Tutukluluğunun altıncı yıl dönümü vesilesiyle sosyal medya platformu zerinden bir açıklama yayınlayan Osman Kavala, “Ülkemde hukukun egemen olacağına dair umudumu kaybetmedim” ifadelerini kullandı.
Haber Merkezi / Açıklamasında, Filistin’de devam eden insani krize değinen Osman Kavala, bu sebeple Vaclav Havel ödülüne layık görüldüğü için de sevinemediğini söyledi. Kavala, açıklamasında şu ifadeleri kullandı.
“6 yıl boyunca suç işlediğime dair hiçbir delil olmadan cezaevinde tutuldum. Bunun sona ermesini beklerken, Yargıtay kararıyla hukuksuzluğun onanması ile infaz koşullarım ağırlaştı.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinin, kendisi de hapis deneyimi yaşamış olan Vaclav Havel adına verdiği ödüle layık görülmem bana onur verdi. Ancak, Hamas’ın sivillere saldırı eylemi ve İsrail bombardımanının Gazze’de yarattığı felaket sevinmeme fırsat vermedi. Filistin’de büyük acılara sebep olan terör ve şiddet ortamını besleyen adaletsizliklere karşı tüm uluslararası kuruluşların daha fazla duyarlılık göstereceklerini ve uluslararası hukuk normlarına uygun biçimde barışın sağlanması için güçlü bir inisiyatif alacaklarını umuyorum.
Havel’in dediği gibi, ‘en önemlisi umudu kaybetmemek’. Ülkemde hukukun egemen olacağına dair umudumu kaybetmedim.”
Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan iş insanı Osman Kavala, 2023 Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü’ne layık görülmüştü. Ödülü Ekim ayında Kavala adına eşi Ayşe Buğra almıştı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, ödülün Kavala’ya verilmesine yazılı bir açıklama ile tepki göstererek, “Ülkemizde hakkında yargı tarafından hükmedilen kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunan bir kişiye verilmiş olması kabul edilemez” ifadesini kullanmıştı.
Osman Kavala’nın cezası onandı
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Gezi Parkı davasında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 25 Nisan 2022’de Osman Kavala, Can Atalay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman ve Çiğdem Mater hakkında verdiği mahkumiyet kararını Eylül ayında onamış, Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Mücella Yapıcı hakkındaki hükümleri ise bozmuştu.
Gezi Parkı davasında, Türk Ceza Kanunu’nun 312/1 maddesi gereğince, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılan Osman Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis ile Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekili Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater’e “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım” suçundan verilen 18’er yıl hapis cezalarını onamıştı.
Avrupa Konseyi ihlal süreci
AİHM 10 Aralık 2019’da Kavala’ya ilişkin olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 18. maddesinin ihlal edildiğine hükmetti. Dosya, üye devletlerin kararlara uymasını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin, mahkemenin 10 Aralık 2019 kararının uygulanmamasıyla ilgili ihlal prosedürü başlatmasının ardından Büyük Daire’ye taşındı.
Büyük Daire, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “kararların bağlayıcılığı”nın düzenlendiği 46/1 maddesine dayanarak, Türkiye’nin AİHM kararına uymamasıyla ilgili 11 Temmuz’da kararını açıkladı. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2 Şubat 2022 tarihinde başlattığı ihlal prosedürü kapsamında açıklanan kararda, Türkiye’nin, AİHM kararlarına ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucu yer aldı.
AİHM, bu konuyu içeren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 46/1. maddesini ihlal ettiği hükmüne vardı. Karar, 1’e karşı 16 oyla alındı. Tek karşı oy, mahkemenin tek Türkiyeli yargıcı Saadet Yüksel’den geldi. Yüksel karara yazdığı şerhte, çoğunluğun görüşüne katılmadığını ifade etti.
AKPM 12 Ekim’de “Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması” kararını, katılanların 2/3 çoğunluğuyla kabul etti. 62 üyenin oy kullandığı oturumda 44 üye karardan yana 18 üye karara karşı oy kullandı. Karara göre, Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Osman Kavala’nın “tutukluluğu kaldırılarak derhal serbest bırakılması” kararını yerine getirmediği takdirde, bazı yaptırımlarla karşı karşıya kalacak.
Bu yaptırımlar arasında en önemlileri Kavala’nın hukuksuzca hapiste kalmasına şahsi sorumlulukları nedeniyle yol açan kamu görevlileriyle ilgili “Magnitsky Mevzuatı”nın uygulanması ve “Osman Kavala’nın 1 Ocak 2024 tarihine kadar cezaevinden tahliye edilmemesi halinde, Meclis’in 2024’ün ilk Oturumunda Türk delegasyonunun yeterlik belgelerine itiraz etme yetkisinin devreye girmesi.”
Bu karardan sonra Kavala’nın serbest bırakılması sağlanamadığı takdirde “Osman Kavala ve diğer siyasi mahkumların Türkiye’de yasadışı ve keyfi olarak özgürlüklerinden mahrum bırakılmasına polis memuru, savcı, hakim, cezaevi görevlisi yada başka görevlerde bulunanlar olarak katkıda bulunan herkes” Avrupa ülkelerinde bu eylemleri nedeniyle kovuşturmayla karşı karşıya kalabilir.
Ayrıca Osman Kavala 1 Ocak 2024’e kadar tahliye edilmediği takdirde 2024 Kış Oturumu’nda Türkiye delegasyonu AKPM’de oy kullanma haklarından yoksun kalabilir.