Arpacık (Hordelium, Şalazyon) Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

Arpacık (Hordelium, Şalazyon), göz kapaklarının uç noktalarında bulunan yağ bezlerinin bakteriyel enfeksiyonudur. Arpacık (Hordelium, Şalazyon), göz kapağı kenarında sık tekrarlayan enfeksiyonlar sonucu kapak kenarındaki meibomian bezlerinde tıkanma sonucu iltihap gelişmesiyle oluşur.

Arpacığın nedenleri;

Gözde arpacık oluşmasının birçok nedeni vardır. Çeşitli nedenlerle bulaşan bakteri ya da diğer organizmalar gözde iltihabın başlamasına neden olabilirler.

Arpacık özellikle vücut direncinin düştüğü yorgunluk ve uykusuzluk gibi dönemlerde ortaya çıkan bir enfeksiyondur.

Arpacık Belirtileri nelerdir?

Arpacık belirti belli durumlarla kendini göstermektedir. Kişilerde genellikle göz kapağı ve göz çevresinde meydana gelmektedir. Bu bölgelerde şişlik olarak kendini göstermektedir.

Kişilerin gözünde ağrı ve acı oluşur. Ağrı hastadan hastaya farklılık göstermektedir. Bazı vakalarda hafif olurken bazı vakalarda şiddetli olarak görülür. Gözde batma sıklıkla görülen bir durumdur. Gözlerde sulanma ve kızarıklık oluşur. Aynı zaman kaşıntı hissi yaşanır.

Gözde ağrı
Gözde acı
Gözde batma
Gözde sulanma
Gözde kaşıntı
Gözde kızarıklık

Tedavi yöntemleri;

Göz kapaklarınızın ucunda yukarıda tarif edildiği şekilde bir durumla karşılaşırsanız göz doktoruna başvurun. Göz doktoru yapacağı fizik muayene ile arpacık teşhisini koyacaktır.

Uygun görmesi halinde antibiyotik içerikli bir takım pomad ve/veya damlalar tavsiye edebilir. Arpacık, gözler temiz tutulduğu yani hijyen kurallarına dikkat edildiği takdirde 1 hafta içinde geçer. Bu süre içinde hekiminizin tavsiye ettiği enfeksiyon giderici damlalar ve pomatları kullanabilirsiniz.

Ancak arpacık en az iki, üç hafta süredir varsa, gözde sertleşen bir iltihap bulunuyorsa ve tedavilere rağmen iyileşme sağlanamıyorsa cerrahi tedavi yoluna gidilebilir; göz kapağı içinde küçük bir kesiyle enfeksiyon tamamen boşaltılıp temizlenir. Kist oluşmuşsa tekrar edilmeyecek şekilde yok edilir.

Arpacık ameliyatının amacı arpacıkta birikmiş iltihap maddesini boşaltmak ve buradaki tıkanmış yağ bezlerini açarak kisti tedavi etmektir.

Kapak bölgesi lokal anestezi ile uyuşturulduktan sonra kapak içinde biriken yağ, etrafındaki duvarlar ile birlikte temizlenir. Yaklaşık 5-10 dakikalık bir operasyondur.

Ameliyat sonrası göz birkaç saat kapalı bırakılır. Operasyon kapak içerisinden yapıldığı için herhangi bir şekilde dikiş atılmasına gerek yoktur, iz bırakmadan kolay bir şekilde halledilebilmektedir.

Ameliyat sonrası göz bandajlanır ve ertesi gün açılır. Göz kapağında hafif şişlik ve morluk olabilir ancak bu 5 günde geçer.

Yaklaşık 1 hafta boşunca antibiyotikli damla ve pomadlar kullanılır. Ameliyatın ertesi günü, göz bandajlı kalmak kaydıyla işe gidilebilir. Ameliyatın ertesi günü ve 1 ay sonra veya hekiminizin uygun göreceği tarihlerde kontroller yapılır.Arpacık çıkması halinde alınabilecek kimi tedbirler vardır:

Gözünüze dokunmadan önce ya da sonra mutlaka ellerinizi yıkayın. Havlularınızı kimseyle paylaşmayın.

Arpacık tamamen geçene kadar göz makyajı yapmayın. Şiş alanın kapanması geç iyileşmesine neden olacaktır. Ayrıca gözünüze değen makyaj aplikatörleri de mikroplanmış olabilir. Bu nedenle yenileriyle değiştirin.

Arpacığı kesinlikle sıkmaya ya da patlatmaya çalışmayın, bu durum enfeksiyonun yayılmasına neden olur.

Arpacık oluşumunu önlemek için göz hijyeninize dikkat edin: Özellikle yatmadan göz makyajınızı mutlaka temizleyin. Kirli ellerle gözlerinize dokunmayın. Tarihi geçmiş makyaj malzemeleri ve kirli havlular kullanmayın.

Paylaşın

Adet Düzensizliği Nedir, Neden Olur?

Üreme çağındaki kadınlarda normal döngüsünden daha erken ya da daha geç adet olma durumuna Adet Düzensizliği denir. Hipotalamus, hipofiz, yumurtalık ve rahmin tam bir uyum içinde çalışması, adet düzeninin oluşmasında önemli rol oynar.

Ergenlik döneminde gerçekleşen ilk kanamadan, menopoz dönemine kadar her ay düzenli olarak tekrarlanan menstrüal siklus 21 ile 35 günde bir, farklı bir deyişle ortalama 28 günde bir gerçekleşir. Adet düzensizliğinin saptanabilmesi için, regl kanamasının gerçekleştiği ilk gün ile bir sonraki periyotta görülen ilk kanamanın arasındaki gün sayısı not edilmelidir. 21 günden az ve 35 günden fazla aralıkta gerçekleşen kanama varlığında adet düzensizliğinden söz edilebilir.

