E vitamini hakkındaki gerçekler!

Bir antioksidan olarak övülen E vitamini, vücudunuza bağışıklık sisteminize yardımcı olmak ve damarları sağlıklı tutmak gibi bir dizi başka yolla yardımcı olur. Cildinize sürebilir veya bir kapsül içinde yutabilirsiniz. Bir antioksidan olarak E vitamininin alzheimer hastalığı, yaşa bağlı görme kaybı ve hatta bazı kanserler dahil olmak üzere bir dizi duruma iyi geldiği iddiaları var.

Kozmetik raflar, yaşa bağlı cilt hasarını tersine çevirdiğini iddia eden E vitamini içeren ürünlerle doludur. E vitamininin arkasındaki gerçek faydalar, serbest radikallerin ve antioksidanların tahterevalli dengesinde bulunur.

Serbest radikaller ve antioksidanlar;

Vücuttaki serbest radikaller, eşlenmemiş bir elektrona sahip moleküllerdir ve bu da onları kararsız hale getirir. Bu kararsız moleküller, vücuttaki hücrelerle, hasara neden olabilecek şekilde etkileşime girer. Süreç kartopu arttıkça hücreler zarar görebilir ve hastalıklara karşı savunmasız hale gelirsiniz.

Vücudumuz, yaşlandıkça veya sindirim veya egzersiz gibi günlük faktörlerle serbest radikaller oluşturabilir. Ayrıca aşağıdakiler gibi harici şeylere maruz kalmaktan kaynaklanırlar.

  • Tütün dumanı
  • Ozon
  • Çevresel kirleticiler
  • Radyasyon

E vitamini gibi antioksidanlar, onları istikrarsızlaştıran eksik elektronları bağışlayarak serbest radikalleri etkisiz hale getirir. Antioksidanlar birçok gıdada bulunur ve ayrıca gıdalarda bulunan vitamin ve mineraller kullanılarak vücudumuzda yapılır.

Ne kadar E vitaminine ihtiyacınız var?

Diyetiniz yağda çok düşük değilse, yeterince E vitamini alıyorsunuzdur. Ancak sigara içmek, hava kirliliği ve hatta güneşin zararlı ultraviyole ışınlarına maruz kalmak vücudunuzun vitamin deposunu tüketebilir.

Gençler ve yetişkinler günde yaklaşık 15 mg E vitamini almalıdır. Hamile olan kadınlar da aynı şeyi almalıdır. Emziren kadınlar alımını 19 mg’a çıkarmalıdır.

Çocuklar için NIH, bebekler için 4-5 mg, 1-3 yaş arası çocuklar için 6 mg, 4-8 yaş arası çocuklar için 7 mg ve 9-13 yaş arası çocuklar için 11 mg önermektedir.

E vitamini almak için kapsüllere ve yağa ihtiyacınız yok. Özellikle tahıllar ve meyve suları olmak üzere birçok işlenmiş gıda E vitamini ile takviye edilmiştir. Ayrıca aşağıdakiler dahil birçok gıdada doğal olarak bulunur;

  • Bitkisel yağlar, özellikle buğday tohumu, ayçiçeği ve aspir yağları
  • Fındık ve tohumlular
  • Avokado ve diğer yağlar

Tanımlanmalarından bu yana, E vitamini ve diğer antioksidanlar, bir dizi hastalığı önleme yetenekleri nedeniyle araştırmaya konu olmuştur.

Kalp koruması; Daha yüksek E vitamini seviyelerine sahip kişilerin kalp hastalığı riskinin azaldığına inanılıyor. Ancak bir çalışma , E vitamini takviyesi almanın kardiyovasküler yararı olmadığını buldu. Aslında, çalışma E vitamininin daha yüksek inme riski ile ilişkili olduğunu belirledi.

Kanser; Başka bir çalışma, E vitamini takviyesi almanın, herhangi bir kanser türü geliştirme riskini azaltmaya geldiğinde hiçbir etkisi olmadığını buldu.

Cilt iyileşmesi; E vitamininin cilde uygulandığında iyileşmeyi hızlandırmaya ve yara izini azaltmaya yardımcı olduğu yaygın olarak iddia edilmektedir. Bunu destekleyen birkaç çalışma olsa da, en büyük araştırma grubu E vitamininin cilt yaralarının daha hızlı iyileşmesine yardımcı olmadığını gösteriyor.

