Altılı Masa’nın “Erdoğan Aday Olamaz” Açıklamasına Ömer Çelik’ten Yanıt

Altılı Masa’nın “Erdoğan bir kez daha aday olamaz” açıklamasına yanıt veren AK Parti Sözcüsü Çelik, “Cumhurbaşkanımızın yeniden adaylığı önünde hiçbir engel yoktur. Bu esasında bir tartışma konusu bile değildir” dedi.

Haber Merkezi / AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Altılı Masa’nın dünkü toplantısı sonrası yapılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha aday olmasının hukuki olmadığı açıklamasına yanıt verdi.

Çelik, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Cumhurbaşkanımızın yeniden adaylığı önünde hiçbir engel yoktur. Bu esasında bir tartışma konusu bile değildir. Bunun tartışma konusu yapıldığı zemin hukuk değil, geçmişte gördüğümüz gibi hukuksuz yollarla siyasete yön verme arayışlarıdır” dedi.

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nden oluşan Atılı Masa’nın İYİ Parti ev sahipliğinde yapılan toplantı sonrası yapılan açıklamada, Erdoğan’ın seçimlerde TBMM yenileme kararı almadığı müddetçe aday olamayacağı belirtildi:

“Türkiye, hukuksuzluk, kanunsuzluk ve başıbozuklukla hareket eden bir hükümet tarafından yönetilmektedir. Bu çerçevede, Anayasa ve kanunda hiçbir tereddüde yer vermeyecek kadar açık bir şekilde düzenlenmiş olan hükümler uyarınca, TBMM yenileme kararı almadığı müddetçe, Sayın Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta yapılacak olan seçimlerde bir kez daha aday olması mümkün değildir.

Cumhurbaşkanının, Anayasa’ya aykırı olarak üçüncü kez adaylığını ilan etmesi demokrasi tarihimize eklediği bir diğer kara sayfadır. Anayasa’yı yok sayan bu başıboşluğu kabul etmediğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız.

Bununla beraber, Cumhuriyetimizin 100. yılında milletimizin bu hukuksuz düzene “Yeter” cevabı vereceğinden emin olan bizler, Sayın Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta yapmayı planladığı seçime halkımızdan aldığımız destekle, kendimize olan inancımızla ve ülke sevdamızla hazır olduğumuzu belirtmek isteriz.”

Paylaşın

AK Partili Çelik’ten “Seçim Tarihi” Açıklaması: 14 Mayıs’ta Yapılması Artık Kesinleşti

Seçim takvimine ilişkin açıklama yapan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Seçimin 14 Mayıs’ta yapılması artık kesinleşti. Burada esas olan muhalefet Meclis’e önem verilmesi gerektiğini söylüyor. Tabii ki Meclis önemlidir. Türkiye Meclis’i dünyada önemli bir yere sahiptir. Tüm Meclis’ler savaş sonucu kurulmuştur fakat bizim Meclis’imiz savaşa komuta etmiştir” dedi ve ekledi:

“Türkiye demokratik tecrübeye sahip bir ülke. Cumhurbaşkanımız gerekli açıklamayı yaptı. 14 Mayıs’ı telaffuz ederek. Türkiye büyük bir olgunlukla bu seçimi gerçekleştirebilecek yetkiye sahip. En çok sandık güvenliği söyleniyor. Bütün siyasi partilerden temsilciler, vatandaşlar sandıkların başında olacak. Güvenlik sorunu yok. Kurallara uygun bir şekilde sandık başında görevini gerçekleştirenlere teşekkür ettik.”

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, katıldığı bir canlı yayında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İsveç’te Türkiye’nin büyükelçilik binasının önünde aşırı sağcı ve ırkçı politikacı Rasmus Paludan’ın Kuran yakmasıyla ilgili konuşan Çelik, “İsveç Başbakanı diyor ki; bu eylemleri yapanlar bizim NATO’ya üye olmamızı engelliyor. Bunlar sizi engelliyorsa ve siz buna karşı bir şey yapamıyorsanız tabii ki bir zaaf söz konusu. ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın makeninin yakılmasını biz kabul etmeyiz’ dediler, ama bundan sonra bütün eylemleri ifade özgürlüğüne sokuyorlar” dedi.

