Atilla Birkiye kimdir?

29 Mayıs 1955 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Atilla Birkiye, Bakırköy Lisesini bitirdikten (1974) sonra bir süre  İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesinde okudu. 1983’te aynı üniversitenin İÜ Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünden mezun oldu.

Haber Merkezi / Atilla Birkiye, yayınevlerinde redaktörlük yaptı. Yazıları Sanat Emeği, Yazko Edebiyat, Yazko-Çeviri ve kısa bir süre yönettiği Günümüzde Kitaplar gibi dergilerde yer aldı.

Edebiyatın şiir, deneme, günce dallarında ürün veren ve 1990’ların başlarından itibaren romana yönelen Atilla Birkiye, roman ve romanımız üzerine düşüncelerini özet olarak; “Yüz yıllık bir roman çizgisi var önümüzde. Ben Batılı birçok romancı gibi düşünüyorum, ki bu bizim edebiyatımızda yaygın olarak benimsenen bir görüştür. Romanın tükenmediğini, romanın bir anlatı türü olarak daha çok alanı ve boyutu olduğuna inanıyorum. Bu söylediğim olduğu gibi bir türsel biçim olarak sunulan postmodern romana karşı olduğum anlamına gelir. Kuşkusuz ki Tolstoy gibi roman yazmanın bir anlamı yok günümüzde, ama biçimsel özelliklerin birçoğu kullanılarak yeni şeyler yapılabilir.” sözleriyle dile getirmektedir.

Eserleri;

Deneme; Düşünceler Sözler Yazılar, Kırmızı Bir Karanfil, 80’lerden 90’a, Bir Aşk Denemesi, Aşk Bir Irmaktır, Hep Sonbaharı Yaşadık, Yaşamın Kendisidir Aşk.

Roman; Son Yemek, Soldan Sağa, Bir Aşk Bilmecesini Nasıl Çözersiniz?, Aşkım Bir Yağmur Damlası Gül Yaprağında, Aşk Üçlemesi, Bir Yıldız Kaydı, Aşk İntiharın Peşinde.

Günce; Saptamalar – Bir Sonbahar Güncesi, Perdelerden Caddelere Dökülüvermiş.

Şiir; Aşk Bir Kadının Bedeniyle Başlar, Aşkım Kırmızı Bir Gül

Derleme; Yapısalcılığın Eleştirisine Doğru, Asım Bezirci’ye Saygı, Ezop Masalları (Nurullah Ataç’ın çevirisinden uyarlama), Aşk ve Hüzündür İstanbul, Yirminci Yüzyıl Türk Edebiyatından Seçmeler.

Paylaşın

Atila Er kimdir?

17 Aralık 1956 yılında Manisa’nın Salihli İlçesine bağlı İğdecik Köyü’nde dünyaya gelen Atila Er, 1976’da Salihli Endüstri Meslek Lisesinden mezun oldu. 1980 yılında Devlet Su İşleri İzmir II. Bölge Müdürlüğünde teknik hesapçı olarak çalışmaya başladı ve buradan emekli oldu.

Haber Merkezi / Kıbrıs-Balkanlar-Avrupa Türk Edebiyatları Kurumu’nun (KIBATEK) kuruluşunda görev aldı ve kurumun İzmir’deki merkezinde sekreterlik yaptı. Şiirleri; Yeni Asır, Yeşil Bornova gazeteleri ile Teos, Tını, Size, Şiir Defteri, Kirli, Kırk Merdiven, Çağdaş Türk Dili, Aydınca, Yazın, Damar, Minerva gibi bazı yerel edebiyat dergilerinde yayımlandı. Şiirlerinden bazıları İngilizce ve Bulgarcaya çevrildi. İzmir’de yaşayan Atila Er, evli ve iki çocuk babasıdır.

Atila Er’in ilk şiiri Gitsem, Yeni Asır gazetesinde yayımlanmıştır. Toplumcu gerçekçi anlayışla şiirler yazan Atila Er, şiirin kendisine ne ifade ettiğini şu sözlerle ifade eder: “Şiir benim için bir yaşam şekli. Kendimi yaşamda daha iyi ifade ettiğimi düşündüğüm bir sanat disiplini. Şiir olmasaydı gerçekten kendimi bir boşlukta hissederdim diye düşünüyorum. İyi ki şiir var, iyi ki şiire bulaşmışım, iyi ki şiir beni kabul etmiş”. Zaman kavramına birçok sanatçının hangi sanat disipliniyle uğraşırsa uğraşsın hayat verdiğine inanan şair, zaman kavramını şiirlerinde yoğun olarak kullanır. Sura&Toplu Şiirler adlı kitabında şair, 11 ayın her biri için yazdığı şiirlere yer vererek zaman kavramına verdiği önemi gözler önüne sermiştir.

Bu şiirler içerisinden Aralık ve Ağustos şiirleri, çeşitli şiir yarışmalarında ödüllere de layık görülmüştür. Şiirlerini yazarken Sait Faik Abasıyanık, Behçet Necatigil gibi şairlerden esinlenen şair, yazdığı şiirleri esinlendiği şairlere ithaf etmiştir. Antik çağlarda yaşayan insanların korktukları, anlam veremedikleri olaylar karşısında yarattıkları Tanrılardan ve bu Tanrıların insanlar üzerindeki etkisinden hep etkilendiğini belirten şair bu etkilenişi şiirine yansıtarak mitolojik unsurlara da şiirinde yer verir.

“Şiir edebiyatın giriş kapısı, öykü mola odası, roman çıkış kapısıdır.” diyen Atila Er, şiirin yanı sıra öykü, deneme ve çocuk kitapları da kaleme almıştır. Zekarat adlı, öykülerden oluşan kitabı hakkında Er’in şu söyledikleri dikkat çekicidir: “Zekarat sözcüğünü çocukluk yıllarımda da duyardım. Önceleri kavrayamadığım bu sözcüğün ölümle burun buruna gelenler için söylendiğini öğrendim… Ölmeye yakın kişi artık geleni gideni tanıyamaz, konuşamaz, bir şey yiyip içemez. Bu durumda olan hastaya ‘zekarata girdi’ denirdi”. Çocukluğunda şahit olduğu bu durumu öyküleştiren Er, öyküsüne de aynı ismi vermiştir. Atila Er, şiir ve düzyazıyla harmanladığı çok yönlü bir edebi kişiliğe sahiptir. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Ataol Behramoğlu kimdir?

13 Nisan 1942 yılında İstanbul Çatalca’da dünyaya gelen Ataol Behramoğlu, çocukluk ve ilk gençlik yılları, ziraat müdürü olan babasının görevi nedeniyle Türkiye’nin çeşitli yörelerinde geçti. İlkokul üçüncü sınıfa kadar Kars’ta öğrenim gördü. İlk, orta ve lise öğrenimini Çankırı’da tamamladı.

Haber Merkezi / Bir süre Ankara Hukuk Fakültesi’ne devam etti, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nün derslerini izledi, aynı fakültenin Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi.

İlk şiir kitabı “Bir Ermeni General” 1965’te, kitaplaşan ilk çevirisi “İvanov” (Anton Çehov) 1967’de basıldı. Mihail Yuryeviç Lermontov’dan ilk şiir çevirilerini de bu dönemde yaptı.

60’lı yıllar toplumcu kuşağının manifestosu niteliğindeki şiirlerden “Bir Gün Mutlaka”yı 1965’te yayımladı. 1969’da “Ant” dergisinde birkaç sayı yayımlanan “Toplumcu Genç Şairler Savaş Açıyor” başlıklı oturumda yeni toplumcu şiir üstüne görüşlerini açıkladı. 1970’de yayımlanan ikinci şiir kitabı “Bir Gün Mutlaka”, kuşağının öncü yapıtlarından biri olarak kabul edildi. 1970’de İsmet Özel ile yayımlamaya başladıkları “Halkın Dostları” dergisi geniş yankı uyandırdı. Aynı yıl, Maksim Gorki’den çevirdiği “Yaşanmış Hikâyeler” yayımlandı.

Ataol Behramoğlu 1970 yılı sonbaharında dört yıl sürecek ilk yurtdışı yolculuğuna çıktı. 1972’ye kadar Londra ve Paris’te yaşadı. Paris’te Louis Aragon ve Pablo Neruda ile tanıştı. Aragon’un yönetimindeki “Les Lettres Françaises”de, Abidin Dino çevirisiyle, “Bir Gün Mutlaka” dan bir bölüm yayımlandı. Paris’te Théatre de Liberté’nin kuruluş çalışmalarına katıldı (1971). İlk oyun “Légendes à Avénir / Geleceğe Masallar” için bölümler yazdı.

1972 sonbaharında Sovyet Yazarlar Birliği’nin çağrılısı olarak gittiği Moskova’da yaklaşık iki yıl kalarak Moskova Devlet Üniversitesi’nde stajyer olarak Rus Edebiyatı üzerine çalıştı. Yurtdışında bulunduğu sırada, daha önceki dönemin ürünü çevirileri (Puşkin, Bütün Hikâye ve Romanları, 1972) ve yurtdışı dönemin ürünü şiirlerden oluşan üçüncü şiir kitabı “Yolculuk, Özlem, Cesaret ve Kavga Şiirleri (1974)” Türkiye’de yayımlandı.

Ataol Behramoğlu 1974’te ülkeye dönüşünden bir süre sonra Muhsin Ertuğrul yönetimindeki İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda dramaturg olarak çalışmaya başladı. 1975’te kardeşi Nihat Behram ile çıkardıkları edebiyat-kültür dergisi “Militan” (kimi sayıları beş bine ulaşan tirajıyla) büyük ilgi gördü. Bu dönemde Ataol Behramoğlu’nun “Ne Yağmur…Ne Şiirler…(1976)”, “Kuşatmada (1978)”, “Mustafa Suphi Destanı (1979)”, “Dörtlükler (1980)” adlı kitapları yayımlandı.

1977’de bir Atina gezisinde Yannis Ritsos ile tanıştı. 1978’de Sofya’da Dünya Yazarları 1. Kurultayı’na Aziz Nesin, Yaşar Kemal ve Burhan Arpad ile Türkiye Temsilcisi olarak katıldı. 1979’da Türkiye Yazarlar Sendikası genel sekreteri oldu. Aynı yıl, kızı Barış doğdu. “Sanat Emeği” dergisinin kurucuları ve yazı kurulu üyeleri arasında yer aldı.

1980 darbesi sonrasında dramaturgluk görevinden ayrılmak zorunda kaldı. “Ne Yağmur…Ne Şiirler…”in yeni basımının mahkemece “toplatılması ve imhası”na karar verildi. Ataol Behramoğlu bir hafta Selimiye’de göz hapsinde tutuldu. Kitap daha sonra beraat etti.

“İyi Bir Yurttaş Aranıyor” başlığı altında topladığı şiirler Türkiye’de “siyasal kabare” türünün ilk örneklerinden biri olarak birçok kez izleyiciye sunuldu (1981). Aynı yıl Yunanistan’da “Türkiye, Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum” adıyla yayımlanan kitabı, şiirlerinden yabancı bir dilde ilk seçmelerdi. Kitap kısa sürede birkaç kez basıldı.

Dünya şairlerinden Rusça, İngilizce, Fransızcadan yaptığı çevirileri “Kardeş Türküler” adlı bir kitapta topladı (1981). “Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi”nin ilk çalışmalarına başladı.

1982 mart ayında Barış Derneği kurucu ve yöneticisi olarak tutuklandı. Maltepe Askeri Cezaevi ve Sağmalcılar Cezaevi’nde on ay tutuklu kaldı. Cezaevinde bulunduğu sırada, Asya-Afrika Yazarlar Birliği 1981 Lotus Ödülü’nü kazandı.

Şiirlerinden seçmeler tek ciltte yayımlanarak birçok kez yeni basım yaptı (1983). Lermontov’dan şiir çevirileri kitaplaştı (Hançer, 1983).

1983 kasım ayında, devam eden duruşmaların, katılmadığı son oturumunda 8 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Ataol Behramoğlu 1984 başlarında ülkeden gizlice ayrılmak zorunda kalarak Fransa’ya gitti. Bir süre sonra ailesini de – pasaport verilmediği için – yine gizlice ülke dışına çıkardı.

1989 haziran ayına kadar sürecek bu ikinci yurtdışı döneminde Paris Sorbonne Üniversitesi “Centre de Poétique Comparée” bölümü çalışmalarına katıldı. 1986’da Paris’te Fransızca Türk edebiyatı dergisi “Anka”yı kurdu ve yönetti.

Bu yıllarda Ataol Behramoğlu Avustralya’dan Finlandiya’ya birçok ülkede katıldığı toplantılarda konuşmalar yaptı, şiirlerini okudu. Şiirlerinden Macarcaya yapılan bir seçmeler 1988’de Budapeşte’de “Europa” yayınevince yayımlandı. Almanya’da (daha sonra Türkiye’de) “Kızıma Mektuplar (1985)”, “Türkiye, Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum (1985) adlı şiir kitapları ve “Mustafa Suphi Destanı”nın yeni bir basımı yayımlandı. Destan, sürgündeki “Halk Oyuncuları” topluluğunca Stockholm, Paris, Berlin, Amsterdam gibi birçok Avrupa kentinde sahnelendi (1987-1988). 1989 Avignon Tiyatro Festivali’nde ilk Türkçe oyun olarak sunuldu.

Yurtdışında bulunduğu sırada Türkiye’de “Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi”; “Dünya Şiiri Antolojisi (Özdemir İnce ile birlikte)”; “Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi”; “Çehov-Bütün Oyunları (1. Cilt)”, şiir üstüne yazıları “Yaşayan Bir Şiir (1986); şiir kitapları “Eski Nisan”, “Bebeklerin Ulusu Yok” yayımlanan Ataol Behramoğlu, hakkındaki davaların yargıtay aşamasında beraatle sonuçlanması üzerine Haziran 1989’da ülkeye döndü.

Birkaç yıl Simavi Yayınları’nda editör, Pendik Belediyesi’nde kültür danışmanı olarak çalıştı. 90’lı yıllarda yazdığı şiirleri, “Sevgilimsin (1993)”; çeşitli dönemlerin ürünü yazıları, “İki Ateş Arasında (1989)”, “Nâzım’a Bir Güz Çelengi (1989)”, “Mekanik Gözyaşları (1990)”, “Şiirin Dili-Ana Dil (1997)” adlı kitaplarda yayımlandı. Aziz Nesin ile ilgili anılarını “Aziz Nesin’li Fotoğraflar (1995)”; yurt dışı gezi yazılarını “Başka Gökler Altında (1996)” adlı kitaplarda topladı. Vera Tulyakova’nın anılarından ve Nâzım Hikmet’in şiirlerinden oluşturduğu “Mutlu ol Nâzım”, Dilek Türker’in oyunculuğuyla Türkiye’nin birçok yöresinde ve Almanya’da birçok kez sahnelendi. Belgesel bir oyun çalışması olan “Lozan”, Devlet Tiyatrosu’nca Antalya (1992,1993) ve İstanbul’da (1993) oynandı.

1995’te Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı seçildi.

1995’te İsmet Özel ile mektupları “Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar” adıyla kitaplaştırıldı.

Metin Demirtaş’la mektuplaşmaları 1997’de “Şiirin Kanadında Mektuplar” adıyla kitaplaştı.

PEN Yazarlar Derneği 2002 yılı “Dünya Şiir Günü Büyük Ödülü”nü aldı.

“Aşk İki Kişiliktir (2000)” ile “Yeni Aşka Gazel (2002)” adlı kitaplarında topladığı şiirlerini, “İki Ağı”(2008), “Okyanusla İlk Karşılaşma”, “Hayat Uzun Veda” adlı şiir kitapları izledi.

50 yıllık şiir serüveninden kendi yaptığı bir seçmeler “Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar” adıyla Cumhuriyet kitapları arasında yer aldı.

2008 yılında Texas Üniversitesi Yayınlarınca(Prof.Walter G.Andrews’un çevirileri ve Laurent Mignon’un önsözüyle) şiirlerinden geniş bir seçmeler Amerika Birleşik Devletlerinde yayınlandı.

Şiirlerinden Japonca, İtalyanca, vb. dünyanın belli başlı dillerine yapılan çevirileri 2010’da Bulgarca’da yayınlanan kitabı izledi.

Cumhuriyet gazetesindeki köşe yazarlığının ürünlerini “Kimliğim:İnsan”(1999), “Başka Bir Açı” (2000), “Gerçeklik Duygusunun Kaybolması”(2001), “Kendin Olmak Ya da Olmamak”(2003), “Yeni Ortaçağın Saldırısı”(2004), “Sivil Darbe”(2009) adlı kitaplarında topladı.

Ülke içi gezi yazıları “Yurdu Teninde Duymak” (2008) adlı kitabında yayınlandı.

İstanbul Kültür Başkenti projesi kapsamında yayınlanan İstanbul kitapları arasında “Benim Prens Adalarım” adlı çalışması yer aldı.

Akademik alanda çalışmalarının ürünü olan “Rus Edebiyatı Yazıları”(2001) ve “Rus Edebiyatında Puşkin Gerçekliği”(2001) adlı yapıtlarını “Rus Edebiyatının Öğrettiği” adıyla kitaplaştırdığı yeni yazıları, ulusal ve uluslararası konferanslarda Rus edebiyatı üstüne bildiri metinlerinin yayını izledi.

A.S.Puşkin’in “Tüm Öykü ve Romanları” ile büyük Rus şairinin şiirlerinden(Türkçe çevirileri ve Rusça asıllarıyla) bir seçmeler, A.P.Çehov’un “Büyük Oyunlar”ı A.Behramoğlu çevirisiyle Türkiye İş Bankası Klasikler dizisinde yayınlandı

F.M.Dostoyevski’’den çevirdiği “Puşkin Üzerine Konuşma”(Rusça aslıyla) Kültür Bakanlığı yayınları arasında yer aldı.

2008 yılında kendisine Rusya Federasyonunca uluslararası Puşkin Nişanı verilen Ataol Behramoğlu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Slav Dilleri ve Edebiyatları Anabilim Dalı Başkanlığı görevinden ve Beykent Üniversitesinden sonra İstanbul – Aydın Üniversitesinde profesör titriyle öğretim üyeliğini, Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığını sürdürmektedir.

Eserleri;

Şiir; Bir Ermeni General, Bir Gün Mutlaka, Yolculuk Özlem Cesaret ve Kavga Şiirleri, Ne Yağmur… Ne Şiirler…, Kuşatmada, Mustafa Suphi Destanı, Dörtlükler, İyi Bir Yurttaş Aranıyor (Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından oyunlaştırılmıştır.), Türkiye Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum, Kızıma Mektuplar, Eski Nisan, Bebeklerin Ulusu Yok, Bir Gün Mutlaka, Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Va, Kızıma Mektuplar, Sevgilimsin, Aşk İki Kişiliktir, Yeni Aşka Gazel, İki Ağıt, Beyaz İpek Gibi Yağdı Kar, Okyanusla İlk Karşılaşma, Hayata Uzun Veda, Beyaz İpek Gibi Yağdı Kar

Deneme-İnceleme; Yaşayan Bir Şiir, Şiirin Dili-Anadil, Utanıyorum, Mekanik Gözyaşları, Nazım’a Bir Güz Çelengi, Nazım Hikmet-Tabu ve Efsane, İki Ateş Arasında, Kimliğim İnsan, Başka Bir Açı, Gerçeklik Duygusunun Kaybolması, Rus Edebiyatı Yazıları, Rus Edebiyatında Puşkin Gerçekçiliği, Kendin Olmak ya da Olmamak, Yeni Ortaçağın Saldırısı, Biriciktir Aşk, Rus Edebiyatının Öğrettiği, Sivil Darbe, Benim Prens Adalarım

Anı; Aziz Nesinli Fotoğraflar

Gezi; Başka Gökler Altında, Yurdu Teninde Duymak

Oyun; Lozan

Mektup; Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar (İ. Özel’le mektupları), Şiirin Kanadında Mektuplar (M. Demirtaş’la mektupları)

Çocuk; Yiğitler Yiğidi ve Uçan At Masalı, Dünya Halk Masalları, Düşler Kuruyorum, M. Zoşçenko – Lastik Papuçlar

Antoloji; Büyük Türk Şiiri Antolojisi, Dünya Şiiri Antolojisi, Çağdaş Bulgar Şiiri Antolojisi, Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi, Uçur Diye, Ey Aşk

Çeviri; Anton Çehov-Büyük Oyunlar (İvanov-Orman Cini-Vanya Dayı-Martı-Üç Kızkardeş-Vişne Bahçesi), Aleksandr Puşkin; Bütün Öyküler, Bütün Romanlar, Aleksandr Puşkin; Seviyordum Sizi, Maksim Gorki; Yaşanmış Hikayeler, İvan Turgenev; Arefe, Mihail Lermontov; Hançer, Jose Marti; Göklerde Eriyip Gitmek İsterdim,  E. Babayev; Nazım Hikmet, V. Tulyakova; Nazımla Son Söyleşimiz, A.Fevralski; Nazım’dan Anılar, S. Viladimirov, D. Moldvaski; Mayakovski, A. M. Samsuddinov; Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi, Fyodor Dostoyevski; Puşkin Üzerine Söylev, G. D. Obiçkin; Lenin, Hayatı ve Mücadelesi, Nazım Hikmet; Kadınların İsyanı, Yalancı Tanık, Aynı Mahalleden İki Kişi

Paylaşın

Atanur Memiş kimdir?

1976 yılında Ordu’da dünyaya gelen Atanur Memiş, Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden 2000 yılında mezun oldu ve aynı bölümden 2003’te yüksek lisans derecesini aldı. Atanur Memiş, İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde doktora çalışmalarını sürdürüyor.

Haber Merkezi / Atanur Memiş’in Uykum Gibi Gelsene (2002) ve Kalp Dönmesi (2002) adında iki şiir kitabı var. şiirlerinin yanı sıra deneme ve incelemeleri Bahçe, Beşparmak, Derkenar, Eski, Öküz, Son Kişot ve Varlık gibi dergilerde yayımlandı.

Katıldığı ulusal / uluslararası konferans ve sempozyumlarda Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi, dil ve edebiyat kuramları ile modern Türk şiiri üzerine bildiriler sundu.

İstanbul Üniversitesi’nde “Yeni Türk Edebiyatı” alanında doktora çalışmasını sürdürmekte, Yabancı Dil Olarak Türkçe Eğitim Derneği – YADOT’un başkanlığını yapmakta, 2000 yılından bu yana İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Yabancılar için Türkçe, Türk Dili, Türk Şiiri ve Sosyal Medyada Edebiyat üzerine dersler vermekte, 2013’ten beri Türkçe Öğretim Uygulama ve Araştırma Merkezi – Bilgi TÜRMER’in müdürlüğünü yapmaktadır. Yukarıda sayılanlar dışında; fotoğraf çekmek, seyahat etmek ve müzik plakları toplamakla ilgilenir.

“Bilinmedik Denizler”

gel!
çünkü kopuk yarısı ayın
bilinmedik denizler
evrende başka hayat
gizlerinde kefil
ayak izlerimizi bekliyor bizden

biçerdöverler geçiyor
şu kalbimden her akşam
bu yapacağın intihar bile olsa gel!
kumsaatinin dibine geçmesini bekleme kumların
rus ruleti oynamayalım
hiçliğimizle durmadan
bir sıkımlık canımız varsa
koyalım ortaya

yağmurla akşam oluyor kasaba
bütün çatılarda tütüyor bacalar
bütün ağaçlarda kuşlar üşüyor
şaşkın geçiyor rüyalar
gün geceye koyuldu yine etme!
ağırlıksız duraksız gel!
içimizdeki kuşlar
belki de çıkmaz yarına
fener yanıp sönüyor
yüzünün üstüne durmadan
üstüme yürüyor yalnızlığım bıçakla
bir kediyi acımasızca sıkıştırıyor köpekler
yengeçler ısırıyor her yanımı gel!

çocuğumuzu doğurmaya karar verdim
hepsi bu
bu şiiri de sana bu yüzden yazdım zaten
gökten düşen birinci elma yasaktı
alıp yedim
tadını da çok sevdim
inkâr etmiyorum bunu
günahkâr olduğum açık
seninle çekiyorum bütün azaplarımı
dayanamayacağım
artık al canımı!

Paylaşın

Ataman Avdan kimdir?

22 Mayıs 1986’da İzmir’de dünyaya gelen Ataman Aktan, ilk, orta ve lise eğitimini İzmir’de tamamladı. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, Boğaziçi Üniversitesi’nde Modern Türkiye Tarihi okudu.

Haber Merkezi / 2001-2007 yılları arasında şiirleri Varlık, Sözcükler, Budala, Akatalpa, Kavram Karmaşa, Son Kişot, Ünlem gibi dergilerde yayımlandı. 32 sayı Ay Edebiyat adli fanzini çıkardı. Altı yıllık bir aranın ardında 2013’te tekrar şiir yayımlamaya başladı. Halen Kanada’nın Vancouver şehrinde yaşamakta, Simon Fraser Üniversitesi’nde Sosyoloji doktorası yaptı. Halken kısa film çalışmaları yapıyor.

“Bulutlarda”

ilk kez seyrettim şimşekleri denizin üstünde
evine yakın bir yerde, birazdan dönecektin.
Oysa yeni gelmiştik, dumanın kulübeleri ve
hendeği örttüğünü düşünmüştük.
Anlattın bana ağaçların yasalarını.

Doğduğun ülke gökyüzündeydi, ayna yoktu hiç
suya bakardın; yansıma yüzeyde değil
içindeydi. Heyecanlıydın inerken
bekliyordum merdivenin bittiği yerde.
Hemen gitme, bulutlar da kalsın.

Şapkarnı çıkarıp masaya koydum, ıslanmış.

“Çınar”

Parmaklarım ne güzeldi eskiden
duyardı üstündeki hanedanı kahveye otursam
duyardı ormanı, her kovuğu
gri, yeşil, sarı lekeleri –yamaları-
kara kabuğu zehri emip parça parça dökülen.

“Sarmaşık”

Sarılmış gördüm bir kadını saksıya
yeşil elbisesi ve zayıflığı
sarmaşığı tamamlıyordu.
Gözlerinde karıncalar
yürüdü buza aldırmadan.

Paylaşın

Atakan Yavuz kimdir?

1974 yılında Tokat’ta dünyaya gelen Atakan Yavuz, ilk ve ortaokulu Amasya’da, lise eğitimini Ankara’da tamamladı. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun oldu. Gerçek Hayat dergisinde deneme ve portre yazıları kaleme alan şair aynı zamanda çeviriler yaptı. 

Haber Merkezi / Dergah, Hece, Varlık, Karagöz, İzdiham, Nihayet vb. gibi dergilerde şiir, deneme, eleştiri ve şiir üzerine yazıları yayımlandı. Yavuz, İstanbul’da yaşamakta ve Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünde Basın ve Enformasyon Uzmanı olarak çalışmaktadır.

Şiiri “doğru soruyu arama işi”, “bir dünya görüşü değil âlem tasavvuru” olarak tanımlayan Yavuz (Süzer, 2014), ilk kitabını 2002’de yayımlar. Kunduz Dersleri adını taşıyan kitap tematik anlamda günlük yaşam içinde insanın farklı hallerini yansıtır. Yalnızca bir beyitten oluşan şiirlerden farklı uzunluklarda yazılan şiirlere kadar çeşitli biçimsel özellikler görülür. Yavuz bu kitapta “yabanıl ve şiirsel bir dil” ile farklı biçim ve biçem arayışındadır.

Bakış Talimi’nde modern yaşam içinde insanın olaylara ve eşyaya bakışını irdeler. Yer yer bu bakışa paralel olarak dünyaya yabancılaşan insanın serüvenini imgelere dayalı olarak kapalı bir biçimde sunduğu gibi bazı şiirlerinde açık bir dil ile de şiirsel söylemi yakaladığı görülür. Yavuz şiirini besleyen iki temel unsurun ilahi güç ve aşk olduğunu ifade eden Bakır, Bakış Talimi’ni “mistik-metafizik bir algıyla insana ve tabiata bakan şiirlerin toplamı” olarak nitelendirir.

Atakan Yavuz denemelerinde daha çok modern hayatın insanı mahrum ettiği hususlara dikkat çeker. Bunu yaparken konuşma diline yakın bir dil ve anlaşılır bir üslup kullanır. Yavuz, halen farklı dergilerde yazı ve şiirlerini yayınlamaya devam etmektedir.

Paylaşın

Asuman Susam kimdir?

26 Kasım 1968 yılında İzmir’de dünyaya gelen Asuman Susam, 1990 yılında Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Çeşitli kurumlarda Türk dili ve edebiyat öğretmenliği yaptı. 2007’den sonra yalnızca edebiyat ve kültür çalışmalarıyla ilgilendi.

Haber Merkezi / Halen Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema Anabilim Dalında yüksek lisans eğitimini sürdürmektedir. Toplumsal bellek ve belgesel sinema üzerine çalışan Asuman Susam’ın 12 Eylül, bellek ve kadınlar üçgeninden yakın toplumsal tarihimize yönelik belgesel çalışması kurgu aşamasındadır. Uluslararası PEN üyesi ve PEN İzmir temsilcisidir. İzmir’de düzenlenen Uluslararası Öykü ve Şiir Günlerinin danışma kurulunda yer almaktadır.

İlk şiiri Milliyet Sanat dergisi Genç Şairler Antolojisi’nde çıktı (1989) ve o yılın Genç Şairler Antolojisi’nde yer aldı. Şiirleri, inceleme ve eleştiri yazıları Milliyet Sanat, Cumhuriyet Kitap, Radikal Kitap, Varlık, kitap-lık Öteki-siz, Akatalpa, Eliz gibi süreli yayınlarda yayımlandı. Şiir ve nesirleriyle çeşitli ortak kitaplarda, antolojilerde yer aldı. Asuman Susam, Kemik İnadı (2015) adlı şiir kitabında; kadın duyarlığının şiirde yeni bir temsilini ortaya koymasıyla Ruhi Su Şiir Ödülü’ne değer görüldü.

Yangın Yılları’ndan Nida’ya Ahmet Telli Şiiri (2010) adlı kitabında; ilk şiirlerinden kitaplaşmayı bekleyen son şiirlerine kadar, şiir tarihimizde 70 kuşağı olarak anılan yaralı bir kuşağın, dönem şiirinin neredeyse tüm özelliklerin şiirinde taşıyan hüzünlü sesi Ahmet Telli’yi ve şiirlerini ele almıştır. Toplumsal Bellek ve Belgesel Sinema (2015) adlı kitabında; toplumsal belleğin, geleceğimizin kurgulanmasında önemli bir belirleyici unsur olduğunu, insanın toplumsal hayat içinde “öteki” ile olan ilişkisinde önyargılarla karşısına çıkan, insan belleğini oluşturan değerleri ve yargıları incelemiştir. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Aslı Serin kimdir?

1977 yılında Balıkesir’de dünyaya gelen Aslı Serin, Adana’da makine mühendisliği yapmakta ve yazı çalışmalarını burada sürdürmektedir. Şiirimizin son on beş yılında somuta evrilişine ciddi katkılar vermiş bir şair olan Aslı Serin’in kalem ürünleri Duvar, Heves, Japonya Şiir, kitap-lık, Kül ve Yasak meyve gibi süreli yayınlarda yayımlanmıştır.

Haber Merkezi / Ağırlıklı Olarak Heves dergisinde yayımlanan şiirlerinden oluşan Bu Benim. Zip (2007) şairin ilk kitabıdır. Malumatfuruşluk adına şiirden kovulan gündelik hayat, Aslı Serin şiirinin esas malzemesidir. Gündelik hayatın birey üzerindeki etkilerini şairaneliğe sapmadan, rahat ve akıcı bir dille anlatmıştır.

Dara, kitaptaki şiirleri şu cümlelerle değerlendirmiştir: “Bu Benim. Zip, gündelik yaşam içindeki ikili ilişkileri, kentli bir genç hanımın gözünden, biraz alaycı bir söyleyiş, belki biraz Cansever şiirinden gelen bilinç akışı tekniğiyle yansıtan, 2000’ler sonrasında ortaya çıkan kimi şairlerin görsel, deneysel yanlarıyla destekli şiirlerinden oluşuyor. (…) Enis Batur şiirinin gündelik hayat gözlemlerinde genelde hep varlık sorununa, geçicilik-kalıcılık durumuna, dünyada bulunuşun zorunlu tek güzellik oluşuna dolaylı bir gönderme söz konusudur; Aslı Serin’deyse böyle bir şey yok. Enis Batur bir fil yükü kitap yazdıktan sonraki yeni bir kitabına ‘Neyin Nesisin Sen’ adını verirken, Serin daha ilk kitabına Bu Benim. Zip adını vermiştir. ‘Zip’ bilgisayar dilinde, verileri sıkıştırarak saklama yöntemi; buradan bakınca şair, kitabının özetle kendisi olduğunu, kendisini bu kitap aracılığıyla sıkıştırıp nesneleştirerek geleceğe aktardığını, kalıcı kıldığını söylüyor bir bakıma.”.

Şairin Dans Etmesek De Olur (2012) ve Değil (2017) adlı iki şiir kitabı daha bulunmaktadır. Celep, “Aslı Serin’de değişmeyen tek şey, onun sözcüklerle kurduğu ilişki biçimi olmuş. O böyle yaparak muradını da belli etmiş oluyor. Belli ki okurunu farklı bir kavrayış alanına davet ediyor. Bu davet biçim üzerinden yapılıyor. Onun böylesi tavrının ahlaki gerekçeleri olsa gerek. O en çok kendisini ilgilendirir görünen ilişkileri yazarken bile, başkasına açılmaya hevesli bir tavra açık tutabiliyor şiirini. Bu demek oluyor ki onun şiirinin esas yapısı, insan ilişkilerini, insanın duygu ve düşüncelerini, özel ya da genel manada olan biteni yahut olmakta olan şeyleri aydınlatma arzusundan güç alıyor. Sözcüklerin sayfa üzerindeki dizilişleri, salt biçim üzerinden parçalanmış, giderek kurmacalaştırılmış hâlleri, okurdan, gerçeğin farklı yorumlanması talebine karşılık geldiği izlenimi veriyor… Biçim üzerinden şiirini genişletme çabasına, şiirine asıl yaşama gücü veren katı gerçeklerle doğrudan temasını sağlayan deneyimler üzerinden derinleştirmeyi eklediğinde gücünü daha etkili tahkim edecektir.” cümleleriyle Aslı Serin şiirinin öne çıkan özelliklerine dikkat çeker. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Aslı Erdoğan kimdir?

8 Mart 1967 yılında dünyaya gelen Aslı Erdoğan, ortaöğrenimini Robert Lisesi’nde yükseköğrenimini Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı. Aynı üniversitesi fizik bölümüne araştırma görevlisi oldu.