Bir çalışma cildinize E vitamini yağını sürmenin aslında yara izlerinin görünümünü kötüleştirebileceğini veya hiçbir etkisi olmadığını bulduk. Katılımcıların yaklaşık üçte biri, bir tür deri döküntüsü olan kontakt dermatit geliştirdi.

E vitamini paradoksu;

Diyetlerimizi E vitamini de dahil olmak üzere antioksidanlarla takviye etme acelesi, en iyi hareket tarzı olmayabilir. Bazı uzmanlar, E vitamini eksikliğiniz olmadıkça, herhangi bir antioksidandan yüksek dozlarda almanın gerçek bir koruyucu veya tedavi edici değeri olmadığını savunuyor.

Peki E vitamini yağı kullanmalı mıyım?

Cildinizde olumlu etkileri olması muhtemel değildir ve ciltte kızarıklık geliştirme riski yüksektir. Dahili olarak E vitamini almaya gelince, önerilen dozu alırsanız, nispeten güvenli kabul edilir. Aşırı yüksek dozda E vitamini tavsiye edilmez.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Ksilitol nedir, ne işe yarar, etkileri nelerdir?

Yapay olarak üretilebileceği gibi doğada bazı meyve ve sebzelerin içinde de bulanan Ksilitol, bir şeker alkolü olarak kategorize edilebilir. Ksilitol, ağza alındığı zaman ağızda ferahlık hissinin oluşmasına neden olur ve tadı sukrozla çok benzerdir.

Görünüş ve tat olarak bakıldığında şekere oldukça fazla benzeyen maddenin vücuda alınması dengeli bir şekilde olmalıdır. Bu maddenin çok alınması ishale, neden olmaktadır. Aynı zamanda bu madde, ürün ambalajlarının üzerinde E967 ve xylitol gibi ifadelerle belirtilmektedir.

Ksilitol, diabetik beslenmede önemli bir rol oynamaktadır. Bu madde, sukroz şekeri yerine tatlandırıcılı olarak kullanılır. Maddenin böyle kullanılması, kanda bulunan glukoz seviyesini insülinle paralel bir şekilde azaltır ve düşük kalori değeri oluşur. Bu nedenle şeker alkolü adı verilen maddenin, diabetik beslenmede önemli bir rolü bulunmaktadır. Bunun dışında bu madde, B vitamini ve kalsiyum emilimini artırıcı özelliğe sahiptir.

Vücutta gerçekleşen ksilitol emilimi, kısmi olarak gerçekleşmekte ve bu madde glukoza parçalanmaktadır. Parçalanmadan arta kalan kısım ise, kalın bağırsak tarafından kullanılmaktadır. Kalan kısım, burada fermente edilmektedir.

Fermente süreci içerisinde, vücutta gaz üretimi gerçekleşir. Gaz üretimi de, hem bağırsak da hem de midede şişkinliğe yol açmaktadır. Eğer kişinin intoleransı varsa eğer, bu durum kişide laktasif etkiye(halk arasında cırcır) sebep olmaktadır. Normal şartlarda bu madde yan etkisini, 25 ile 30 gram arasında alınınca kendini gösterir ve de bu oran normal gıdalarda kullanılanın oldukça üzerinde bir miktardır.

Hangi yiyeceklerde bulunur?

Ksilitol yapay olarak üretilen maddelerin tüketiminin yanı sıra doğal yiyeceklerin tüketimi ile de vucuda alınabilir. Ksilitol bulunduran meyve ve sebzelerden bazıları muz, erik, mantar ve karnıbahar gibi yiyeceklerdir. Bunun dışında yapılan araştırmalara göre vücüdümüzun belli oranda ksilitol ürettiğine de ulaşılmıştır.

Ksilitolun etkileri nelerdir?

Ksilitol, tüketilen miktara göre değişerek vucudumuza bazı faydalar sağladığı gibi bazı zararlar da verebilmektedir.

Tatlandırıcı etkisi; Ksilitolun tatlandırıcı bir etkisi vardır. Özellikle şeker hastalarının normal şeker tüketememesinden dolayı şeker hastalarına tatlandırıcı özelliğinden dolayı ksilitol önerilebilmektedir. Tüketiminden sonra düşük kalori oluşturduğu için şeker hastalarının beslenme sistemi için büyük öneme sahiptir.

Ağız ve diş sağlığına etkisi; Ksilitolun zararlarının çokluğunu iddia eden insanların aksine diş sağlığı için tüketilmesi gerektiğini savunan insanlar da vardır. ksilitol ağız içindeki bakterileri temizleme özelliği ile ağız sağlığı ve bakımı açısından önemli bir yere sahiptir. Ayrıca yapılan incelemeler sonucu diş minesindeki çürümeleri durdurduğu sonucuna da varılmıştır.

Boğaz ve kulak sağlığına etkisi; Ksilitol tüketimi sırasında içindeki temizleyici maddelerden dolayı ağız ve boğaz içindeki bakterileri azaltarak boğaz ve kulak enfeksiyonlarını azaltma özelliği ortaya çıkmıştır.

İshal hastalığına neden olma etkisi; Normal kullanımı sırasında ksilitolun vucuda bir zararı bulunmamasının yanı sıra belli bir miktarın üzerine çıkan tüketimlerinden sonra bağırsak sistemini bozarak ishal hastalığına neden olabilmektedir.

Şişkinliğe neden olma etkisi; Ksilitol içeren maddeler tüketildikten sonra vucut içinde gaz oluşumuna neden olabilmektedir. Aşırı tüketim yapıldıysa oluşan gazın çokluğundan dolayı vücutta şişkinliğe neden olabilmektedir.

Ksilitol zararları;

Ksilitol genellikle iyi hazmedilir, ancak bazı insanlar çok fazla tükettiklerinde sindirim yan etkileri yaşarlar. Şeker alkolleri suyu bağırsağınıza çekebilir veya bağırsak bakterileri tarafından fermente edilebilir.

Bu gaz, şişkinlik ve ishale yol açabilir. Bununla birlikte, vücudunuz ksilitol için çok iyi ayarlanmış gibi görünüyor. Alımı yavaş yavaş arttırır ve vücudunuza ayarlanması için zaman verirseniz, muhtemelen herhangi bir olumsuz etki yaşamayacaksınız.

Uzun süreli ksilitol tüketimi tamamen güvenli görünmektedir. Bir çalışmada, insanlar ayda ortalama 1.5 kg ksilitol tükettiler – günlük 30 yemek kaşığı (400 gramdan fazla) – herhangi bir olumsuz etkisi olmamıştır.

İnsanlar kahve, çay ve çeşitli tarifleri tatlandırmak için şeker alkolleri kullanırlar. Şekeri ksilitol ile 1:1 oranında değiştirebilirsiniz. İrritabl bağırsak sendromunuz (IBS) veya FODMAP’lara karşı toleranssızlığınız varsa, şeker alkollerine dikkat edin ve bunlardan tamamen kaçınmayı düşünün.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

E Vitamini nedir, nelerde bulunur? Faydaları

Vücudun ihtiyaç duyduğu, temel vitaminlerden biri olan E Vitamini, yağda çözünen vitaminlerden bir tanesidir. E vitamini; cilt sağlığı, göz sağlığı ve hormonal düzen gibi pek çok alanda önemli görevlere sahip olan bir besin ögesidir.

E vitamini, ince bağırsak tarafından emilir, ardından karaciğer tarafından depolanır. E vitamini, ihtiyaç duyulduğunda kullanılmak üzere karaciğerin dışındaki dokularda, böbrekte, kalpte, kaslarda ve böbreküstü bezlerinde de depolanır. E vitamini, vücuttaki serbest radikallere karşı hücreler tarafından kullanılır, antioksidan özellikler taşır. Güzellik vitamini olarak da bilinir. Cilt sağlığı açısından faydaları ile öne çıkan bir vitamindir.

Faydaları;

E vitamini, insan vücudundaki hücre zarlarını çeşitli reaktif oksijen tiplerinden koruyan ve yağda çözünen bir antioksidandır.

Antioksidanlar, bireyin vücudundaki sağlıklı hücreleri yani vücut yiyecekleri parçaladığında, ya da tütün dumanı veya radyasyona maruz kaldığında üretilen zararlı moleküller serbest radikallerin etkilerine karşı koruyabilen maddelerdir.

Serbest radikaller kalp hastalığı, kanser ve diğer hastalıkların gelişiminde rol oynayabilir. E vitaminini takviye olarak alan kişiler, E vitamininin antioksidan özellikleri nedeniyle gıdalardan doğal olarak bulunan antioksidanlarla aynı faydaları her zaman sağlamadığını unutmamalıdır.

