Renkli Nemlendirici Nedir Nasıl Uygulanır?

Doğru uygulandığında doğal, sağlıklı bir cilt görünümü veren renkli nemlendirici, cildi nemlendirme özelliğine sahip olan ve aynı zamanda hafif bir renk tonu vererek cilt görünümünü eşitleyen bir kozmetik üründür.

Haber Merkezi / Fondötenin yoğun kapatıcılığı ile klasik nemlendiricinin bakım etkisi arasında bir köprü kuran renkli nemlendirici, enellikle doğal, sağlıklı ve “makyajsız makyaj” tarzı bir görünüm isteyenler tarafından tercih edilir.

Özellikleri:

Nemlendirme: İçeriğinde hyaluronik asit, gliserin gibi nemlendirici bileşenler bulunur.

Hafif kapatıcılık: Lekeleri tamamen kapatmaz, ama cilt tonunu dengeler ve hafif kusurları örter.

Doğal bitiş: Fondöten gibi ağır bir katman bırakmaz, cildin nefes almasına izin verir.

SPF içerir: Birçok renkli nemlendirici, güneşten koruma faktörü (SPF) içerir, bu da günlük kullanım için pratik bir avantajdır.

Çeşitli Formüller: Mat, ışıltılı ya da saten bitişli seçenekleri olabilir.

Kimler için uygun?

Hafif makyaj sevenler, cilt tonunda eşitlik arayan ama ağır ürün kullanmak istemeyenler, kuru ya da normal cilt tipleri (yağlı ciltler için matlaştırıcı formüller önerilir), günlük, hızlı bir rutin arayanlar.

Fondötenle farkı:

Kapatıcılık: Fondöten daha yoğun kapatıcılık sunarken, renkli nemlendirici şeffaf bir örtü sağlar.

Doku: Renkli nemlendirici daha hafif ve sıvıdır, ciltte ağırlık yapmaz.

Amaç: Fondöten dramatik bir dönüşüm için, renkli nemlendirici ise doğal bir iyileştirme içindir.

Kullanım alanları:

Günlük makyajda tek başına, yaz aylarında ağır fondöten yerine, spor sonrası ya da acele durumlarda hızlı bir cilt düzeltmesi için.

İşte adım adım nasıl uygulanır:

Temizlik: Cildini nazik bir yüz temizleyiciyle yıka ve kirden arındır.

Nemlendirme: Eğer cildin çok kuruysa, renkli nemlendiriciden önce ince bir kat hafif bir nemlendirici sürebilirsin. Ama çoğu renkli nemlendirici zaten nemlendirme sağladığı için bu adımı atlayabilirsin.

Güneş koruması: Ürün SPF içermiyorsa, güneş kremi uygulamayı unutma. SPF’li bir renkli nemlendirici kullanıyorsan bu adımı geçebilirsin.

Ürünü seçme: Cilt tonuna uygun bir renk seç. Renkli nemlendiriciler genelde fondöten kadar yoğun pigmentli değildir, bu yüzden tonun birebir uyması değil, cildine yakın olması yeterlidir.

Parmakla, süngerle ya da fırçayla uygulama tercihinize göre bir araç belirleyin.

Uygulama:

Miktar: Az bir miktarla başla (bir nohut tanesi kadar). İhtiyaca göre artırabilirsin.

Teknik: 

Parmaklarla: Ürünü yüzüne küçük noktalar halinde (alın, yanaklar, burun, çene) koy ve parmak uçlarınla hafifçe yay.

Makyaj süngeriyle: Nemli bir süngerle tampon hareketlerle uygula. Bu, daha pürüzsüz ve doğal bir bitiş sağlar.

Fırçayla: Dairesel hareketlerle ürünü dağıt. Fondöten fırçası ya da stippling brush idealdir.

Dağıtım: Yüzün merkezinden dışa doğru çalışarak eşit bir görünüm elde et. Boyun ve kulak çevresine geçişi yumuşatmayı unutma, çizgi kalmasın.

Katmanlama: Daha fazla kapatıcılık istiyorsan, ince katlar halinde ekleyebilirsin ama abartıya kaçmamak doğal görünüm için önemli.

Son dokunuşlar:

Kapatıcı: Göz altları ya da lekeler için ekstra kapatıcılık gerekirse, renkli nemlendiriciden sonra az miktarda kapatıcı kullan.

Pudra: Parlama kontrolü için T-bölgesine (alın, burun, çene) hafif bir transparan pudra geçebilirsin, ama matlaştırmak istemezsen bu adımı atla.

Allık/Bronzer: Yanaklara biraz renk katmak için allık ya da bronzer ekleyebilirsin.

İpuçları:

Doğal ışıkta kontrol: Uygulamayı gün ışığında yaparsan ton farklarını daha iyi görürsün.

Cilt tipine göre: Yağlı ciltler için mat bitişli, kuru ciltler için ışıltılı formüller tercih edilebilir.

Günlük kullanım: Hafif olduğu için sabah rutinine kolayca eklenir; ağır makyaj istemeyen günler için idealdir.

