NATO’dan Ukrayna’ya Kötü Haber: Dip Görünüyor

NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) üst düzey askeri yetkililerinden Amerikalı Amiral Rob Bauer, Varşova Güvenlik Forumu’nda yaptığı konuşmada, Ukrayna’daki savaş nedeniyle “namlunun dibinin artık görünür olması” nedeniyle silah endüstrisinin silah ve mühimmat üretimini artırması gerektiğini söyledi.

NATO, Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana artan silah ve teçhizat talebini karşılamak için savunma üretimini artırmak için müttefiklerine baskı yapıyor. Müttefikler sadece Kiev’e malzeme göndermekle kalmıyor, aynı zamanda kendi envanterlerini de oluşturuyor.

Amiral Rob Bauer, konuşmasında, savunma bütçelerin savaştan yıllar önce zaten arttığını ancak silah sanayinin üretim kapasitesini artırmadığını söyledi. Albay Bauer, geçen ay,  savunma şirketlerine daha fazla özel yatırım yapılması çağrısında bulunmuştu.

İngiltere Savunma Bakanı James Heappey de cephane stoklarının “biraz zayıf göründüğünü” yineleyerek NATO üyelerini, anlaşmaya vardıkları gibi GSYH’lerinin yüzde 2’sini savunmaya harcamaya çağırdı. Bakan, “Avrupa’da bir savaş varken savunmaya yüzde 2 harcamanın zamanı gelmediyse ne zaman gelecek?” sorusunu yöneltti.

Öte yandan analistler, Rusya’nın tükenen askeri stoklarını yenilemek için üretimi artırma konusunda Batı’dan “daha yetenekli” göründüğünü söylüyor.

Rusya Savunma Bakanlığı Ukrayna sınırındaki Belgorod, Bryansk ve Kursk bölgeleri üzerinde otuz bir Ukrayna insansız hava aracının etkisiz hale getirildiğini duyurdu. Bakanlık ayrıca Ukrayna güçlerinin 2014’te Moskova tarafından ilhak edilen Kırım’a çıkarma yapma girişiminin püskürtüldüğünü bildirdi.

Moskova bu yaz birkaç kez Karadeniz’de Kırım’a doğru seyreden Ukrayna askeri botlarını imha ettiğini iddia etmişti. Bakanlık olası can kayıpları ya da hasar hakkında bilgi vermedi.

Haziran ayında Ukrayna’nın karşı saldırısının başlamasından bu yana Moskova Kiev’i neredeyse her gün Rus topraklarına insansız hava araçları, füzeler ya da toplarla saldırmakla suçluyor.

Öte yandan Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Rus ordusunda savaşmak üzere daha fazla askerin çağrılmayacağını, zira bu yıl ‘yüz binlerce’ kişinin orduya katıldığını iddia etti.

Rusya Savunma Bakanı devlet televizyonunda yaptığı açıklamada “Ek bir seferberlik planı yok. Silahlı kuvvetler özel askeri operasyonu yürütmek için gerekli sayıda askeri personele sahip.” dedi. Bakan, 335 binden fazla kişinin “gönüllü oluşumlar” altında askerlik hizmetine girdiğini ve sadece eylülde 50 bin kişinin sözleşme imzaladığını iddia etti.

Rusya, Ukrayna savaşı giderek yıpratıcı bir hal alırken Wagner paralı asker gücünden savaşçıları da bünyesine katarak silahlı kuvvetlerini güçlendirmeye çalışıyor. Shoigu’nun verdiği rakamlar Moskova’nın bu hedefler doğrultusunda önemli adımlar attığını gösteriyor.

Devlet Başkanı Vladimir Putin geçen yıl eylül ayında “kısmi seferberlik” emri vermiş, bu da savaşmak istemeyen Rusların kitlesel göçüne neden olmuş ve ülke çapında protestoları tetiklemişti. Putin defalarca yeni bir seferberlik olmayacağını söylerken, bazı Rus yetkililer ilk seferberliğin savaş karşıtı duyguları körüklediği için bir hata olduğunu ve pek çok kişinin ülkeyi terk ettiğini belirtiyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Washington Post’tan Dikkat Çeken Yazı: Erdoğan, Kartlarına Fazla Güveniyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Azerbaycan dönüşü verdiği, ABD’nin F-16 satışını onaylayarak “verdiği söze sadık kalması” halinde TBMM’nin de İsveç’in NATO üyeliği konusundaki protokolü geçirebileceği mesajın ardından ABD’nin önde gelen gazetelerinden Washington Post (WP), dikkat çeken bir analize yer verdi.

Independent Türkçe’nin aktardığına göre; Washington Post (WP), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsveç’in NATO üyeliği konusunda “elindeki kartlara fazla güvendiğini” yazdı.

WP’nin yayın kurulunun kaleme aldığı analizde, Erdoğan’ın yürüttüğü politikayla “NATO ve birliğin düşmanı Rusya arasında gidip geldiğini ve tavizler kopararak kendi güç simsarlığı pozisyonunu kuvvetlendirdiğini” öne sürdü.

Analizde, Erdoğan’ın uluslararası politikadaki konumunu belirginleştirmesi gerektiği savunularak, şu ifadelere yer verildi: Erdoğan’ın çıkarlarının nerede olduğunu yeniden değerlendirmesi akıllıca olur. Ekonomik hasılası toplamda Rusya’nınkinden yaklaşık 10 kat daha fazla olan NATO müttefiklerini mi yoksa Batı yaptırımlarının ağırlığı karşısında ekonomiyi ayakta tutmaya çalışan Kremlin’deki savaş çığırtkanlarını mı destekleyecek?

Haberde, Ankara’nın İsveç’in NATO üyeliğine dair pozisyonundaki değişimlere de dikkat çekildi. Erdoğan’ın temmuzdaki NATO zirvesinde İskandinav ülkesinin üyeliğine onay vereceğini söylediği ancak bu haftaki açıklamasında onayın önce TBMM’den geçmesi gerektiğini belirttiği hatırlatıldı.

Analizde, Erdoğan’ın İsveç’in üyeliğini onaylamadan önce ABD’yle 20 milyar dolarlık F-16 anlaşmasını sağlama almayı hedeflediği belirtildi. ABD Başkanı Joe Biden, F-16 satışına destek verdiğini belirtmişti fakat son karar ABD Kongresi’nin onayına bakıyor. Kongre ise Türkiye, İsveç’in üyeliğine onay vermeden F-16 anlaşmasını geçirme taraftarı değil.

WP’nin yazısında, F-16 meselesinin yanı sıra Türkiye’nin “terörle bağlantılı olduğunu savunduğu” İsveç’teki Kürtlere karşı baskının artırılmasını, Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik sürecinin yeniden başlatılmasını ve Müslüman ülkelerden büyük tepki toplayan Kuran yakma eylemlerini yasaklamasını talep ettiği de hatırlatıldı.