Hem doğal hem de sentetik tokoferoller oksidasyona tabidir. Bu nedenle diyet takviyelerinde esterleştirilir ve stabilite amacıyla tokoferil asetat oluşturulur.

Hangi besinlerde bulunur;

E vitaminine olan günlük gereksinimin karşılanabilmesi için bu vitamini bol miktarda içeren temel besin türlerinin diyette yeteri kadar bulundurulması gerekir. E vitamininin en değerli kaynakları;

  • Zeytinyağı, fındık yağı gibi bitkisel yağlar
  • Fındık, badem, ceviz, ay çekirdeği gibi yağlı tohumlar
  • Ispanak, tere, maydanoz, marul, kereviz, lahana, brokoli, balkabağı gibi sebze ve yeşillikler
  • Kümes hayvanları
  • Hamsi, somon, uskumru, sardalya ve ton balığı gibi balık türleri
  • Avokado, muz ve kivi gibi meyveler
  • Tahıllar
  • Tereyağı
  • Kırmızı et
  • Yumurta gibi besinlerdir

E Vitamini eksikliği nelere yol açar?

Düşük E vitamini seviyeleri aşağıdaki rahatsızlıklara sebep olabilir (4):

Kas zayıflığı: E vitamini merkezi sinir sistemi için gereklidir. Vücudun ana antioksidanları arasındadır ve E vitamini eksikliği, kas zayıflığına yol açabilen oksidatif strese neden olur.

  • Koordinasyon ve yürüme zorlukları: Eksiklik, bazı nöronların parçalanmasına ve sinyal iletme yeteneklerine zarar vermesine neden olabilir.
  • Uyuşma ve karıncalanma: Sinir liflerinin hasar görmesi, sinirlerin sinyalleri doğru şekilde iletmesini engelleyebilir ve bu da periferik nöropati olarak da adlandırılan durumlara neden olabilir.
  • Görme yetisinde bozulma: E vitamini eksikliği, retinadaki ve gözdeki diğer hücrelerdeki ışık reseptörlerini zayıflatabilir. Bu, zamanla görme kaybına neden olabilir.
  • Bağışıklık sistemi sorunları: Bazı araştırmalar, E vitamini eksikliğinin bağışıklık hücrelerini engelleyebileceğini öne sürer. Yaşlı yetişkinler özellikle risk altında olabilir.

Ancak bu rahatsızlıkların birçok farklı sebebi bulunabilmektedir ve tanıyı kişinin doktorunun koyması gerekir. Böyle bir durum yaşadığınızı düşünüyorsanız öncelikle doktorunuza danışmanızı önemle tavsiye ederiz.

E vitamini takviyesi kullanılmalı mıdır?

E vitamini takviyeleri veya bu vitamini de içerisinde barındıran vitamin-mineral tabletleri eczanelerde ve sağlıklı yaşam ürünlerinin satıldığı mağazalarda bulunabilir. Ancak tüm besin gruplarını dengeli miktarlarda içeren sağlıklı bir beslenme programı ile E vitamini gereksinimi tam olarak karşılanabilir. Bu nedenle E vitamini kaynağı besinleri tüketmesinde tıbbi bir engel bulunmayan bireylerin E vitamini desteği kullanmasına gerek yoktur. Tüm vitamin ve minerallerde olduğu gibi E vitamininin de doğal yollarla karşılanması daha sağlıklıdır.

Dolayısıyla hekime danışılmaksızın, hastalıklardan korunmak veya bünyeyi güçlendirmek gibi amaçlarla bilinçsiz şekilde vitamin ve mineral takviyeleri kullanmak kesinlikle önerilmediği gibi gereğinden fazla alınan vitamin ve minerallerin sağlığı olumsuz etkileyebildiği de bilinmelidir. Buna ek olarak E vitamini yetersizliği teşhis edilmiş olan kişilerde veya herhangi bir hastalık nedeniyle özel bir diyet uygulayan, bu nedenle E vitamini kaynaklarını yeterince tüketemeyen bireylerde hekim önerisiyle E vitamini takviyeleri reçetelendirilebilir.

