Bel fıtığı nedir? Belirtileri, Nedenleri, Tedavisi

Genellikle şiddetli bel ağrısı ve bacağa yayılan ağrıyla ortaya çıkan Bel Fıtığı, omurgalar arasında, amortisör görevi gören disklerin (zorlama, düşme, ağır kaldırma ya da zorlanması sonucu) kayması veya yırtılması sonucu meydana gelir. Kaymış – yırtılmış disk olarak da adlandırılır.

Diskler esnek bir yapıya sahip kıkırdak dokudan oluşur. Omurga insan vücudunu ayakta tutarak vücudun yükünü taşır. Gövdenin her yöne hareketini sağlar. İçindeki kanal yapısıyla omuriliği korur. Omurganın bel kısmı beş adet omur ve diskten oluşur. Vücut ağırlığını en çok taşıyan burasıdır. Dolayısıyla buradaki diskler daha kolay yıpranır. Disk ortada çekirdek ve bunu koruyan kapsülden oluşur. Herhangi bir zorlanmayla koruyucu kısım yırtılıp çekirdek arkaya kanala doğru fıtıklaşırsa buradan bacaklara giden sinirlere basarak bu sinirlerin çalışmasını engeller ve sonuçta belde ve bacakta ağrı, uyuşukluk, kuvvetsizlik oluşabilir; işte buna bel fıtığı denir.

Nedenleri;

  • Kilo fazlalığı ve hareketsiz yaşam
  • Sıvı kaybına neden olduğu için sigara kullanımı
  • Yaralanmalar
  • Hareketlerin ani bir şekilde yapılması
  • Mesleği şoförlük olanlar
  • Masa başı işte çalışanlar
  • Gebelik

Belirtileri;

  • Basit ağrı kesicilerle geçmeyen bel ve bazen bacak ağrıları
  • Bacaklar ve belde uyuşma, karıncalanma hissi
  • Hastalık ilerledikçe güç kaybı
  • Hareket kısıtlılığı
  • Topallayarak yürüme
  • Duyu kaybı
  • Refleks kusurları
  • İdrar ve büyük tuvaletin tutulamaması (Fıtığın   omurilik ve sinir köklerine aşırı baskı yapması   sonucu görülür.)
  • Yürürken vücudun bir tarafa doğru eğilmesi. Bel fıtığının belirtilerini hissettiğiniz anda bir doktora başvurmanız bu hastalıktan en kısa sürede kurtulmanın ilk adımı olacaktır

Tedavisi;

Bel fıtığında cerrahi olmayan tedavi yöntemleri;

Bel fıtığı teşhisi konulan bir hastaya doktor kısa istirahat, ağrıya neden olan tahrişin azaltmaya yönelik anti-inflamatuar ilaçlar, ağrı kontrolü için ağrı kesiciler, fizik tedavi, egzersiz veya epidural steroid enjeksiyonları gibi tedavi yöntemleri önerebilir.

Eğer istirahat önerilirse doktorunuza ne süreyle yatak istirahati yapmanız gerektiğini sormalısınız. Çünkü gerektiğinden uzun süren yatak istirahati eklem sertliği ve kas güçsüzlüğüne sebep olabileceği için ağrılarınızı azaltabilecek hareketler yapmanızı da zorlaştıracaktır.

Bu nedenle bel ağrısı için 2 gün ve bel fıtığı için 1 haftadan uzun süren istirahat önerilmez. Ayrıca sert yatakta ya da yerde yatmanın fıtık ve ağrı tedavisinde kanıtlanmış hiçbir etkinliği yoktur. Öte yandan doktorunuza bel fıtığı tedavisi süresince işe devam edip edemeyeceğinizi de sormalısınız.

Bel fıtığı hastalığınız ileri seviyeye ulaşmamış ise ve işe devam etmeniz geriyorsa, tedaviye başlamanın yanı sıra, bir hemşire ya da fizyoterapist yardımı ile belinize aşırı yük bindirmeden günlük aktivitelerinizi nasıl yapabileceğinize dair bilgi almalısınız.

Cerrahi olmayan bel fıtığı tedavisinin amacı, fıtıklaşmış diskten kaynaklanan sinir tahrişini azaltmak ve hastanın genel durumunu düzelterek omurgayı koruyarak genel işlevselliğini artırmaktır.

Doktor tarafından bel fıtığı için önerilebilecek ilk tedaviler arasında; ultrasonik ısıtma tedavisi, elektrik uyarıları, sıcak uygulama, soğuk uygulama ve elle masaj gibi tedaviler vardır. Bu uygulanmalar bel fıtığı ağrısını, inflamasyonu ve kas spazmını azaltabilir ve bir egzersiz programına başlanmasını kolaylaştırır.

Bel fıtığı tedavisinde çekme ve germe yöntemi;

Bel fıtığında traksiyon (çekme, germe) yöntemi bazı hastalarda ağrının bir nebze hafiflemesini sağlayabilir; ancak bu tedavinin mutlaka bir fizik tedavi uzmanı ya da fizyoterapist tarafından uygulanması gerekir. Aksi takdirde bu uygulama geri dönüşü olmayan zararlara yol açabilir.

Bel fıtığı için korse tedavisi etkili midir?

Bazı durumlarda doktorunuz bel fıtığı tedavisinin başlangıcında ağrınızı azaltmak için bel fıtığı korsesi (yumuşak ve bükülebilen bir sırt desteği) kullanmanızı önerebilir. Ancak bel fıtığı korseleri fıtıklaşmış diskin iyileşmesini sağlamazlar.

Elle uygulanan tedaviler, sebebi belirsiz bel ağrılarında kısa vadeli rahatlama sağlasa da disk hernilerinin çoğunda bu tür uygulamalardan kaçınılmalıdır.

Bir fizik tedavi veya egzersiz programı genelde sırt ağrısını ve bacak şikayetlerini azaltmaya yönelik hafif esneme ve duruş değiştirme hareketleri ile başlar. Ağrınız azaldığı zaman esneklik, kuvvet, dayanıklılık artırıcı ve normal bir hayat tarzına dönmeye yönelik yoğun egzersizlere başlanabilir.

Egzersizlere bir an önce başlanmalı ve bel fıtığı tedaviniz ilerledikçe egzersiz programı buna uygun planlanmalıdır. Evde uygulanabilecek bir egzersiz ve esneme programı öğrenilerek uygulanması da tedavinin önemli bir parçasıdır.

Bel fıtığında ilaç tedavisi;

Ağrıyı kontrol etmeye yarayan ilaçlara ağrı kesiciler (analjezikler) denir. Çoğu durumda bel ve bacak ağrısı aspirin veya asetaminofen gibi yaygın olarak kullanılan (reçetesiz satılabilen) ağrı kesicilere cevap verir.

Ağrının bu ilaçlar ile kontrol edilemediği hastalarda, non-steroidal anti-inflamatuar ilaçlar (NSAID’ler) denen bazı analjezik-antiinflamatuar ilaçlar bel fıtığı sonucu oluşan ve ağrının asıl kaynağı olan tahriş ve yangının kontrolü için eklenebilir.

Eğer şiddetli ve geçmeyen ağrınız varsa doktorunuz kısa bir süre için narkotik analjezikler de reçete edebilir. Bazı durumlarda tedaviye kas gevşeticiler eklenebilir. Kas gevşeticilerden yüksek doz almak iyileşmenizi hızlandırmayacaktır zira bu ilaçlar yan etki olarak bulantı, kabızlık, sersemlik, dengesizlik ve bağımlılık yapabilir.

Tüm ilaçlar sadece tarif edildiği şekilde ve miktarda alınmalıdır. Doktorunuza kullandığınız her türlü ilacı (reçetesiz aldıklarınız dâhil) bildirin ve size önerilen ağrı kesicileri daha önce denediyseniz, bunların sizde işe yarayıp yaramadıklarını anlatın.

Reçeteli veya reçetesiz satılan ağrı kesici ve NSAID’lerin uzun süreli kullanımının doğurabileceği sorunlar (mide rahatsızlığı veya kanaması) açısından doktorunuz tarafından takip edilmelisiniz.

Anti-inflamatuar etkileri olan başka ilaçlar da mevcuttur. Kortizonlu ilaçlar (kortikosteroid) bazen çok şiddetli bel ve bacak ağrısı için kuvvetli anti-inflamatuar etkileri sebebi ile reçete edilirler. NSAID’ler gibi kortikosteroidlerin de yan etkileri olabilir. Bu ilaçların faydaları ve risklerini doktorunuzla konuşmalısınız.

Epidural enjeksiyonlar veya “bloklar”, çok şiddetli bacak ağrılarını rahatlatmak için kullanılabilir. Bunlar, epidural boşluğa (spinal sinirler etrafındaki boşluk), doktor tarafından yapılan kortikosteroid enjeksiyonlarıdır.

İlk enjeksiyon ileriki tarihlerde bir veya iki enjeksiyonla desteklenebilir. Bunlar genelde katılımcı bir rehabilitasyon ve tedavi programı dahilinde yapılırlar. Ağrıyı tetikleyen noktalara yapılan enjeksiyonlar, yumuşak doku ve kaslara direk olarak yapılan lokal anestetik enjeksiyonlarıdır.

Bazı durumlarda ağrı kontrolü için faydalı olmalarına rağmen tetikleyici noktalara yapılan enjeksiyonlar fıtıklaşmış diskin düzelmesini sağlamaz.

Bel fıtığı ameliyatı;

Bel fıtığı ameliyatı Bel fıtığı ameliyatının amacı fıtıklaşmış diskin sinirlere baskı yaparak tahrişini ve bu şekilde ağrı, kuvvet kaybı gibi şikayetlere sebep olmasını önlemektir. Bel fıtığı ameliyatında en yaygın uygulanan yönteme diskektomi ya da kısmi diskektomi denir. Bu yöntem fıtıklaşmış diskin bir kısmının çıkarılmasıdır.

Diskin tam olarak görülebilmesi için diskin arkasındaki lamina denilen kemik oluşumun küçük bir kısmının çıkarılması gerekebilir. (şekil-2) Kemik çıkarılması mümkün olan en az düzeyde tutulursa buna hemilaminotomi, daha yaygın şekilde yapılırsa hemilominektomi denir.

Daha sonra fıtıklaşmış disk dokusu özel tutucular yardımıyla çıkartılır. (şekil-3) Sinire bası yapan disk parçası çıkartıldıktan sonra sinirdeki tahriş kısa zamanda yok olarak tam iyileşme sağlanabilir. (şekil-4) Günümüzde bu işlem yaygın olarak bir endoskop ya da mikroskop kullanılarak küçük cerrahi kesiler ile yapılabilmektedir.

Diskektomi lokal, spinal veya genel anestezi altında yapılabilir. Hasta ameliyat masasına yüzüstü yatırılır ve hastaya çömelme pozisyonuna benzer bir pozisyon verilir. Fıtıklaşmış diskin üzerindeki cilde küçük bir kesi yapılır. Daha sonra omurga üzerindeki kaslar kemikten ayrılarak kenara çekilir. Cerrahın sıkışan siniri görebilmesi için küçük bir miktar kemik çıkarılabilir.

Fıtıklaşmış disk ve diğer kopmuş parçalar sinirin üzerinde hiçbir baskı kalmayacak şekilde çıkarılır. Sinirin herhangi bir baskıya maruz kalmayacağından emin olmak için mevcut olabilen kemik çıkıntılar (osteofitler) de çıkarılır. Bu işlemde genelde çok az miktarda kanama ile karşılaşılır.

Bel fıtığında acil cerrahi müdahale ne zaman gereklidir?

Çok nadir olarak büyük bir disk hernisi, mesane ve bağırsakları kontrol eden sinirlere baskı yaparak mesane ve bağırsak kontrolünün kaybına sebep olabilir. Bu genelde kasık ve de genital bölgenin uyuşması ve karıncalanması ile birliktedir. Bu durum acil disk hernisi ameliyatı gerektiren nadir durumlardan biridir ve böyle bir durumla karşılaşırsanız derhal doktorunuzu arayınız.

 

Paylaşın

Bebekte mide çıkışı tıkanıklığı nedir? Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

Nedeni tam olarak bilinmeyen Bebekte Mide Çıkışı Tıkanıklığı dediğimiz durum sindirilen gıdaların mideden ince bağırsağa geçtiği yerde meydana gelen tıkanma durumudur. Kısaca, midenin çıkış bölgesi olan Pilor’un darlığıdır.

Görülme sıklığının her 1000 canlı doğumun 1 ile 3’ündedir. İlk erkek bebeklerde görülme olasılığı diğer bebeklerden (mesela 2. erkek veya ilk kızdan) 4 kat daha fazla olduğu istatistiksel olarak saptanmıştır.

Pilor darlığı (Pilor stenozu, Kısaca PS) Süt çocukluğu döneminin nadir ama önemli bir kusma nedenidir. Her kusan bebekte pilor stenozu çıkmaz ama gün geçtikçe artan kusmalarda pilor stenozu düşünmek gerekir. Pilor darlığı ile doğan bir bebek hayatının ilk günlerinde normal bir görünüme sahiptir; iyi beslenir, kusması her bebek kadar veya biraz daha fazla reflü kusması şeklindedir. Zamanla kusmalar giderek artar, basınçlı ve fışkırır tarzda olmaya başlar. Kusmalara bağlı su ve tuz (özellikle potasyum kaybı) ortaya çıkar.

Belirtileri;

Bebekte görülen ilk belirtiler yediğini yemeği çıkarma, kusma ile birlikte nadiren kan da görülmektedir. Kusma normal olarak beslenme esnasında veya beslenmeden kısa bir süre sonra meydana gelmektedir. Fakat saatler sonra da bu kusma meydana gelebilir. Kusma durumundan sonra bebek yeniden kendini aç hissedebilir ve yemek ister. Mide çıkışı tıkanması yaşayan bebek bağırsaklarından çok az yiyecek geçtiği için çok az dışkılama yapar.

Belirli bir süre sonra bebek zayıflamaya başlar, su kaybı görülür. Bebeğin gözleri içerisine çökmeye başlar, yanaklarda kırışıklıklar meydana gelir. Bu görünümle beraber bebek yaşlı bir insan gibi görünmeye başlar. Mide çıkışında tıkanma yaşayan bebek rahatsız görülebilir ancak çok büyük acı çekiyormuş gibi de gözükmez.

Teşhis ve tedavisi;

Mide çıkışı tıkanması durumunda doktor öncelikle fiziksel muayene yapacaktır. Karın bölgesinde yapılan muayene ile mide kapısında bir sorun olduğunun belirlenmesi neticesinde teşhisi yapılır. Doktor muayenesinde böyle bir bulguya rastlamaz ise ultrasonografik muayene gerekebilir. Mide çıkışı tıkanması ile dünyaya gelmiş bir bebek, damardan sıvı gıda verildikten kısa bir süre sonra mutlaka ameliyata alınmalıdır.

Ameliyatı ve sonrası;

Mide çıkışı tıkanması ameliyatı bebeğe damardan beslenme yapıldıktan sonra uygulanır. Ameliyattan ortalama 6 saat sonra bebek ağızdan yemeğe başlayacaktır. Doktorun da takibi ile verilen gıda miktarı yavaş yavaş artırılmalıdır. Bebeklerin çoğu ameliyattan 2 gün sonra taburcu edilmektedir. Mide çıkışı tıkanması yaşayan bebeğin sağlığına kavuşma süresi teşhisin erken yapılması ve bebeğin genel durumuna bağlı olarak değişim gösterebilmektedir. Fakat genel olarak bu iyileşme süreci oldukça hızlı olmaktadır.

 

Paylaşın

Bahar (nezlesi) alerjisi nedir? Belirtileri, Tedavisi

Alerji, vücuda giren ya da temas eden bir maddeye karşı vücudun kendine zarar verecek derecede reaksiyon göstermesidir. Halk arasında saman nezlesi olarak da bilinen Bahar (nezlesi) alerjisi; bahar aylarında havadaki polen miktarı ve çeşidinin artması sonucu başta burunda olmak üzere gözlerde, yüzde ve ciltte görülen bazı alerjik belirtilere verilen genel bir alerjik hastalık tanısıdır.

Alerjik reaksiyonlar her yaş grubunda başlayabilir ve alerjinin genetik bir yatkınlığı vardır. Alerjik reaksiyon, bu reaksiyonu oluşturan alerjenlerin vücuda girmesinden 2-3 dakika sonra histamin adı verilen maddeler salgılanmasıyla başlar. Salgılanan maddeler on beş dakika içinde maksimum seviyeye ulaşır. Alerji her zaman olabileceği gibi sadece belli mevsimlerde de görülebilir.

En sık görülen alerjenler; toz, polenler, küf mantarları, bazı yiyecekler (süt, yumurta, çilek vs.), kimyasal maddeler, ev hayvanları sayılabilir. Rinit ise, burun içini döşeyen mukozanın her çeşit iltihabına denir. Eğer bu iltihaba yukarıda sıralanan alerjik faktörler neden olmuşsa buna alerjik rinit denir. Alerjik rinitte en sık görülenler şikayetler, burun akıntısı, hapşırma, burun tıkanıklığı, kaşıntı, geniz akıntısı, boğazda gıcık, kronik öksürük, orta kulakta basınç problemleri sayılabilir.

Nedenleri;

Bahar alerjisi, bağışıklık sistemi tarafından polenlerin zararlı gibi algılanarak bunlara karşı antikor üretilmesi neticesinde ortaya çıkmaktadır. Böylelikle polenler veya diğer alerjenler bağışıklık sisteminin hafızasında zararlı olarak kaydedilmektedir. Antikor, bağışıklık sisteminde bir kere üretildikten sonra, vücudun aynı polen veya polen grupları ile her karşılaşmasında “histamin” adı verilen madde otomatik olarak üretilmekte ve alerjik hastalık belirtileri ortaya çıkmaktadır. Duyarlı kişi ne kadar çok alerjen ile karşılaşırsa vücudun buna vereceği tepki yani salgılanan histamin miktarı da o kadar fazla olmakta ve bahar alerjisi hastalık belirtileri daha ağır ve uzun süreli geçmektedir.

Çeşitleri;

Bahar mevsimleri süresince atmosferde ve soluduğumuz havada birçok polen çeşidi bulunmaktadır. Bahar alerjisinin etkilediği alan ve organa göre değişik bahar alerjisi çeşitleri gözlenmektedir. Başlıcaları; Saman nezlesi (alerjik nezle=alerjik rinit), alerjik astım, alerjik dermatit (deri alerjileri), alerjik konjuktivit, Besin alerjileridir.

Bahar alerji belirtileri ağırlıklı olarak ilkbahar ve sonbahar mevsimi boyunca görülmekle birlikte yıl boyu polen salabilen bazı allerjenler ve polen dışı ev tozu akarı ve ev hayvanı epiteli alerjisi nedeniyle alerjik rinit yıl boyu da görülebilmektedir. Bu nedenle genel olarak iki gruba ayrılmaktadır.

  • Mevsimsel alerjik Rinit (MAR): Hastada hapşırık, burun tıkanıklığı, burun kaşıntısı ve burun akıntısı özellikle polen mevsiminde görülür. Bu alerji türüne ot, ağaç, çiçek polenleri, küf mantarları gibi dış ortam allerjenleri neden olmaktadır.
  • Perennial alerjik Rinit (PAR): Hastada yıl boyu alerjik bulgular devam eder. Ev tozu akarları, hamam böcekleri ve evcil hayvanların tüylerinin yanısıra polen grubunda sayılan bazı mantar sporları etken olarak kabul edilmektedir.

Belirtileri;

  • Burun tıkanıklığı,
  • Hapşırma nöbetleri,
  • Sulu burun akıntısı,
  • Burun ve gözlerde kaşıntı (aynı zamanda konjuktivit),
  • Sinüslerde baskı ve yüzde ağrı,
  • Gözaltlarının şişmesi ve mavimsi bir renk alması,
  • Koku ve tat duyularında azalma,
  • Çocuk hastalarda sık sık ellerini buruna sürtme ve kaşıma hareketi,
  • Yorgunluk,
  • Algılama güçlüğü,
  • Uyku bozukluğu ,
  • Damakta ve gırtlakta kaşıntı,
  • Öksürük ve baş ağrısı görülebilir.

Haftada 4 günden az ya da 4 haftadan daha kısa süren alerjik rinit semptomlarının olması aralıklı alerjik rinit olarak, haftada 4 günden daha fazla veya 4 haftadan daha fazla süren alerik rinit semptomlarının olması kalıcı alerjik rinit olarak tanımlanır.

Alerjik rinit her yaşta görülebilmekle birlikte en sık başlangıç yaşı çocukluktan erişkin döneme geçildiği yıllar olarak görülmektedir. Alerjik rinitli hastalarda yaklaşık %50 pozitif aile hikayesi vardır. Hem anne hem de babada alerjik rinit olan çocukların %68’i 10 yaşından önce, %85’i de 20 yaşından önce ilk alerji bulgularını vermişlerdir. Alerji bulgularının kaybolması olasılığı %10 civarında olup sadece hastalığın hafif formlarında görülür.

Tedavisi;

Tüm alerjilerde olduğu gibi polen alerjisinde de en doğru tedavi ve korunma şekli alerjenden kaçınmadır, ancak bu her zaman sağlanamamakta ve yeterli olmamaktadır. Alerjenden kaçınma yetersiz kaldığı zamanlarda alerji belirtilerinin şiddetine ve süresine göre ilaç tedavisi gerekmektedir. Her hastanın alerjene verdiği reaksiyon farklı olduğundan ve alerjen yoğunluğu günden güne değişebildiğinden dolayı her hastada farklı farklı tedaviler uygulanmaktadır. Burun akıntısı ve tıkanıklığı fazla olan bir hastaya antihistaminik dediğimiz histamin salınımını engelleyen ilaçlar verilmesi daha uygun olacaktır. Tüm bu tedavilere rağmen hastada şiddetli alerji bulguları devam ediyorsa, kortizonlu bazı ilaçlarda kullanılabilmektedir. En ideali alerji ve İmmünoloji Uzmanları veya Kulak Burun Boğaz Uzmanlarına muayene olarak onların önereceği şekil ve sürece ilaç kullanılmasıdır.

Polenden korunma önlemleri ve alerji ilaçlarına rağmen bazı hastalarda aşırı burun tıkanıklığı görülmekte ve burun konkaları aşırı büyüyüp burundan nefes alınamaz hale gelinmektedir. Bu durumda ise konka denilen burun içi etleri küçültme operasyonları düşünülebilir. Ayrıca Radyofrekans tedavisi ile konkalarda küçültme de uygulanabilmektedir.

Alerjide bir diğer tedavi yöntemi de “Aşı tedavisi” yani “İmmunoterapi” dir. Aşı tedavisinin hem tedavi edici hem de koruyucu özelliği vardır. Aşı tedavisinin ortalama süresi 3-5 yıldır. Aşı tedavisi temel olarak alerjik nezle (rinit), alerjik astım ve arı alerjisi olan hastalara uygulanmaktadır. Deri testi ve kan testi ile gösterilen alerjen maddenin kişide yakınmalara neden olanlara, alerjenden korunma ve ilaç tedavisinden yeterli fayda görmemiş kişilere, kişinin uzun süreli ilaç kullanmak istememesi ve ilaçların yan etkilerini çok görüldüğü kişilere aşı tedavisi uygulanabilir. Tedaviye uyumsuz hastalara, 5 yaşından küçük çocuklara, ağır astımlı hastalara, kanser, bağışıklık sistemi hastalıkları, psikolojik bozukluk, ciddi hipertansiyon ve kalp hastalığı varlığında ise aşı tedavisi önerilmemektedir.

Korunma yolları;

Bahar alerjisinden korunabilmek için önce hangi polenin alerji yaptığının bilinmesi gereklidir. Bunun için alerji testi gereklidir. Polenler coğrafi bölgelere göre değişkenlik gösterir. Sabahtan öğlene kadar polenler en yüksek seviyede bulunur. Yağmur yağdıktan sonra ve akşam saatlerinde polen yoğunluğu azalır. Bu nedenle :

  • Polenlerin yoğun olduğu sabah saatlerinde, kuru ve rüzgarlı havalarda zorunlu değilse dışarı çıkmayın.
  • Polen mevsiminde spor için kapalı alanları tercih edin.
  • Siperli şapka kullanın.
  • Göz nezleniz varsa güneş gözlüğü faydalı olabilir.
  • Eve geldiğinizde giysilerinizi değiştirin
  • Uzun kollu elbiseler ve pantolon giyin.
  • Eve geldiğinizde duş alın ve bol su ile yüzünüzü yıkayın.
  • Çok şiddetli bulgularınız varsa evinizde ve aracınızda polen filtresi kullanın.
  • Polen mevsiminde çamaşırlarınızı evde kurutmaya özen gösterin.
  • Polenlerin yoğun olduğu saatlerde kapı, pencere açmayın.
  • Doktorunuz tarafından reçete edilen ilaçlarınızı düzenli kullanın.
  • Düzenli doktor kontrollerini ihmal etmeyin.
  • Rüzgarlı havalarda dışarıda bulunmamaya çalışın.
  • Toplu taşıma araçlarında açık kapı ve pencere önlerinde durmayın.
  • Çimlerin biçildiği ortamlardan uzak durun.
  • Polenlerin yüksek olduğu mevsimlerde uygun bir maske kullanabilirsiniz.
  • Sigara içmek şikayetleri çok artırır. Kendiniz sigara içmeyin ve sigara içilen ortamlardan uzak durun
  • Çimenli çiçekli ortamlarda yerde uzanmayın.
Paylaşın

B6 Vitamini nedir, hangi besinlerde bulunur?

Bağışıklık sistemi ve kan seviyelerindeki azalma için önemli olan ışığa ve alkali ortama duyarlı besinlerden aldığımız B6 Vitamini (Piridoksin), protein metabolizmasında koenzim olarak oldukça önemli görevleri bulunan ve nörotransmitterlerin sentezinde görev yapan bir suda çözünen vitamin türüdür. 

Hassas bir vitamin türüdür ve güneş ışığı, yüksek ısı, pişirme, bazik ortam gibi etkenlere maruz kalması halinde kolaylıkla bozularak işlevini yitirebilir. Dolayısıyla özellikle süt ve ürünleri, meyve ve sebzeler gibi taze olarak tüketilebilen kaynaklarının yeterli miktarda alınması, vitamine olan gereksinimin karşılanması açısından oldukça önemlidir.

Faydaları;

  • Enzimlerin sağlıklı bir şekilde salgılanmasını sağlar. 60’dan fazla enzimin çalışması için gereklidir
  • Hücrelerin çoğalmasında, çok önemli bir yeri olduğu için sağlıklı bir gebelik için gerekli bir enzimdir
  • B6 vitamini vücutta normal enerji oluşumun
  • Yorgunluk ve bitkinliğin azaltılmasın
  • Normal homosistenin metabolizmasın
  • Normal kırmızı kan hücrelerinin oluşumuna ve bağışıklık sisteminin korunmasına katkıda bulunur
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir. Vücudumuzu hastalıklardan korur
  • Kan üretimine destek vermesi nedeniyle böbreklerin sağlıklı şekilde çalışmasını sağlar
  • Uykusuzluk problemini önler
  • Kas kasılmalarını ve krampları önler
  • Yağ yakımı sürecini hızlandırdığı için kilo verme konusunda yardımcıdır
  • Sinir, stres etkilerini azaltır
  • B6 vitamini beyindeki kimyasal olaylar için de önemlidir

Hangi besinlerde bulunur?

  • Böbrek
  • Karaciğer
  • Beyin
  • Yumurta sarısı
  • Tavuk
  • Balık
  • Süt ve süt ürünleri
  • Bira mayası
  • Muz
  • Avakado
  • Patates
  • Ispanak
  • Bezelye
  • Yulaf

Eksikliğinin belirtileri nelerdir?

B6 vitamininin eksikliği iki farklı durumdan kaynaklanabilir. Bunlardan ilki düzensiz veya dengesiz beslenme, düşük kalorili diyet uygulama ya da B6 vitamini içeriği yüksek olan besinlerin az tüketimi gibi nedenlere bağlı olarak vitaminin vücuda yeteri kadar alınmamasıdır. Diğer neden ise sindirim sistemini ve besin ögelerinin emilimini etkileyen herhangi bir hastalıktan kaynaklı olarak vücuda alınan besinlerden yeterli düzeyde yararlanılamamasıdır. Her iki durumda da ortaya çıkabilen B6 vitamini eksikliği birtakım belirtilerle kendini gösterir. En yaygın belirtiler arasında şunlar yer alır:

  • Kırmızı kan hücrelerinin üretimindeki azalmaya bağlı olarak kansızlık (anemi) gelişimi
  • Sürekli yorgunluk, halsizlik ve enerji düşüklüğü
  • Deri döküntüleri
  • Dudaklarda çatlama, ağız ve dudakların çevresinde kuruluk ve dökülmeler
  • Bağışıklık sisteminin zayıf olması, sık olarak geçirilen enfeksiyon hastalıkları
  • El, ayaklar ve parmaklarda uyuşukluk, karıncalanma hissi
  • Bebeklerde huzursuzluk ve sürekli huysuzluk
  • Hamilelikte görülen sabah bulantılarının aşırılığı
  • Bilinç bulanıklığı, konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık gibi bilişsel sorunlar

Söz konusu belirtiler hafif düzeydeki vitamin eksikliklerinde hissedilebilir düzeyde olmayabilir. Vitamin eksikliğinin uzun süre devam etmesi ve tedavi edilmemesi halinde ise belirtiler şiddetlenerek günlük yaşamı etkileyecek boyutlara ulaşabilir. Yukarıdaki belirtilere ek olarak yapılan bazı bilimsel araştırmalarda B6 vitamini eksikliğinin kanser gelişimini kolaylaştırdığı sonucuna varılmıştır. Özellikle mide ve yemek borusu kanserlerinde B6 vitamini eksikliğinin bir tetikleyici faktör olabileceği üzerinde durulmakta olup bu konu hakkındaki bilimsel araştırmalar halen devam ettirilmektedir.

Paylaşın

B12 Vitamini nedir, hangi besinlerde bulunur?

Kimyasal yapısı oldukça karmaşık olan B12 Vitamini (Vitamin B12), kobalamin adı ile de bilinmektedir. Merkez bölgesinde biyokimyasal olarak oldukça nadir bulunan kobalt minerali vardır ve kobalamin adını da bu mineral sayesinde alır.

B12 vitamini suda çözünebilen, DNA sentezinde, yağ asitleri ve amino asitlerin vücut içinde kullanımında oynadığı rol sayesinde vücut içerisindeki hemen her hücrenin ihtiyaç duyduğu bir B vitamini türüdür. Sinir sisteminin sağlığı, beyin fonksiyonları ve alyuvarların üretimi için gereklidir.

Faydaları;

  • B12 vitamini enerji oluşum metabolizmasına
  • B12 vitamini sinir sisteminin normal işleyişine
  • B12 vitamini normal homosistein metabolizmasına
  • B12 vitamini psikolojik fonksiyonlara
  • B12 vitamini kırmızı kan hücresi oluşumuna ve bağışıklık sisteminin normal fonksiyonuna katkıda bulunur
  • B12 vitamini yorgunluk ve bitkinliğin azaltılmasına yardımcıdır ve hücre bölünmesinde rol oynar

Hangi besinlerde bulunur?

B12 Vitaminini birçok besin kaynağından elde edebilirsiniz. B12 Vitamini et çok hayvansal kaynaklı besinlerde bulunur. Bitkilerde bulunmadığı için vegan tarzı beslenen kişilerin, beslenmelerine dikkat etmesi gerekmektedir.

B12 eksikliğinin neden olduğu bağışıklık sisteminin zayıflaması, unutkanlık gibi hafıza problemleri ve kansızlık gibi durumlar için hayvansal gıda tüketmeyen kişiler takviye ürünlerden faydalanabilmektedir.
B12 Vitamininin en çok bulunduğu besinler ise;

  • Et
  • Süt
  • Yumurta
  • Peyniralık gibi hayvansal besinlerdir

Eksikliğinin belirtileri nelerdir?

B12 vitamini eksikliği hematolojik, nörolojik, psikiyatrik ve dolaylı olarak kardiyovasküler belirtilerle ilişkilidir (1). B12 vitamini eksikliği başta kan değerlerini etkileyebilir, yorgunluğa sebep olabilir ve uzun süre eksiklik devam ettiği takdirde önemli hastalıklara sebep olabilir.

B12 eksikliği yorgunluk, sinirlilik, dikkat eksikliği, ve kan değerlerindeki bozukluklar ile anlaşılabilir. Böyle bir şüpheniz var ise doktorunuza danışmanız gerekir.

Paylaşın

Büllöz pemfigoid nedir? Teşhisi, Tedavisi

Halk arasında bilinen bir adı olmayan Büllöz pemfigoid; içi su dolu kabarcıklar oluşturan ve bu su dolu kabarcıkların patlayıp açılması ile üzeri kabuklanan, yüzeysel yaralar şeklinde seyreden önemli bir deri hastalığıdır.

Bülöz pemfigoid tıp dilinde otoimmün bir hastalık olarak bilinir. Yani normalde insan vücuduna zararlı olabilecek mikrop ve yabancı maddelere karşı bir koruma sistemi olan bağışıklık sisteminin, kişinin kendi doku ve hücrelerini de yabancı olarak algılayıp buna karşı tepki vermesi sonucunda ortaya çıkan hastalıklardan birisidir.

Daha basit bir biçimde kimde olacağını önceden kestiremediğimiz büllöz pemfigoid hastalığı, henüz bilmediğimiz bir nedenle vücudun kendi derisini yabancı olarak algılaması ve buna karşı tepkime vermesi ile oluşur. Bu tepkimeyle, derideki hücreleri bir arada tutan bağlar, vücudun salgıladığı ve antikor adı verilen maddelerin etkisiyle kopar.

Bunun sonucunda hücrelerin birbirinden ayrıldığı alanlara sıvı toplanır. Böylece “bül” adı verilen içi berrak sıvı ile dolu olan kabarcıklar meydana gelir. Bu kabarcıklar zaman içerisinde patlarlar ve tabanı ıslak et görünümlü, kendi kendine iyileşmeyen yüzeysel yaralara dönüşür. Bu yaralardan sıvı ve vücut için gerekli maddelerin kaybedilmesi ya da bu yaralardan mikrop kapılması sonucunda hastalığın bazen yaşamı tehdit eden olumsuz sonuçları ortaya çıkar.

Büllöz pemfigoid nedenleri;

Kabarcıklar bağışıklık sisteminizdeki bir arıza nedeniyle ortaya çıkar. Vücudunuzun bağışıklık sistemi normalde bakteri, virüs veya diğer zararlı olabilecek yabancı maddelerle savaşmak için antikorlar üretir. Net olmayan nedenlerden dolayı, sisteminiz vücudunuzdaki belirli bir dokuya karşı bir antikor geliştirebilir.

Büllöz pemfigoidde, bağışıklık sistemi cildin dış tabakasını (epidermis) ve bir sonraki cilt tabakasını (dermis) bağlayan liflere antikorlar üretir. Bu antikorlar, kabarcıklar ve kaşıntı üreten iltihabı tetikler.

Büllöz pemfigoidin belirtileri;

İlk belirtileri yama tarzında kurdeşen benzeri kızarıklıklar ve şiddetli kaşıntıdır. Bu kızarıklıkların üzerinde günler ya da haftalar sonra bül denilen yanık benzeri içi su dolu gergin kabarcıklar meydana gelir. Büller kısa sürede patlayarak açılırlar ve tabanları ıslak, yüzeysel yaralara dönüşürler. Bu yüzeysel yaralar zamanla kuruyup
kabuklanırlar. Eğer tedavi edilirse yaralar, yerlerinde geçici kahverengi lekeler bırakarak iyileşirler. Ancak tedavi edilmezse hastalık yeni büllerin ortaya çıkması ile giderek şiddetlenebilir. Bu yaralar genellikle deride olsa
da hastaların dörtte birinde ağız içerisinde de çıkabilir.

Büllöz pemfigoid teşhisi;

Teşhisi doğrulamak için doktorunuz kan testleri isteyebilir ve laboratuvar testi için etkilenen cildin küçük bir örneğini alarak cilt biyopsisi yapabilir. Doktorunuz sizi belirtilerinize ve laboratuvar testlerinizin sonuçlarına bağlı olarak cilt (dermatolog) veya gözler (göz doktoru) konusunda uzmanlaşmış bir doktora yönlendirebilir.

Tedavisi;

Büllöz Pemfigoid tedavisinin temel amacı ve hedefi; hastalığa yol açan, vücut tarafından üretilen antikor adı
verilen maddelerin üretimini azaltmak ya da tamamen durdurmaktır. Bu amaçla, vücudun kendisine yönelmiş bağışıklık sistemini baskılayıcı birtakım ilaçlar veya kanın antikor adı verilen maddelerden temizlenmesine
yönelik birtakım yöntemler kullanılır. Bu amaca yönelik en sık kullanılan ilaçlar, deriye sürerek ya da hastalığın daha şiddetli olduğu durumlarda ağızdan hap şeklinde veya toplardamara enjeksiyon şeklinde kullanılan ‘kortizon’ ilaçlarıdır.

Genellikle kortizon içeren ilaçlar hastalığı baskılamakla birlikte; ilacın yetersiz olduğu veya uzun süre kullanımlarında yan etkileri sebebiyle kortizon düzeyinin minimum tutulmak istendiği durumlarda tedaviye immunsupresif ilaçlar eklenebilir. Sık kullanılan immunsupresif ajanlar arasında azatiyoprin, metotreksat, mikofenolat mofetil vardır.

Daha az kullanılan diğer ilaçlar arasında, nikotinamid, tetrasiklin, dapson, sülfonamidler, siklofosfamid, siklosporin, klorambusil gibi ilaçlar mevcuttur. Yukarıdaki tedavilerle olumlu sonuç alınamayan hastalarda daha ileri tedavi
yöntemleri (ritüksimab, plazmaferez, IVIG vb..) kullanılabilir.

Yaşam tarzı ve ev ilaçları;

Büllöz pemfigoid varsa, aşağıdaki kişisel bakım stratejileriyle durumunuzun bakımına yardımcı olabilirsiniz:

  • Yara bakımı: Kabarcıkların günlük bakımı için doktorunuzun tavsiyelerine uyun.
  • Gerekirse etkinlikleri sınırlayın: Ayak ve ellerde kabarcıklar yürümeyi veya günlük aktivitelere katılmayı zorlaştırabilir. Kabarcıklar kontrol altına alınana kadar rutininizi değiştirmeniz gerekebilir.
  • Güneşe maruz kalmaktan kaçının: Büllöz pemfigoidden etkilenen cildin herhangi bir bölgesinde uzun süre güneşe maruz kalmaktan kaçının.
  • Gevşek pamuklu kıyafetler giyin: Bu cildinizi korumaya yardımcı olur.
  • Ne yediğinize dikkat edin: Ağzınızda kabarcıklar varsa, cips, çiğ meyve ve sebze gibi sert ve gevrek yiyecekler yemekten kaçının, çünkü bu tür yiyecekler semptomları şiddetlendirebilir.
Paylaşın

Burun kanaması nedir? Nedenleri, Tedavisi

Burunun yapısal hastalıklarına bağlı olarak ortaya çıkan ve tıpta epistaksis olarak da adlandırılan Burun Kanaması, farklı sağlık sorunlarının habercisi olabilir. Toplumda her 10 kişiden birinde görülebilmekle birlikte, burun kanaması olan kişilerin sadece %1-2’sinde cerrahi tedavi gerektirir.

Burun kanamaları meydana geldiği anatomik bölge ve ilişkili damar sistemine göre ikiye ayrılır; ön burun kanamaları ve arka burun kanamaları. En sık karşılaşılan burun kanaması tipi, ön burun kanamalarıdır. Sıklıkla burun içinde meydana gelen travma sonucu oluşan ön burun kanamasına özellikle çocuklar ve gençlerde rastlanır.

Arka burun kanmaları ise yetişkin ve ileri yaştaki kişilerde daha sık gözlenir. Bu tip kanamalarda, burun boşluğu geniz üzerinden ağız ile bağlantılı olduğundan ağızdan kan gelmesi de söz konusudur. Sıklıkla altta yapısal problem veya kronik hastalık yatar.

Nedenleri;

Burun kanamaları genellikle soğuk havaya veya zedelenmelere bağlı olarak da ortaya çıkabilmekle beraber şiddetli veya uzun süreli geçmeyen kanamalarda mutlaka en kısa süre içerisinde bir doktora görünmeniz önerilmektedir. Burun kanamasına sebep olabilecek nedenlerin bazıları aşağıdaki gibidir:

  • Kuru hava
  • Burun karıştırma
  • Buruna alınan darbeler
  • Akut sinüzit (sinüs enfeksiyonu)
  • Alerjiler
  • Yüksek tansiyon
  • Aspirin kullanımı
  • Hemofili gibi kanama bozuklukları
  • Kan inceltici ilaçlar
  • Amonyak gibi kimyasal maddelere maruz kalma
  • Kronik sinüzit
  • Kokain kullanımı
  • Soğuk algınlığı
  • Burunda yabancı cisim
  • Alerjileri tedavi etmek için kullanılanlar bazı spreyler
  • Kalıtsal hemorajik telanjiektazi
  • İdiyopatik trombositopenik purpura (ITP)
  • Lösemi
  • Burun ve paranazal sinüs tümörleri
  • Burun polipleri
  • Yeni geçirilmiş burun ameliyatları
  • Gebelik
  • Burun içi eğrilikler
  • Hormonal nedenler

Belirtileri;

Burun kanaması başlı başına bir belirti olmasına rağmen altta yatan farklı bir hastalığa bağlı olarak gelişebilir. Bu gibi durumlarda burun kanamasına ek belirtiler olup olmadığına dikkat edilmeli ve baş dönmesi ya da mide bulantısı gibi durumlar varsa en kısa sürede bir hekime başvurulması gereklidir.

Burun kanamaları tek taraflı olabileceği gibi burnun ön ya da arka tarafında da meydana gelebilir. Ön tarafta meydana gelen kanamalar genellikle kısa sürer ve enfeksiyon, nezle ya da tahriş olma gibi durumlara bağlı olarak gelişir.  Fakat arka taraf kaynaklı kanamalar ise tansiyon veya tümör gibi ciddi hastalıkların belirtisi olabilir.

Burun kanamasına eşlik eden belirtiler altta yatan başka bir hastalığın habercisi olabilir. Aşağıdaki belirtilerin olması durumunda en kısa süre içinde bir doktora görünmeniz önerilmektedir.

  • Aşırı kanama
  • Kanamadan dolayı solunum fonksiyonu engelleniyorsa
  • Burun kanamaları tekrarlamaya başladıysa
  • Tek taraflı ve sık olarak oluyorsa
  • 30 dakikadan uzun bir süre içinde geçmiyorsa
  • İki yaşından küçük çocuklarda görülüyorsa

Burun kanamasına nasıl müdahale edilmeli?

Burun kanaması tedavisinde uygulanabilecek bazı yöntemler vardır:

  • Kanaması olan kişiyi sakinleştirmeye çalışmak gerekir.
  • Heyecanlı ve panik halinde olanların tansiyonu yükselir ve kanamanın şiddeti artabilir.
  • Baş hafifçe öne doğru eğilmeli (arkaya değil), kanın yutularak mideye gitmesi engellenmelidir. Aksi takdirde kanama miktarı anlaşılamadığı gibi bulantı ve kusmaya da yol açabilir.
  • Burnun yumuşak olan kısmı tamamen kavranmalı, başparmak ve işaret parmaklarla 5 dakika kadar sıkıştırılmalıdır.
  • Dik oturulmalı veya yatmak gerekiyorsa mutlaka baş yüksekte kalacak şekilde yatılmalıdır.

Burun kanamasına evde acil müdahale nasıl yapılır?

  • Ayakta kalmayın, bir yere oturun.
  • Burnunuzu başparmağı ve işaret parmağınızın arasına alarak sıkın.
  • Başınızı geri doğru değil, öne doğru eğerek 5-10 dakika bekleyin.
  • Tampon yapmak için herhangi bir madde (pamuk, gazlı bez gibi) burnun içine sokmayın.
  • Ensenize ve burun sırtınıza soğuk kompres (buz uygulaması) yapabilirsiniz.
  • Sümkürmeyin, burun içindeki pıhtıları temizlemeye çalışmayın.
  • Burun kanamasının devam etmesi, kanın ağızdan da gelmesi halinde acil olarak doktora başvurun.

Sağlık kuruluşlarında yapılan tamponlar gazlı bezler veya özel şeritlerin burun boşluğunun gerisine alet yardımıyla kanama odağına baskı yapacak şekilde yerleştirilmesi şeklinde uygulanır. Bu tamponlar 2-3 gün sonra çıkartılmalıdır.

Burun kanaması nasıl tedavi edilir?

Kanamanın durmadığı ön burun kanamalarında sınırlı bir tampon yapılarak veya küçük bir müdahale ile damar pıhtılaştırılarak kanama durdurulabilir.

Kanama durmuşsa veya tampon alındıktan sonra tekrar kanamıyorsa; kanamanın tekrar etmemesi için çoğu kez yumuşatıcı ve yara iyileştirici krem veya merhemler önerilir.

Kulak burun boğaz hekimi; burun kanamasının yerini görebilmek için endoskopik muayene yapabilir. Önden veya arkadan gelen kanamalar için; ucunda kimyasal maddeler bulunan ufak çubuklarla ya da bipolar ile yakma işlemi (koterizasyon) yapılabilir.

Durmayan kanamalarda önden ya da arkadan tampon uygulaması yapılabilir. Bu tip kanamalarda hastaların 24-72 saat arasında hastanede kalıp takip edilmesi gerekebilir.

Kanama nedeni bulunduktan sonra, ek tedaviler de uygulanır. Çok ciddi olan tampon ve cerrahi yöntemlerle durdurulamayan burun kanamalarında anjiyografi rehberliğinde embolizasyon da uygulanabilir.

Burun kanaması ile ilgili merak ettiğiniz konuları Grup Florence Nightingale Hastaneleri’nin uzman ekibine sorabilir, sorunuzla ilgili öneriler isteyebilirsiniz. Bize ulaşmak için web sitemizde yer alan iletişim formunu kullanabilir ya da 444 0436 numaralı telefonu arayabilirsiniz.

Hangi durumlarda sağlık kuruluşuna başvurulmalı? 

Aşağıdakilerden herhangi birisiyle karşılaşması durumunda bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekir:

  • Tekrar tekrar burun kanaması atakları olması
  • İdrar veya dışkı gibi burun dışındaki yerlerde ek kanamaların bulunması
  • Vücutta kolay morarma
  • Eğer kişide burun kanaması varsa ve kan sulandırıcı aspirin, warfarin veya kumadin gibi ilaçlardan birini kullanıyorsa
  • Eğer karaciğer hastalığı, böbrek hastalığı veya hemofili gibi kan pıhtılaşmasını etkileyebilecek herhangi bir altta yatan hastalığı varsa
  • Son zamanlarda kemoterapi görmüşse
  • Burnu 10 ila 20 dakika kadar basınç uyguladıktan sonra kanama devam ediyorsa
  • Kısa süre içinde birkaç kez tekrarlamışsa veya çok miktarda kan kaybı olmuşsa
  • Baş dönmesi varsa
  • Kişi kendini sarhoş gibi hissediyorsa ya da bilincinin kapanacağından endişeleniyorsa
  • Hızlı bir kalp atışı veya nefes darlığı varsa
  • Kanamayla birlikte kusma da varsa
  • Eşlik eden 38,5 dercenin üzerinde ateş varsa
  • Vücutta döküntüler varsa
Paylaşın

Burkulma nedir? Belirtileri, Tedavisi

Tıp dilindeki adı Distorsiyon olan Burkulma, olağandışı bir hareket sonucunda eklem bağlarında oluşan kopma ya da aşırı gerilmedir. Başka bir deyişle, zorlanma sonucu eklemleri bir arada tutan bağlarda meydana gelen esneme, yırtılma veya kopmadır.

En çok el ve ayak bileklerinde ve dizde olur. Belirtileri, burkulan eklemde ağrı, şişme, hareketin güçleşmesi ya da yapılamamasıdır. Eklem içinde kanama da olabilir. Tedavisi için soğuk kompres ve fazla sıkı olmamak koşuluyla eklemi sarmak yararlıdır. Bazı burkulmalarda lokal anestezi gerekebilir.

Nedenleri;

Burkulma yanlış bir hareket sonucu birdenbire olabilir. Buna akut burkulma denir. Yapılan işten dolayı, sürekli tekrarlanan hareketler neticesinde o bölgede zaman içerisinde meydana gelecek olan gerilmeler sonucu ortaya çıkmışsa buna kronik burkulma denir.

Bağdaki lifler elastik bir yapıya sahiptir. Eklemde meydana gelebilecek normalden fazla zorlama veya herhangi bir kaza anında bağların normal esnekliğinin üzerindeki gerilmeler sonucu meydana gelecek hasarlar burkulmaya neden olur. Bu gibi durumlarda liflerle birlikte bazı küçük damarlar kopar. Eklemlerde şişme, ağrı ve morluk meydana gelir. Burkulmalar, ayak ve el bileklerinde, diz ve dirseklerde meydana gelir. Vücuttaki en hareketli bölge olması ve vücudun bütün yükünü taşıması sebebi ile ayak bileği en hassas olan bölgedir.

Belirtileri;

Yumuşak dokularda (kaslar, tendonlar ve lifler) meydana gelecek yaralanmalarda birtakım belirtilerle iltihaplanma süreci başlar. Bu belirtiler kızarma, ağrı, ateş ve şişmedir. Bu belirtilerin her biri iyileşme süreci içinde önemli bir yere sahiptir. Burkulma sonucu meydana gelen hasarın büyüklüğüne göre belirtilerin şiddeti değişir. Sakatlanan bölgede sinir liflerindeki hasar ne kadar büyükse ağrı o kadar fazla olur. Hasara uğrayan dokudan zehirli maddeler çıkar. Bu zehirli maddeler sinirlerin zarar görmesine neden olur. Hasarlı bu bölgede kan akışı artmaya başlar. Artan kan akışı sinir uçlarına baskı yaptığından dolayı ağrılar meydana gelir.

Küçük damarların kopması sebebiyle deride kızarıklıklar oluşur. Bu bölgedeki damarlar, besinleri ve yaralı olan dokuyu iyileştirici maddelerin akışını hızlandırak için genişler. Kan akışı sayesinde yaralı bölgede oluşan zehirli maddeler atılır. Bu olay o bölgenin şişmesine neden olur.

Tedavisi;

Burkulmanın ciddiyetine göre tedavi uygulanır. Eğer burkulma hafif olmuşsa eklem bir süre hareketsiz bırakılarak, eklemin sabit bir şekilde kalmasına özen göstermek gerekir. En çok işe yarayan yöntemlerden biri hasara uğrayan bölgeye soğuk tedavi uygulamaktır. Örneğin bir beze sarılmış buz burkulan yerin üzerine konulmalıdır. Soğuk uygulama sayesinde damarların daralması sağlanır ve o bölgeye olan kan akışı yavaşlatılmış olur. Bu uygulama 15-20 dakikalık aralıklarla tatbik edilebilir.

Sinir uçlarında fazla miktarda sıvı birikimi nedeniyle acı hissedilebilir. Bunun için yaralı olan bölge esnek bir bantla sarılmalıdır. Uygulanacak bandaj işlemi deriye hafif bir şekilde basınç yapacak düzeyde sıkı olmalıdır. Fakat kan dolaşımını engelleyecek kadar fazla sıkılmamalıdır.

Hasara uğrayan bölgenin iyileşmesi için zamana ihtiyaç vardır. Örneğin ciddi bir ayak burkulmasının tedavi süresi bir ya da birkaç ay sürebilir. Burkulma ayak bileğinde meydana gelmişse hasta yatağa uzatılır. Kan birikmesini önlemek amacıyla ayağının altına yastık yerleştirilmelidir. Burkulma bilekte ya da dirsekte meydana gelmişse, kol bir süre hareketsiz kalması için boyuna asılmalıdır. Burkulmadan birkaç gün sonra hasarlı bölgeyi ısıtıp, iyileşme sürecini hızlandırmak için yumuşak masaj yapılabilir. Çok şiddetli durumlarda hastaneye başvurmak gerekir. Zarar gören dokunun tedavisi için cerrahi müdahale gerekebilir.

Paylaşın

Bulimya (Bulimia) Nedir? Teşhisi, Tedavisi

Bulimya (Bulimia); Belirli bir zaman dilimi içerisinde çoğu insanın yiyebileceğinden çok daha fazla yiyeceği yeme durumu ve başka bir deyişle yeme kontrolünün kaybolması durumudur. Bulimya (Bulimia), ileri safhada PEM (Protein Enerji Malnütrüsyonu) gelişir ve hastaneye yatırılması gerekebilir.

Kişide aşırı bir iştah, fakat aynı zamanda aşırı bir kilo alma korkusu vardır. Kişi çok fazla yemek tükettikten hemen sonra kendisini kusturarak yada diüretik ve laksatifler kullanarak yediklerinden kurtulmaya çalışır. Çoğunlukla bulimik kişi, birkaç gün çok fazla yemek tüketir. Sonra karın ağrısı ve uyku düzensizliği başlayınca kendisini kusturmaya başlar. Zorlama ile yapılan bu kusmalar diş çürüklükleri, özefajit , metabolik alkaloz, dehidratasyon, hipokalemi ve diğer elektrolit bozukluklarına yol açar.

Bulimia ne sıklıkta görülür?

Her 100 kişiden bir ila ikisi bulimia hastalığına yakalanır. Ancak bulimianın ayrı ayrı semptomları (hastalık belirtileri) daha sık görülür ve her 100 kişiden yaklaşık 5’inde bulunur.

Bu hastalık özellikle kadınlarda ve genç kızlarda görülür. Her 100 bulimikten 90’ı genç kız ve kadınlardan oluşur. Ancak son zamanlarda giderek daha çok genç erkek de şişmanlamaktan korktuğunu, yeme davranışını kontrol ettiğini, aşırı açlık krizlerine girdiğini, yediklerini çıkardığını, giderek daha çok spor yaptığını veya kilolarını korumak için müshil ilaçlarına yöneldiğini bildirmektedir.

Bulimia hastalığı kimlerde görülür?

  • Düşük özgüvenli kişiler
  • Depresif belirtileri olan kişiler (mutsuzluğa eğilimli, pekçok şeye karşı isteksizliği olan, bunlara ek olarak uyku,iştah, konsantrasyon, enerji sorunları, değersizlik düşünceleri yaşayanlar)  -sosyal anksiyete bozukluğu yaşayan kişiler
  • Çcuklukta aşırı düzeylerde kaygı belirtileri olan kişiler
  • Zayıf vücut idealinin içselleştirilmesi
  • Çocukluk çağlarında cinsel ve fiziksel istismar yaşayanlar
  • Çocuklukta obezitenin (şişmanlık) varolması, erken yaşlarda ergenliğe giriş
  • Ebeveynin aşırı veya yetersiz düzeyde müdahaleleri risk etmenleri arasında sayılmaktadır

Bulimia hastası olup olmadığınızı nasıl anlarsınız?

Bulimia hastalığı hemen bir günde oluşmaz. Mağdurların erkenden yardım aramaları çok önemlidir zira hastalığın sonlandırılması esasen tedaviye çabuk başlanmasına bağlıdır.

Bir yeme bozukluğu başlangıcının belirtileri şunlar olabilir:

  • Kendi yeme davranışından memnun olmama
  • Kişinin kilosu ve beslenmesiyle ilgili endişelenmesi
  • Kişinin vücuduyla ilgili endişelenmesi
  • Gizli yemek yemek
  • Kusma veya yeme krizleri

Çoğunlukla ilk olarak aile hekimiyle görüşülür. Mağdurun bir bulimia hastası olup olmadığı ise, ancak bir uzman hekim veya psikoterapistin kapsamlı teşhisiyle ortaya çıkar. Bunun için detaylı bir bedensel muayenenin yanısıra, hastanın yeme davranışı ve buna karşı önlemler hakkında ayrıntılı bir görüşme de yapılır.
Muayene sonucuna göre hangi tedavi şeklinin tavsiye edileceğine karar verilir.

Esas itibariyle, bulimia ne kadar erken teşhis edilirse, başarılı bir tedavi şansının da o kadar yüksek olacağı kabul edilir.

Bulimianın sonuçları nelerdir?

  • Amenore (adet görememe) ya da adet düzensizlikleri görülebilir
  • Kusma davranışları sonucu vücut su-tuz-mineral düzensizlikleri ciddi sorunlara yol açabilir
  • Yemek borusunda kusmalar sonrası yırtılma, midede delinmeler, kalp ritim bozuklukları gibi nadir ama ölümcül sonuçlar ortaya çıkabilmektedir
  • Laksatif (dışkılamayı arttırıcı, kolaylaştırıcı) ilaçların uygunsuz kullanımı ile barsak hareketleri olumsuz etkilenir ve bunlar olmadan dışkılayamama gelişebilir, diğer mide-barsak sorunları, rektal prolapsus (barsağın anüsten sarkması) görülebilir
  • Duygu durum bozuklukları, kaygı bozuklukları, alkol, madde, uyarıcı nitelikte yasadışı ilaç kullanımı ve kişilik bozukluğu ile birlikte görülebilir

Nasıl Tedavi Edilir?

Bilişsel davranış terapisi esasına göre yapılan bir psikoterapinin özellikle etkili olduğu gözlemlenmiştir. Eğer bir davranış terapisi mümkün değilse, psikodinamik yaklaşıma göre bir tedavi de düşünülebilir. Yaklaşık her üç bulimik hastadan biri, psikoterapi ile kalıcı olarak iyileştirilebiliyor. Önemli olan, tedaviyi yapan terapistlerin yeme bozuklukları alanında hususi bilgilerinin ve önemli tecrübelerinin olmasıdır. Yaşı küçük hastalarda çoğunlukla, hastaların da görüşü alınarak hasta yakınları zaman zaman terapiye dahil edilir.

Ayakta psikoterapide mağdurlar genelde psikoterapistle haftalık görüşmeler yapar. Tedaviyi yapan hekimle anlaşarak tedaviyi tamamlaması açısından bazı durumlarda ilaç alınması da anlamlı olabilir.

Paylaşın

Diş Gıcırdatma (Bruxism) Nedir? Nedenleri, Tedavisi

Diş Gıcırdatma (Bruxism); Bruksizm, diş gıcırdatma veya diş sıkma ile kendini gösteren güçlü çene hareketlerinin neden olduğu anormal bir aktivite olarak tanımlanan ve oldukça fazla görülen bir bozukluktur.

Halk arasında daha çok diş sıkma ya da gıcırdatma olarak bilinen Bruksizm, tedavi edilmeden bırakılmaması gereken bir ağız hastalığıdır.

Belirtileri ve semptomları;

Bruksizm, başka rahatsızlıklara benzer birçok belirtiye sahiptir. Bu tür rahatsızlıklar yaşıyorsanız diş hekiminize başvurun:

  • Aşınmış diş minesi ve artan diş hassasiyeti.
  • Çene ağrısı veya sıkı çene kasları.
  • Uyku partnerinizi uyandırmak için yeterince yüksek olabilecek seviyede dişleri gıcırdatma veya kenetleme.
  • Düzleşmiş, kırık, yontulmuş veya gevşemiş dişler
  • Şakaklarınızda başlayan hafif bir baş ağrısı.

Uyku sorunları;

Bruksizme neyin yol açtığı kesin olarak bilinmese de, hem fiziksel hem de psikolojik nedenler genellikle diş gıcırdatma ile bağlantılıdır. Uyku sorunları en yaygın nedenlerden bazılarıdır.

Araştırmalar horlama ve uyku apnesi gibi durumların dişlerini gıcırdatan kişilerde daha çok görüldüğünü gösteriyor. Uyku apnesi, solunum işlemini etkileyen benzersiz bir durumdur; teşhis ve tedavi için doktorunuza göründüğünüzden emin olun.

Önlemler ve tedavisi;

Bruksizmden muzdarip olduğunuzu düşünüyorsanız, işe belirtileri kaydederek başlayın ve bir sonraki randevunuzda bunlara dikkat çekin. Diş hekiminiz herhangi bir belirtiyi veya semptomu tam olarak teyit etmek için kapsamlı bir muayene yapmak ve ardından bunların nedenlerini belirlemek isteyebilir.

Aradaki zamanda, gıcırdatma işleminden kaynaklanan herhangi bir hasarı hafifletmek amacıyla bir ağız koruyucusu reçete edebilir veya dişlerin hizalanmasıyla ilgili sorunları gidermek için bir diş çalışması gerçekleştirebilir. Henüz yapmadıysanız stresi azaltma yöntemlerini ele almak başka bir seçenektir.

Her zaman olduğu gibi, ağız bakımı evde başlar. Bu rahatsızlığın bir sonucu olarak aşınan diş minesini güçlendirmek amacıyla dişlerinizi düzenli olarak fırçalamayı ihmal etmeyin.

İlaçlar ve hastalıklar;

Bruksizm nedenleri, Huntington Hastalığı ve Parkinson Hastalığı gibi nörolojik rahatsızlıkların yanı sıra psikiyatrik ilaçların ve antidepresanların yan etkileri ile de ilişkilendirilmiştir. Bu tür durumlarda doktorunuza başvurun.

Yaşam tarzı;

Tütün kullanımı, alkol tüketimi ve hatta çok fazla kafein gibi madde kaynaklı alışkanlıklar bruksizm yaşama riskinizi artırabilir. Hatta, sağlık uzmanınız gerektiğinde uygun bir bağımlılık tedavisi yöntemi önerebilir. Bruksizm çocuklarda ergenlerden daha yaygın olduğu için, yaşın da önemli bir etken olduğunu unutmayın.

Paylaşın