PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın örgüte yaptığı silah bırakma ve kendini feshetme çağrısıyla ilgili konuşan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, ”Bunun esası terörsüz Türkiye hedefine ulaşmaktır” dedi ve ekledi:
“Bu çerçevede, terör örgütünün silahlarını bırakması ve tamamen feshedilmesi esastır. PKK, PYD, YPG, SDG hangi adla olursa olsun, Irak ve Suriye’deki bütün uzantılarıyla terör örgütü silah bırakmalıdır ve kendi kendisini feshetmelidir. Şöyle bir konu gündeme getiriliyor; ‘Devlet bir pazarlık sürecine girer mi?’ Bir kere daha ifade ettik ki; burada devletin nitelikleriyle ilgili bir pazarlık söz konusu değildir. Milletimizin değerleri konusunda bir al-ver süreci söz konusu değildir.”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in ‘süreç şeffaf değil’ eleştirilerine de tepki gösteren Ömer Çelik, ”Muhalefet partilerinden gelen bir takım eleştiriler de maalesef kalitesiz ve içeriksizdir. Bugün CHP Genel Başkanı Özel, çıkmış Cumhur İttifakı içerisinde bir kesimin öne çıktığını, diğer kesimin sürece dahil olmaya çalıştığını ifade etmiş. ‘Süreç şeffaf yönetilmiyor.’ diyor. Cumhur İttifakı bir ve bütündür. Hiçbir şeffaf olmayan bir süreç yoktur” ifadelerini kullandı.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Sözcüsü Ömer Çelik, gündeme ilişkin konuştu. Ömer Çelik’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle: “Cumhurbaşkanımızın, başbakan olduğu dönemde attığı bir imzayla 50’ye yakın maddeyi kaldırmıştır. Dünden bu yana PKK terör örgütünün silahları bırakmasına yönelik çağrı gündem. 16 Ağustos 2005’te Diyarbakır’da yaptığı konuşmada Sayın Cumhurbaşkanımız İstanbul ne kadar Konya ise o kadar Diyarbakır’dır demişti.
Kendileri o zaman başbakan olarak bu konuşmayı yapmıştı ve Diyarbakır’ın sorununun Türkiye’nin sorunu olduğunu söylemişti. Bu konuyu kendisi etnik bir mesele olarak ele almamaktı demokrasi sorunu olarak ele almıştır ve ‘Kürt sorunu benim sorunum’ demiştir. Kürt vatandaşlarımız üzerindeki yasakların kaldırılması için büyük mücadele etmiştir. Aynı mücadeleyi baş örtüsü için de vermiştir; Alevi canlarımız için de vermiştir.
Kendisinin ortaya koyduğu irade vesayetin ortadan kalkmaya yönelik bir eylem planıdır. Önümüzdeki günlerde bunun detaylarını ifade edecektir. Kendisinin siyasi hayatı, yasaklarla baskılarla oluşturulmuş Kürt sorunu da başörtüsü sorunu da Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesiyle çözülmüştür.
Bugün geldiğimiz noktada terörsüz Türkiye hedefine ulaşmayı amaç ediniyoruz. İç cephenin güçlendirilmesi yönelik açıklamasının ardından Sayın Devlet Bahçeli’nin çağrısı, bölgede kardeşliği artıracak bir çağrıdır. Bunun esası terörsüz Türkiye hedefine ulaşmaktır.
Terörsüz Türkiye hedefi Sayın Cumhurbaşkanı’nın başbakan olduğu dönemden bu yana hedefidir. Jeopolitik olarak Türkiye gerçeklere uygun bir kardeşlik siyasetini ortaya koymuştur. Bu çerçevede Irak’taki ve Suriye’deki PKK terör örgütü tüm unsurlarıyla silah bırakmalı, kendisini feshetmelidir. Terör örgütü dediğimizde sadece Irak’taki değil Suriye’deki YPG/PKK’nın da tasfiyesi ifade edilmektedir.
Farklı kimliklerde olmamız doğaldır, adlarımızın farklı olması doğaldır ancak hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti’dir. Türkmen, Kürt, Arap kardeşlerimiz üzerinde emperyalist proje ile terör örgütlerine iteklenmesine Türkiye müsaade etmeyecektir. Zeytin Dalı ve Barış Pınarı ile iradesini Türkiye ortaya koymuştur, gerekirse yine iradesini ortaya koyar. Kürt kardeşlerimize silah çekenler karşısında Türkiye Cumhuriyeti’ni bulacaktır. Alevi, Sünni, Dürzi, Nusayri, Kürt, Türk, Arap kardeşlerimize silah doğrultacak olanlar karşılarında Türkiye Cumhuriyeti ve onun kardeşlik siyaseti olacaktır.
Devlet bir pazarlık sürecine girer mi sözleri konuşuluyor, hiçbir şekilde böyle bir şey söz konusu değildir. Devletlerin terörle mücadelede sert ve yumuşak unsurları vardır.
TSK mücadele etmektedir, yumuşak güç unsurları olarak da terör örgütü mensuplarına silah bırakılması çağrısı yapılmıştır. Yapılan çağrı, bizim açımızdan terörsüz Türkiye merceğinden değerlendirilmektedir. Bütün bu sürecin nasıl evrileceği Cumhurbaşkanımızın isteğiyle hassas biçimde tüm kurumlar tarafından takip edilecektir. Tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet dışında bize yakıştırılan siyasi yalandan itibaren olacaktır. İç cepheyi güçlendirelim derken, kaderdaşlık çerçevesi içinde bakıyoruz. Geçmişimiz birdir yarınımız birdir.
Muhalefet partilerinden gelen bir takım eleştiriler kalitesiz eleştirileridir. Bütün bunların ABD ve İsrail’den gelen istek olarak açıklanması tarihsel bilinçten yoksunluktur.
CHP Lideri Özgür Özel’e tepki
Sayın Özel, sürecin şeffaf olmadığını ve Cumhur ittifakın bir kısmının öne çıktığını bir kısmının geride kaldığını söylüyor, Cumhur ittifakı bir ve bütündür. Sayın Özel, askerlerle ilgili açıklama yaparken, ‘Duydum’ diye konuşuyor. Sanırım partisindeki askerlerden duyduğunu ifade ediyor. Cumhur ittifakının içinde bir çatlak olduğunu söylemesi boştur.
Sayın Cumhurbaşkanımızın iç cepheyi güçlendirme ifadesinin ardından Sayın Bahçeli’nin yaptığı çağrı bunun ifadesidir. Devlet kurumlarımız bölgedeki süreci takip ederek sürecin nereye evrildiğini görecektir. Buna göre değerlendirme yapacağız biz de bu süreci takip edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti çok yaşasın diyoruz.”
Öcalan: Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmeli
7 kişilik Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) heyeti üçüncü kez İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan’la görüştü. Bu görüşme sonrasında, 1999’dan beri İmralı Adası’nda bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan’nın hazırladığı mektup, İstanbul’da kamuoyuyla paylaşıldı.
Önce, seçildiği halde görevden alınarak yerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, mektubu Kürtçe olarak okudu. Ardından, Van Milletvekili Pervin Buldan da mektubun Türkçe metnini okudu.
Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrının tam metni şöyle: “PKK; tarihin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. asrı, iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkarı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur.
Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.
Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir.
Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir. Etkilenen güçler, sınıf temelleriyle birlikte buna hizmeti esas bellemişlerdir. Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarıyla birlikte bu süreç hızlanmıştır. Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir.
Demokratik toplum ihtiyacı kaçınılmazdır. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK’nin; güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır.
Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.
Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir.
Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır.
Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum.
Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”
Metnin kamuoyu ile paylaşılmasının ardından, kapanış konuşması yapan Sırrı Süreyya Önder, Sayın Öcalan’ın çağrıya ilişkin şu notunu paylaştı: “Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz ki pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.”