İsveç’inse buna karşılık bazı Kürtleri ülkeden sınırdışı ettiği, terörle mücadele yasalarını sıkılaştırdığı ve Türkiye’ye uyguladığı silah ambargosunu da kaldırdığı belirtildi.

Analizde, Erdoğan’ın politikasının belirli bir sınıra dayandığı savunularak, şu değerlendirmeler paylaşıldı:

Erdoğan elindeki kartlara fazla güveniyor. İsveç’in NATO üyeliğine onay vermesi karşılığında, Türkiye’nin AB’ye katılımında ilerleme kaydedilmesi ve son zamanlarda yaygın bir protesto eylemine dönüşen Kuran yakmanın resmen yasaklanması için Stockholm’e baskı yapmak gibi sıkı pazarlık çabaları var. Bu taleplerden ilki daha baştan imkansız, ikincisiyse İsveç’in ifade özgürlüğü geleneğine ters düşüyor.

WP’nin analizinde hem Erdoğan hem de NATO için en iyi seçeneğin, ABD Kongresi’nin çizgisinde hareket ederek, Türkiye’nin İsveç’in ittifaka üyeliğine onay vermesi, daha sonra da F-16 paketinin görüşülmesi olduğu savundu.

Paylaşın

İsveç’in NATO Üyeliği: Erdoğan’dan ABD’ye F-16 Mesajı

Azerbaycan dönüşü gazetecilere açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç’in NATO üyeliğinin TBMM’nin gündemine ne zaman gelebileceği yönündeki soruya, ABD’nin F-16 satışını onaylayarak “verdiği söze sadık kalması” halinde TBMM’nin de İsveç’in NATO üyeliği konusundaki protokolü geçirebileceği yönünde mesaj vererek yanıtladı.

Erdoğan, konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı: Cumhur İttifakı olarak aramızda tabii ki görüşmelerimizi yapacağız. Ona göre de parlamentoya müracaatımızı da bu arada yapıp, parlamentomuz nasıl bir takvim belirlerse, onu da orada takip edeceğiz. Bu konuyla ilgili olarak da Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, Amerika Dışişleri Bakanı Antony Blinken’la da bazı görüşmeler yaptılar. Temenni ederim ki onlar da verdikleri söze sadık kalırlarsa bizim parlamentomuz da verilen söze sadık kalacaktır. Adımını da buna göre atacaktır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan dönüşü uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu. Erdoğan, ABD’den Türkiye’ye F-16 satışı ve modernizasyonunun önündeki en büyük engellerden biri olan Menendez’in bu durumu sonrası Beyaz Saray’dan bir hamle bekleyip beklemediği yönündeki soru üzerine, “Bizim, F-16’larla ilgili bu konuda en önemli sıkıntılarımızdan biri de ABD’li senatör Bob Menendez’in ülkemiz aleyhine faaliyetleriydi.

Dolayısıyla, Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan şu anda bu süreci yakından takip edecek. Zaten ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan üç-dört gün önce Amerika’da görüştüler. Bu görüşmeler hâlâ devam ediyor. Ama şimdi bu durumu fırsata dönüştürüp kendisiyle tekrar görüşmekte fayda var” yanıtını verdi.

Erdoğan, “Bu sayede F-16 ile ilgili süreci de belki hızlandırma fırsatımız da olabilir. Sadece F-16 değil, diğer bütün konularda Menendez ve onun zihniyetindekiler bize karşı engelleyici faaliyet yürütüyor. Menendez’in devreden çıkması bize avantaj sağlıyor ancak F-16 meselesi sadece Menendez’e bağlı bir konu değil. Yönetilmesi gereken alanları Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan yürütecek. Bu konuda ABD’den artık net bir yanıt bekliyoruz. Temenni ediyoruz ki beklediğimiz olumlu neticeyi fazla uzamadan alırız” diye ekledi.

Erdoğan, İsveç’in NATO üyeliğinin 1 Ekim’de açılacak olan TBMM’nin gündemine ne zaman gelebileceği yönündeki soruyu da yanıtladı. ABD’nin F-16 satışını onaylayarak “verdiği söze sadık kalması” hâlinde TBMM’nin de İsveç’in NATO üyeliği konusundaki protokolü geçirebileceği sinyalini veren Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

“Cumhur İttifakı olarak aramızda tabii ki görüşmelerimizi yapacağız. Ona göre de parlamentoya müracaatımızı da bu arada yapıp, parlamentomuz nasıl bir takvim belirlerse, onu da orada takip edeceğiz. Bu konuyla ilgili olarak da Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, Amerika Dışişleri Bakanı Antony Blinken’la da bazı görüşmeler yaptılar. Temenni ederim ki onlar da verdikleri söze sadık kalırlarsa bizim parlamentomuz da verilen söze sadık kalacaktır. Adımını da buna göre atacaktır.”

Netanyahu’nun Türkiye ziyareti

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun ertelenen Türkiye ziyaretiyle ilgili de konuşan Erdoğan, bu konuda Dışişleri Bakanlığının çalışmalarının devam ettiğini belirterek “Zannediyorum Ekim-Kasım gibi Netanyahu’nun hastalık nedeniyle gerçekleştiremediği ve ertelenen Türkiye ziyareti yapılır. En uygun zamanda bu ziyaretin olması için görüşme trafiği devam ediyor” dedi. Erdoğan “Ondan sonra da biz iade-i ziyaretimizi yapacağız” ifadesini kullandı.

Geçen haftaki ABD ziyareti sırasında İsrail’le enerji sondaj çalışması başlatılacağını açıkladığı hatırlatılan Erdoğan, “Türkiye ve İsrail olarak birçok alanda iş birliği yapıyoruz. Yeni iş birliği alanlarının varlığı da bir gerçek. Özellikle Avrupa, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası oluşan konjonktürün de etkisi ile sürdürülebilir enerji kaynağı arayışında. İsrail’in kaynaklarının Avrupa’ya taşınması konusunda arayışta olduğu da herkesin malumu. En akılcı rota ise Türkiye üzerinden bu kaynakların Avrupa’ya ulaştırılması. Bunu son görüşmemizde de ele aldık, çalışmalara başladık” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Diğer taraftan sondaj çalışmaları noktasında da iş birliği fırsatları bulunuyor. Bununla ilgili teknik çalışmaların yapılması talimatlarını ilgili arkadaşlarımıza verdik. En kısa sürede gerek Türkiye’de gerek İsrail’de yapacağımız görüşmelerde rota, takvim ve sondaj alanları gibi ayrıntıları da netleştiririz” diye ekledi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

NATO’nun Rusya’ya “Avrupa” Yanıtı: Gökyüzü Kalkanı

Aralarında Almanya, Büyük Britanya, Hollanda, Belçika ve Avusturya’nın da olduğu 15 Avrupa ülkesi Brüksel’deki NATO toplantısı sırasında kısaca “Sky Shield” olarak da adlandırılan ortak bir Avrupa hava savunma sistemi kurmak üzere bir niyet beyanı imzaladı.

