CHP Genel Başkan Adayı Öymen: AKP, Padişahlık Düzeni Kurmuş

Partisinin Diyarbakır İl Kongresi’nde konuşan CHP Genel Başkan Adayı Örsan K. Öymen, “Türkiye demokratik bir ülke olmayabilir ama CHP, demokrasiyi hedef haline getirmiş bir parti olarak buna uymak durumundadır. Şu anda bir padişahlık düzeni var. AKP, padişahlık düzeni kurmuş. Osmanlı’da olduğu gibi tek kişi yönetimi ya da Avrupa’da olduğu gibi krallık yönetimi. Yetkiler tek elde toplanmış. Bunun karşıtı cumhuriyetçilik. Halkın egemen olması. AKP’nin bu padişahlık düzenini cumhuriyetçilikle yıkabiliriz” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Diyarbakır İl Başkanlığı’nın 38. Olağan Kongresi, merkez Yenişehir ilçesindeki bir salonda gerçekleştirildi. CHP’nin Genel Başkan adayları Özgür Özel ile Örsan Öymen, Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, milletvekilleri ve siyasi parti temsilcilerinin katıldığı kongerede seçime blok liste ile gidildi.

Kongrede tek aday olan mevcut il başkanı Abdullah Atik, yeniden il başkanı seçilirken CHP Genel Başkan Adayı Örsan K. Öymen’de kongrede açıklamalarda bulundu. ANKA‘nın aktardığına göre Öymen, konuşmasında şunları ifade etti:

“Bu kongreler iki yılda bir yapılan, uzatma olması durumunda üç yılda bir yapılan bu kongreler aynı zamanda özeleştirilerin ortaya konduğu, eleştirilerin de yapıldığı kongrelerdir ya da öyle olmalıdır. Partimizin sorunlarını doğru bir biçimde tespit edip daha iyi bir noktaya ulaşabilmemiz için çok önemli bir fırsattır. Şunu görmemiz gerekiyor ki mevcut yönetim döneminde 13 yılda girilen tüm seçimler ne yazık ki kaybedilmiştir.  Bir belediye seçiminde göreceli olarak başarı kazanıldı. İstanbul, Ankara, Adana, Antalya, Mersin kazanıldı. Bu önemlidir ama yeterli değildir. Biraz yenilgilere alıştırılmış bir halimiz var. O ruh halinden kurtulmamız gerekiyor. Göreceli başarılarla yetinmek doğru bir şey değil. Partililerimizin de bunla yetinmediğini biliyorum.

Partimizin oyları yüzde 22-26 arasına sıkışıp kalmıştır. Bu sadece mevcut yönetim dönemine özgü bir şey değil. Deniz Baykal döneminde de aynı şekilde aynı sorunları yaşıyorduk. Bu artık kronikleşmiş bir şey. 12 Eylül’den sonra CHP’nin oylarına baktığımız zaman ne yazık ki yüzde 26’nın üzerine çıkamamıştır. Parti içi demokrasi konusunda yapmamız gereken birçok şey var. Parti içi eğitimin mutlaka sağlanması gerekiyor. Parti üyelerinin, partinin tüzüğü, programı, ilkeleri ve ideolojisi konusunda bilinçlendirilmesi gerekiyor.

Bizim partimizin geçmişine baktığımız zaman Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Erdal İnönü, hepsi idealist bir biçimde siyaseti ilke, dava, ideoloji için yapmışlardır. Bunu biz ancak parti içi eğitimi etkin kılabilirsek tekrar sağlayabiliriz. Davanın, ideolojinin, ilkenin olmadığı yerde sadece kişilerin arasında makam, mevki yarışı olur. Siyaset, koltuk kapmaca oyununa ya da çıkar paylaşımı mücadelesine dönüşür. İlkelerimizin ve davamızın ne olduğunu ortaya koymamız gerekiyor. Bana göre parti içi eğitimden geçmiş üyelerin aktif üye olması gerekiyor.

İki genel seçimi üst üste kaybeden bir genel başkan bir daha aday olmamalı. Tüm demokratik ülkelerde iki seçim kaybeden kişi istifa ediyor veya bir daha aday adayı olmuyor. Türkiye demokratik bir ülke olmayabilir ama CHP, demokrasiyi hedef haline getirmiş bir parti olarak buna uymak durumundadır. Şu anda bir padişahlık düzeni var. AKP, padişahlık düzeni kurmuş. Osmanlı’da olduğu gibi tek kişi yönetimi ya da Avrupa’da olduğu gibi krallık yönetimi. Yetkiler tek elde toplanmış. Bunun karşıtı cumhuriyetçilik. Halkın egemen olması. AKP’nin bu padişahlık düzenini cumhuriyetçilikle yıkabiliriz.

“Asimilasyona son verebiliriz”

Dil, bir insanın kültürünün en önemli unsurlarından birisidir. Kürtçe yıllarca, ‘Kürtçe diye bir dil yok. Bu bir aksandır’ gibi birtakım safsatalar… Uzun yıllar hakir kılındı. Vatandaşlara böyle yalanlar anlatıldı. Dolayısıyla Kürtçe ve Kürt kültürü yok sayıldı. Bu şu anda önemli bir ölçüde kırıldı. Ama halen bu baskıların kısmen de olsa devam ettiği söylenebilir. Bizim Kürtçe’nin, Kürtlerin, Kürt kültürünün asimilasyona uğratılması sürecini engelleyecek önlemleri almamız lazım.