Çelik, Türkiye-İsveç gerginliğinin ardından Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik müzakerelerinin iptal edilmesiyle ilgili, “Masada ilerleme değil, gerileme var. Bu noktaya getiren İsveç’in kendisi oldu. İsveç verdiği hiçbir sözü tutamadı. Bu çerçevede o toplantının yapılmasının bir anlamı yok. Finlandiya bu konuda kendisini pozitif yönde ayrıştırmak istiyor. Onun için NATO ile konuşacak. Finlandiya ve İsveç iki ayrı bir ülke. Finlandiya terör konusunda doğru adımları attıktan sonra tabii ki İsveç’ten kendisini ayrıştırmış olur” ifadelerine yer verdi.

“Bütün siyasi partilerden temsilciler, vatandaşlar sandıkların başında olacak”

Seçim takvimine ilişkin açıklama yapan Çelik şunları kaydetti:

“Seçimin 14 Mayıs’ta yapılması artık kesinleşti. Burada esas olan muhalefet Meclis’e önem verilmesi gerektiğini söylüyor. Tabii ki Meclis önemlidir. Türkiye Meclis’i dünyada önemli bir yere sahiptir. Tüm Meclis’ler savaş sonucu kurulmuştur fakat bizim Meclis’imiz savaşa komuta etmiştir. Türkiye demokratik tecrübeye sahip bir ülke. Cumhurbaşkanımız gerekli açıklamayı yaptı. 14 Mayıs’ı telaffuz ederek. Türkiye büyük bir olgunlukla bu seçimi gerçekleştirebilecek yetkiye sahip. En çok sandık güvenliği söyleniyor. Bütün siyasi partilerden temsilciler, vatandaşlar sandıkların başında olacak. Güvenlik sorunu yok. Kurallara uygun bir şekilde sandık başında görevini gerçekleştirenlere teşekkür ettik.

“Kampanyamız güçlü bir şekilde hazırlanıyor”

Burada enteresan bir şey vardır. Cumhurbaşkanımızın siyaset yapma biçimi CHP’yi dönüştürdü. Cumhurbaşkanımız CHP liderine Demokrat partinin ilkesini söyletmiş oldu. Her seçime giderken patronunuz millettir. Her seferinde bunu ifade edersiniz. Burada millete atıf yapmak. Kampanyamız güçlü bir şekilde hazırlanıyor. Bunlar Türkiye Yüzyılı şemsiyesi altında oluyor. Bizim beyannamemiz vardır. Manifestomuz çıkar ve kampanyamız olur. Ana sloganı Cumhurbaşkanımız açıkladığında göreceğiz. Cumhurbaşkanımızın mitinglerinde adım adım slogan ve kampanya açıklanacak.”

“Asla doğru bulmadığımız bir ifade”

AK Parti Ordu Milletvekili Şenel Yediyıldız’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı överken kullandığı ve büyük tepki çeken “Tayyip ağabeye ihaneti bırak, sırtımızda taşımamız lazım, ayakkabısını elimizle yalamamız lazım” ifadeleri sorulan Çelik, “Asla doğru bulmadığımız bir ifade. Kendisi de özür dileyip bir açıklama yaptı. Böyle bir ifadeden üzüldük doğrusu” yanıtı verdi.

Paylaşın

AK Parti Sözcüsü Çelik’ten İsveç’e Tepki: Kabul Edilemez

İsveç’teki PKK eylemine tepki gösteren AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “İsveç savcısı ‘soruşturma yok’ dedi, bu kabul edilemez. Tablo açıktır, çifte standart açıktır. Türkiye Cumhuriyeti bunu kabul etmez.” dedi.

Haber Merkezi / İsveç’in başkenti Stockholm’de PKK destekçileri tarafından düzenlenen gösterilerde yaşananlar, iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir gerilim yaratmıştı. İsveç gazetesi Aftonbladet’e konuşan Savcı Lucas Eriksson, yapılanların İsveç yasalarına aykırı olmadığını söylemişti.

Savcı Eriksson, “Dosya, masama hakaret diye geldi, ancak ben hakaret teşkil edecek ağırlıkta bir şey göremedim. Bu yüzden de bir ön soruşturma başlatmama kararı aldım” demişti.

Ne olmuştu?

Stokholm’de geçen hafta PKK destekçisi oldukları belirtilen bir grup, belediye binasının önünde toplanarak, Erdoğan’a benzetilen bir kuklayı ters olarak asmıştı. Eylem, Ankara’nın tepkisini çekerken, İsveç Büyükelçisi de Dışişleri Bakanlığı’na çağrılmıştı.

İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, eylem hakkında, “NATO üyeliği başvurusuna karşı sabotaj olarak tasarlandı” diye konuşmuştu.

“İsveç terör yandaşı olarak kendini konumlandırır”

Adalet Ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan MYK toplantısı sonrası basın toplantısı düzenledi.

Ömer Çelik, açıklamasında, “Muhalefet partilerinden bu doğrultuda Türkiye’nin değerlerine dönük bu eylemi kınayanların her birine teşekkür ediyoruz. Böylesine çirkin eylem ifade hürriyeti olarak kabul edilemez. İsveç Başbakanı, İsveç’in NATO’ya üyeliğine engel olmak için sabotaj dedi. İsveç’teki savcı bunların cezalandırılmayacağını söylemiş. Hakaret davası olarak ele alınabileceğini, herhangi bir şekilde cezalandırılmayacaklarını söylemiş. Bundan şu sonuç çıkıyor, İsveç terör yandaşı olarak kendini konumlandırır.” dedi.

“İsveç’in yasasını buna göre düzenlemesi. terörle mücadele yasasını gözden geçirmesi gerektiğini” savunan Çelik “İsveç’te terör gruplarının birer hafta arayla 15 tane eylem yaptığını düşünün ve bu eylemde bir AB ülkesi başkanı ya da başbakanının maketinin asıldığını düşünün. Bu hafta Almanya’yla ilgili, haftaya Hollanda’yla ilgili… Böyle bir şey kabul edilebilir mi? İsveç’in buna dönük tepkisi ne olur? Tablo açıktır, çifte standart açıktır. Bu hiçbir yerde kabul edilemez, Türkiye Cumhuriyeti bunu kabul etmez.” ifadelerini kullandı.

Altılı Masa’daki yetki tartışmasına da değinen AKP Sözcüsü şöyle devam etti

“Muhalefetin yaptığı antisiyaset. Bu son tartışmalardan önce bir anayasa taslağı hazırlamışlardı. Bu taslakta halk tarafından seçilen cumhurbaşkanının hiçbir şeye karışmayacağı söyleniyor. Bu model demokrasimizi felç eder. Sivil siyaseti felç eden bir yaklaşım. Bu model demoktratik değil, bir politbüro modeli.

“Diyorlar ki, bir cumhurbaşkanı olacak, 6 kişinin onayını almadan siyasi bir karar alamayacak. Peki cumhurbaşkanı bunu yapmazsa ne olur. Mutabakat bozulur, seçime gidilir. Bu 6’lı eş başkanlığı sistemidir, cumhurbaşkanıyla birlikte 7’li eş başkanlık sistemi olur”

Çelik seçim tarihi konusunda da “Seçim konusuyla ilgili tarih budur dediğimiz zaman duyuracağız. Erken seçim gibi değil ama seçim tarihinde bir değişiklik söz konusu olacak. Biraz geriye çekebiliriz. Birkaç tarih konuşuluyor. Çok kısa bir süre olarak güncelleme söz konusu olacak.” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’ten ‘Seçim Tarihi Öne Çekilebilir’ Açıklaması

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti MYK toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, “Bizim irademiz seçimin 18 Haziran’da zamanında yapılması yönünde. Fakat 18 Haziran’la ilgili çıkabilecek bazı sıkıntılar; yani vatandaşlarımızın yurt içinde bir seyahat dönemi olması ve çeşitli şekillerde ülkemizde büyük bir hareketliliğin yaşandığı bir dönem olması sebebiyle bir değerlendirme yapılıyor” ifadelerini kullandı.

AK Parti Sözcüsü Çelik, değerlendirmelerde net bir sonuca varılması durumunda tarihin kamuoyuyla paylaşılacağını belirtti.

AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Toplantı sonrası AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik açıklamalarda bulundu.

Sözcü Çelik, ‘Seçimin öne alınması sizce de gerekli mi? Seçim tarihine ilişkin değerlendirmeleriniz neler olur?’ sorusuna, “Bizim irademiz seçimin 18 Haziran’da zamanında yapılması yönünde. Fakat 18 Haziran’la ilgili çıkabilecek bazı sıkıntılar; yani vatandaşlarımızın yurt içinde bir seyahat dönemi olması ve çeşitli şekillerde ülkemizde büyük bir hareketliliğin yaşandığı bir dönem olması sebebiyle bir değerlendirme yapılıyor” yanıtını verdi.