Kanamaların miktarı çok önemli

Adet düzensizliğinin nedeninin belirlenmesinde kanamanın miktarı da büyük önem taşıyor. Adetlerin hiçbir düzeni yoksa, sürekli kanıyor veya uzun süre hiç kanamıyorsa bu durumu düzensizlik olarak değerlendirmek gerekmektedir. Miktar olarak çok az veya aşırıysa bu da bir düzensizliktir.

Kanamanın çok olması 7 günden uzun süren ve gün içinde aşırı pet değişimine sebep olan, parçalar içeren adetleri kapsar. Bu tip kanamalar genellikle hastalarda kansızlığa da sebep olur. Az adet kanaması 1 gün süren ve pet değiştirmeye bile gerek bırakmayan kanamalardır. Hormonal nedenlerle olabileceği gibi enfeksiyona bağlı da olabilir. Kürtaj veya bazen sezaryen ameliyatı sonrası da ortaya çıkabilir.

Ergenlik döneminde Adet Düzensizliği

Adet düzensizlikleri ergenlik çağında ayrı bir önem taşıyor. Ergenlik çağındaki düzensizliklerde “geçer” diyerek beklenmemesi gerektiğine dikkat çekilmektedir. Muhakkak ultrasonik muayene yapılmalı ve gerekli ise hormonal durum incelenmedir. Bu yaşlarda görülen adet gecikmelerine, aşırı kilo alımı, aşırı tüylenme ve sivilcelenme eşlik edebilir.

Özellikle kilo ve tüylenme yakınmasının yerleşmemesi ve ağırlaşmaması için tedaviye başlanmasında yarar vardır. Ayrıca aşırı adet sancısı ile beraber olan düzensizlikler bu yaşlarda oluşabilecek kistlerle sonuçlanabilir. Tedaviyle kist olusumlarının önüne geçip ameliyat riskinden korunmak mümkün olabilir.

Menopoz öncesi ve sonrası dönemde Adet Düzensizliği

Menopoz sonrası dönemde ortaya çıkan kanamalarda da dikkatli olunması gerekiyor. Menopozdaki her türlü kanama düzensizliği çok önemsenmeli, kaynağı çok ayrıntılı araştırılmalıdır. Bu kanamanın nedeni çoğu zaman kanser olmayacaktır. Ama kesinlikle selim bir nedenin olduğu kanıtlanmalıdır. Bu yaş grubu hastalarda özellikle menopozun olağan düzensizlikleri olarak düşünülüp doktora başvurulmadan beklendiği ancak bazı durumlarda maalesef geç kalındığı görülmektedir.

Bu dönemde en sık kanama nedenleri yumurtlamaların bozulmasına ve aksamasına bağlı hormonal kaynaklı olanlardır. Geri kalan grupta da miyomlar, polipler, enfeksiyonlar yer alır. Ancak adetten kesilme tam gerçekleştikten sonraki dönemde olacak kanamalarda basit girişimler ve tetkiklerle kanamanın kaynağının iyi huylu nedenler olduğunun kanıtlanması gereklidir. Bu nedenlerden dolayı olağan olan düzensizliğin doktor tarafindan doğrulanması gereklidir.

Adet düzenini etkileyen bozukluklar şu şekilde tanımlanır:

Hipermenore: Adet kanaması miktarının normalden fazla olması
Hipomenore: Kanama miktarının normalden az olması
Menometroraji: Düzensiz aralıklarla görülen fazla miktarda kanama
Menoraji: Adet süresinin uzaması
Metroraji: Adet kanamasının düzensiz aralıklarla oluşması
Oligomenore: İki adet döngüsünün 35 günden fazla olması. Seyrek adet görme.
Polimenore: İki adet döngüsünün 21 günden daha az olması. Sık adet görme.

Adet Düzensizliği neden olur?

Adet düzensizliği nedenler açısından oldukça geniş bir yelpazede yer alan ve kişiden kişiye farklılık gösteren bir durumdur. Çoğunlukla hormonal değişimlerden kaynaklanan adet düzensizliği, menopoz, diyabet, depresyon, sigara kullanımı, dış gebelik, yumurtalık kistleri, yumurta rezervinde yumurta bulunmaması, miyom, polip, rahim ve yumurtalık kanserleri, endometrial hiperplazi olarak tanımlanan rahim duvarının fazla büyümesi gibi pek çok farklı durumda görülebilir.

Tiroit hormonlarının yetersiz salgılanması olarak bilinen hipotiroidi varlığında ve tiroit hormonunun fazla salgılanması olarak tanımlanan hipertiroidi de adet düzensizliğine yol açabilir.

Diyabet gibi düşük vücut ağırlığı da üreme fonksiyonlarını ve yumurtlamayı olumsuz etkileyen faktörler arasında ve dolayısıyla adet düzensizliği nedenleri arasında yer alır. Düzenli kullanılan bazı medikal ve bitkisel ilaçlar, özellikle doğum kontrol ve ertesi gün hapları menstrüal siklusun bozulmasına yol açar.

Erken menopoza girmek, bazı kronik hastalıklar, ağır egzersiz, pıhtılaşma bozuklukları, hızlı kilo alıp verme, karaciğer ve böbrek hastalıkları, ani iklim ve çevre değişimleri de adet düzensizliğine yol açan sebepler arasında yer alır. Ayrıca dengesiz beslenme ve stres, adet siklusunu bozan başlıca etkenler arasında yer alır. Hormonal dengeyi bir anda altüst edebilen stres, adet düzensizliğine neden olan ve yaygın olarak görülen bir etkendir.

Adet Düzensizliği nasıl tedavi edilir?

Buluğ çağı veya menopoz dönemlerindeki düzensizliklerde belirgin bir anormallik görülmezse pek fazla tedavi yapma gereği duyulmaz. Ancak beklenmedik zamanda ortaya çıkan, düzensiz, leke tarzında veya uzun süreli kanamalar mutlaka araştırma ve tedaviyi gerektirir. Menopoz döneminden sonra miktarına bakılmaksızın görülen her türlü kanama çok önemlidir. Üreme çağındaki adet düzensizliklerinde ise öncelikle gebelik olasılığı akla getirilmeli ve eğer bu olasılık dışlanırsa diğer hormonal sebeplere yönelik araştırmalar yapılmalıdır.

