James Webb, Einstein Halkasının Çarpıcı Görüntüsünü Yakaladı

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA’nın yenilikçi James Webb Uzay Teleskobu, yaklaşık 12 milyar ışık yılı uzaklıktaki bir Einstein halkasının çarpıcı görüntüsünü yakaladı.

Uzak bir galaksiden gelen ışınların, o galaksi ve Dünya arasındaki büyük kütleli bir cisim (bir yıldız veya başka bir galaksi) nedeniyle bükülerek halka gibi görünmesine Einstein halkası adı veriliyor.

James Webb’in yeni fotoğrafındaki Einstein halkasını 12 milyar ışık yılı uzaklıktaki SPT-S J041839-4751.8 adlı galaksi oluşturuyor.

Teleskobun kaydettiği ham verileri işleyerek renklendiren kişi, Reddit’te Spaceguy44 adını kullanan ve astronomi alanında yüksek lisans yaptığını belirten bir öğrenci oldu.

Uzay teleskobunun verilerini, NASA’nın hazırladığı Mikulski Uzay Teleskopları Arşivi’nden (MAST) alan öğrenci, Reddit’te paylaştığı fotoğrafın açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

Bu, Einstein halkası adı verilen özel bir galaksi türü. Ön plandaki bir başka dev galaksi bunu tamamen kusursuz bir halka haline getirmiş.

James Webb Teleskobu’nunun öncülü Hubble Uzay Teleskobu da daha önce birden fazla Einstein halkasını görüntülemeyi başarmıştı.

Üstelik, SPT-S J041839-4751.8 galaksisinin meydana getirdiği Einstein halkasını James Webb de kısa süre önce bir kez daha görüntülemişti.

Uzay teleskobunun Yakın Kızılötesi Kamerası (NIRCam) aynı bölgeyi önceki haftalarda taramış ve elde edilen görüntüyü yine yine Spaceguy44 renklendirmişti. Ancak söz konusu görüntü, şimdiki kadar net ve çarpıcı değildi.

Son fotoğraf ise teleskobun Orta Kızılötesi Enstrüman (MIRI) adlı kamerası tarafından yakalandı.

Teleskobun kızılötesi gözleri evrenin derinliklerine bakıyor

25 Aralık 2021’de Avrupa Uzay Ajansı’nın Ariane 5 adlı kargo roketiyle fırlatılan teleskobun kaydettiği görüntüler, yıldızların ve galaksilerin evriminin daha iyi anlaşılmasını sağlayacak.

Gözlem aracının MIRI ve diğer kızılötesi kameraları, bir zaman makinesi görevi görüyor.

Güçlü teleskopları kullanarak çok uzaktaki gök cisimlerini inceleyen bilim insanları, ilgili gök cisminden gelen ışığın Dünya’ya ulaşma süresi uzadığı için “zamanda geriye bakma” imkanı yakalıyor.

James Webb Uzay Teleskobu ise 13,5 milyar yıl öncesini, yani evrenin yeni oluştuğu zamanı gözlemleyebilecek kadar güçlü bir cihaz.

Evrendeki en eski galaksiler, Büyük Patlama’ya o kadar yakın bir dönemde oluştu ki bunların ışığı Dünya yörüngesine ulaştığında son derece soluk oluyor.

Bu ışık evrende ilerlerken genişleyip dağılarak spektrumun kızılötesi ucuna doğru kayıyor. Gözlemlenebilmesi içinse son derece güçlü bir teleskop gerekiyor.

Hubble şimdiye dek geçmişe dair birçok gizemi aydınlatmayı başardı. Ancak gücü bu türden gözlemlere yetmiyordu. Ayrıca Hubble çoğunlukla ultraviyole ve görünür ışıkta gözlem yapmıştı.

Öte yandan James Webb Uzay Teleskobu, kızılötesinde rahatça gözlem yapabilmek için gereken tüm kriterleri karşılıyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

NASA Paylaştı: İşte Kara Deliğin Sesi

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), ‘uzayda ses olmadığını zannedenler için’ mayıs ayında kaydettiği ve insan kulağıyla duyulabilecek hale getirdiği kara delik sesini sosyal medya hesabından yeniden paylaştı.

Pazar günü yaptığı paylaşımda NASA mayıs ayında kaydedilen bir kara delik sesini yeniden yayınlayarak şu ifadelere yer verdi:

“Uzayda ses olmadığını zannetmemizin nedeni, çoğu uzayın bir boşluk olması ve ses dalgalarının yayılmasına imkan tanımamasıdır. Bir galaksi kümesinde o kadar çok gaz vardı ki, biz gerçek bir sesi yakalayabildik. Bu kayıtta ses, bir kara deliği duyabilmemiz için amplifiye edilip başka seslerle birlikte yeniden düzenlendi.”

Ses kaydında çıkardığı titreşimlere yer verilen gökada kümesi, Dünya’dan 200 milyon ışıkyılı uzaklıkta yer alan, sıcak gazla dolu ve 11 milyon ışık yılı genişliğindeki Perseus gökada kümesi. Veriler ise NASA’nın Chandra X-ray Gözlemevi’nden mayıs ayındaki Kara Delik Haftası’nda elde edildi.

NASA, ses kaydının yakalandığına dair yaptığı ilk açıklamada, “Gökbilimciler, kara deliğin yaydığı basınç dalgalarının, kümenin sıcak gazında bir notaya çevrilebilecek dalgalanmalara neden olduğunu keşfettiler. Bu aslında insanların orta C’nin 57 oktav altında duyamayacağı bir nota” demişti.

Kara Delik nedir?

Kara delik; astrofizikte, çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, büyük kütleli bir gök cismidir. Kara delik, uzayda belirli nicelikteki maddenin bir noktaya toplanması ile meydana gelen bir nesnedir de denilebilir. Bu tür nesneler ışık yaymadıklarından kara olarak nitelenirler.

Kara deliklerin “tekillik”leri nedeniyle, üç boyutlu olmadıkları, sıfır hacimli oldukları kabul edilir. Kara deliklerin içinde ise zamanın yavaş aktığı veya akmadığı tahmin edilmektedir. Kara delikler Einstein’ın genel görelilik kuramıyla tanımlanmışlardır. Doğrudan gözlemlenememekle birlikte, çeşitli dalga boylarını kullanan dolaylı gözlem teknikleri sayesinde keşfedilmişlerdir. Bu teknikler aynı zamanda çevrelerinde sürüklenen oluşumların da incelenme olanağını sağlamıştır.

Örneğin, bir kara deliğin potansiyel kuyusunun (uzay-zaman kavisi) çok derin olması nedeniyle yakın çevresinde oluşacak yığılma diskinin üzerine düşen maddeler diskin çok yüksek sıcaklıklara erişmesine neden olacak, bu da diskin (ve dolaylı olarak kara deliğin) yayılan x-ışınları sayesinde saptanmasını sağlayacaktır. Günümüzde, kara deliklerin varlığı, ilgili bilimsel topluluğun (astrofizikçiler ve kuramsal fizikçilerden oluşan) hemen hemen tüm bireyleri tarafından onaylanarak kesinlik kazanmış durumdadır.

Paylaşın

NASA, Jüpiter’in Büyüleyici Görüntüsünü Paylaştı

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, Güneş Sistemi’nin en büyük gezegeni olan Jüpiter’in daha önce görülmemiş detaylarını içeren yeni bir görüntüsünü yayınladı. NASA, James Webb Uzay Teleskobu’nun Jüpiter’in daha önce hiç olmadığı şekilde auroralarını gösteren görüntüler çektiğini aktardı. 

İnsanlığın şu ana kadar geliştirdiği en büyük ve güçlü uzay teleskobu olan James Webb Uzay Teleskobu, uzayın derinliklerinden çektiği fotoğraflarla Dünya’ya benzersiz görüntüler sunmaya ve evrenin yapısına ilişkin bilgiler aktarmaya devam ediyor.

NASA’dan yapılan açıklamada, James Webb Uzay Teleskobu’nun Jüpiter’in daha önce hiç olmadığı şekilde auroralarını gösteren görüntülerini çektiği aktarıldı. 27 Temmuz 2022’de kaydedilen görüntüde, gaz devinin Dünya gezegenini yutacak büyüklükte olan büyük kırmızı lekesi ve gezegenin auroları görülüyor.

Büyük bir gaz devi olan Jüpiter’in auroraları, gezegenin kuzey ve güney kutuplarının ötesine uzanıyor. Gökyüzünde dönen ışık desenleri olan auroralar güneşten gelen yüklü parçacıkların bir gezegenin atmosferi ile manyetik alanının etkileşime girdiğinde oluşuyor.

Jüpiter’in görüntülerini değerlendiren California Üniversitesi’nden astronom Imke de Pater, “Dürüst olmak gerekirse, gerçekten bu kadar iyi olmasını beklemiyorduk” dedi.

James Webb Uzay Teleskobu

Kızılötesi astronomiye yönelik bir uzay teleskobu olan James Webb, şu ana kadar uzaya gönderilmiş en güçlü teleskoptur. Hubble Uzay Teleskobu’nun kısmen ardılı olacak şekilde planlanan James Webb, NASA öncülüğünde ve ESA ile CSA’nın desteğiyle geliştirilmiştir. Aralık 2021’de fırlatılmış ve Ocak 2022’de yörüngesine girmiştir.

Adını 2002’de NASA’nın Apollo programından sorumlu müdürü olan James E. Webb’ten alan JWST, 6,5 metre genişliğinde altın kaplama bir aynayla donatılan kızılaltı bir teleskoptur. Bu ayna, 13.5 milyar ışık yılı uzağı, yani evrenin ilk yıldızlarının oluştuğu zamanı görmesini olanaklı kılmaktadır.

JWST, NASA’nın başkanlığında 15 farklı devletin, Avrupa Uzay Ajansı ve Kanada Uzay Ajansı’nın ortak yürüttüğü bir projedir. Kızılötesi ışığı gözlemlemek için ayarlanmış olan 6,5 metrelik bu teleskop, Dünya’dan neredeyse 1,5 milyon kilometre uzaklıkta yörüngeye yerleştirilmiştir. Bu uzaklık, Dünya ile Ay arasındaki uzaklığın dört katı kadardır.

Paylaşın

Mars’taki “Uzaylı Yosununun” Sırrı Çözüldü

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, Mars’ta ilk kez 12 Temmuz’da ABD uzay ajansının Perseverance keşif aracı tarafından görülen tuhaf, spagetti benzeri bir madde yumağının ne olduğunu tespit etti.

Biyolojik ya da başka bir şekilde uzaylı kökenli olmayan madde, Şubat 2021’de keşif aracını Mars yüzeyine indiren giriş, alçalma ve iniş (EDL) donanımına ait Dacron ağının birbirine dolanmış bir parçası.

Dacron, genellikle yüksek performanslı yelken bezlerinde kullanılan, reçineye gömülü bir tür sentetik elyaftır fakat NASA’nın blog yazısına göre Perseverance keşif aracında muhtemelen termal koruma battaniyesinin bir parçasıydı.

Blogda, “Söz konusu ağ parçası önemli ölçüde çözülme/parçalanma geçirmiş gibi görünüyor, bu da güçlü kuvvetlere maruz kaldığına işaret ediyor” ifadesine yer verildi.

Ağ, Perseverance keşif aracının inişinden arta kalan ve daha sonra keşif aracının yoluna çıkan ilk enkaz parçası değil.

Haziranda Perseverance, bir kaya çıkıntısına takılmış, muhtemelen EDL’deki termal battaniyenin bir parçası olan parlak folyo benzeri bir madde parçası tespit etti. Ve nisanda Perseverance keşif aracıyla birlikte Mars’a inen Ingenuity helikopteri, kendisini ve Perseverance’ı Kızıl Gezegen’in yüzeyine güvenli bir şekilde getiren EDL’den arta kalan koruyucu kabuk ve paraşütün fotoğraflarını çekti.

Çeşitli iniş takımı kalıntıları Mars’a yumuşak bir iniş yapmanın kaçınılmaz bir sonucudur fakat Perseverance görev ekibi için bir zorluk teşkil edebilir.

Perseverance, Mars’ın daha önce ya da halen doğal yaşam formları içerip içermediğini kesin olarak cevaplayabilecek analizler için 2030’larda toplanıp Dünya’ya gönderilmek üzere Mars yüzeyinden kaya ve toprak örneklerini kazarak çıkarmakla görevli.

NASA, Mars’ın herhangi bir Dünya mikrobuyla kirlenmesini önlemek için fırlatmadan önce Perseverance’ı sterilize etmeye özen göstermiş olsa da keşif ekibinin, EDL’den hiçbir maddenin keşif aracı tarafından çıkarılan örneklerin hiçbirine girmediğinden emin olmak için aracın kameralarını kullanması gerekecek.

Blogda, “Örnek toplama ekipleri, geri dönen örnek kasasının bütünlüğünü sağlamak için olası kirlilik kaynaklarını takip etmeyi de sürdürecek” diye belirtildi.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

NASA, Uzay Roketi Okyanusa Düşen Çin’i Bilgi Vermemekle Eleştirdi

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Çin’in 24 Temmuz’da fırlattığı Long March (Uzun Yürüyüş) 5B uzay roketinin Hint Okyanusu’na düştüğünü, ancak Pekin’in enkazın tam olarak nerede olduğu konusunda bilgi paylaşmadığını duyurdu.

Euronews Türkçe’de yer alan habere göre, NASA yöneticisi Bill Nelson, kontrol altında olmayan bir bölgeye düşen enkazla ilgili ayrıntılı bilgi vermediği için Pekin’e tepki gösterdi.

Çin’i “potansiyel enkaz yayılımının etkisi” konusunda eleştiren Nelson, “Uzay yolculuğu yapan tüm ülkeler, yerleşik en iyi uygulamaları izlemeli ve potansiyel enkaz etkisi riskine ilişkin güvenilir tahminlere izin vermek için bu tür bilgileri önceden paylaşma konusunda üzerine düşeni yapmalı” dedi.

NASA yöneticisi Bill Nelson, bilgi paylaşımının, alanın sorumlu kullanımı ve dünyadaki insanların güvenliğini sağlamak için çok önemli olduğunu vurguladı.

Bu arada Malezya’daki bazı sosyal medya kullanıcıları, su üstünde görüldüğü iddia edilen roketin enkazının görüntülerini paylaştı.

Bu arada merkezi Los Angeles kenti yakınlarındaki devletin kurduğu “Aerospace Corp” şirketi, roketin yaklaşık 22.5 ton ağırlığındaki ana parçasının kontrolsüz bir şekilde dünyaya dönmesine izin verilmesini “sorumsuzluk” olarak değerlendirdi.

Konuyla ilgili uzmanlar bu hafta başında, roket gövdesinin atmosfere girerken parçalanacağını, ancak çok sayıda parçanın, yaklaşık 2 bin km uzunluğunda ve yaklaşık 70 kilometre genişliğinde bir alana düşebileceği uyarısında bulunmuştu.

Long March 5B füzesi, yörüngede yapım aşamasında olan yeni Çin uzay istasyonuna bir laboratuvar modülü götürmek için 24 Temmuz’da fırlatılmıştı.

Çin’in bir başka Long March 5B füzesi, 2020’de Fil Dişi Sahillerine düşerek bazı binalara zarar vermiş, ancak can kaybına yol açmamıştı.

Paylaşın

James Webb Teleskobu İçin İsim Değiştirme Çağrısı

Amerikan astronom Lucianne Walkowicz ve meslektaşları James Webb’in Soğuk Savaş döneminde LGBTİ+ karşıtı politikalar yürüttüğü gerekçesiyle James Webb teleskobunun isminin değiştirilmesi talebinde bulunuyor.

Ayrımcılığın yaşandığı dönemde devlet dairelerinde çalışan LGBTİ+ bireylere yönelik ayrımcılık, istifaya zorlama ve ötekileştirme politikalarına sıklıkla rastlanıyordu. Lavender Scare ismiyle bilinen, 1950 ve 1960’lı yıllarda LGBTİ+’ların ayrımcılığa uğradığı dönemde James Webb’in de bu politikaların uygulayıcılarından olduğu söyleniyor. Webb’i konu edinen “Behind the Name” filminde de LGBTİ+ ayrımcı politikalar üzerine pek çok kişi görüş bildiriyor.

En az 1800 imzacı var

Filmde ise Webb’in bu durumu “kalpten hissederek” yapıp yapmadığının bilinemeyeceğini söyleyenler de var. Filmin yapımcılarından ve JustSpace kurucu ortağı olan Walkowicz ve üç meslektaşı ise James Webb teleskobunun isminin değiştirilmesi gerektiğini fikrinde.

Walkowicz ve diğer üç meslektaşının 2021’de NASA’ya bulunduğu isim değiştirme talebini 1800’den fazla astronom imzalamıştı.

Arizona State Üniversitesi’nden Tessa Fisher, James Webb teleskobunun isminin değiştirilmesiyle ilgili “ismin değiştirilmesi NASA’nın şu anda, 50’ler, 60’lar ve 70’lerin aksine, böylesi bir hoşgörüsüzlüğü tolere edemeyeceği mesajını vermek açısından önemli” diyor.

Başvuru ve imzalara rağmen ise NASA, isim değişikliği yapma konusunda bir adım atmadı. İsme karşılık tepkinin arttığı dönemde, 2021 Haziran’da NASA konuyla ilgili bir soruşturma başlatmıştı. Eylül 2021’de NASA yöneticisi Bill Nelson konuyla ilgili “Şu ana dek James Webb Uzay Teleskobu’nun adını değiştirmemizi gerektirecek bir kanıta ulaşamadık” demişti.

James Webb kimdir?

James Webb teleskopu ismini NASA’nın ikinci yöneticisi James Edwin Webb’den alıyor. Webb, insanları Ay’a indiren bir dizi ay keşif programı olan Apollo’ya öncülük etmesiyle tanınıyor. Bununla birlikte, görev süresi boyunca Amerika’nın ilk gezegenler arası kâşifleri de dâhil 75’ten fazla fırlatmadan sorumlu olan bir uzay bilimi programı başlattı.

Paylaşın

Mikrometeroitler, James Webb’e ‘Önemli Zarar’ Verdi

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, James Webb Uzay Teleskobu’na çarpan bir meteoroidin panellerinden birinde “önemli ölçüde düzeltilemez” hasara neden olduğunu bildirdi.

Dünyadan 1.5 milyon km uzakta L2 yörüngesinde bulunan teleskop geçtiğimiz aralık ayında fırlatıldı ve kısa süre önce kozmosun bugüne kadarki “en derin” ve en ayrıntılı fotoğrafını çekti. En son olarak da şimdiye kadar görülebilmiş olan 13.5 milyar yaşındaki en eski galaksiyi tespit etti. Bununla birlikte bir dizi yeni gözlem yayınladı.

Herhangi bir uzay aracı gibi, mikrometeoroidlerle karşılaştı ve sensörleri, birincil ayna segmentlerinde altı deformasyon tespit etti. NASA, “Her mikrometeoroid, etkilenen ayna segmentinin dalga cephesinde bozulmaya neden oldu” dedi.

Biri hariç diğer bozukluklar düzeltilebilir

Geçen hafta yayınlanan bir görevlendirme belgesine göre, görüntüdeki bozulmalardan bazıları, NASA’nın her bir panelin topladığı verilere uyguladığı matematik formüllerinde ayarlamalar yapılarak düzeltilebilir.

Bununla birlikte, 22 ve 24 Mayıs arasında meydana gelen bir çarpışma, daha büyük bir mikrometeoroidden kaynaklandı ve belgeye göre C3 segmentinde “önemli ölçüde düzeltilemez değişiklik” ile sonuçlandı.

Neyse ki, bu değişiklik teleskopun bir bütün olarak nasıl çalıştığı üzerinde önemli sayılacak ölçüde etkili değil. NASA, Webb’in performansının beklentileri aşmaya devam ettiğini söyledi.

Birkaç yılda bir olabileceği düşünülüyor

Bununla birlikte, gelecekte daha büyük mikrometeoroidlerin yaratacağı etki konusunda bazı endişeler oluştu. Açıklamada “Mayıs 2022’nin C3 segmentine ulaşmasının nadir görülen bir olay olup olmadığı henüz belli değil” denildi.

NASA ekibi, bunun “istatistiksel olarak sadece birkaç yılda bir meydana gelebilecek yüksek kinetik enerjili bir mikrometeoroid tarafından şanssız bir erken vuruş” olduğunu ileri sürüyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Uzaktaki Bir Kara Deliğe Benzersiz Bakış

Uzak bir kara deliğin etrafında dönen maddenin yapısını ve bileşenlerini takip etmek için toz katmanları arasından gök cismini gözleyen James Webb Uzay Teleskobu, bu devasa nesnenin emsalsiz görüntüsünü bilim insanlarına sundu.

NASA ve ortak ajanslar, Webb’in tam renkli ilk 5 fotoğrafından ilki olan Stephan Beşlisi görüntüsünü 12 Temmuz’da yayımlamıştı. Webb ise kısa zaman önce, yakın kızılötesi spektrometresini, diğer deyişle NIRSpec cihazını, görüntünün en üstünde görünen galaksinin kalbindeki süper kütleli kara deliğe yönelmişti. Resimdeki 5 galaksi de birbirine yakın gibi görünse de gerçekte 5. galaksi dünyaya en yakın olanı.

Spektrometreler ışığı bileşen dalga boylarına ayırıyor ve farklı elementler ışığı bilinen dalga boylarında soğurduğu için, ortaya çıkan spektrum bilim insanlarının ışık yayan malzemenin kimyasal yapısını veya ışık geçişlerini tanımlamasını sağlıyor. NIRSpec kızılötesi bir spektrometre olması sebebiyle süper kütleli bir kara delikten, yıldız tozuna gömülmüş olmasına rağmen spektrum toplayabildi.

Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) Twitter’daki bir illüstrasyon ve gönderi dizisinde açıkladığı üzere elde edilen sonuç, Webb’in süper kütleli kara deliği daha önce hiç gözlemlenmemiş dalga boylarında görüntülemesi oldu ki bu da atomik hidrojen, moleküler hidrojen veya birbirine bağlı iki hidrojen atomuna ve kara deliği çevreleyen gazda elektrik yüklü demir iyonlarına işaret etti.

Birlikte ele alındığında, NIRSpec’in bu elementleri analizi, bilim insanlarının yutulmak üzere kara deliğe akan gazın yapısı ve kara deliğin etrafında dönen gazla tozun yoğun biçimde sıkıştırılmasıyla ortaya çıkan güçlü radyasyon jetlerinin attığı gaz akışlarını haritalamasına imkan tanıdı.

Bilim insanları, uzak nesnelerin kimyasal bileşenlerini ve yapılarının anlaşılmasını sağlayan güçlü bir araç olan NIRSpec’i sadece kara delikleri değil aynı zamanda yıldızları, galaksileri ve gezegenleri çalışmak için de kullanacak. İlk 5 Webb fotoğrafının bir diğeri, NIRSpec’le kaydedilen Wasp-96b ötegezegenin spektrumu da kamuoyuyla paylaşıldı.

NIRSpec, bir dizi Avrupalı şirket tarafından ESA için inşa edilmişti. ESA ise, NASA ve Kanada Uzay Ajansı’yla birlikte Webb Teleskobu’nu inşa eden üç ortak ajanstan biri. 20 yılı aşan geliştirme, 10 milyar dolar (yaklaşık 177 milyar TL) harcama, aylarca süren konuşlandırma ve kalibrasyon sonrası Webb şimdi neredeyse sürekli bilim için çalışıyor. Öyle ki yeni fotoğrafların ve keşiflerin elde edilmesinin daha önce görülmemiş hızda gerçekleşmesi muhtemel.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

James Webb, İnsan Gözünün Gördüğü En Eski Galaksiyi Keşfetti

Geçtiğimiz haftadan itibaren uzayın daha önce görülmemiş derinliklerine kamerasını çeviren uzay teleskobu James Webb, Büyük Patlama’dan 300 milyon yıl sonra oluşmuş, 13.5 milyar yıllık bir galaksiyi görüntüledi. Söz konusu galaksi, şimdiye dek görülen en eski galaksi olarak kayıtlara geçti.

NASA’nın James Webb Teleskobu (JWST), şimdiye dek insan gözüyle görülmüş olan evren içerisindeki en eski galaksiyi görüntüledi. 13.5 milyar yıllık galaksinin Büyük Patlama’dan 300 milyon yıl sonra oluştuğu tahmin ediliyor.

‘GN-z13’ olarak isimlendirilen galaksiden önce, görebildiğimiz evrendeki en eski galaksi rekorunu Hubble Teleskobu’nun 2015’te görüntülediği, Büyük Patlamadan 400 milyon yıl sonra oluşan ‘GN-z11’ galaksisi elinde bulunduruyordu.

James Webb, GN-z13 galaksisini en eski yıldızlardan ve galaksilerden gelen ışığı tespit edebilen Yakın Kızılötesi Kamera (NIRCam) cihazını kullanarak görüntüleyebildi. Teleskop, ışığın uzayda seyahat ettiği sırada geçen süreyi analiz ederek, zamanın geçmişini görebilmek için geniş bir kızılötesi ışık yelpazesi kullanıyor.

James Webb teleskobu, daha önce Hubble’ın görüntülediği GN-z11’in bulunduğu alanı incelerken GN-z13 galaksisini tespit edebildi. New Scientist’in haberine göre, Massachusetts’teki Harvard ve Smithsonian Astrofizik Merkezi’nden bilim insanları, her iki galaksinin de yaşlı olmasına rağmen çok küçük olduklarının altını çizdi.

GN-z13 yaklaşık bin 600 ışıkyılı, GN z-11 ise 2 bin 300 ışıkyılı çapa sahip. Bu, çapı yaklaşık 100 bin ışıkyılı olan kendi galaksimiz Samanyolu’yla karşılaştırıldığında oldukça küçük bir büyüklük.

(Kaynak: Sputnik)

Paylaşın

James Webb’in Jüpiter Görüntüsü Bilim Dünyasını Büyüledi

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), James Webb Uzay Teleskobu’nun kendi Güneş Sistemi’mizden çektiği ilk fotoğraflar olan ve gaz devi Jüpiter’in kızılötesi ışıkta parladığı görüntüleri yayımladı.

Görsellerde Jüpiter’in uyduları Europa, Thebe ve Metis de görülebiliyor. Perşembe akşamı bir NASA blogunda yayımlanan fotoğraflar, uzay ajansının kamuoyuyla salı günü paylaştığı uzak galaksi ve bulutsuların 5 görseli kadar yüksek çözünürlüklü değil.

Doğrusu Jüpiter’in görüntüleri, operatörlerin her şeyin düzgün çalıştığından emin olmak için teleskobu farklı nesnelere doğrulttuğu bahar döneminde, Webb’in kabul aşamasında toplanan verilerden geliyor.

Yine de bu fotoğraflar Webb’in sadece uzak galaksileri değil, kendi kozmik arka bahçemizdeki gezegenleri de inceleyerek takip edebileceği geniş yelpazedeki keşiflerin bir göstergesi. Ve görseller Jüpiter’in resmi bilimsel gözlemlerinden önce gelmesine rağmen, bilim insanları görüntünün netlik ve çözünürlük açısından çarpıcı olduğunu söyledi.

 

Baltimore’daki Uzay Teleskobu Bilim Enstitüsü’nden bir bilim adamı olan Bryan Holler yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Geçen gün yayınlanan derin alan görüntüleri ile birleştiğinde, Jüpiter’in bu görüntüleri, Webb’in en silik, en uzak gözlemlenebilir galaksilerden çıplak gözle görebileceğiniz kendi kozmik arka bahçemizdeki gezegenlere kadar her yerde kullanabileceğimiz bir entrüman olduğunu gösteriyor.”

NASA’nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nde Webb’in gezegen biliminden sorumlu yardımcı proje araştırmacısı Stefanie Milam yaptığı açıklamada, “Her şeyi bu kadar net gördüğümüze ve ne kadar parlak olduklarına inanamadım” dedi.

Güneş sistemimizdeki bu tür nesneleri gözlemlemek için sahip olduğumuz kabiliyeti ve fırsatı düşünmek gerçekten heyecan verici.

Webb’in onay aşamasına ilişkin verilerin yanı sıra salı günü kamuoyuyla paylaşılan çarpıcı ilk görüntülere dair veriler, daha fazla araştırma için Uzay Teleskobu Bilim Enstitüsü Mikulski Uzay Teleskopları Arşivi’nde yayımlanıyor.

Fakat bilim insanlarının bu yaz, Webb’in resmi bilim gözlemlerinin ilk döngüsü başlayana kadar uzun süre beklemesine gerek kalmayacak. Bu program, Jüpiter, Uranüs, asteroitler ve Mars’ın yanı sıra evrendeki en uzak galaksilerin gözlemlerini de içerecek.

Uzay keşfinin geleceği

Webb Teleskobu, 30 yılı aşkın süredir yaklaşık 20 bin mühendis, astronom ve teknisyenin ortak çabalarının bir sonucu. NASA, Avrupa Uzay Ajansı ve Kanada Uzay Ajansı arasında ortaklaşa yürütülen milyarlarca dolarlık bir proje. Amacı ise evrenin kökenlerini bulmak.

Paylaşın