Değerlendirmelerde net bir sonuca varılması durumunda tarihin kamuoyuyla paylaşılacağını belirten Çelik, “Ama bu tabii ki bir erken seçim düzeyinde bir tarih değerlendirmesi olmayacak. Bu sadece 18 Haziran’da yapılmasının; o sırada Türkiye içindeki işte yaz gelmiş, vatandaşlarımızın birçoğu bulundukları yerleri terk ediyorlar, Anadolu’nun çeşitli yerlerine gidiyorlar. Tarımla ilgili, birçok konuyla ilgili bir takım tarihlere denk geliyor. O çerçevede bir değerlendirme yapılıyor. Yani bu değerlendirme de dediğim gibi bir erken seçim anlamına gelebilecek bir değerlendirme şeklinde değil; biraz daha, çok az daha tarihin geri çekilmesiyle ilgili” diye konuştu.

Ukrayna: Önümüzde uzun bir soğuk savaş beliriyor

Çelik, Rusya-Ukrayna Savaşı’na ilişkin olarak da savaşla ortaya çıkan bölgesel ve küresel tablonun Türkiye’nin dış politikada karşı karşıya kaldığı en büyük problemlerden biri olduğunu söyledi. Çelik, “Tabii Rusya’nın ilhak ettiği bölgelerden çekilme iradesinin olmaması, Ukrayna’nın ise o bölgeleri yeniden alma şeklindeki siyasetinin devam etmesi, bütün bunlar resmi bir barış anlaşmasını bırakın, kalıcı bir ateşkesin bile ufukta görünmediğini gösteriyor. Dolayısıyla önümüzde uzun bir soğuk savaşın belirmeye başladığını söyleyebiliriz” diye konuştu.

Rusya-Ukrayna savaşında Avrupa Birliği diplomasisinin de çok zayıf kaldığını vurgulayan Çelik, “Türkiye’nin masada olmadığı bir AB toplantısında Rusya-Ukrayna meselesinin konuşulması diplomasi olarak bile ifade edilemez. O sadece zihinsel egzersiz düzeyinde kalır. Ve o egzersizin de herhangi bir Avrupa Birliği siyaseti ortaya çıkaramadığını net bir şekilde görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Çelik, uzun bir sürenin ardından Türkiye, Suriye ve Rusya savunma bakanlarının geçen hafta Moskova’da bir araya gelmesiyle ilgili soruyu da “Suriye’de iç savaş başlamadan evvel Türkiye Suriye halkının faydasına olacak şekilde Suriye’nin açılması, dünya ile entegre olması için çok kuvvetli bir tavır ortaya koydu. Biz bunları yaparken dünyanın önemli devletleri Suriye’ye ‘haydut devlet’ muamelesi yapıyordu ama biz Suriye halkının faydasına olacak şekilde bunu sürdürdük. Ama daha sonra ortaya çıkan katliamlar bu ilişkilerin kopmasına neden oldu.

Türkiye en başından beri Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana olmuştur. Her zaman Cenevre sürecinde de Astana sürecinde de Suriye’deki Anayasa yapım sürecinde de sorunun silahla değil siyaset ve diplomasi yoluyla çözülmesi gerektiğini altın çizdik. Ve bu konuda devletimizin bütün diplomatik yeteneklerini seferber ettik. Yine prensip; Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, Suriye halkının her birinin ortak yararının gözetilmesiydi. Gelinen noktada yine çözümün siyasi olduğunu düşünüyoruz” yanıtını verdi.

Paylaşın

AK Partili Çelik’ten Kılıçdaroğlu’nun ‘Metamfetamin’ Açıklamasına Tepki

Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’de bir metamfetamin salgını olduğu ve buna göz yumulduğu iddialarına tepki gösteren AK Partili Çelik, “Polis ve jandarma teşkilatımıza dönük olarak bu onurlu teşkilatlarımızın uyuşturucu ticareti yaptığından ya da göz yumduğundan bahsetmek başlı başına utanç verici bir iftiradır” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Söyleyen kişinin alnına bu ifitira ömrü boyunca yapışacaktır. Biz, uyuşturucu ile ve diğer suçlarla mücadele edildiğinde hedef alınan örgütlerden duyduğumuz sözlerin ana muhalefet liderinde ortaya çıkmasından ibret alıyoruz”

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’de bir metamfetamin salgını olduğu ve buna göz yumulduğu iddialarına tepki gösterdi.

