Lazer epilasyon nedir, nasıl yapılır? Detaylar

Genellikle ‘kalıcı’ bir epilasyon şekli olarak lanse edilse de, lazer tedavisi yalnızca belirli bir bölgedeki istenmeyen tüylerin sayısını azaltır. İstenmeyen tüyler tamamen ortadan kalkmaz. Tıraş veya ağda gibi tüy kurtulma işlemlerinden çok daha uzun sürer. Lazer epilasyon sonrası tüyler tekrar büyüdüğünde daha açık, daha ince ve sayıları daha az olacaktır.

Doğru cihazlarla ve uzmanlar tarafından yapıldığında son derece etkili ve zararsızdır. Uzmanlar tarafından uygulanacak bölge, cilt tipi ve rengi, kıl yapısı incelenerek ne tür bir cihaz kullanılacağı seçilir ve kişiye yaklaşık olarak tüylerden kaç seansta kurtulacağının bilgisi verilir.

Lazer epilasyon kimlere uygulanır?

Lazer epilasyon 12 yaşından büyük kıl ve cilt yapısı uygun olan herkese uygulanabilir. Bu uygulamaların FDA onayı almış cihazlarla yapılması önemlidir. Lazer epilasyonda sonuç alma seans sayısı kişiden kişiye göre değişiklik gösterebiliyor. Genel olarak 1. Seans ve aralıkları vücut bölgesinde 2 ayda bir 4 -6 seans, yüz bölgesinde ayda bir 6 -12 seans olmak üzere değişir. Lazer epilasyon doğru uygulandığında herhangi bir zararı yoktur. Güvenli ve etkili epilasyon için cilt rengi, kıl rengi kalınlığı ve yoğunluğu dikkate alınmalıdır.

Kimlere lazer epilasyon uygulanamaz?

Lazer epilasyon tamamen beyaz tüylere sahip kişilerde, hamilelerde, sedef hastalığı gibi deri hastalıkları olanlarda, bazı önemli yan etkileri bulunan sivilce ilacı gibi ilaçlar kullananlarda, sistemik izotretinoin kullananlarda, kalp pili olanlarda, ayva tüyü olanlarda ve epilepsi hastalarında önerilmiyor. Bu gibi durumlarda mutlaka bir uzmana danışın.

Vücudun hangi bölgelerine lazer epilasyon yaptırılabilir?

  • Koltuk altı bölgesi lazer epilasyonu; Hem estetik hem de hijyen kaygılarıyla sıklıkla başvurulan koltuk altı lazer epilasyonu, özellikle kadınlar tarafından sıklıkla tercih edilir. Koltuk altı bölgesindeki tüylerin nispeten kalın olması nedeniyle epilasyon, çoğunlukla 4 ila 6 seans aralığında son bulur. Lazer epilasyon sonrasında batık gibi istenmeyen durumlar oluşmaz. Lazer epilasyon sırasında tüyleri etkileyen lazer ışını, cildin altındaki dokulara zarar vermediğinden gövenle uygulanabilir
  • Bikini bölgesi lazer epilasyonu: Bikini bölgesinin dışında kalan tüylerin lazer epilasyon ile yok edilmesi olarak tanımlanabilen bu epilasyon türünde başarı oranı son derece yüksektir. Çoğunlukla 6 seansın ardından kişi ilgili bölgedeki tüylerinden kurtulmuş olur
  • Genital bölgesi lazer epilasyonu; Genital bölgede kalıcı epilasyon tercih edenler tarafından başvurulan genital bölge lazer epilasyonu, bu bölgedeki tüylerin kalın ve koyu renkli olmasına bağlı olarak yaklaşık 4 ila 6 seans sürer. Pubik tüylerinde son derece etkili olan lazer epilasyonun labium bölgesinde etkinliği, pubik bölgeye kıyasla daha düşüktür. Genital bölge lazer epilasyonunda kullanılan lazer ışını, cilt altında yer alan doku ve organlara zarar vermez
  • Bacak bölgesi lazer epilasyonu; Çoğunlukla genetik etkenlerin yol oynadığı bacak bölgesindeki tüylenme, alt bacak başta olmak üzere üst bacakta da görülebilir. Alanın geniş olmasına bağlı olarak nispeten daha uzun süren bacak bölgesi lazer epilasyonu ile kısmi ya da tüm bacak tüyleri yok edilebilir. Bacak bölgesi lazer epilasyon uygulaması genellikle 6 seans sürer
  • Kol bölgesi lazer epilasyonu; Hem kadınlar hem de erkekler tarafından tercih edilen kol bölgesi lazer epilasyonu, kol bölgesinde yer alan tüylerin farklı yapıda olmasına bağlı olarak yaklaşık 10 seans kadar sürebilir. Kolların çoğunlukla açıkta kaldığı yaz aylarında uygulanması önerilmez
  • Göğüs bölgesi lazer epilasyonu; Çoğunlukla erkekler tarafından tercih edilen bu epilasyon türü ile, göğüs bölgesindeki tüylerin tümünün alınması ya da tüylerin seyreltilmesi mümkündür. Bu bölgede diode ya da Alexandrite Lazer türleri kullanılabilir
  • Sırt bölgesi lazer epilasyonu; Sırt bölgesinde bulunan tüyler zaman zaman kıl dönmesine yol açabilir. Hem estetik hem de sağlık kaygılarıyla yaptırılan sırt bölgesi lazer epilasyonu, erkekler tarafından sıklıkla tercih edilir. Kalın ve derin yerleşimli olan sırt tüylerinde melanin miktarı fazladır. Böylece lazer epilasyonun bölgedeki etkinliği de fazladır. Sırt bölgesinde diode lazerlerin kullanımı yaygındır
  • Ense bölgesi lazer epilasyonu; Saç köklerinden sırta doğru olan tüylenme özellikle erkekler tarafından estetik ve hijyen kaygılarından dolayı istenmez. Ense bölgesindeki tüylerin ince olması nedeniyle bu bölgenin tüylerden tamamen temizlenmesi 10 seans kadar sürebilir. Bu bölgede kadınlarda da tüylenme gözlenebilir. Bu bölgede var olan tüylerin çok ince olması durumunda lazer epilasyon etkili olmayabilir
  • Boyun bölgesi lazer epilasyonu; Erkeklerde tıraş bölgesi olarak kabul edilen boyun bölgesinde kıl dönmesi ve sivilcelenme yaygın görülür. Geleneksel yöntemlerle yapılan tıraş sırasında cildin tahriş olması ve zaman zaman kesilmesi söz konusu olabilir. Lazer epilasyon ile bölgedeki tüylerin miktarının azaltılması ya da tamamen yok edilmesi mümkündür
  • Yüz bölgesi lazer epilasyonu; Yüz bölgesinde tüylenme genetik geçişli olabileceği gibi hormonal bozukluktan da kaynaklanabilir. Bu yüzden yüz bölgesinde tüylenme olan kadınlarda öncelikle hormon düzeyine bakılması ve eğer varsa mevcut hastalığın tedavi edilmesi gerekir. Yüzdeki tüylenme genetik ise bu bölgenin epilasyonunda diode lazer kullanılarak bölge tüyleri yok edilebilir
  • Bıyık bölgesi lazer epilasyonu; Bu bölgede yer alan ince tüyler dahi zaman zaman kişinin rahatsız hissetmesine yol açabilir. Bölge tüylerinin ince ve açık renkli olması, bıyık bölgesi lazer epilasyon süresinin uzamasına yol açabilir. Bu bölgenin epilasyonu yaklaşık olarak 10 seans sürer
  • Çene bölgesi lazer epilasyonu; Yüz bölgesindeki tüyler gibi çene bölgesinde yer alan tüylenme de hormonal nedenli olabilir. Bu yüzden öncelikle kişinin sağlık kontrollerini yaptırması önerilir. Çene bölgesinde yaygın tüylenmenin olduğu durumlarda uygulama, 10 seansa kadar çıkabilir

Lazer epilasyonun yan etkileri var mı?

Lazer epilasyonda kullanılan lazer cilt altına ve ter bezlerine zarar vermeden sadece kıl tüylerini hedef aldığı için kullanımı son derece güvenlidir. Ancak uygulama esnasında bir miktar acı hissedilebilir. Diğer epilasyon uygulamalarının yanında acısız sayılabilecek lazer epilasyon uygulamaları sonrasında hafif bir kızarıklık ve ödem oluşabilir. Uzmanınız tarafından uygulanan steroid içerikli kremler bu şikayetleri hızla giderir. Bunun yanında ince krut, veziküllerde hiper ve hipopigmentasyon gibi yan etkiler görülse de bunların tamamı geçici komplikasyonlardır.

Lazer epilasyonun zararları var mı?

