan kararsızlarda azalma var. 25’ten 14’e inen neredeyse düz bir çizgi gibi azalma var. Ben buradan şunu çıkarıyorum: Bir, seçmen seçim atmosferine girdi. Kararsızların azalması demek. Bütün literatürde bu vardır. Seçime doğru kararsızlar azalır, insanlar tercih eder. Ikinci husus,z kararsızlar ile ilgili yaptığımız analizlerde bugüne kadar kararsızların yarısı AKP ve MHP kökenli yani 24 Haziran seçiminde AKP ve MHP’ye oy vermiş olan kararsızlar kararsızların yarısını oluşturuyordu. Bugün kararsızların içerisinde 4,5 puan AK Partili var eskiden 19’a kadar çıkmıştı. 1,5-2 iki puan da MHP’li var; yani 6 puan AKP kökenli kararsız var. AKP kökenli kararsızlardan net bir şekilde 4 puan azalma var ve AK Parti’de 4 puan artış var. Kararsızlar da yaklaşık 9 puanlık bir azalma var yılbaşından bu yana. Bakıyoruz bu kararsızlar nereye gitmiş? CHP ve İYİ Parti’ye giden kararsız yok. Sene başında CHP neyse bugün de o. İYİ Partiyse 4 puan-3 üç puan aşağıda.
Yani bu ayın en ilginç olayı bir, AK parti’nin yükselmesi, ikincisi İYİ Parti’nin düşmesi. Sadece İYİ Parti’nin oyu düşmedi. Meral Hanım’ın cumhurbaşkanlığı yarışındaki oyu düştü. Kemal Bey’in altına indi. Yine Meral hanımın popülaritesi düştü ve Kemal Bey yükseldi. Bu Kemal bey Meral hanım rekabeti bütün verilerde bunu görüyoruz. Bu hem Kemal bey için hem Meral Hanım için çok önemli.
“Meral hanım” torunlarıyla vakit geçirmek istemiyorsa…
Meral hanım hayatında iki ölümcül hata yaptı, birincisi unutuldu: Bir gün önce Abdullah Gül’e “evet” dedi. Ertesi sabah karşı çıktı ve bunu izah edemedi. Niye böyle yaptığını izah edemedi, sebebinin ne olduğunu bilmiyorum. Sebebin ne olduğunu bilmiyorum. İkincisi, Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesi oldu. Umarım bundan sonra bir ölümcül hata daha yapıp siyaset sahnesinden silinmez. Yani bu kadar büyük hataları bir siyasetçi arka arkaya yaparsa artık siyaset sahnesinden emekli olup gidip torunlarıyla oynaması gerekir.”