Kurtulmuş’tan Çarpıcı ‘Anayasa’ Açıklaması: Değişikliğe İhtiyaç Var

“Can Atalay’ın vekilliğin düşürülmesine ilişkin değerlendirme yapan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Hakikaten az görülür bir mesele ortaya çıktı. İki yargı kurumu açısından içtihat, görüş farklılıkları ortaya çıktı. Türkiye’de anayasa değişikliğine hayati ihtiyaç vardır” dedi ve ekledi:

“12 Eylül Anayasası erkler arasındaki tanımları zaman zaman muğlak hale getirerek, bazı potansiyel tartışma alanları bünyesinde barındıran anayasa. Bunların üzerinde tartışmak, konuşmak. Bu olay olmasaydı bile gündeme getirmek herhalde TBMM’nin anayasayı yeniden yapacak güce sahip olmak temel vazifelerinden.”

Kurtulmuş açıklamasının devamında, “Birtakım partizan yaklaşımları bir tarafa bırakarak. Her partinin siyasi atmosferinden uzak insanlar için hangi konuların önem arz ettiği, anayasal reforma ihtiyaçlar tartışıyor. İyi niyetle bir araya gelerek, önyargılar olmaksızın, anayasa tartışmanın doğru yöntemlerle tartışılmasıdır. Bana anayasanın çizdiği tarafsızlıkla söyleyebilirim. Bu işin doğru zemini TBMM’dir. Bazıların söylediği gibi yeni bir anayasa yapamaz görüşü kabul edilemez” ifadelerini kullandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, HaberTürk’te Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kurtulmuş’un açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Teamüllere tamamıyla uygun bir uygulama yapılmıştır. Can Atalay’ın bu kararıyla ilgili süreçte öncelikle, birinci aşamada biz Meclis Başkanlığı olarak beklettik. Hem sürecin tamamlanması hem de ola ki, yeni bir hak ihlali kararı verilirse yerel mahkemenin uyma ihtimali dolayısıyla bir süre beklettik. Sonunda Anayasa’nın amir hükmü gereğince kesinleşmiş yargı hükmünün Meclis’te okunmasının zarureti var. Milletvekilliği düşürülmesi başka bir süreç, milletvekilinin düşmesi başka süreç. Bir fezlekenin gelmesiyle milletvekilliğinin düşürülmesi.

Burada kesinleşmiş mahkeme kararının sadece Meclis’te okutulması, daha doğrusu Meclis’in bilgilendirilmesi zaruri bir adımdır. Burada görüş farklılıkları var. Meclis Başkanı olarak şuna dikkat ettim, iki yargı kurumunda ihtilafta TBMM’nin taraf olmaması için böyle bir yol izlendi. Geçmiş dönemlerde de bu şekilde doğrudan mahkemenin, Yargıtay’ın kararıyla düşürüldüğü vakalar var. Burada Meclis’in teamüllerine uygun şekilde süreç işletilmiştir.

TBMM Başkanlığı olarak yaptığımız bir sürü yurt dışı seyahat var. ‘Yarın seyahate çıkıyorum’ diyerek kendiliğinden oluşturulan süreç var. Aylar öncesinde hazırlanarak, tarih aralıkları belirlenerek titiz çalışma sonrası bu seyahatler belirleniyor. Gerçekten son derece haksız, mesnetsiz bir suçlamadır. Ne zaman TBMM’nin Bahreyn ziyareti aylar öncesi bellidir. Zaten nöbetçi Meclis Başkanvekili arkadaşımız kimse onu okutacaktır. Kararın Meclis’te okutulmasıyla TBMM’nin seyahati arasında bağlantı yoktur.

Teamül, yazılı olmayan kurallardır. Yıllar içinde oluşmuş. Bunlardan birisi de Meclis Başkanı’nın hangi oturumlara başkanlık edeceğiz. TBMM’nin açılışında, bütçe görüşmelerinde ilk ve son gün başkanlık eder. 23 Nisan oturumlarına başkanlık eder, özel oturumlar olursa başkanlık eder. Zaten teamülde Meclis’in normal işleyişinde başkanlık etmesi sözkonusu değildir. Ama isterse her oturuma başkanlık edebilir. Her açıdan normal, teamüllere, usule uygun bir çalışma yürütülmüştür.