Lazer epilasyon yalnızca kıl köküne etki eder. Kıl kökünde bulunan melanin pigmentine lazer ışığı tutularak kökün yakılması hedeflenir. Lazeri diğer yöntemlerden ayıran en önemli özellik, kıl ve kökünün etrafında bulunan dokuya zarar vermemesidir. Bu yüzden işlem sonrasında herhangi bir kısıtlama gerektirmez. Uzmanlar tarafından, uygun cihazlarla uygun atımlar yapıldığından leke ve iz bırakmaz. Özellikle genital bölgeye uygulanan lazerin tehlikeli olduğu söylense de uygulama derinin altına ilerlemediği için bölgeye herhangi bir zarar vermez. Cilt kanseri ile bilinen bir bağlantısı yoktur. Uygulanan diğer bölgelerde de lazer epilasyonun ispatlanmış bir zararı bulunmamaktadır.

Bunlara dikkat!

  • Uygulamadan sonra en az 3 ay güneşten korunun ve 30 veya daha yüksek faktör güneş koruyucusu kullanın. Bölgeyi nemlendirici kremler ile nemli tutun
  • Uygulamadan sonra 24 saat sıcak su değdirmeyin
  • 24 saat içinde ağrı ya da şişme olursa yumuşak beze sarılı buz uygulayın
  • Gerektiğinde ağrı kesici kullanabilirsiniz
  • Uygulamadan sonra 48 saat bölgeyi tıraş etmeyin
  • Bölgede kabuklanma olursa el sürmeyin
  • Ağda tüy dökücü kremler kullanmayın
  • Bölgeye nazik davranın ve kaşımayın. Keseleme gibi tahriş edici işlemlere maruz bırakmayın
  • Ateş ya da iltihap gibi enfeksiyon bulgusu varsa mutlaka işlem yapan kişiyi arayın
  • Yüz epilasyonları sonrasında 24 saat fondöten, allık gibi cildi kapatan ürünler kullanmayın
  • 1-2 aylık aralıklarla ortalama 6-8 seans arasında, yüzde ise 10-12 seans arasında sonuç veren lazer epilasyon, alanın genişliğine bağlı olarak tedavi birkaç dakikadan birkaç saate kadar çıkabiliyor
  • Yeni cihazlarla bu süre 30 dakikaya kadar inebiliyor
  • Uygulama sonrasında 2-3 günde içinde tüyler kendiliğinden dökülmeye başlıyo
  • Lazer epilasyonun uzman hekimler kontrolünde yapılması önemli
  • Güvenli ve etkin şekilde olması için kıl ve cilt tipine göre değerlerin doğru belirlenmesi; cilt rengi, kıl yoğunluğu, kıl rengi ve kalınlığına bakılarak, doğru cihaz ve enerji tespit edilmesi gerekiyor

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Lameze yöntemi nedir? Detaylar

Lamaze yöntemi, 1950’lerin başında Fransız kadın doğum uzmanı Ferdinand Lamaze tarafından geliştirilmiştir ve günümüzün en yaygın doğum programlarından biridir. Bu yöntemi bir dizi ders alarak öğrenebilirsiniz. Bu derslerin amacı, doğuma hazırlanmanıza yardımcı olmak ve hamilelik ve doğum süreci hakkındaki olumsuz önyargıları olumlu duygularla değiştirmektir.

Bu dersler ayrıca doğumla başa çıkma ve ağrı yönetimi becerilerini öğrenmenize yardımcı olacaktır. Katılımcılara ve onların partnerlerine doğum ve doğumdan kaynaklanan rahatsızlığı hafifletmek için gevşeme teknikleri ve nefes alma modelleri öğretilir. Bu beceriler altı ila sekiz hafta boyunca sınıflarda öğretilir. Hamile kadınlar seçtikleri partneri ile katılabilirler.

Birinci sınıf: Üçüncü üç aylık dönem

İlk Lamaze dersiniz, hamileliğin bir parçası olan anatomik, fizyolojik ve duygusal değişikliklere genel bir bakış sağlayacaktır. Üçüncü üç aylık dönemdeki değişikliklere odaklanılacaktır. Birinci sınıftaki ortak konular ve etkinlikler şunları içerir:

Beklentileriniz; Siz ve partneriniz düşüncelerinizi, korkularınızı ve duygularınızı paylaşmanız için teşvik edilirsiniz. Birbirinize güvenmeniz ve birlikte çalışmanız öğretiliyor.

Hamileliğin normal rahatsızlıkları; Size ve eşinize, sırtınızın alt kısmını sürekli iterek bel ağrıları ve ağrıları için karşı baskı sağlamanız öğretiliyor. İkiniz de yaşadığınız herhangi bir rahatsızlığı tartışmanız için teşvik ediliyorsunuz. Eğitmeniniz size farklı çözümler öğretecek.

Emzirmenin faydaları; Emzirmek, doğumdan sonra rahminizin kasılmasına yardımcı olur. Bu kasılmalar ayrıca doğumdan sonra kan kaybını da azaltır. Anne sütü, bebeği çocukluk hastalıklarından korur. Emzirme deneyimi anne-bebek bağını güçlendirir.

Beslenme ihtiyaçları; Sağlıklı bir bebek için ek besleyici kalorilere ihtiyacınız devam ediyor. Beyin hücresi gelişimi, son üç aylık dönemde ve doğumdan sonraki 18 aya kadar gerçekleşir ve bu süre zarfında doğru beslenme çok önemlidir.

Üçüncü üç aylık dönemdeki değişiklikler; Vücudunuz büyüyen bebeğe uyum sağlamak için büyüdükçe, aşağıdaki değişiklikleri yaşamaya başlayabilirsiniz:

  • Enerji eksikliği veya yorgunluk hissedebilirsiniz
  • Kolayca gülebilir veya ağlayabilirsiniz
  • Kan hacminde bir artış olacak
  • Genel bir şişlik fark edebilirsiniz
  • Sık sık idrara çıkmanız gerekebilir

Faaliyetler; Birinci sınıf için aktivite seansı, aşamalı gevşeme, olumlu onaylamalar ve olumlu imgeler içerebilir. Siz ve eşiniz aşamalı gevşeme çalışması yapabilirsiniz. Kademeli gevşeme sırasında, önce ayaklarınızdan başlayarak her vücut parçanızı kasılır ve sonra gevşetirsiniz. Bu süreç, vücudunuzun rahat ve gergin olmadığında nasıl hissettiğini anlamanıza yardımcı olur. Doğum sırasında, rahatsanız rahim ağzınız daha kolay açılır.

Ayrıca, olumsuz düşünceleri olumlu imgelerle değiştirerek olumlu onaylamalar yapacaksınız. Bir örnek, ağrının başladığını hissederken kasılmayı memnuniyetle karşılamaktır. Pozitif imgeler kullanarak kasılma işini de görselleştirebilirsiniz.

İkinci sınıf: Özel yer görüntüleri

İkinci sınıfta şunları tartışacaksınız:

  • Fetal büyüme
  • Fetüs gelişimi
  • Fetal hareket sayımı
  • Bebeklerin uyanma ve uyku döngüleri

Birinci sınıfta keşfettiğiniz doğum ve doğum hakkındaki duyguların tartışacaksınız. Ayrıca doğum sırasında  anatomik ve fizyolojik değişiklikleri de gözden geçireceksiniz. Bazı eğitmenler, katılımcılara doğum filmlerini gösterme zamanı olarak ikinci sınıfı seçerler.

Özel yer görüntüleri; Sınıfın aktivite bölümünde ikinci bir gevşeme dizisi öğretilir. Özel yer görüntülerini kullanmak, kendinizi hoş bir yerde hayal etmeyi ve özel yerin manzaralarına, seslerine ve kokularına odaklanmayı içerir. Bu teknik, kendinizi acıdan uzaklaştırmanıza ve olumlu duygulara odaklanmanıza yardımcı olur.

Üçüncü sınıf: Lamaze teorisi

Muhtemelen üçüncü sınıfta fetal gelişim ve bazı nefes alma teknikleri hakkında daha fazla şey öğreneceksiniz.

Lamaze teorisi; Eğitmeniniz ağrı algısını sunacak ve tartışacaktır. Doğumla ilgili olarak size söylenen veya inandıklarınız şeyleri paylaşmanız teşvik edilebilirsiniz. Doğum sırasında neler olduğu hakkında ayrıntılı bir tartışma, doğum sürecini aydınlatmaya yardımcı olabilir.

Doğumun doğasını daha çok anladıkça, onu normal bir olay olarak görmeye başlayabilirsiniz. Doğuma hazırlık, sizin ve eşinizin bebeğinizin doğumunu olumlu bir şekilde deneyimleme becerisine vücudunuzun daha fazla güvenmesine yardımcı olabilir. Aynı zamanda sizin ve eşinizin bu deneyime daha tam olarak katılmanıza yardımcı olabilir.

