Dervişoğlu, İktidara ‘Emekli Maaşları’ Üzerinden Yüklendi

Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu, “Emeklilerin feryatlarını duymayıp, ‘KYK yurtlarında 1 ay tatil’ teklif edenlerden. Herkesi emekli ederken ekmeğe muhtaç etmekten hicap duymuyorlar ama kendileri ne emekliliği ne de emeklinin yaşadıklarını elbette düşünmüyorlar” dedi ve ekledi:

“Ülkemizde şu anda yaklaşık 16 milyon emekli vatandaşımız vardır. Çaresizliğinizden milyonlarca emeklinin en düşük maaşını ancak 10 bin lira yapabildiniz. Bakan Işıkhan ise düşünmüş, taşınmış, bu konuya bir çare bulmuş: ‘Emekli Kart’ Ne sağlıyormuş bu kart? Kamuya ait misafirhane, öğretmenevi, sosyal tesis ve konuk evlerinde yüzde 15 indirim.”

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Dervişoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Öncelikle bilinen haliyle talihsiz bir helikopter kazasında hayatlarını kaybeden İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’ye ve refakatindeki devlet ricaline, Yüce Allah’tan rahmet, İran halkına da sabır ve başsağlığı dilerim. Bu olay herhangi bir Avrupa ülkesinde yaşansaydı hiç şüphe yok ki, olduğu gibi kabullenilir, spekülasyonların konusu olmazdı. Ama takdir edersiniz ki; yaşadığımız coğrafyanın jeopolitiğinden kaynaklı riskler ve emperyalist güçlerin bölgemizde sahneye koymak istediği oyunların çeşitliliği münasebetiyle rivayetler pek tabiidir ki muhtelif olacaktır.

Türlü türlü senaryolar anlatılacak, suikast veya saldırı ihtimalinden bahsedilecek, bölge devletlerinin stratejileriyle ilişkilendirilecek, İran’ın iç dengeleri bahse konu edilecek, emperyal güçlerin plan ve hesapları tartışılacak, tamamı kabul ya da ret edilemeyen komplo teorileri üretilecektir. İşin ilginç yanı ortaya atılan bu iddialar, geliştirilen teoriler, bölgemize yakışacak ve yabancı düşmeyecektir. Çünkü bu bereketli coğrafya, asırlardır büyük oyunların oynandığı ve üzerinde yaşayan milletlerin bir türlü huzur bulamadığı bir satranç tahtasına dönüştürülmüştür. Emperyalist devletlerin kıymetli taş, vatanlarını kader belleyenlerin ise piyon sayılacağı bir büyük oyun planlanmıştır.

Ancak yaşanan her olay göstermiştir ki; bölgenin yegane sigortası Büyük Türk Milleti ve onun kurduğu Büyük Türkiye Cumhuriyetidir. Türkiye, kendi güvenliği ve bekası münasebetiyle, ilgi alanına giren coğrafya üzerindeki tüm gelişmelere özenle yaklaşmalı, sorunları toptancı bir tarih şuuruyla kavramalı, kendisine yakışan bir devlet aklıyla hareket etmelidir. Üzerimizde gözü olanların bu topraklarda güçlü bir Türkiye’ye tahammül gösteremeyeceklerini biliyoruz. Ancak, onlar ne yaparlarsa yapsınlar ve hangi melun planları devreye sokarlarsa soksunlar, Türk milleti tarihin kendisine yüklediği misyona sırtını dönmeyecek, şah olması icap eden coğrafyada, piyon olmaya asla rıza göstermeyecektir. Aksi hayaller kuranlara tavsiyem, tarihimizin altın sayfalarını gözden geçirmeleridir.

“105 yıl sonra, geldiğimiz noktada vatan da, beka da artık adalettir”

Aslına bakarsanız, parlamenter sistemdeki ısrarımız, Mustafa Kemal Atatürk’ün ısrarıdır. Milli Devletteki inadımız da, Mustafa Kemal Atatürk’ün inadıdır. İşte biz o yüzden, Milli Hakimiyet, Milli Meclis, Milli Devlet diyoruz. Mustafa Kemal Atatürk, devletin vatandaşa karşı mecburi vazifelerini sıralarken, “Memleket içinde asayişi ve adaleti tesis ve idame ederek… vatandaşların her nevi hürriyetini korumuş bulundurmak” demiştir. Biz de bugün devlet adaletle kaimdir diyoruz. Çünkü 105 yıl sonra, geldiğimiz noktada vatan da, beka da artık adalettir.

Şimdi dönüp bir bakalım; adalet sistemini, adalet duygumuzla hak ve hürriyetlerimizi, hakkaniyet duygusuyla, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığımızı, o kimliğe sahip olmanın verdiği gurur ve mutlulukla birlikte adım adım erozyona uğrattıktan sonra bu tek adam sistemini getirdiler. İşte bu sistemdir, adaleti mülkün temeli olmaktan çıkartan. İşte bu sistemdir, devleti milletten koparıp mülk sahiplerinin malı yapan. Ve biz, o günden beridir her işte adaletten yoksunuz, her işte hakkaniyetten, hukuktan yoksunuz.

Can, mal, namus güvenliğinden yoksunuz. Tanzimattan bugüne, 150 yıllık medeniyet kavgamızdan geriye düşmek bu iktidara nasip olmuştur. Dilde, fikirde ve işte birlik diyen bizler için hukukta birlik olmak da amaçtı. Bugün hiçbir yargı kararı yok ki, bir haksızlığı giderebilsin birinin yüreğine su serpebilsin. Hiçbir mahkeme salonu yok ki, gerçek suçlular gerçek suçlarından cezalandırılsın. Hiçbir hukuk yok ki, kanuna karşı gelene kanunla karşı konulsun.

Artık iş öyle bir yere vardı ki bu kara düzenden kendileri bile şikayet ediyorlar. Evet, iktidardan bahsediyorum. Olanlara darbe diyor, operasyon diyorlar. İktidar, adeta kendini yemeye çalışan bir yılan misali kuyruğuyla savaşıyor. Kendi geçmişini unutan bir meczup gibi, aynada gördüğü suretine terörist diyor. Albümde gördüğü fotoğrafına darbeci, FETÖ’cü diyor. Vesayet vesvesine sığınarak millete operasyon çekiyor. Unutmadık elbet.

“Tek adam vesayeti çöktü üzerimize”

Her darbe bir vesayet kattı hayatımıza. 60’ta, 70’de 80’de ve 28 Şubat’ta… Sonra ne oldu? 2005 yılında vesayetten doğanlar, FETÖ vesayetini armağan ettiler Türkiye’ye. Çıkarları çatışınca,  17/25 Aralık’tan sonra; FETÖ ile sözde mücadele edenlerin vesayeti başladı. 15 Temmuz’da, hain darbe girişimi sonrası ise Olağanüstü Hal vesayetiyle tanıştık. Son olarak, 24 Haziran 2018’de, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yarattığı tek adam vesayeti çöktü tüm kasvetiyle üzerimize.

Daha kötüsü ise, her vesayet döneminin muktedirlerine göre karar veren Türk yargısının durumu idi. 1960’ta, oy sandığını idam sehpasına çeviren aynı yargıydı. Bir başbakan ve iki bakan asmanın tarihi kara lekesini hiç umursamadı. 1980’de her renkten kalemi, eşitlik ilkesi gereğince umarsızca kıran, yine yargıydı. Ve duymadı hücrelerde ve zindanlarda yapılan işkencelerin çığlıklarını. 28 Şubat zulmünde, muktedirleri memnun, milleti mağdur eden ve o haklı mağduriyetten insafsızca nemalananları abat eden yine o yargıydı.

Şerefli Türk ordusuna kurulan şerefsiz kumpaslarda yalanları, doğruların üzerine boca ettiren yine aynı yargı idi. Ve Türk devletinin harem-i ismetine giren düşman askerinden bile düşmanca devlet sırlarını yağmalayan da yine o idi. FETÖ ile sözde mücadele edenlerin, senin FETÖcün, benim FETÖcüm borsasında yatırımı muktedirlere yapan yine yargı idi.  OHAL’de ise önce yaşları kurutup, sonra hepsini ateşe verdi.

Tek adam sisteminde; Sinan Ateş’in kanıyla iddianame yerine hatır senedi yazan da o senedi cirolayan da yine yargı idi. Türk milleti adına diye başlayan kararlar, çok uzun zamandır muktedirlerin takdirlerine, cemaat ve tarikatların dualarına hasredilir oldu. Kolluk kuvvetini saran şimdilik isimlendirilmemiş örgütler ve hukuk sistemini kuşatan, Sevr misali bölüşmüş ideolojik gruplar derken mahkemelere, yargıya, adalete, artık kim güvenebiliyor ki? Kendisine yapılan haksızlığa karşı güvenle ve inançla ‘Ankara’da hakimleri var diyerek’ kim kendini teskin edebiliyor?

Hangimiz karakoldan aranınca, adliyeden tebligat gelince, gönül rahatlığıyla, yaptığından ve yapmadığından emin olarak oralara gidebiliyor ki? Çok yakın zamandan bir örnek olarak, Ankara Organize Suçlar Müdürü Savcılığa gidip ifade vermek istiyor, savcı, ifade vermeye gelene gözaltı kararı çıkartıyor. Emniyete güvenmeyip Jandarmaya aldırıyor, Jandarma alıp İstihbarat Teşkilatına götürüyor. İl Emniyet Müdür Yardımcısı ve beraberindekiler tutuklanıyor. Hiçbir şey olmasa bile belli ki bir şeyler oluyor.