Anayasa Mahkemesi nasıl kara verecek? Süreç nasıl işleyecek? Yapılan başvuruları hangi zaman aralığında gündeme alacak? Bunları göreceğiz. Ben hep şunu söyledim; genellikle tekil olayların üzerinde yoğunlaşarak, o günkü aktüel tarafları üzerinden siyasi tartışma haline getirmeyi maalesef başarıyoruz. Can Atalay’ın kimliğini bir tarafa bırakarak konuşmak gerekirse. Hakikaten az görülür bir mesele ortaya çıktı. İki yargı kurumu açısından içtihat, görüş farklılıkları ortaya çıktı. Türkiye’de anayasa değişikliğine hayati ihtiyaç vardır. 12 Eylül Anayasası erkler arasındaki tanımları zaman zaman muğlak hale getirerek, bazı potansiyel tartışma alanları bünyesinde barındıran anayasa.

“Hiçbir partinin anayasası olmaz, milletin anayasası olur”

Bunların üzerinde tartışmak, konuşmak. Bu olay olmasaydı bile gündeme getirmek herhalde TBMM’nin anayasayı yeniden yapacak güce sahip olmak temel vazifelerinden. Birtakım partizan yaklaşımları bir tarafa bırakarak. Her partinin siyasi atmosferinden uzak insanlar için hangi konuların önem arz ettiği, anayasal reforma ihtiyaçlar tartışıyor. İyi niyetle bir araya gelerek, önyargılar olmaksızın, anayasa tartışmanın doğru yöntemlerle tartışılmasıdır. Bana anayasanın çizdiği tarafsızlıkla söyleyebilirim. Bu işin doğru zemini TBMM’dir. Bazıların söylediği gibi yeni bir anayasa yapamaz görüşü kabul edilemez. 400’ü bulursa doğrudan doğruya değişikliği yapar, 360’la referanduma gider. Hiçbir partinin anayasası olmaz, milletin anayasası olur.

Türkiye’de kronikleşmiş olan birtakım meselelerde adım atmamızın zaruri olduğuna inanıyorum. Burada Yargıtay da kendi yetkilerini kullanırken ilgili anayasada yetkilerini kullanarak süreci oluşturuyor. Örneğin Anayasa’nın 14. maddesindeki devlete karşı davranışlar konusunun sarih ve açık bir hale getirilmesidir. Anayasa bunu yasalara izafe ediyor. TBMM bu anlamda hele hele Türkiye bölücü örgütlerle mücadele ederken, çevresi terör ağlarıyla kuşatılan bir ülke olarak, 15 Temmuz’da doğrudan hedef haline gelmiş devlet olarak tabii ki kendisini korur.

Devlete karşı yapılan suçların davranışların ne olduğu, silah atmak, örgüt kurmak, örgüte yardım ve yataklık etmek, bunların tasrih edilmesi gerekir. Özellikle seçilmişlerin hakkını hukukunu koruyan yeni bir anlayış içerisinde ele alınması gerekir. Samimi olarak yaklaşılırsa bu konudaki tartışma alanlarının ortadan kaldırılacağını düşünüyorum. Şu anda Meclis kapalı. Oturumda olduğu bir gün tek tek milletvekili arkadaşlarımızı çağırsak. Çok büyük kısmının ‘evet yeni bir anayasaya ihtiyacımız var’ dediğini biliyoruz. Birisi yeni bir iç tüzüğe ihtiyacımız var.

Hakikaten uzun saatler süren, kavgaya gürültüye zemin hazırlayan bir zemin içerisinde. Bunların hepsi konuşuldu. 31 Mart akşamına kadar bu anlamda çok sistematik değişiklikleri gündeme getirmek mümkün olmaz. Anayasa meselesinin konuşulacağı yer Türkiye’nin tamamıdır. Hukuk camiamız, sivil toplumuz, herkese uygun mekanizmalar kurularak görüşlerini almaktır. Belki komisyon üzerinden bu çalışmaları sürdürmek doğru yöntemdir. Herkesin anayasa teklifi olabilir; ama kimsenin anayasa dayatması sözkonusu olamaz.