Fetüs gelişimi; Üçüncü sınıfın bir diğer odak noktası ise gelişen fetüs ve yeni doğmuş bir bebeğe geçişidir.

  • Gelişmekte olan bebeğiniz nasıl nefes alıyor?
  • Bebeğiniz kaslarını nasıl güçlendiriyor ve çalıştırıyor
  • Bebeğinizin ses duymaya başlaması
  • Bebeğinizin görme yetisini geliştirmeye başlaması

Ayrıca yeni doğmuş bir bebeğin hayatının ilk 30 dakikasında ne kadar uyanık ve reaktif olacağını ve bebek aktifken emzirmeye başlamanın en iyisi olduğunu da tartışacaksınız.

Solunum teknikleri; Ağızdan nefes alma teknikleri, hissettiğiniz ağrıyı azaltmak için nefesinizi modellemenizi öğretir. Her kasılma başladığında, derin veya arındırıcı bir nefes alırsınız. Bu derin nefesi, burundan içeri ve büzülmüş dudaklardan yavaş, derin nefes alma takip eder. Dikkatli nefes almaya odaklanmak dikkatinizi dağıtır ve rahatsızlık duyduğunuzu azaltır.

Başka bir nefes alma rejimi de “hee, hee, hee” seslerini tekrar ederken yavaşça nefes almaktır. Partneriniz size yardımcı olacak, sizinle birlikte nefes alacak ve sizi cesaretlendirecektir. Serviksiniz tamamen açılmadan önce itme dürtüsü hissederseniz, daha hızlı, kısa nefesler vermeniz gerekebilir. Doğum sırasında en yararlı bulduklarınızı bularak, bu nefes alma tekniklerini önceden öğrenmeye ve uygulamaya teşvik edilirsiniz.

Dördüncü sınıf: Aktif emek

Dördüncü sınıfın odak noktası, serviks yaklaşık 4 santimetre (cm) genişlediğinde başlayan aktif doğumdur. Partneriniz, aktif doğum sırasında size destek olacak teknikleri öğrenecek. Ayrıca doğum sırasında kaslarınızı gevşetmeye yardımcı olacak bir strateji olan dokunarak gevşeme hakkında bilgi edineceksiniz.

Aktif emek; Rahim tekrar tekrar kasıldıkça rahim ağzı giderek genişler. Erken doğum sırasında kasılmalar kısadır ve her 20-30 dakikada bir ortaya çıkar. Erken doğum genellikle yavaş ilerler. Serviks yaklaşık 6 cm açıldığında aktif doğum başlar. Kasılmalar birbirine daha yakın ve daha yoğun bir şekilde gerçekleşecektir. Doğum genellikle daha hızlı ilerler. Odaklanmak ve ağrıyla başa çıkmak için yardıma ihtiyacınız olabilir.

Rahim ağzı 6 ila 8 cm genişlediğinden doğum yoğunlaşır. Bu genişleme seviyesine bazen geçiş aşaması denir. Bu süre zarfında siz ve eşiniz doğum sancısı ile başa çıkmak için çok çalışacaksınız. Bir jetli küvet, sallanan sandalye veya doğum topu daha rahat etmenize yardımcı olabilir.

Serviksiniz tamamen açıldığında doğum eyleminin ilk aşaması tamamlanmış olur. Doğumun ikinci aşamasında, bebek doğum kanalına inerken genellikle itme dürtüsü hissedersiniz. Her kasılmada bir nefes almaya ve bebeği aşağı ve kasık kemiğinizin altına itmeye teşvik edilirsiniz. Bebeğin başı vajinal açıklığı esnetip görünür hale geldikçe, odaklanmanıza yardımcı olması için uzanıp bebeğin başına dokunabilirsiniz.

Partnerinizin şunları yapması önerilir:

  • Seninle nefes alması
  • Sana harika bir iş çıkardığını hatırlatması
  • Sırtınıza, uyluklarınıza veya karnınızın alt kısmına mesaj yapması
  • Sana içmen için sıvılar verilmesi
  • Yanında olduğunu hatırlatması

Dokunma rahatlaması; Dokunarak gevşetme, doğum sancılarıyla başa çıkmanıza yardımcı olmak için öğretilecek bir tekniktir. Partneriniz dokundukça her kas grubunu gevşetmek için kendinizi şartlandırmayı öğrenirsiniz. Partneriniz gergin olduğunuzda nasıl göründüğünüzü belirlemeyi ve kasları gevşetmenize yardımcı olmak için gergin bölgeye dokunmayı öğrenir.

Beşinci sınıf: İtme teknikleri

Beşinci sınıfta, doğum sırasında sırt ağrısını hafifletmek için itme teknikleri ve stratejileri öğreneceksiniz. Ayrıca doğum yaptıktan sonraki ilk birkaç haftaya nasıl hazırlanacağınızı da tartışacaksınız.

İtme teknikleri; Bebeğiniz doğum kanalından aşağı doğru ilerlerken, kendinizi istemeden iterken bulabilirsiniz. Bu doğal dürtüye yardımcı olacak çeşitli teknikler vardır. Kasılmanın başlangıcında bir nefes alabilir ve iterken havayı yavaşça serbest bırakabilirsiniz. Bu, açık glottis yöntemi olarak bilinir. Ayrıca derin bir nefes alabilir, nefesi tutabilir ve toplayabildiğiniz tüm güçle aşağı inebilirsiniz.

Geri emek; Bazı kadınlar doğum sancılarının çoğunu sırtlarında hissederler. Elleriniz ve dizleriniz üzerinde pelvik sallanma veya çömelme bu rahatsızlığı hafifletebilir. Sırtın alt kısmında sıcak paket veya buz torbası da yardımcı olabilir. Partnerinizin belinize uyguladığı sert karşı baskı da biraz rahatlık sağlayabilir.

Doğum sonrası başa çıkma; Siz ve eşiniz, kendinizi ve evinizi yeni bir bebeğin gelişine hazırlamanız teşvik edilir. Bu süre zarfında düzeltilmesi kolay, besleyici yiyecekler yardımcı olur. Arkadaşlarınızdan ve ailenizden yardım almayı öğrenmelisiniz. Yeni bir bebeğe ebeveynlik yapma becerilerini öğrenirken mizah anlayışınızı geliştirmeye teşvik edilirsiniz.

Altıncı ve son sınıf, program boyunca kapsanan materyallerin bir incelemesinden oluşacaktır. Son sınıfın önemli bir amacı, doğum sürecinin normal bir süreç olduğunu anlamanıza yardımcı olmaktır.

Lamaze yöntemi, doğuma hazırlanmanıza yardımcı olabilecek sadece bir programdır. Birçok kişi öğrettiği strateji ve teknikleri büyük gün ve sonrasında faydalı buluyor. Küçük bir hazırlık, doğum eylemine olumlu ve ne olacağından emin hissetmenize yardımcı olabilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Kök kanal tedavisi nedir? Detaylar

Çürümüş ya da enfekte olmuş dişi kurtarmak amacıyla yapılan Kök Kanal Tedavisi (Endodonti Tedavisi), pulpadaki damar ve sinirlerin uzaklaştırılması, pulpa boşluğunun dezenfekte edilmesi, kanalların genişletilmesi ve kanalların kanal dolgu malzemesi ile doldurulması aşamalarından oluşuyor.

Kök kanal tedavisini anlamak için dişin yapısı hakkında genel bir bilgiye sahip olmak gerekir. Diş, dıştan içe doğru; mine, dentin ve pulpa olmak üzere 3 ana tabakadan oluşur. Dişin merkezindeki doğal boşluğa da kök kanalı denir. Pulpa kök kanalı içindeki yumuşak dokudur. Bu doku, dişi besleyen kan damarları ve sinirler açısından zengindir.

Eski zamanlarda bir enfeksiyon ya da enflamasyon pulpa tabakasına ilerlediğinde, diş artık kurtarılamaz hale gelip çekilmekteydi. Günümüzdeki son gelişmeler, dişin pulpa tabakasının temizlenip tekrar doldurulmasına olanak sağlamaktadır. Pulpa ve içerisindeki sinirler alınsa da, diş temel işlevini yerine getirir. Bunun nedeni, dişler dişetlerinden çıkıp son halini aldıktan sonra, diş sinirlerinin hayati bir önem taşımamasıdır. Diş sinirlerinin yetişkinlerdeki tek görevi sıcak ve soğuk hissini hissetmek gibi duyusal işlevlerdir.

