NYT’den Dikkat Çeken “Hafize Gaye Erkan” Analizi

Mehmet Şimşek’in yeni kabinede “tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak göreve getirilmesinin ardından, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) başına Hafize Gaye Erkan getirildi.

Şimşek, ekonomide rasyonel politikalara dönme sinyali verirken, ekonomi yönetimindeki bu değişikliler uluslararası basında yer bulmaya devam ediyor… Son olarak ABD merkezli New York Times gazetesinde Merkez Bankası’nın (TCMB) başına atanan Hafize Gaye Erkan’la ilgili bir köşe yazısı yayımlandı.

Peter Coy imzasını taşıyan, “Türkiye ekonomisini kurtarmakla görevli kadın” başlıklı yazıda Erkan’ın kariyeri ve Türkiye ekonomisine ilişkin detaylar yer aldı.

Erkan’ın TCMB Başkanlığı’na atanmasıyla ilgili “cam uçurum” benzetmesinin yapıldığı yazıda, “Bütün umut kaybolduğunda, işleri bir kadına devret (ve suçu da). Cam uçurum kavramı üzerine yapılan çalışmalar şirketlerin, işler kötü gittiğinde üst düzey yöneticilik ve direktörlük pozisyonlarına kadınları getirdiğini gösteriyor. Batan Twitter’ın yeni yöneticisi Linda Yaccarino bu tanıma uyuyordu. Şimdi de eski Wall Street bankacısı Hafize Gaye Erkan, Türkiye’nin yeni merkez bankası başkanı oldu. Bu görev cam uçurumların da uçurumu demek” ifadeleri kullanıldı.

Yazıda, bu göreve getirilen ilk kadın olması ve Türkiye’nin diplomaside hayati önem taşıyan bir ülke olması gibi nedenlerle Erkan’ın TCMB’deki görev süresi boyunca yakından takip edileceği ifade edildi.

Türkiye’deki ekonomik durumla ilgili değerlendirmeler yapılan yazıda şu ifadelere yer verildi:

Türkiye, gayrı safi yurtiçi hasılası 1 trilyon dolara yaklaşan dünyanın en büyük 19. ekonomisi. Türkiye gibi büyük bir ülkede yaşanan kur krizini çözmek IMF için kolay olmaz. Türkiye’nin para almak için IMF’nin koşullarını kabul edip etmeyeceği de belirsiz.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir süredir uyguladığı faiz politikasının bir illüzyon olduğuna dikkat çekilen yazıda, “Düşük faiz oranlarının enflasyonu artırdığına dair kanıtlara rağmen Erkan’dan öncekilere faizleri düşük tutması için baskı yaptı. Erkan’ın selefi Şahap Kavcıoğlu, Mart 2021’de göreve geldikten sonra merkez bankasının politika faizini yüzde 19’dan yüzde 8,5’a kadar indirdi. Sonuçlar beklendiği gibi oldu. Resmi rakamlara göre tüketici fiyatları mayısta bir önceki yıla yüzde 39,6 arttı” dendi.

Hem ekonomik büyümeyi devam ettirmek hem de Türk lirasını güçlü tutmak isteyen Erdoğan’ın ekonomistler için şaşırtıcı hamleler yaptığı belirtilen yazıda, “Para birimini güçlü tutmanın yollarından biri faiz artırmaktır ama bu da büyümeyi düşürür. Erdoğan bunun yerine merkez bankasının yerel bankalardan ve diğer hükümetlerden döviz borçlanmasını sağladı. Sonra da bu değerli döviz rezervlerini, liranın değerini yüksek tutmak için döviz piyasasında lira almaya harcadı” ifadeleri kullanıldı.

Türkiye’nin liranın değerini artırmak için milyarlarca dolar harcamasının “beyhude bir çaba” olarak tanımlandığı yazıda, “Türkiye neredeyse dövizsiz kaldı. Aslında bir manada tamamen dövizsiz kaldı. Çünkü sahip oldukları dövizi borç aldılar ve bu borç er ya da geç sahibine dönmek zorunda. Türkiye’nin merkez bankası yerel bankalara borçlu olduğu garip bir durumda kaldı” değerlendirmesi yapıldı.

Türkiye’nin bir “rota düzeltmesi” yapmaması durumunda döviz rezervlerinin yaz aylarını çıkaramayacağı belirtilen yazıda, “Bu rota düzeltmesi büyük oranda iki kişinin ellerinde olacak: Hafize Gaye Erkan ve Mehmet Şimşek. İkisi de Türkiye dışında saygınlar ve ne yapılması gerektiğini biliyorlar. Buradaki soru Erdoğan’ın müdahale edip etmeyeceği” dendi.

Erkan’ın kariyeriyle ilgili detayların da yer aldığı yazıda, “Goldman Sachs’ta çalıştı ve ardından 2014’te First Republic Bank’a katıldı. 2021’in ilk 6 ayında bankanın eş CEO’su oldu. First Republic faiz oranı risklerini kötü yönettiği için battı ve geçen ay JPMorgan Chase’e satıldı. Erkan, bankanın çöküş nedeni olan hızlı mevduat büyümesinin peşinde olduğu dönemde bankaya liderlik etti ancak kişisel olarak ne kadar sorumluluk taşıdığını bilmiyorum” ifadeleri kullanıldı.

TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın Mehmet Şimşek’in korumasına ihtiyaç duyacağının belirtildiği yazıda, “Eğer o ve Şimşek bir şekilde başarırsa, Erdoğan kendi dik kafalılığından onu kurtardıkları için son derece minnettar hissetmeli” ifadeleri kullanıldı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

New York Times’tan Dikkat Çeken Kılıçdaroğlu Analizi

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine haftalar kala, dünya basınında da adaylara ilişkin değerlendirmeler devam ediyor. Son olarak New York Times, dikkat çeken bir analiz yayınladı.

Independent Türkçe’nin aktardığına göre, ABD merkezli New York Times (NYT) gazetesi, yaklaşan 14 Mayıs seçimleri öncesinde cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili bir haber yayımladı.

Haberde Kılıçdaroğlu’yla ilgili, “5 yıllık görev süresinin ardından emekli olmayın planlayan sıradan ve sakin biri gibi davranıyor” dendi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarının en zayıf günlerini geçirdiği söylenen haberde, 14 Mayıs seçimlerinin Türkiye’yi geniş kapsamlı bir şekilde yeniden şekillendirebileceğine dikkat çekildi.

Haberde Kılıçdaroğlu’nun, Erdoğan’ın “gösterişli sözleri ve kabadayı kimliğinden” sıkılan seçmenleri hedeflediği ve Erdoğan’ın tam tersi olacak şekilde sakin bir kampanya yürüttüğü vurgulandı.

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan gazeteci Aslı Aydıntaşbaş, “Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın tam zıttı. Erdoğan’ın erkeksi siyasi saldırganlığına karşı, o tatlı dilli bir beyefendi. Kılıçdaroğlu sadece bir demokrat değil, birleştirici olmayı vaadeden bir lider” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu’nun bir dönem görev yaptıktan sonra “torunlarıyla vakit geçirmek için” emekli olma vaadinde bulunduğu hatırlatılan haberde, muhalefetin 2019’daki seçimlerde İstanbul ve Ankara’da elde ettiği zaferlere dikkat çekildi.

Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ı nadiren ismini kullanarak eleştirdiği belirtilen NYT haberinde, “Ancak Türkiye’nin güneyindeki 6 Şubat depremlerinin ardından Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı bu tip felaketler karşısında ülkeyi savunmasız bırakacak politikalar izlemekle suçladı” ifadeleri kullanıldı ve CHP liderinin “Erdoğan ne zaman bu ülkeyi batırsa, birlik istiyor” sözlerine yer verildi.

Haberde ayrıca Kılıçdaroğlu’nun parlamenter sisteme dönüş, yolsuzlukla mücadele ve yargı bağımsızlığı gibi vaatlerine dikkat çekildi.

NYT’nin haberinde Hem Kılıçdaroğlu hem de Erdoğan’ın yoksul bir ailede büyüdükleri vurgulanırken, CHP liderinin Ankara’daki üniversite yıllarında para biriktirmek için her yere yürüyerek gittiği ve hâlâ konuşmalarını kullanılmış kağıtların arkasına yazdığı ayrıntısı paylaşıldı.

Haberde, “Kılıçdaroğlu’nun dikkat çeken maddi tevazusu, onu, gösteriş saçan ve Beyaz Saray, Kremlin ve Buckingham Sarayı’ndan daha büyük bir cumhurbaşkanlığı sarayı inşa etmek için yüzlerce milyon dolar harcayan Erdoğan’dan ayırıyor” ifadeleri yer aldı.

NYT ayrıca CHP liderinin seçim kampanyasını mutfağından çektiği videolarla yürüttüğüne dikkat çekti.

Haberde, Kılıçdaroğlu’nun CHP liderliğine yükselme serüveni, 23 gün süren adalet yürüyüşü ve dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde izlediği politikaya da yer verildi.

NYT’nin konuyla ilgili görüşlerine başvurduğu siyaset bilimci Soli Özel’in, “Çoğu zaman aşırı dikkatli olan bir bürokratın ellerindeyiz. Bu cennetin kapılarını açacak bir seçim değil. Bu cehennemin kapılarını kapatacak bir seçim” şeklindeki sözleri de haberde yer aldı.

Paylaşın

NYT, Erdoğan İle Miçotakis Arasında Prag’da Yaşanan Gerginliği Yazdı

Geçen hafta Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da Avrupa Siyasi Topluluğu (AST) zirvesi gerçekleştirilmişti. New York Times gazetesi, zirve sonrası verilen akşam yemeğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Miçotakis arasında tansiyonun yükseldiğini yazdı.

Gazetede yer alan haberde, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in 44 Avrupalı lidere hitap ettiği esnada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın araya girerek sesini yükselttiği öne sürüldü.

İsmi belirtilmeyen bir Avrupalı diplomat ve orada bulunan iki üst düzey Avrupalı yetkili, Erdoğan’ın odadan çıkmadan önce Miçotakis’i Doğu Akdeniz ve Ege’deki anlaşmazlıkları çözme konusunda samimiyetsizlikle ve Avrupa Birliği’ni (AB) de Yunanistan ve Kıbrıs’tan taraf olmakla suçladığını belirtti.

Erdoğan, yemek sonrası düzenlediği basın toplantısında “Bu sadece Yunanistan için geçerli değil, bizi rahatsız eden, bize saldıran hangi ülke olursa olsun onlara karşı bizim cevabımız: Bir gece ansızın gelebiliriz. Bunu böyle bilmeleri lazım, böyle anlamaları lazım. Şu an itibarıyla siz anladığınıza göre herhalde onlar da anlamıştır” açıklamasını yapmıştı.

Yunan gazetecinin “Bir gece ansızın gelebiliriz’ diyerek ‘saldırabiliriz’ mi demek istiyorsunuz, açıkça cevap verir misiniz?” sorusuna Erdoğan, “Doğru anladınız” yanıtını vermişti.

Avrupa Siyasi Topluluğu, Fransa cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından önerilen, AB ülkeleri, Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) ülkeleri, Batı Balkan ülkeleri, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, birlikten ayrılan Birleşik Krallık ve AB katılım müzakereleri dondurulan Türkiye’nin dahil olduğu ülkeleri içeren yeni bir siyasi gruptur.

Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi başkanı olarak Macron, projeyi resmi olarak 23 ve 24 Haziran 2022 tarihlerinde gerçekleşen Avrupa Devlet ve Hükûmet Başkanları Konseyi toplantısında sundu.

Macron’un önerisine göre projenin amacı, Avrupa ülkeleri için ortak çıkar konularını ele alıp, siyasi diyalog ve işbirliğini teşvik etmek ve böylece ülkelerin güvenliğini, istikrarını ve refahını güçlendirmektir.

6-7 Ekim 2022 tarihlerinde Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da yapılan zirve, Eurovision tarafından canlı olarak yayınlandı. 29 Eylül’de Birleşik Krallık toplantıya katılacağını duyurdu ve bir sonraki toplantıya ev sahipliği yapmayı teklif etti.

Paylaşın

Rusya, Kuzey Kore’den Silah Satın Alıyor

ABD’nin önde gelen gazetelerinden New York Times’ın edindiği gizliliği kaldırılmış istihbarata göre Rusya, Kuzey Kore’den milyonlarca top mermisi ve roket satın aldı. ABD’li bir yetkili, savaş uzadıkça Moskova’nın Kuzey Kore’den daha fazla silah satın almak zorunda kalacağını söyledi.

Bir Amerikan istihbarat raporuna göre, Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna’daki savaşta kullanılmak üzere Kuzey Kore’den milyonlarca top mermisi ve roket satın alma sürecinde.

Raporu değerlendiren ve adının gizli kalması şartıyla konuşan bir ABD’li yetkili, Moskova’nın Kuzey Kore’ye yönelmesini, “Rus ordusunun Ukrayna işgalinden ötürü kısmi ihracat kontrolleri ve yaptırımlar nedeniyle ciddi tedarik sıkıntısı çekmeye devam ettiğini gösterdiğini” söyledi.

New York Times gazetesinin Washington’daki yetkililere dayandırdığı haberiyle ilgili e-posta yoluyla bilgi veren yetkili, bunu teyit edebileceklerini belirterek, “Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna’da cephede kullanmak üzere Kuzey Kore’den milyonlarca roket ve top mermisi satın alma aşamasında” ifadesini kullandı.

Aynı yetkili, alımların Rus ordusunun “kısmen ihracat kontrolleri ve yaptırımlar nedeniyle Ukrayna’da ciddi tedarik sıkıntısı çekmeye devam ettiğini” ortaya koyduğunu söyledi. Ancak ABD’li yetkili Rusya’nın izole haldeki Pyongyang’dan ne kadar silah satın almayı planladığına dair detay vermedi.

Bununla birlikte ABD istihbarat yetkilileri, Rusların bundan sonra da Kuzey Kore’den ilave askeri teçhizat satın almak isteyebileceğine inanıyor.

NYT’nin ABD hükümet yetkililerine dayandırdığı habere göre alımlar, Washington öncülüğündeki yaptırımların etkisini göstermeye başladığını ve Rusya’nın, Ukrayna işgalini sürdürme kabiliyetini azalttığını gösteriyor.

Rusya’nın geçen hafta da İran’dan insansız hava araçları satın aldığı bildirildi.

Batı’nın yaptırımlarına maruz kalan İran ve Kuzey Kore, Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgale başlamasından bu yana Rusya ile ilişkilerini derinleştirmeye çalışıyor.

Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, Rusya-Ukrayna çatışmasından ABD’yi sorumlu tutup Batı’yı “hegemonik bir politika” izlemekle suçluyor ve Rusya’nın güç kullanımının bu nedenle haklı olduğunu savunuyor.

Geçtiğimiz ay Kuzey Kore, Ukrayna’nın doğusunda bağımsızlığını ilan eden ve Rusya tarafından tanınan Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetlerini tanıdığını açıkladı ve Moskova ile “yoldaşça dostluğunu” derinleştirme sözü verdi.

Kuzey Kore resmi medyasına göre, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin iki ülke arasındaki “kapsamlı ve yapıcı ilişkileri” geliştireceğini söyledi.

İstihbarat raporunda ortaya çıkan yeni silah teslimatlarının ne boyutta olduğu ise belirsizliğini koruyor.

ABD’li bir yetkili, Rusya’nın Kuzey Kore’ye yönelmesinin “Rus ordusunun ihracat kontrolleri ve yaptırımlar nedeniyle Ukrayna’da ciddi tedarik sıkıntısı çekmeye devam ettiğini” gösterdiğini söyledi.

Finlandiyalı düşünce kuruluşu Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi’ne göre, geniş kapsamlı ekonomik yaptırımlar Rusya’nın enerji ihracatından elde ettiği gelire fazla zarar vermedi.

Rusya’nın 6 aylık işgal döneminde yükselen fosil yakıt fiyatlarından 158 milyar euro kazandığı ve bunun yarısından fazlasını Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin ithalatının oluşturduğu tahmin ediliyor.

İran’dan SİHA’lar

Ancak ABD ve AB, Rusya’nın ordusunu yeniden ikmal etme kabiliyetinin zayıfladığına inanıyor.

Geçen hafta ABD’li yetkililer, İran yapımı insansız hava araçlarının ilk sevkiyatlarının Rusya’ya yapıldığını söyledi.

ABD istihbarat yetkilileri, Rus operatörlerin “Muhacir-6” ve “Şahid” serisi SİHA’lar konusunda eğitim almak üzere İran’a gittiğine inanıyor.

Ancak geçtiğimiz günlerde gazetecilere yaptıkları açıklamada, SİHA’ların birçoğunda teslimattan bu yana mekanik ve teknik sorunlar çıktığını belirttiler.

İran resmi olarak Ukrayna veya Rusya’ya silah tedarik edilidiğini reddetti.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ise Temmuz ayında, Tahran’ın Rusya’ya Ukrayna’daki savaş için yüzlerce SİHA satma planından söz etti.

İngiltere savunma bakanlığı yetkilileri de Rusya’nın önemli “muharebe kayıplarına” uğradığını ve SİHA tedarikini sürdürmekte zorlandığını ve bu durumun muhtemelen daha da kötüleşeceğini kaydetti.

Yetkililer, keşif İHA’larının sınırlılığı nedeniyle Rus komutanların genel durum değerlendirme kabiliyetinin muhtemelen azaldığını ve operasyonlarını giderek daha fazla engellediği değerlendirmesinde bulunuyor.

Paylaşın

New York Times’tan Çarpıcı Erdoğan-Putin Analizi

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) önde gelen gazetelerinden New York Times, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki ilişkiyi mercek altına alan kapsamlı bir analiz hazırladı.

Steven Erlanger imzalı haberde, “Erdoğan riskli bir seçime hazırlanırken ve Suriye’ye yeni bir operasyon gündemdeyken Türkiye, Rusya’dan nakit, gaz ve iş istiyor ve Moskova da Batı’nın yaptırımlarından kaçmak için müttefik istiyor” denildi.

‘Erdoğan’ın elde edeceği çıkar…’

Sözcü’nün aktardığı makalede, “Erdoğan gelecek yıl yapılacak seçimler öncesinde ekonomik krizle, yüzde 80’lere ulaşan enflasyon ve merkez bankasında döviz sıkıntısıyla birlikte siyasi zorluk yaşıyor. Putin’in de kendi dertleri var, Ukrayna’daki savaş, sert yaptırımlar gibi” yorumu yapıldı. Her iki ismin de karşılaştıkları zorluklar nedeniyle birbirlerine yakınlaştığı belirtilirken, “Son üç haftada iki kez görüştüler, sonuncusunda Soçi’de görüştüler” hatırlatması yapıldı.

Analizde Erdoğan ile Putin arasındaki yakınlığın NATO müttefikleri arasında rahatsızlık yarattığı belirtildi. Erlanger, “Erdoğan için bu ilişkiden elde edeceği çıkar Merkez Bankası’na nakit akışı, ucuz enerji, küresel anlamda önem, büyük ihracat pazarı, Rusya ile turizmin gelişmesi ve en önemlisi de Rusya’nın Suriye’deki Kürt ayrılıkçılara karşı mücadeleye destek vermesi” yorumunu yaptı.

‘Erdoğan ve Putin, frenemy oldu’

Her iki ismin de İngilizce “hem dost hem düşman” anlamına gelen “frenemy” olduğunu yazan gazete, Erdoğan’ın İran’ın başkenti Tahran’da Putin’i beklettiğini ve iki ülkenin farklı cephelerde karşı karşıya olduğunu aktardı. Gazete, Washington yönetiminin iki ülke arasındaki yakınlaşmayı dikkatlice izlediğini aktarırken ABD’nin eski NATO büyükelçisi Ivo Daalder açıklamalarda bulundu.

Daalder, “Erdoğan bütün seçeneklerini açık tutuyor. Bu, ülkelerin sadece kendi çıkarlarını düşündüğü zamanlarda oluşur ve müttefiklik ruhuna uygun düşmez” ifadesini kullandı. New York Times’taki haberde, “Erdoğan gelecek yıl yapılması planlanan seçimlerden önce anketlerde kötü sonuçlar aldı. En büyük kırılganlığı, yıkılmış bir ekonomi, halkın bezmiş olması ve milyonlarca mülteci” yorumuna yer verildi.

Paylaşın

NYT’den Dikkat Çeken Analiz: Erdoğan Yanlış Hesaplama Yaptı

Rusya’nın geçen hafta başlattığı Ukrayna’ya askeri müdahale uluslararası medyada gündemin birinci maddesi olmaya devam ederken, ABD’nin önde gelen gazetelerinden New York Times, bu savaşın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya lideri Vladimir Putin arasındaki gerilimi ve sürtüşmeyi de artırdığını yazdı.

Carlotta Gall imzalı haberde, “Birçok silahlı anlaşmazlıkta Türk ve Rus liderler kendilerini karşı karşıya buldu fakat Ukrayna’da iş daha öncekilerden daha da büyük” yorumu yapılırken geçen hafta Rusya’nın saldırmasından önce Türk ordusunun Kiev’deki vatandaş ve diplomatlarını ülkeden çıkarmak için bir son dakika hamlesi yaptığı belirtildi. İki kargo uçağının Ukrayna hava sahasına girdikten sonra Boryspil Uluslararası Havaalanı’nı üzerinde döndüğüne dikkat çekilirken, “Fakat uçaklar kaldı. Uçaklarla birlikte askerler, Türk diplomatlar ve kurtarılmayı bekleyen vatandaşlar da. Bundan kısa bir süre sonra Rusya ilk salvosunu yaptı ve herhangi bir uçuşun imkansız olduğunu gözler önüne serdi” denildi.

Rusya’nın saldırılarının başlamasından sonra çekilen fotoğraflarda Türk kargo gemilerinin havalimanında kaldığı görülürken gazete muhabiri, “Havalimanındaki uçaklar, Erdoğan’ın Ukrayna’daki durumu yanlış okuduğunun bir kanıtı. Erdoğan’a vatandaşları ülkeden zamanında çıkarmadığı, Putin’i yanlış değerlendirdiği ve ABD’nin işgal ile ilgili uyarılarını ciddiye almadığı için eleştiriler var” yorumunu yaptı.

“Erdoğan yanlış hesaplama yaptı”

Gazete, “Erdoğan ve Putin’in yakın ve kavgacı bir bağı var ve Erdoğan’ın Moskova ile bağı kuvvetli, bunun sebebi kısmen Batı’ya karşı bir koz olması açısından fakat Türkiye birçok açıdan Rusya tarafından sıkıştırılıyor. Erdoğan, Ukrayna’daki krizi anlatırken bile tarafsız bir tonda konuşuyordu” yorumunu yaparken Erdoğan’ın Putin’e olan yaklaşımını da sarstığına dikkat çekti.

Erdoğan-Putin arasındaki bu anlaşmazlık sonrasında Ankara’nın Ukrayna’da yaşananlara “savaş” demesine dikkat çeken New York Times, Montrö’nün de uygulanmasının bunun arkasından geldiğini belirtti. Haberde, “Türkiye’nin Rusya’nın saldırılarından saatler önce karar verme süreci bilinmezken bu açıkça Erdoğan’ın Rus askeri operasyonunun hızı ve şiddetini ve tahliyenin aciliyeti ile ilgili yanlış hesaplama yaptığını gösteriyor” yorumuna da yer verildi.

“Hulusi Akar görüştü ama…”

Türkiye gibi birçok ülkenin Ukrayna’daki vatandaşlarını tahliye etme sürecinin çok zorlu geçtiğini yazan New York Times, komşu ülkelerdeki sınırlarda on binlerce mültecinin olduğuna da dikkat çekti.

Gazete, “Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, mevkidaşı Sergei Şoygu ile tahliyeler için bir hava koridoru oluşturulması konusunu görüştüğünü söyledi. Yapılan resmi açıklamada Pazar günü Akar ile Şoygu görüştü. Fakat bu açıklamada bir hava koridoru hakkında herhangi bir ifade yer almadı” ifadesiyle makaleyi sonlandırdı.

Paylaşın

NYT’den Dikkat Çeken Yazı: ABD Ve NATO Masum Seyirciler Değil

NATO ve ABD’nin Rusya’yı kışkırtan hareketlerinin bugünkü duruma giden yolda hatalı adımlar olduğu belirten The New York Times yazarı Thomas L. Friedman’a göre, bu süreçte yangını körükleyen iki olay var. Birincisi, Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden sonra ABD’nin NATO’yu genişletme yönündeki kötü düşünülmüş kararı. İkincisi ise Putin’in Rusya’yı komşularıyla yakınlaştıracak ve kendi insanlarını tutabilecek bir ekonomik model inşa edemese dahi NATO’nun Rusya sınırlarında genişlemesini birleştirici bir faktör olarak kullanması.

The New York Times yazarı Thomas L. Friedman “Bu Putin’in Savaşı. Lakin ABD ve NATO da masum seyirciler değiller” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Sol’un aktardığı yazıya göre, Putin’in savaşında ABD de yangını körükledi ve tamamen masum olduğu söylenemez. Putin’in Ukrayna’daki etki alanını terk etmeyi hem stratejik bir kayıp hem de kişisel ve ulusal bir aşağılama olarak gördüğünü öne süren Friedman, Putin’in pazartesi günü yaptığı konuşmayı hatırlatarak Ukrayna’nın Rusya’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu söylediğini belirtiyor.

Friedman, Ukraynalıların NATO’dan çok AB’ye katılmak istediğini belirterek, Putin’in bir analoji kurulacak olsa aslında “Yanlış adama aşık oldunuz. Ne NATO’yla ne de AB’yle kaçabilirsiniz. Eğer hükümetinizi ölümüne dövüp eve geri getirmem gerekiyorsa da yaparım” diyerek Ukrayna’ya bağlılığını belirttiğini yazdı.

‘Yangını körükleyen iki olay’

Friedman’a göre, bu süreçte yangını körükleyen iki olay var. Birincisi, Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden sonra ABD’nin NATO’yu genişletme yönündeki kötü düşünülmüş kararı. İkincisi ise Putin’in Rusya’yı komşularıyla yakınlaştıracak ve kendi insanlarını tutabilecek bir ekonomik model inşa edemese dahi NATO’nun Rusya sınırlarında genişlemesini birleştirici bir faktör olarak kullanması.

‘Rusya ile daha yakın çalışıyorduk ve NATO’nun düşman değil de dost olabileceği fikrine alışmaya başlamışlardı’

Friedman, Clinton hükümetinde savunma bakanı olan William Perry’nin 2016’daki, “Son birkaç yılda, suçun çoğu Putin’in eylemlerine atılabilir. Ancak başlangıçta ABD’nin suçlamaların çoğunu hak ettiğini söyleyebiliriz. Bizi gerçekten kötü yola sokan ilk eylemimiz, NATO’nun genişlemeye başlaması ve Rusya’nın sınır komşusu olan Doğu Avrupa ülkelerinin NATO’ya katılmasıydı. O zamanlar Rusya ile daha yakın çalışıyorduk ve NATO’nun düşman değil de dost olabileceği fikrine alışmaya başlamışlardı, ama NATO’nun hemen sınırlarında olmasından rahatsız oldular ve ilerlememiz için güçlü bir çağrıda bulundular” sözlerini anımsattı.

Friedman, Mayıs 1998’de ABD Senatosu’nun NATO’nun genişlemesini onayladıktan sonra, ‘Sovyetler Birliği’nin kontrol altına alınmasının mimarı’ olarak tanımladığı George Kennan’ı aradığını, Kennan’ın da, “Bence bu yeni bir soğuk savaşın başlangıcı. Rusların kademeli olarak olumsuz tepkiler vereceğini ve bu kararın politikalarını etkileyeceğini düşünüyorum. Bence bu trajik bir hata. Bu karar için hiçbir sebep yoktu. Kimse kimseyi tehdit etmiyordu. Bu genişleme, bu ülkenin kurucu babalarını mezarlarında ters çevirecek.

Her ne kadar ne ciddi bir kaynağımız ne de niyetimiz olmamasına rağmen bir dizi ülkeyi korumak için imza attık. NATO’nun genişlemesi, dış ilişkilerle gerçek bir ilgisi olmayan bir Senato tarafından yapılan tasasız bir eylemdi. Beni rahatsız eden, tüm Senato tartışmasının ne kadar yüzeysel ve yanlış bilgilendirilmiş olduğu. Batı Avrupa’ya saldırmak için can atan bir ülke olarak Rusya’ya yapılan göndermeler beni özellikle rahatsız etti. İnsanlar anlamıyor mu? Soğuk Savaş’taki farklılıklarımız Sovyet Komünist rejimiyleydi.

Ve şimdi, o Sovyet rejimini ortadan kaldırmak için tarihin en büyük kansız devrimini gerçekleştiren insanlara sırtımızı dönüyoruz. Ve Rusya’nın demokrasisi, Rusya’ya karşı savunmak için imza attığımız bu ülkelerden herhangi biri kadar, hatta daha da ileri düzeydedir. Tabii ki Rusya’dan kötü bir tepki gelecek ve ardından NATO’yu genişletenler, size her zaman Rusların böyle olduğunu söylediğimizi söyleyecekler. Ama bu tamamen yanlış” diyerek alınan karara tepki gösterdiğini belirtti.

Şu anki durumun tam olarak Kennan’ın söylediklerini doğruladığını, “İşte TAM OLARAK yaşananlar budur.” diye belirtti.

Friedman, Putin’in başlangıçtan 2008’e kadar NATO’nun genişlemesi konusunda sadece homurdandığını ama daha fazla bir şey yapmadığını hatırlattı. Bu dönemde Rusya ekonomisinin de canlanmasının bir neden olduğunu ama sonrasında Rusya ekonomisi durgunlaştıkça harekete geçtiğini belirtti. Putin’in Rusya halklarını NATO genişlemesi tehdidi etrafında topladığını belirtilen yazıda, aynı Çin’in uzun yıllarca Batı tarafından küçük düşürülmesinin ardından Deng Şioping’in yaptığı gibi Batı’ya karşılık harekete geçtiği belirtildi.

Friedman yazısını, “Bu Putin’in savaşı. Lakin ABD ve NATO, onun gelişimini izleyen masum seyirciler değiller.” diyerek bitirdi.

Paylaşın

NYT: Elektrik Faturaları Erdoğan İçin Krizi Derinleştiriyor

Dünyanın önde gelen gazetelerinden ABD merkezli New York Times gazetesi, Türkiye’de elektrik faturalarının son aylarda katlanarak gelmesini mercek altına alarak kapsamlı bir haber yayınladı. Makalede, “Artan elektrik faturaları Türkler arasında ve Erdoğan için krizi derinleştiriyor” başlığı kullanıldı.

New York Times, Türkiye büro şefi Carlotta Gall imzalı haberde, Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin boyutu gözler önüne serildi… “Artan elektrik faturaları Türkler ve Erdoğan için krizi derinleştiriyor” başlığı kullanılırken, “Artan enflasyon ile birlikte ev ve iş yerlerinde elektrik faturaları sadece bir ayda iki katına çıktı. Bazı tüketicilerin sosyal medyaya Ocak ayının sonunda elektrik faturalarının iki kat artmasını gösteren fotoğraflarını paylaşmasıyla başladı. Fakat bu şikayetler kısa sürede kar topunu Erdoğan hükümeti için devasa bir siyasi krize çevirdi” yorumu yapıldı.

Makalede, Türkiye’de resmi enflasyonun şu an yüzde 48’den fazla olduğuna dikkat çekilirken TL’nin de rekor seviyede düşüş gösterdiği belirtildi. Gıda ve akaryakıt fiyatlarının da iki kattan fazla arttığına dikkat çekilirken elektrik faturalarının da aynı şekilde arttığı kaydedildi. Erdoğan’ın geçen aylarda asgari ücreti artırmasına rağmen gıda ve yaşam masraflarının artmasının büyük bir şok yarattığı belirtildi.

Gazeteye konuşan Konya’da çalışan bir berber, “Biz bittik.  Çok kötü durumdayız. Sadece biz de değil, herkes yakınıyor. Ödediğim kiradan çok daha fazla elektrik faturası geldi. İlk düşündüğüm işi bırakıp bordrolu bir iş bulmak oldu ama bu benim işletmem” yorumunu yaptı.

Birçok işletme ve hanenin bu tür bir artış yaşadığına dikkat çekilirken, gazeteye konuşan bir motokurye ise bir ev arkadaşıyla yaşadığını ve faturalarının da iki kattan fazla arttığını söyledi. Kendisi ve yakınlarının son 3 ayda borç içine girdiklerini ve para bulamadıklarını söyleyen 29 yaşındaki motokurye, faturanın düşük gibi gözükmesine rağmen bir haftalık gıda masraflarına denk geldiğini de söyledi.

NY Times’ta yayınlanan haberde, “Türkiye ekonomisi pandemiden önce de kötüydü ve turizm ve hizmet sektörüne dayandığı için kapanma zamanları birçok işletmeyi etkiledi. Hükümet bazı yardımlar yaptı fakat bunlar da kredi gibiydi. Birçok insan halen bunları ödüyor” denildi.

“Erdoğan riski göze aldı”

Restoran ve cafelerin iki yıllık kayıplarını telafi etmeye çalıştığı bir dönemde elektrik ve doğalgaz faturalarının arttığı hatırlatılırken Adana’da bir restoran işleten  bir girişimci, “Kapanma zamanında siparişle hizmet verdik fakat kredi kartlarım patladı ve icra geldi. Hükümetin sunduğu krediyi aldık fakat faizle ödeme yapıyoruz. Destek paketi diyorlar fakat bu öyle bir şey değil” yorumunu yaptı.

Makalede, “Erdoğan’ın muhalifleri aylardır ülkenin ekonomik çöküşe gideceğini söylüyordu. Fakat tek kontrol merkezinin Erdoğan’da olduğu bir sistemde Erdoğan bütün kararları kendisi alıyor. Ekonomistlerin uyarılarına rağmen Erdoğan, faizleri artırmayı reddetti. Fakat Erdoğan bu kadar sorumluluk alırken, Türklerin öfkesinin de kendisine yöneltilmesi riskini göze aldı. Muhalefet elektrik faturalarının iki kat artmasının, Erdoğan hükümetinin yönetemediğinin göstergelerinden sonuncusu olduğunu dile getirdi” yorumu yapıldı.

Dünyanın en çok okunan gazetelerinden biri olan New York Times’ta yer alan makalede özel elektrik şirketlerinin bazılarının Erdoğan ile yakın bağı olan holdinglere ait olduğu da belirtildi.

(Kaynak: Sözcü)

Paylaşın

New York Times’tan Çarpıcı Türkiye Analizi

The New York Times gazetesi, Türkiye’de uzun ve ağır çalışma saatleri, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ve kötüleşen ekonomi, artan enflasyonla maaşları eriyen doktorların daha iyi seçenekler arayışına girdiğini belirterek doktor göçünü inceledi.

New York Times İstanbul büro şefi Carlotta Gall imzalı haberde, doktorların Türkiye’den gitmeye yönelmesinin, “iktidardaki 18 yılında evrensel sağlık hizmetini genişleterek itibarını güçlendiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için üzücü bir gösterge olduğu” belirtildi.

Haberde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağlık alanındaki adımlarının imza başarılarından biri olduğu, çok sayıda destekçisi için yalnızca bu sebebin dahi, desteğini sürdürmesine katkı sağladığı belirtildi. Öte yandan pandeminin etkisinin yanı sıra, yükselen enflasyonla birlikte sağlık sisteminin bağlı olduğu profesyonellerin gözardı edildiği belirtildi.

T24’ün aktardığına göre haber şöyle devam etti: “Doktorlar, ezici iş yükü, giderek azalan karşılık, Erdoğan yönetimi altında mesleğe yönelik azalan saygı ve giderek artan şiddet olaylarından şikâyetçi.”

Türk Tabipleri Birliği’ne göre, 1400’den fazla Türk doktor, bu yıl yurt dışında çalışmak için görevinden ayrıldı. Son on yılda bu sayı 4 bin oldu.

Haber için konuşan Dokuz Eylül Üniversitesi’nde kamu sağlığı profesörü Bülent Kılıç “Bu yaşananlar, uzun zamandır biriken meselelerin bir sonucu. Son 20 yılda reform adı altında ciddi değişiklikler yapıldı ve pandemideki ağır iş yükü bardağı taşıran son damla oldu” dedi.

Haber şöyle devam etti:

“Uzun bir süre için Erdoğan’ın tanıttığı değişiklikler meyvesini vermişti. Türkiye, tıp fakültelerinin ve sağlık çalışanlarının kalitesiyle övünüyordu ve son yıllarda binlerce uluslararası hastaya hizmet veren bir özel sağlık sektörü geliştirdi”

Sistemin doktorları yükün altında ve yetersiz maaşla bıraktığı belirtildi ve şöyle aktarıldı: “Gelirlerinin ve statülerinin erimesi, çok sayıda doktor için dayanılmaz hâle geldi.”

Haber için konuşan Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı, doktorların Türkiye’den gidişinin tek sebebinin eriyen maaşlar olmadığını söyledi. Fincancı “AKP iktidarının başlangıcından bu yana yıllar içinde mesleğin değersizleştirilmesi” dedi.

Fincancı, tüm hastanelerin erişime açılmasının yükü artırdığını aynı zamanda sağlık hizmetinde özelleştirme politikası ve performans ödemeleri sisteminin nitelikten ziyade niceliğe odaklanılmasına sebep olduğunu söyledi.

Fincancı, “Bazıları şart olmayan çok fazla randevu alındı ve çok fazla ameliyat yapıldı. Hastalarda başta mutluydu fakat bu sistem sürdürülebilir değildi. Hastaneler fiyatlarını artırmaya ve randevu sürelerini kısaltmaya başladılar ve bu durum da her açıdan gerilim yarattı” dedi.

Paylaşın