Önce herkesin önyargısız şekilde masaya gelmesi lazımdır. Ondan sonra yöntem bulunur. Aldığım ilk izlenimler TBMM çatısı altında siyasi partilerin bu konuyu seçimden sonra sıcak bakacağı yönünde görüşe sahibim. Ciddi bir müktesabatımız var. Yüzlerce toplantı yapılmış. 64 madde üzerinde partilerin uzlaştığı anayasa teklifi var. Bugün belki 94 maddede uzlaşılabilecek. Uzlaşamayız derseniz uzlaşma kapısını açamayız. Sonuçta bir aritmetik var.

360-400 aritmetiği var. Gönlümüz arzu eder ki 600’le çıksın. Bu çok zor tabi. Bu anlamda uzlaşı zemini aramaya başlayınca, partilerin kabul edilemeyecek tekliflerini onlar da görecektir. Zaten demokrasi böyle bir şey. Hiç kimsenin yüzde 100 söylediği kural olarak ortaya çıkmaz ki. Burada iyi niyetli gayret ortaya konursa ortak bir nokta ortaya konabilir. 360’ı bulmak bile bugünkü parlamentoda bir uzlaşıyı gerektiriyor. Hiçbir parti tek başına 360 almadığına göre bu bile bir uzlaşıyı gerektiriyor.

Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru meselesi son yıllarda kabul edilmiş bir şeydir. Türkiye uluslararası alanda çok ciddi şekilde demokratik açılım açısından eli rahatlamıştır. Rakamı yanlış biliyor olabilirim, 165 bin bireysel başvuru dosyası var. AYM temel meseleleri, insan hakları ihlalleri bir şekilde gidermek, karar vermekle ilgili adım olmak yerine diyelim ki iki arsa komşusunun ihtilafları da hak ihlallerinin ele alındığı sürece geldi. Olağanüstü bir yük var.

Bunu çözebilmek için yüzlerce AYM’nin yargıç alması lazım. Ortaya konulan hiçbir kural sonuna kadar devam etmeyebilir. Demokrasinin güzelliği burada. Bugün uygulamada karşımıza yargı yükü ortaya çıkıyorsa bunu değerlendirmek siyasetin meselesidir. Bunu çözecek olan yer siyasettir. Konuşulur, hak ihlallerinin sınırlandırılması ya da yeni perspektife kavuşturulması tartışma meselesidir. Niye hak ihlali için insanlar oraya müracaat ediyor. ‘Ben mahkemede hakkımı alamadım’ diyor ve başvuruyor AYM’ye.

İstinaflarla ilgili beklentilerin karşılanmamış olması var. Bunu bütünleşik yargı sistemi ile ele alınması lazımdır. Biz bireysel yargılama meselesine yeni çerçeve getirelim demek, kategorik olarak şu tarafta olmak değildir. Bu mesele bir anlamda siyasetin çözeceği alandır. Yargıçlar oturup yasa yapamayacaklarına göre. Siyaset de bütünleşik bakış açısıyla bunlar üzerinde çalışmalıdır.”

Paylaşın

Kurtulmuş’tan “Can Atalay” Kararı Sonrası İlk Açıklama: Anayasa Değişikliği Vurgusu

TİP Milletvekili Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi sonrası konuşan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Meclis’in üzerine düşen sorumluluk Anayasa’da var olan bu konudaki çelişkileri ortadan kaldırmaktır. Yüksek yargı birbirleriyle çelişen, kararları farklılaşan kurumlar olmanın ötesine geçmelidir” dedi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik ilk kez konuştu. BBC Türkçe’nin aktardığına göre; Numan Kurtulmuş, yaptığı açıklamada, kendisinin Türkiye’de olması halinde de kararı Bekir Bozdağ’ın okuyacağını söyledi.

Siyasi tartışmaların ‘köpürtüldüğünü’ ve bunu doğru bulmadığını belirten Kurtulmuş, “Biz burada, milletimizin verdiği yetkiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, milletimizi temsilen ülkeler arasında diplomatik ilişkileri arttırmak ve parlamenter diplomasinin imkanlarından istifade etmek için görüşmeler yaparken, böyle bir çalışmanın içerisindeyken benim şahsımı da işin içerisinde katan, hatta bu ziyaretle Atalay’ın kararının okutulmasını bir şekilde ilişkilendiren bazı açıklamaları kategorik olarak reddettiğimi ifade etmek isterim. Bunlar haksız ve doğru olmayan yorumlardır. Bu ziyaretler aylar öncesinden planlanmıştır” dedi.