Ancak NATO’nun Avrupa’ya yönelik koruyucu şemsiyesinde halihazırda boşluklar var. Almanya’nın geçtiğimiz ekim ayında başlattığı Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi (ESSI) adlı hava savunma sistemi, bu açıkları kapatmayı amaçlıyor.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, “Avrupa’nın tümü için bir güvenlik kazanımından” söz etti ve ortak bir Avrupa hava savunmasının, her ülkenin kendi pahalı ve karmaşık hava savunmasını kurmasından daha ucuz ve etkili olacağını savundu.

Ancak Fransa, İtalya ve Polonya şu ana kadar bu girişime soğuk bakıyor. Özellikle Paris’in en önemli eleştiri noktası, proje için İsrail ve ABD’den teknoloji satın alınacak olması.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile Avrupa’da uzun yıllar sonra yeniden savaş rüzgârları esmeye başladı. Bir süredir silahlanmayı arka plana atan pek çok Avrupalı NATO üyesi, savaşın ardından yeniden silahlanmaya ve yeni savunma stratejileri geliştirmeye başladı. Bunlar arasında Ukrayna’daki savaşın tırmanması ve Moskova ile bir çatışma yaşanması durumunda olası Rus füze saldırılarına karşı koruma stratejileri de yer alıyor.

Ancak NATO’nun Avrupa’ya yönelik koruyucu şemsiyesinde halihazırda boşluklar var. Almanya’nın geçtiğimiz ekim ayında başlattığı Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi (ESSI) adlı hava savunma sistemi, bu açıkları kapatmayı amaçlıyor. 15 ülke Brüksel’deki NATO toplantısı sırasında ortak bir Avrupa hava savunma sistemi kurmak üzere bir niyet beyanı imzaladı.

Kısaca “Sky Shield” olarak da adlandırılan bu girişim belgesine Almanya’nın yanı sıra Belçika, Bulgaristan, Estonya, Finlandiya, Büyük Britanya, Letonya, Litvanya, Hollanda, Norveç, Romanya ve Slovakya, Slovenya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan ilk imza atan ülkeler oldu. Daha sonra Danimarka, İsveç, Avusturya ve İsviçre de girişime dahil oldu.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, “Avrupa’nın tümü için bir güvenlik kazanımından” söz etti ve ortak bir Avrupa hava savunmasının, her ülkenin kendi pahalı ve karmaşık hava savunmasını kurmasından daha ucuz ve etkili olacağını savundu. Ancak Fransa, İtalya ve Polonya şu ana kadar bu girişime soğuk bakıyor. Özellikle Paris’in en önemli eleştiri noktası, proje için İsrail ve ABD’den teknoloji satın alınacak olması.

ESSI’nin amacı kısa, orta ve uzun menzilli savunma sistemlerini mümkün olduğunca koordineli bir şekilde edinerek havadan gelebilecek tüm tehditlere karşı savunma yapabilmek. Alman Savunma Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan bilgilere göre kısa menzil, 15 kilometreye kadar genişlik ve 6 kilometreye kadar yüksekliği kapsıyor. Orta menzil tanımı, 15 ila 50 kilometre uzaklığa ve 25 kilometre yüksekliğe tekabül ediyor. Uzun menzil olarak ise 50 kilometreden daha uzak bir mesafe ve 35 kilometre kadar yükseklik kabul ediliyor.

Federal Savunma Bakanlığı, “Her üç alanda var olan kabiliyet boşlukları ESSI tarafından kapatılacak ya da mevcut kabiliyetler genişletilecek ya da güçlendirilecek” diyor. Bu amaçla yetersiz kalmaya başlayan mevcut koruma sistemleri, IRIS-T gibi modern sistemlerle değiştirilecek.

IRIS-T, yaklaşan füzelere, seyir füzelerine, insansız hava araçlarına, uçaklara ve helikopterlere karşı 40 kilometreye kadar mesafede ve 20 kilometreye kadar irtifada savunma yapabiliyor. Birim fiyatı ise yaklaşık 145 milyon euro. Bu yılın haziran ayında Alman Federal Meclisi Bütçe Komisyonu, altı adet IRIS-T ateş ünitesinin tedarikine yeşil ışık yaktı. Alman Hava Kuvvetleri, Ukraynalı askerlerin eğitimi sayesinde bu sisteme zaten aşina. Almanya şu ana kadar Ukrayna’ya iki IRIS-T ateş ünitesi teslim etti.

Uzun menzilli hava savunmasında Federal Alman Ordusu Bundeswehr, hâlâ etkili olduğu düşünülen Patriot (Phased Array Tracking Radar to Intercept on Target=Hedefte Durdurma için Faz Dizili Takip Radarı), silah sistemine sahip. Bu sistemin de korunması ve modernize edilmesi planlanıyor. ABD’nin yer tabanlı hava savunma füze sistemi, uçaklara, seyir füzelerine ve orta menzilli balistik füzelere karşı kullanılabiliyor. Patriot, 1984 yılından itibaren Bundeswehr de dahil olmak üzere dünyanın belli başlı ordularında kullanılmaya başlandı. Şu anda Almanya’da 12 Patriot rampası bulunuyor. Ancak bu sayı tüm ülkeyi kapsamak için yeterli görülmüyor.

2 bin 400 kilometreye kadar menzile sahip Arrow 3

Bir başka boşluk da hedeflerine dünya atmosferi dışında da kilitlenebilen uzun menzilli balistik füzelere karşı savunma yeterliliğinde. Federal Alman Savunma Bakanlığı’nın sitesinde konuyla ilgili şu ifadeler yer alıyor: “Özellikle Rusya bu silahlara zaten sahip olduğu için bu alandaki açık hızla kapatılmalıdır. Almanya, bin kilometreden daha uzun menzilli füze tehdidine karşı kendisini, önceden planlanandan daha hızlı bir şekilde koruyabilmelidir.”