Haber Merkezi / Bir yıl Cenevre’de Avrupa Atom Fiziği Araştırma Laboratuvarı’nda, iki yıl Rio de Janeiro Üniversitesi’nde çalıştı. Yurda dönünce üniversitedeki görevinden ayrılarak kendini tümüyle yazmaya verdi. Radikal gazetesinde köşe yazarlığı yaptı.

1994’te ilk romanı Kabuk Adam ve 1996’da Mucizevi Mandarin adlı öukü kitabı yayımlandı. 1997’de Deutsche Welle’nin düzenlediği yarışmada “Tahta Kuşlar” adlı öyküsünü 800’den fazla öykü arasından birinci seçildi. Kitap dokuz dile çevrildi. Uluslararsı alanda adını duyurdu ve Lire Dergisi tarafından “geleceğin 50 yazarı” arasında gösterildi.  “Hayatın Sessizliğinde” adlı şiirsel- düzyazı metni 2005 yılında Dünya Yayınlarınca düzenlenen yılın kitabı ödülünü kazandı.

Literaturhaus ve Uluslararası PEN Kulübü’nün değerlendirmesiyle 2012’de “Zürih kent yazarı” seçildi ve altı aylık bir burs alarak kent üzerine yazıp okuma günlerine katılmak üzere Zürih’te yaşadı. 2013 yılında Norveç’te kadınların seçme ve seçilme hakkını elde edişinin 100’üncü yılı adına konan “Sınırda Sözcükler Ödülü/ Ord i Grenseland Prisen”ne lâyık görüldü.

2016 yılında Özgür Gündem gazetesine yönelik yapılan soruşturmada silahlı terör örgütü üyeliği ve halkı kışkırtmak iddiasıyla tutuklandı. Bir süre sonra “devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” yönündeki suçlamalardan delil yetersizliği sebebiyle tahliyesine karar verilirken, “terör örgütü üyeliği” suçlaması ile de tutukluğu devam etti. Aslı Erdoğan, 133 gün süren tutukluluğunun ardından 29 Aralık 2016 tarihinde tahliye edildi.

Yapıtları; Kabuk Adam (1994), Mucizevi Mandarin (1996), Kırmızı Pelerinli Kent (1998), Hayatın Sessizliğinde (2005), Bir Yolculuk Ne Zaman Biter (2000, Gazete Yazıları), Bir Delinin Güncesi (2006, Denemeler – I), Bir Kez Daha (2006 Denemeler – II), Taş Bina ve Diğerleri (2009)

Ödülleri; 2005 Dünya Yayınları yılın kitabı ödülünü.

Paylaşın

Aslı Durak kimdir?

Aslı Durak, 21 Eylül 1955 yılında İstanbul’un Kadıköy İlçesi’nde dünyaya gelmiştir. Aslı Durak, şiir türünde eserler vermiştir. Şiirlerinde kimlik ve zaman gibi temalar üzerinde durmuştur, insan ve kadın olmanın hallerinden söz etmiştir.

Haber Merkezi / İlköğretimini Moda İlkokulunda tamamlamış ve ardından Kadıköy Kız Lisesine devam etmiştir. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde Mimarlık Bölümünü tamamlayan Aslı Durak, bir müddet serbest mimar olarak çalıştıktan sonra iş hayatından ayrılmıştır. Halen İstanbul’da Moda semtinde ikamet etmektedir. Evli ve iki çocuk annesidir.

İlk şiirini 1972’de henüz lise çağlarındayken Kadıköy’ün Sesi’nde yayımlayan Aslı Durak’ın şiirleri ve kısa hikâyeleri, 1992 yılından itibaren Kıyı, Kuzey Su, Şiir Defteri, Detay, Kitap-lık, İnsancıl, Şiir Ülkesi, Yazılıkaya, Vurgu, Varlık, Türk Dili, Uç, Güzel Yazılar, Ay Sallanıyor, Şiirce, Şiir Atı, Şehir, Rabarda gibi dergilerde yayımlanmıştır. Ayrıca internet ortamında çeşitli platformlarda yayımlanmış şiirleri bulunmaktadır. Şiirlerinin bir bölümü Farsçaya çevrilmiştir.

İlk şiir kitabı Sen Anlat Yüreğim, 1995 yılında yayımlanmıştır. 2003 yılında ikinci şiir kitabı Sır, 2011 yılında ise ismiyle hem şairin ismine bir gönderme içeren hem de evrakların üzerine basılan “Aslı Gibidir” mührünü çağrıştıran üçüncü şiir kitabı Aslı Gibidir yayımlanmıştır. Bunlar dışında şair Aslı Durak, edebiyat dergilerinde, kültür merkezlerinde düzenlenen şiir söyleşilerinde, sanal dergilerde ve kendi web sayfalarında okurlarıyla buluşmaya devam etmektedir.

Aslı Durak, Türkiye Yazarlar Sendikası ve Türkiye Eğitim Derneği üyesidir. Cemal Süreya Kültür Sanat Derneğinde ise Yönetim Kurulu üyesidir ve bir dönem Dernek Başkanlığını yürütmüştür. Işıl Özgentürk’ün yönettiği kısa film senaryosu kurslarına ve Mario Levi ile yazım atölyesine katılmıştır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

 

Paylaşın