“Meclis Başkanı’nın teamüller gereği Meclis’i ne zaman yöneteceği bellidir. Biz bu hafta Ankara’da olsaydık dahi kararı yine Sayın Bozdağ okutacaktı” diye konuşan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: Çünkü Meclis’in çalışmalarında Genel Kurul yönetimi nöbetçi başkanvekili tarafından deruhte edilmektedir. Dolayısıyla bu süreci, hele hele buradan doğacak siyasi tartışmaları sokakta halletmeye kalkmak doğru değildir.

Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’a atıfla, iki yargı kurumu arasındaki hukuki ihtilafın tarafının Meclis olmadığını söyleyen TBMM Başkanı Kurtulmuş, “Bu süreçte Meclis’in tavrı bellidir. Bizim yerel mahkeme adına karar verip Meclis olarak Atalay’ın tutukluluk halini kaldırmak gibi bir yetkimiz yok. Dolayısıyla fiili olarak tutukluluk süreci devam etti” dedi.

Kurtulmuş sözlerini şöyle sürdürdü: Bu anlamda esas itibarıyla Meclis’in üzerine düşen sorumluluk Anayasa’da var olan bu konudaki çelişkileri ortadan kaldırmaktır. Yüksek yargı birbirleriyle çelişen, kararları farklılaşan kurumlar olmanın ötesine geçmelidir. Her birisinin fonksiyonu bellidir. Her birisinin vazifesi bellidir. Hiçbir mahkeme devletin diğer kurumlarının üzerinde bir hak ve yetkiye sahip değildir.

“Dolayısıyla bütün bunların yeniden düzenlenmesi, örneğin; 153. Madde, 138. Maddelerin yeniden düzenlenmesi ve 14. Maddesi’nde devlete karşı işlenen suçları belirleyen faaliyetlerin daha sarih, daha açık bir hale getirilmesi için bazı değişikliklerin yapılması gerekir. Meseleyi şahsileştirmemek gerekir derken, bu ya da benzeri problemleri sistemik olarak çözmenin Meclis’in görevi olduğunu hatırlatmak isterim.”

Anayasa’nın 153. Maddesi’nde, “Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağladığı” vurgulanıyor. Anayasa’nın 138. Maddesi’nde ise “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz” deniliyor.

Anayasa’nın 14. Maddesi ise şöyle: Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.

Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.

Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.

Can Atalay’ın avukatları Anayasa Mahkemesi’ne itiraz başvurusunda bulunacak

Gezi Parkı davasında 18 yıl hapis cezası alan Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik Yargıtay kararı Salı günü TBMM Genel Kurulu’nda okunmuş, kararın okunmasıyla birlikte Atalay’ın vekilliği resmen düşürülmüş, TİP’in milletvekili sayısı 3’e inmişti.

Kararın okunmasının ardından TİP, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri pankartlarla başkanlık kürsüsünü işgal etmiş, birleşimi yöneten Bekir Bozdağ’a Anayasa kitapçığı fırlatılmıştı.

Bozdağ, protestolar nedeniyle çalışmalara devam edilemeyeceği gerekçesiyle birleşimi kapatmıştı. Atalay’ın avukatları milletvekilliğinin düşürülmesi kararına itiraz ederek Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuracak. AYM daha önce Atalay hakkında iki kez “hak ihlali” kararı vermiş, Yargıtay bu kararlara uymamıştı.

Paylaşın

Numan Kurtulmuş TBMM Başkanı Seçildi

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığına AK Parti’nin aday gösterdiği Numan Kurtulmuş seçildi. TBMM Genel Kurulunda yapılan birinci ve ikinci tur oylamalarda adayların hiçbiri gerekli oya ulaşamazken, Kurtulmuş, yapılan üçüncü tur oylamada salt çoğunluk için gerekli 301 oyun üstünde oy alarak göreve seçildi.

Haber Merkezi / Seçimde AK Parti’nin yanı sıra, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Yeşil Sol Parti ve Gelecek Partisi kendi adaylarıyla yarıştı. Kurtulmuş’u destekleme kararı alan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ise aday çıkarmamıştı.

