1946 yılında Gaziantep’in Oğuzeli İlçesi’nde dünyaya gelen Oğuz Tümbaş, ilkokulu aynı ilçede, ortaokulu Ceyhan’da, liseyi Şanlıurfa’da bitirdi. Ankara Üniversitesi Gazetecilik Yüksek Okulu mezunu.
Haber Merkezi / Kısa bir süre Devlet İstatistik Enstitüsünde çalıştı (1966). Millî Eğitim Bakanlığında memur ve şube müdür yardımcısı olarak görev yaptı. 1974 yılında TRT Haber Merkezinde çalışmaya başladı. Aynı kurumun Ankara ve Diyarbakır iş yerlerinde çalıştı. 1977 yılından itibaren çalışmalarını TRT İzmir Haber Müdürlüğünde sürdürdü. TRT 1 Sabah Haberleri’nde “Kitap Köşesi”ni hazırladı, TRT 2’deki “Sanat Gündemi” programına İzmir’den yaptığı haberlerle katıldı.
İlk şiirleri 1965 yılında Sanat Dünyası, Filiz, Su, Defne, Çele dergilerinde, yazıları Ilgaz, Güney ve Evrim dergilerinde yayımlandı. Ankara’da Meltem dergisini (15 sayı) çıkardı. Sonraki yıllarda şiir ve yazılarıyla Akköy, Allaben, Agora, Aykırı Sanat, Anadili, Bahçe, İzmir-İzmir, Simge, Kavram Karmaşa vd. dergilerde göründü. Ünlem dergisi kuruculuğu ve yayın kurulu üyeliği yaptı. Sürekli basın kartı sahibi. İzmir Gazeteciler Cemiyeti, TSYD ve Edebiyatçılar Derneği üyesidir.
Eserleri;
Yürek Söylencesi (1998), Bellek Pazarı (2002), İnce Oda (2007), Küşüm Çınlaması (2011), Yazının Gönlüyle (2016), Dingin Sözler Avlusu (2017).
“Sevgi saklambaçları”
ne güzel konuşuyoruz seninle
ince ince bir sesle
beyaz bir deftere çiziyoruz
kaldığımız yerden hayatın resmini
ne güzel bakışıyoruz seninle
sımsıcak gözlerle
kıran kırana bir umuttan geçerek
ıhlamur ağaçlarının gölgesi düşüyor
ellerimize
anlamın giysilerini üstümüzde deneyerek
ne güzel yoruluyoruz seninle
bir sevdalı yoldan geçiyoruz
gelinciklerin
menekşelerin
papatyaların içinden
buz güneşi bir iklimden
el sallıyor eski bir Eskimo
sıcak gülüyor yüreğimize
inci dişli Afrikalı
evrence bir dostluğu kutuyoruz
unutulan resimleri topluyoruz sokaklardan
ne güzel buluşuyoruz seninle
özleyerek ayrıldığımız yerden
dilimizin üstünde sözcükler
sevgi saklambaçları oynuyoruz
“Eski bir ağustos ışığı”
Teri sırılsıklam bir uzaklık
saklı bir ağustos’la taşınır içime
kırılgan söz
yalnızlık dönencemde evrilir
kırsal saklambaçlardan kalan söğüt ıslığı
kışkırtır dudaklarımın özlem kıvılcımlarını
kırgın bir arpacı kumrusu
düşünürken yamacımda.
sarmaşığın gölgesin
güneşi yorgun zamanın
şarkısı hüzün kadar eski!
İçli bir duygunun
eteğinden tutup çekiştiren elim
kırçıl sakalıma da dokunur.
hüzün…
yakasına karanfil takmış
bir yürüyüşçü gibi dimdik;
yorumlar sessizliğin kimliğini.
oysa içimdeki suskun çocuk
devinir
belleğimin gürültülü avlusunda.
ne kadar ertelesem umudu
yüreğim yeni aydınlıklar üretir
aşklar ve şarkılarla.
geceye yazılan karanlık,
çeker aymaz harflerini dilimden;
gök benden yana
kendi yıldızlarımı alkışlar.
eskiten bendim eskiden fırtınaları;
hırçın dalgaları yıpratan,
yatağını değiştiren uzun nehirlerin…
doğuran ve biçimleyen sonsuz yaratış
sürgün verir
yaşamın iyicil çınarları içimde.
söze direnemem,
açarım kapısını yüreğimin
bütün dirimli sevgilere.
ama en çok
erkenci şairlerine üzülürüm yurdumun
eksik kalan sözleri çınlarken kulağımın
tözünde.
ey kırımlar ve kıyımlar çağı
yer altı sürdürümcüleri Ares’in
kan ve ölüm yivlerinden geçen atmaca;
hayata
zamana
ve insana acı devşiren
uzun namlu,
patlarken yoksul ve çileli yokuşlarda,
kınarım aynaların arkasında duran
giz’i!
..dizi..
bir eşkıya coşkusuyla yere vuran aymazı.
ürperen çayırlara dost olurum,
kırmızı gelinciklerle,
kaşlarımın arasında oynarken
çingene sevinci.
her ağustos,
yeni bir doğuşu biriktirir gözlerime!