6-7-8 Ekim’de, 2 polisimizin şehit olduğu, 35 vatandaşımız hayatını kaybettiği, 326’sı güvenlik güçlerimiz olmak üzere 761 kişinin yaralandığı, 197 okul, 269 kamu binasının tahrip edildiği, 1731 ev ve işyerinin yağmalandığı, 1230 aracın zarar gördüğü olaylar, 2014’te yaşandı iddianamesi, 6 yıl sonra yazıldı. Davası ise 7 yıl sonra açıldı. Gecikmenin sebebi ayrıntıda gizlidir

. Zira, açılım sürecinin tarafları hatırlatılmasını sevmezler ama ben unutturmayacağım, o ağalar Dolmabahçe’de, 6-7-8 Ekim’den 4 ay sonra 28 Şubat 2015’te buluşup sonrasında da Barış bildirisi okudular. Yani sanıklar ve iktidarın siyasi temsilcileri, önce uzlaşmaya oturdular, sonra bozuştular. Mahkemenin gerekçeli kararını merakla bekliyoruz. Ülkemizi ateşe çevirmek isteyenlere verilen cezaları ayrıca değerlendireceğiz. Ama onlarla Dolmabahçe’de pazarlık edenleri de, asla unutmayacağız.

Bir yandan mafya operasyonları derken, bir yandan 6-7-8 Ekim davası sonuçlandı. Bir yandan gezi davaları derken bir yandan 28 Şubat afları gerçekleşti. Yasamanın fonksiyonlarını, yürütmenin hafızasını, yargının geleneklerini, adaletin akıl ve ahlakını, hunharca ve taammüden yok eden bu sistem ve sahipleri, aynı haber bültenlerinde, aynı haber manşetlerinde poz verdiler. Birileri takke alırken birilerinin külah verdiği bu simsar sahnesinde hikaye hep üstünlerin hukukunu anlatır. Yönetmense hep muktedirlerin koltuğundadır. Bu hikayede, ‘laiklik elden gidiyor’ diye laiklik tarumar edilir. ‘Sorunları çözeceğiz’ diye milletin birliği çözülebilir. ‘Yeter artık’ diyenlerin sözü, ‘Yetmez ama evet’ manşetiyle görülebilir. Ama hakkı istiklal olan bu millete, hiçbir zaman o hak reva görülmez.

Başka bir sorumlu aramaya hiç gerek yok. Yeni bir şey lazımsa Türkiye’ye, eğer değişecek bir şey varsa, o da bu hilkat garibesi sistemdir. Bu yüzden önerimizi ortaya koyduk. Gelin, erkleri birbirine karıştıran, ülkeyi tek adamın hırslarına ve hevesleri terk eden bu ucube sistemden kurtulmanın yollarını arayalım. Kuvvetler ayrılığı tam olarak sağlandığı, hukuk devletinin gereklerinin tamamlandığı, demokratik devlet olma şartlarının taşındığı, sosyal devletin vatandaşına gerçekten göz kulak olduğu, insan hak ve hürriyetlerine dayanan bir devleti ortaya çıkartmak için el ele verelim.

Önce yumuşama ve normalleşme, sonra, içeriği belli olmayan ‘Yeni Anayasa’, daha sonra da etki ajanı tartışmaları ve ekonomik felaketleri konuşulmaz kılma tiyatroları. Adalet terazisini hurda demir fiyatıyla görenler, Türk milletine pul kadar bile değer biçmiyor. Nereden mi biliyoruz? Emeklilerin feryatlarını duymayıp, ‘KYK yurtlarında 1 ay tatil’ teklif edenlerden. Herkesi emekli ederken ekmeğe muhtaç etmekten hicap duymuyorlar ama kendileri ne emekliliği ne de emeklinin yaşadıklarını elbette düşünmüyorlar.

Ülkemizde şu anda yaklaşık 16 milyon emekli vatandaşımız vardır. Çaresizliğinizden milyonlarca emeklinin en düşük maaşını ancak 10 bin lira yapabildiniz. Bakan Işıkhan ise düşünmüş, taşınmış, bu konuya bir çare bulmuş: ‘Emekli Kart’ Ne sağlıyormuş bu kart? Kamuya ait misafirhane, öğretmenevi, sosyal tesis ve konuk evlerinde yüzde 15 indirim. PTT’de özel emekli paketi ve indirimler. Ama bir şey daha varmış, KYK yurtlarından uygun zamanlarda, 1 ay ücretsiz yararlanma hakkı. O yurtları depremzedelere açmak için 40 takla attıkları zaman hatırlamışlardı, ki o zaman bile nazlanmışlardı.

“Sağ olsunlar, yine büyük bir vizyon”

O yurtları bugün ise emeklilere bedava tatil planı ile hatırladılar. Sağ olsunlar, yine büyük bir vizyon. Yaz tatillerinde, 1 aylığına emeklilerimize açacaklarını söyledikleri yurtlardan Antalya’da 7, Aydın’da 8 ve Muğla’da 4 tane var. Yaklaşık 3800 kişilik de kapasitesi var. 16 milyon emekli olduğuna göre, 1403 emekliden 1 tanesi o yurtlarda 1 gün kalabilir. Emekli vatandaşlarımızın dertlerini bir nebze olsun çözecekseniz en düşük emekli maaşını 21 sene önceki haline getirin ve asgari ücretin üstüne çıkarın.

Sanılmasın ki sadece organize suç var. Sanılmasın ki sadece mafya-devlet ilişkisi var. Dillerine pelesenk ettikleri ‘Türkiye Yüzyılı’nda; market kuyrukları Sovyetler Birliği, sokaklar Ortadoğu, yollar Latin Amerika. İşte Tayyip Erdoğan Türkiye’si. Gazetelerde koskoca bir üçüncü sayfa haberi. Sınır güvenliği ile ilgisi olmayan iktidarın sokak güvenliğiyle de ilgisi yok. Artık büyükşehirlerin bazı yerlerinde suç gettoları oluşmuş haldedir. Yargıda reform nidaları atanlar güvenlik birimlerimize yardımcı olmanızın bir yolu da infaz düzenlemelerini gözden geçirmektir. Katili, caniyi, gözü dönmüş, ıslah olmamışları sokaklara salmamaktır.

Bu memleket, siyasileşmiş cemaatlerin, mafyalaşmış siyasetçilerin ve siyasallaşmış mafyaların devlet içindeki güç mücadelesinden bıkmıştır. Bu millet artık, iktidarın zaaflarından beslenen karanlık güç odaklarından yorulmuştur.”

Paylaşın

Özel İle Dervişoğlu Görüştü: Muhalefete Muhalefet Etmeyeceğiz

İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu’na yaptığı ziyaret sonrası açıklamalarda bulunan CHP Lideri Özgür Özel, “Halkın yararına konularda birlikte olmaya devam edeceğiz. Muhalefete muhalefet etmeyeceğiz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Her konuda aynı fikirde olmayabilir bunu da birbirimize nezaketle ifade edebiliriz. Güçlü bir muhalefetin Türkiye’nin yarınlarını çok daha hızla güzelleştirecek günleri taşıyacağını biliyoruz, bununla ilgili de bir mutabakat içindeyiz.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nu İYİ Parti Genel Merkezi’nde ziyaret etti. Ziyaret sonrası Özgür Özel ve Müsavat Dervişoğlu, basın mensuplarına açıklamalarda bulundular.

CHP Lideri Özgür Özel’in açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle: “31 Mart seçimi arkasından Türkiye siyasetinde memnuniyetle takip ettiğimiz ve içinde bulunduğumuz normalleşme süreci yaşanıyor. İYİ Parti ile normalleşme sürecine ihtiyacımız yok. Çok istisnai süreçler hariç zaten olması gerekeni, olması gerektiği gibi hep birlikte yaşadık. Bundan sonra da Meclis’te temsil edilen, grubu bulunan iki siyasi parti olarak ilişkilerimizi en iyi düzeyde sürdüreceğiz.

Hep bildiğimiz ve söylediğimiz bir şey var. Biz 31 Mart seçimlerinin birinci partisiyiz ama son genel seçimlerde ana muhalefet partisiyiz. Ana muhalefet partisi olmanın sorumluluğu ve Meclis’e önem veren bir siyasi parti olarak, ortak mutabakat metinlerinde, ortak görüşlerde buluştuğumuz İYİ Parti ile Meclis’in güçlendirilmesi konusundaki ortak düşüncemiz şöyle de bir karşılık bulmuş görünüyor.

Bir dönem sadece bir genel başkanın ya da iki genel başkanın milletvekili olduğu günlerden, bugün Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerden AKP ve Saadet Partisi dışında tüm partilerin genel başkanları milletvekili. Milletimiz genel başkanların milletvekili olduğu, Meclis’in güçlü olduğu, Meclis’in kendi gündemine hakim ve iradesinin güçlü olduğu günleri özlediğini gösterdi. Buna doğru parlamentonun evrilmiş olmasından büyük memnuniyet duyuyoruz. Parlamentoda gruplarımız arasındaki iyi diyalog bundan sonra sürecek.

Biz memleketin ne kadar sorunu varsa, başta 10 bin liralık emekli maaşından tutun, asgari ücrete kadar. Atanmayan öğretmenlerin sorunundan müfredat krizine kadar. Astsubayların, uzman çavuşların sorunlarından hayat pahalılığına kadar üzerinde aynı sorunları tespit ettiğimiz ve ortaklaşa çözüm önerilerimizin olduğu, halktan yana baktığımız perspektifte uzun uzun sohbet etme imkanı bulduk.

Bundan sonrası için temaslarımız sürecek. İşbirliğimiz sürecek. Temel mottomuz muhalefete muhalefet etmek değil iktidara muhalefet etmektir. Muhalefetin bir ve bütün olabildiği her yerde iktidar üzerindeki denetim gücü, yaptırım gücü çok daha yüksektir. Biz bunu geçmişteki pratiğimizde defalarca test ettik. Başardık. Gruplarımızı yönettiğimiz süreçlerde toplumun çok tepki gösterdiği kanun maddelerine ortaklaşa gösterdiğimiz direnç, birlikte belirlediğimiz strateji ve beraber hareket etmenin sonunda ve bundan sonra da milletin, halkın yararına olan her şeyde birlikte olacağız.