TBMM Başkanlığı seçiminin birinci turunda adaylar seçilebilmek için gerekli olan 400 oya ulaşamadı. TBMM Genel Kurulunda yapılan birinci tur oylamada 586 milletvekili oy kullandı. İkinci turda da adaylardan hiçbiri TBMM Başkanı seçilebilmek için üye tamsayısının üçte ikisinin oylarını alamadı ve üçüncü tura geçildi.

Üçüncü turda ise salt çoğunluk olan 301 oy arandı. Bu turda 321 oy alan Numan Kurtulmuş, TBMM Başkanı seçildi. Başkan seçilmesinin ardından konuşma yapan Kurtulmuş, geçici Meclis Başkanı görevini yürüten MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye teşekkür etti.

Kurtulmuş, “Değerli arkadaşlarım, bir seçim dönemi geride kaldı. Bu seçim kampanyasında her birimiz yüzlerce, binlerce konuşma yaptık. Bazen maksadını aşan sözler söylenmiş olabilir, bazen birbirimize karşı tahammülsüzlükler ortaya çıkmış olabilir ama burada farklı siyasi partiler, 16 siyasi partinin yer aldığı bir meclisin olması demokrasimiz bakımından bir zenginliktir.

Seçim meydanlarında söylediğimiz sözleri tabi ki takip edeceğiz ama TBMM’nin bir kavga, tartışma ve hatta yüksek sesle birbirini rencide ederek, ötekileştirerek sözlerin tartışıldığı bir mekan olmaktan kurtarmak da bizim vazifemizdir” dedi.

Numan Kurtulmuş kimdir?

Numan Kurtulmuş 1959 yılında Ordu’nun Ünye ilçesinde dünyaya geldi.

İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesini bitirdi. Aynı üniversitede yüksek lisans yaptı. ABD’de Temple Üniversitesi School of Business & Management’ta lisansüstü çalışmalarına devam etti.

ABD’de Cornell Üniversitesi New York State School of Industrial & Labor Relations’ta misafir öğretim üyesi olarak bulundu ve doktorasını tamamladı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde doçent oldu. 2004 yılında profesör unvanını aldı.

25 ve 26. Dönemde Ordu Milletvekili seçildi. 62, 63 ve 64. Hükûmetlerde Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. 65. Hükûmette Başbakan Yardımcısı olarak görev yaptı. Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev aldı.İngilizce bilen Kurtulmuş, evli ve 3 çocuk babası.

Paylaşın

AK Partili Kurtulmuş’tan Ümit Özdağ’ın Açıklamalarına Yalanlama

AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, Ümit Özdağ’ın “Numan Kurtulmuş’un anlattığı şey sığınmacıların vatanlarına dönmesini içermiyordu” şeklindeki sözlerinin “gerçek dışı” olduğunu belirtti ve ekledi:

Haber Merkezi / “Hem baş başa görüşmemizde hem de sonrasındaki ortak basın açıklamasında ifade ettiğimiz gibi hükümetimiz Suriyeli göçmenlerin güvenli ve gönüllü geri dönüşleriyle ilgili kapsamlı çalışmalarını hassasiyetle sürdürmektedir.”

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet ittifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na destekleyeceklerini açıklamıştı.

Ümit Özdağ, destek açıklamasını yaparken “Birinci turun sonunda gördük ki ortaya çıkan görünüm iki adayın 28’inde bir ikinci yarış için Türk halkının önüne gideceği çerçeveyi oluşturmuş ve Numan Bey bizi ziyaret etti. Kendilerine sorduk, ‘Sığınmacılar konusunda ne yapmak istiyorsunuz’ diye sorduk. Anlattıkları sığınmacıların vatandaşlarına dönmesini içermiyordu” ifadelerini kullanmıştı.

AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın ‘Numan Kurtulmuş’un anlattığı şey sığınmacıların vatanlarına dönmesini içermiyordu’ şeklindeki sözlerinin “gerçek dışı” olduğunu belirtti.

Numan Kurtulmuş, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Sayın Ümit Özdağ’ın bugün yaptığı açıklamasında ifade ettiği ‘Numan Kurtulmuş’un anlattığı şey sığınmacıların vatanlarına dönmesini içermiyordu’ şeklindeki sözleri tamamen gerçek dışıdır.