Çelik şöyle konuştu:

“Sayın Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’de cari açığın kapatılması için uyuşturucu ticareti yapıldığı gibisinden belki de Türk siyasi hayatının en vahim ve utanç verici açıklamalarından birine imza attığını görüyoruz.

Polis ve jandarma teşkilatımıza dönük olarak bu onurlu teşkilatlarımızın uyuşturucu ticareti yaptığından ya da göz yumduğundan bahsetmek başlı başına utanç verici bir ifitiradır. Söyleyen kişinin alnına bu ifitira ömrü boyunca yapışacaktır.

Biz, uyuşturucu ile ve diğer suçlarla mücadele edildiğinde hedef alınan örgütlerden duyduğumuz sözlerin ana muhalefet liderinde ortaya çıkmasından ibret alıyoruz.

Kılıçdaroğlu’nun polis ve jandarma teşkilatımızdan açık şekilde özür dilemesi gerekir. Bu provokasyon TSK’ya kimyasal silah iddiasının devamıdır.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabı üzerinden yayımladığı videoda, iktidara “kara para” ve “uyuşturucu” suçlamasında bulundu. CHP Lideri açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Her şey bu iktidarın ekonomiyi bitirmesiyle başladı. O kadar müsrifçe harcadılar ki beytülmale el atacak el uzatacak hale geldiler. Hazineyi boşalttılar. Ekonomiyi çökerttiler. Tüm kaynaklar tükenince de iktidarda kalmak için çok kirli bir oyuna girdiler. Bu oyun neydi sevgili halkım? Her türlü kara paranın ülkeye girmesine göz yumdular. Getir, nereden getirirsen getir, kaynağını sormayacağım dediler. Ve bu kirli parayı yani milyar dolarları, yani uyuşturucu paralarını Türkiye’nin cari açığının finansmanını da kullandılar. Kirli paraya, yani uyuşturucu baronlarının parasına göz yumarsan, onları Türkiye’ye davet edersen, onları her türlü imkanı sağlarsan, doğal olarak sahipleri de o parayla birlikte Türkiye’ye gelir.

Sonuç dünyanın her köşesinden ne kadar uyuşturucu baronu, uyuşturucu çetesi varsa paralarıyla birlikte İstanbul’a geldiler ve yerleştiler. Sonra kafelerde, AVM’lerde birbirleriyle çatışmaya başladılar. İstanbul’u dünya suç örgütlerinin, uluslararası mafyanın, uyuşturucu baronlarının, çatışma alanına döndürdüler. Bu yüzden çocuklarımız özellikle çaresiz ve arayış içindeki çocuklarımız bu tepeden aşağıya yayılan pisliğin hedefi oldu.

Sonuç, kaynağı belirsiz kara para, kirli para, böylece sokaklara, uyuşturucu olarak indi. Bugün Türkiye’nin sokaklarında her gelir grubuna göre uyuşturucu satılıyor. Ama ben ‘meth’e odaklanmak istiyorum. Metamfetamin sokaklarda çok hızlı yayılıyor. Sıvı olarak Türkiye’ye getiriliyor. Türkiye’deki laboratuvarlarda özellikle İstanbul’daki laboratuvarlarda kristale çevriliyor. Dünyada uyuşturucu ile mücadele eden tüm kurumların ortaklaştığı bir nokta var.

Metamfetamin dünyanın kabusu olacak. Çünkü bağımlılık yapma potansiyeli çok yüksek olan sentetik bir uyuşturucu. Kimyasallar karıştırılarak küçük laboratuvarlarda üretiliyor. Ve çok ucuz olduğu için çok hızlı yayılıyor. Uyuşturucunun her türüyle ama özellikle de met ile savaşmamız lazım. Bu ailelerimizi, gençlerimizi, sokaklarımızı savunmak için vereceğimiz çok önemli bir savaş.

Gelelim okul önünde yakaladığınız uyuşturucu satıcısının bacağını kırın diyen namı diğer fotoroman Süleyman’a. O da fotoromancı ya. Saray da çok iyi biliyor ki bu uyuşturucuları kendileri davet ettiler bu ülkeye. Paralarınızı getirin. Her şeye göz yumacağız dediler. Ve göz yumdular. Bunlar onunla bununla poz veren gençlerin diliyle söyleyeyim. ‘Breaking Bad’ Süleyman ülkenin çocuklarının zehirlenmesine göz yummuştur. Yazıklar olsun onlara. Belediye başkanlarımızla da konuştuk. Bu sokaklarda çocuklarımız için gencecik evlatlarımız için mücadele vereceğiz. Bu çetelere, bu rezil adamlara ne ülkemizi ne de sokaklarımızı asla teslim etmeyeceğiz.”

