İPA Genel Sekreteri Oktay Kargül, İstanbul’un altı aylık periyoduna ekonomik verilerle baktıkları henüz yayınlanmayan çalışmaya dayanarak, “İstanbul’da artık ‘orta direk’ diye tanımlanan gelir grubu kalmadı. Kentte sadece alt gelir, üst ve çok üst gelir grubunun kaldığını görüyoruz. Bu makas açılarak devam edecek” dedi.
İPA araştırmaları İstanbul’da yoksulluğun özellikle 2017’den bu yana arttığını gösterirken, 2021-2023 yılları baz alınarak gerçekleştirilen “duygu durum” araştırması, İstanbullular’ın kaygı, stres ve üzüntü seviyelerinin yüksek olduğunu; mutluluk yaşam memnuniyeti ve huzur seviyelerinin ise düşük olduğunu ortaya koyuyor.
Buna göre 2023’te kentte kaygı seviyesi 7,1, stres seviyesi 7,3 ve üzüntü seviyesi 6,3 olarak ölçülürken mutluluk seviyesi 5,1, huzur seviyesi 5 ve yaşam memnuniyeti seviyesi ise 4,5 olarak saptandı. Nüfus büyüklüğüne göre dünya sıralamasında 194 ülke arasında 18’inci sırada yer alan Türkiye’de, 15 milyonu aşan nüfusuyla İstanbul ülkenin sosyoekonomisi üzerindeki baskın konumunu koruyor.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun (UNFPA) verilerine göre, 131 ülkeyi nüfus olarak geride bırakan İstanbul’a dair, son yıllarda yapılan araştırmalarda ortaya çıkan sonuçlar ilgi çekici.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bağlı 2020 yılında kurulan İstanbul Planlama Ajansı (İPA) bu araştırmaları yapan kurumlardan biri. İPA Genel Sekreteri Oktay Kargül İstanbul nüfus verileri ışığında nasıl bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu VOA Türkçe’den Fatma Yörür‘e anlattı.
Her zaman yoğun iç ve dış göç alan İstanbul, 2023’te bir önceki yıla göre 252 bin kişi azalarak 15 milyon 655 bin 924 kişiye geriledi. Bu sayı, 2020’deki pandemi nedeniyle yaşanan 57 binlik düşüşün ardından Cumhuriyet tarihindeki ikinci nüfus azalışı oldu. Düşüş aynı zamanda İstanbul’da yaşam maliyetinin 2024’te, 2023’e göre yüzde 81 arttığı döneme de denk geldi.
Kargül’e göre, 2050 İstanbul vizyonunda “tavan” 20 milyon. Bu sayı kentin maksimum kapasitesi anlamına da geliyor. İş hayatı ve sosyal hayat düşünüldüğünde kısa vadeli düşüşlere sahne olsa da tersine göçün kalıcı olamayacağını ve kentin insanları çekmeye devam edeceğini belirten Kargül, “İstanbul’un bu cazibesi devam edecek” derken, doğru planlamalarla bu artışı önden tasarlamanın önemli olduğunu dile getiriyor.
15 yılda İstanbul’da 12 milyon kişinin yer değiştirdiğini söyleyen Kargül, özellikle son yıllarda bu hareketin İstanbul’dan, İstanbul’a yakın kentlere olduğunu ve bunun da bir “merkezden çepere kayma” olarak okunması gerektiğini belirtiyor.
İstanbul içinde de benzer bir tabloya dikkat çeken Kargül, merkez ilçelerden çeperdeki ilçelere bir göç olduğunu ve bu hareketi oluşturanların da eğitim seviyesi yüksek kesimler olduğunu belirtiyor ve artık eğitimli kesimin, kentin merkezinde barınamadığını vurguluyor. “Kentin merkezini kimler dolduruyor” sorusuna Kargül, yatırımcıların ve kısa süreli kiralama uygulamalarının merkezde alan tuttuğunu söyleyerek yanıt veriyor.
İPA Genel Sekreteri, İstanbul’un altı aylık periyoduna ekonomik verilerle baktıkları henüz yayınlanmayan çalışmaya dayanarak, “İstanbul’da artık ‘orta direk’ diye tanımlanan gelir grubu kalmadı. Kentte sadece alt gelir, üst ve çok üst gelir grubunun kaldığını görüyoruz. Bu makas açılarak devam edecek” dedi.
Bu koşullarda kentte büyük bir çoğunluğun nitelikli eğitim, sağlık ve spora erişemediğini belirten Kargül, İBB’nin özellikle spor alanında kent nüfusunun spora erişimini sağlayan tesis kapasitesini yüzde 30 arttırdığını ve 8,1 milyon kişiye ulaştığını kaydetti. “İstanbul’da spor tesisi olmayan semt kalmadı” diyen Kargül, bu konuda çalışmaların sürdüğünü söyledi.
“193 mahallede ilkokul ve ortaokul yok”
İPA verileri İstanbul’a dair çarpıcı bir noktayı daha ortaya koydu. “193 mahallede ilkokul yok” diyen Kargül, “İlkokul ve ortaokul olmayan mahalle oranı yüzde 20,04 ve bu mahallelerin toplam nüfusu 705 bin 241” olduğunu paylaştı. Nitelikli eğitime ulaşmanın, gelir dağılımı adaletsizliğinde ve bu koşullarda, herkes için mümkün olmadığını söyledi.
TÜİK verilerine göre, 2023’te çocuk nüfus oranı dünya ortalaması, 2023’te yüzde 29,8 iken Türkiye’deki çocuk nüfusu oranı yüzde 26,0. Gelişmiş ülkelerin çoğunda bu oran Türkiye’den de düşük.
“İstanbul’un oranı yüzde 24” diyen İPA Genel Sekreteri, bu nüfusun niteliğinin de önemli olduğunu ve o niteliği arttırmanın yolunun da, dengeli bir ekonomi ve sağlıklı ve uzun vadeli kent planları olduğunu belirtti. 2050 vizyon planına vurgu yaptı.
2023’te en yüksek çocuk nüfus oranına sahip olan ülkeler, yüzde 55,5 ile Nijer ve Orta Afrika Cumhuriyeti oldu. Türkiye’nin çocuk nüfus oranı, AB ülkelerinden daha yüksek. Türkiye’nin genç nüfus oranının da, yüzde 15,1 ile AB üyesi 27 ülkenin genç nüfus oranlarından daha yüksek olduğu görüldü.
Bu gençlerin İstanbul’a erişim olanağına da bakan İPA Gençlik Araştırması’na vurgu yapan Oktay Kargül, “İstanbul’a gelen öğrenci sayısında düşüş var. İstanbul’daki üniversitelere yerleşme oranı yüzde 92,50’e düştü” dedi. Kargül, aradaki kaybı nitelikli öğrencilerin oluşturduğuna dikkat çekti.
“Bu durum zincirleme bir sonucu sebep oluyor” diyen Kargül, “Anadolu’daki nitelikli ve iyi sıralamayla liseden üniversiteye geçmiş öğrenciler artık İstanbul’u tercih etmemeye başladı. Çünkü ilk soru ‘ben nerede kalacağım’ ve ‘ben nasıl geçineceğim’ oluyor. Doğal olarak da Anadolu’daki üniversitelerde kalmaya başladılar” ifadelerini kullandı.
Konut kiralarının son bir yılda yüzde 301 arttığı İstanbul’da öğrenciler için öncelikli sorunun barınma olduğunu belirten Kargül, “Örneğin İstanbul Üniversitesi’ne gelen, sıralamada ilk20 bin, 30 bin içindeki öğrenciler artık yaşam pahalılığından dolayı gelemiyor. O bölümlere ilk 50 bin, 60 bin arasına giren öğrenciler kaydoluyor. Sonraki yıl aynı bölümler, Türkiye sıralamasında ilk 70-80 bine giren öğrencileri alıyor ve ardından üniversitelerdeki bölümlerin niteliğini gösteren sıralamada ciddi bir kayıp yaşanıyor” dedi.
En iyi ilk 10 üniversitenin birçoğunun İstanbul’da olduğunu hatırlatan Kargül, “Bu, uzun vadede eğitimin ve beraberinde profesyonel hayattaki kaliteyi de düşürüyor. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 10 profesörle okuyabilecek, ilk 20 bin içindeki öğrenciler, şu an bir profesörü bile bulunmayan Anadolu’daki üniversitede öğrenimini tamamlamak durumunda kalıyor. Bu da uzun vadede profesyonel hayatta daha az nitelikte meslek insanlarının sisteme dahil olmasına neden olacak” diye konuştu.
Çeperlere doğru kayan kentte yaşamın her geçen gün zorlaştığı yapılan yan araştırmalara da yansıyor. İPA araştırmaları İstanbul’da yoksulluğun özellikle 2017’den bu yana arttığını gösterirken, 2021-2023 yılları baz alınarak gerçekleştirilen “duygu durum” araştırması, İstanbullular’ın kaygı, stres ve üzüntü seviyelerinin yüksek olduğunu; mutluluk yaşam memnuniyeti ve huzur seviyelerinin ise düşük olduğunu ortaya koyuyor.
Buna göre 2023’te kentte kaygı seviyesi 7,1, stres seviyesi 7,3 ve üzüntü seviyesi 6,3 olarak ölçülürken mutluluk seviyesi 5,1, huzur seviyesi 5 ve yaşam memnuniyeti seviyesi ise 4,5 olarak saptandı. Katılımcıların sosyoekonomik seviyelerini duygu durum ifadeleri üzerinden de inceleyen araştırma, alt sosyoekonomik seviyedeki katılımcıların stres ve üzüntü durumlarının, üst ve orta sosyoekonomik seviyeye sahip olan katılımcılara göre daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Bu sorunlara karşı, kent nüfusunun psikolojik desteğe erişimine bakan araştırmada İPA nüfusun yüzde 7,2’sinin profesyonel bir uzmandan destek alabildiğini, yüzde 92,8’ininse destek almadığını gösterdi. “Psikolojik desteğe ihtiyacım var” diyenlerse yüzde 26,5 oldu. İPA araştırması kapsamında katılımcıların yüzde 48,9’u gelecek kaygısı, yüzde 45,5’i geçim sıkıntısı sebebiyle psikolojik desteğe ihtiyacı olduğunu belirtti.
Psikolojik desteğe erişebilen yüzde 7,2’lik kesimin destek alma sebepleri arasında yüzde 29,2 ile aile, eş sorunları ve ikinci sırada aynı oranda gelecek kaygısı gelirken, üçüncü̈ sırada yüzde 21,5 ile geçim sıkıntısı/ekonomik kaygılar yer aldı. Aynı araştırma İstanbul nüfusunun geleceğe dair umutsuzluk sergilediğini de aktarıyor. Ve intihar oranlarında son yıllarda artışa dikkat çekiyor.
Türkiye’de insanların yüzde 78’i günlük hayatlarına etki eden seviyede stresle mücadele ediyor, yüzde 64 ise uzun süreli mutsuzluk ve buna bağlı depresif bir ruh halinde olduğunu söylüyor.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), dünya nüfusunun 5 milyar insana ulaştığı 11 Temmuz 1987’yi, 1989 yılında Dünya Nüfus Günü olarak kabul etti. Bu günde Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), nüfus ve kalkınma konularında farklılık ve farkındalık oluşturmaya yönelik çalışmalar yapılıyor.