Hem baş başa görüşmemizde hem de sonrasındaki ortak basın açıklamasında ifade ettiğimiz gibi hükümetimiz Suriyeli göçmenlerin güvenli ve gönüllü geri dönüşleriyle ilgili kapsamlı çalışmalarını hassasiyetle sürdürmektedir” dedi.

Paylaşın

Numan Kurtulmuş’tan Ümit Özdağ’a Ziyaret: Faydalı Bir Görüşme

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, ATA İttifakı bileşenlerinden Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Ümit Özdağ’ı partisinin genel merkezinde ziyaret etti. Ziyaret sonrası yapılan açıklamalarda, faydalı bir görüşme olduğu belirtildi.

Haber Merkezi / Terörle mücadele ve sığınmacılar konusunda görüştüklerini belirten Numan Kurtulmuş, açıklamalarında şu ifadeleri kullandı:

“Oldukça verimli bir görüşme yaptık. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de ümit ediyoruz ki Zafer Partisi de genel çerçevede Cumhurbaşkanımıza destek verir ve Türkiye bu seçimi rahat şekilde tamamlar diye düşünüyoruz. Türkiye’nin meselelerinden birisi göçmenler meselesidir. Önemli bir mesele ama bu meselenin Türkiye’nin isteği üzerine değil şartlar neticesinde ortaya çıktı.

Bu insanlar hayatta kalabilmek için buraya geldiler. Ama Türkiye’nin yüklenebileceği bir sınır var. Hükümetimiz Suriyelilerin güvenli ve onurlu geri dönüşü için çalışıyor, mesafe alıyor. İnşallah Suriye’de normalleşmenin sağlanması, barış ve huzur ortamının temin edilmesi için son derece samimi ve takvimlendirilmiş bir çalışma içindeyiz. Önümüzdeki dönemde 1 milyon Suriyelinin geriye dönüşünü sağlayacak oradaki konutların yapımı meselesi zaten gündemimizde.

Bir an önce gönüllü ve güvenli geri dönüşünün temin edilmesi için çalışmalar sürüyor. Sayın Kılıçdaroğlu, 10 milyon Suriyeli getirdiniz, 10 milyon daha getireceksiniz dedi. Bu doğru değil. Resmi rakamlarla 4 milyon 994 bin Suriyeli var. Bunun iki katını söyledi. Yanlış bilgiyi kamuoyu ile paylaştı.”

Zafer Partisi Lideri Özdağ ise, açıklamalarında özetle şunları söyledi:

“Terör örgütlerinin Türkiye’ye yönelik faaliyetlerini ve alınması gereken politika uygulamalarını değerlendirdik. Türkiye’nin en önemli meselesi olan sığınmacı ve kaçaklar meselesinde gündeme getirdiğimiz çözüm önerilerini paylaştık.  Aramızda belirli farklılıklar olduğu açıktır. Onurlu ve gönüllü dönüş bir politikadır.

Zafer Partisi’nin politikası ile gerekirse zorla, devletin egemenlik hakkını sonuna kadar kullanması gereken politikalardır.  Ama faydalı bir görüşme oldu. Arkadaşlarımızla bu görüşmenin sonuçları konusunda bir değerlendirmeyi divanda yapacağız. Numan Bey de sanırım bazı değerlendirmeler yapacak, daha sonra sonuçları tekrar değerlendirme imkanımız olacak.”

Ne olmuştu?

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalmasının ardından seçimde Ata İttifakı’nın adayı olan ve yüzde 5.17’lik bir oy oranına ulaşan Sinan Oğan’ın kimi destekleyeceği belirsizliğini koruyor.

İttifakta bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ, cuma günü partisinin genel merkezinde CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya gelmişti.

Görüşmenin ardından Cumhurbaşkanı adayı Oğan da Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmüştü.

Öte yandan Zafer Partisi’nden yapılan açıklamada, Genel Başkan Özdağ’ın yarın saat 11.00’de düzenleyeceği basın toplantısıyla Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turuna ilişkin parti kararını duyuracağı belirtilmişti.

Ata İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan da bugün saat 17.00’de ikinci turda hangi adayı destekleyeceğine ilişkin kararını kamuoyuyla paylaşacak.