Her konuda aynı fikirde olmayabiliriz. Bunu birbirimize nezaketle ifade edebiliriz. Ama güçlü bir muhalefetin Türkiye’nin yarınlarını çok daha hızla güzelleştirecek günleri taşıyacağını biliyorum. Bununla ilgili bir mutabakat içindeyiz. Ben burada gördüğümüz ev sahipliğinden, dostluktan, sıcak ilgiden bir kez daha çok memnun olarak buradan ayrılıyorum.

Tabi son bir söz olarak da İYİ Parti’nin Kurucu Genel Başkanı Meral Akşener ile geçtiğimiz Pazar günü telefonda da hatırını sorup sohbet etmiştik. Onun da bir kez daha emeklerine sağlık. Karşılıklı birbirimize ve partilerimizin birbirine emeği vardır. Bir kez daha kendisini saygı ile selamlıyoruz. Bütün İYİ Partilileri, iyi insanları saygı ile selamlıyoruz. Bundan sonra birlikte güzel çalışmalar içinde olacağımıza yürekten inanıyorum Sayın Genel Başkanım.”

Dervişoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:: Nazik ziyareti için kendisine teşekkür ediyorum. Hemen hemen Türkiye’nin bütün meselelerine değindik ve üzerinde karşılıklı görüşlerimizi de sarf ettik. Ziyadesiyle istifade ettiğimi söyleyebilirim. Siyasi partiler arasında yürütülen samimi diyaloğun ülkemizin sorunlarının çözümüne çok katkı sağlayacağı inancını taşıyorum. Bu inancı da sayın genel başkanın da taşıdığını biliyorum.

Geride bıraktığımız günlerde yapılan çalışmalarda da birbirimize karşı bir samimiyet testine ihtiyaç duymadığımızı sizlerin de bilmesini istiyorum. CHP ile İYİ Parti’nin geçmişe dönük birçok ortak çalışmalar gerçekleştirdiği kamuoyunun da malumudur. Ne zaman Türkiye’nin önemli bir problemi kamuoyunun gündemine gelse hayata baktığımız pencere genellikle CHP ile ve onun muhterem genel başkanıyla aynı pencere oluyor. Dolayısıyla duyarlılıklarımızı muhafaza edeceğiz, farklılıklarımızı muhafaza edeceğiz ve ülkemize hizmet yolculuğumuzu da diğer siyasi partilerle olduğu gibi CHP ile de sürdüreceğiz.

Özel, gazetecilerin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na Muhsin Şentürk’ün atanması ve Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’nde yaşanan operasyonlar hakkındaki sorusuna, “AKP ve MHP arasında yaşanan meselenin kendisi neyse, bir gerilim, pazarlık mı, karşılıklı restleşme mi? Bu bir fillerin boğuşması ama altta adaletin ezilmesi, anaların ezilmesi ve evlatların ezilmesiyle sonuçlanıyor. Bugün Ayşe Ateş’in yüreğindeki yangın, Sinan Ateş’in evlatlarının, babalarını kaybettikleri sürece ilişkin adalet beklentileri birtakım kapalı kapılar ardından yapılan görüşmeler, üstü kapalı atılan tweetler, üstü kapalı yapılan beyanlarla iyice kriminal bir hikayenin sanki suyun üzerinde görünen kısmı, buzdağının küçük kısmını görüyormuşuz izlenimini her geçen gün kuvvetlendiriyor.

Yapılan atama 37 tur, Papa seçimine dönen yüksek yargı seçiminde, iki liderin görüşmesinden sonra adayın birinin çekilip, başka makamı talep etmesi, o adaya giden oyların bir yere yönlendirileceğine ilişkin inanç hakimdi. Ama bu dayatmaya ya Yargıtay’da oy kullananlar uymadılar ya adayı çekelim ama arkadaşlarımız bildiğini yapsın dedi birileri. Yargıtay seçimindeki sonuç Sayın Erdoğan’ın beklediği gibi olmadı. Bu net. Bunu hepimiz biliyoruz. Ama yaptığı atama maalesef 31 Mart’tan sonra gelişen diyalog ve 31 Mart’tan sonra gelişen normalleşme anlayışına uygun değildir” şeklinde yanıt verdi ve ekledi:

Bunu niye söylüyorum? Saygın Erdoğan ve Meclis Başkanı her fırsatta yeni bir anayasadan bahsediyorlar. Ben de diyorum ki mevcut anayasaya uyun, ondan sonra yeni anayasa isteyin. Şimdi mevcut anayasaya uymamanın başkahramanını, en çok oyu almadığı halde dün gece yarısı atıyorsunuz. Bu arkadaş anayasanın ilgili maddesi, anayasa kararları, yürütme, yasama ve yargı organları açısından bağlayıcıdır. Yayınlanır yayınlanmaz uygulanır demesine rağmen direndi ve bu kararı uygulamadı.

Anayasa ihlalinin sembol ismini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı atıyorsanız, demek ki sizin mevcut anayasayı ihlalde ısrarınız sürüyor demektir. Israrlısınız demektir. Ondan sonra nasıl normalleşecek bu ülke? ‘Efendim, ben söyledim. Adaylıktan lehimize çekildi. Ben sözümü tutayım.’ Ama bu yüksek yargı bu tip pazarlıkların yapılacağı yer değildir. Oralardan Gezi aileleri adalet bekliyor. 28 Şubat aileleri adalet bekliyor. Sinan Ateş’in eşi ve evlatları adalet bekliyor ve siz orada ‘Sen onu çek ben bunu buraya atayım. O sözünü tutmazsa atayım ki racona ters olmasın.’

Yani bir İtalyan mafya filmi mi izliyor Türkiye? Yoksa adalet, siyaset, emniyet üçgeninde yaşanan bir şeyleri mi izliyor belli değil. O yüzden herkes aklını başına alsın. Bu ülkede bir, beraber ve huzur içinde yaşayacaksak insanların adalete güven duymaları lazım. Türkiye’de adalete güven yüzde 20’nin altına geriledi. Böyle devam ettikçe tek haneli rakamlara indirecekler adalete güveni. Bu şartlarda mahkemeye, yüksek yargıya güvenin olmadığı yerde demokrasi olmaz. Mesele fevkalade yanlıştır. Her gün taraflar taraf değiştiriyor.

Ağız değiştiriyor. Tutum değiştiriyor. Tweetler atılıyor. Böyle içinde bir sürü anlam çıkarılabilecek tehditler var. İçişleri Bakanı ile bir partinin genel başkanının tweetler üzerinden, Cumhurbaşkanına ve birbirlerine mesaj vermeleri demokrasi görüntüsü değil. Demokrasi şeffaflık rejimidir. Sayın Genel Başkanın ifadelerine katılıyorum. Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanının hızla siyasi partileri bilgilendirmesi lazım. Diğer iki liderin de emniyetin ve adaletin üzerinden ellerini çekmeleri gerekiyor.”

Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın muhalefete yönelik ‘nepotizm’ eleştirisiyle ilgili soruya, “Ben Sayın Erdoğan’ın partisinde yüzlerce, binlerce nepotizm vakası biliyorum. Hepiniz biliyorsunuz. Gazetelerde sayfa sayfa yer alıyor. Hatta bu öyle bir şey ki beklenti yönetimi olarak. Birisi milletvekili yapılmıyorsa kardeşi bilmem nereye bilmem ne atanıyor. Ya da en üst atamalardan büyükelçi atamalarına kadar, tüm atamalarda AKP’de bugün isteyin yarın bu saate kadar binden fazla akraba ataması görülür.

Ben bugüne kadar Sayın Erdoğan’ın bu konuda bir irade gösterdiğini, beni ona çağırmış ya, hiç görmedim. Siz gördüyseniz Erdoğan’ın talimatıyla atanan şu kardeş istifa ettirildi. Çoğunun altında kendi imzası var. Ben duyduğum her vakayı bizzat izliyorum. Takip ediyorum. Gerekirse kendim görüşüyorum ve o atamaları geri aldırtıyorum. Son örneği Yüreğir’deki atamadır. Her ne kadar liyakatli atamalar da olsa nettir. Geçtiğimiz günlerde bir televizyon Kırşehir Belediyesinde iki akraba atamasını haber yaptı. Bir ortaya çıktı ki birisi akraba değil.

Soy isim benzerliği. Bir tanesi akraba, 25 yıldır belediyede, 6 yıldır o pozisyonda müdür. Ama düzeltme haberi yapmadılar. Bu açıklamayı bile benim talebimle yapıldı ve basınla paylaştık. 8 örnekten bazıları son derece liyakatli atamalar olmasına rağmen inisiyatif aldım, engel oldum. Hadi siftahı benden, bereketi Erdoğan’dan. O da inisiyatif alsın ve AKP’deki akraba görevlendirmelerini sonlandırsın da göreyim. O yüzden ‘El aleme vereyim talkımı kendim yutarım salkımı.’ Siyasetin kaldıracağız bir iş değil” yanıtını verdi.

“Türkiye’de ilk kez yaşanmıyor”

Gazetecilerin, son günlerde Ankara Emniyetinde yaşanan Ayhan Bora Kaplan krizi ve Yargıtay seçimine ilişkin sorusuna yanıt veren Müsavat Dervişoğlu şunları kaydetti: “Dünkü grup konuşmasında bir değerlendirmede bulundum. Bu tür şeyler siyasi partilerin genel başkanları tarafından telaffuz ediliyor ama muhalefet partileri ne olup bittiğine dair sıhhat derecesi yüksek bilgiye sahip değil.

Dolayısıyla eksik bilgiyle yanlış yorum yapmamaya özen göstermem lazım. Bir de beni tanıyorsunuz önemli sorulara ayaküstü cevap vermekten azami ölçüde uzak dururum… Diğer atamayla alakalı benzer atamalar Türkiye’de ilk kez yaşanmıyor. Bu tür atamalardan olan şikayetlerimizi de sıklıkla ifade ettik ama böyle bir atama da bizim açımızdan sürpriz olma özelliği taşımıyor.”

Paylaşın

Dervişoğlu’ndan ‘Yeni Anayasa’ Açıklaması: İYİ Parti’nin Duruşu Net

Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu, “Yargıda reform paketi adı altında esas olarak da etki ajanı yasası olarak anılan yeni bir gestapo yasasıyla karşımıza çıkıyor” dedi ve ekledi:

“Sayın Erdoğan’ın ayrıştırarak tanzim etmeye çalıştığı siyaset kurumu dilediğinde gerdiği dilediğinde yumuşattığı bir oyun hamuru değildir. Türkiye’de siyaset kurumu iktidarın iktidar olmak muhalefetin muhalefette kalmaktan mutluluk duyduğu bir durumdadır.”

Dervişoğlu, konuşmasının devamında, İYİ Parti’nin yeni anayasayla ilgili duruşu son derece nettir. Biz artık miadı dolmuş bu hükümete can suyu olacak ve tek adam rejimini tahkim edecek her türlü anayasa değişikliğine karşı duracağız. 2024 yılında Erdoğan’ın bir kez daha aday olabilsin diye tek adam sisteminin raf ömrünü uzatan hiçbir anayasa değişikliğini onaylamayacağız” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Lideri Dervişoğlu, Kamuda Tasarruf Genelgesi’ni de eleştirerek israfın boyutunun açıklanmadığına dikkat çekti. “Tasarrufta ciddi iseniz” diyerek çağrı yapan Dervişoğlu, Cumhurbaşkanlığı harcamalarının sınırlandırılması, Kur Korumalı Mevduata son verilmesini, kamu garantili projelerin durdurulmasını önerdi.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Müsavat Dervişoğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Yargıda reform paketi adı altında esas olarak da etki ajanı yasası olarak anılan yeni bir gestapo yasasıyla karşımıza çıkıyor. Sayın Erdoğan’ın ayrıştırarak tanzim etmeye çalıştığı siyaset kurumu dilediğinde gerdiği dilediğinde yumuşattığı bir oyun hamuru değildir. Türkiye’de siyaset kurumu iktidarın iktidar olmak muhalefetin muhalefette kalmaktan mutluluk duyduğu bir durumdadır.

İYİ Parti’nin yeni anayasayla ilgili duruşu son derece nettir. Biz artık miadı dolmuş bu hükümete can suyu olacak ve tek adam rejimini tahkim edecek her türlü anayasa değişikliğine karşı duracağız. 2024 yılında Erdoğan’ın bir kez daha aday olabilsin diye tek adam sisteminin raf ömrünü uzatan hiçbir anayasa değişikliğini onaylamayacağız.

Yargı Paketinde dillerinin altında ne varmış, gelin hep beraber görelim; Buraya ‘devletin güvenliği’ yerine ‘iktidardakilerin güvenliği’ yazdığınızda mesela daha anlaşılır hale gelecektir.

Erdoğan’ın Büyük Ortadoğu Projesinin büyüsüne kapıldığı dönem yaşanmış olanları sorarsak hangi sıfatla alınacağız endişesine kapıldım. Teslim alamadığımız F-35’ler için ödenen milyarlarca doların akıbetini sorduğumuzda ya da S-400’lerin akıbetini sorduğumuzda hangi kapsamda bir suç işlemiz olacağız? Varlık Fonu’na devredilen kamu şirketinde ne olup bittiğini sorduğumuzda acaba kimlerin yarar ya da zararına bir harekette bulunmuş olacağız. Cemaat, finansal mali toplumsal ilişkilerin içine girerse bir paralel yapı kurarsa biz de bunu araştırırsak yasa kimin aleyhine girecektir?

Yasada öyle bir ibare var ki, son derece ilginç. “Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında Araştırma yapan veya yaptıranlar hakkında hapis cezası…” geliyormuş. En çok da onu merak ediyorum: Türkiye’de ne olduğunu bilmediğimiz, kim oldukları hakkında en ufak bir fikrimizin bulunmadığı, nereden geldikleri belli olmayan kaçak göçmenlerin, kaç kişi olduklarını, bunların ne amaçla bu ülkede tutulduklarını, terörist faaliyetlerin içinde olup olmadıklarını yahut başka ülkeler adına bir takım ajandaların aparatı maşası olup olmadıklarını sorgularsak devletin hangi iç veya dış siyasal yararı aleyhinde hareket etmiş olacağız?

Bu nasıl bir düzenlemedir Allah aşkına? Siz mi bu ülkeye normalleşme getireceksiniz? Siz mi yargıda reform yapacaksınız? Siz mi sivil anayasa yapacaksınız? Kusura bakmayın ama şapkayı önünüze koyup bir düşünün. Adalet sistemini ve duygusunu ne hale getirdiğinize bakın.

Daha senin Yargıtay’ın, Anayasa Mahkemesini tanımıyor. Partizanlıktan, hizipçilikten, çekişmeden başını kaldırıp da kendine başkan seçmekte zorlanıyor. Böyle bir iktidarın varsa işte böyle bir Yargıtay’ın olur. Böyle bir Yargıtay’ın varsa böyle bir yargın olur. Böyle bir yargın varsa böyle bir adaletin olur.

İşte öyle bir adalet de tıpkı Sinan’ın telefonundan gelen o son mesaj gibidir, adalet haline isyan eder; “Beni öldürmeye karar vermişler abi” diye feryadı figan eyler.

Her şeyi birbirine karıştırdınız. 22 yıldır ülkeyi yönetiyorsunuz, hala olup bitenlerden başkalarını suçluyorsunuz. Devleti düşürdüğünüz duruma bakın. Emniyet içinde operasyonlar, yargı içinde operasyonlar… Yüz kere bin kere söyledik. Bir tehdit ve tehlike varsa, FETÖ ve PKK ile mücadelede devletimizin yanındayız. Ama borsa kurup adam kayırmayacaksınız, komisyonlar oluşturup bedeli mukabilinde suçluyu suçsuz, haini masum ilan etmeyeceksiniz. Sonra da yargı reformu deyip işin içinden elinizi yıkayıp kurtulmaya çalışmayacaksınız. Mücadeleyi hakkıyla yapacak, kanuni düzenlemeyi de kendiniz için değil, milletin geleceği için gerçekleştireceksiniz.

Bu kanun teklifi devlet güvenliğine yönelik olarak hazırlanmış bir kanun teklifi değildir. Bu, hükümetin güvenliğine istinaden, muhalefeti ilzam etmek amacıyla hazırlanmış bir kanun teklifidir. Bu otoriter girişimle Türkiye’nin yakıcı gerçeklerinin dile getirilmesi kolaylıkla ‘etki ajanlığı’ olarak nitelendirilebilecektir.

Burada amacınız nedir diye soruyoruz? ‘Dezenformasyonun engellenmesidir’ diyorlar. Hiç yalan söylemeyin. Dezenformasyon, AK Parti’nin engellemek istediği değil, tekelleştirmek istediği bir sahadır. Çünkü bu iktidarın varlık sebebi ve varlığını idame ettirmesinin yegane yöntemi budur. Yani dezenformasyondur. İşte bu dezenformasyonu kurumsallaştırmak için kanun teklifine şöyle bir ibare yerleştirmişler: “Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar hakkında hapis cezası…”

İlk önce Türkiye’yi dünyanın mülteci kampı haline getirdiler, şimdi de bu demografik işgale karşı çıkanları hapisle tehdit ediyorlar. Gerçekten merak ediyoruz, 21. yüzyılda Türkiye’yi, George Orwell’ın 1984 adlı distopyasına sürükleme isteğinizin sebebi nedir acaba?

Mademki mesele, Türkiye’de bulunan yabancılar ise, o halde ilk taşı ben atıyorum; diyorum ki: Türkiye, dünyada en fazla sığınmacı ve kaçak barındıran ülke konumuna geldiyse, bu bir tesadüfün eseri değildir. Bu hükümetin bilinçli politik tercihlerinin doğal bir sonucudur. Şimdi biz bu gerçekleri konuşuyoruz diye, Türkiye’yi sessiz bir istilaya teslim etmeye yeltenen, bu hükümete karşı çıkıyoruz diye, akılları sıra bizleri, ‘ajan’ olarak suçlayacak olanlar varsa, buradan hodri meydan diyorum.

Sayın Erdoğan, şayet ‘ajan’ arıyorsanız, memlekete doldurduğunuz milyonlarcası içinden, kendi İçişleri Bakanınızın her hafta yakalattığı kaçaklara bakın. Ve şunu asla unutmayınız; ne biz soğuk savaştayız, ne burası Sovyetler Birliği, ne de siz Stalin’siniz…

Siz, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanısınız. Size görevinizi bir kere daha hatırlatıyor, sözlerimden ülkemiz yararına doğru bir anlam çıkarmanızı temenni ediyorum. Biliyorsunuz iktidar nihayet işlerin kötüye gittiğini itiraf ederek Orta Vadeli Program kapsamında bir tasarruf tedbirleri paketi açıkladı. Bakın size bir hatırlatma daha yapayım.

AK Parti iktidarlarında ne zaman bir anayasa konusu açılsa peşi sıra ne gelir biliyor musunuz? Tasarruf tedbirleri… Her değişiklikle artan şatafatlarını perdelemek için anayasa tartışması başladığında hemen tasarruf tedbirlerini gündeme getirirler. İnanmıyorsanız arşivlere girin bakın.

Tasarruf tedbirleri uygulanacakmış. Peki ne yapacaklarmış? Memur servislerini kaldıracaklarmış. Kamudaki istihdamı ve araç sayısını azaltacaklarmış. Sağlıkta ve eğitimde kesintiye gideceklermiş. Fotokopi kağıtlarını, önlü arkalı kullanacaklarmış. Etkinliklere ara vereceklermiş. Araç ve bina alımını durduracaklarmış. Fazla araçları satacaklarmış. Üç maaş, beş maaş alanların maaşlarını sınırlandıracaklarmış. Hizmet içi eğitimleri, oteller yerine kamu tesislerinde yapacaklarmış. Mobilya ve demirbaş alımını durduracaklarmış. Yatırım için yeni proje almayacaklarmış. Ödeneklerde yüzde 10-15 kesintiye gideceklermiş.

Kamuda tasarruf paketine öncelikle memur servislerinden başlayan iktidar ve ilgili bakanlarını bu büyük vizyonlarından ötürü tebrik ediyorum. Milletin aklıyla oynamaları bir yana artık onuruyla oynadıklarından dahi bihaberler.

Saraydaki zatın inşaatı devam eden yazlık ve kışlık sarayları, sayısı belirsiz uçak ve otomobil filoları, görevi meçhul danışman orduları, amca, dayı, enişte kontenjanından kamu iştiraklerinde maaşa bağlanmış yönetim kurulu üyesi binlerce akrabaları, parası döviz cinsinden daha kullanmadan peşinen ödenen kamu ihaleleri, ihale şampiyonu malum şirketlerin affa uğrayan milyarlarca dolarlık vergi borçları dururken, emekliden, gençten, memurdan, öğretmenden, işçiden, işsizden kemer sıkmasını beklemek, ancak bu iktidara yakışırdı.

2 ay sonra KPSS’ye girecek, dahası bu sınav için aylarını yıllarını vermiş gençlere sınava iki ay kala ‘seni işe almayacağım’ demek ancak bu iktidara yakışırdı. Peki, ne kadar tasarruf etmeyi planlıyorlar zat-ı devletliler. 100 milyar TL… Hazırladığı bütçenin yarısı kadarını açık veren bir ekonomi yönetimi acaba neyi amaçlamaktadır?

Aslında bu sözde tasarruf açıklamasıyla yapılmak istenen eğer yeni vergilere yol vermek ise, bakın devlet bile tasarruf yapıyor, bir el de milletimiz atsın diye, zaten açlık, sefalet, yokluk içinde yaşayan milletin son kalan ekmek parçasına da el uzatmak ise, hiç kimse merak etmesin, biz bu oyunu da bozarız.

Mehmet Şimşek, önce size soralım, eğer gerçekten muhatabı sizseniz tabii. Kamuda gereksiz harcamanın ve israfın boyutları ne düzeydedir ki, kamuda tasarruf paketi hazırlıyorsunuz? Kamudaki israfın mali büyüklüğünü neden milletimizle paylaşmıyorsunuz?

Kamuda kullanılan araçlara ilişkin söylediklerinizden önce kamuda kaç adet araç kullanıldığı bilgisini vermenizi isterdik. Bir zamanlar yine siz bakanken ‘çerez parası’ dediğiniz araç giderlerini soruyorum. Söz konusu bu araçların kamuya maliyetini rakam rakam bizlere anlatmanızı beklerdik. Cumhurbaşkanlığı envanterinde kaç adet araç kullanılmaktadır? Cumhurbaşkanının kullandığı araçların toplam maliyeti nedir?

Vatandaşın gözünde israfın sembolü haline gelmiş olan Cumhurbaşkanlığı Sarayının, günlük giderinin 20 milyon liranın üzerinde olduğu doğru mudur? Söylediğiniz tasarruf paketine Cumhurbaşkanlığı teşkilatının harcamaları dahil midir? Yoksa ‘itibardan tasarruf olmaz’ inancınızın gereği, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanlığı teşkilatı tasarruf tedbirlerinden muaf mı tutulmaktadır?

Bakanın açıklamalarının hiçbir tutarlı tarafı yoktur. Çünkü sayın bakan bizlere ekonomik tablonun fotoğrafını dahi gösterememiştir. Devlet, 100 milyar liralık tasarrufun peşinden koşarken Kur Korumalı Mevduattan kaynaklı, yüz milyarlarca liralık mali külfetten bahsetmemektedir. Kamu özel ortaklığı ile yapılan geçiş garantili yolların, hasta garantili hastanelerin, bütçe disiplinini nasıl ortadan kaldırdığının hesabını vermeden hangi tasarruf tedbirini açıklarsanız açıklayın kamuoyu nezdinde hiçbir değeri olmayacaktır.

Sistemi bozanlar, kurallara uymayanlar, var olanı yıkanlar, yıktıkları yerine yenisini koyamayanlar hiçbir şeyi başaramazlar. 2002’de iktidarı devraldığınız günden itibaren 22 senenin sonunda geldiğiniz nokta 2002’den daha beter hale dönüşmüş bir ekonomidir. Enkazı oluşturanların enkazı kaldırmalarını zaten beklemiyoruz.

“Tasarruf konusunda ciddi iseniz…”

Eğer kamuda tasarruf konusunda ciddi iseniz, önce kamuda israf ile sembolleşmiş, günlük harcaması 20 milyonun üstüne çıkmış olan Cumhurbaşkanlığı sarayının bütçesini sınırlayın. Kamu Özel İşbirliği Projelerinde yandaş şirketlerinize verdiğiniz talep garantilerini yenileyin. Hem bizden hem de devletten çıkan milyarlarca liranın vatandaşın cebinde kalmasını sağlayın. Sadece size yakın diye vergi indirimi sağladığınız zat-ı muhteremlerin muafiyetlerini kaldırın.

Kur korumalı mevduat denen ve servet transferinden başka bir anlamı olmayan bu millete yüz milyarlarca liraya mal olan aymazlıktan vazgeçin. Velhasıl elinizi bu fakir milletin cebinden çekin beyler… 85 milyona kemer sıktıran eserinize bakın. Bu ülkeyi hiç kimsenin denetlenemediği ve hesap vermediği, dahası yöneticilerin hicap ve sorumluluk duymadığı bir ihmal ve iltimas cennetine çevirdiniz. Eserinizden utanabilirsiniz.

Dün 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü idi. Toprağını işleyen çiftçilerimiz gelecek nesillerin teminatı konumundadır. Yaşanan olaylar göstermiştir ki güvenli gıdaya ulaşım artık bir milli güvenlik meselesidir. Üretim yapamayan ürettiğinin karşılığını alamayan ve bundan dolayı geçimini sağlayamadığı için çiftçiliği bırakmak zorunda kalan insanlarımız tarımsal üretimi terk ediyor.

Bizim için çiftçilik adeta milli bir vazife konumundadır. AK Parti iktidarı tarıma uyguladığı akıl dışı politikalarla vatandaşlarımızı bu milli vazifeyi yapamaz hale getirmiştir. Gerek ürününün hak ettiği karşılığı alamaması, gerekse üretim sürecindeki girdi maliyetlerindeki olağanüstü artışlar çiftçilerimizin belini bükmüş, hayatlarını yaşanmaz hale getirmiştir. İYİ Parti iktidarında milli bir vazife olarak gördüğümüz çiftçilerin her alanda hak ettikleri karşılığı alacaklarının sözünü de veriyorum.

Paylaşın

Yeni Anayasa Tartışmaları: Dervişoğlu, AK Parti’ye Kapıyı Kapattı

Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu, yeni Anayasa tartışmalarına ilişkin, “Erdoğan’ın şahsi siyasi kariyerine hizmet etmek amacıyla, Anayasa değişikliği senaryosuna bir figüran aranıyorsa İYİ Parti, böyle bir senaryonun içinde olmayacaktır” dedi ve ekledi:

“Türk milleti de, Hiçbir şahsi ikbalin figüranı yapılamayacaktır. Anayasa değişiklik çalışmalarına ilişkin Kim, kimle ne görüşmesi yaparsa yapsın, ister ziyaret, ister iadeyi ziyaret fark etmez. Amaçları, isterse de ticaret olsun! İYİ Parti gerekirse tek başına, yeni bir “Erdoğan Anayasasına” karşı sonuna kadar mücadele verecektir. Tek adam rejimini tahkim edecek hiçbir anayasa değişikliği teklifini, konuşmaya değer dahi bulmayız. Parlamenter sistemin önünü açacak düzenlemelere bakışımız da bellidir.”

Müsavat Dervişoğlu, konuşmasının devamında, “Yeni anayasa içeriğine dair Sayın Erdoğan Bugüne kadar tek bir şey söylemiştir. “Milletin çeşitliliğini referans alan bir anayasa” yapacaklarını ifade etmiştir. Çünkü, yarattığı Fiili durumlardan meşruiyet devşirmeye alışkın Erdoğan, ülkeye doldurduğu fiili kaçak nüfusuna kılıf arama derdindedir” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Dervişoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları:

“Yeni anayasa arayışları, Türk milletinin yakıcı sorunlarına ve ihtiyaçlarına yönelik değildir. Bilakis, Sayın Erdoğan’ın siyasi ikbaline ve yeniden adaylık talebine, aslında ‘Ölene kadar cumhurbaşkanı olmasına’ dair gaflet dolu bir ikmal ve takviye çabasıdır.

Milletin cebini yakan enflasyon durdurulamazken; Ayda on bin lira ile ‘sürün’ denilen emeklinin evinde Tencere kaynamıyorken, Yaşıtlarından Bir gün sonra işe başladığı için kusura bakma Sen ‘On yedi yıl sonra emekli olacaksın’ denilenlerin gelecekleri mevzu bile edilmiyorken, memuru, işçisi, ek hesaptan para çekip evine ekmek götürmeye; kredi kartının asgari borcunu da başka bir kredi kartından ödemeye çalışırken; öğrencisi KYK bursuyla hayatta kalma mücadelesi verirken; İşsiz genci bir imkân bulup başka ülkelere kaçmak isterken yeni Anayasadan bahsediyoruz.

Hukuksuz bir ülkede adaletsiz bir düzende ekmeksiz bir millete ‘Yeni Anayasa demek’ Ancak, Abesle iştigaldir. Ve ancak, ‘Ekmek bulamıyorsanız Anayasa yiyin’ demektir. Şimdi bir kez daha, Erdoğan’ın şahsi siyasi kariyerine hizmet etmek amacıyla, Anayasa değişikliği senaryosuna bir figüran aranıyorsa İYİ Parti, böyle bir senaryonun içinde olmayacaktır. Türk milleti de, Hiçbir şahsi ikbalin figüranı yapılamayacaktır.

Anayasa değişiklik çalışmalarına ilişkin Kim, kimle ne görüşmesi yaparsa yapsın, ister ziyaret, ister iadeyi ziyaret fark etmez. Amaçları, isterse de ticaret olsun! İYİ Parti gerekirse tek başına, yeni bir ‘Erdoğan Anayasasına’ karşı sonuna kadar mücadele verecektir. Tek adam rejimini tahkim edecek hiçbir anayasa değişikliği teklifini, konuşmaya değer dahi bulmayız. Parlamenter sistemin önünü açacak düzenlemelere bakışımız da bellidir.

Yeni anayasa içeriğine dair Sayın Erdoğan Bugüne kadar tek bir şey söylemiştir. ‘Milletin çeşitliliğini referans alan bir anayasa’ yapacaklarını ifade etmiştir. Çünkü, yarattığı Fiili durumlardan meşruiyet devşirmeye alışkın Erdoğan, ülkeye doldurduğu fiili kaçak nüfusuna kılıf arama derdindedir.

Biz bu filmi daha önce de gördük millet tanımı değişsin, Türklük tanımı değişsin sonrası malum… Biz, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletinden, Onun kurucu ilkelerinden asla taviz vermeyeceğiz! Milli ve üniter devletten taraf olan bir siyasi parti olarak; ‘milletin çeşitliliği’ gibi ucube bir kavram üzerinden, Yeni bir anayasa çalışmasını tartışmaya dahi lüzum görmüyoruz.”

Dervişoğlu, yeni Anayasa ile ilgili herhangi bir görüşmede yer almayacaklarını kaydetti. Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin 22 tutuklu şüpheli hakkında hazırlanan iddianameye tepki gösteren Dervişoğlu, “16 ay süren bir soruşturmanın neticesi 146 sayfalık bir hatır senedi. İddianame değil, hukuk tarihimizin çamur belgesi” diye konuştu.

Paylaşın

Dervişoğlu’ndan ‘Cumhur İttifakı’ İddialarına Sert Tepki

Hafta sonu yapılan kurultayda İYİ Parti’nin yeni genel başkanı seçilen Müsavat Dervişoğlu, partinin ana omurgasını AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’na yaklaşacağı söylemlerine sert çıktı.

Dervişoğlu, önceki dönem genel başkan Meral Akşener’le ilgili olarak da “Kurucu genel başkan olması münasebetiyle partinin elbette en yüksek statülü insanı olacak. Akşener’i yok sayan İYİ Parti’yi yok sayar. O’nun mücadelesini yok sayan İYİ Parti’yi yok sayar. Öyle bir sıfatın verilebilmesi için kurultay kararı alınabilir. Bana göre kurucu liderdir. Sevgi ve saygıyla el üstünde tutacağız” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti’nin yeni Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partinin Cumhur İttifakı’na yaklaşacağı söylemlerine tepki gösterdi.

Dervişoğlu, “İyi Parti’nin kuruluş gerekçeleri AK Parti’nin yanlış politikalarından kaynaklıydı. Bugün bu politikaların değiştiğine dair bir hissiyat edinebiliyor musunuz? Hayır ve asla. Hatta daha da kötüye gidiyor. O zaman İyi Parti, nasıl Cumhur İttifakı’na yaklaşacak? Kuruluş gerekçelerini ret mi, inkar mı edecek? Oradan geri dönersen kendini inkâr edersin” dedi.

Sözcü’den İsmail Saymaz’a konuşan Dervişoğlu, “Önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimi olacak. Demokratik parlamenter sisteme dönüşün mücadelesini vereceğim. Çünkü bu sistem Türkiye’ye ağır geliyor. Bu sistemin mutlak surette değiştirilmesi lazım. Bu sistemi tahkim edecek anayasa revizyonu söz konusu olursa, Türkiye’yi tamamen tek adamlığa döndürecek değişikliğinin önünde set oluruz” ifadelerini kullandı.

Son seçimlerde muhalefetle kavgalı görüntüye de değinen Dervişoğlu, “Muhalefet liderlerinin hakkımdaki kanaatine bakarsanız, partinin benim genel başkanlığımdan sonra Türk siyasetinde birleştirici bir rol oynayacağını söyleyebilirim” diye konuştu.

Dervişoğlu, önceki dönem genel başkan Meral Akşener’le ilgili olarak da şunları söyledi: “Kurucu genel başkan olması münasebetiyle partinin elbette en yüksek statülü insanı olacak. Akşener’i yok sayan İyi Parti’yi yok sayar. O’nun mücadelesini yok sayan İyi Parti’yi yok sayar. Öyle bir sıfatın verilebilmesi için kurultay kararı alınabilir. Bana göre kurucu liderdir. Sevgi ve saygıyla el üstünde tutacağız.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

İYİ Parti Lideri Dervişoğlu’ndan ‘Kararlılık’ Mesajı

İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu, “Aziz milletimiz emin olsun ki, İYİ Parti olarak her gün bir önceki günden daha fazla çalışacak, Türk milletinin gür sesi ve hürriyetin bekçisi olmaya büyük bir inançla, azimle ve kararlılıkla devam edeceğiz” dedi.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanlığı’na seçilen Müsavat Dervişoğlu, güzel dileklerini ve temennilerini ileten herkese teşekkür etti. Dervişoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, partisinin 5. olağanüstü kurultayını demokrasi, kardeşlik ve birlik ruhuyla gerçekleştirdiklerini belirtti.

Kurultayın ardından sevinçlerine ortak olarak güzel dileklerini ve temennilerini ileten herkese yürekten teşekkür eden Dervişoğlu, “Aziz milletimiz emin olsun ki, İYİ Parti olarak her gün bir önceki günden daha fazla çalışacak, Türk milletinin gür sesi ve hürriyetin bekçisi olmaya büyük bir inançla, azimle ve kararlılıkla devam edeceğiz” ifadesini kullandı.

İYİ Parti’nin 5’inci Olağanüstü Kurultayı bugün Ankara’da ATO Congresium’da yapıldı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in aday olmadığı seçimin ilk turunda, TBMM Grup Başkanı Koray Aydın, Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, Göç Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcı Mehmet Tolga Akalın ve Günay Kodaz genel başkanlık için yarıştı. Müsavat Dervişoğlu, genel başkan seçildi.

Dervişoğlu, seçimin ardından konuşma yaptı. Sahneye gelen Müsavat Dervişoğlu, ilk olarak genel başkan adayı Koray Aydın’la görüştü. “Hayırlı uğurlu olsun” diyen Aydın, sarılarak Dervişoğlu’nu tebrik etti. Bir diğer genel başkan adayı Tolga Akalın da sahneye gelerek Dervişoğlu’nu tebrik etti.

Paylaşın

İYİ Parti Lideri Dervişoğlu: Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak

İYİ Parti’nin yeni genel başkanı Müsavat Dervişoğlu, seçim sonrası yaptığı konuşmada, “Bugün itibariyle birbirimize sarılarak yaralarımızı saracağız” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Ondan sonra da Allah’ın izniyle iktidar yolcuğuna yine ağabeyim Koray Aydın’la, kardeşim Tolga Akalın’la ve bu dava için alın teri döken sizlerle devam edeceğiz. Herkes emin olsun, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum, büyüklerimin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpüyorum. Ne mutlu Türk’üm diyene”

İYİ Parti’nin 5’inci Olağanüstü Kurultayı bugün Ankara’da ATO Congresium’da yapıldı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in aday olmadığı seçimin ilk turunda, TBMM Grup Başkanı Koray Aydın, Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, Göç Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcı Mehmet Tolga Akalın ve Günay Kodaz genel başkanlık için yarıştı. Müsavat Dervişoğlu, genel başkan seçildi.

Dervişoğlu, seçimin ardından konuşma yaptı. Sahneye gelen Müsavat Dervişoğlu, ilk olarak genel başkan adayı Koray Aydın’la görüştü. “Hayırlı uğurlu olsun” diyen Aydın, sarılarak Dervişoğlu’nu tebrik etti. Bir diğer genel başkan adayı Tolga Akalın da sahneye gelerek Dervişoğlu’nu tebrik etti.

Genel başkan adayları Aydın ve Akalın’la sahnede konuşma yapan Dervişoğlu, “Ben bir yarış kazanmadım çünkü kimseyle yarışmadık biz. Herkesin gözü bu kongredeydi. Hepinizden Allah gani gani razı olsun, en küçük bir tatsız bir olay bile yaşanmadı. Bu İYİ’ler ve cesurlar hareketinin, nasıl bir hareket olduğunun, nasıl bir siyasi ahlaka sahip olduğunun en büyük delilidir” dedi.

İYİ Parti’nin “aile” olduğunu söyleyen Müsavat Dervişoğlu, “Sayın Koray Aydın benim aile büyüğüm ve ağabeyimdir. Sayın Tolga Akalın da benim kardeşimdir. Sizlerin adayları olarak bu yolculuğa çıktık. Asıl siz çok büyük bir ailesiniz, size mensup olmaktan hepimiz iftihar ediyoruz” ifadelerini kullandı.

İktidar olmak için hep birlikte mücadele edeceklerini vurgulayan Dervişoğlu, “Bugün itibariyle birbirimize sarılarak yaralarımızı saracağız. Ondan sonra da Allah’ın izniyle iktidar yolcuğuna yine ağabeyim Koray Aydın’la, kardeşim Tolga Akalın’la ve bu dava için alın teri döken sizlerle devam edeceğiz. Herkes emin olsun, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum, büyüklerimin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpüyorum. Ne mutlu Türk’üm diyene” şeklinde konuştu.