Bizim partimizin programında var fakat uygulamaya gelince somut bir şeyden bahsedilmiyor. Gece yarısı çekilen videolarla, kısa birtakım sözlerle konu geçiştirilmeye çalışılıyor. Bu konuda bizim yapmamız gereken şeyler var. Üniter yapıyı koruyarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmesini ve parçalanmasını önleyerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğüne sahip çıkarak, terörizme, şiddete sahip çıkarak da biz bu asimilasyon sürecini önleyebiliriz. Ya o ya bu diye bir şey yok. Üniter yapıyı koruyarak asimilasyona son verebiliriz.

ODTÜ’de felsefe bölümünde doktoramı yaparken bir yandan çalışıyordum. Gazetecilik yapıyordum, bu bölgeye çok sık geldim. Katledilen Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan ile 2-3 saat baş başa görüştüm. Burada, 90’lı yıllarda neler olup bittiğini gayet iyi biliyorum. Hizbullah Terör Örgütü’nün buralarda ne dolaplar çevirdiğini ve onun arkasında neler döndüğünü gayet iyi bilen bir arkadaşınızım. 90’lı yıllarda burada meydana gelen insan hakkı ihlalleri bir gerçektir. Bunlar inkar edilemez.

Elbette ki devletimizin kurumlarını hedef almak doğru değildir. Ama devletin kurumlarının içine sızan yasadışı oluşumlar da en az PKK terörü kadar bu bölgeye zarar vermiştir. Kayyum meselesi… İçişleri Bakanlığı mahkeme değildir. Mahkeme kararı olur. Bir kişinin terör örgütüyle ilişkisi hukuk tarafından kanıtlanır. O zaman zaten gereği yapılır. İçişleri Bakanlığı ortada daha mahkeme kararı yokken belediye başkanını görevden alıyor. Yerine başkasını atıyor. Bu, Cumhuriyetçilik, temsiliyet ilkesine aykırı bir durumdur.”

Paylaşın

Öymen, Neden Aday Olduğunu Açıkladı: CHP’de Devrimci Bir Hareket Başlatmak

CHP’de genel başkanlığa aday olan Örsan K. Öymen, adaylığına dair, “Amacım hem parti içi demokrasi sorununu çözmek hem partinin ilkelerine sahip çıkmak, özüne dönmesini sağlamak. Ve bu ilkeler üzerinden Türkiye’nin sorunlarına yönelik çözüm önerileri getirerek hem CHP’de hem de ülkede devrimci bir hareket başlatmak amacıyla Genel Başkan aday adayı oldum” dedi ve ekledi:

“Partide böyle bir boşluk olduğunu gördüğüm ve ne yazık ki başkaları böyle bir çıkış yapmadıkları için ahlaki ve siyasi bir sorumluluğun gereği olarak böyle bir karar aldım.”

Öymen, açıklamasının devamında, “Çünkü ben öyle makam mevki peşinde koşacak bir insan değilim. Benim umurumda da olmaz öyle şeyler. Ben felsefe profesörüyüm. Belli şeyleri aşmış bir insanız artık. İdealistiz, dava insanıyız. Olaylara ideolojik bakarız. Makam, mevki bunlar araç yani. Parti meclis üyeliği, milletvekili, genel başkanlık vs. Ancak şu anda CHP’de siyaset kariyer nesnesi haline dönüştürülmüş durumda” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) 4-5 Kasım tarihlerinde yapılması planlanan 38. Olağan Kurultay’da Genel Başkanlık için aday adaylığını açıklayan isimlerden Örsan Kunter Öymen, Bianet’ten Vecih Cuzdan’a açıklamalarda bulundu. Öymen’in açıklamaları şöyle:

“Cumhuriyet Halk Partisi’nde iki temel sorunun olduğunu düşünüyorum. Birincisi partinin ilkelerinden ve kendi özünden uzaklaşmış olması. Sağa kayması. Bu sağa kaymanın iki temel boyutu var. Birincisi; laiklik ilkesinin bir kenara atılmış olması ve Türkiye’deki laiklik sorunu konusunda yeterince duyarlı davranılmamış olması.

İkinci boyutu da ekonomi politikalarında halkçı, devletçi, sosyal demokrat, demokratik solcu ekonomi politikalarının yeterince ortaya konulmamış olması. Yani hem sol kimlik hem de laiklik konusundaki duyarlılığın erozyona uğramış olması.

Türkiye’de AKP hükümeti teokratik bir düzen kurmuş durumda. Teokrasi demek, din devleti demek. Yani gücünü halktan alan değil dinden veya Tanrı’dan alan bir yönetim biçimi. Teokratik bir düzen kurulmuş ama ana muhalefet partisi CHP’nin yönetimi bu konuda üzerine düşeni ne yazık ki yıllardır yapmıyor. Bu yeni bir şey de değil, uzun süredir devam ediyor.

