Tayland Usulü Körili Sebzeli Tavuk, Malzemeleri, Hazırlanışı

Tayland Usulü Körili Sebzeli Tavuk, herkesin mutlaka tatması gereken bir lezzettir. Yapımı o kadar zor olmayan tarifimiz ellerinizle buluştuğunda daha da lezzetlenecektir.

Malzemeleri;

  • 2 tavuk göğsü
  • İnce doğranmış 2 diş sarımsak
  • 1 yemek kaşığı hindistancevizi yağı
  • 100 gr fasulye filizi
  • 1 orta boy beyaz soğan dilimlenmiş
  • 4 adet ince doğranmış taze soğan
  • 1 adet ince doğranmış limon otu
  • 1.5 cm ince rendelenmiş taze zencefil parçası
  • Doğranmış taze kişniş
  • 1 yeşil biber çekirdeksiz ve dilimlenmiş
  • ½ çay kaşığı kişniş tohumu
  • ½ çay kaşığı kimyon tohumu
  • 400 ml hindistan cevizi sütü
  • 2 çay kaşığı balık sosu
  • 1 limon kabuğu rendesi ve suyu
  • 5 g yeşil köri ezmesi

Hazırlanışı;

Tavuk göğsünü küçük parçalar halinde kesin. Hindistan cevizi yağını yapışmaz bir tavada düşük ila orta ateşte ısıtın. Tavuğu, soğanı, sarımsağı, zencefili, limon otu ve biberi atıp 4-5 dakika pişirin. Kişniş ve kimyon tohumlarını havanda öğütün. Tavuğu bunlara ekleyin ve karıştırın.

Yeşil köri ezmesini, ardından hindistancevizi sütü, balık sosu, limon kabuğu rendesi ve suyu ve taze kişnişin yarısını ekleyin. Karışımı orta ateşte 15 ile 20 dakika kadar pişirin. Son olarak fasulye filizlerini ve kişnişin geri kalanını ekleyin ve beş dakika boyunca yüksek ateşte pişirin. Hemen ekstra limon suyunu sıkarak servis edin. Afiyet olsun…

Porsiyon başına besin değerleri;

  • Kaloriler 409
  • Toplam yağ 20.3 g
  • Doymuş yağ 3.5 g
  • Karbonhidratlar 20.5 g
  • Lif 2.6 g
  • Protein 19 g
Paylaşın

Fırında Tavuk Kanat, Malzemeleri, Hazırlanışı

Fırında Tavuk Kanat, herkesin mutlaka tatması gereken bir lezzettir. Yapımı o kadar zor olmayan tarifimiz ellerinizle buluştuğunda daha da lezzetlenecektir. 

Malzemeleri;

  • 12 derisiz tavuk kanadı
  • 1 orta boy ince doğranmış soğan
  • 2 çay kaşığı ince doğranmış sarımsak
  • 2 çay kaşığı ince doğranmış zencefil
  • 2 çay kaşığı kimyon
  • 1 adet ince doğranmış yeşil biber
  • 2 çay kaşığı soya sosu
  • 4 yemek kaşığı sıcak su
  • 2 yemek kaşığı yağ
  • Biber ve tuz

Hazırlanışı;

Fırını önceden  200 ° C’de ısıtın. Yağı bir tavada orta ateşte ısıtın ve soğanı bir çorba kaşığı yağda kızartın, bu işlem yaklaşık dört dakika sürer. Sarımsak ve zencefili karıştırın ve bir dakika kadar daha pişirin. Kimyonu ve acı biberi ekleyin ve bir dakika daha pişirin, ardından tavayı bir kenara koyun.

Soya sosunu ve soğan karışımını tavuk kanatlarına ekleyin ve bir dakika iyice karıştırın. Suyu dökün, içeriği karıştırın ve ateşe dayanıklı bir kaba aktarın. 25 dakika kadar fırında pişirin. Piştikten sonra 5 dakika dinlenmeye bırakın… Afiyet olsun…

Porsiyon başına besin değerleri;;

  • Kaloriler 376
  • Toplam yağ 25,9 g
  • Doymuş yağ 6.2g
  • Karbonhidratlar 5.1 g
  • Lif 0.9 g
  • Protein 28.6 g
Paylaşın

Chili Con Carne, Malzemeleri, Hazırlanışı

Chili Con Carne, herkesin mutlaka tatması gereken bir lezzettir. Yapımı o kadar zor olmayan tarifimiz ellerinizle buluştuğunda daha da lezzetlenecektir.

Malzemeleri;

  • 3 yemek kaşığı zeytin yağı
  • 1 büyük ince doğranmış soğan
  • 4 diş ince doğranmış sarımsak
  • 1 kg yağsız dana kıyma
  • 220 ml kırmızı şarap
  • 650 gr konserve doğranmış domates
  • 4 yemek kaşığı domates püresi
  • 1 kırmızı biber çekirdeksiz ve ince dilimlenmiş
  • 2 çay kaşığı kimyon
  • 2 çay kaşığı öğütülmüş kişniş
  • Bir tutam worcestershire sosu
  • 1 et suyu küpü
  • Tuz ve karabiber
  • 650 gr kırmızı barbunya fasulye konservesi, durulanmış ve süzülmüş
  • Süslemek için taze kişniş

Hazırlanışı;

Yağı orta ateşte büyük bir tencerede ısıtın. Soğanı yaklaşık 4 dakika kızartın. Daha sonra kıymayı karıştırın ve 5 dakika boyunca karıştırarak kızartın. Kırmızı şarabı ekleyin ve 2 dakika kadar kaynatın. Konserve domates, domates püresi, kırmızı biber, öğütülmüş kimyon, öğütülmüş kişniş, worcestershire sos ve et suyunu ekleyin.