Paylaşın

Varoluşçu Terapi Nedir? Temel İlkeleri

Varoluşçu terapi, bireyin varoluşsal sorularına ve temel yaşam meselelerine odaklanan bir psikoterapi yaklaşımıdır. İnsan yaşamının anlamı, özgürlük, sorumluluk, ölüm, yalnızlık, kaygı ve otantiklik gibi evrensel temaları ele alır.

Haber Merkezi / Terapi, psikoloji ve felsefenin kesişim noktasında yer alır ve özellikle varoluşçuluk felsefesinden (Jean-Paul Sartre, Martin Heidegger, Soren Kierkegaard gibi düşünürlerden) ilham alır.

Varoluşçu terapi, bireyin kendi varoluşunu anlamasına, yaşamındaki anlamı keşfetmesine ve otantik bir yaşam sürmesine yardımcı olmayı amaçlar. Bu yaklaşım, semptomları tedavi etmekten ziyade, bireyin hayatındaki temel varoluşsal meselelerle yüzleşmesini ve bunlarla başa çıkmasını hedefler.

Temel ilkeleri:

Anlam arayışı: Bireyler hayatlarında bir anlam ararlar. Varoluşçu terapi, bireyin kendi anlamını bulmasına rehberlik eder. Viktor Frankl’ın logoterapi yaklaşımı da bu bağlamda anlam arayışını vurgular.

Özgürlük ve sorumluluk: Bireyler özgürdür ve bu özgürlük, seçim yapma sorumluluğunu da beraberinde getirir. Varoluşçu terapi, bireyin kendi kararlarının sorumluluğunu almasını teşvik eder.

Kaygı ve varoluşsal endişe: Kaygı, varoluşun doğal bir parçasıdır ve genellikle ölüm, anlamsızlık, yalnızlık gibi varoluşsal gerçeklerle yüzleşmekten kaynaklanır. Bu terapi, kaygıyı bastırmak yerine onunla yapıcı bir şekilde çalışmayı önerir.

Ölüm ve sonluluk: Ölüm bilinci, hayatın değerini anlamaya yardımcı olabilir. Varoluşçu terapi, bireyin sonluluğu kabul ederek daha anlamlı bir yaşam sürmesine destek olur.

Yalıtım ve bağlantı: Bireyler bir yandan yalnızdır (varoluşsal izolasyon), bir yandan da diğer bireylerle bağlantı kurma ihtiyacı hisseder. Terapi, bu gerilimi anlamlandırmaya yardımcı olur.

Otantiklik: Otantik bir yaşam sürmek, bireyin kendi değerlerine, inançlarına ve seçimlerine uygun bir şekilde hareket etmesi anlamına gelir. Varoluşçu terapi, bireyi toplumsal baskılar veya dış beklentilerden sıyrılarak kendi otantik benliğini keşfetmeye yönlendirir.

Nasıl uygulanır?

Varoluşçu terapi, yapılandırılmış bir yöntemden ziyade bireysel bir süreçtir ve terapist ile terapi almak isteyen arasındaki ilişki çok önemlidir. Terapist, terapi almak isteyeni anlamaya çalışır ve ona göre bir yaklaşım benimser.

Terapide kullanılan bazı teknikler ve yaklaşımlar:

Fenomenolojik yaklaşım: Terapi almak isteyenin öznel deneyimlerini anlamaya odaklanır. Terapist, terapi almak isteyenin dünyasını onun bakış açısından görmeye çalışır.

Diyalog ve karşılaşma: Terapist ve terapi almak isteyen arasında otantik bir ilişki kurulması hedeflenir. Bu ilişki, terapi almak isteyeni kendi varoluşsal gerçekleriyle yüzleşmesine yardımcı olur.

Sorgulama ve yansıtma: Terapist, terapi almak isteyenin hayatındaki anlam, seçimler ve sorumluluklar üzerine düşünmesini teşvik eden sorular sorar.

Varoluşsal temalar üzerine çalışma: Ölüm, özgürlük, yalnızlık gibi temalar doğrudan ele alınabilir ve terapi almak isteyenin bu temalarla ilişkisi keşfedilir.

Paylaşın

Japonların Uzun Ömürlü Olmasının Sırrı “Okinawa Diyeti”

Düşük kalori, yüksek karbonhidrat, sebze ve soya ağırlıklı bir beslenme modeli olan Okinawa Diyeti, Japonya’nın Okinawa Adası’nda yaşayanların geleneksel beslenme alışkanlıklarını temel alan bir diyet modelidir.

Haber Merkezi / Bu diyet, dünyanın “Mavi Bölgeler” (Blue Zones) olarak adlandırılan, uzun ve sağlıklı yaşaımn beş bölgesinden biri olan Okinawa’daki yaşam tarzından türetilmiştir.

Aşağıda, Okinawa Diyeti’nin temel özellikleri, faydaları, riskleri ve uygulanabilirliği hakkında detaylı bir açıklama sunulmaktadır.

Okinawa Diyeti’nin temel özellikleri: Okinawa Diyeti, düşük kalorili, yüksek karbonhidratlı, sebze ağırlıklı ve antioksidan açısından zengin bir beslenme modelidir. Diyetin temel bileşenleri şunlardır:

Sebzeler (Yüzde 58-60): Diyetin en büyük kısmı sebzelerden oluşur. Özellikle tatlı patates (özellikle mor ve turuncu çeşitleri) diyetin temel karbonhidrat kaynağıdır ve günlük kalorinin büyük bir kısmını sağlar. Tatlı patates, yüksek lif içeriği, düşük glisemik indeksi ve antioksidanlarla (örneğin, antosiyaninler) doludur.