Paylaşın

Araknoid Ve Araknoid Kist Nedir?

Araknoid, beyinle omuriliğin etrafını saran ince zardır. Araknoid Kist ise, beyin veya omurilik ile araknoid zarının arasında oluşan kistlerdir. Araknoid Kistler çoğunlukla erkeklerde meydana gelir.

Çoğu vaka bebeklik döneminde başlar ama başlangıç ergenliğe kadar gecikebilir.

Araknoid Kistlerin belirtileri;

Araknoid kistler genellikle herhangi bir belirti göstermezler. Bu yüzden, araknoid kisti olan çoğu kişi kafa yaralanması geçirmediği sürece bu kistlerin farkına varmazlar.

Bazı vakalarda, araknoid kistler belirtilere neden olurlar. Belirtiler, kistin bulunduğu yere ve kistin boyutuna bağlıdır. Kist, sinirlere ya da beynin hassas yerlerine baskı oluşturuyorsa belirtiler oluşabilir. Kist, beyinde bulunuyorsa bazı belirtilere neden olabilir.

Bu belirtiler:

Baş ağrıları
Baş dönmesi
Bulantı
Kusma
Uyuklama
Nöbet
Duyma, görme ve yürümede zorluk
Denge sorunları
Gelişmede gecikmeler
Bunama

Omurilikte bulunuyorsa yaşanabilecek belirtiler:

Sırt ağrısı
Skolyoz
Kas zayıflığı ve kas spazmları
Kollarda ve bacaklarda güç kaybı
Kollarda ve bacaklarda karıncalanma
Mesane ve bağırsak kontrolünün sağlanamaması

Bu belirtileri yaşadığınız takdirde doktorunuzla görüşmelisiniz.

Araknoid Kistleri’nin nedenleri;

Primer yani doğuştan var olan araknoid kistleri genellikle rahimde gelişen bebekte beynin ve omuriliğin anormal bir şekilde oluşmasından kaynaklanmaktadır. Bu kistlerin oluşumuna neden olan etkenler tam olarak bilinmemekte olsa da genetiğin bu kistler üzerinde etkili olduğu düşünülmektedir.

Sekonder araknoid kistlerine ya da doğuştan olmayan araknoid kistlerine pek çok etken neden olabilir.

Bu etkenler:

Kafa ya da omurilik yaralanmaları
Beyin veya omurilik ameliyatından sonra ortaya çıkan komplikasyonlar
Menenjit
Tümör

Araknoid kistleri genellikle çocuklarda görülür. Erkeklerdeki görülme oranı kadınlara göre daha azdır.

Araknoid Kistleri nasıl teşhis edilir?

Araknoid kistinizin olduğunu düşünüyorsanız görüntüleme testi yapılır. Beyne veya omuriliğe bakmak için tomografi ve MR’dan yararlanılır.

Araknoid Kistleri nasıl tedavi edilir?

Herhangi bir belirtiye veya komplikasyona neden olmayan araknoid kistlerinde tedavi gerekmeyebilir. Kistin zamanla büyüme gösterip göstermeyeceği takip edilir. Sorunlara neden olmaya başladığı anda tedavi uygulanır.
Belirtilere neden olan araknoid kistiniz varsa doktorunuz kisti boşaltmak isteyebilir. Bunun için iki farklı işlem kullanılabilir. Birincisinde, kistin yakınından bir kesik açılır ve ucunda kamera olan endoskop bu kesikten içeri sokulur.

Kist, düzgünce açılarak içindeki sıvının boşaltılması sağlanır. Bu sıvı daha sonra vücuda dağılır. İkinci işlemdeyse, doktorunuz kistin içine bir şey yerleştirerek içerideki sıvının vücudun başka bir yerine gitmesini sağlar.
Omurilikte belirtiler yaşıyorsanız doktorunuz ameliyatla kisti tamamen almak isteyebilir. Kist ulaşılabilir bir yerde değilse beyinde kullanılan yöntemlerden faydalanılır.

Araknoid Kistleri’nde hastanın durumu

Belirti göstermeyen kistleriniz varsa tedaviye bile gerek duymadan normal hayatınıza devam edebilirsiniz. Bu durum teşhis edildiğinde doktorunuz düzenli olarak kistleri kontrol etmek isteyecektir.

Belirtiler gösteren kistleriniz varsa kistin içinin boşaltılması veya kistin alınması gerekebilir.

Nadiren de olsa tedavi edilmeyen araknoid kistleri kalıcı nörolojik hasara neden olabilir.

Kendi durumunuz hakkında daha detaylı bilgi almak ve tedavi seçeneklerinizi öğrenmek için doktorunuza danışabilirsiniz.

Paylaşın

Amnezi Nedir? Türleri Ve Tedavi Yöntemleri!

Amnezi (Hafıza Kaybı), unutkanlıktan farklı bir çeşit hafıza kaybıdır. Amnezi olan hasta, belirli bir zaman dilimine dair hiç bir şeyi hatırlamaz. Fakat geçmiş tamamen de unutulmaz.

Amnezi’nin altında beyin hasarı, nörolojik bir hastalık, kalp – damar rahatsızlıkları veya psikolojik rahatsızlıklar yatabilir. Alzheimer hastalığının ileri evrelerinde yaşanılan unutkanlık durumu da bir tür amnezidir.

Bu diğer bilişsel işlevlerin kaybıyla olabileceği gibi tek başına da ortaya çıkabilir. Amnezi hastaları, zeka testlerinde ortalamanın çok üstünde performans gösterebilir. Bir kişinin ileriye veya geriye dönük bazı şeyleri hatırlayamaması zekasının değil, belleğinin kusurlu oluşundan kaynaklanır.

Sorun sadece bellekte ise amnezi hastaları dil ve sosyal becerilerini kaybetmezler. Uzak geçmişe ait anılarını da kolay kolay unutmazlar. Çevrenizde Alzheimer veya demans hastası varsa görebilirsiniz. Birkaç gün öncesini hatırlamakta zorluk çekerken bu kişiler 30 yıl öncesini çok kolay hatırlayabilirler.

Buradaki sorun bilginin kısa dönem hafızasından uzun dönem hafızaya aktarılmasındadır. Amnezi hastaları günlük konuşmalarında pek sıkıntı çekmezler, çünkü bilgileri kısa süre belleklerinde tutabilirler. Ancak araya bir süre gidince bunları unutacaklardır.

Amnezi Çeşitleri:

İleriye Dönük Amnezi

İleriye dönük amnezi kişinin yeni bilgileri belleğinde saklayamaması durumunu ifade eder. Bu kişiler yeni birisiyle tanıştıktan sonra onu hatırlamada çok zorlanırlar, konuştukları konuları çabuk unuturlar. Yukarıda bahsettiğimiz H. M. isimli hastanın da şiddetli ileriye dönük amnezisi vardı.

H. M. doktoruyla sürekli görüşüyordu ancak her seferinde konuşmalarını dakikalar sonra unutuyordu. İleriye dönük amnezinin şiddeti de kişiden kişiye göre değişkenlik gösterir. Ancak hipokampusta meydana gelen küçük bir hasar bile çok ciddi sonuçlar doğurabilir.

Geriye Dönük Amnezi

Geriye dönük amnezi, rahatsızlığın başlangıcından önceki bilgileri hatırlayamama durumudur. İleriye dönük amneziyle birlikte ortaya çıkabilir. Amnezinin bu türünde ileriye dönük olandan farklı olarak hipokampus ve ona yakın kortikal yapılarda meydana gelen hasarlar da amnezinin şiddetini etkileyebilir.

Yakın zamanda yaşadığımız olayları hatırlamak çok zor iken uzak geçmişte yaşanmış anıları geri çağırmak mümkündür. Yukarıda da dediğimiz gibi çok eski bilgiler amneziden pek etkilenmezler. Bu olguya bilim insanları zamanla artan geriye dönük amnezi (temporally graded retrograde amnesia) adını veriyorlar.

Scoville ve Milner’in H. M. adlı hasta üzerindeki çalışmaları zamanla derecelenen geriye dönük amnezinin en iyi örneklerinden biridir. H. M. geçirdiği ameliyattan kısa süre önce yaşadıklarını hiç hatırlamazken gençliğine dair anılarını çok iyi bir şekilde hatırlayabiliyordu. Bu uzak anıların hatırlanması genellikle belleğin pekiştirilmesi adı verilen bir süreçle sağlanır.

Belleğin pekiştirilmesi (memory consolidation) beyinde bilgiler oluşurken aktif olan nöral yapıların tekrar organize olması ve korteksin yeniden işlemden geçmesidir. Gün içinde tonla veri beynimize akar ama bunlardan en önemlilerini seçer, kaydederiz.

Beyne aldığımız bilgileri filtreleme işleminden sonra en gereklilerini uzun dönem belleğe alma işlemine belleğin pekiştirilmesi denir. Bilgiler öncelikle medial temporal lobun hipokampus adlı bölgesinde işlenir ancak uzun dönem bellek serebral kortekste bulunur. Tam kesin değil ama elimizdeki bulgular bunu gösteriyor.

Kaynak Amnezisi

Amnezinin bir türü olan kaynak amnezisinde kişi bir gerçeği veya fikri hatırlayabilir ama bilginin nerede veya ne zaman öğrenildiğini hatırlamakta zorluk çeker. Bilginin kendisine erişim sağlayabilirler ancak onun nerede, ne zaman öğrenildiğine ulaşamazlar. Bunun nedeninin frontal lobda meydana gelen hasarlar sonucu beynin konumsal-zamansal bilgiyi işleyememesidir. Çoğunlukla gençlerde görülür ancak yaşlılarda da ortaya çıkabilir.

Geçici Küresel Amnezi

Geçici küresel amnezi, herhangi bir bilişsel rahatsızlık olmaksızın hem ileriye dönük hem de geriye dönük amnezinin ani başlangıçlarıyla kendini gösterir. Genellikle orta yaşlı ve yaşlı bireylerde görülür. Birkaç saat sürerken çoğu durumda gün içinde kendiliğinden düzelir. Geçici küresel amneziden muzdarip kişiler bellek bozukluklarından şikayet ederler. Ancak bu kişilerin bilinç ve farkındalık düzeylerinde herhangi bir bozukluk yoktur. Doğru tıbbi yardımla tamamen iyileşebilirler.

Tedavi

Çoğu durumda, amnezi tedavi olmadan kendiliğinden düzelir. Bununla birlikte, altta yatan bir fiziksel veya zihinsel bozukluk varsa, tedavi gerekli olabilir. Ayrıca psikoterapi bazı hastalarda yardımcı olabilir ve hipnoz, unutulmuş anıları hatırlamanın etkili bir yoludur. Bu durumlarda aile desteği çok önemlidir ve fotoğraflar, kokular ve müzik yardımcı olabilir. Tedavi genellikle hafıza problemini telafi etmeye yardımcı olan teknikleri ve stratejileri içerir. Bu teknik ve stratejilerden bazıları şu şekildedir:

Kayıp hatıraların yerini alacak yeni bilgiler edinmek, yeni hatıralar elde etmek ve mevcut hatıraları kullanmak için mesleki bir terapistle çalışmak.

Bilgiyi düzenlemek için stratejileri öğrenmek ve depolamayı kolaylaştırmak.

Günlük işlere yardımcı olmak ve önemli olayları, ne zaman ilaç alacaklarını vb. Hatırlatmak için akıllı telefonlar gibi dijital yardımcıları kullanmak. Bu konuda yüz fotoğrafları içeren bir iletişim listesi yardımcı olabilir.

Halen amnezi nedeniyle kaybedilen hafızayı geri getirmek için hiçbir ilaç yoktur. Kötü beslenme veya Wernicke-Korsakoff sendromu, tiamin (B1 vitamini) eksikliğinden kaynaklanan hafıza kaybını içerebilir, bu nedenle hedefli ve gerekli beslenme yardımcı olabilir. Ayrıca tam tahıllı tahıllar, baklagiller (fasulye ve mercimek), fındık, yağsız et ve maya, zengin tiamin kaynaklarıdır.

Paylaşın

Apse Nedir? Çeşitleri Ve Tedavi Yöntemleri

Apse vücudun herhangi bir yerinde enfeksiyona bağlı olarak, çevre dokulardan kese tarzında doku ile sınırlı içerisi cerahat ile dolu oluşum. Apse halk arasında çıban olarak da adlandırılır.

Apse iki türde gelişebilir;

1- Sıcak Apse: Sıcak apse yüksek ateşle birlikte seyreder. Ateşe eşlik eden, ağrı ve zonklama oluşur. Sıcak apse bazen bir bazen birkaç mikrop nedeniyle ortaya çıkabilir. Yani sıcak apsede sebep mikroorganizma varlığıdır. Sıcak apse belirtileri, vücut ısısında artış, ciltte kızarıklık, şişlik ve ağrı olarak sıralanabilir. Oluşan apsenin çevresi sert, orta kısmı ise yumuşak olur.

2-Soğuk Apse: Soğuk apse daha çok verem hastalığına bağlı olarak gelişebilir. El ile apseye dokunulduğunda her hangi bir sıcaklık ve ağrı hissi yoktur. Sıcak apsede olduğu gibi iltihap belirtileri soğuk apsede görülmez. Eğer apse nedeniyle ortaya çıkan şişlikte açılma oluşursa iltihap fark edilir. Soğuk apse iki türde ortaya çıkar.

Bazen apse içinde irine neden olan mikropların varlığı söz konusu değildir. Apse harap doku parçacıklarından oluşur. Apsenin nedeni ve oluştuğu yer arasında her zaman bir ilişki söz konusu değildir. Örneğin bel omurlarında oluşan soğuk apse yani omurga veremi kasık apsesi ile birlikte ortaya çıkabilir.

Sıcak apse tedavisi genellikle cerrahi ile yapılır. Cerrahide apsenin oluştuğu yer açılarak içerisindeki iltihap yani irin boşaltılır. Ardından hastaya antibiyotik özellikli merhem ve antibiyotik ilaçlar reçete edilir. Bu sayede cerrahi gerçekleştirilen böle enfeksiyonlardan korunmuş olur.

Soğuk apse genellikle verem kaynaklı olduğu için tedaide verem ilaçları kullanılır. Ancak böbrek veremi gibi riskli durumlar söz konusu ise apsenin başka yerlere yayılmasını önlemek için cerrahi uygulanabilir.

Apse nasıl geçer?

Genellikle bakteri istilasına ilişkili bir tahriş neticesi dokularda meydana gelen bir olaydır. Apse kısmında, yükselen kan dolaşımından dolayı, doku aralarında, bol kadar sıvı/akışkan ve akyuvarlar toplanır. Hastada her geçen gün ölü akyuvarlar, bakteriler ve doku arasına sızmış olan sıvı/akışkan, iltihap ismi verilen birikintiyi oluşturur. Apse oluşumunun beden yüzeyinde ilk gösterdiği belirti, dokunulduğunda ağrıyan, katı, kırmızı bir bölge oluşumudur. Apse yerelleşmeye ve iltihap oluşmaya başlayınca, bu kırmızı bölge çok fazla belirgin şekil alır ve merkezi yumuşamaya başlar.

Çoğunlukla, iltihap, direnci en az meydana gelen bölgeye ilerleme gösterir, bir çıkıntılı puan oluşturur. Yüzeydeki bir apse için direnci en az meydana gelen bölgeler deridir. Her geçen gün, apse patlar ve iltihap dışarı akar. Apse yerleşip iltihap oluşur oluşmaz o bölge yarılırsa ağrı ve vakanın ilerlemesi önlenmiş olur. İrin oluşmadan ve apse yerelleşmeden yarmak ya da iğneyle delmek gereksizdir, zira apse ilerlem
e gösterir. İki formülle apse gelişimi önlenebilir:

Antibiyotik kullanmak ya da o alanda kan akımını artırmak için apse sahasını dinlendirmek ve sıcaklığı fazla tutmak gerekir. Isı sağlamak için önceden lapa kullanılırdı, fakat bunun tesiri çok fazla kısadır ve bölgeyi çok fazla ıslak olarak kalmasına neden olur. En iyisi, minik bir apsede bile, hekimin fikrini almaktır. Patlayıp akan apse, akıntının meydana geldiği bölgenin kuru tutulabildiği hallerde, çok fazla hızlı iyileşir. Akan apsenin üstünü temiz, kuru gazlı bezle kapatmak ve bu gazlı bezi sıkça değişmek gerektir.

Bazı Apse çeşitleri:

Perianal Apse Türü: Anorektal abseler, sık görülürler. Sebep çoğunlukla anal bezlerdeki enfeksiyondur. En sık perianal bölgeye yerleşir. Bununla birlikte kimi zaman bartolin bezi absesi, enfekte sebase kist, pilonidal abse, prostatit… vb. enfeksiyonlar da anorektal boşluklara ilerleyip apse oluşumuna sebep olabilir. Anorektal abselerde nedensiz ateş olur. İskiorektal ve perianal abselerde haricen kırmızılık görülür. Kitle palpe edilebilir (rektal tuşede). Bununla birlikte hapşırma, öksürme ve oturma ile yükselen ağrı vardır.

At Nalı Şeklinde Apse: Enfeksiyon posterior orta hattaki bir anal bezden dolayı oluşur. Iskiorektal fossaya geçer ve her 2 tarafta, bilateral perianal yakıntılara sebep olur.

Supralevatör Abse: Tanısı kolay değil olduğundan, önem arzeder. Hastadaki bir belirti, nedeni meçhul ateştir. Vajinal ve rektal tuşede hassaslık ve fluktuasyon verici bir kitle tesbit edilebilir.

İntersfinkterik Abse: Rektum etrafında künt bir ağrı vardır. Şiş ve endürasyon tesbit edilemez. Rektal tuşede narin ve hassas bir kitle tesbit edilebilir.

Apse tedavi yöntemleri:

Vücudun iç organlarındaki apseleri, yalnızca profesyonel hekimler çıkarabilirler ve tedavi için hasta kişi birey bu konuyla alakalı profesyonel bir hekime gitmelidir. Diş apselerine bir diş doktorunun müdahalesi lazımdır. Cilde yakın durumda meydana gelen apselere gelince:

Bunlar şu an için küçücük bir sivilce ya da kan çıbanı biçimde iken bol tentürdiyot sürmek lazımdır. Eğer belirli bir zaman nihayetinde büyümüş ise kaynar su içine batırılmış bir bezin suyunu sıkıp üst bölümüne belirli bir zaman alkol serperek çıban üst bölümüne pansuman yapılmalıdır. Bu tedbirlerle apse iyi olabilir.

Paylaşın

Yara Ve Dikişlerin Bakımı Nasıl Yapılır?

Yara Bakımı; Yaralar iyileşmeye hazırlamak için temizlemek ve normal iyileşme gerçekleşinceye kadar yaranın temiz kalmasını sağlamaktır. Peki yara bakımı nasıl yapılır.

Yara bakımı ve pansumanın tipi yaranın türü, genişliği ve özelliğine göre değişir.

Yara Bakımı

Yarayı temiz ve kuru tutun. Yapılan bandajı, ıslanmadığı sürece 48 saat çıkartmayın.
Eğer, yara kanaması olursa bandajın üzerine birkaç dakika süre ile sıkıca bastırınız. 15 dakika içerisinde kanama durmazsa, hekiminize danışınız.
Oturduğunuz zamanlarda vücudun yaralı olan kısmının şişkinliği önlemek amacı ile yüksekte, yastık üzerinde bulundurun.

48 saat sonra

Bandajı yavaş şekilde açın; bazı yapışıklıklar olabilir.
Yarayı su ve sabun ile yıkayarak kurumuş kanları temizleyin.
Küvette yıkanmadan önce duş almayı tercih edin.
Yarayı yavaşça kurulayın.
Yarayı temizledikten sonra temiz bandaj ile kapatın.

Dikişler alınana kadar yarayı temiz bandaj ile kapatın. Eğer, kirlenir, ıslanır veya çıkarsa yenisi ile değiştirin.
Hekiminize kesinlikle danışın.
Yara bölgesinde ağrı, şişkinlik ve sıcaklık olursa,
Yara etrafında kırmızı çizgiler,
Yara yerinden iltihap akıyorsa,
Ateş olursa.

Dikişlerin alınması

Belirtilen günde dikişleriniz alınacaktır.
Dikişlerin alınması hekiminiz veya ona danışarak yönlendirileceğiniz diğer bir sağlık çalışanı tarafından alınabilir.
Belirtilen zamanda dikişlerin alınması iyileşme açısından önemlidir.

Paylaşın

Abortus (Düşük) Nedir? Nedenleri Ve Belirtileri

Fetüsün uterus dışında yaşama yeteneği kazanmadan gebeliğin sonlanmasına tıbbi literaturde Abortus (Düşük) denir. Gebeliğin 20. haftasından 37. haftasına kadar gerçekleşen doğum eylemleri ise düşük olarak değil “erken doğum eylemi (preterm eylem)“ olarak tanımlanmaktadır.

Abortuslar, oluş zamanlarına, oluş şekillerine, tamamlanma şekillerine, klinik seyirlerine göre sınıflandırılırlar. Spontan abortusların doğal bir seleksiyon özelliği gösterdiği; istemli abortuslar dışında kalan, teropatik abortuslarda ise anne ve fetüsün sağlığını tehtid eden durumlar olduğu bilinmelidir.

Düşük nedenleri;

Embriyoya ait kromozom anomalileri. Özellikle ileri anne yaşı olanlarda embriyoya ait problemler sık olarak ortaya çıkarak düşüğe sebep olmaktadır. Örneğin 20 yaşında bir kadın hamile kaldığında bunun düşükle sonuçlanma olasılığı %13 iken 42 yaşından sonra bu oran %50 dir. Bunun nedeni annenin yumurtalıklarındaki yaşlanmadır.

Çoğul gebelikler;

Gebelik sayısı arttıkça düşük riskleri de artmaktadır. Son yıllarda özellikle yardımcı üreme tekniklerinin artması ile çoğul gebelikler de artmıştır.

Teratojenik veya mutajenik etkiler (ilaç, radyasyon gibi)

Genetik nedenler (anne ya da babaya ait genetik bir bozukluk. Bu bozukluklar annede herhangi bir sebep yapmaksızın gebelikte problem sonucu düşüğe sebebiyet verebilir)

– Üreme sistemindeki yapısal anomaliler;

Doğumsal uterin anomaliler (çift rahim, rahim içinin darlığı, rahim içinde perdeler vb)
Myomlar
Servikal yetmezlik (Rahim ağzı yetmezliği)
Korpus luteum yetmezliği

Annede görülen bazı enfeksiyonlar;

Aktif enfeksiyonlar (Kızamıkçık, Sitomegalovirus, Listerya, Toksoplasma gibi)
Yüksek ateş
Asherman sendromu

Annede görülen sistemik hastalıklar;

Sistemik lupus (SLE)
Bazı tiroid hastalıkları (hashimato tiroiditi, graves gibi)
Polikistik over hastalığı (PCOS)
Kontrolsüz şeker hastalığı (diabetes mellitus)
Böbrek hastalıkları
Endometriosis
Şiddetli hipertansiyon
Kalp hastalıkları
Kronik astım
Antifosfolipid sendromu (Trombofilia)

Zararlı alışkanlıklar;

Sigara
Alkol
Uyuşturucu
Yüksek doz kafein
Tekrarlayan düşüklerdeki nedenler ise tamamen farklıdır.

Düşüğün belirtileri;

Gebeliğin başından sonuna kadar vajinal kanama probleminin olması normal kabul edilemez ve hem anne hem de bebek için ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu durumda mutlaka doktorunuzu aramalısınız!

Düşüğün en önemli belirtisi kanamadır. Çünkü kanama olmadan düşük olmaz.

Bazı gebeler gebeliğinin ilk dönemlerinde kasık ağrısı şikayetleri yaşayarak düşük yapma korkusuna kapılabilirler.

Bu kasık ağrılarının nedeni gebeliğin büyümesi bağlı olarak rahimi yan duvarlarından asan ligamentlerin gerilmesidir (round ligament ağrıları) ve bu şikayet korkulacak bir durum yaratmaz.

Vajinal kanama durumunda mutlaka bir ultrason değerlendirilmesi ve bazen de alttan spekulum muayenesi gereklidir. Vajinal kanamaya kasıktaki şiddetli ağrıların da eşlik etmesi abort tehlikesinin arttığına işaret etmektedir.

Kişinin ağrı ve kanama ile birlikte kana bulanmış beyaz et parçası şeklinde pıhtılı parçaları düşürmesi tanı için önemlidir. Bu parçaların mümkünse atılmadan bir poşet içinde doktora götürülmesi tanıyı kolaylaştırıcıdır.

Düşük nelere yol açar?

En sık olarak gelişen komplikasyonlar kanama ve enfeksiyondur.

Kanama çok fazla ise kansızlığa bağlı bulgular ve hipovolemik şok gelişebilir. Şok, daha çok ileri gebelik haftasında olur veya hastaneye gecikmiş hastalarda belirgindir. İleri gebelik haftalarında kanamanın miktarı da fazladır.

Kanamanın aşırı olması ve geç müdahale edilmesi durumunda hayatı tehdit edebilecek ciddi sorunlar (şok gibi) görülebilir. Kanamanın bir diğer komplikasyonu da anemidir. Fazla kanama varlığında damar yolu açılarak serum hatta bazı durumlarda kan verilmesi gerekebilir.

Enfeksiyon ise en çok rahim içerisinde parça kalmasına bağlıdır. Çünkü canlılığını yitiren dokular bakterilerin üremesi için ideal ortam yaratır.

Özellikle septik abortusta enfeksiyon anne hayatını ciddi bir şekilde tehtid edicidir.

Paylaşın

Aşil Tendonu Ağrısı Nedir? Belirtileri, Tedavisi

Aşil Tendonu, bacak kısmındaki baldırın arka bölümünde yer alan kas grubunun, topuk kemiğine bağlanmasını sağlayan yapıya denmektedir. İnsan vücudunda bulunan en büyük tendondur.

Aşil tendonu yürümemiz için çok önemlidir. Yürüme esnasında itme hareketinin kasılma ve gevşemelerle gerçekleşmesini sağlar.

Aşil tendonu genelde profesyonel koşu sporcuları, düzenli koşu yapan ya da amatör olarak sporla uğraşan kişilerde; genel olarak tendonun gereğinden fazla kullanımıyla yırtılır veya hasar alır.

Aşil Tendinitinde sıklıkla görülen semptomlar;

Bazı durumlarda görülen şişme durumları
Yürüyüş ya da koşuların ardından yaşanan ağrı ve sızlamalar
Antrenmanlardan (ya da egzersizlerden) önce, sürekli olarak hissedilen ağrılar
Bacak kısımlarında duyu kayıplarının yaşanabilmesi
Özellikle sabahları uyandıktan sonra hissedilen tendon sızlamaları ve hassasiyetleri

Aşil Tendon ağrısı (Aşil Tendiniti) tedavisi;

Bir süre boyunca egzersiz ve koşu yapmadan dinlenmek,
Koşu egzersizlerini yüzme gibi aşil tendonunu germeyen daha basit egzersizlerle değiştirmek,
Steroid içermeyen anti-inflamatuar tedavi,
Topuk desteği veya tabanlık gibi araçlarla kası desteklemek ve tendon üzerindeki gerginliği azaltmak,
Tendon üzerine belirli aralıklara 15 dk boyunca buz uygulanması,

Tendon hareketini kısıtlayan özel olarak tasarlanmış bir bandaj,
Germe, masaj, ultrason ve ayağın ön kısmındaki zayıf kas grubunu ve yükselen ayak fleksörlerini uzatmak için uygun egzersizler,
Cerrahi müdahale çoğunlukla en son başvurulacak seçimdir.

Paylaşın

ASTIM Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

Kronik bir hastalık olan Astım, hava yollarının çevresel etkenlere karşı aşırı duyarlı olmasıdır. Astım’da hem büyük hem küçük hava yolları etkilenebilir. Astım’da hava yollarında daralma ve krizler şeklinde ataklar tipiktir.

Astımlı hastalarda bronşlarda mikrobik olmayan iltihap vardır. Buna bağlı olarak bronşlarda salgılar artar, bronş duvarı kasılır ve  hasta astım atağı geçirir . Toz, duman, koku, polenler atağı başlatabilir. Astım alerjiye bağlı olabileceği gibi alerjiden bağımsız gelişebilir.

Astımın belirtileri nelerdir?

Astım tanısı, detaylı hasta öyküsü, muayene bulguları ve solunum fonksiyon testleri ile konulmaktadır. Genel astım belirtileri ise şöyledir;

Öksürük (genellikle kuru ve krizler halindedir gece uykuda uyandırabilir.)
Hırıltılı solunum
Göğüste tıkanıklık ve sıkışma hissi
Soluk alıp verirken ıslık sesi
Nefes darlığı

Astımın nedenleri nelerdir?