Tuz ve karabiberi serpin. Kalın bir karışım elde edene kadar 45 dakika kapağı kapalı olarak pişirin. Konserve barbunya fasulyesini ve taze kişnişi ekleyip 8 dakika daha pişirin. Bu yemek geleneksel olarak pilavla servis edilir. Yeşil bir salatada harika olur. Afiyet olsun…

Porsiyon başına besin değerleri;

  • Kalori 353
  • Toplam yağ 17,9 g
  • Doymuş yağ 3.7 g
  • Karbonhidratlar 25.3 g
  • Lif 6.2 g
  • Protein 41.2 g
Paylaşın

Bulgurlu Hindi Salatası, Malzemeleri, Hazırlanışı

Bulgurlu Hindi Salatası, herkesin mutlaka tatması gereken bir lezzettir. Yapımı o kadar zor olmayan tarifimiz ellerinizle buluştuğunda daha da lezzetlenecektir.

Malzemeleri;

  • 200 ml su
  • 200 g bulgur
  • 2 yemek kaşığı sızma zeytinyağı
  • 1 yemek kaşığı limon suyu
  • 50 gr doğranmış taze maydanoz
  • 25 gr doğranmış taze nane
  • 2 orta boy doğranmış domates
  • 2 adet doğranmış taze soğan
  • Yeteri kadar biber ve tuz
  • 800 gr küp küp doğranmış hindi parçaları

Hazırlanışı;

Suyu bir tencereye koyun ve kaynatın. Bulguru kaynar su ile karıştırdıktan sonra bulgurun suyu tamamen çekene kadar bekleyin.

Salata kasesine zeytinyağı, limon suyu, maydanoz, nane, domates, taze soğan, tuz ve biberi koyun ve karıştırın. Daha önceden haşlanıp küp küp doğranmış hindi parçalarını ve bulguru ekleyin ve hafiften karıştırın. En az bir saat buzdolabında bekletin. Afiyet olsun…

Porsiyon başına besin değerleri;

  • Kaloriler 295
  • Toplam yağ 312.1 g
  • Doymuş yağ 2.1 g
  • Karbonhidratlar 40.3 g
  • Lif 8g
  • Protein 59.6 g
Paylaşın

Dengeli beslenme hakkında merak edilen her şey!

Dengeli bir beslenme, vücudunuzun etkili bir şekilde çalışması için ihtiyaç duyduğu besinleri sağlar. Dengeli beslenme olmadan vücudunuz hastalıklara, enfeksiyona, yorgunluğa ve düşük performansa daha yatkındır.

Yeterince sağlıklı yiyecek almayan çocuklar büyüme ve gelişim sorunları, düşük öğrenme performansı ve sık enfeksiyonlarla karşılaşabilir. Ayrıca yetişkinliğe kadar devam edebilecek sağlıksız beslenme alışkanlıkları geliştirebilirler.

İhtiyacınız olan kaloriyi edinmek için aşağıdaki besinler temel olmalı;

  • Taze meyveler
  • Taze sebzeler
  • Tam tahıllar
  • Sebzeler
  • Fındık
  • Yağsız proteinler

Kalori;

Bir yiyecekteki kalori miktarı, o yiyecekte depolanan enerji miktarını ifade eder. Vücudunuz, yürümek, düşünmek, nefes almak ve diğer önemli işlevler için yiyeceklerden alınan kalorileri kullanır.

Ortalama bir insan kilosunu korumak için her gün yaklaşık 2.000 kaloriye ihtiyaç duyar, ancak miktar yaşına, cinsiyetine ve fiziksel aktivite düzeyine bağlı olacaktır.

Erkekler kadınlardan daha fazla kaloriye ihtiyaç duyma eğilimindedir ve egzersiz yapanların, yapmayanlardan daha fazla kaloriye ihtiyacı vardır.

Yaş ve kalori gereksinimi

Hareketsiz çocuklar; 2-8 yaş 1,000–1,400
Aktif çocuklar; 2-8 yaş 1,000–2,000
Kadınlar; 9-13 yaş 1,400–2,200
Erkekler; 9-13 yaş 1,600–2,600
Aktif kadınlar; 14–30 yaş 2,400
Hareketsiz kadınlar; 14–30 yaş 1,800–2,000
Aktif erkekler; 14–30 yaş 2,800–3,200
Hareketsiz erkekler; 14–30 yaş 2,000–2,600
Aktif kişiler; 30 yaş ve üstü 2,000–3,000
Hareketsiz insanlar; 30 yaş ve üstü 1,600–2,400

Günlük kalori kaynağı da önemlidir. Çoğunlukla kalori sağlayan ve çok az besin sağlayan yiyecekler ” boş kalori” olarak bilinir. Boş kalori sağlayan yiyeceklere örnekler;

  • Kekler, kurabiyeler ve çörekler
  • İşlenmiş etler
  • Enerji içecekleri ve gazlı içecekler
  • İlave şeker içeren meyveli içecekler
  • Dondurma
  • Cips ve patates kızartması
  • Pizza

Ancak, sadece yiyecek türü değil, onu besleyici kılan maddelerdir. Kepekli temelli ve üzerine bol miktarda taze sebzeli ev yapımı pizza sağlıklı bir seçim olabilir. Buna karşılık, önceden hazırlanmış pizzalar ve diğer yüksek oranda işlenmiş yiyecekler genellikle boş kaloriler içerir.