Diğer sebzeler arasında deniz yosunları (kombu, wakame, nori), bambu filizleri, daikon turpu, acı kavun (goya), lahana, havuç, kabak, yeşil papaya ve Çin lahanası bulunur. Bu sebzeler, yüksek lif, vitamin, mineral ve fitokimyasal içeriğiyle sağlıklı yaşlanmayı destekler.

Baklagiller (Yüzde 5): Soya ürünleri (tofu, miso, natto) diyetin önemli bir protein kaynağıdır. Soya, flavonoidler gibi antioksidanlar açısından zengindir ve kalp sağlığını destekler. Ayrıca bağırsak sağlığını iyileştiren fermente soya ürünleri de sıkça tüketilir.

Tam tahıllar (Yüzde 33): Japonya’nın diğer bölgelerine kıyasla Okinawa’da pirinç tüketimi oldukça düşüktür. Bunun yerine, darı gibi diğer tam tahıllar tercih edilir. Tatlı patates, tahılların yerini alarak ana karbonhidrat kaynağıdır.

Deniz ürünleri ve et (Yüzde 1-2): Geleneksel Okinawa Diyeti, balık ve deniz ürünlerini çok az miktarda içerir (kalorinin yüzde 1’inden az). Beyaz balıklar ve deniz ürünleri, omega-3 yağ asitleri açısından zengin olsa da, diyetin temelini oluşturmaz. Kırmızı et, özellikle törenler ve özel günler için nadiren tüketilir ve genellikle küçük miktarlarda yenir.

Diğer (Yüzde 1): Diyet, şeker ve işlenmiş gıdaları minimumda tutar. Şeker, Japonya geneline kıyasla yüzde 30 daha az tüketilir. Jasmine çayı, bolca içilir ve antioksidan kaynağı olarak önemli bir rol oynar. Baharatlar ve otlar (özellikle zerdeçal, zencefil ve mugwort) hem lezzet hem de sağlık faydaları için yaygın olarak kullanılır.

“Hara Hachi Bu” felsefesi:

Okinawa Diyeti’nin en dikkat çekici özelliklerinden biri, “Hara Hachi Bu” olarak bilinen Konfüçyüs öğretisidir. Bu, yemek sırasında sadece yüzde 80 doyana kadar yemek yemeyi ifade eder. Bu yaklaşım, kalori kısıtlamasını doğal bir şekilde teşvik eder ve aşırı yemeyi önler.

Düşük kalori ve yüksek besin yoğunluğu: Geleneksel Okinawa Diyeti, kalori açısından düşük (ortalama 1785 kalori/gün) ancak besin yoğunluğu açısından yüksektir. Bu, özellikle tatlı patates gibi düşük kalorili ama besleyici gıdalara dayanır. Bu düşük kalori alımı, sağlıklı yaşlanmayı destekleyen kalori kısıtlaması (caloric restriction) mekanizmalarını tetikleyebilir.

Okinawa Diyeti’nin faydaları: Okinawa Diyeti, uzun yaşam ve düşük kronik hastalık oranlarıyla ilişkilendirilmiştir. Araştırmalar, aşağıdaki faydaları vurgulamaktadır:

Uzun yaşam (Longevity): Okinawa, 20. yüzyıl boyunca Japonya’da en yüksek yaşam beklentisine sahip bölgeydi ve dünyadaki en yüksek yüz yaşını geçmiş oranlarından birine sahipti. Bu durum, diyetin düşük kalorili, yüksek antioksidanlı yapısına ve genel yaşam tarzına (örneğin, fiziksel aktivite ve sosyal bağlar) bağlanmıştır.

Diyet, özellikle düşük kalori alımı ve yüksek fitokimyasal içeriği sayesinde, hücresel yaşlanmayı yavaşlatabilen genetik yolları (örneğin, FOXO3 genini) aktive edebilir.

Kalp hastalıkları: 1995 verilerine göre, Okinawalılar, 8 kat daha az kalp hastalığına bağlı ölüm riskine sahipti. Bunun nedeni, diyetin doymuş yağ oranı düşük (Yüzde 6) ve omega-3 yağ asitleri açısından dengeli olmasıdır.

Kanser: Prostat, meme ve kolon kanseri gibi bazı kanser türlerinde ölüm oranları, sırasıyla 7, 6.5 ve 2.5 kat daha düşüktür. Antioksidanlar (örneğin, tatlı patatesteki antosiyaninler, goya’daki fitokimyasallar) ve düşük kalori alımı, kanser riskini azaltabilir.

Diyabet: Diyetin düşük glisemik yükü ve yüksek lif içeriği, kan şekeri kontrolünü destekler ve diyabet riskini azaltır.

Demans: Antioksidanlar ve omega-3 yağ asitleri, bilişsel sağlığı destekler ve yaşa bağlı nörodejeneratif hastalık riskini azaltabilir.