Almanya’da 2025 yılı sonuna kadar faaliyete geçmesi beklenen ABD-İsrail füze savunma sistemi Arrow 3 ile hedeflenen de bu eksikliğin kapatılması. Federal Meclis’in bütçe ve savunma komisyonları, haziran ayında söz konusu alımı onayladı. İsrailli kaynaklara göre, toplam maliyet yaklaşık dört milyar euroyu buluyor. Arrow 3, saldırgan silah sistemlerini atmosfer dışında 100 kilometreden daha yüksek bir irtifada yok edebiliyor ve 2 bin 400 kilometreye kadar menzile sahip. “Patriot’a benzer şekilde, Arrow 3 de mobil fırlatıcı, mobil kontrol merkezi, mobil radar istasyonu ve güdümlü füzelerden oluşan bir etkileşim içinde çalışıyor.

Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi, ülkeleri gerekli silah sistemlerini ortaklaşa tedarik etmeyi ve bu sayede geniş bir alanı, mümkün olduğunca ucuza koruma kapsamı içine almayı hedefliyor. Bu süreçte hangi ülkenin hangi ihtiyaca sahip olduğunun göz önünde bulundurulması öngörülüyor. ESSI üyeleri, birbirlerini sistemler ve ilgili mühimmat konusunda desteklemeyi de taahhüt ediyor. Bu da ortak tedarik ve bakım, satın alma ve işletme maliyetlerinden tasarruf sağlayacak.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

İsveç’in NATO Üyeliği: Macaristan’dan Süreci Geciktirme Sinyali

NATO üyeliği bekleyen İsveç’e Budapeşte’den “olumsuz” haber geldi. Parlamento Başkanı ve  iktidardaki Fidesz Partisi’nin kurucularından Laszlo Kover, Macaristan’ın İsveç’in NATO’ya katılma teklifini onaylaması gerektiğinden “emin olmadığını” belirtti.

Euronews Türkçe‘nin aktardığına göre; Sürecin daha da gecikebileceklerinin sinyalini veren Kover’in yorumları, Macaristan Dışişleri Bakanı’nın geçen hafta İsveçli mevkidaşına yazdığı ve bazı İsveçli siyasetçilerin Macar hükümetine yönelik “önyargılı ve haksız” suçlamalarına ilişkin endişelerini bir kez daha dile getirdiği mektubun ardından geldi.

İsveç, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline tepki olarak geçen yıl NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) üyeliği için başvurmuş ve ittifak üyelerinin çoğu bu başvuruyu hızla onaylamıştı.

NATO üyeliği için Türkiye ve Macaristan’ın onayını bekleyen İsveç’e Budapeşte’den “olumsuz” haber geldi. Ülkede bir televizyon kanalına konuşan Parlamento Başkanı ve  iktidardaki Fidesz Partisi’nin kurucularından Laszlo Kover, Macaristan’ın İsveç’in NATO’ya katılma teklifini onaylaması gerektiğinden “emin olmadığını” belirterek, sürecin daha da gecikebileceğinin sinyalini verdi.

Macaristan’ın onayı, İsveçli siyasetçilerin Macaristan’ın demokratik açıdan gerilediğine dönük açıklamaları dolayısıyla Temmuz 2022’den bu yana parlamentoda bekletiliyor.

Kover’in yorumları, Macaristan Dışişleri Bakanı’nın geçen hafta İsveçli mevkidaşına yazdığı ve bazı İsveçli siyasetçilerin Macar hükümetine yönelik “önyargılı ve haksız” suçlamalarına ilişkin endişelerini bir kez daha dile getirdiği mektubun ardından geldi.

İsveç, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline tepki olarak geçen yıl NATO üyeliği için başvurmuş ve ittifak üyelerinin çoğu bu başvuruyu hızla onaylamıştı. Ancak Türkiye ve Macaristan henüz İsveç’in başvurusunu onaylamadı ve her iki ülke de bu konudaki tutumlarını yakından koordine ettiklerini açıkladı.

Stockholm, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın temmuz ayında düzenlenen NATO zirvesinde vaat ettiği gibi TBMM’nin ekim ayında yeni yasama dönemi için toplanmasının ardından Ankara’nın üyeliğini onaylamasını umut ediyor.

Macaristan parlamentosu bu ayın sonunda yeniden toplanacak ancak İsveç’in onayına ilişkin bir tartışma ve oylamanın gündeme gelip gelmeyeceği henüz belli değil.

Finlandiya ve İsveç, Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgalinin ardından onlarca yıldır sürdürdükleri askeri tarafsızlık ilkesinden vazgeçerek NATO’ya katılmak için Mayıs 2022’de ortak başvuruda bulunmuştu.

Türkiye ve Macaristan’daki onay süreçlerinin tamamlanması sonrasında Finlandiya Nisan ayında 31’inci üye olarak İttifak’a katılmış, ancak Türkiye ve Macaristan’ın İsveç konusundaki çekinceleri sürmüştü. Bir ülkenin NATO’ya üye olabilmesi için tüm İttifak üyelerinde hükümetlerin onayının ardından meclis onayının da bulunması gerekiyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 11 ve 12 Temmuz tarihlerinde Litvanya’da düzenlenen NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde Türkiye’nin İsveç’in üyeliğine yönelik itirazını kaldıracağını duyurmuştu.

İsveç’in NATO’ya katılım protokolünü onaylayacak yerin TBMM olduğunu vurgulayan Erdoğan, onayın Ekim ayına yetişip yetişmeyeceğiyle ilgili bir soruya, “Şimdi bizim iki aylık bir meclis tatili var. Tabii Ekim ayında bu tatilden çıkma durumu söz konusu değil.

Zira birçok uluslararası sözleşmeler var birçok görüşülmesi gereken yasa önerileri var. Tabii bunların önem sırasına göre bu attığımız adım da burada yerini alacak. Ama mümkün olduğu kadar kısa zamanda bu işi bitirmek hedefimiz” demişti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu, üç aylık aranın ardından mesaisine 1 Ekim Cumartesi günü yeniden başlayacak.

Paylaşın

NATO Üyeliği: İsveç’ten “Türkiye’nin Onay Sürecini Başlatmasını Bekliyoruz” Mesajı

Ülkesinin NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) üyesi olmaya “tam olarak hazır” olduğunu açıklayan İsveç Dışişleri Bakanı Billstrom, Türkiye’nin onay sürecini başlatmasını beklediklerini söyledi.

Finlandiya ve İsveç, Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgalinin ardından onlarca yıldır sürdürdükleri askeri tarafsızlık ilkesinden vazgeçerek NATO’ya katılmak için Mayıs 2022’de ortak başvuruda bulunmuştu.

İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billstrom, Letonya’nın başkenti Riga’ya düzenlediği ziyaret sırasında ülkesinin NATO üyelik sürecine dair açıklamalarda bulundu.

İsveç’in NATO’ya katılmaya  “tam olarak hazır” olduğunu ifade eden Billstrom, Türkiye’nin onay sürecini başlatmasını beklediklerini ifade etti.

Finlandiya ve İsveç, Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgalinin ardından onlarca yıldır sürdürdükleri askeri tarafsızlık ilkesinden vazgeçerek NATO’ya katılmak için Mayıs 2022’de ortak başvuruda bulunmuştu.

Türkiye ve Macaristan’daki onay süreçlerinin tamamlanması sonrasında Finlandiya Nisan ayında 31’inci üye olarak İttifak’a katılmış, ancak Türkiye ve Macaristan’ın İsveç konusundaki çekinceleri sürmüştü. Bir ülkenin NATO’ya üye olabilmesi için tüm İttifak üyelerinde hükümetlerin onayının ardından meclis onayının da bulunması gerekiyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 11 ve 12 Temmuz tarihlerinde Litvanya’da düzenlenen NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde Türkiye’nin İsveç’in üyeliğine yönelik itirazını kaldıracağını duyurmuştu.

İsveç’in NATO’ya katılım protokolünü onaylayacak yerin TBMM olduğunu vurgulayan Erdoğan, onayın Ekim ayına yetişip yetişmeyeceğiyle ilgili bir soruya, “Şimdi bizim iki aylık bir meclis tatili var. Tabii Ekim ayında bu tatilden çıkma durumu söz konusu değil.

Zira birçok uluslararası sözleşmeler var birçok görüşülmesi gereken yasa önerileri var. Tabii bunların önem sırasına göre bu attığımız adım da burada yerini alacak. Ama mümkün olduğu kadar kısa zamanda bu işi bitirmek hedefimiz” demişti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu, üç aylık aranın ardından mesaisine 1 Ekim Cumartesi günü yeniden başlayacak.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

NATO Üyeliği: İsveç’ten Türkiye’ye “Ekim” Hatırlatması

NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) üyeliğine onay için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ekim ayına işaret ettiğini hatırlatan İsveç Dışişleri Bakanı Billström, “Verilen sözde değişen bir şey olmadı. Umudumuzu sürdürüyoruz” mesajı verdi.

Finlandiya ve İsveç, Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgalinin ardından onlarca yıldır sürdürdükleri askeri tarafsızlık ilkesinden vazgeçerek NATO’ya katılmak için Mayıs 2022’de ortak başvuruda bulunmuştu.

İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billstrom, Türkiye’nin ülkenin NATO üyeliğini Ekim ayında onaylayacağı konusunda umutlu olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Temmuz ayındaki NATO zirvesinde İsveç’in üyeliğinin TBMM’nin açılacağı Ekim ayında meclis gündemine alınması konusunda mutabık kaldıklarını hatırlatan Billström, aradan geçen zamanda NATO zirvesinde uzlaşılan noktalar ve verilen sözlerin geçerliliğini yitirdiğine dair bir işaret bulunmadığını söyledi.

ABD Kongre üyelerinin ziyareti sonrasında düzenlenen basın toplantısında konuyla ilgili soruyu yanıtlayan Billström, parlamentonun bağımsız bir kurum olduğunu, ancak Türk hükümetinin Vilnius’taki NATO liderler zirvesinde onay sürecinin hızlı bir şekilde işletileceği sözünü verdiğini belirtti. İsveçli Bakan, “Bu, Türk hükümetinin onay taahhüdünde bulunduğu anlamına geliyor” dedi.

Vilnius’taki NATO zirvesinin başlamasına saatler kala Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg arasında yapılan üçlü görüşme sonrasında, TBMM’nin İsveç’in üyeliğini hızla onaylamasına dair uzlaşmaya varıldığı bildirilmişti.

Finlandiya ve İsveç, Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgalinin ardından onlarca yıldır sürdürdükleri askeri tarafsızlık ilkesinden vazgeçerek NATO’ya katılmak için Mayıs 2022’de ortak başvuruda bulunmuştu.

Türkiye ve Macaristan’daki onay süreçlerinin tamamlanması sonrasında Finlandiya Nisan ayında 31’inci üye olarak İttifak’a katılmış, ancak Türkiye ve Macaristan’ın İsveç konusundaki çekinceleri sürmüştü. Bir ülkenin NATO’ya üye olabilmesi için tüm İttifak üyelerinde hükümetlerin onayının ardından meclis onayının da bulunması gerekiyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

NYT: Karadeniz, Tehlikeli Bir Gerilim Merkezine Dönüştü

Türkiye’nin Karadeni’deki politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan EDAM (Ekonomi ve Dış Politikalar Araştırma Merkezi) Direktörü Sinan Ülgen, “Türkiye, Karadeniz’de herhangi bir NATO misyonuna çok olumsuz bakıyor. Bölgedeki NATO varlığının artmasının Rusya’yla çatışma riskini de artıracağı düşünülüyor” diye konuştu.

Türkiye’nin NATO müttefiklerininden boğazlara savaş gemisi göndermemelerini istediğini hatırlatan Ülgen şunları söyledi: Bu konunun altında yatan gerilim ABD ve Türkiye’nin Karadeniz’e nasıl baktığı ve konuyu NATO şemsiyesi altında nasıl ele alacaklarıyla ilgili. Ancak şimdiye kadar Türkiye, boğazları Rus savaş gemilerine kapadı ve ABD de Türkiye’yi köşeye sıkıştıracak bir hamle yapmadı.

ABD merkezli New York Times gazetesi, 18. ayını geride bırakmaya hazırlanan Ukrayna savaşında “bugüne kadar gözden kaçan” Karadeniz’in tehlikeli bir gerilim merkezi haline dönüştüğünü yazdı.

Rusya’nın tahıl koridoru girişiminden çekilmesinin ardından bölgedeki gerilimin arttığına dikkat çekilen haberde, Rus güçlerinin Karadeniz kıyısındaki bölgeleri vurmaya başladığı, Ukrayna’nın ise Rus gemilerine yönelik peş peşe saldırılar düzenlediği hatırlatıldı.

Geçen günlerde deniz drone’larıyla gerçekleşen saldırılarda Ukrayna güçleri kendi kıyılarından yüzlerce kilometre uzaktaki Rus limanlarını hedef almış ve Rusya’nın Karadeniz’deki 6 limanına yaklaşan gemiler için uyarı yayımlamıştı.

New York Times’ın haberinde Karadeniz’in kontrolü için verilen savaşın küresel enerji piyasaları ve gıda tedarik rotaları için önemli olduğu belirtilirken, NATO’nun da Rus güçleriyle doğrudan bir çatışmaya çekilmeden seyrüsefer özgürlüğünü sağlamaya çalıştığına dikkat çekildi.

Haberde, Putin’in uzun yıllardır bölgedeki Rusya etkisini artırmak için Karadeniz kıyılarında limanlar ve tatil kentleri inşa ettiği ve Rus donanmasının güney filosunun da Moskova’nın bölgedeki askeri gücünü yansıttığı belirtildi.

Karadeniz’de NATO Rusya rekabeti

Kırım’ın 2014’teki ilhakından itibaren Karadeniz’de kontrolü sağlamanın Rusya için kesin bir savaş hedefi olduğu vurgulanan haberde bölgede Türkiye, Bulgaristan ve Romanya gibi üç NATO ülkesinin de bulunduğuna dikkat çekildi ve bölgenin NATO için Ukrayna kadar önemi olduğuna dikkat çekildi.

Rus güçleri savaşın başından bu yana Karadeniz kıyısındaki üç büyük Ukrayna limanını ele geçirmiş ve bu kıyılara deniz mayınları döşeyerek Ukrayna donanmasını bölgede etkisiz hale getirmişti. New York Times, bölgedeki NATO ülkelerinin havada ve denizde keşif görevleri yürütse de çatışmanın içine çekilmemek adına daha dikkat hareket etmek zorunda kaldığını aktardı.

Türkiye’nin bölgedeki politikasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan EDAM (Ekonomi ve Dış Politikalar Araştırma Merkezi) Direktörü Sinan Ülgen, “Türkiye, Karadeniz’de herhangi bir NATO misyonuna çok olumsuz bakıyor. Bölgedeki NATO varlığının artmasının Rusya’yla çatışma riskini de artıracağı düşünülüyor” diye konuştu.

Türkiye’nin NATO müttefiklerininden boğazlara savaş gemisi göndermemelerini istediğini hatırlatan Ülgen şunları söyledi: Bu konunun altında yatan gerilim ABD ve Türkiye’nin Karadeniz’e nasıl baktığı ve konuyu NATO şemsiyesi altında nasıl ele alacaklarıyla ilgili. Ancak şimdiye kadar Türkiye, boğazları Rus savaş gemilerine kapadı ve ABD de Türkiye’yi köşeye sıkıştıracak bir hamle yapmadı.

Ukrayna savaşında Karadeniz’in yeni gerilim noktalarından biri haline gelmesi petrol fiyatlarının artacağı yönündekli endişeleri de yeniden gündeme taşıdı.

Küresel petrol ve petrol ürünü tedarikinin yüzde 3’ünden fazlasının Karadeniz üzerinden dünyaya açıldığı biliniyor. Normal şartlarda Rusya günde 750 bin varil petrolü Karadeniz üzerinden geçirse de bu rakam 400 bin ila 575 bin varile kadar gerilemiş durumda.

Ukraynalı yetkililer ise savaşı Rus limanlarına doğru genişleterek Moskova’nın ekonomik kayıplarını artırmak istiyor. ABD yönetimi, Karadeniz’den çıkarılamayan Rus petrolünün ikame edilememesi durumunda petrol fiyatlarında varil başına 10 ila 15 dolarlık bir artış bekliyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Türkiye – Rusya İlişkileri; Denge Politikasında İbre Kayıyor Mu?

Türkiye’nin geçen hafta İsveç’in NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) üyeliğine ilişkin gösterdiği tutum değişikliği ve ardından Rusya’nın Türkiye’nin arabuluculuğunda sağlanan Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan çekilmesi Ankara – Moskova ilişkilerini tartışmaya açtı.

Rusya uzmanı Aydın Sezer, Türkiye’nin İsveç için aldığı kararın tam bir onay anlamına gelmediğini ve şu an için “sarı ışık” olarak görülebileceğini belirterek şöyle devam ediyor:

“Bu gelişme ‘Rusya’dan uzaklaşılıyor mu?’ anlamına bence gelmez. Çünkü kıyaslanacak boyutta konular değiller. Rusya’yla iktisadi anlamdaki karşılıklı işbirliği Türkiye’nin hiçbir zaman bozmayı ya da tehlikeye atmayı düşünebileceği bir konu değil. Yazın tam ortasında turizm sezonundasınız. İkincisi de kış geliyor ve siz Rusya’ya en az 12 milyar dolar doğal gaz borcuyla giriyorsunuz.”

Sezer, İsveç’e onay verilmesinin ardındaki görünür nedenin F-16’lar olduğunu, ancak ABD ve Batı’dan beklenen sıcak paranın da önem taşıdığını düşünüyor.

Türkiye’nin eski Moskova Büyükelçisi ve aynı zamanda 2010-2013 arasında NATO Genel Sekreter Yardımcılığı da yapmış olan Hüseyin Diriöz de Türkiye’nin gerek süreçsel olarak Batı ile Rusya gerekse son savaşta Ukrayna ile Rusya arasında izlediği politikalarına atıfla Türkiye’nin aslında tarafsız olmadığı tespitini yapıyor:

“Türkiye, evet, dengeli bir politika izliyor ama bu tarafsız olduğu anlamına gelmez. Çünkü bir NATO ülkesi olan Türkiye taraftır. Dengeli olmak demek tarafsız olmak demek değildir.”

NATO’nun Vilnius zirvesi öncesinde Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin Türkiye ziyareti ile başlayan bir dizi adım, geçen haftadan bu yana Türkiye – Rusya ilişkilerinin nereye evrildiği ve ekonomik zorluklar yaşayan Türkiye’nin “Rusya’dan uzaklaşarak daha çok Batı’ya mı yaklaşmak istediği” sorularına yol açtı.

Bazı dış politika uzmanları, Türkiye’nin ekonomik zorlukların da etkisiyle kendisini yavaş yavaş Batı’ya yaklaştırmakta olduğu görüşünde, kimileri de Ankara’nın Batı ile Rusya arasında takip ettiği denge politikasında temel bir değişim beklemiyor.

Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’ya Batı tarafından uygulanan ambargolar ve yaptırımlar Türkiye’yi Rusya’nın gözünde önemli bir pozisyona getirmiş, Batı ülkeleri ve Batılı örgütlerden istediğini alamadığını düşünen Ankara da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e yaklaşmıştı. Savaşın ardından denge politikası gözeteceği mesajını veren Ankara, BM Güvenlik Konseyi kararı olmadıkça yaptırımlara uymayacağını açıklamış, Tahıl Koridoru Anlaşması’nda da etkin rol üstlenerek iki tarafla da konuşabilen ülke konumunu sürdürmeye çalışmıştı. Hatta Türkiye’deki seçim sürecinde Rusya’nın yaptığı bazı jestler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a destek olarak da yorumlandı.

İsveç’in üyeliğine onayın etkisi ne olabilir?

Ancak Türkiye’nin geçen hafta İsveç’in NATO üyeliğine ilişkin gösterdiği tutum değişikliği ve ardındanRusya’nın Türkiye’nin arabuluculuğunda sağlanan Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan çekilmesi Ankara – Moskova ilişkilerini tartışmaya açtı.

NATO’nun geçen hafta yapılan Vilnius zirvesinde Türkiye, son 15 aydır üye olmaya çalışan İsveç’e yeşil ya da Sezer’e göre “sarı ışık” yakarken TBMM’den onayın geçmesi için İsveç’in şartları yerine getirmesini ve Avrupa Birliği (AB) kurumlarının da bazı adımlar atmasını talep etti. İttifak başkentlerinde zirvenin ilk birkaç gününde heyecanla karşılanan bu onay, TBMM sürecinin en iyi ihtimalle Ekim ayına bırakılmasıyla yerini tanıdık bir belirsizliğe bıraktı.

Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov ise zirvenin ardından “Türkiye’nin NATO’ya karşı yükümlülükleri var, bu konuda hayal görmüyoruz. Türkiye ile farklılıklarımız var aynı zamanda ortak çıkarlarımız da var. Moskova, Ankara ile ilişkilerini geliştirmeye daha da istekli” şeklinde bir açıklama yaptı.

Rusya’nın Türkiye’nin bu adımını olumsuz açıdan değerlendirmeyeceğini düşünen Rusya uzmanı Aydın Sezer, Rusya’nın gelişmelerden faydalanacağını söylüyor:

“Bilakis Türkiye’nin NATO’yla ilişkileri ne kadar güçlü olursa Rusya bundan o kadar fayda elde eder. Çünkü Türkiye her zaman NATO içerisinde sorun çıkartma potansiyeli olan bir ülke. S-400’den tutun, İsveç’in üyeliğinin geciktirilmesine kadar.”

Sezer, Türkiye’nin İsveç için aldığı kararın tam bir onay anlamına gelmediğini ve şu an için “sarı ışık” olarak görülebileceğini belirterek şöyle devam ediyor:

“Bu gelişme ‘Rusya’dan uzaklaşılıyor mu?’ anlamına bence gelmez. Çünkü kıyaslanacak boyutta konular değiller. Rusya’yla iktisadi anlamdaki karşılıklı işbirliği Türkiye’nin hiçbir zaman bozmayı ya da tehlikeye atmayı düşünebileceği bir konu değil. Yazın tam ortasında turizm sezonundasınız. İkincisi de kış geliyor ve siz Rusya’ya en az 12 milyar dolar doğal gaz borcuyla giriyorsunuz.”

Sezer, İsveç’e onay verilmesinin ardındaki görünür nedenin F-16’lar olduğunu, ancak ABD ve Batı’dan beklenen sıcak paranın da önem taşıdığını düşünüyor.

Türkiye’nin eski Moskova Büyükelçisi ve aynı zamanda 2010-2013 arasında NATO Genel Sekreter Yardımcılığı da yapmış olan Hüseyin Diriöz de Türkiye’nin gerek süreçsel olarak Batı ile Rusya gerekse son savaşta Ukrayna ile Rusya arasında izlediği politikalarına atıfla Türkiye’nin aslında tarafsız olmadığı tespitini yapıyor:

“Türkiye, evet, dengeli bir politika izliyor ama bu tarafsız olduğu anlamına gelmez. Çünkü bir NATO ülkesi olan Türkiye taraftır. Dengeli olmak demek tarafsız olmak demek değildir.”

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’e konuşan Diriöz, Türkiye’nin NATO ile ilişkilerine ve eskiden Sovyetler Birliği ardından Rusya ile kurduğu denge tarihsel perspektiften bakıldığı zaman 1960’lardan sonra dış politikanın çeşitlendirildiğini ancak temel ayağın her zaman için sağlam şekilde Batı ve kurumları üstünde olduğuna işaret ediyor.

Diriöz, 1970’lerden ve özellikle de Kıbrıs harekâtından sonra konulan ambargoyla Sovyetlerle ilişkilerin geliştiğini ve Türkiye’nin de Almanya, Fransa, İtalya gibi o dönemde Batı içinde olan ama Sovyetlerle ilişkilerde daha rahat olan ülkeler arasında yer aldığını anımsatıyor.

Diriöz, NATO’nun Vilnius zirvesinde İsveç’in katılımı ile ilgili verilen onayın da Türkiye’nin temelde ayağının nereye bastığının görülmesi açısından önemli olduğunu ifade ediyor:

“Bazı uluslararası analistler, Batı’nın Suudi Arabistan ile ilişkisini ‘contractual’ yani ‘parça başı’ olarak tanımlar. Bizim Batı’yla ilişkilerimizin ise Batı’nın Suudi Arabistan’la olan ilişkilerinden farklı olarak aynı zamanda, biraz ortak değerlere dayalı ve ortak geleceğe yönelik olarak görülmesi önem taşır.”

Tahıl Koridoru Anlaşması’nın geleceği

Rusya’nın askıya aldığı ve süresi dolan Tahıl Koridoru Anlaşması’nın uzatılması için uluslararası toplumdan çağrılar birbiri ardına gelirken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan ziyareti öncesinde havaalanında yaptığı açıklamada iyimser konuştu ve Putin ile konuyu telefonla görüşeceğini belirtti.

Ancak Rusya uzmanı Aydın Sezer’e göre Erdoğan’ın bu konuda asıl konuşması gereken kişi Putin değil ABD Başkanı Joe Biden ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri olmalı. Sezer, Ukrayna ve Rusya ile ayrı ayrı imzalanan ve Ukrayna tahılının dış pazarlara ulaşması protokollerinin uygulaması ile ilgili bir sıkıntı bulunmadığına, asıl sıkıntının Rusya’nın tahıl ve gübre ile ilgili BM’yle imzaladığı anlaşmada çıktığına dikkat çekiyor.

“Bu anlaşmayla Batı ve Birleşmiş Milletler verdiği sözleri yerine getirmedi” diyen Sezer, bu nedenle Erdoğan’ın Rusya ile değil asıl Batı ülkeleri ve BM ile görüşmesi gerektiğini çünkü Putin’in ikna edilecek bir durumu olmadığını belirtiyor.

Öte yandan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bugün Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiği açıklandı. Türk Dışişleri’nin açıklamasında Tahıl Anlaşması çerçevesindeki gelişmelerin ele alındığı görüşmede orman yangınlarında kullanılmak üzere Rusya’dan büyük gövdeli bir yangın uçağı temin edilmesinin de gündeme geldiği belirtildi.

Fidan dün gece de BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile yaptığı telefon görüşmesinde tahıl anlaşmasına ilişkin son gelişmeleri ele aldı. Ancak görüşmeye ilişkin detay verilmedi. Ukrayna lideri Zelenskiy ise yaptığı son açıklamada, Tahıl Anlaşması’nın Rusya olmadan da devam edebileceğini belirterek “Ukrayna, BM ve Türkiye gıda koridorunun güvenliğini ve gemi denetimlerini sağlayabilirler” ifadelerini kullandı. Zelenskiy’nin bu önerisine ilişkin Ankara’dan henüz bir değerlendirme gelmedi.

Azov komutanlarının serbest bırakılması

Zelenski’nin ziyareti sırasındaAzov komutanlarının serbest bırakılması da son dönemin önemli gelişmelerinden.

Türkiye, varılan uzlaşma ile kendi topraklarında tutulan, Rusya’nın “savaş suçluları” olarak gördüğü, Ukrayna’nın ise Mariupol kentini savunması nedeniyle çok önem verdiği Azov Taburu’ndan beş komutanı ziyaret sırasında Zelenksiy’e iade etmişti.

Sezer, Rusya için “terörist” olarak tanımlanan bu komutanların teslim edilmesinin ardından Moskova’dan ilk başta bazı serzenişler geldiğini, ancak ertesi günlerde Dışişleri Bakanı Fidan’ın Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından bu tepkinin çok sertleşmediğine dikkat çekiyor.

“Resmi düzeyde Rusya bu konuda daha ileri gitmedi. Fakat medyada ve kamuoyunda hâlâ devam eden bir Türkiye karşıtlığı söz konusu” diyen Sezer, Zelenski’nin ziyaretiyle ortaya bir sorun yumağı çıktığını düşünüyor ama bunun çok ciddi hasar bırakmayacağı görüşünde.

Putin Ağustos’ta Türkiye’ye gelir mi?

Erdoğan’ın Ağustos ayı için duyurduğu Putin’in Türkiye ziyaretinin olup olmayacağı da şu an için tam net değil.

Rusya’nın henüz planlanmış bir ziyaret olmadığını söylediğini belirten Sezer, ona gelen duyumlara göre şu an için tüm seçeneklerin masada olduğunu, iki liderin belki üçüncü bir ülkede bir araya gelmesinin de söz konusu olabileceğini belirtiyor.

Paylaşın

İsveç’in NATO Üyeliği: Türkiye IMF Kredisi Karşılığında Onaylayacak

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılan NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde İsveç’in NATO üyeliğine destek vermeyi kabul ettiğini açıklamıştı.

Erdoğan, zirve sonrası yaptığı basın açıklamasında, “Ülkemizin beklentilerini İsveç’in taahhütlerini yerine getirmesi konusunu ele aldık. İsveç’in üyelik konusuyla ilgili önümüzdeki süreçlerin nasıl şekilleneceğini ele aldık. İsveç, bizim AB’ye tam üyeliğimize ve gümrük anlaşmasının yenilenmesine destek verecek. İsveç üzerine düşeni yapmayı sürdürecek” demiş ve eklemişti:

“Bu yol haritasını şu anda İsveç makamları pazartesi akşamı yaptığımız görüşme kapsamında bize sunacaklar. Biz de bunu TBMM’ye sunacağız. Şu anda meclisimiz kapalı, açıldığı zaman TBMM başkanımızın öne çıkaracağı sözleşme bu olacaktır. Birinci derecede onay makamı TBMM’dir. Bir an önce bu sürecin bitmesini istiyoruz.”

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Gazeteci Seymour Hersh, ABD Başkanı Joe Biden’ın Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylaması halinde, ülkeye 11-13 milyar dolarlık bir Uluslararası Para Fonu (IMF) kredisi sözü verdiğini iddia etti.

‘Erdoğan’ın dönüşü hakkında kendisine farklı ve gizli bir hikaye anlatıldığını’ söyleyen Hersh, “Biden, Türkiye’ye çok ihtiyacı olan 11-13 milyar dolar bandında IMF kredisi sözü vermiş. Konuyla ilgili doğrudan bilgisi olan bir yetkili bana ‘Biden’ın bir zafer kazanması gerekiyordu ve Türkiye ciddi bir ekonomik darboğazda’ dedi” ifadelerini kullandı.

Konuya ilişkin haberinde ABD’de 2024 yılında yapılacak Başkanlık Seçimi’nin yaklaştığını ve Cumhuriyetçilerin adayının eski başkan Donald Trump, Trump’ın başkan yardımcısı adayının ise Robert F. Kennedy Jr. olma olasılığının Demokratlarda paniğe sebep olduğunu kaydeden gazeteci Seymour Hersh, “Demokratların akut anksiyetesinin gerçek işaretlerine gelecek olursak; Joe Biden, bu hafta, NATO zirvesinden önce, bir şekilde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın altını üstüne getirdi ve İsveç’in NATO üyeliğine desteğini açıklayarak Vladimir Putin ile ters düşmesini sağladı” ifadelerini kullandı.

Bunun nasıl mümkün olduğuyla ilgili kamuoyuna anlatılan hikayenin ABD’nin Türkiye’ye F-16 savaş uçakları ve mevcut uçaklar için modernizasyon kiti satışını kabul etmesi olduğunu, fakat kendisine ‘daha farklı ve gizli bir hikaye anlatıldığını’ yazdı. Seymour Hersh, “Biden, Türkiye’ye çok ihtiyacı olan 11-13 milyar dolar bandında IMF kredisi sözü vermiş. Konuyla ilgili doğrudan bilgisi olan bir yetkili bana ‘Biden’ın bir zafer kazanması gerekiyordu ve Türkiye ciddi bir ekonomik darboğazda’ dedi” iddiasında bulundu.

“Ekonomik krizden kaçınmak için…”

“Erdoğan’ın, NATO ve Batı Avrupa ile daha iyi durumda olduğunu fark etmesinden daha iyi ne olabilir?” diye soran gazeteci Seymour Hersh, The New York Times gazetesinde yayınlanan bir habere atıfla, Biden’ın 9 Temmuz Pazar günü Avrupa’ya uçarken Erdoğan’ı aradığını ve böylelikle Putin’in ‘tam da istemediği bir şeyle, yani genişlemiş ve daha doğrudan bir NATO ittifakı ile karşı karşıya kaldığını söyleyebildiğini’ aktardı.

Hersh, The Council on Foreign Relations’tan Brad W. Setser’ın haziran ayında kaleme aldığı bir analizi de hatırlatarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimi kazandığını, fakat şimdi yaklaşan ekonomik krizden kaçınmak için bir yol bulması gerektiğini ifade etti. Buna göre, döviz rezervleri tamamen bitmek üzere olan Türkiye, ‘altınlarını satma, önlenebilir bir temerrüt ya da ekonomi politikalarını tamamen tersine çevirme ve muhtemelen bir IMF programının acı hapını yutma’ seçenekleri arasında kalmış durumda.

Paylaşın