Bu takviyeler genellikle kapsül şeklindedir ve kullanım sıklığı ile dozu hekim tarafından belirlenmelidir. E vitamininin yetersizliği genellikle bitkisel yağları yeterince tüketmeyenlerde, yağ içeriği çok düşük olan diyetleri uygulayan bireylerde görülür. Ayrıca sindirim sistemine ilişkin hastalıkları bulunan kişilerde de bağırsaklardan E vitamini emilimi yeterli düzeyde olmadığında E vitamini yetersizliği gelişebilir. Bu gibi durumlar hekim önerisi ile E vitamini takviyelerinin kullanılabileceği durumlar arasında sayılabilir.

E vitamini eksikliği arasında görme problemleri, halsizlik ve yorgunluk, kansızlık, deride ve dilde çatlaklar, kansızlık, ciltte kolay morarma, kas ve kemik ağrıları, kas kaybı, tırnak ve saç sağlığının bozulması gibi durumlar yer alır. Bu belirtilerden birçoğu farklı hastalıklarda da görülebilen semptomlar olduğundan belirtileri yaşayan kişilerin mutlaka sağlık kuruluşlarına başvurması ve muayeneden geçmesi gerekmektedir. Eğer siz de E vitamini eksikliği belirtileri yaşıyorsanız bir sağlık kuruluşuna başvurarak gerekli testleri yaptırabilirsiniz. Muayene ve test sonuçlarınıza göre vitamin takviyesine ihtiyaç duyup duymadığınızı öğrenebilir, hekiminiz tarafından verilecek önerilere dikkat ederek sağlığınızı koruyabilirsiniz.

Paylaşın

Diyet Posası nedir? Fonksiyonları

Diyet Posası; bitki hücre duvarını oluşturan nişasta olmayan polisakkaritler, sindirilmeyen oligosakkaritler, lignin ve dirençli nişastadan oluşan bileşiklerdir. Posa İngilizce fiber ve roughage terimleri ile ifade edilir ve bu terimler genelde birbirleriyle eş anlamlı olarak kullanılır.

Diyet posası, fiziksel ve fizyolojik fonksiyonları, gastrointestinal yoldaki farklı lokal ve sistemik etkileri nedeni ile beslenmede ve diyet tedavisinde önemli bir yer tutmaktadır. Diyet posası; besinlerin bir bileşeni olarak insan vücudunun sindiremediği veya kan dolaşımına emilimini yapamadığı kompleks karbonhidratlar olarak tanımlanmaktadır.

Diyet posası, bitkilerde temel olarak bulunan sindirilemeyen karbonhidratlar ve ligninden oluşurken nişasta olmayan polisakkaritleri (selüloz, petkin, gumlar, hemiselüloz, β-glukan, yulafta ve tahıl kepeğinde bulanan posa) bitki karbonhidratları (inülün, oligosakkaritler ve fruktanlar), lignin ve bazı dirençli nişastaları içermektedirler. Diyet posasının diyette yeterli düzeyde olması sağlıklı yaşamın sürdürülmesi ve bazı hastalıklardan korumak için önemlidir.

Aynı zamanda bazı hastalıkların beslenme tedavisindeki yeri ve önemi tartışılamaz. Sağlıklı yaşamın sürdürülmesi ve hastalıklardan korunmak için diyet posası doğal besinlerden alınmalıdır. Böylece; gereksinim olan besin ögeleri ve besin ögesi olmayan ögeler (örneğin; prebiyotikler, fitoestrojenler) de vücuda alınmış olmaktadır.

Diyette posanın bulunması; besin emiliminin, sterol metabolizmasını, karbonhidrat ve yağ metabolizmasını, dışkı hacmini ve ağırlığını, çekum/kolon fermantasyonunu, bağırsak yapısını, bariyer fonksiyonunu etkiler. Mide boşalmasını geciktirir, yeme isteğini azaltır, ince bağırsakta viskositeyi arttırarak basit karbonhidratların emilimini azaltır.

Kalın bağırsakta, fermente edilebilirliği yüksek çözünür posa bakteriler tarafından daha fazla oranda kısa zincirli yağ asitleri oluşturur. Çözünmez posanın fermente edilebilirliği daha düşüktür. Diyet posası dışkılama sıklığı ve dışkı ağırlığını arttırarak bağırsakta oluşan artıkların ve toksinlerin hızla dışarı atılmasını sağlar.

Paylaşın