Düşük vücut kitle indeksi (BMI): Okinawalılar, genellikle düşük bir BMI’ye sahiptir. Bu, hem diyetin düşük kalorili yapısına hem de aktif yaşam tarzına bağlanır.

Anti-inflamatuar ve antioksidan etkiler: Diyet, zerdeçal, goya, tatlı patates ve deniz yosunları gibi anti-inflamatuar ve antioksidan açısından zengin gıdalarla doludur. Bu bileşenler, oksidatif stresi azaltarak yaşlanmayı ve kronik hastalıkları önleyebilir.

Okinawa Diyeti’nin riskleri ve dezavantajları: Her ne kadar Okinawa Diyeti birçok sağlık faydası sunsa da, herkes için uygun olmayabilir ve bazı riskler barındırabilir:

Protein: Diyet, protein açısından nispeten düşüktür (Yüzde 9). Uzun süreli düşük protein alımı, kas kaybına ve zayıf bağışıklık fonksiyonuna yol açabilir, özellikle yaşlı bireylerde.

B2 vitamini (Riboflavin): Tarihsel olarak, Okinawalılar arasında B2 vitamini eksikliğine bağlı cheilosis (dudak ve ağız köşelerinde çatlaklar) vakaları bildirilmiştir.

Kalsiyum ve D vitamini: Süt ürünleri ve balık tüketiminin az olması, kalsiyum ve D vitamini eksikliği riskini artırabilir, ancak bu, güneş ışığına maruziyet ve deniz yosunları gibi alternatif kaynaklarla dengelenebilir.

Geç menstruasyon ve emzirme sorunları: Kadınlarda düşük kalori alımı, geç menstruasyona ve emzirme sorunlarına neden olabilir (tarihsel verilere göre yüzde 9 ve yüzde 18 oranında).

Ayrıca, diyetin düşük kalorili yapısı, yüksek enerji ihtiyacı olan bireyler (örneğin, sporcular) için uygun olmayabilir.

Tuz alımı: Miso, soya sosu ve tuzlu balık gibi gıdalar, sodyum içeriği açısından yüksektir. Bu, özellikle hipertansiyonu olan bireyler için risk oluşturabilir. Modern Okinawa Diyeti’nde tuz alımı artmıştır ve bu, sağlık faydalarını olumsuz etkileyebilir.

Okinawa Diyeti’nin modern versiyonu: Geleneksel Okinawa Diyeti, modernleşme ve Batı tarzı beslenmenin etkisiyle değişime uğramıştır. Günümüzde Okinawalılar daha fazla protein, yağ ve işlenmiş gıda tüketmektedir.

Bu değişim, yaşam beklentisinin azalmasına ve kalp hastalıkları gibi sorunların artmasına neden olmuştur. Modern bir Okinawa Diyeti, geleneksel ilkeleri korurken daha esnek bir yaklaşım sunabilir.

Okinawa Diyeti’ni uygulamak için örnek bir günlük menü: Aşağıda, geleneksel Okinawa Diyeti’ni modern bir yaşam tarzına uyarlamış örnek bir günlük menü yer almaktadır:

Kahvaltı:

Miso çorbası (deniz yosunu, tofu ve yeşil soğan ile)
Haşlanmış mor tatlı patates
Jasmine çayı

Öğle yemeği:

Goya chanpuru (acı kavun, tofu, yumurta ve az miktarda domuz eti ile karışık kızartma)
Darı veya kahverengi pirinç (küçük porsiyon)
Deniz yosunu salatası
Jasmine çayı

Ara öğün:

Shikwasa (Okinawa limonu) suyu veya küçük bir porsiyon papaya

Akşam yemeği:

Buharda pişmiş sebzeler (kabak, havuç, bambu filizleri)
Natto (fermente soya fasulyesi)
Az miktarda haşlanmış balık
Jasmine çayı

Not: Her öğünde “Hara Hachi Bu” felsefesi uygulanmalı, yani doyduğunuzu hissettiğinizde yemeyi bırakmalısınız.

Okinawa Diyeti’ni kimler uygulamalı?

Okinawa Diyeti, genel sağlık iyileştirme, kilo kontrolü ve uzun yaşam hedefleyen bireyler için uygundur. Ancak, aşağıdaki gruplar dikkatli olmalıdır:

Hamileler ve emzirenler: Düşük kalori ve protein alımı, bu gruplar için yetersiz olabilir.

Sporcular: Yüksek enerji ihtiyacı, diyetin düşük kalorili yapısıyla uyumsuz olabilir.

Kronik hastalıkları olanlar: Özellikle hipertansiyonu olanlar, tuzlu gıdalara dikkat etmelidir. Diyabet veya böbrek hastalığı olanlar, bir uzmana danışmalıdır.

Bu diyeti uygulamadan önce, bireysel sağlık durumu ve ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak bir doktora veya diyetisyene danışılması önemlidir. Ayrıca, diyetin faydalarını tam anlamıyla elde etmek için, sadece beslenmeye değil, aynı zamanda fiziksel aktiviteye, sosyal bağlara ve stres yönetimine de odaklanılmalıdır.