Bir dişin sinir dokusu veya pulpası hasar gördüğünde, parçalanır ve bakteri burada çoğalmaya başlar. Bakteriler yoğun bir enfeksiyona veya apseye yol açabilir. Apse, diş köklerininin sonunda oluşan irin dolu bir şişliktir. Diş çürükleri tedavi edilmediğinde, kök çevresinde kemik kaybı gibi ciddi durumlara yol açabilir.

Nedenleri;

  • Uyumsuz restorasyonlar, eski dolguların çevresinde oluşan yeni çürükler, derin çürükler veya kaza sonucu dişin sinir ve damar dokusu canlılığını kaybediyor veya enfekte oluyor
  • Hiç çürük olmadan da bazı nedenler diş iltihaplanmasıyla sonuçlanabiliyor. Bunların başında da travmaya maruz kalma geliyor: Şiddetle gelen bir darbe, dişin dolaşımını kesebiliyor ve böylelikle diş beslenemediğinden zamanla canlılığını kaybediyor
  • Diş sıkma/gıcırdatma, yüksek yapılan dolgular ve restorasyonlar da kronik travma nedenleri arasında yer alıyor ve iltihaplanmaya neden olabiliyor
  • Bununla birlikte uzun süre tedavi edilmeyen periodontal (dişeti ve çevresi) hastalıkları da dişin iltihaplanmasında etken faktörler arasında yer alıyor. Bu durumlarda da tedavi olarak kanal tedavisi gündeme geliyor

Belirtileri;

  • Çiğneme veya baskı uygulama durumunda şiddetli diş ağrısı
  • Sıcak veya soğuğa hassasiyet (ağrı)
  • Diş renginin kararması
  • Yakındaki diş etlerinde şişme ve hassasiyet
  • Diş etlerinde kalıcı veya tekrarlayan sivilce benzeri beyaz kabarcıklar

Ağrıyan veya çürüyen her dişe kanal tedavisi yapılmıyor. Tedavi yapılabilmesi için bakterilerden kaynaklı ve hafif ağrı ile sinyal veren ya da hiç ağrı yapmayan bu çürükler sadece dolguyla tedavi edilebiliyor. Diş bu aşamada tedavi edilmezse bakteriler dişin özüne İlerleyerek iltihaplanmaya neden oluyor ve bu durumda kanal tedavisi uygulanması gerekiyor.

Nasıl yapılır ve ne kadar sürer?

  • Lokal anestezi yapılması: diş ve çevre dokuların uyuşturulması
  • Diş çürüğünün temizlenerek kök kanallarının açılması
  • Radyografi (röntgen) çekilerek kanal uzunluğunun tespit edilmesi
  • Kök kanallarının içeriğinin (pulpa dokusunun) çıkarılarak temizlenmesi
  • Çeşitli el aletleri ve döner aletler kullanarak kök kanallarının şekillendirilmesi
  • Kök kanallarının dezenfeksiyonu: mikroorganizmalardan arındırılması
  • Kök kanallarının doldurulması

Kanal tedavisi sonrası dikkat edilmesi gerekenler;

  • Kanal tedavisi ilk seansta bitmezse, tedavi bitinceye kadar ilgili dişi kullanmaktan kaçınılmalıdır
  • Kanal tedavisi tamamen bitse bile işlemden sonra en az iki saat bir şeyler yenip içilmemelidir
  • Bir iki gün boyunca hassasiyet olabileceğinden aşırı sıcak ve soğuk içeceklerden kaçınmak hastaya rahatlık sağlar
  • Ağız sağlığı bakımı söz konusu olduğunda, düzenli aralıklarla yapılan diş fırçalama, diş ipi ve antiseptik bir gargara kullanma gibi genel bakım kurallarının yanında, diş hekimini düzenli aralıklarla ziyaret etmek de önemlidir

Kanal tedavisi başarı oranları ve komplikasyonları;

Kök kanal tedavisi %95’ten fazla başarı oranına sahip bir prosedürdür. Kanal tedavisi görmüş birçok diş ömür boyu kullanılabilir. Bununla beraber, diş hekiminizin bir dişi temizleme ve dolgu konusundaki en iyi çabalarına rağmen, bir kök kanalında yeni enfeksiyonlar ortaya çıkabilir. Bunun olası nedenleri:

  • Bir dişte normal olarak öngörülenden daha fazla kök kanalı bulunması sonucunda bunlardan birinin temizlenmemiş halde kalması
  • Diş kökünde saptanamayan bir çatlak
  • Bakterilerin restorasyonu geçerek dişin iç taraflarına ulaşması ve bölgeyi enfekte etmesi
  • Sızdırmanın engellenmesi için kullanılan malzemenin zamanla parçalanması ve bakterilerin dişin iç kısımlarına tekrar yerleşmesi olarak sıralanabilir

Kök kanal tedavisine alternatifler;

Doğal dişlerinizi kurtarmak, mümkün olan en iyi tedavi seçeneğidir. Doğal dişleriniz, doğru beslenmeyi sağlamak için gereken çok çeşitli gıdaları etkili bir şekilde sindirmenizi sağlar.

Kök kanalı prosedürünün tek alternatifi, çiğneme işlevini eski haline getirmek ve bitişik dişlerin kaymasını önlemek için dişin çıkarılması ve yerine köprü, implant veya çıkarılabilir kısmi takma diş ile değiştirilmesidir. Bu çok daha uzun süren seanslara neden olup hastaya maddi ve manevi açıdan daha fazla yük olur.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Koroner Bypass Ameliyatı nedir, nasıl yapılır?

Koroner Bypass Ameliyatı (CABG (İngilizce Coronary Artery Bypass Grafting)), koroner arterler tıkandığında veya hasar gördüğünde yapılan bir operasyondur. Koroner arterler kalbi besleyen ve ona oksijen taşıyan damarlardır. Ameliyat tüm dünya da ve ülkemizde en sık yapılan kalp ameliyatı tipini oluşturmaktadır.

Bypass ameliyatı bir atardamarın belli bir bölgesinde meydana gelen daralma ya da tıkanma sonucunda bu atardamarın beslediği bölgenin canlılığını korumak için uygulanan cerrahi bir yöntemdir. Atardamarın tıkalı olan bölgesinin ilerisine vücudun başka bir bölgesinden hazırlanan damarlar vasıtasıyla gerçekleştirilir by pass ile atardamarın beslendiği bölgeye yeterli miktarda kan ulaştırılır. Koroner bypass ameliyatı ise kalbi besleyen koroner damar adı verilen atardamarların tıkanması sonucunda yapılan bypass ameliyatlarıdır.

Koroner damarlar neden daralır/tıkanır?

Bu konuda yapılan araştırmalar 5 temel risk faktörünün en önemli sebepler olduğunu ortaya koymaktadır. Bunlar;

  • Ailesel yatkınlık (kişinin anne, baba ya da kardeşinin genç yaşta koroner arter hastası olması)
  • Diyabet (şeker hastalığı)
  • Hipertansiyon
  • Hiperlipidemi (kan yağlarının yüksekliği)
  • Sigara

Bu 5 temel risk faktöründen 3 tanesinin kişide varlığı hasta olma riskini önemli derecede yükseltmektedir. Bunlara ek olarak stres, erkek cinsiyet, hareketsiz yaşam tarzı, erkeklerin 45, kadınlarınsa 55 yaşın üzerinde olması gibi faktörler kişinin koroner damarlarının tıkanmasını kolaylaştırmaktadır.

Koroner Bypass Ameliyatı kimlere uygulanır?

Koroner arter daralmalarında ilaç tedavisi, koroner balon anjiyoplasti ve/veya stent ya da koroner bypass ameliyatı tedavi seçenekleri arasındadır. Hangi tedavi şeklinin seçileceğine, hastalığın durumuna göre kalp cerrahı ve kardiyologtan oluşan ortak konseyce karar verilir.

Koroner Bypass Ameliyatı yapıldığı durumlar:

  • Sol ana koroner arter darlıkları
  • Birden fazla koroner arterde kritik darlık
  • Koroner arter hastalığı nedeniyle kalbin kasılma gücünün bozulması
  • İlaç tedavisine rağmen devam eden göğüs ağrısı

Günümüzde halen koroner arter bypass cerrahisi için hastanın kendi atar veya toplardamarları kullanılmaktadır. Bu konudaki çalışmalara rağmen koroner bypass ameliyatlarında kullanılabilecek yapay bir damar yoktur.

Koroner Bypass Ameliyatı nasıl yapılır?

Koroner bypass ameliyatı kalp durdurulup kalp akciğer makinasına bağlanarak yapılan bypass ameliyatı ya da çalışan kalpte bypass ameliyatı olmak üzere iki şekilde gerçekleştirilebilir. Koroner bypass ameliyatları açık cerrahiyle yapılabileceği gibi gerekli uygunluk şartlarının varlığında minimal invaziv cerrahisiyle yani  göğüs ortadan yarılmadan ve göğüs kemiği kesilmeden koltuk altından, meme altından, meme dış kıvrımından küçük kesilerle gerçekleştirilebilmektedir.

Koroner bypass ameliyatı, ilaç tedavisinden yanıt alınamayan durumlarda ya da tıkanma nedeniyle müdahale edilmesi gereken durumlarda uygulanabilmektedir. Bazı durumlarda balon ya da stent uygulaması yeterli gelmediğinden koroner bypass ameliyatı tercih edilebilmektedir.

Koroner bypass ameliyatında, hastanın göğüs, kol ya da bacak bölgesinden alınan damar tıkalı olan koroner damara köprüleme yapılarak dikilir. Koroner bypass ameliyatlarında, damar sayısına göre giriş yeri değişebilmektedir. Tek damarda bypass yapılacaksa meme altından küçük 7-8 santimlik kesilerle bypass ameliyatı yapılır. Bazen iki damar olduğunda da sol taraftan yine koltuk altından iki damar bypass ameliyatı yapılabilir. Koltuk altından yapılan kalp ameliyatlarında hiçbir kemik ve kas kesilmez.

Kaburgalar arasından kalbe ulaşılır ve gerekli müdahale yapılarak ameliyat sonlandırılır. Eğer ki çalışan kalpte yapılan bypass ameliyatı çoklu damarı kapsıyorsa üç damar ve üzerinde olduğunda göğüs ön kemiği kısmi olarak açılması gerekebilir. Kemik tamamen açılmadığı için, parsiyel yani kısmi açıldığı için hastanın enfeksiyon riski düşük olduğu gibi göğüs kemiği daha çabuk kaynamaktadır.

Koroner Bypass Ameliyatı’ndan sonra dikkat edilmesi gerekenler;

Koroner bypass ameliyatlarından sonraki en önemli konulardan biri, hastaların hekim tarafından tavsiye edildiği şekilde hareket etmeleridir. Hastaların kendilerine belirtilen şekilde ilaçlarını kullanmaları dikkat edilmesi gereken konuların başında gelir.  Ayrıca kalp damar hastalıklarının ortaya çıkmasında önemli rol oynayan sigara tüketilmemeli, kolesterol konusunda beslenmeye dikkat edilmelidir. Hayvansal yağlardan uzak durulmalıdır. Kalp ameliyatı nedeniyle sigarayı bırakan hastaların tekrar sigaraya başlamaması gerekmektedir.

Bununla birlikte uzman hekim tavsiyeleri doğrultusunda düzenli egzersizlere günlük hayatta yer verilmesi gerekmektedir. Ayrıca hasta durumunun ve kalp sağlığının kontrol edilerek takip edildiği düzenli hekim kontrolleri ihmal edilmemelidir. Sağlıklı bir kalbin sağlıklı bir yaşam anlamına geldiği unutulmamalıdır. Genel olarak değerlendirildiğinde; hastaların kalp ve damar sağlığına yönelik önleyici ve koruyucu tedbirler aldıkları bir yaşam tarzına sahip olmalarında fayda bulunmaktadır.

Koroner Bypass Ameliyatının alternatifi var mı?

İlaç tedavisi, balon ve stent girişimleri koroner bypass cerrahisine ancak uygun, seçilmiş olgularda alternatif olabilir. Ancak unutmayınız ki sizin için ameliyat kararı verildiği anda, öncesinde bu alternatifler değerlendirilip, bunların sizin için uygun olmadığı sonucuna varılmıştır. Kafanızda oluşabilecek soruları kardioloğunuz ve cerrahınızla görüşüp, cevap alınız.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Keratoplasti (kornea nakli) nedir? Detaylar

Keratoplasti (Kornea Nakli), zarar görmüş veya hastalıklı bir korneanın, bağışlanan başka bir kornea dokusu (greft) ile değiştirilmesi durumudur. Kornea, gözün renkli kısmı olan iris tabakasının önündeki şeffaf tabakaya denir.

Korneanın başlıca iki görevi vardır. Birincisi, gözün içindeki yapıları korumak, ikincisi ise dışarıdan gelen ışığı kırarak retina adı verilen ve görmeyi sağlayan sinir tabasına net bir şekilde odaklamaktır. Gözün en yüksek kırıcılığı kornea tabakasındadır, bu yüzden korneadaki bir bulanıklık veya şekil bozukluğu görmeyi ileri derecede bozar.

Hangi durumlarda kornea nakli yapılır?

  • Göz cerrahisi sonrası korneanın şeffaf kalmasını sağlayan hücreler hasar görürse ve kornea bulanıklaşırsa
  • Korneanın kubbe şekli bozulursa, örneğin konikleşirse (keratokonus)
  • Kalıtsal geçiş gösteren bazı kornea hastalıklarında
  • Enfeksiyon nedeni ile korneada yara dokusu ve yeni damarlanma olursa (örneğin, Herpes -uçuk virüsü- keratiti sonrası)
  • Kazalar nedeniyle kornea bulanıklaşırsa veya bütünlüğü ağır derecede bozulursa
  • Kornea nakli sonrası vücut dokuyu reddederse

Kornea nakli nasıl gerçekleştirilir?

Cerrahiden önce:

Siz ve doktorunuz kornea nakli ameliyatına karar verdiğinizde, isminiz kornea bankasına bildirilir ve bekleme listesine alınırsınız. Bağışlanan kornea dokuları göz bankaları tarafından yeterli hücre sayısı, doku kalitesi ve şeffaflık açısından değerlendirilirken; hepatit, HIV gibi testlerle bulaşıcı hastalıklar yönünden taranır. Size uygun doku bulunduğunda (bekleme süresi birkaç ay sürebilir), birkaç gün içerisinde nakil ameliyatı için çağırılırsınız.

Ameliyat günü:

Yaşınız, genel sağlık durumunuz ve gözünüzdeki ek hastalıklarla ilgili olarak ameliyat lokal veya genel anestezi altında yapılabilir. Ameliyat günü genellikle kahvaltı yapmadan, düzenli kullandığınız ilaçları az suyla almanız önerilecektir. Aspirin gibi kan sulandırıcı ilaç kullananlar bu ilaçları doktorlarının önerileri doğrultusunda 1 hafta önceden kesmektedirler.

Kornea nakli ameliyatı (keratoplasti) ve sonrası

Kornea nakil ameliyatı bir ameliyat mikroskobu yardımıyla, steril koşullarda yapılmaktadır. Kornea dokusu haricinde ameliyatta kullanılacak ekipman ve teknoloji yapılan nakil tekniğine göre farklılıklar göstermektedir.

DSEK (dikişsiz kornea nakli) operasyonunda ise verici kornea dokusu mikrokeratom adı verilen özel cihazlarla hazırlandıktan sonra, alıcı alıcı göz iç yüzeyine dikişsiz olarak yerleştirilir. Greftin sabitlenmesinde göz içine enjekte edilen kücük bir hava baloncuğundan da yararlanılmaktadır. Sadece cerrahi giriş yerine, 1 hafta sonra alınmak üzere dikiş konulmaktadır. Ameliyattan birkaç gün sonra görme hedeflenen seviyeye gelir.

Kornea nakli ameliyatından sonra enfeksiyonu ve red reaksiyonunu önlemek amacıyla hastalar bir süre göz damlası kullanırlar. Ağır egzersiz ve göze darbeden kaçınma dışında günlük hayatınızı değistiren bir şey olmayacaktır. Ameliyattan sonra bir hafta içerisinde normal yaşantınıza dönebilirsiniz. Kontroller genellikle ameliyattan sonra 1. gün, 1. hafta, 1. Ay ve daha sonra 6 ayda bir kez şeklinde yapılmaktadır.

Kornea nakli ameliyatının riskleri var mıdır?

Hiç bir cerrahi girişim risksiz değildir. Olabilecek komplikasyonlar (istenmeyen sonuçlar) arasında enfeksiyon, kanama, retina tabakasının yerinden ayrılması (retina dekolmanı), göz içi basıncının artması (glokom), göz merceğinin şeffaflığını yitirmesi (katarakt oluşumu) sayılabilir. Bazı durumlarda hastanın gözü yeni nakledilen dokuyu reddedebilir ve kornea bulanıklaşabilir.

Ayrıca ameliyat dışında, lokal veya genel anesteziye bağlı komplikasyonlar gelişebilir. Bu tür komplikasyonlar, ameliyat öncesi hastanın genel durumunun iyi değerlendirilmesi ve eğer varsa, kalp hastalığı, şeker hastalığı, akciğer ya da böbrek hastalığı gibi hastalıklarının öncelikle tedavi edilmesi ile en aza indirilir.

Kornea naklinde olası sorunlar;

Organ reddi;

Vücudun bağışıklık sisteminin nakledilmiş dokuyu orada olmaması gereken bir şey olarak gördüğü ve ondan kurtulmaya çalıştığı zamandır. Reddetme, kornea nakli geçiren her 10 kişiden 3’ünde yaşanan bir problemdir.

Kornea naklinin reddedildiğine dair vücuttaki uyarı işaretleri şunlardır:

  • Göz ağrısı
  • Işığa karşı ekstra duyarlı olmak
  • Göz kızarıklığı
  • Bulutlu veya puslu görme

Bu belirtilerden herhangi birine sahipseniz hemen göz doktorunuza bildirin. İlaç kornea reddini durdurabilir.

Bazen kornea nakli, diğer göz problemlerine de neden olabilir;

  • Enfeksiyon
  • Kanama
  • Retinanın ayrılması (burada gözün arkasını kaplayan doku gözden uzaklaşır)
  • Glokom (göz içindeki artan basınçla)

Bazı insanlar birden fazla kornea nakline ihtiyaç duyabilir. İlk nakil reddedilebilir veya başka sorunlar ortaya çıkabilir. Bununla birlikte, bir tekrar nakli ilkinden daha yüksek bir reddetme oranına sahiptir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Kegel egzersizi nedir, nasıl yapılır?

Kegel egzersizleri, pelvik tabanınızın kaslarını güçlendirmek için yapabileceğiniz basit sıkma ve gevşetme egzersizleridir. Pelvisiniz, üreme organlarınızı tutan kalçalarınızın arasındaki alandır. Pelvik taban, pelvisinizin altında bir askı veya hamak oluşturan bir dizi kas ve dokudur. Bu askı organlarınızı yerinde tutar. Zayıf bir pelvik taban, bağırsaklarınızı veya mesanenizi kontrol edememe gibi sorunlara yol açabilir.

Kegel egzersizi, 1940’lı yılların sonlarında Amerikalı bir jinekolog olan Dr. Arnold H. Kegel tarafından kadınların idrar kaçırmasını önlemek için cerrahi olmayan bir yol olarak geliştirilmiştir. Kegel egzersizlerinin günümüzde idrar kaçırma rahatsızlığı olan erkekler için de işe yarayabileceği gözlemlenmiştir.

Neden Kegel egzersizi yapmalıyım?

Bütün istemli kasılabilen kaslar gibi pelvik taban kasları da çalıştıkça güçlenen ve gelişen kaslardır. Her yaştan kadının güçlü pelvik taban kaslarına sahip olması gerekir. Aşağıda belirtilen durumlar kadınların pelvik taban kaslarının zayıflamasına neden olabilir:

  • Pelvik taban kaslarını aktif tutmamak
  • Hamilelik ya da doğum yapmış olmak
  • Kabızlık
  • Aşırı kilolu olmak
  • Ağır kaldırmak
  • Kronik ya da uzun süren öksürüğe sahip olmak (sigara öksürüğü, bronşit veya astım gibi hastalıklar sonucunda)
  • İleri yaş

Stres inkontinansı olan kadınlar yani öksürdüklerinde, hapşırdıklarında idrar kaçırma problemi yaşayanlar pelvik taban kas eğitimiyle bu sorunun üstesinden gelebilirler. Hamile kadınlar için pelvik taban kas egzersizleri, vücudun bebeğin artan ağırlığı ile başa çıkmasına yardımcı olacaktır. Bebek doğmadan önce sağlıklı, fit kaslar doğumdan sonra daha kolay kendisini toplayacaktır. Bebeğinizin doğumundan sonra, mümkün olan en kısa sürede Kegel egzersizlerine başlamalısınız. Öksürmeden, hapşırmadan veya bebeği kucağınıza almak için kaldırmadan önce her zaman pelvik taban kaslarınızı sıkarak ve içeride tutarak desteklemelisiniz.

Ayrıca kadınlar yaşlandıkça, pelvik taban kaslarının güçlü kalması daha da önem taşır, çünkü menopozdan sonra hormon değişiklikleri mesane kontrolünü olumsuz yönde etkileyebilir. Bunun yanı sıra, yaşlandıkça bütün kaslar gibi pelvik taban kasları da zayıflar. Kegel egzersiz planı, menopozun pelvik destek ve mesane kontrolü üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmaya yardımcı olabilir. Kegel egzersizleri “urge inkontinans” olarak bilinen acil olarak idrara çıkma ihtiyacı olan kadınlara da işe yarayabilir.

Kegel egzersizi nasıl yapılır?

  • 1. hafta; Pelvis kasları 5 dakika süreyle 6 saniye kasılır 6 saniye gevşetilir (toplam 12 saniye).
    Bir dakikada toplam 5 kasılma 5 dakikada 25 kasılma. Günde 3 kez 5 dakikalık uygulama yapılır (toplam 75 kasılma)
  • 2. hafta; Günde 10 dakikalık sürelerle 3 kez uygulanır (toplam 150 kasılma)
  • 3. hafta; Günde 15 dakikalık sürelerle 3 kez uygulanır (toplam 225 kasılma)
  • 4.-24. hafta; Günde 20 dakikalık sürelerle  3 kez uygulanır (toplam 300 kasılma)
  • 24. hafta sonrası ; Günde 3 kez 10 dakika 2 kez 15 dakika uygulanır (toplam 250 kasılma)

Pelvik taban (Kegel) egzersizlerinde yardımcı olabilecek bazı noktalar;

  • Egzersizlerinizi, düzenli olarak yaptığınız işlerle beraber yapmayı alışkanlık haline getirin. Sık yaptığınız ne varsa, bu şekilde egzersizleri tekrarlayın
  • Durdurma testini günde bir kez uygulayın. İdrarınızı durdurma yeteneğiniz giderek hızlanmalı ve kolaylaşmalı.
  • Egzersizleri doğru kasla yaptığınızdan emin olabilmek için bir ya da iki parmağınızı vajinanıza yerleştirerek egzersizleri deneyin. Eğer pelvik tabanınızı çalıştırıyorsanız hafif sıkma hissedeceksiniz
  • Kaçırma korkunuz olduğunda pelvik tabanı kullanmayı deneyin hapşırmadan veya ağır bir şey kaldırmadan önce pelvik kaslarınızı kasmayı deneyin. Kontrolünüz giderek artacaktır
  • Günde en az 6-8 bardak sıvı alın. Tuvalet olabilir ihtimali yüzünden gitme alışkanlığı edinmeyin. Sadece mesaneniz dolu hissettiğinizde tuvalete gidin
  • Kilonuza dikkat edin. Fazla kilolar pelvik tabana ek yük bindirir
  • Mesanenizin kontrolünü tekrar sağladığınızda pelvik tabanı unutmayın. Her gün pelvik egzersizleri tekrarlayarak problemlerin tekrar etmesini önleyin

Ne zaman profesyonel yardım alınmalı?

Sıkışmaları doğru yaptığınızdan emin değilseniz veya 3 ay sonra semptomlarda bir değişiklik görmüyorsanız, doktorunuzdan veya fizyoterapistinizden yardım isteyin. Kadın doğum uzmanları, kadın sağlığı ve pelvik taban kas egzersizlerinde uzmanlaşmıştır. Pelvik taban fonksiyonunuzu değerlendirebilir ve özel ihtiyaçlarınızı karşılamak için bir egzersiz programı uyarlayabilirler.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Karbonhidrat yüklemesi nedir? Detaylar

Vücudunuz karbonhidratları glikojen formunda depolar. Karbonhidrat yüklemesi, glikojen depolarınızı artırmak ve egzersiz performansını iyileştirmek için uygulanan iyi bir stratejidir. 90 dakikadan fazla süren egzersizlerde etkili olabilir, ancak daha kısa süreli egzersizler için muhtemelen gereksizdir.

Dayanıklılık sporu dediğimiz bisiklet, maraton gibi sporlarda öncelikli olmak üzere müsabaka süresi doksan dakikayı geçen spor dallarında sporcuların kaslarında bulunan glikojen miktarı yeterli gelmeyebilir. Bu durumda sporcu daha erken yorgunluk hissedecek ve müsabaka performansı düşecektir.

Bu durumu engellemek için müsabakadan bir hafta önce antrenman süreleri ve karbonhidrat alım miktarı ayarlanır. Sürekli karbonhidrattan zengin beslenilirken haftanın sonuna doğru antrenman süresi kısaltılır  ve karbonhidrat alımına aynı seviyede devam edilir. Bu durumda kaslardaki ve karaciğerdeki glikojen miktarı artar ve sporcu daha dolu enerji depoları ile müsabakaya çıkar.

Bu yöntem sporcular üzerinde bilimsel deneylerle geçerliliği kabul görmüş ve gerçekliği ispatlanmış bir yöntemdir. Bu yöntem bir kaç kilo alımına sebep olabilir. Bu sebeple kilo problemi olan sporcular için uygulanmayabilir. Bunun yanında basketbol, voleybol, futbol, kısa mesafe koşu gibi müsabaka süresi kısa olan yarışmalarda bu yöntemin herhangi bir faydası saptanmamıştır.

Karbonhidrat yüklemesi uygulamasına ilişkin örnek bir uygulama aşağıdaki tabloda sunulmuştur.

Gün Antrenman Süresi Karbonhidrat Miktarı
1 90 dakika antrenman %15
2 40-60 dakika antrenman %15
3 40-60 dakika antrenman %15
4 20-45 dakika antrenman %70
5 20-45 dakika antrenman %70
6 0-30 dakika antrenman %70
Müsabaka Antrenman yok %70

Karbonhidrat yüklemesi yapmak mükemmel bir performans için gereken tek ve en büyük şey değildir. Bu tip bir yükleme yalnızca vücudunuzun ihtiyacı olan enerjiyi üretecek yakıtı sağlamaya yöneliktir. Ancak diğer yandan uygun yapılmayan bir yükleme performansı artırmak yerine daha da düşürecektir.

İdeal yükleme planı kişinin kendi beden durumuna, formuna, beslenme düzenine, etkinliğine, performans seviyesine ve kişiye özel pek çok değişkene bağlı olarak oluşturulmalı, gerektiğinde mutlaka bir beslenme uzmanından destek alınmalıdır.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Bilgisayarlı koroner anjiyo nedir? Detaylar

Kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümler, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de birinci sırada yer alıyor. Bu nedenle kalp damar hastalıkları yüzünden meydana gelen ölümlerden ve fonksiyon kayıplarından korunmada, erken teşhis büyük önem taşıyor. Kalbi besleyen koroner arter damarların görüntülenmesi, kalp damar hastalığı tanısı için gereklidir.

Kalp damarlarının yeni nesil Bilgisayarlı Tomografi cihazları ile ağrısız ve 10-12sn. gibi çok kısa bir sürede gösterilmesidir. Yüksek hız ve doğrulukta bildiğimiz kasık atar damarından girilerek yapılan anjiografiye neredeyse eşdeğer olabilecek tanısal görüntüler elde edilebilmektedir. Altın standart olarak kabul edilen ve kasık atar damarından girilerek yapılan anjiyografi ile yapılan karşılaştırmalı çalışmalarda kalp damar darlıkların doğruluk oranları, % 90-100 arasındadır.

Nasıl yapılır?

Hasta uyanıkken ve 10-12 saniye süreyle nefesini tutarken yapılır. Kol ya da ellerdeki toplar damarlar (ven) yoluyla verilen iyotlu kontrast madde ile görüntüler elde edilir. İşlemin kısa bir hazırlık dönemi vardır. Bu dönem içinde hastaya işlemin nasıl yapılacağı ve olası riskleri ile risklere karşı alınacak önlemler hakkında bilgi verilir. İşlem öncesi kısa bir hazırlık sonrası çekim yapılabilmekte ve çekim sonrası hastalar hemen birkaç dakika içinde normal hayatlarına dönebilmektedirler. Bilgisayarlı koroner anjiyo, Radyoloji Bölümü ekipleri tarafından uygulanmakta; elde edilen veriler çeşitli bilgisayar programları ile işlenip 3-boyutlu olanlar dahil olmak üzere değişik görüntülere dönüştürüldükten sonra Radyoloji Uzmanları tarafından değerlendirilmekte ve sonra gereken tıbbi ve girişimsel tedaviler Kardiyoloji ve Kalp Damar Cerrahisi Uzmanları tarafından kararlaştırılmaktadır.

Kimlere yapılır?

  • Atipik yada tipik göğüs ağrısı şikayeti bulunan düşük yada orta risk grubunda * olan hastalardır. Bu hastalar kardiyoloji polikliniğine başvuran hastaların büyük bir kısmını oluşturmaktadır. EKG, labaratuari yada stres testlerinin net bir sonuç vermediği olgularda da hastalığı ekarte etmek için kullanılabilir
  • Hiçbir şikayeti olmayan, orta ve yüksek derecede* koroner arter hastalığı riski bulunanlardır. Bu grup toplumun yaklaşık % 40’ını oluşturmaktadır. Ancak çok yeni olan bu yöntemin şikayeti bulunmayan olgularda tarama yöntemi olarak kullanılmasını destekleyecek bilimsel veriler henüz yeterli düzeyde olmamasına rağmen koroner hastalığının erken tanısında ve tedavi yönetiminde önemli bir yeri bulunmaktadır
  • Klasik Kateter Anjiografinin riskli yada yetersiz olduğu özel uygulamalardır

Sağladığı yararlar;

Bilgisayarlı koroner anjiyo, erken tanı ile kalp krizi geçirmeden tedavi imkanı verir. Yöntemin yaygınlaşması ve geliştirilmesi ile pek çok sessiz seyreden kalp damar hastasına erken tanı ve tedavi imkanı verilebilecektir.

Kalp, bilgisayarlı koroner anjiyo ile kalp damarlarının kanın içinde bulunduğu kanal değil damar duvar yapısı, plak özellikleri, kalbin, kalp ve akciğerlerin ana atar damarlarının anatomisi ve yapısal bozuklukları incelenebilmekte ve ayrıca fonksiyonel çalışmalar (kalbin çalışması ve yaptığı iş ile ilgili), neredeyse gerçek zamanlı hareketli görüntülerle kalp boşluklarının normal çalışma sırasındaki hareketleri ve kalp kapak işlevleri değerlendirilebilmektedir.

Riskleri nelerdir?

Bilgisayarlı koroner anjiyo sırasında radyasyona maruz kalınır. Kalınan radyasyon miktarı kullanılan makineye göre değişir. Son çıkan sanal anjiyo sistemlerinde radyasyon dozu düşüktür. Kalp hızı kontrolü ve son sistemlerin kullanımı ile radyasyon dozu düşürülmüştür.

Damar görüntülemesi için kullanılan kontrast (renkli boya, opak madde) maddenin yan etkileri olabilir. Kontrast madde çok zayıf bir ihtimalde olsa bazen bulantı-kusma, ciltte kızarıklık, kaşıntı, halsizlik, ağızda metalik tat, gözlerde sulanma ve kaşıntı, sinirlilik, terleme, titreme, nefes darlığı gibi şikayetlere neden olabilir. Hastaların yaklaşık %97’si kontrast madde ile sorun yaşamaz. Ağır yan etki sıklığı 1000 de 4 oranında çok nadir olarak bildirilmiştir. Yan etkilerden en önemlileri: alerji ve böbrek yetmezliğidir. Alerji sorunu var ise çekim yapılan yere bildirilmelidir. Alerji gelişimini öngörmek için bir test mevcut değildir. Damar görüntülemesi için kullanılan kontrast (renkli boya, opak madde) madde böbreklerden atılıp vücuttan temizlendiği için böbrek yetmezliği hastalarında uygulanmaz (Serum kreatinin>1.5 mg/dl).

Kontrast (renkli boya, opak madde) maddenin damara verilmesi için açılan damar yolunun açıldığı alanda kızarıklık, şişlik, morarma nadiren enfeksiyon olabilir. Gebelerin veya gebelik ihtimali olan kişilere sanal anjiyo yapılmaz. Cihaza göre kilo sınırı değişmekle birlikte genellikle 120 kg. üstü bireylerde çekim yapılamaz.

Koroner arter hastalığı nedir?

Koroner arter hastalığı gelişmiş ülkelerde en sık ölüm nedenidir. Ülkemizde de her yıl 300 bine yakın kişi kalp damar hastalıkları nedeniyle hayatını kaybediyor ve her üç kişiden biri kalp damar hastalıklarına yakalanma riski taşıyor.

Damar duvarlarında zamanla küçük kireç zerrecikleri , yağ ve kolesterol birikerek kalbi besleyen damarların tıkanması koroner arter hastalığına yol açar. Kalbi besleyen bu koroner arterlerin tıkanması göğüs ağrısına, kalp krizine ve hatta hiç belirti vermeden ani ölüme neden olabilir.

Kimler koroner arter hastalığı riski taşır?

  • Yüksek kolesterolü olanlar
  • Yüksek tansiyonu olanlar
  • Sigara içenler
  • Şeker hastalığı olanlar
  • Kilo fazlası ve obez olanlar
  • Ailesinde koroner kalp hastalığı olanlar
  • Stresli yaşamı olanlar
  • Çok pasif hayat tarzı olanlar

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Kalsiyum skorlaması nedir, nasıl yapılır?