Ailede astım varlığı
Solunum yoluyla toz ve kimyasal maddeler maruz kalan meslekler
Bebeklik döneminde alerjenlere maruz kalma
Bebeklik döneminde ağır solunum yolu hastalıkları geçirmek
Annenin gebeyken sigara içmesi
Yoğun sigara dumanına maruz kalma

Astımda ne zaman doktora başvurulmalı?

Astım belirtileri sürekli tekrarlıyorsa vakit kaybetmeden doktora başvurulmalıdır.

Öksürük, hırıltı, göğüste sıkışma hissi gibi şikayetler haftada birden daha sık ortaya çıkıyorsa,
Şikayetler gece uykudan uyandırıyorsa,
Konuşmakta zorluk varsa,
Dudak ve tırnaklarda morarma varsa,
Kalpte aşırı çarpıntı ve nabızda hızlanma varsa,
Yürümede zorluk varsa, en kısa zamanda göğüs hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır.

Astım tanısı nasıl konur?

Astım tanısı konulmadan önce hekim, hastadan detaylı bir öykü alır. Öksürük ataklarının sıklığı, haftada kaç kez ortaya çıktığı, atağın gece veya gündüz yaşanması, ailede astım varlığı ve diğer alerjik belirtiler sorgulanır. Atak esnasında muayene edilen bir hastanın bulguları tipiktir. Solunum fonksiyon testi, alerji testi, burun salgı testi ve akciğer grafisi, yapılabilecek tetkikler arasındadır.

Astım tedavisi nasıl yapılır?

Astım tedavisi planlanırken hastalığın ağırlık derecesine göre tedavi planlanır. Eğer alerjik astım düşünülüyor ise alerji ilaçları verilir. Ataklar esnasında hastayı rahatlatmak için solunum yoluyla uygulanan spreyler kullanılır. Kortizon, tedavide önemli rol oynar. Hem sprey şeklinde hem de ağızdan uygulanabilir. Tedavinin başarısı, hastanın geçirdiği atak sayısının azalmasına göre belirlenir.

Paylaşın

Apopleksi (Felç, İnme) Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

Semptomları genellikle birkaç dakika içinde aniden ortaya çıkan Apopleksi (Felç, İnme), beyin veya beyne giden sinirleri etkileyen bir olay neticesinde geçirilen rahatsızlığa verilen addır.

Apopleksi, beyin hücrelerinin bir kısmına yeterli kan verilmemesine neden olur ve bu nedenle ya beyin ölür ya da beyin normal şekilde çalışmayı durdurur.

Apopleksin neden olur?

Birçok faktör beyinde kan pıhtılaşması ve kanama riskini artırır. Ateroskleroz, apopleksinin başlıca nedenidir. Kan damarları kirlendiğinde, beyni kanla besleyen kan damarlarında kan pıhtıları oluşabilir. Ayrıca, kalsifiye kan damarları kolayca çatlayabilir ve beyin kanamasına neden olabilir.

Yüksek tansiyon felç başka önemli nedenidir ve yüksek tansiyonu varsa özellikle inme riskiyle karşı karşıya olduğunu, ama aynı zamanda kan pıhtılaşması riskini artırır. Düzensiz kalp atışı da beyindeki kan pıhtılaşma riskini artırır.

Ayrıca, bir dizi başka risk faktörü vardır:

Diyabet ateroskleroz ve dolayısıyla psikoz riskini artırır.
Sigara ve aşırı kilo apne riskini artırır.
Alkol tüketimi biraz daha karmaşıktır, çünkü ılımlı tüketim apopleksi riskini azaltırken, yüksek tüketim apneaksi riskini arttırır. Ek olarak, apopleksi riski yaşla birlikte artmaktadır.

Apopleksi nasıl hisseder?

Apopleksinin semptomları çok farklı olabilir. Kan pıhtısının ya da kanamasının nerede olduğuna ve ne kadar büyük olduğuna bağlı. Semptomlar genellikle sadece vücudun bir tarafından gelir. Orada nadiren felç ile ilişkili ağrı olacak, ancak bir beyin kanaması ile ilgili baş ağrısı alabilirsiniz. Genellikle, inme aşağıdaki belirtilerden bir veya daha fazlasıyla oluşur:

Kolun felci
Kemiklerin felci
Yüzün bir tarafında felç
Zorluk konuşan
Anlayış sorunlar
Sorunları yutma
Görüş alanının yarısında körlük
Koordinasyon sorunları
Denge sorunları
Ağlamak açıklanamaz gibi görünüyor.

Semptomlar genellikle birkaç dakika içinde aniden ortaya çıkar.

Tedaviye daha iyi bir seçenek olduğu için hemen tıbbi yardım alın.

Apopleksi nasıl tedavi edilir?

Psikiyatrik hastalığın ilk belirtilerinden hemen sonra hastaneye gelirseniz, kan pıhtılarını eriten ilaçlar alabilirsiniz. Bu tedaviyi vermek için, ancak inme bir kan pıhtısı nedeniyle emin olmak gerekir, ve bu yüzden bir beyin kısa sürede tarama olmalıdır.

Semptomların başlangıcından 4 saat sonra verilirse kan pıhtılaşması tedavisinin belgelenmiş bir etkisi vardır, ancak daha erken o kadar iyidir. Malignite bir beyin kanamasından kaynaklanıyorsa nadiren bir ameliyat olabilir. Bu her halükarda bir CT taraması gerçekleştirecek veya MR bir kanama veya beyin kan pıhtısı olup olmadığını netleştirmek için en kısa sürede tarayın.

İnme her zaman BT kesitlerinde, ancak beyin BT değişiklikleri görmek için önce bir kan pıhtısı tarafından, en az 6 saat bırakın edilebilir. Diğer taraftan, bir MR taramasında, hem kan pıhtısı hem de beyin kanaması ile değişiklikleri anında görebilirsiniz. Hastanede, hastanın tekrarlayan tedavi ve tedaviye başlama riski olup olmadığı araştırılacaktır.

 

Paylaşın