Paylaşın

NiMe Diyeti: Kalori Saymadan Kilo Verin

NiMe diyeti temel olarak sanayileşme öncesi dönemin ilkel beslenme alışkanlıklarını modern çağa uyarlamayı hedefler. Bu diyet, bağırsak mikrobiyomunu güçlendirmeyi ve genel sağlığı iyileştirmeyi amaçlar.

Haber Merkezi /Kalori açığı ile kilo vermek, yani harcadığınızdan daha az kalori tüketerek, kilo vermenin kanıtlanmış yöntemidir. Ancak kalori saymayı denediyseniz bunun ne kadar yorucu ve motivasyon bozucu olabileceğini biliyorsunuzdur.

Peki her lokmayı sayma stresi yaşamadan kilo vermek mümkün mü? Yeni keşfedilen NiMe diyeti sayesinde bunun mümkün olabileceği ortaya çıktı.

NiMe, Non-industrialized Microbiome Restore’un kısaltmasıdır ve bağırsak mikrobiyomu üzerine yapılan araştırmalardan esinlenerek oluşturulmuş bir diyettir.

NiMe diyeti temel olarak sanayileşme öncesi dönemin ilkel beslenme alışkanlıklarını modern çağa uyarlamayı hedefler. Bu diyet, bağırsak mikrobiyomunu güçlendirmeyi ve genel sağlığı iyileştirmeyi amaçlar.

NiMe diyetinin özü, bitki bazlı beslenmeye dayanır. Sebzeler, baklagiller (mercimek, nohut gibi), lif açısından zengin gıdalar ve az miktarda hayvansal protein içeren bir beslenme modelini teşvik eder. İşlenmiş gıdalar, rafine şekerler ve endüstriyel ürünlerden uzak durmayı savunur.

NiMe diyeti, bağırsak florasını yenileyerek kronik hastalıkların (diyabet, kalp hastalıkları gibi) riskini azaltmayı ve vücudun doğal dengesini geri kazanmayı vadeder.

Diyetin savunucuları, bilimsel çalışmalarla bağırsak mikrobiyomunun sağlık üzerindeki etkisinin kanıtlandığını öne sürer. Örneğin, Cork Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, NiMe diyetini uygulayan küçük bir grubun bağırsak sağlığında iyileşme gösterdiğini ortaya koymuştur.

Ancak bu diyet, özünde bitki bazlı beslenmenin bilinen faydalarını farklı bir isimle sunuyor gibi göründüğü için bazı eleştirilere de maruz kalmaktadır.

NiMe diyeti uygulamak isteyenler için genel öneriler şunlar olabilir: Bol miktarda taze sebze ve lifli gıdalar tüketin, hayvansal ürünleri minimumda tutun ve işlenmiş gıdalardan tamamen vazgeçin.

Yine de bu diyete başlamadan önce bir sağlık uzmanına danışmak, bireysel ihtiyaçlara uygunluğunu değerlendirmek açısından önemlidir.

Kısacası NiMe, bağırsak sağlığına odaklanan, doğaya dönüşü vurgulayan bir beslenme tarzı olarak öne çıkıyor.

Paylaşın

RevLite Lazer Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey

Cilt yaşlanmasının etkilerini tersine çevirebilecek bir cilt gençleştirme tedavisi mi arıyorsunuz? O zaman, yüzde 100 güvenli ve yan etkisi olmayan RevLite lazer tedavisini düşünmenin zamanı geldi.

Haber Merkezi / Cildinizin daha iyi ve daha genç görünmesini sağlayan invaziv ve ablatif olmayan bir lazer tedavisi türü olan RevLite lazer, cildi dengeleyen ve düzelten en iyi lazer prosedürlerinden biri olarak kabul edilir.

RevLite lazerin iyi yanı, sadece ince çizgileri ve kırışıklıkları azaltmakla kalmaz, aynı zamanda genç görünümlü bir cilde kavuşmanıza yardımcı olan yeni kolajen üretimini de nazikçe uyarır.

RevLite lazer yüzde 100 güvenlidir, çünkü yüksek enerjili darbeler hedeflenen pigmentte yoğunlaşır ve bu da çevre dokuya minimum hasar verir. Dahası, ablatif olmayan bir lazer tedavisidir, yani alttaki cilt dokusunu ısıtarak çalışır (cildin yüzeyine fiziksel hasar vermeden).

RevLite kimler için en iyisidir?

RevLite lazer, aşağıdaki cilt rahatsızlıkları olan hastalara önerilir:

Statik ve dinamik kırışıklıklar
Cilt pigmentasyonu (epidermal ve dermal pigmentli lezyonlar, güneş lekeleri veya diğer koyu cilt lekeleri ve sivilce veya yaralanma sonucu oluşan) yara izleri.
Damarsal durumlar
Cilt tonu kaybı
Cilt donukluğu
Dövmeler

Bu lazer tedavisi tüm cilt tipleriyle uyumludur ve yüz, göğüs, boyun, eller ve vücutta kullanılabilir.

RevLite lazer tedavisini kaç kez yaptırmanız gerekiyor?

RevLite lazer tedavisinin en iyi sonuçlarını elde etmek için, tedaviler arasında 2 ila 4 haftalık aralıklarla 5 ila 10 seans alınması önerilir. Bu prosedürde yalnızca sıcak ve hafif karıncalanma hissi gibi minimal rahatsızlıklar yaşanabilir.