“Yakanı bırakmayacağız”

Öte yandan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, sosyal medya hesabından Kılıçdaroğlu’na yanıt olarak, “Yakanı bırakmayacağız! Yalanlarını yanına bırakmayacağız! İftiralarını yanına bırakmayacağız!” notuyla bir video yayımladı.

Soylu videoda şu ifadeleri kullandı:

“Eşkıya takımının Yalova Mahkemesi baskınını, ortalığa dökülen MLKP, PKK, FETÖ ve DHKPC ittifakının kayıp 8  saatini, belediyelerinin yolsuzluklarını örtmek için Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, polisine, jandarmasına, askerine, uyuşturucu parasıyla cari açığı kapatıyorlar iftirasını atması elbette ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir vatandaşına yakışmıyor. Bırakın genel başkan olmasını, bir hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. İki, tazminat davası açıyoruz. Hem şahsımız, hem de kurumlarımız.

Üç, eğer bu attığın iftiranın bir kuruşunu ispat etmezsen, namertsin diyoruz. Tabii namertliğin elbette ki kendisi açısından bir değeri varsa. Anlaşılan o ki Kılıçdaroğlu Türkiye’ye yüzyılını, anlaşılan o ki Türkiye’nin arabası Togg’u, anlaşılan o ki Türkiye’nin başarılarını herhalde bu yıllardır uluslararası istihbarat örgütlerinin hemen hemen her dönem attığı iftiraları, bu bayatlamış iftiraları ve yalanları tekrar Türkiye’ye atarak gündemi değiştireceğini zannediyor. Ama yakanı bırakmayacağız, yalanlarının yanına bırakmayacağız iftiralarını da yanına bırakmayacağız.”

Paylaşın

AK Parti’den ‘TSK Kimyasal Silah Kullandı’ İddialarına İlişkin Açıklama

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Sözcüsü Ömer Çelik, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) PKK’ya karşı sınır ötesi operasyonlarında kimyasal silah kullandığı iddialarına ilişkin yaptığı açıklamada, “Alçak bir iftira şebekesinin parçasıdır” dedi.

Haber Merkezi / AK Parti Sözcüsü Çelik, konuya ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kimyasal silah kullanmakla suçlayanlar, alçak bir iftira şebekesinin parçasıdır. Bunlar terör örgütünün cinayetlerini masum göstermeye çalışan odaklardır. PKK’nın cinayetlerini övenler, kirli odakların temsilciliğini yaparak TSK’ya saldırıyorlar.

Kahraman TSK terörle mücadelesini en yüksek hukuki ilkelere ve standartlara bağlı şekilde yürütmektedir. TSK’nın, cinayet şebekesi terör örgütlerine karşı verdiği mücadele dünyanın en haklı, en şeffaf ve en onurlu mücadelesidir.”

İbrahim Kalın’ndan açıklama

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ise konuya ilişkin, sosyal medya hesabından şu mesajları paylaştı:

Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet ve İstihbaratımız, terör örgütünün oksijenini kestikçe yeni iftira kampanyalarına başvuruyorlar. Kimyasal silah yalanı, terörü aklamaya ve estetize etmeye çalışanların beyhude çabasıdır. Terörle mücadelemiz azim ve kararlılıkla devam edecek.

TSK: Bu tür mühimmat envanterde bulunmamaktadır

MSB’nin konuya ilişkin açıklaması şöyle: Silahlı Kuvvetlerimiz, uluslararası hukuk ve anlaşmalarca yasaklanmış mühimmat kullanmamaktadır. Bu tür mühimmat TSK envanterinde bulunmamaktadır. Dezenformasyon çabaları TSK’nın kararlı mücadelesi sonucu çökme noktasına gelen ve ahlak dışı yollarla çıkış arayan terör örgütü ve müzahirlerinin beyhude çırpınışlarıdır.

Demirtaş’tan çağrı

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu olan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından “Sosyal medyada PKK’lilere karşı kimyasal silah kullanıldığına dair görüntüler olduğunu avukatlarım aktardılar. Durumun tespiti için bağımsız, uluslararası bir heyetin bölgeye giderek inceleme yapması gerekir. Bunun koşulları sağlanmalıdır. Bu görüntülere TBMM ve muhalefet sessiz kalamaz. Bunu sessizlikle geçiştirmek suçu onaylamaktır. Gerekçesi ne olursa olsun kimyasal silah kullanmak dünyanın her yerinde ağır bir suçtur. Böyle bir suçun açık sorumlusu, savaş politikasında sınır tanımayan AKP-MHP iktidarı olur.” paylaşımı yapmıştı.

HDP’den açıklama

Konuyla ilgili Meclis Genel Kurulu’nda konuşan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, kimyasal silah kullanıldığı iddialarıyla ilgili ‘Siyaset erki ve Parlamento sorumluluk almak zorunda. Dışişleri Komisyonu bir araştırma yapmalıdır” dedi.

Sınır ötesi operasyonlarda kimyasal kullanıldığına dair görüntülerin, iddiaların ve videoların kamuoyuna yansıdğıını belirten Beştaş, şu açıklamayı yaptı:

“Bunlar yokmuş gibi hiçbirimiz davranamayız. Siyaset erki ve Parlamento sorumluluk almak zorunda ve bunun cevabını bulmak zorundayız. Dışişleri Bakanlığı henüz bir açıklama yapmadı. Gerçi genelde susmayı tercih ediyorlar. Dışişleri Komisyonu bir araştırma yapmalıdır. Kamuoyunu ikna edici bir açıklama gerekiyor bu konuda. Dün Merkez Yürütme Kurulumuz da bir açıklama yayınladı ve iddiaların defaatle hızla soruşturulması gerektiğini söyledi. Açıkçası bu çok önemli bir meseledir ve Türkiye, 29 Nisan 97’ye kadar imzaya açık olan Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’nin uygulanması ve kimyasal silahların takibi için bağımsız olarak 97’de OPCW kuruldu ve Türkiye 97’de bunu onayladı. Kimyasal Silahlar Sözleşmesi tüm bir kitle imha silah kategorisini ortadan kaldırmayı amaçlayan uluslararası bir anlaşmadır ve faaliyet alanı, içeriği oldukça kapsamlı olup imzacı tüm ülkelerin bu akde uyması zorunludur.”

CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, yaptığı açıklamada bugün konuyla ilgili soru önergesini Meclis’e suncağını söylemişti: Kimyasal silah kullanıldığı iddialarına ilişkin görüntüleri izledim. Kimyasal silah insanlığa karşı bir suçtur.Yarın itibariyle iddialara dayanak olan görüntülerin doğruluğu üzerine soru önergemi Meclis gündemine sunacağım.

Paylaşın

16 Gazetecinin Tutukluluğuna Yapılan İtiraz Reddedildi

Diyarbakır 5’inci Sulh Ceza Hakimliği, 16 Haziran’da tutuklanan 16 Kürt gazetecinin tutukluluğuna yapılan itiraz reddetti. MA’nın haberine göre; 18 gün sonra kararını açıklayan Sulh Ceza Hâkimliği, gazetecilerin tutukluluk hallerine yapılan itirazı reddederek, tutukluluk hallerine devamı yönünde kararı verdi. 

Hakiliğin kararında şu ifadeler yer aldı: “Şüphelinin atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesi varlığını gösteren somut delillerin olması (olaya ilişkin ifade tutanakları ve düzenlenen kolluk tutanakları ) suç nev’inde ve delil durumunda şüpheli lehine herhangi bir değişiklik olmaması ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. Maddesinde öngörülen geçerli şüphe sebeplerinin, 1982 Anayasası’nın 19. Maddesinde belirtilen kuvvetli belirtinin ve CMK’nin 100/1 maddesinde öngörülen kuvvetli suç şüphesini gösterir somut delillerin mevcut olduğu mesnet suçun CMK’nın 100/3-a maddesinde sayılan katolog suçlardan olması, verilmesi beklenen cezaya göre tutuklama tedbirinin ölçülü olması, bu nedenlerle adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı anlaşıldığından şüphelilerin CMK’nin 108 maddesi gereğince tutukluluk halinin devamına”

Ne olmuştu?

Diyarbakır’da 8 Haziran tarihinde gözaltına alınan 20’si gazeteci 22 kişiden JİNNEWS Müdürü Safiye Alagaş, DFG Eşbaşkanı Serdar Altan, MA Editörü Aziz Oruç, Xwebûn Yazı işleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş,  Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin tutuklanmıştı. Gazeteci avukatları daha sonra gazetecilere savcılık ve hakimlik sorgusunda mesleki faaliyetlerle ilgili sorular sorulduğu, ortada somut bir delil yokken gazetecilerin “örgüt üyesi olmak” suçlamasıyla tutuklandıklarını belirterek, tutukluluk kararına itirazda bulunmuştu.