Kalsiyum Skorlaması, kalp hastalığı belirtisi olmayan ancak alma riski taşıyan kişiler için yapılan bir testtir. Test , koroner arterlerin duvarlarındaki plakta kalsiyum birikimini kontrol etmek için bilgisayarlı tomografi (CT) kullanır . Kalbin etrafına saran koroner arterler, ona kan ve oksijen sağlar. Bu arterlerdeki kalsiyum, kalp hastalığının bir işaretidir.

Koroner kalsiyum skorlaması; 15sn süren, tek nefes tutulumunda, damardan herhangi bir ilaç verilmeden yapılmaktadır. Bu tetkikle kalp damarlarındaki damar sertliğinin kesin bir göstergesi olan kalsiyum birikimlerinin varlığı ve miktarı saptanmaktadır. Kalsiyum birikimlerinin saptanması ile hastaların kalp hastalığı açısından riski belirlenmekte, erken tanı konulduğunda gelecekte gelişebilecek kardiyak hadiselerin engellenmesi sağlanmaktadır. Kalp damarlarında erken dönemde saptanan kalsiyum birikimleri, başlangıç halindeki damar sertliğini gösterir ve alınan önlemlerle damar sertliğinin gelişiminin ilerlemesi durdurulabilir veya geriletilebilir.

Tarama testi olarak kabul edilen koroner kalsiyum taraması, erkeklerde 35 yaş ve üzerinde, kadınlarda ise 40 yaş ve üzerinde, tüm sağlıklı bireylerde, kalp krizi riskine neden olan; yüksek kolesterol, ailede erken yaşta kalp hastalığı öyküsü, şeker hastalığı, yüksek kan basıncı, sigara, hareketsiz yaşam ve şişmanlık gibi risk faktörleri varlığında, damar sertliğinin erken tanısı amacıyla rutin tarama testi olarak kullanılabilir.

Koroner kalsiyum taraması sonucu elde edilen skor her hastada sıfır olmalıdır. Yani kalp damarlarında kalsiyum birikimi saptanmamalıdır. Skorun sıfır olması genellikle kalp damar hastalığının olmadığını ve kalp krizi riskinin çok düşük olduğunu düşündürür. Ancak yinede skor sıfır olsa dahi, kalp krizinden korunmak için risk faktörlerinden korunma ve sağlıklı yaşam koşulları tavsiye edilir.

Skor sıfır değilse, kalsiyum birikimlerinin miktarına göre düşük, orta veya yüksek derecede kalpdamar hastalığı riski olduğu söylenebilir. Kalsiyum birikimlerinin miktarı ile damar sertliğinin şiddeti direk olarak orantılıdır. Kalsiyum skorlamasının derecesine göre risk faktörlerinin önlenmesi ve/veya ilaçla tedavi uygulanabilir. Skor ciddi bir damar tıkanıklığının olabileceğini düşündürüyorsa hastaya ile koroner anjiyografi yapılabilir veya direk olarak kateterli anjiyografiye gönderilebilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Kürtaj nedir, nasıl yapılır? Detaylar

Latince kökenli “curretage” kelimesinden gelen ve kelime anlamı “kazıma” olan Kürtaj, istenmeyen bir gebeliğin cerrahi yöntemle sonlandırılmasıdır. Kürtaj, bunun dışında düşük meydana gelmesi ve kanamanın durdurulması, çeşitli sebeplerle rahim içinin temizlenmesi, rahim içinden parça alınması, bebeğin anormal gelişim göstermesi ya da bebeğin anneye zarar vermesi gibi durumlarda da uygulanabilir.

İstenmeyen gebelikler ve buna bağlı oluşan istemli düşükler önemli bir kadın sağlığı sorunudur. Gelişmiş ülkelerde istenmeyen gebeliklerin büyük bir kısmı kürtajla sonuçlanırken, gelişmekte olan ülkelerde daha fazla doğumla sonuçlanmaktadır. Türkiye’de her dört kadından biri en az bir kez kürtaj yaptırmış olup, kürtaj yaptıran kadınların % 42’si istenmeyen gebelik durumunda birden fazla kürtaja başvurmuştur.

Kimler kürtaj olabilir?

İstenmeyen hamilelik için gebelik sonlandırma (rahim tahliyesi) esnasında aranan şartlar şunlardır:

  • Gebelik 10+0 haftayı aşmamış olmalıdır. (Dikkat: Gebelik haftası hesaplanırken doktor tarafından yapılan ultrasonografi esas alınır. Son adet tarihinden itibaren hesaplanan gebelik haftası çoğu zaman ultrasonografi ile hesaplanan hafta ile uyumluyken, son adet tarihinin yanlış biliniyor olması, gebelik haftası hesaplanırken hamile kalınan tarihin başlangıç noktası olarak alınması (gerçekte hamilelik haftası bu hesaptan iki hafta ileridir) gibi nedenlerle ultrasonografi ölçümleri sizin hesabınızdan daha farklı çıkabilir.)
  • Evli olan kadınlarda eşler de müdahaleye izin ve onay vermelidirler
  • 18 yaş altı genç kızlarda ebeveyn müdahale için onay vermelidir
  • Evli olmayan ve 18 yaş üstü olan kadınların kendi onayları yeterlidir

Kürtajı hangi durumlarda zorunludur?

10 haftadan sonra ki gebeliklerin sonlandırılması, yalnızca bebek ve anne sağlığı tehlikede olduğu durumlarda uygulanabilir. 10 haftayı aşan gebeliklerde bebeğin ölmesi ya da sakat olması durumlarında uygulanabilir. Ancak bunun için en az 3 hekim tarafından onay alınması gerekir. Bu koşullarda bebeğin yaşamını derinden etkileyebilecek bir sakatlığın bulunması şartına bakılır.

Hamile olan kadınların aşırı kanaması varsa ve hayati tehlike yaşanıyorsa, herhangi bir onay alınmadan, hekim tarafından önerildiği takdirde, gebelik kürtajı yapılabilir.

Nasıl yapılır?

Kürtaj olmaya karar verdikten sonra kliniğimizde yaptığımız değerlendirme ve ultrasonografi sonrasında işlem ya aynı gün ya da belirlenen başka bir günde hastane koşullarında gerçekleştirilir. İşlem için 5 saatlik bir açlık ve susuzluk süresi esastır.

Anestezi doktoru tarafından verilen genel anestezi sonrasında (burada uygulanan genel anestezi hafif bir anestezidir ve büyük ameliyatlar için uygulanan anesteziye göre daha çok derin uyku şeklinde de tarif edilebilir) işlem vakum yöntemiyle yapılır ve ortalama 5 dakika sürer.

Kürtajı sonrası neler yapılmalıdır?

  • Gebelik kürtajından sonra hastalara ağrı kesici ve antibiyotik reçete edilir. Hastaların bir hafta süre ile bunları kullanması gerekir. Bir hafta sonra doktor kontrolüne gidilmelidir
  • Kürtaj olan hastalarda aşırı kanama ya da aşırı ağrı olması durumunda, 1 haftalık süre beklenmeden doktor kontrolüne gidilmelidir
  • Kürtaj işlemi sonrasında hastalarda hafif bir ağrı ya da kanama olması normal kabul edilir
  • Kürtajın uygulandığı gün banyo yapılabilir
  • Kürtajdan sonra kanama olması durumunda tampon kullanılmamalıdır. Bunun yerine ped kullanımı tercih edilmelidir
  • Kürtaj işleminden sonra ilk 12 saat araba kullanmamaya ve dikkat gerektiren işlerde çalışmamaya özen göstermelisiniz
  • Kontrol muayenesine kadar spor, cinsel ilişki ve ağır egzersizlerden uzak durmalısınız. Havuz ve denize girmemelisiniz. Aynı zamanda banyo yaparken küvetten uzak durmalısınız
  • Kürtajdan sonraki ilk üç hafta görülen kanamalar, âdet kanaması ile karıştırılmamalıdır. İşlemden sonraki ilk âdetiniz, ortalama olarak 5 hafta sonra olacaktır

Gebelik kürtajının riskleri nelerdir?

Gebelik kürtajı 10 haftadan önce uygulandığında ve deneyimli kişiler tarafından yapıldığında herhangi bir risk taşımaz. Buna rağmen her cerrahi operasyon gibi gebelik kürtajının da bir takım riskleri bulunmaktadır. Bunlar;

  • Kanamaların olması
  • Rahim ve bağırsak delinmesi
  • Gebeliğin sonlandırılamaması
  • Kürtaj işleminden sonra rahim içinde parça kalması
  • Anesteziye bağlı olarak problemler yaşanması
  • Rahim içindeki dokuların tahrip olması
  • Rahim içinde yapışıklık olması sonucunda adet göreme sorunu ya da az adet görme sorununun yaşanması şeklindedir

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

.

Paylaşın