Paylaşın

AK Parti İle HÜDA PAR Görüştü: Bir Pürüz Yok

AK Partili Kurtulmuş ve Yavuz’la görüşen HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu, “Sayın Erdoğan’a destek vereceğimizi ilan etmiştik. Tavrımızı açıkladık. Parlamento seçimlerine birlikte girme konusunda prensip olarak bir problem yok ama detaylarda bir netleşme yok” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, “Görüşmelerimize devam ettik. Önümüzdeki günlerde bu belli bir noktaya gelecek, kamuoyu ile paylaşılacak” dedi.

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş ve Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, HÜDA PAR Genel Merkezini ziyaret etti. Kurtulmuş ve Yavuz, HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ile görüştü.

Görüşmenin ardından Kurtulmuş ile Yapıcıoğlu açıklama yaptı.

Kurtulmuş açıklamasında şu ifadelerini kullandı: “Hiç şüphesiz ittifak içinde olan partilerin her birisinin ayrı bir kurumsal kimliği, her birisinin parti programı ve siyasi fikirleri var. Ama hepimizi ortak noktaya getiren ilkelerimizdir. Görüşmelerime devam ettik. Önümüzdeki günlerde bu belli bir noktaya gelecek, kamuoyu ile paylaşılacak.

Yeniden güçlü bir Türkiye’yi inşa etmek ideali etrafında buluşmak. Erdoğan’ı yeniden seçmek ve onunla birlikte olan partileri Parlamento’ya taşıyabilmektir. Önümüzdeki günlerde görüşmelerimiz netleşecek. Sizlerle paylaşılacaktır. Cumhurbaşkanımıza açıkladıkları destekten dolayı teşekkür ediyoruz.”

Yapıcıoğlu ise şöyle konuştu: “İki gün önce 14 Mayıs’ta gerçekleştirilecek seçimde sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a destek vereceğimizi ifade etmiştik. Ocak ayı başında Sayın Cumhurbaşkanımızla yaptığımız görüşmeden sonra Cumhur İttifakı içinde yer almamız için bir teklif aldık. O günden beri görüşmelerimiz devam ediyor. Depremdan sonra bu görüşmeler hız kesti.

Parlemento seçimlerinde de birlikte hareket etme konusunda prensipte bir problem yok, fakat detaylarda bir netlik yok. O da netleşirse paylaşırız. Öte yandan açıklamamızın gecikmesinden gizli, saklı pazarlıklar içinde yer aldığımız anlaşılmasın.”

Bir gazetecinin “HÜDA PAR bugünden itibaren Cumhur İttifakının bir parçası diyebilir miyiz?” sorusunu ise Yapıcıoğlu, “Henüz o noktada değil, ama şu ana kadarki görüşmelerde bir pürüz yok, devam ediyor. Son noktayı koymuş değiliz” şeklinde yanıtladı. “Anlaşılan noktalar hangisi?” sorusuna ise “Anlaşılan önemli bir nokta yok, müzakereler devam ediyor” dedi.

Paylaşın

Binali Yıldırım, Numan Kurtulmuş, Fuat Oktay Endişelerini İletti, Erdoğan Kapıyı Kapattı

Halk TV yazarı Barış Soydan, Binali Yıldırım, Numan Kurtulmuş ve Fuat Oktay gibi AK Parti’nin önemli isimlerinin ekonomi yönetimi konusunda endişeli olduğunu, ancak Erdoğan’ın değişiklik taleplerine kapıyı kapattığını aktardı.

Barış Soydan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ekonomi politikalarında ‘kesinlikle değişim olmayacağı’ yönündeki mesajlarını değerlendirdi .

“Dünyanın hiçbir yerinde ilişkisi kalmayan gösterge faiz-enflasyon dayatmasını tek kurtuluş reçetesi gibi önümüze koyanların bir kısmı zırcahil, bir kısmı ise alenen haindir.” – 27 Mayıs 2022.

“Kimse bizden şunu beklemesin, bu iktidar faiz artırmayacak, faizi düşürmeye devam edeceğiz.” – 6 Haziran 2022.

Erdoğan’ın bu mesajlarının muhatabının aslında çok da uzaklarda olmadığını belirten Soydan, edindiği bilgiler ve izlenimler doğrultusunda bu söylemlerin piyasalara değil, daha ziyade yakın çevresinden bazı isimlere yönelik olduğunu söyledi.

Soydan, “AKP=Tayyip Erdoğan diye düşünülüyor olsa da, ekonominin içinde bulunduğu duruma karşı karşısında iktidar partisi içinde hem şikayetlerin hem çözüm arayışlarının arttığı bir gerçek. Bu durum zaman zaman olası kabine ve kadro değişikliği senaryolarına da evriliyor” ifadesini kullandığı yazısına şöyle devam etti:

“İşte Erdoğan son dönemdeki katı mesajlarıyla aslında parti içindeki farklı görüşleri ve çekişmeleri bastırmayı hedefliyor.

AKP içerisinde ve Erdoğan’ın çevresinde nasıl bir dağılım ve bir bakıma kamplaşma var? Erdoğan’ın planı ne?

Önce ‘Endişeli ve giderek daha aktif’ olan gruptan bahsedelim. Kaynaklarıma göre Binali Yıldırım, Fuat Oktay ve AKP içerisinde bazı önemli isimlerin olduğu bir grup, ekonominin gidişatına ve seçimlerin kaderine ilişkin ciddi endişeler taşıyor. Bu grup hem parti merkezi hem teşkilatlarda hakim görüşü temsil ediyor. Ekonomide temel göstergelerin bozulduğunu, halkta ciddi refah kaybı yaşandığını ve sabır tavsiyelerinin artık kabul görmediğini ifade ediyorlar.

Mehmet Şimşek ve Murat Çetinkaya hatırlatması

Ekonomide geçmişte Binali Yıldırım’ın koordinasyon rolü üstlenerek zor dönemlerde krizleri önlediği, onun koordinasyonunda çalışan eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile dönemin Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın aldıkları önlemlerle 2017 Referandumu ve 2018 seçimlerinin ucu ucuna da olsa kazanılmasını sağladığını hatırlatıyorlar. Binali Yıldırım’ın koordinasyonunda ekonomi politikalarında acil önlemler ve kadro değişimi dair önerilerin Erdoğan’a iletildiği belirtiliyor.

Erdoğan’ın son günlerde net ifadelerle verdiği ‘Ekonomi politikalarında değişim yok’ mesajlarını, bu arayışlara karşı bir duruş olarak değerlendirmek mümkün.

Kaynaklarıma göre Erdoğan cephesi de sanılanın aksine tek bir yapı ve bakıştan ibaret değil. 2018 seçimleri sonrasında Hazine ve Maliye Bakanlığını üstlenen Berat Albayrak, 2020 Kasımında istifasını vermesinden bu yana ortalarda görünmüyor. Bununla birlikte ekonomi yönetiminde Albayrak’a yakın çok sayıda ismin bulunduğu biliniyor. Ancak Albayrak’ın görevden ayrılma şekli ve kamuoyundaki olumsuz algı gibi nedenler sebebiyle Albayrak’ın olası bir değişiklikte ön planda olması çok olası görülmüyor.

‘Albayrak Nebati’den desteğini çekti’

Kaynaklarıma göre Albayrak’ın kısa süre önce büyük umutlarla yayınladığı kitabın beklenen etkiyi yaratamaması da bunda etkili. Yine de Albayrak, hem iktidar yakın medya hem Saray’daki danışmanlar aracılığıyla hâlâ denklemin içinde. Bu arada Albayrak’ın Bakan Nebati’den desteğini çektiği de konuşuluyor.

İktidar partisi içinde bir başka etkili figür, Numan Kurtulmuş. Kurtulmuş’un parti içerisinde kendisine yakın bir ekiple birlikte çalışıp zaman zaman Erdoğan’la konuları müzakere ettiği biliniyor. Kurtulmuş’un ekonomi yönetiminin değiştirilmesini istediği söyleniyor…

Erdoğan şimdilik değişik taleplerine kapıyı kapamış durumda. Ancak sonbahar aylarında ekonomide yaşanabilecek yeni fırtınanın Erdoğan üzerinde baskıyı artırabileceğini ve parti içerisinde de endişeleri çok yukarıya taşıyabileceği belirtiliyor.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın