HDP Milletvekilleri Garo Paylan ve Necdet İpekyüz, gündeme ilişkin basın açıklamasında bulundu. Paylan, basın açıklamasında, “24 yaşındaki bir gencin, 5 yıl önce hurda bir araba bile alamayan bir gencin 5 yıl içinde böyle bir servete nasıl kavuştuğudur. Kürşat Ayvatoğlu, AKP Genel Merkezinde ve AKP belediyelerinde çalıştıktan sonra nasıl böyle bir servete kavuşmuştur?” ifadelerini kullandı.
Haber Merkezi / Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan ve Milletvekilli Necdet İpekyüz, son dönemlerde kamuoyunda tartışma yaratan iktidar yandaşlarının haksız kazanç, lüks ve şatafat görüntülerine ilişkin açıklama yaptı. Paylan, basın açıklamasında şunları söyledi:
“Geçtiğimiz hafta pek çok skandal ile karşı karşıya kaldık. Geçtiğimiz hafta bizim yıllardır dillendirdiğimiz yolsuzluk çarkının ifşa olduğu günlerden geçtik. AKP’nin yarattığı yolsuzluk çarkının görünen tarafı geçen hafta ifşa oldu. AKP’nin genel merkezinde büro elemanı olarak çalıştırdığı Kürşat Ayvatoğlu’nun nasıl bir yaşam yaşadığını bütün Türkiye gördü.
“Kürşat Ayvatoğlu böyle bir servete nasıl kavuşmuştur?”
Daha çok AKP’liler Ayvatoğlu’nun ne içtiği ile, ne zıkkımlandığı ile ilgilendiler. Efendim kokain mi içmiş, eroin mi içmiş bununla ilgilendiler. Elbette biz hiçbir gencimizin kötü alışkanlıklara girmesini istemeyiz. Olayın bir uyuşturucu tarafı var ama daha önemlisi, uyuşturucudan da öte 24 yaşındaki bir gencin, 5 yıl önce hurda bir araba bile alamayan bir gencin 5 yıl içinde böyle bir servete nasıl kavuştuğudur. Kürşat Ayvatoğlu, AKP Genel Merkezinde ve AKP belediyelerinde çalıştıktan sonra nasıl böyle bir servete kavuşmuştur?
Süleyman Soylu diyor ki, “Sizin yanınızda çalışan biri eroin kullanırsa sorumlu siz mi olursunuz?”. Süleyman Soylu diyor ki, “Eğer haksız bir kazanç varsa hukuk ve mahkeme orada”. Ben de Sayın Süleyman Soylu’ya soruyorum; siz ne iş yaparsınız, bu ülkede İçişleri Bakanlığı ne iş yapar? Bu ülkede İçişleri Bakanı bir yolsuzluk varsa, bir arsızlık varsa, bir haksız kazanç varsa onun üzerine gitmek ve bunun delillerini yargıya sunmak ile sorumlu değil mi?
AKP’nin genel merkezinde zenginleştirdiğiniz, yolsuzluklara bulaştırdığınız gençleri elbette yargıya şikayet ediyoruz. Ama bu ülkenin İçişleri Bakanı olarak sizin sorumluluğunuz bu yolsuzluk belgelerini ortaya koymak değil mi? Bu kişi bir belediyeye girerek nasıl böyle zenginleşmiştir, nasıl ihalelerden komisyonlar almıştır, nasıl ihalelere yön vermiştir? Bunları araştırmak Soylu’nun ve bakanlığının görevi değil mi?
“Kürşat Ayvatoğlu bu yolsuzlukları tek başına mı yaptı?”
Bir genci uyuşturucu kullanıyor diye ortaya koyuyorsunuz, yolsuzluklarına bakmıyorsunuz, yargı orada diyorsunuz. Peki, Kürşat Ayvatoğlu bu yolsuzlukları tek başına mı yaptı? Kim Ayvatoğlu’na yol verdi? Kim onunla birlikte bu yolsuzlukları yaptı? Bunlara bakmayacak mısınız ey Süleyman Soylu? Bu kişi tek başına mı ihaleye fesat karıştırdı, tek başına mı ihalelerden komisyon aldı, ihaleleri bağladı ve milyonlarca liralık yolsuzluğa imza attı? Kim ona yol verdi, kim ortaklık kurdu, kim yolsuzluk çarkına imza attı?
Açık söylüyorum, Kürşat Ayvatoğlu yolsuzluk buzdağının görünen tarafıdır. Burada AKP ve vekillerine düşen, Meclis’e düşen bu yolsuzluk buzdağının görünmeyen tarafını ortaya çıkarmaktır. Biz Meclis’i göreve çağırıyoruz. HDP olarak araştırma önergemizi TBMM başkanlığına sunacağız, yarın gündeme getireceğiz.
“Tüm milletvekillerini önergemize destek vermeye çağırıyoruz”
Bütün siyasi partiler bu yolsuzluk buzdağının görünmeyen kısmını ortaya çıkarmak için Meclis’in hareket geçmesini sağlamalıdır. Ve araştırma önergemize destek vermeleri çağrısını yapıyoruz. Aksi takdirde, bir genci ortaya atarsınız, onun uyuşturucu kullanmasını, usulsüz, haksız kazancını ortaya koyarsınız, belki geçici olarak cezaevine de atarsınız ama yolsuzluk çarkını ortaya çıkaramazsınız. O açıdan bütün milletvekillerine ve Türkiye’nin tüm vicdanlı gazeteci, aydın ve vatandaşlarına çağrımızdır; gelin bu yolsuzluk çarkını ortaya çıkaralım. Bunun için hep beraber sorumluluk alalım.
Süleyman Soylu diyor ki, “Eğer ortada haksız kazanç varsa yargı gereğini yapar”. Yahu siz ortada olan haksız kazancı, lüks cipleri, eğlenceyi, şatafatı görmüyor musun? Sen uyuşturucu ile ilgileniyorsun da uyuşturucunun hangi para ile alındığıyla neden ilgilenmiyorsun? O lüks ciplerin nasıl alındığı ile neden ilgilenmiyorsun?
Buradan hem yürütmeye hem yasamaya hem de yargıya çağrımızdır: Herkes sorumluluk almalı, bu yolsuzluk çarkı ortaya çıkarılmalıdır. Bu AKP için de önemlidir. AKP eğer yolsuzluk çarkını ortaya çıkarmak istiyorsa araştırma önergemize destek vermelidir.
Dün Ahmet Şık’ın bir tweetini de gördük. Balya balya euroları gördük, çuval çuval eurolar bir yerden bir yere gidiyordu. Ahmet Aydın’ın akrabaları ve danışmanlarının ortaya koyduğu çuval çuval paralar vardı. Diyor ki Ahmet Aydın, “Konu yargıya intikal etmiştir”. Ne kadar güzel! Taraflı ve bağımsız olmayan bir yargıya her şeyi havale edin. Orada istediğiniz gibi olayı çerçeveleyin ve sıyrılın. Bu mudur siyasetteki ahlak? Taraflı ve bağımsız olmayan, güçsüz bir yargı bu işin üstüne gidemez.
“Tüyü bitmemiş yetimin hakkı bir avuç yandaş tarafından yeniyor”
Soylu diyor ki, “Mesele siyasallaştırılmaya çalışılıyor”. Bundan daha siyasi bir meselemiz var mı? Tüyü bitmemiş yetimin hakkı yeniyor. Bundan daha siyasi bir mesele var mı? Esnaflar intihar ediyor, insanlar işsiz, aşsız, ekmeksiz, faturalarını ödeyemiyorlar. Efendim yolsuzluk yapılmış, bu mesele siyasallaştırılmaya çalışılıyormuş. Bu memlekette bundan daha siyasi bir mesele yoktur, tüyü bitmemiş yetimin hakkı bir avuç yandaş tarafından yenmektedir.
AKP’nin bir büro elemanı böyle bir servete ulaşmışsa geri kalanını siz düşünün. Bir büro elemanı, bir çocuk, bir genç böyle bir haksızlığa ulaşmışsa yolsuzluk çarkının geri kalanını ortaya çıkarmak siyaset kurumunun sorumluluğundadır. Bunu da biz yapacağız. Sonuna kadar üzerine gideceğiz.
Bütün AKP’li, MHP’li, CHP’li milletvekillerine çağrımızdır; gelin bu ülkede temiz eller operasyonu başlatalım; yurttaşlarımızı işsiz, aşsız bırakan bu çarkı ortaya çıkaralım. Yurttaşlarımızı işsiz, aşsız, ekmeksiz bırakan bu çarkı ortaya çıkaralım ki bütün vatandaşlarımız bu çark kırıldıktan sonra ekmekle, iş ve aşla buluşsunlar. Türkiye temizlensin bu yolsuzluk çarkından temizlensin.
Kısa çalışma ödeneği uzatılmalıdır
İkinci konumuz kısa çalışma ödeneği. Kısa çalışma ödeneği 31 Mart’ta bitecek. Ben buradan soruyorum neden kısa çalışma ödeneğini bitiriyorsunuz? Ne değişti ülkede? Pandemi de en yakıcı dönemdeyiz. Vaka sayısı 30 bine çıkmış. İş yerleri pek çok yerde kapalı veya iş yapamıyor. Milyonlarca vatandaşımız da işsiz. Siz kısa çalışma ödeneğini bitiriyorsunuz. Ne olacak 31 Mart’ta biliyor musunuz? İşverenler işçilerini ücretsiz izne gönderecekler. En azından maaşının yüzde 60’ını alabilen işçiler, yani 5366 liraya kadar alabilecek işçiler, kısa çalışma ödeneği ile 1420 liraya talim edecekler.
Bu mudur sizin adaletiniz? Bir yandan büro çalışanınıza bile bu şatafatı yaşatırken işçilerimizi sefalet ücretiyle ücretsiz izne göndermek midir sizin adaletiniz? Kısa çalışma ödeneği uzatılmalıdır. Bütün STK’ler bu konuda çağrı yapmıştır. 31 Mart’ta sona erecek kısa çalışma ödeneği uzatılmalıdır demişlerdir. İnsanlarımızı 1420 liralık sefalet ücretine mahkum etmenizi asla kabul etmiyoruz. HDP olarak pandemi şartları normale dönünceye kadar kısa çalışma ödeneğinin uzatılmasını talep ediyoruz.
İktidarı uyarıyoruz: Bir daha kapanma olacaksa mutlaka güvenceli kapanma olmalıdır
Covid hızla artıyor ve Bakanlar Kurulu bu akşam toplanacak, tedbirleri görüşecek. 1 yıldır diyoruz ki gelin pandemiyi kontrol altına almak için güvenceli kapanmayı yapalım. Şu anda pandemide 3’üncü dalgadayız. Pandemideki en yakıcı dönemi yaşıyoruz. Vaka sayıları resmi rakamlara göre 30 bin ama bunun çok daha üzerinde olduğunu biliyoruz. Yeniden temel ihtiyaçlar dışında bütün sektörlerde kapanmaya ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Ama iktidar bunu yapmıyor. Neden yapmıyor? Esnaf için, işçiler, çiftçiler için, KOBİ’ler için bıçağın kemiğe dayandığını görüyor. Ne yapıyor iş yerlerini açık tutuyor ama pandemi yakıcı olarak devam ediyor.
İhtiyaç olan güvenceli kapanmadır. Yani esnafı, çiftçiyi, işçiyi destekleyerek kapanmadır. İktidarı uyarıyoruz. Bir kez daha kapanmaya giderseniz bunun mutlaka güvenceli bir kapanma olması gerekir. Yani esnaflar doğrudan desteklenerek yapılmalıdır. Aksi takdirde esnaf için bıçak kemiğe dayanmıştır. Kapanma kararlarının yanında mutlaka esnafa, işçiye, çiftçiye destek çıkarılması gerekiyor. Aksi takdirde esnaf artık isyan aşamasındadır. Bu konuda da iktidarı uyarıyorum. Kapanma kararları mutlaka güvenceli olmalı ve vatandaşlarımız desteklenmelidir.