Paylaşın

AK Parti’de Birleşik Arap Emirlikleri Çatlağı

AK Parti’de Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilgili dikkati çeken bir gelişme yaşandı. AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan, “Birleşik Arap Emirlikleri baktı ki Türkiye’ye diz çöktüremiyor, o zaman teslim oldu” derken Parti Sözcüsü Ömer Çelik ise, “Cahit Özkan’ın Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri ilişkilerine dair beyanları partimizin görüşlerini yansıtmamaktadır” açıklamasını yaptı.

AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan, Armağan Çağlayan’ın YouTube’da yayınlanan Zor Ama Yine De Sor programına katıldı. Program sırasında Armağan Çağlayan tarafından Özkan’a “Yakın zamanda Birleşik Arap Emirlikleri ile yeniden ilişkiler kuruldu, imzalar atıldı. Ama hükümete yakın çevreler BAE’yi 15 Temmuz’un sponsoru ilan etmişti. Arada ne değişti?” sorusu soruldu.

Özkan, soruya, “Benim şöyle bakmam lazım, belki de Birleşik Arap Emirlikleri baktı ki Türkiye’ye diz çöktüremiyor, baktı ki Türkiye’nin istiklalini engelleyemiyor, baktı ki Türkiye’ye dayanmadan, Türkiye ile birlikte yürümeden bölgesel ve küresel anlamda kendi menfaatlerinin aleyhine bazı şeyler ortaya çıkıyor, o zaman Birleşik Arap Emirlikleri -ben böyle okuyorum çünkü- teslim oldu. İşte güvenli enerji arzının Türkiye olmadan olamayacağını uluslararası toplum kabul etti” yanıtını verdi.

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Cahit Özkan’ın açıklamalarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Twitter’dan açıklama yapan Çelik, “Grup Başkanvekilimiz Sn Cahit Özkan’ın Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri ilişkilerine dair beyanları partimizin görüşlerini yansıtmamaktadır” dedi.

Ömer Çelik, “Türkiye-BAE ilişkileri Cumhurbaşkanımız Sn @RTErdogan ve BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed El Nahyan’ın ortak iradesiyle karşılıklı güven ve saygıya dayalı olarak ilerlemektedir” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Merkez Bankası 10 Aralık’taki 3. Müdahalenin Miktarını Açıkladı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 10 Aralık tarihinde yaptığı bu ayın üçüncü doğrudan müdahalesinde döviz satım tutarının 687 milyon dolar olduğunu açıkladı. 13 Aralık ve 17 Aralık’ta yapılan 4. ve 5. müdahalelerin miktarlarının önümüzdeki günlerde açıklanması bekleniyor.

TCMB, 1 Aralık tarihinde yaptığı ilk müdahalede 844 milyon dolar, 3 Aralık tarihinde yaptığı ikinci müdahalede 504 milyon dolar sattığını açıklamıştı. Böylece 1, 3 ve 10 Aralık tarihlerindeki üç müdahalede toplam satış 2 milyar 35 milyon dolar oldu. TCMB, aralık ayında 1 Aralık, 3 Aralık, 10 Aralık, 13 Aralık ve 17 Aralık olmak üzere toplam 5 doğrudan satış müdahalesinde bulunmuştu.

TCMB, yaptığı tüm müdahaleleri, “Döviz kurlarında görülen sağlıksız fiyat oluşumları nedeniyle piyasaya satım yönünde doğrudan müdahale edilmektedir” açıklaması ile duyurmuştu.

4. ve 5. müdahale

TCMB, doğrudan müdahalelerinin 15 işgünü sonrasında satım miktarını açıklıyor. 13 Aralık ve 17 Aralık’ta yapılan 4. ve 5. müdahalelerin miktarlarının önümüzdeki günlerde açıklanması bekleniyor.

Bloomberg HT’ye konuşan kaynaklar ikinci müdahalede toplamda 300 milyon dolarlık, üçüncü müdahalede 500 milyon dolarlık, dördüncü müdahalede 2,5 milyar dolarlık ve beşinci müdahalede ise 2 milyar dolarlık satış yapıldığını belirtmişti.

Paylaşın