Sonrasında bakım gerekliliği yoktur, ancak güneş hasarını önlemek ve eşit bir cilt görünümünü korumak için güneş kremi önerilir.

Paylaşın

Speed ​​Slim Diyeti İşe Yarıyor Mu? Bilinmesi Gerekenler

Kilo verme söz konusu olduğunda, genellikle fazla kilolarından kurtulmak için çeşitli diyet planlarına yönelinir. Bu kilo verme yöntemlerinden biri de Speed ​​Slim Diyeti’dir.

Haber Merkezi / İşte Speed ​​Slim Diyeti hakkında bilmeniz gereken her şey:

Speed ​​Slim Diyeti hızlı kilo kaybı için tasarlanmıştır. Genellikle şunları içeren bir plan içerir:

Kalori kısıtlaması: Günlük kalori alımını önemli ölçüde azaltmak.
Düşük karbonhidrat veya düşük yağ: Karbonhidrat veya yağları azaltmaya odaklanma.
Yemek yerine tüketilen gıdalar: Normal öğünlerin yerine farklı gıdaların tüketilmesi.
Kısa vadeli odaklanma: Birkaç hafta içinde hızlı sonuçlara ulaşma.

Speed ​​Slim Diyeti’nin artıları:

Hızlı sonuç: Genellikle hızlı kilo kaybına yol açar.
Yapılandırılmış plan: Net yönergeler ve yemek planları.

Speed ​​Slim Diyeti’nin eksileri:

Sürdürülebilirlik: Hızlı kilo kaybı uzun vadede sürdürülebilir olmayabilir.
Besin eksikliği: Dengeli olmadığında eksikliklere yol açabilir.
Metabolik etki: Uzun süre uygulandığında metabolizmayı yavaşlatabilir.

Bir etkinlik veya belirli bir hedef için hızlı sonuçlara ihtiyacınız varsa, Speed ​​Slim Diyeti ilgi çekici olabilir. Ancak, uzun vadeli kilo yönetimi ve genel sağlık için, dengeli beslenmeye odaklanan geleneksel diyetler daha sürdürülebilir ve faydalıdır.

Not: En iyi yaklaşım kişisel ihtiyaçlarınız ve sağlık hedeflerinizle uyumlu olandır. Bir beslenme uzmanına danışmak, kilo verme yolculuğunuz için en iyi planı seçmenize yardımcı olabilir.

Paylaşın

“Kırmızı Tırnak Teorisi” Nedir, Neden Bu Kadar İlgi Gördü?

Moda ve güzellik dünyası, özellikle sosyal medyada ortaya çıkan trendlere hiç yabancı değil. Bu trendlerden biri de “Kırmızı Tırnak Teorisi”. Bu fenomen sadece bir renk tercihi değil; bir ifade, bir ruh hali ve bir tür güç.

Haber Merkezi / Peki “Kırmızı Tırnak Teorisi” tam olarak nedir ve neden bu kadar ilgi gördü?

Kırmızı tırnak teorisi nedir?

Kırmızı tırnak teorisi, tırnaklara kırmızı oje sürmenin görünüşünüzü ve özgüveninizi önemli ölçüde etkileyebileceğini öne sürmektedir. Bu trendin savunucuları, kırmızı tırnakların sizi daha güçlü, sofistike ve çekici hissettirebileceğini ifade etmektedirler.

Kırmızı tırnaklar nasıl şekillendirilir?

Kiraz kırmızısı tırnakları şekillendirmenin, kişisel tercihlere ve zevklere göre uyarlanmış çeşitli yolları var. İşte birkaç seçenek:

Nötr eşleştirme: Kiraz kırmızısı tırnaklarınızı siyah, beyaz veya bej gibi nötr tonlarla eşleştirerek canlı rengin parlamasını sağlayabilirsiniz.

Renk blokajı: Kiraz kırmızısı tırnaklarınızı pembe, turuncu veya lacivert gibi diğer cesur renklerle eşleştirerek çarpıcı ve modaya uygun bir görünüm elde edebilirsiniz.

Monokrom görünümler: Baştan ayağa kırmızı bir kıyafetle kiraz kırmızısı tırnaklar kullanarak cesur bir görünüm yaratın veya derinlik katmak için farklı kırmızı tonlarını karıştırabilirsiniz.

Mükemmel kırmızıyı nasıl bulabilirsiniz?

Mükemmel kırmızı tonunu bulmak için cildinizin alt tonlarını göz önünde bulundurun ve farklı tonları deneyebilirsiniz.

Sıcak alt tonlar (altın, sarı veya şeftali) için, turuncu veya mercan tonlarıyla sıcak kırmızıları tercih edebilirsiniz; Domates Kırmızısı ve Tuğla Kırmızısı gibi tonlar ten renginizi mükemmel bir şekilde tamamlayacaktır.

Eğer soğuk alt tonlara (mavi veya pembe) sahipseniz, mavi veya meyve alt tonlu soğuk kırmızıları tercih edebilirsiniz. Yakut Kırmızısı, Kızıl ve Şarap Kırmızısı cildinizin doğal zarafetini artıracaktır.

