1970 yılında Sivas’ın Divriği İlçesi, Güneyevler Köyü (Erşün)’nde dünyaya gelen Özcan Öztürk, uzun yıllardır Ankara’da yaşamaktadır. 2004 / 2006 yılları arasında merkezi Zürich olan, ‘Uluslararası Kültür Köprüsü’ nün Türkiye Temsilciliği görevini yürüttü.
Haber Merkezi / Özcan Öztürk, Türkiye Edebiyatçılar Derneği üyesi ve iki dönem Denetleme Kurulu üyeliği görevinde bulundu. PSAKD Batıkent Şubesi Üyesi.
1998 yılından itibaren şiir, söyleşi ve düzyazıları; Güzel Yazılar, Papirüs, Bahçe, Pencere, Damar, İnsancıl, Akköy, Yeni Patika, Nikbinlik, Sanat Cephesi, Berfin Bahar, Kum, Deliler Teknesi, Dünya Kitap, Cumhuriyet Kitap, yasakmeyve, eşik cini, Ünlem, Milliyet Sanat, (Genç Şairler Antolojisi), Yenidüzen Gazetesi ( K. K. T. C. ), SES Aylık Türkçe Kültür, Aktualite ve Haber Dergisi ( İsviçre ) yayımlandı. Şairin ilk kitabı Çocuk Su 2003 yılında yayımlandı. Minimal – nano öykü ve tiyatro oyunu yazmaktadır.
Eserleri;
Çocuk su – 2003
Hüzünlü Kadınlar Sokağı – 2010
Ödülleri;
1998 Mülkiyeliler Birliği Vakfı Şinasi Özdenoğlu Şiir Ödülü (ikincilik)
1999 Kocaeli Üniversitesi Şiir Okulu Gençlik Ödülü (ikincilik)
1999 Bartın Belediyesi Hasan Bayrı Şiir Yarışması (Mansiyon)
2000 Hatay ( Cemal Süreya ) Şiir Ödülü / Lâlezar şiir dosyasıyla
2002 Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası Şiir Ödülü (Özendirme) / Çocuk Su şiir dosyasıyla
2004 K.Y.Ö.D. Ruşen Hakkı Ulusal Şiir Yarışması (üçüncülük) / Çocuk Su şiir kitabıyla
2004 Karşıyaka CUMOK 7. Uğur Mumcu Şiir Yarışması (Dil Derneği Özel Ödülü) / Hüzünlü Kadınlar Sokağı – yayımlanmamış şiirle
2004 Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Adnan Yücel Şiir Yarışması (üçüncülük) / Yayımlanmamış beş şiirle
2008 3. Uluslararası İstanbul Beyoğlu Şiir Festivali Sevda Ergin Şiir Ödülü / Hüzünlü Kadınlar Sokağı şiir dosyasıyla
“Beyaz sandal”
beyaz yalnızlık sandalım;avucumda sessiz,
sürüklenirken yalnız bedevi verdi akkor.
kül dağılır bir solukta ömrüme aşksız,
uzun bekleyişim o şizof/rengi,bana sor.
uçurumun eşiğinde kabaran hüznümdür,
yüzümde fesleğen kokusu sır kapısında.
böylece dudaklarım sevişmenin gülüdür,
iki yüzü yosun tutan aynanın sırrında.
beyaz yalanı gör yüreğim;kırık taş plak,
döner durur karanfilin şüpheli bakışı.
ey.aşk günbatımı ömrüm dolunay çok parlak;
tekrar dinledim yaşlı şarkıyı ve alkışı.
ah…çürüyen yaralı bilincim ayna kırık,
bize kalan yitik eflatun;sözler çok kırık.
“Buzlu cam”
lalezar gülücüklü buzlu camdan süzülen,
tarifsiz acı.yüreğimi kazı ezbere.
yüzümdeki ayaz ne zaman diner;görünen
o ki.hevesle çoğaldım çoğalan yerime.
sen ömrümü azaltan yüzlerce gurbet sordum;
sancım var,hevesle yol ettim,uzak acıyı.
boşaltılmış köylerde aşkın delisi oldum;
inmedi dağdan yaralı bilincim in tayı.
mumyanın lanetiyle gömülen.buz tutan dil;
kanser.ustura,kestim çok uluslu uzvumu.
tuzladım yaramı kem gözlü ejderhadan bil;
ah…kalbim bir kaçakçının tetik boşluğu mu?
ömrüm içimde çürümeyen patika yol bul.
kangren ütopyanın diyeti bu İstanbul…