Sağlığı korumak için boş kalori tüketiminizi sınırlayın ve bunun yerine kalorilerinizi diğer besinler açısından zengin gıdalardan almaya çalışın.

Dengeli beslenme neden önemlidir?

Dengeli bir diyet, vücudunuzun etkili bir şekilde çalışması için ihtiyaç duyduğu besinleri sağlar. Dengeli beslenme olmadan vücudunuz hastalıklara, enfeksiyona, yorgunluğa ve düşük performansa daha yatkındır.

Yeterince sağlıklı yiyecekler almayan çocuklar büyüme ve gelişim sorunları, düşük öğrenme performansı ve sık enfeksiyonlarla karşılaşabilir. Ayrıca yetişkinliğe kadar devam edebilecek sağlıksız beslenme alışkanlıkları geliştirebilirler.

Dengeli bir beslenme için ne tüketilmeli?

Sağlıklı, dengeli bir beslenme genellikle aşağıdaki besinleri içerir:

  • Vitaminler, mineraller ve antioksidanlar
  • Nişasta ve lif dahil karbonhidratlar
  • Protein
  • Sağlıklı yağlar

Dengeli bir beslenme, aşağıdaki gruplardan çeşitli yiyecekleri de içeremektedir;

  • Meyveler
  • Sebzeler
  • Mandıra ürünleri
  • Proteinli yiyecekler (Proteinli yiyeceklerin örnekleri arasında et, yumurta, balık, fasulye, kuruyemiş ve baklagiller bulunur)

Kaçınılması gereken yiyecekler;

Sağlıklı bir beslenmede kaçınılması veya sınırlandırılması gereken yiyecekler;

  • Yüksek oranda işlenmiş gıdalar
  • Rafine tahıllar
  • İlave şeker ve tuz
  • Kırmızı ve işlenmiş et
  • Alkol
  • Trans yağ

Tam buğday unu birçok insan için sağlıklı bir içerik olabilir ancak örneğin glüten intoleransı olanlar için uygun değildir .

Meyveler;

Meyveler besleyicidir. Mevsiminde olan yerel meyveler, ithal meyvelere göre daha taze ve daha fazla besin sağlar.

Meyvelerin şekeri yüksektir , ancak bu şeker doğaldır. Şekerlerin ve birçok tatlı tatlıdan farklı olarak meyveler aynı zamanda lif ve diğer besinleri sağlar. Bu, şeker artışına neden olma olasılıklarının daha düşük olduğu ve vücudun gerekli vitamin, mineral ve antioksidan tedarikini artıracağı anlamına gelir. Şeker hastalığınız varsa, doktorunuz veya diyetisyeniniz size hangi meyveleri seçeceğiniz, ne kadar yiyeceğiniz ve ne zaman yiyeceğiniz konusunda tavsiyede bulunabilir .

Sebzeler;

Sebzeler temel vitamin, mineral ve antioksidan kaynağıdır. Çok çeşitli besinler için farklı renklere sahip çeşitli sebzeler yiyin. Koyu yeşil yapraklı sebzeler, birçok besin için mükemmel bir kaynaktır.

  • Ispanak
  • Yeşil fasulye
  • Brokoli
  • Kara lahana
  • Pazı

Mevsimlik sebzeler genellikle fiyatı makuldür ve hazırlaması kolaydır. Bunları aşağıdaki şekillerde kullanabilirsiniz;

  • Garnitür olarak
  • Zeytinyağlı yemekler
  • Çorba, güveç ve makarna yemeklerinde
  • Salata olarak
  • Püre halinde

Proteinler;

Etler ve fasulye, diğer fonksiyonların yanı sıra, yara iyileşmesi, kas bakımı ve gelişimi için gerekli olan birincil protein kaynaklarıdır.

Hayvansal proteinler;

  • Sığır eti ve koyun eti gibi kırmızı etler
  • Tavuk ve hindi gibi kümes hayvanları
  • Balık somon, sardalye ve diğer yağlı balıklar

İşlenmiş etler ve kırmızı etler kanser ve diğer hastalıkların riskini artırabilir. Bazı işlenmiş etler ayrıca çok sayıda ilave koruyucu ve tuz içerir. Taze, işlenmemiş et en iyi seçenektir.

Bitki bazlı proteinler;

Fındık, fasulye ve soya ürünleri iyi protein, lif ve diğer besin kaynaklarıdır.

  • Mercimek
  • Fasulyeler
  • Bezelye
  • Badem
  • Ay çekirdeği
  • Ceviz

Tofu, tempeh ve diğer soya bazlı ürünler mükemmel protein kaynaklarıdır ve ete sağlıklı alternatiflerdir .