Nötr alt tonlara (sıcak ve soğuk karışımı) sahip olanlar için hem sıcak hem de soğuk kırmızıları keşfedebilirsiniz. Kiraz Kırmızısı, tüm alt tonlara uyan ve evrensel olarak hoş bir görünüm sunan çok yönlü, klasik bir tondur.

Paylaşın

21 Günde 15 Kilo Verdiren OMAD Diyeti Nedir, Nasıl Uygulanır?

Günümüz toplumunun en önemli sorunlarından biri de “Obezite”. Bir çok kişi bu sorunla mücadele etmek için diyetten egzersize kadar her yolu deniyorlar ama sorun aynı kalıyor.

Haber Merkezi / Peki, sadece 21 günde en az 10 ila 15 kilo verebileceğinizi ve bunu da sağlıklı bir şekilde yapabileceğinizi söylersek.

OMAD diyeti, aralıklı orucun bir biçimidir. OMAD, ‘Günde Bir Öğün’ anlamına gelir, yani günde yalnızca bir kez yemek yemek. Tekrarlamakta fayda var, bu diyette günde yalnızca bir kez yemek yiyebilirsiniz.

Diyete başlayan kişi, tüm günü için gereken kaloriyi tek bir öğünde tüketir ve kalan 23 saat boyunca oruç tutar, yani hiçbir şey yemez, yiyemez.

OMAD diyeti nasıl uygulanır:

Günde sadece bir kez yiyin: İstediğinizi yemek için gün içinde sadece 1 saatiniz olacak. Bu yüzden öğün zamanınızı akıllıca seçin. Diyete başlayıp başarılı olanların çoğu, akşam saat 6 civarını tercih etmişlerdir.

23 saat oruç: Bu diyette her gün 23 saat oruç tutmanız gerekecek. Oruç sırasında vücudun susuz kalmaması için su içmeyi ihmal etmeyin. Sade suyun yanı sıra detoks suyu da içebilirsiniz.

Oruç tutarken bunları tüketin: Oruç tutarken kalorisiz olan siyah kahve, yeşil çay ve siyah çay gibi içecekleri de tüketebilirsiniz, ancak çok fazla tüketmekten kaçının.

Diyetinize tam tahıllar ekleyin: Oldukça hızlı kilo vermek için diyetinize tam tahıllar eklemeyi ihmal etmeyin. Ayrıca diyetinize baharatlı sebzeler yerine havuç, domates, brokoli, patates, fasulye, bezelye ve mantar gibi yapraklı sebzeleri ekleyin.

Not: OMAD orucu sırasında baş ağrısı veya mide bulantısı gibi belirtiler hissederseniz orucu bırakın ve derhal doktorunuza danışın.

Paylaşın

Misel Suyu Nedir, Nasıl Uygulanır? Faydaları

Son yıllarda yumuşak ve etkili bir cilt bakım ürünü olarak popülerlik kazanan misel suyu, su bazlı bir temizleyicidir. Suda bulunan minik miseller mıknatıs görevi görerek, sert ovalamaya veya yıkamaya gerek kalmadan ciltteki kiri, yağı ve makyajı çıkarır.

Haber Merkezi / Misel suyunun sırrı benzersiz moleküler yapısında yatmaktadır. Her misel hidrofilik bir baş ve lipofilik bir kuyruktan oluşur. Cilde uygulandığında hidrofilik başlıklar kiri, yağı ve diğer yabancı maddeleri çevrelerken, lipofilik kuyruklar bunları çözer ve ortadan kaldırır.

Geleneksel temizleyicilerden farklı olarak, cildi doğal yağlarından arındırabilecek sert maddeler içermeyen misel suyu, hassas ve kuru ciltler de dahil olmak üzere tüm cilt tiplerine uygun olmasını sağlar. Misel suyu, tahrişe veya kuruluğa neden olmadan cildi etkili bir şekilde temizler.

Misel suyu kullanmak için ihtiyacınız olan tek şey pamuklu bir ped veya yeniden kullanılabilir bir bezdir:

Pamuklu bir pedi veya bezi misel suyla ıslatın,
Ped veya bez ile yüzünüzü, gözlerinizi ve dudaklarınızı nazikçe silin,
Yıkama gerekmez ancak isterseniz normal cilt bakım rutininizi sürdürebilirsiniz.

Tek başına bir temizleyici veya çift aşamalı temizleme rutininin ilk adımı olarak kullanılabileceğiniz misel suyu, makyajı, kiri ve fazla yağı temizleyerek cildin tazelenmiş ve nemli kalmasını sağlar.

Misel suyunun faydaları

Misel suyu, hassas ciltler dahil tüm cilt tipleri için uygundur,
Suya dayanıklı makyajı bile sert ovalamaya gerek kalmadan etkili bir şekilde çıkarır,
Misel suyu kalıntı bırakmaz, dolayısıyla ayrıca yıkamaya gerek yoktur,
Cildin nem dengesini korumaya yardımcı olan nemlendirici bileşenler içerir,
Taşınabilir ve kullanımı kolaydır; bu da onu seyahat veya hareket halindeyken temizlik için ideal kılar.