Yine aynı şekilde işte kamucu ekonomi politikası deniyor. Fakat arkasını doldurma konusuna gelince ekonomik ve sosyal adalet sağlanması konusunda somut sol projelerin geliştirilemediğini görüyoruz.

Kemal Kılıçdaroğlu yönetimi ne yazık ki bu partinin kendi kurultayı tarafından onaylanmış programındaki temel ilkeleri yerine getirmiyor. Bu ilkeler; cumhuriyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik, milliyetçilik, devrimcilik, sosyal demokrasi ve demokratik solculuktur. Sosyal demokrasi ve demokratik solculuk, halkçılığı ve devletçiliği tamamlayan ilkelerdir. CHP de bunları sentezlemiş bir siyasi partidir. Her üye de partinin kurumsal kimliğine uymakla yükümlüdür. Hiç kimsenin, “Ben bu ilkelerden birkaç tanesini seçerim, gerisini bir kenara atarım” demek gibi bir hakkı da yok. Genel Başkan da buna dâhil.

Türkiye’de genelde, belki sosyalist partilerde o kadar değil ama özellikle merkez sol partilerde ve CHP’de ideolojik temelde siyasetin yapılamıyor olması bir sorun. Son dönemlerde ilkeler ve ideoloji üzerinden hareket edilmediği için siyaset böyle makam, mevki, koltuk kapmaca oyununa dönüştü. Onun için bu ideoloji ve ilkeler çok önemli. Haziran ayında kurulmasına öncülük ettiğim CHP İlke ve Demokrasi Hareketi’nin internet sitesinde de “Amaç ve İdeoloji” bölümünde bunları anlatıyoruz somut bir şekilde.

Altı Ok, AKP’nin kurduğu düzenin panzehiri olduğu için buna sahip çıkmamız gerekiyor. Ancak Altı Ok’a sahip çıkmadığınızda veya birkaçına sahip çıkıp birkaçını elediğiniz zaman AKP’nin karşıdevrim sürecine hizmet etmiş oluyorsunuz. Benim temel çıkış noktam bu ve partide ‘değişim’ talep eden kesimlere ya da ‘değişim’ sözcüğünü kullanarak ortaya çıkan diğer hareketlere baktığımız zaman orada açıkçası bu sözünü ettiğim ilkelerle tutarlı ve etkili biçimde bir sahip çıkma gözlemleyemiyorum. Ve sanki mevcut yönetimin bir uzantısı olduklarına dair bir izlenim ortaya çıkıyor.

Bir başka mesele de tabii parti içi demokrasi meselesi. Amacımız hem parti içi demokrasi sorununu çözmek hem partinin ilkelerine sahip çıkmak, özüne dönmesini sağlamak. Ve bu ilkeler üzerinden Türkiye’nin sorunlarına yönelik çözüm önerileri getirerek hem CHP’de hem de ülkede devrimci bir hareket başlatmak amacıyla Genel Başkan aday adayı oldum.

Partide böyle bir boşluk olduğunu gördüğüm ve ne yazık ki başkaları böyle bir çıkış yapmadıkları için ahlaki ve siyasi bir sorumluluğun gereği olarak böyle bir karar aldım.

Çünkü ben öyle makam mevki peşinde koşacak bir insan değilim. Benim umurumda da olmaz öyle şeyler. Ben felsefe profesörüyüm. Belli şeyleri aşmış bir insanız artık. İdealistiz, dava insanıyız. Olaylara ideolojik bakarız. Makam, mevki bunlar araç yani. Parti meclis üyeliği, milletvekili, genel başkanlık vs. Ancak şu anda CHP’de siyaset kariyer nesnesi haline dönüştürülmüş durumda.

“Özgür Bey’in etkili bir eleştirisini hatırlamıyorum”

Partinin sağcılaşmasıyla ilgili bir statükoyu temsil ediyor bu yönetim, Genel Başkan dâhil. Bir de ‘değişim’ söyleminde bulunan bir ekip var. İşte Sayın Özgür Özel’in temsil ettiği. Şu an bu kesimin adayı o gibi görünüyor. Şimdi bu ikisinin arasına sıkışıp kalma meselesi şöyle: Mesela Özgür Bey’in açıklamalarına bakıyoruz, “CHP’yi sosyal demokrat bir parti yapacağız” diyor. Altı Ok’u reddetmiyor tabii. Atatürk’ü de reddetmiyor ama böyle aralarda değiniyor. Ön plana koyduğu kavram sosyal demokrasi.

Aslında daha önce Kemal Derviş’in yaptığı da buydu. Bir de sosyal demokrasiyi nasıl tanımladığını da çok somut bir biçimde ifade etmiyor. Yani savundukları sosyal demokrat bir model mi yoksa sosyal demokrasinin neoliberalleşmiş -ki ben onlara sahte sosyal demokrat diyorum- hali mi? Söylem ile eylem bütünlüğüne baktığınız zaman ortaya öyle bir şey çıkmıyor. Dolayısıyla bu ‘değişim’ adını kullananların ‘sosyal demokrasi’ dediklerinde neyi kastettiklerini ben henüz anlayabilmiş değilim. Öncelikle onun bir açıklığa kavuşturulması gerekiyor.

Bir ikincisi ‘değişim’ diyen kadrolara bakıyorum, birçoğu Kemal Bey’in [Kılıçdaroğlu] döneminde A takımda olan kişiler. Yani demin anlattığım sorunların, yanlışların, hataların altında imzası olan veya o hatalar yapıldığında sessiz kalan bir ekip. Özgür Bey de sonuçta yıllardır milletvekili, grup başkanvekili olarak görev yaptı. Ve ister ilkelerin bertaraf edilmesi olsun ister parti içi demokrasi olsun bu konularda böyle çok ciddi diyebileceğimiz, etkili ve yüksek tonda bir eleştirisinin olduğunu hatırlamıyorum. Dolayısıyla böyle olunca tabii ‘değişim’ söylemi samimi değil. Değişecek olan sadece kişiler mi yoksa ilkesel boyutta da ciddi bir değişim olacak mı?

Değişimcilerle ilgili üçüncü bir sorun daha var. CHP Genel Başkanlığı’na aday olacak birisinin bir kere bağımsız bir karaktere sahip olması lazım. Yani birtakım güç odaklarının güdümünde olmaması lazım. Hakkında “emanetçi”, “uydu” gibi söylemler olmaması lazım. Doğrudur, yanlıştır bilemem ama böyle bir algı ortaya çıktı. Kapalı kapılar ardında birtakım müzakereler yapıldığı gibi. Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel ve birtakım milletvekillerinin kendi aralarında Genel Başkan tayin ettiği gibi bir izlenim var. Bunu yanlışlamak ve bu konuda seçmeni, delegeyi ikna etmek onlara düşen bir görev ama ne yazık ki böyle bir algı izlenimi oluştu.

Sonuç olarak kurultay delegesinin önüne bir seçenek koymamız gerekiyor. Aksi takdirde zaten iki tane seçenek var. Biz de bunlardan birini seçtik diyebilirler. Hem ahlaki hem siyasi bir sorumluluk gereği bu adımı attık.”

Örsan Kunter Öymen’in açıklamalarının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

CHP Genel Başkan Adayı Öymen: 13 Yılda 12 Seçim Kaybedildi

Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde girilen 13 yıldaki tüm seçimlerin kaybedildiğini ifade eden CHP genel başkan adayı Örsan Öymen, “Bu bir olgu. 13 yılda 12 seçim kaybedildi. 5 milletvekilliği, 3 cumhurbaşkanlığı, 2 belediye seçimi, 2 referandum” dedi ve ekledi:

“Belediye seçimlerinde, İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya’da başarı elde edildi ama Türkiye genelinde ne yazık ki partimiz birinci olamamıştır. Biz bilhassa yenilgiye alıştırılmış bir ruh hali içerisine girmiş durumdayız ne yazık ki. Böyle birkaç kent kazandığımız zaman bundan büyük mutluluk duyuyoruz. Onu bir başarı olarak yorumlamak istiyoruz. Belki psikolojik bir ihtiyaç da olabilir bu.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) genel başkanlığına adaylığını açıklayan isimlerden Prof. Dr. Örsan Öymen, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kültür Sanat ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen CHP Eskişehir İl Başkanlığı 38. Olağan Kongresi’nde açıklamalarda bulundu.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; CHP’de genel başkana veya yönetim kademesinde olanlara yönelik eleştirilerin partinin kendisine yönelik eleştiri olmadığını kaydeden Öymen, “Cumhuriyet Halk Partisi’ni daha ileri bir noktaya götürmek için, bu yüzyıllık çınarda bir yaprak dökümünün yaşanmaması için, Cumhuriyet Halk Partisi’ne sahip çıkmak için, genel başkan da dahil olmak üzere yönetim kademesindeki herkes eleştirilebilir. Bizim bu feodal anlayıştan kurtulmamız gerekiyor. Öncelik budur” diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde girilen 13 yıldaki tüm seçimlerin kaybedildiğini ifade eden Öymen, “Bu bir olgu. 13 yılda 12 seçim kaybedildi. 5 milletvekilliği, 3 cumhurbaşkanlığı, 2 belediye seçimi, 2 referandum. Belediye seçimlerinde, İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya’da başarı elde edildi ama Türkiye genelinde ne yazık ki partimiz birinci olamamıştır.

Biz bilhassa yenilgiye alıştırılmış bir ruh hali içerisine girmiş durumdayız ne yazık ki. Böyle birkaç kent kazandığımız zaman bundan büyük mutluluk duyuyoruz. Onu bir başarı olarak yorumlamak istiyoruz. Belki psikolojik bir ihtiyaç da olabilir bu” değerlendirmesinde bulundu.

CHP’nin başka bir sorununun, partinin oyunun yüzde 22-26 bandı arasına sıkışması olduğunu söyleyen Öymen, “2003 ve 2008 yılları arasında 5 yıl 3 dönem Parti Meclisi üyesi olarak görev aldım Sayın Deniz Baykal döneminde. Ne yazık ki bugün burada aktaracağım eleştirileri, o zaman da kendisine ve yönetimine yöneltmek durumunda kalmıştım. Temelde parti içi demokrasi, seçim yenilgilerindeki nedenler ilkelerle ilgili sorunlar gibi konularda dolayısıyla yeni bir şey söylemiyorum. Ne yazık ki kişiler değişti ama partimizde sorunlar değişmedi” dedi.

Öymen, 1957 seçimlerinde CHP’de İsmet İnönü’nün genel başkan olduğu dönemde partinin oyunun yüzde 41, 1977 seçimlerinde Bülent Ecevit’in genel başkan olduğu dönemde partinin oyunun yine yüzde 40’ların üzerinde olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “13 yılda değişmeyen şey ne olacak da 14’üncü yılda değişecek ve biz belediye seçimlerini kazanacağız? İstanbul’u, Ankara’yı yeniden kazanacağız. Bursa’yı kazanacağız. Diğer önemli kentleri, merkezleri kazanacağız. Eskişehir’i nasıl kazanacağız? Bütün bunların üzerinde düşünmek gerekiyor.”

Anket önerisi

İttifaklarla ilgili sorun yaşandığını ve genel başkanlık dahil yönetim değişikliği olmadığı zaman başarının sağlanması konusunda şüphelerini ifade eden Öymen, “Genel merkeze şunu öneriyorum. Bilimsel bir araştırma yapılsın. 40 ilde, 60 ilde 10-15 bin kişiyle bir araştırma yapılsın. Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce olduğu gibi 20 ilde 30 ilde 2-3 bin kişiyle değil kapsamlı bilimsel bir araştırma yapılsın, güvenilir.

Mevcut yönetimin, yönetimin devam etmesi durumunda Cumhuriyet Halk Partisi’nin adaylığına vatandaşımız oy verecek mi? Çok basit bir soru. Halkın içinde yaşayan, halkla iletişim halinde olan herkes aslında gerçekleri görüyor. Madem bizim burada söylediklerimiz dikkate alınmıyor. Benim söylediğimi bir kenara atın. Genel merkezi sadece bilime, akla davet ediyorum” çağrısı yaptı.

Seçim yenilgilerinin temelinde birçok neden olduğuna dikkati çeken ve bu sorunlardan bir tanesinin de parti içi demokrasi sorunu olduğunu vurgulayan Öymen, şöyle konuştu:

“Bunlardan bir tanesi de parti organlarının çalıştırılmamış olması. Oligarşik bir yapının 5 kişi, 10 kişi, 15 kişi bilemiyorum. Danışmanlar, Bazı MKYK üyeleri vesaire kararları vermesi. İlçe ve il örgütlerine bu konularda kritik konularda bir şey danışılmamış olması, parti meclisinin yeterince çalıştırılmamış olması ve bunun sonucunda da lojistik, stratejik ve ideolojik hataların yapılmış olması. Sadece çok sık gündeme geldiği için değinmek istiyorum. Milletvekili listeleri konusu.

Oy oranı yüzde 1-2 en fazla 3 olan 4 partiye 38-39 milletvekilinin hediye edilmiş olması. Bu her şeyden önce temsiliyet ilkesine, halkın egemenliği ilkesine aykırı bir durumdur. Oy oranıyla orantısız bir sayıda milletvekilinin verilmiş olması. İttifak elbette yapılabilir. Ama şöyle denenebilirdi, seçilebilecek yerlerden 10-15 kişilik kontenjan, ittifak içindeki partilere verilebilirdi ve milletvekilleri de ön seçim yapılması yoluyla belirlenebilirdi ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin daha fazla sayılı milletvekili bugün mecliste olabilirdi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde daha güçlü bir şekilde temsil edilebilirdik.”

Paylaşın

Örsan Öymen: CHP Kimliksiz Bir Konuma Sokulmuştur

CHP Ankara İl Kongresi’nde konuşan genel başkan adayı Örsan Öymen, “CHP ben demokratik bir partiyim, Türkiye’de demokrasiyi savunuyorum iddiasında değil mi? CHP kimliksiz bir konuma sokulmuştur. İlkelerimizden uzaklaştık, başta laiklik olmak için ilkelerimizi rafa kaldırdık. Pragmatik bir açıdan bile bakılsa bunun bir sonuç vermediği ortaya çıkmıştır” dedi ve ekledi:

“Bugün Türkiye’de AKP iktidarı monarşik, oligarşik, ümmetçi, statükocu, muhafazakar, serbest piyasacı, özelleştirmeci bir düzen kurdu. Bunun panzehri altı oktur, altı ok 1920-1930’larda kaldı demek karşı devrime hizmet etmek demektir. Bu konuda bilinçlenmemiz, ilkelerime sahip çıkıp bunu halkımıza anlatmamız gerekiyor. Her alanda ilkelerimizle uyumlu projelerimizi üyelerimize anlatmak, üyelerimizin bunu vatandaşlarımıza anlatması gerekiyor.”

CHP Genel Başkanlığı aday adayı Örsan Öymen, Ankara İl Kongresi’nde konuştu. Gazete Pencere’nin aktardığına göre Öymen şunları söyledi:

“Genel Başkanımızın öncülüğünde girilen tüm seçimler ne yazık ki 13 yıldaki 12 seçimin tamamı kaybedilmiştir. 1989 yılında SHP Genel Başkanı Erdal İnönü’nün öncülüğünde belediye seçimlerinde birinci olmuştuk, öyle bir başarıyı uzun bir süredir yaşayamadık. 14. yılda neyin değişeceğini, ya da değişecekse hangi temellerle bunu açıklayacağımızı çok iyi düşünmemiz lazım. CHP’nin oyu yüzde 22-26 arasına sıkışıp kalmıştır. Bu önceki yönetim döneminde de böyleydi. Bu 22-26 arasına sıkışmışlık durumunu bizim aşmamız ve bunu bir kader olarak kabul etmememiz gerekiyor.

Kaderci, determinist ve karamsar bir anlayışı terk edip yeniden o koşulları sağlamamız lazım. Siyasetçi, lider, konjonktüre göre siyaset yapmaz, konjonktürü değiştiren kişidir. Bu koşulları değiştirmek için stratejik planlamalar yapmalıyız. Yüzde 48 çok değerli bir oy fakat daha önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefet partilerinin gösterdikleri adayların oy toplamı yine yüzde 48 idi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun öncülüğünde girilen bu seçimle yüzde 48 oranı aşılamamıştır. Bunun bir çok nedeni var. AKP hükümetinin uyguladığı baskılar da bu nedenlerden birisidir fakat bazı nedenler bizim ortadan kaldırabileceğimiz nedenlerdi, o konuda gerekli olan şeyler yapılamadı.

Parti içi demokrasi süreci çalıştırılmadığı için bir çok lojistik, stratejik ve ideolojik hata yapılmıştır. Milletvekili listeleri konusu… Oyu en fazla yüzde 3 olan siyasi partilere 38-39 milletvekilliğinin verilmiş olması, bu temsiliyet, halkın egemenli ilkesinin ortadan kaldırılmasıdır. 10-15 milletvekili diğer ittifak içindeki partilere verilebilirdi ve CHP’nin kendi adayları da ön seçimle belirlenebilirdi. Ön seçimin olmadığı yerde parti içi demokrasiden söz etmek mümkün değil. Bir genel merkez kontenjanı olabilir yüzde 5 fakat tüm diğer milletvekili adaylar ön seçimle belirlenmeli. Kongrelerde, kurultayda birden fazla adaya imza verilebilmeli, herkes kürsüde konuşabilmeli. Çarşaf listeyle seçimlere gidilmesi mahallede başlamak üzere kolaylaştırılmalı blok listeyle seçime gidilmesi zorlaştırılmalı.

“CHP Türkiye’de demokrasiyi savunuyorum iddiasında değil mi?”

İki genel seçimi üst üste kaybeden bir genel başkanın bir daha genel başkan adayı olmasının engellenmesi, bunun tüzüğe bağlanması gerekiyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama yok. Demokratik ülkelerde bir veya iki seçim kaybedildiğinde genel başkan istifa eder veya bir daha aday olmayacağını açıklar. CHP ben demokratik bir partiyim, Türkiye’de demokrasiyi savunuyorum iddiasında değil mi? CHP kimliksiz bir konuma sokulmuştur. İlkelerimizden uzaklaştık, başta laiklik olmak için ilkelerimizi rafa kaldırdık. Pragmatik bir açıdan bile bakılsa bunun bir sonuç vermediği ortaya çıkmıştır.

Bugün Türkiye’de AKP iktidarı monarşik, oligarşik, ümmetçi, statükocu, muhafazakar, serbest piyasacı, özelleştirmeci bir düzen kurdu. Bunun panzehri altı oktur, altı ok 1920-1930’larda kaldı demek karşı devrime hizmet etmek demektir. Bu konuda bilinçlenmemiz, ilkelerime sahip çıkıp bunu halkımıza anlatmamız gerekiyor. Her alanda ilkelerimizle uyumlu projelerimizi üyelerimize anlatmak, üyelerimizin bunu vatandaşlarımıza anlatması gerekiyor.”

Paylaşın

CHP Genel Başkanlık Yarışı: Örsan Öymen De Aday

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kaybedilmesinin ardından CHP’de liderlik tartışmaları alevlenirken genel başkanlık için ikinci aday da belli oldu. Özgür Özel’in ardından Prof. Dr. Örsan Öymen de CHP genel başkanlığına aday olduğunu açıkladı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında konuşan Örsan Öymen, “Ne yazık ki partimiz statükocularla sahte değişimciler arasında sıkışıp kalmıştır. CHP çıkmaz sokağın içindedir. Bizim üçüncü yol açmamız gerekiyor” dedi.

CHP yönetiminde bir değişiklik olmaması durumunda, 2024’te yapılacak yerel seçimlerde başarı olasılığının oldukça düşük olduğunu kaydeden Öymen, “demokratik bir ülkede, bir ya da iki seçim kaybedenlerin istifa ettiğini” dile getirdi ve ekledi:

“Ne yazık ki partimizde böyle bir dönem yaşamadık. CHP Ortadoğu’yu değil Batı ülkelerini örnek alan, onlardan etkilenen bir parti. Dolayısıyla 13 yılda 12 seçimi kaybedip bu kadar uzun süre genel başkanlık görevine devam eden başka bir örnek gelişmiş ülkelerde var mı ben baktım bulamadım.”

CHP’nin kimliğini yitirdiğini ve ilkelerinden uzaklaştığını savunan Örsan Öymen, “CHP’nin temel ilkesinin Altı Ok olduğunu” ve “Bunlara bütün olarak sahip çıkılması gerektiğini”, ancak gelinen noktada “partinin neyi temsil ettiğinin belirsiz” hale geldiğini belirtti.

Basın toplantısında, kendinden önce adaylığını açıklayan Özgür Özel ile ilgili bir soruya da yanıt veren Öymen, “Sayın Özgür Özel değerli bir milletvekilidir. Çok çalışkan en etkili vekillerimizden biridir. Nezaket çerçevesinde bu sürecin yürütülmesini istiyorum” dedi. Örsan Öymen ayrıca, genel başkan adaylığı ile ilgili olarak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmediğini aktardı.

Örsan  Öymen’in açıklamaları şöyle:

“CHP’de bir yönetim değişikliğinin olmaması durumunda önümüzdeki yerel seçimde başarılı olma ihtimali oldukça düşüktür. Ne yazık ki CHP tabanında da çok ciddi bir tepki oluşmuş durumda CHP yönetim değişikliği gerçekleşmediği için. Demokratik bir ülkede 1 veya 2 seçimi kaybettiğinde istifa eder, ne yazık ki partimizde böyle bir dönem yaşamadık.

CHP Ortadoğu’yu değil Batı ülkelerini örnek alan, onlardan etkilenen bir parti. Dolayısıyla 13 yılda 12 seçimi kaybedip bu kadar uzun süre genel başkanlık görevine devam eden başka bir örnek gelişmiş ülkelerde var mı ben baktım bulamadım.”

CHP kimliğini yitirmiştir. İlkelerinden uzaklaşmıştır. Bir siyasi partinin üyesi kurultay tarafından belirlenen partinin temel ilkelerine uymakla yükümlüdür. CHP’nin temel ilkeleri bellidir. Altı ok. Bunlara bütün olarak sahip çıkılması gerekir. İdeolojik bütünlük sağlanamamaktır. Partinin neyi temsil ettiği belirsizdir. ”

Acaba bu arkadaşlarımız daha önce bu ideolojik hatalar yapıldığında seslerini çıkarmışlar mıydı? Sorunun parçası olurlar, sorunu nasıl çözecekler? Zaman zaman altına imza attılar birçok kararın. Değişim taleplerinde bir umut göremiyorum ben.

Siyaset bir dava işi, kariyer işi değil. Ne yazık ki partimiz statükocularla sahte değişimciler arasında sıkışıp kalmıştır. CHP çıkmaz sokağın içindedir. Bizim üçüncü yol açmamız gerekiyor. Bu yol M. K. Atatürk’ün yolu, altı okun yoludur. Bu yolu açmak için 38 . olağan kurultay CHP Genel Başkanlığı’na aday adayı olmaya karar verdim ve ilan ediyorum.”

Ben sıradan işlerle klişe şablonlardan uzak durdum hayatım boyunca. Bunlar yapıma aykırı. Bende özgürlük ve bağımsızlık bir tutku. Bir şeye adaysam bir işe giriştiysem o statükonun içinde kesinlikle yapmam. Dava için mücadele vermek doğrudur. Genel Başkanlık bir araç, amaç olduysa burada bir sorun vardır. Amaç devrim yapmaktır, amaç önce CHP’ne sonra TC’ye devrim yapmaktır.

Örsan Öymen kimdir?

1987 yılında hayatını kaybeden gazeteci Örsan Öymen’in oğlu, Eski CHP Genel Başkanı ve gazeteci Altan Öymen ile Eski Büyükelçi Onur Öymen’in yeğeni olan 1965 doğumlu Prof Dr. Örsan Öymen, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) felsefe bölümünden mezun oldu.

Yüksek lisansını aynı alanda, New York Üniversitesi’nde yapan Öymen, daha sonra doktorasını yine ODTÜ’de tamamladı. Öymen şu anda, Feyziye Mektepler Vakfı Işık Üniversitesi ve Işık Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde, Uluslararası İlişkiler dalında öğretim üyeliği yapıyor.

CHP Genel Merkezi’nde son seçimde ’39 vekilin başka partilere verilmesinin partide büyük yara açtığını’ söyleyen Özgür Özel, CHP liderliğine adaylığını açıklamıştı. Özel, açıklamasında  “Atatürk’ün partisini iktidar yapmak için Cumhuriyet Halk Partisi adaylığımı ilan ediyorum.” demişti.

Özel, kaybetmesi durumunda CHP’den ayrılmayacağını vurguladı. Özgür Özel’in eşi Didem Özel ve kızı İpek Özel de açıklama sırasında salonda hazır bulunmuştu.

Ekrem İmamoğlu’dan tebrik mesajı

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, sosyal medya platformu X üzerinden Özgür Özel’in adaylık açıklamasını tebrik etmişti. İmamoğlu açıklamasında; ‘CHP değişirse Türkiye değişir. Türkiye’nin değişimi için yola çıkan Özgür Özel’e ve yol arkadaşlarına başarılar diliyorum.’ demişti.

Paylaşın

İlke Ve Demokrasi Hareketi’nden Kılıçdaroğlu’na “Aday Olma” Çağrısı

14 ve 28 Mayıs seçimleri sonrası “değişim” tartışmalarının başladığı CHP’de Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na kurultayda aday olmama çağrısı geldi: Kurultayda genel başkan adayı olmamanız ve bunu en kısa sürede açıklamanız en doğrusu olacaktır.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İlke ve Demokrasi Hareketi sözcüsü Prof. Dr. Örsan Öymen, CHP’deki kongre ve kurultay sürecine ilişkin Kılıçdaroğlu’na yazdıkları çağrı mektubunu Taksim’deki bir otelde düzenlenen basın toplantısında açıkladı.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; CHP’nin ilke ve programlarının kurultay tarafından belirlendiğini, her partilinin de bu ilkelere uymakla yükümlü olduğunu vurgulayan Öymen, geçen yıllarda ve mevcut yönetim döneminde bu ilkelere en üst seviyede uyulmadığını savundu.

‘Başta laiklik olmak üzere, bu ilkelerin bertaraf edildiğini gözlemlediklerini’ ifade eden Öymen, CHP’de değişim isteyen diğer aday adaylarının da bu ilkelere ve partinin ideolojisine yeterince sahip çıkmadıklarını öne sürdü. Öymen, kurdukları İlke ve Demokrasi Hareketi’nin kendi içinde genel başkanlık için aday adayı çıkartacağını kaydetti.

Mayıstaki seçimlerden sonra kongre ve kurultay süreci hakkındaki görüşlerini aktarmak için Kılıçdaroğlu’na bu mektubu yazdıklarını dile getiren Öymen, söz konusu mektubu okudu.

“Şahsınızın, örgütlerin ve parti üyelerinin son seçimlerden önce ortaya koyduğu yoğun emeklere ve çalışmalara rağmen seçim ne yazık ki kaybedilmiştir” denilen mektupta, CHP’nin kaybettiği ilk seçim olması halinde partide yönetimin değişmesi konusunda bu kadar yoğun bir tartışma yaşanmayacağına işaret edildi. Mektupta, “Ancak ne yazık ki CHP, sizin genel başkanlığınızla girilen tüm seçimleri, 13 yılda girilen 12 seçimi kaybetmiştir” ifadesi kullanıldı.

Bu seçimlerin içinde 5 milletvekili seçimi, 3 cumhurbaşkanlığı seçimi, 2 referandum ve 2 belediye seçimi olduğu savunulan mektupta, ‘2019’daki belediye seçimlerinde kazanılan kentler kısmen bir başarı olsa da Türkiye genelinde o seçimlerin de kaybedildiği’ belirtildi.

Mektupta, ‘seçimlerin kaybedilme nedenleri’ şöyle sıralandı: “Parti içi demokrasinin yeterli seviyede uygulanmamış olması. Başta laiklik olmak üzere, partinin parti programında ve tüzüğünde ifade edilen kurumsal kimliğinin ve temel ilkelerinin büyük ölçüde bertaraf edilmiş olması. Devletçi, kamucu, halkçı, sosyal demokrat ve demokratik solcu ekonomi politikalarının yeterli ve somut biçimde geliştirilmemiş ve halka aktarılmamış olması. Milletvekilliği listelerinde oy oranı çok düşük olan ittifak içindeki siyasi partilere seçilebilecek sıralardan orantısız sayıda fazla milletvekilliğinin verilmiş olması.”

Mektupta, seçimlerden sonra yönetim tarafından gerçekçi bir analiz ve öz eleştirinin ortaya konulmadığı, yönetimi eleştirenlerin disiplin cezası ve partiden ihraçla tehdit edildiği savunularak, Zafer Partisi ile yapılan gizli protokolün de hayal kırıklığına neden olduğu öne sürüldü.

Kılıçdaroğlu’na mektupta şu çağrıda bulunuldu: “CHP’nin ve Türkiye’nin geleceği için, demokratik laik, sosyal hukuk devletinin yeniden inşa edilmesi ve Cumhuriyet’in korunması için, ayrıca şahsınızın da daha fazla yıpranmaması için demokrasinin ve siyaset etiğinin bir gereği olarak yerel seçimlerden önce kurultayın yapılmasını sağlamanız, önümüzdeki kurultayda genel başkan adayı olmamanız ve bunu en kısa sürede açıklamanız, kurultaydaki genel başkanlık yarışında herhangi bir aday adayını desteklemeden tarafsız kalmanız ve kongre kurultay seçim sürecine müdahale etmemeniz en doğrusu olacaktır.”

“Bir sonuca varmış değiliz”

Öymen, İlke ve Demokrasi Hareketi’nin aday adayının kim olacağı sorusuna şu yanıtı verdi: “Arkadaşlarla bir araya gelip isim konusunda karar alacağız. Fakat şu kadarını söyleyebilirim, örgütten, tabandan, üyelerimizden benim CHP genel başkan aday adayı olmam konusunda öneriler, beklentiler, talepler geliyor. Henüz bir sonuca varmış değiliz. Bu konuda sorumluluk üstlenmeye hazırım.”

Paylaşın