Mandıra ürünleri;

Süt ürünleri, aşağıdakiler dahil temel besinleri sağlar:

  • Protein
  • Kalsiyum
  • D vitamini

Ayrıca yağ içerirler. Yağ alımınızı sınırlandırmak istiyorsanız, azaltılmış yağ seçenekleri en iyisi olabilir. Doktorunuz karar vermenize yardımcı olabilir. Vegan bir beslenme için, birçok sütsüz süt ve diğer süt ürünleri alternatifleri şu şekilde mevcuttur:

  • Keten tohumu
  • Badem ve kaju fıstığı
  • Yulaf
  • Hindistan cevizi

Bunlar genellikle kalsiyum ve diğer besinler ile takviye edilir ve bu da onları ineklerden elde edilen süt ürünlerine mükemmel alternatifler haline getirir.

Katı ve sıvı yağlar;

Yağ, enerji ve hücre sağlığı için gereklidir, ancak çok fazla yağ, vücudun ihtiyaç duyduğundan daha fazla kaloriyi artırabilir ve kilo alımına yol açabilir. Bununla birlikte, trans yağlardan kaçınılmalıdır.

  • Tüketilebilecek yağlar; Bitkisel yağlar ve balık yağları
  • Sınırlandırılacak yağlar; Tereyağı, peynir ve yoğun krema
  • Tüketilmemesi gereken yağlar; Donut gibi birçok işlenmiş ve önceden hazırlanmış gıdada kullanılan trans yağlar

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Radyoallergosorbent testi nedir? Detaylar

Radyoallergosorbent testi veya RAST testi, bir alerjinin teşhis edilmesine yardımcı olmak için kan testi olarak kullanılırdı. Bununla birlikte, daha yeni alerji kan testleri artık mevcuttur. ImmunoCAP testi daha yaygın bir alerji kan testidir.

Bu testler bir insanın kanında spesifik bir tür IgE antikorunun ne miktarda bulunduğunu saptamak amacıyla yapılır.

Bir RAST testi yapmak için özel bir laboratuara kan örneği göndermek gerekir. RAST testleri diğer testlerden daha güvenilirdir ancak bir allerjene karşı duyarlılığı duyarlılık ortaya çıkarma olasılığı prick teste göre daha düşüktür, ve bir defada daha az sayıda allerjenik madde test edilebilir.

Prick testi sonuçları hemen, genellikle yerleştirmeden sonraki 20 ila 30 dakika içinde alınabilirken, RAST birkaç gün boyunca kan testi sonuçlarınızı bilemezsiniz. Muhtemelen doktorunuzun ofisi yerine bir laboratuarda yaptıracaksınız.

Bu nedenle kan testi daha güvenli seçenek olarak kabul edilir. Bu, özellikle hayatı tehdit eden anafilaktik reaksiyon riski yüksek olan kişiler için olduğu kadar dengesiz kalp hastalığı veya astımı olanlar için de önemlidir. Birden fazla alerjeni test etmek için bir kan alımı da kullanılabilir.

Kan testi, testten birkaç gün önce belirli ilaçları kullanmayı bırakamayan veya kullanmayı tercih etmeyen kişiler için daha iyi olabilir. Bu, doğru bir deri prick testi için gereklidir. Kan testi, deri testini daha zor hale getirebilecek yoğun bir kızarıklık veya egzaması olan herkes için daha iyi olabilir.

Paylaşın

Preimplantasyon genetik tanı (PGT) nedir? Detaylar

Preimplantasyon genetik tanı (PGT), embriyolardaki genetik kusurları tanımlamaya yardımcı olmak için implantasyondan önce kullanılan bir yöntemdir. Bu, belirli genetik hastalıkların veya bozuklukların çocuğa geçmesini önlemeye yarar. Ayrıca bu yöntemler, hem  embrionun tutunma şansı artmakta,  erken kayıp riski azalmakta  hemde  sağlıksız gebelik riski düşmektedir.

Çiftler için çocuk sahibi olmaktan çok daha önemlisi sağlıklı çocuk sahibi olabilmektir. Bu anlamda son yıllarda genetik hastalıkların tanı ve tedavisinde yaşanan gelişmeler son derece önem taşımaktadır.  Genetik hastalık taşıyıcısı olan çiftlerin sağlıklı bebek elde edebilmeleri için tüp bebek veya mikroenjeksiyon yöntemi ile elde edilen embriyolar genetik inceleme ile değerlendirilir ve sağlıklı olan embriyolar seçilerek ana rahmine transfer edilir.

Buradaki amaç; kromozom anomalilerinin geçişini önlemek, düşük riskini azaltmak ve genetik olarak sağlıklı embriyoları seçmektir. Son yıllarda genetik inceleme yapıldıktan sonra ana rahmine transfer edilen embriyolar ile gebelikler elde edilmektedir. Preimplantasyon genetik tanı ile bebeğin doğumdan itibaren veya ileride çıkabilecek hastalıklar nedeniyle kaybedilmesi önlenebilmekte ve genetik hastalık taşıyan ailelerin de sağlıklı çocuk sahibi olabilmeleri sağlanmaktadır.

Hangi durumlarda uygulanmaktadır?