Sonuç olarak misel suyu, ciltteki kiri, yağı ve makyajı çıkarmak için yumuşak ve etkili bir temizleyicidir. Eşsiz moleküler yapısı onu tüm cilt tiplerine uygun hale getirir ve makyaj temizleme ve nemlendirme gibi birçok fayda sunar.

Misel suyunu cilt bakımı rutininize dahil etmek temiz, tazelenmiş ve sağlıklı görünen bir cilde sahip olmanıza yardımcı olabilir.

Paylaşın

Bariatrik Embolizasyon Nedir, Nasıl Uygulanır? Komplikasyonları

Obezite dünya çapında neredeyse nüfusun yaklaşık yüzde 7’sini  etkilemektedir. Tütün mamullerini sollayarak en hız katil haline geldi. Metabolik kökenli diyabet ve kardiyovasküler hastalıklardan endometrium, meme ve kolon kanserlerine kadar uzanmaktadır.

Haber Merkezi / Obezitenin ikincil komplikasyonları diyabete bağlı körlük, böbrek yetmezliği ve psikolojik rahatsızlıkları içermektedir.

Obezite tedavisinde uzun zamandır diyet düzenlemesi, egzersiz ve davranış modifikasyon tekniklerine odaklanılmıştır. Bazı ilaçlar obezite tedavisinde de kullanılmıştır, ancak bunlar kabul edilemez yan etkilerle bağlantılıdır.

Morbid obezitesi olan, vücut kitle indeksinin 40 ve üzerinde olduğu, hatta diğer tıbbi durumların olduğu 35 hastalarda bariatrik cerrahi önerilir. Bunlar, mide hacmini azaltan veya uygun sindirimi önleyen teknikleri içerir.

Bunların seçilmiş hasta gruplarında hem obeziteyi hem de buna bağlı komplikasyonları azaltmada yüksek etkili olduğu kabul edilmektedir. Bununla birlikte, değişmeyen yeme alışkanlıklarıyla, bariatrik cerrahiyi bile kademeli olarak kilo alımına dönüş izleyebilir.

Bu bağlamda, gastrik arter embolizasyonu veya bariatrik arter embolizasyonu (BAE) güçlü bir araç olarak ortaya çıkmaktadır.

Bariatrik Arter Embolizasyonu

Mide, sol ve sağ gastrik arterlerin yanı sıra sağ gastroepiploik arter ve kısa gastrik arterler tarafından beslenir.

Üst gastrointestinal (GI) kanaldaki bazı damarların embolizasyonu, portal hipertansiyonla sonuçlanan portal sirozda olduğu gibi GI kanamasının tedavisinde iyi prova edilmiş bir uygulamadır. Bu teknik, ön bağırsaktaki çok sayıda kollateral damar nedeniyle nadiren bağırsak iskemisine neden olur.

Bariatrik arter embolizasyonu, midenin ghrelin üreten bölgesi olan fundusa nispeten zayıf kan beslemesini indüklemek için perkütan kateter yönlendirmeli sol gastrik arter embolizasyonu anlamına gelir.

En az iki dal tıkanmış olup, morhuat veya polivinil alkol (PVA) gibi değişen çaplarda boncuklar gibi bir sklerozan ajanı transarteriyel olarak dahil eder. Embolizasyonun ghrelin sekresyonunu azaltmadaki etkinliği tartışılmazken, kilo kaybı açısından etkisi kesin olarak kanıtlanmamıştır.

Obezitede Ghrelin Önemi

Mide sadece yutulan yiyeceklerin deposu veya sindirim organı değildir. Aynı zamanda bir nörohormonal sistemdir. Fundus, iştah ve tokluğun sinirsel düzenlenmesi için çok sayıda yol taşır.

Ghrelin, esas olarak midenin fundusundan salınan, uzun süreli iştahı ve enerji bakımını düzenleyen bir peptit hormonudur. Açlık veya açlık koşullarında salınır ve beyni gıda alımını başlatması için uyarır. Ghrelin üretiminin bir sonraki ana bölgesi, peptidi fundustan 20 kata kadar daha düşük konsantrasyonlarda serbest bırakan duodenumdur.

Ghrelin salgılanmasına yanıt olarak aşağıdaki eylemler gerçekleşir:

  • Büyüme hormonu salınımında artış
  • Mide asidi salgısında artış
  • Artan mide motilitesi
  • Daha hızlı mide boşalması
  • Azaltılmış insülin sekresyonu

Artan ghrelin seviyeleri, artan yağ dokusu birikimine ve obeziteye yol açar.

BAE’nin Güvenlik Profili

Prosedürün komplikasyonları şunları içerir:

  • Pulmoner emboli
  • Delikli mide ülserleri
  • Gastrit
  • Distal özofagus darlığı
  • İstenmeyen doku hasarı ile hedef dışı embolizasyon

Prosedür için daha fazla güvenlik, BT kılavuzluğunda yapmak, floroskopik kılavuzluk altında görüntülenen radyo-opak aljinat ışınları kullanmak ve enjekte edilen malzemenin geri akışını önleyen özel bir mikro kateter kullanmak gibi çeşitli önlemleri içerir.

Hasta güvenliği için optimum prosedür yönergeleri oluşturmak için denemeler halen devam etmektedir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın