10 Aralık 1962 yılında İzmir’de dünyaya gelen Nesrin Kültür Kiraz, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları, Dramatik Yazarlık/Dramaturgi Bölümü’nü birincilikle bitirdi.
Haber Merkezi / Nesrin Kültür Kiraz’ın çeşitli dergilerde şiir ve söyleşileri, TRT’de radyo oyunları yayınlandı. 1999 Suat Taşer Kısa Oyun Yarışması’nda ödül alan “Bir Sabah Erken” adlı kısa oyunu GSF Deneme Topluluğu tarafından sahnelendi.
Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü 2003’ü aldı. “Çikolata Teli” adlı şiir dosyası Mayıs Yayınları tarafından kitaplaştırıldı. “Allârya Cinayeti” adlı öyküsü, Eskişehir Sanat Derneği Kısa Öykü Yarışması’nda mansiyon aldı. Halen İzmir’de bir reklam ajansında çalışmaktadır.
“Taş”
Aşkın intiharını boynuna asan
asasına dayanır dostluğun. Çıkar seni
dere tepe yürüt, ölümden döndür, ah! Yengeç izleri
bedenin.
Ağzın acı tadı diye
ölüme karılır helva. Yağmurkuşum daha ölme
bir türkü tuttur sizin oralardan,
yellim yelalim.
Bu dili kim bilir, kim söylemezse
yansın zebani nefesinde. Kuşdilim aşkdilim,
sığarmış bir köşeye meğer ikimiz
yellim yelalim.
“Acele posta”
Felluce’den sonra…
Ormana gidin,
ağaçtan ev
kumdan cam yapmaya.
Pencereler güne açılsın.
Ön bahçeye
ölümden iğrenmediğine üzülen
çocuğu ekin. Belki büyür.
Varsın, yüzyıl sonra aydınlansın
gölgeliği ormanın.
Akarsuda yıkansın
kıstak çocukları.
Günü harflere saklayan
bir yer açılsın, içinde
öğretilmiş bilginin olmadığı
basit ve temiz.
Bir yer açılsın, içten
sarılmaya.
Daha ne sunabilir ki hayat
ağaç evi bile yanmış olana.
“Hoşca kal”
Sürgün verdi nadasa bıraktığım yıllar.
Kolay değil hesaplaşmak geçmişinle.
Çay kokan her sabaha
iftarı olmayan bir oruçla uyanmak…
Çelik perdeleri monologla yırtarak
şahikaya yükseliş
fenâfi’llah!
Burukluğumu
dokunamadığım teninde bıraktım.
İmam Hüseyn kadar
razıydım senden.
Vedasıdır bu
sana göçmen aşkın.
Yeşil kısrak binip gitiğim.
Düzeltilmş çikolata teline sardım hayatı..
“Görüngü”
Ey sevdası ölüm, ölümü dirim toprak!
Yazgın mı
ferman mı uyuduğun yosma tenli sunak?
Hepsi kaç çocuktuk bir de nifak ah!
Urumeli’nden Kâbe’ye yol uzak.
Ne komşumdan bir tas su, ne
suyumdan umar, takın surları boynuma;
sanki esir…
Yalnız gece karadır. Çarşaf
yatağa serilir; nakışlı, ak. Saç teli rüzgâr.
Tanrı tırnağını kesmiş, gök hilal gece.
Takanın patırdayan sesi, heyemola!
Her karanlık
çıkar mı Bandırma yola?
Sümer, Hitit, İyonya, Keykubat, Selim,
dirilin!