Aşağıdaki hastalıklara ait gen bozukluğunu taşıyan anne ve baba adaylarında;

  • Talasemi (Akdeniz anemisi)
  • Orak hücreli anemi
  • Kistik fibrozis
  • Tay-Sachs hastalığı
  • Hemofili A ve B
  • Retinitis pigmentoza
  • Alport hastalığı
  • a1 antitripsin eksikliği
  • Frajil X sendromu
  • Fenilketonuri
  • Epidermolizis bülloza
  • Duchenne musküler distrofi
  • Myotonik distrofi
  • Fanconi anemisi
  • X’e bağlı hidrosefalus
  • Akondroplazi
  • Nörofibramotozis
  • Kan uyuşmazlığı (Rh D) hastalığı
  • Marfan sendromu
  • Hunthington hastalığı

Cinsiyet belirlenmesinde;

Embriyoların cinsiyetinin tayini ve istenilen cinsiyetteki embriyoların anne rahmine yerleştirilmesi yalnızca tıbbi gerekçeler var ise yapılmaktadır. X kromozomuna bağlı geçiş gösteren kalıtsal hastalıkların önlenmesi amacıyla bu yöntem uygulanmaktadır. Çünkü bazı hastalıklar yalnızca bir cinsiyette ortaya çıkma riski taşımaktadırlar.

Kardeşi ile doku uygunluğu gösteren bebek isteniyorsa;

Kök hücre nakli (göbek kordon kanı veya kemik iliği nakli) yapılması gereken, talasemi, orak hücreli anemi, hemoglobinopati, lösemi ve bağışıklık sistemi yetmezliği gibi problemli çocukları olan ailelerde, hasta kardeşi ile doku uygunluğu olan bir bebek yaşama getirmek için de preimplantasyon genetik tanı teknolojisi uygulanmaktadır.

Tüp bebek uygulamalarında başarıyı artırmak için;

Başlangıçta yalnızca genetik hastalığa sahip embriyoları anne rahmine yerleştirmeden önce tespit edip, sağlıklı olmayan bir gebeliğin oluşumunu önlemeyi ve böylece, ilerleyen bir gebeliğin sonlandırılmasını ortadan kaldırmayı hedefleyen preimplantasyon genetik tanı uygulamaları, zaman içerisinde tüm tüp bebek uygulamalarında başarıyı artırmak için kullanılan bir yöntem halini aldı. Bu nedenle;

  • Tekrarlayan tüp bebek denemelerinde gebelik elde edemeyen çiftlerde
  • Ciddi sperm bozukluklarına ve erkek infertilitesine sahip çiftlerde
  • İleri anne yaşına sahip çiftlerde preimplantasyon genetik tanı uygulaması yapılarak tüp bebek tedavisinin başarısı arttırılmaya çalışılmaktadır. Bu durumlarda preimplantasyon genetik tanı, embriyoların sayısal ve yapısal kromozom bozuklukları içerip içermediği belirleyerek sağlıklı embriyoların transferi ile gebelik şansını artırmaktadır

Tekrarlayan düşük yapan çiftlerde;

Tekrarlayan düşük yapan çiftlerde, eğer bu düşüklerin nedeni olarak herhangi bir problem tespit edilememiş ise preimplantasyon genetik tanı uygulaması ile ailenin sağlıklı bir bebeğinin olması sağlanabilir. Bilimsel veriler bu tür problemi olan çiftlerin tüm tetkikleri normal sonuç vermiş olsa bile, oluşturdukları embriyolarda beklenenden daha yüksek oranda sayısal kromozom bozukluğunun olduğunu göstermektedir. Bu nedenle tüp bebek tedavisi ile bir defada çok sayıda embriyo oluşumunu sağlayıp, preimplantasyon genetik tanı ile de aralarından en sağlıklısını seçip anneye vermek sonuç verici bir yaklaşım olacaktır.

Nasıl uygulanır?

PGT işlemi, anne adayından elde edilen yumurta ve baba adayından elde edilen spermin vücut dışında birleştirilmesi (ICSI) ile başlar. Oluşan embriyolardan gelişiminin 5.-6. gününde blastosist aşamasında iken embriyoya zarar vermeden birkaç hücre biyopsi yapılarak alınır ve alınan hücreler 24 kromozom taraması için genetik laboratuvara gönderilirken embriyolar dondurulur. Bu işlem tecrübeli bir embriyolog tarafından uygulandığında embriyonun zarar görme olasılığı çok düşüktür. Bu inceleme sonunda genetik yapısı sağlıklı tespit edilen embriyo veya embriyolar rahim içi hazırlığının ardından transfer edilerek özellikle daha yüksek oranlara ulaşan gebelik sonuçları elde edilmektedir.

Avantajları nelerdir?

  • Transfer edilecek olan en iyi sağlıklı embriyonun seçilmesi ile gebelikte başarı oranının artmasına katkı sağlanır
  • Düşük riskini azaltmak hedeflenir
  • Dondurulacak ya da elenecek olan embriyoya karar verilmesi sağlanır
  • Kromozomal olarak normal olan embriyoları olan ama gebe kalamamış hastaları cesaretlendirmek amaçlanır

Yöntemin yanılma payı nedir?

Bu yöntemin hatalı sonuç verme şansı yöntemi uygulayan merkezin deneyimine bağlı olarak değişmekle birlikte gen defektlerinde ve kromozomal sayı bozukluklarının tanısında % 97 güvenilirlikte sonuç vermektedir.

Yöntemin başarı şansı nedir?

Yöntemin başarı şansı yüksektir. Bir veya iki hücre alınan embriyolar gelişimlerini normal olarak sürdürebilmekte ve tüp bebek tedavilerinde elde edilen başarı oranlarına eş değerde gebelik oranları sağlanabilmektedir. Hatta yukarıda bahsedilen tekrarlayan tüp bebek denemelerinde gebelik elde edemeyen çiftlerde, ciddi sperm bozukluklarına ve erkek infertilitesine sahip çiftlerde, ileri anne yaşına sahip çiftlerde ve tekrarlayan düşük yapan çiftlerde normal tüp bebek başarı oranlarının üzerine çıkan gebelik oranlarının da elde edileceği konusunda görüşler ağırlık kazanmaya başlamıştır.

Yöntemi ile ilgi hazırlıklı olmanız gereken bazı noktalar;

  • Hazırlık ya da biyopsi aşamasında bazı teknik problemler yaşanabilir
  • Başarılı bir tüp bebek ve PGD işlemi yapılsa bile transfer sonrası gebelik oluşmayabilir
  • Sadece belirli sayıda kromozom kontrol edilebildiğinden tüm kromozomal ve genetik anormallikler PGD ile teşhis edilemez
  • Sonuç olarak biyopsisi yapılmış hücrede sadece belirli bir test yapılabilmektedir. Test için alınmış tek bir hücre ile de genetik sorunların tümünün taranması mümkün olmamaktadır

Nasıl ve ne zaman yapılmalıdır?

  • Döllenmenin (fertilizasyonun) ardından embriyo laboratuvar ortamında kültür sisteminde 8-10 hücreli evreye gelinceye kadar 3 gün takip edilir. Bu 3 günlük embriyolardan bir ya da iki hücre biyopsi ile alınır ve belirli kromozomal testler yapılır. PGS/PGD işlemi kromozomal anomalinin en sık görüldüğü kromozomlara (13, 16, 18, 21, 22, X ve Y) uygulanır
  • Biyopsi yapılmış olan embriyolar blastokist aşamasına gelinceye kadar 5 ya da 6. güne kadar takip edilir ve sadece anomali görülmeyen embriyolar anne adayının rahmine (uterusa) transfer edilir

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Odyometri nedir, neden yapılır, nasıl yapılır?

İşitme kaybı yaşla birlikte gelir ancak herkesi etkileyebilir. 50 yaşın üstündeki kişilerin en az yüzde 25’i işitme kaybı yaşıyor ve 80 yaşın üzerindeki kişilerin yüzde 50’si bunu yaşıyor. İşitme kaybını test etmenin bir yolu, odyometri kullanmaktır.

Odyometri muayenesi, işitme duyunuzun ne kadar iyi çalıştığını test eder. Seslerin hem yoğunluğunu hem de tonunu, denge sorunlarını ve iç kulağın işleviyle ilgili diğer sorunları test eder. Testi işitme kaybının teşhisi ve tedavisinde uzmanlaşmış bir odyolog olarak adlandırılan bir doktor uygular.

Ses yoğunluğu ölçü birimi desibeldir (dB). Sağlıklı bir insan kulağı, fısıltı gibi alçak sesleri duyabilir. Bunlar yaklaşık 20 dB’dir. Jet motoru gibi yüksek bir ses 140 ile 180 dB arasındadır.

Bir sesin tonu saniyedeki devirlerle ölçülür. Ton için ölçü birimi Hertz (Hz) ‘dir. Düşük bas tonları yaklaşık 50 Hz’dir. İnsanlar 20-20.000 Hz arası tonları duyabilir. İnsan konuşması genellikle 500-3.000 Hz aralığındadır.

Odyometri neden yapılır?

Ne kadar iyi duyabileceğinizi belirlemek için bir odyometri testi yapılır. Bu, rutin bir taramanın parçası olarak veya gözle görülür bir işitme kaybına yanıt olarak yapılabilir.

İşitme kaybının yaygın nedenleri şunlardır:

  • Doğum kusurları
  • Kronik kulak enfeksiyonları
  • Anormal kemik büyümesi kulak içindeki yapıların düzgün çalışmasını engellediğinde ortaya çıkan otoskleroz gibi kalıtsal koşullar
  • Kulakta bir yaralanma
  • Meniere hastalığı veya iç kulağı etkileyen bir otoimmün hastalık gibi iç kulak hastalıkları
  • Yüksek seslere düzenli maruz kalma
  • Yırtılmış bir kulak zarı

Kulağın hasar görmesi veya uzun süre yüksek sese maruz kalması işitme kaybına neden olabilir. Bir rock konserinde duyduğunuz gibi 85 dB’den daha yüksek sesler, yalnızca birkaç saat sonra işitme kaybına neden olabilir. Düzenli olarak yüksek sesli müziğe veya endüstriyel gürültüye maruz kalıyorsanız, köpük kulak tıkaçları gibi işitme korumasını kullanmak iyidir.

Sensörinöral işitme kaybı, kokleadaki kıl hücreleri düzgün çalışmadığında ortaya çıkar. Koklea, kulağın ses titreşimlerini beyne gönderilecek sinir uyarılarına çeviren kısmıdır. Sensörinöral işitme kaybı, beyne ses bilgisi taşıyan sinirin zarar görmesi veya beynin bu bilgiyi işleyen kısmının zarar görmesi nedeniyle de ortaya çıkabilir. Bu tür işitme kaybı genellikle kalıcıdır. Hafif, orta veya şiddetli olabilir.

Odyometriye nasıl hazırlanılır?

Odyometri muayenesi özel bir hazırlık gerektirmez. Tek yapmanız gereken randevunuza zamanında gelmek ve işitme uzmanının talimatlarını takip etmektir.

Odyometri nasıl yapılır?

Odyometri ile ilgili birkaç test vardır. Saf ton testi, farklı perdelerde duyabileceğiniz en sessiz sesi ölçer. Kulaklıklarla sesleri çalan bir makine olan odyometreyi kullanmayı içerir. Odyoloğunuz veya bir asistanınız, işitme aralığınızı belirlemek için her seferinde tek bir kulağa farklı aralıklarla tonlar ve konuşma gibi çeşitli sesleri çalacaktır. Odyolog size her ses için talimat verecektir. Büyük olasılıkla, bir ses duyulduğunda elinizi kaldırmanızı isteyeceklerdir.

Başka bir işitme testi, odyologunuzun konuşmayı arka plandaki gürültüden ayırt etme yeteneğinizi değerlendirmesine olanak tanır. Sizin için bir ses örneği çalınacak ve duyduğunuz kelimeleri tekrarlamanız istenecektir. Kelime tanıma, işitme kaybının teşhisinde yardımcı olabilir.

Kulaklarınızdan titreşimleri ne kadar iyi duyduğunuzu belirlemek için bir ayar çatalı kullanılabilir. Odyoloğunuz, bu metal cihazı kulağınızın arkasındaki kemiğe, mastoide yerleştirecek veya bir kemik osilatörü kullanarak kemikten iç kulağınıza ne kadar iyi geçtiğini belirlemek için. Kemik osilatörü, bir ayar çatalı gibi titreşimleri ileten mekanik bir cihazdır. Bu test herhangi bir ağrı veya rahatsızlığa neden olmaz ve yaklaşık bir saat sürer.

Odyometri sonrası;

Testten sonra odyologunuz sonuçlarınızı sizinle birlikte gözden geçirecektir. Sesi ve tonu ne kadar iyi duyduğunuza bağlı olarak, doktorunuz yüksek seslerin etrafında kulak tıkacı takmak gibi almanız gereken önleyici tedbirler veya işitme cihazı takmak gibi ihtiyacınız olabilecek düzeltici önlemler hakkında size bilgi verecektir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Obduksiyon (otopsi) nedir, nasıl yapılır?

Otopsi, kişinin ölüm nedenini ve şeklini belirlemek için kullanılan özel bir cerrahi prosedürdür. Ölüm nedeni, kişinin neden öldüğünü açıklayan tıbbi nedendir. Ölüm şekli, ölümü çevreleyen koşullardır. Ölüm biçimleri, “doğal, kaza, cinayet, intihar ve bilinmeyen” olarak tanımlanır.

Otopsiler, klinisyenlerin hastalık süreçlerini daha iyi anlamasına, hastalıkları doğru bir şekilde teşhis etmesine, tedaviyi iyileştirmesine ve şu anda benzer bir hastalıktan muzdarip olan diğer hastalara potansiyel olarak yardım etmesine olanak tanır.

İlk otopsi, 1374 yılında Fransa’da yapılmıştır. Almanya’da 5. Charles; çocuk düşürme, dikkatsizlikle adam öldürme, intihar durumlarında, hekim, cerrah ve ebelere otopsi yapma, olay hakkında otopsi raporu verme mecburiyeti koymuştu.

Türkiye’de ilk otopsi 1841’de, Profesör Bernand tarafından yapılmıştır. 1866 senesinde açılan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahanede, Adli Tıp dersleri okutulmaya başlanmış, 1920’de ilk adli tıp enstitüsü kurulmuştur.

Tıp ilminde iki maksatla otopsi yapılmaktadır. Biri, ilmi çalışmalar içindir. Buna Kadavra Otopsisi denir. Diğeri de adli vakaların tespiti için yapılmaktadır. Buna Adli Otopsi denilmektedir. Bu, daha ziyade ceza hukukunun tatbikatında delil tespitine yaramakta olup, Adli Tıp’ın en mühim konularından birisini teşkil etmektedir.

Otopsi nasıl yapılır?

Otopsi prosedürü genel olarak şöyledir:

  • Önce organlar ve iç yapılar dahil olmak üzere tüm vücudun görsel muayenesi yapılır
  • Daha sonra organlar, sıvılar ve dokular üzerinde mikroskobik, kimyasal ve mikrobiyolojik incelemeler yapılabilir
  • İnceleme için çıkarılan tüm organlar tartılır ve mikroskobik slaytlar halinde işlenmek üzere bir bölüm korunur
  • Tüm laboratuvar testleri tamamlandıktan sonra nihai bir rapor verilir
  • Otopsiler 2 ila 4 saat sürebilir. Vücut sıvıları ve doku örnekleri üzerinde yapılan laboratuvar testlerinin sonuçlarının iade edilmesi birkaç hafta sürebilir.

 

Paylaşın

Tonometri nedir, nasıl yapılır? Detaylar

Tonometri, Göz İçi Basıncı (GİB) olarak adlandırılan, gözün içindeki basıncı ölçen tanısal bir testtir. Bu testle, gözün glokom riski altında olup olmadığını belirlenmesine yardımcı olur. Glokom, gözde sıvı basıncının arttığı ciddi bir göz hastalığıdır. Bu artan basınç, optik sinire zarar verebilir. Glokom 60 yaşın üzerindeki kişilerde görülme olasılığı yüksektir ve bu yaş grubundaki körlüğün önde gelen nedenidir.

Çoğu glokom vakasında, normalde gözü yıkayan ve besleyen sıvı çok yavaş akarak basınç artışına neden olur. Tedavi edilmezse, bu basınç eninde sonunda optik sinire zarar vererek görme kaybına neden olabilir. Gözdeki bu değişiklikler genellikle ağrısız olduğundan, fark etmeden yıllarca ilerleyebilirler.

Glokom, tedavi edilmezse nihai körlüğe neden olabileceğinden, göz değişikliklerini erken tespit etmek için bir tonometri testi kritiktir. Test sonuçları anormal çıkarsa, göz doktoru tedavi sürecine başlayacak ve bu da hastalığın ilerlemesini geciktirecektir.

Tonometri nedir?

Tonometri, göz tansiyonundaki değişiklikleri tespit edebilen bir göz testidir. En yaygın tonometri testi türü “Goldmann Aplanasyon Tonometri Testi” olarak adlandırılır. Bu test, GİB ölçümü için uluslararası altın standart olarak kabul edilir. Tono-Pen’in yanı sıra “pnömotonometri” adı verilen alternatif bir tonometri türü de dahil olmak üzere, göz tansiyonu test etmenin başka yöntemleri de vardır.

Pnömotonometri, hava pistonuna benzeyen bir alet kullanılarak göze hava basıncı uygulamayı içerir. Cihaz, gözdeki basıncı ölçerek korneaya kısa bir hava üfler. Anormal sonuçlar gösteriyorsa, doktor genellikle tanıyı doğrulamak için başka testler yapar. Bu test genellikle Goldmann Aplanasyon Tonometri testinden daha az doğru kabul edilir.

Tono-Pen, büyük bir kalem gibi şekillendirilmiş, elde tutulan bir cihazdır. Dijital bir göz tansiyonu okuması sağlar. Doktor göze dokunmak ve basıncı ölçmek için kullanabilir. Çoğu durumda yararlı olsa da, Tono-Pen normal kornealı kişilerde Goldmann Tonometreden daha az doğru kabul edilir.

Tonometri testine kimler ihtiyaç duyar?

Göz doktoru, glokom riskinden şüphelenirse Goldman Aplanasyon Tonometri testi isteyebilir. Hava üfleme testi veya diğer göz testleri olası bir sorunu gösteriyorsa, glokomu doğrulamak veya dışlamak için sizden tonometri testi  isteyebilir.

Aşağıdaki durumlarda daha yüksek risk altında olunduğuna işarettir;

  • 60 yaşın üzerinde
  • Ailesinde glokom öyküsü olanlar
  • Diyabet
  • Hipotiroidizm
  • Başka kronik göz rahatsızlıkları veya yaralanmaları olanlar
  • Miyop
  • Uzun süre kortikosteroid ilaçları kullananlar

Aşağıdaki durumlarda da test yapılabilir;

  • Kademeli periferik görme kaybı
  • Şiddetli göz ağrısı
  • Bulanık görme
  • Işıklı haleler
  • Gözünün kızarması

Tüm bu semptomlar glokom belirtileri olabilir…

Tonometri testi sırasında ne olur?

Tonometri testinden önce, göz doktoru gözü uyuşturan göz damlaları koyacaktır. Göz uyuştuğunda, doktorturuncu boya içeren küçük, ince bir kağıt şeridini gözün yüzeyine dokundurarak lekeleyebilir. Bu, testin doğruluğunu artırmaya yardımcı olur.

Doktor daha sonra “yarık lamba” adı verilen bir makine ile tonometre probunun sadece ucu korneaya dokunana kadar gözlere doğru hareket edecektir. Korneayı biraz düzleştiren cihaz gözdeki basıncı algılayabilir. Göz doktoru uygun bir okuma elde edene kadar devam edecektir.

Gözler uyuştuğundan işlem sırasında ağrı hissedilmez. Tonometri son derece güvenlidir. Bununla birlikte, tonometre göze dokunduğunda korneanın çizilme riski çok düşüktür. Ancak bu gerçekleşse bile normalde birkaç gün içinde kendi kendine iyileşir.

Test sonuçları ne anlama geliyor?

Normal bir test sonucu, gözdeki basıncın normal aralıkta olduğu ve glokom veya diğer basınçla ilgili göz problemleri olmadığı anlamına gelir. Glokom Araştırma Vakfı’na göre normal basınç aralığı 12 ila 22 mm Hg’dir. “MmHg” ölçümü, göz basıncını kaydetmek için kullanılan birimler olan “milimetre cıva” anlamına gelir.

Testi 20 mm Hg’yi aşan bir basınç okumasıyla geri gelirse, glokom veya pre-glokom olabilir. Bu her zaman böyle değildir. Test sonucu ayrıca bir göz yaralanması geçirildiyse veya gözü önünde kan damarı problemleri, iltihaplanma veya diğer sorunlardan kaynaklanan kanama varsa yüksek basınç gösterebilir. Doktor, glokom veya pre-glokom teşhisi koyarsa tedavi seçeneklerini tartışacaktır.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

 

Paylaşın