Genel başkan adaylarının konuşmalarından öne çıkan mesajlar

Grup Başkan Vekili Müsavat Dervişoğlu, Grup Başkanı Koray Aydın, Göç Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Tolga Akalın ve Kurucular Kurulu Üyesi Günay Kodaz, kongrede konuşmalarını yaptı.

Konuşmasında yerel seçim sonuçlarına ve partinin bundan sonraki sürecine değinen Müsavat Dervişoğlu, “İYİ Parti kuruluş amacına bakıldığında elbette siyasetin merkezinde olacaktır. Verilecek mücadeleyi asla ıskalamayacaktır. Toplumun bütün kesimlerini kucaklayacaktır” dedi.

Dervişoğlu, “Sizlere yalvarıyorum. Allah rızası için diyorum. Türkiye’nin meydanlarında Tayyip Erdoğan’la hesaplaşmak istiyorum. Bana o gücü verin. Bana o desteği verin. Benden esirgemeyin” diye konuştu.

Dervişoğlu’nun ardından kürsüye çıkan Tolga Akalın, “Bugün eski Türkiye’nin, yani Tayyip Erdoğan iktidarının son günü. Bugün iktidar yoluna girişimizin ilk günü. Elbette bu yürüyüşte Türk yurtseverleri, Türk demokratları ve samimi muhafazakarlarla omuz omuza yeni bir dönemi açıyoruz” dedi.

İYİ Parti’nin yerel seçim performansına değinen Koray Aydın ise konuşmasında “Doğru bir değerlendirme yapmaz, acil bir değerlendirmede bulunmazsak bu kötü tablo sürekli hale gelecektir. Genel başkanımızın olağanüstü kurultay yolunu açması ve kendisinin de aday olmaması demokratik bir olgunluktur. Örnek bir tavırdır. Şimdi sıra sizlerdedir” dedi.

Koray Aydın’ın ardından kürsüye son olarak Günay Kodaz çıktı. Kodaz, “Biz bu partiyi masa başında kurmadık. İYİ Parti Türkiye’nin umududur. Bugüne kadarki emekleri için Sayın Meral Akşener’e teşekkür ediyorum. Partimizde mutlaka emek, liyakat, bilgi, istişare, çalışkanlık, sözünde durma hakim olmalıdır” diye konuştu.

Paylaşın

Müsavat Dervişoğlu, İYİ Parti’nin Yeni Genel Başkanı

Ankara’da ATO Congresium’da yapılan İYİ Parti’nin 5’inci Olağanüstü Kurultayı’nda 611 oy alan Müsavat Dervişoğlu, genel başkan seçildi. Dervişoğlu’nun rakibi Koray Aydın ise 548 oy aldı.

Haber Merkezi / Yerel seçim sonuçlarına ve partinin bundan sonraki sürecine değinen Müsavat Dervişoğlu, “İYİ Parti kuruluş amacına bakıldığında elbette siyasetin merkezinde olacaktır. Verilecek mücadeleyi asla ıskalamayacaktır. Toplumun bütün kesimlerini kucaklayacaktır” dedi.

Dervişoğlu, “Sizlere yalvarıyorum. Allah rızası için diyorum. Türkiye’nin meydanlarında Tayyip Erdoğan’la hesaplaşmak istiyorum. Bana o gücü verin. Bana o desteği verin. Benden esirgemeyin” diye konuştu.

İYİ Parti’nin 5’inci Olağanüstü Kurultayı bugün Ankara’da ATO Congresium’da yapıldı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in aday olmadığı kurultayda yapılan seçimin üçüncü turunda genel başkanlığa Müsavat Dervişoğlu seçildi. Üçüncü turda Müsavat Dervişoğlu 611 oy, Koray Aydın ise 548 oy aldı.

İlk iki turda salt çoğunluk sağlanamaması üzerinde üçüncü tur oylama yapıldı. Üçüncü turda en fazla oyu alan Dervişoğlu İYİ Parti’nin yeni Genel Başkanı oldu. Dervişoğlu, Akşener’e yakın isimler arasında sayılıyordu.

Seçimin ilk turunda, TBMM Grup Başkanı Koray Aydın, Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, Göç Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcı Mehmet Tolga Akalın ve Günay Kodaz genel başkanlık için yarıştı.

Seçimlerin ilk turunda 1178 delege oy kullandı. Yedi oy geçersiz sayılırken; Koray Aydın 472, Tolga Akalın 327, Müsavat Dervişoğlu 370, Günay Kodaz ise 2 oy aldı. Seçimde hiçbir adayın gereken salt çoğunluğu sağlamaması üzerine ikinci tur oylama yapıldı. İkinci tur oylamaya geçilmeden önce Tolga Akalın adaylıktan çekildiğini açıkladı.

İkinci turda ise Müsavat Dervişoğlu 570, Koray Aydın 565 oy aldı. Adaylıktan çekilmesine rağmen Tolga Akalın 15, bir önceki turda 2 oy alan Günay Kodaz 3 oy aldı. Seçimin ikinci turunda 1158 delege oy kullandı, 6 geçersiz oy, 1152 geçerli oy sayıldı. Salt çoğunluk olan 652 oya ulaşan aday olmadığı için kurultayda üçüncü tur oylama yapıldı.

“Feragatte ve fedakarlıkta bulundum”

İYİ Parti’de genel başkanlık seçimlerin öncesinde partinin kurucu lideri Meral Akşener bir konuşma yaptı. Meral Akşener, 31 Mart’taki yerel seçimlere “hür ve müstakil” olarak katılma kararını savundu ve bu kararı aslında İYİ Parti’yi fabrika ayarlarına döndürmek, iki kutuplu hale gelmiş Türk siyasetine nefes aldırmak amacıyla aldığını anlattı.

Türkiye’de bugün alıştırılmış normaller dışında bir yaklaşım sergileyerek bedel ödeme sırasında en önde durduğunu söyleyen Akşener, ittifaksız şekilde 31 Mart’taki yerel seçimlere girilmesi kararı, İYİ Parti’de 14 Mayıs 2023’teki milletvekili aday listesi hazırlığıyla ilgili maddi çıkar sağlama ve parti içinde maddi yolsuzluklar olduğu iddiasına da üstü kapalı göndermede bulundu.

İftiralara ve hakaretlere maruz kaldığını anlatan Akşener, “Ne kadar zorlu bir yola çıktığımızın farkındaydım. İftiralarla, karalamalarla, çirkin oyunlarla üzerimize gelineceğinin farkındaydım. Satın alınmışlara karşı yürekten inanmışların mücadelesini yürüttüğümüzün farkındaydım. Taşın altına elini, gövdesini koyanların farkında olduğum gibi o taşın bizi ezmesi için çalışanların da, iştahla el ovuşturanların da farkındaydım. Ez cümle seçim sonuçları doğrultusunda aldığımız riskin elbette farkındaydım. Bugüne kadar olduğu gibi bugün de Türkiye’nin alıştırılmış normallerinin dışında, sadece söz söyleme sırasında değil bedel ödeme sırasında da en önde duruyorum. Bugüne kadar her daim, kimseden bir beklentim olmaksızın gerektiğinde bedel ödemeyi bildim. Bundan dolayı da asla pişman olmadım. Nitekim bugün de pişman değilim. Çünkü haklılığımızın elbet bir gün anlaşılacağını biliyorum. Ve bugün üzerime düşen her şeyi yapmış olmanın huzuruyla son kez karşınızdayım” ifadesini kullandı.

Yerel seçimler sonrasında “hür ve müstakil” kararında haksız olduğu için değil yetim, öksüz bırakmamak için mağlubiyet kararını üstlendiğini söyleyen Akşener, “Başarısızlığı ben aldım, artık başarıyı siz yakalayacaksınız! Bedeli ben ödedim, artık hesabı siz tutacaksınız! Kiminiz ‘abla’, kiminiz ‘kardeş’, kiminiz ‘anne’ diye geldiniz. Benden bir ev, bir yuva istediniz. Ben de İYİ Parti’yi sizlere bir ev, bir yuva yaptım. Ocağını tüttürdüm, içini ısıttım, sofrasını kurdum, bahçesini genişlettim. Yıkmak isteyenlere, dağıtmak isteyenlere, çökmek isteyenlere müsaade etmedim. Ama bugünden sonra artık bu evi siz koruyacaksınız! Şairin de dediği gibi; ‘Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı, bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı… Dünyâya vedâ ettik, atıldık dolu dizgin. En son koşumuzdur bu, asırlarca bilinsin!” sözleriyle veda konuşmasını sonlandırdı.

İYİ Parti’deki genel başkanlığına veda konuşmasında Ankara siyasetine ve muhalefet cephesine ilişkin mesajlar verdiği gözlemlenen Akşener, özellikle CHP’ye yönelik Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili sitemini yeniden gündeme taşıdı.

Akşener, “Mesela 2017 yılında; devletimizin ‘kerim’ anlayışını ortadan kaldıran, milletimizi de ucube bir sisteme mahkûm eden Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi referandumuna ‘Hayır’ demek için il il gezdim. ‘Bu sistem Türkiye’yi uçuruma sürükler.’ dedim. Ve maalesef haklı çıktım. 2018’de, 2019’da, 2020’de ve en nihayetinde 2023 yılında da ‘milletle inatlaşılmaz’ diyerek hem iktidarı hem de ana muhalefeti defalarca uyardım. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında Türkiye’ye nefes aldırmak için yeri geldi feragatte, yeri geldi fedakarlıkta bulundum. Yeri geldi herkes sustuğunda bile milletin sesini haykıran oldum” dedi.

Bu noktada Akşener’in, 31 Mart’taki yerel seçimlerde ittifak kurmama kararı aldığı CHP’ye yönelik 14 Mayıs 2023’teki Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde kendi ifadesiyle “kazanacak aday” belirleme ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığında ısrarcı tutuma karşı tepkisini koruduğu görüldü.

Meral Akşener, konuşmasında Türkiye’deki yakın siyasi tarihe ilişkin sıklıkla “Haklı çıktım” ifadesini kullanarak, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan iktidarına yönelik 2010’daki anayasa değişikliği referandumu da dahil olmak üzere yanlışlıklara karşı çıktığını kaydetti. Akşener, “Zihnim de, vicdanım da hep çok rahat oldu. Çünkü hiçbir zaman peşinden koştuğum kişisel bir çıkarım olmadı. Çünkü hiçbir zaman utanacağım bir yaram olmadı. Çünkü hiçbir zaman vicdanımı susturabilecek bir güç olmadı. Tehdide, baskıya, zorbalığa hiç eyvallahım olmadı. Allah şahit; toz zerresi kadar korkum da olmadı” sözleriyle kendisini anlattı.

“Hayatımın her döneminde sahip olduğum ahlaki değerleri, Cumhuriyetimizin temel ilkelerini, Türkiye’nin ihtiyaçlarını gözeterek; sorumluluklar aldım, tutumlar sergiledim. Mesele millet, mesele memleket olduğunda inandığım yolda yürümekten hiçbir zaman çekinmedim. Milletin hakkı için, devletin itibarı için karşısında durduklarımın parmak sallayan elleri beni yıldıramadı. Hedef tahtasına koyan dilleri beni sindiremedi. Cazip teklifleri beni susturamadı. Makam vaatleri beni durduramadı. ‘Tutuklanacaksın’ tehditleri umurumda bile olmadı” diyen Akşener, 30 yıllık siyasi kariyerinde aldığı tüm kararların arkasında durmaya devam edeceğini söyledi.

Meral Akşener, kürsüde konuşmasını tamamladıktan hemen sonra salondan ayrıldı ancak birinci turda oy kullanmaya arada geri döndü. Hızlıca oyunu kullandıktan sonra yeniden ayrıldı.

Genel başkan adayları konuşmalarını yaptı

Akşener’in ardından genel başkanlık için Grup Başkan Vekili Müsavat Dervişoğlu, Grup Başkanı Koray Aydın, Göç Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Tolga Akalın ve Kurucular Kurulu Üyesi Günay Kodaz de konuşmalarını yaptı.

Konuşmasında yerel seçim sonuçlarına ve partinin bundan sonraki sürecine değinen Müsavat Dervişoğlu, “İYİ Parti kuruluş amacına bakıldığında elbette siyasetin merkezinde olacaktır. Verilecek mücadeleyi asla ıskalamayacaktır. Toplumun bütün kesimlerini kucaklayacaktır” dedi.

Dervişoğlu, “Sizlere yalvarıyorum. Allah rızası için diyorum. Türkiye’nin meydanlarında Tayyip Erdoğan’la hesaplaşmak istiyorum. Bana o gücü verin. Bana o desteği verin. Benden esirgemeyin” diye konuştu.

Dervişoğlu’nun ardından kürsüye çıkan Tolga Akalın, “Bugün eski Türkiye’nin, yani Tayyip Erdoğan iktidarının son günü. Bugün iktidar yoluna girişimizin ilk günü. Elbette bu yürüyüşte Türk yurtseverleri, Türk demokratları ve samimi muhafazakarlarla omuz omuza yeni bir dönemi açıyoruz” dedi.

İYİ Parti’nin yerel seçim performansına değinen Koray Aydın ise konuşmasında “Doğru bir değerlendirme yapmaz, acil bir değerlendirmede bulunmazsak bu kötü tablo sürekli hale gelecektir. Genel başkanımızın olağanüstü kurultay yolunu açması ve kendisinin de aday olmaması demokratik bir olgunluktur. Örnek bir tavırdır. Şimdi sıra sizlerdedir” dedi.

Koray Aydın’ın ardından kürsüye son olarak Günay Kodaz çıktı. Kodaz, “Biz bu partiyi masa başında kurmadık. İYİ Parti Türkiye’nin umududur. Bugüne kadarki emekleri için Sayın Meral Akşener’e teşekkür ediyorum. Partimizde mutlaka emek, liyakat, bilgi, istişare, çalışkanlık, sözünde durma hakim olmalıdır” diye konuştu.

Paylaşın

İYİ Partili Dervişoğlu: AK Parti Yönetimine Karşıyız

İYİ Parti’de Genel Başkanlığa adaylığını açıklayan Müsavat Dervişoğlu, “Biz ileri demokrasiden, hukukun üstünlüğünden liyakatten doğanda ve yeşilden, Türkiye’den yanayız” dedi ve ekledi:

“Dolayısıyla tek adam rejimine antidemokratik her türlü uygulamaya, yasaklara karşıyız. Tüm bunları içinde bulunduran AK Parti yönetimine karşıyız.”

Müsavat Dervişoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Akşener’in İYİ Parti genel başkanlığını sürdürmesine” yönelik açıklamasına “İYİ Parti’ye kimse istikamet çizemez” ifadeleri ile yanıt verdi. Dervişoğlu, AKP’nin Anayasa değişikliği çalışmalarına ise karşı olduklarını belirterek “Bu ülkeyi tek adam rejiminin kölesi olmaktan kurtaracağız. Bu rejimi güçlendirecek hiçbir düzenlemeye de müsaade etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Müsavat Dervişoğlu, delegelere 27 Nisan’da yapılacak olağanüstü kurultayda oy kullanmaları yönünde çağrıda bulundu.

İYİ Parti’de Genel Başkanlığa adaylığını açıklayan Müsavat Dervişoğlu, partisinin genel merkezinde açıklamalarda bulundu. Dervişoğlu, şunları söyledi: “Cesaret herkes korkup sindiğinde meydanlar çıkıp konuşabilmektir. Kararlılık direnmek mücadele etmek zulme ve iftiralara boyun eğmemektir. Erdem, sözünün eri olabilmek, geçişi menfaatlere göre değil ilkelere göre hareket edebilmektir.

Siyasetin korku ve suskunluk ikliminde cesaretle konuşan, doğru bildiği yolda iftiralarla boğuşan, hatayı boyunca rüzgârın istikametine göre milletinin menfaatlerine göre mücadele ederek İyi Parti’yi kuran Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener’e gösterdiği büyük fedakarlıklar için teşekkürlerimi arz ederim.

Bizler Sayın Akşener’in siyasi önderliğinde İyi Parti’yi kuran, iktidarın iktidar olmaya muhalefetin de muhalefette kalmaya alıştığı bir dönemde dayatılan tek adam rejimi, ne rağmen Türk milletinin önüne iktidara alternatif olacak bir seçeneği ortaya koyan bir siyasi hareketin temsilcileriyiz.

Partimiz dışındaki iradelere partimizi teslim etmemiz mümkün değildir, bizden beklenemez. İyi Parti rant ve sermaye gruplarınca dizayn ediliş bir parti değildir. İyi Parti okyanus ötesinden, kıta avrupasından yahut Avrasya’dan icazet alınarak kurulmuş bir parti de değildir. Bu siyasi hareketi oluşturan Türk milletinin ta kendisidir. Bu parti birilerinin arka bahçesi ve oyun sahası değil Türk milletinin cesur evlatları tarafından fedakarca verilen büyük bir mücadelenin eseridir.

Herkes iyi bilsin ki iktidar olmaya talibiz. Kurulduğu günden itibaren televizyonlarda ve sosyal medyada partimize konum ve ideoloji izafet etmeye çalışanlar ve partimizi her gün gıyabında yargılayanlar iyi bilsinler ki İyi Parti’nin siyasi pozisyonu son derece açık ve nettir. Milliyetçiyiz, demokratız, kalkınmacıyız, makulüz, kapsayıcıyız. Tek adam rejiminin keyfi ve baskıcı kararları altında ezilen bir ülke değil özgürlükçü ve demokratik bir memleket tasavvur ediyoruz. Adaletin askıya alındığı ve üstünlerin hukukunun geçerli olduğu değil hukukun üstünlüğünü esas alan bir Türkiye arzuluyoruz.

Kurultay süreciyle birlikte partimizin merkezden kopacağı, belli bir ideolojik kalıbın içine girerek radikalleşeceğine dair mesnetsiz açıklamaların tamamını reddediyoruz. Bunlar İyi Parti’yi marjinalleştirme çabası içine giren art niyetli çevrelerin tezviratlarıdır. İyi Parti milliyetçi aynı zamanda demokrat ve kalkınmacı umdeleriyle Atatürk’ün kurduğu milli devletin temel ilkelerine bağlı bir siyasi parti olarak esasen merkezin ta kendisidir.

İyi Parti’nin temsil ettiği merkez, memleketimizdeki tüm vatanseverleri kucaklayan Türkiye’nin makul aklıdır. İyi Parti Türkiye’nin sağduyusudur. Partimiz medyada her fırsatta çıkıp siyasi hareketimize son kullanma tarihi belirleme hevesinde olanların heveslerini kursaklarında bırakacak, kutuplaştırma politikaları ile ayrıştırılmaya çalışılan milletimizi yeni bir kalkınma ülküsüne taşıma kararlılığını sonuna kadar sergileyecektir.

Türkiye’yi uzun yıllardır içinde bulunduğu ekonomik çöküşe bürokratik ve demografik krize sürükleyen bu ucube tek adam rejimi ve onun anayasal çerçevesi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemidir. İyi Parti olarak biz diyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti devleti bir kişinin aklına ve heveslerine asla terk edilemez.

AKP hükümetleri milletimizin evlatlarına kaliteli bir eğitim ile parlak bir gelecek vermek yerine cehaleti örgütlemekle meşguldür. AKP hükümetleri refah ve zenginliği üretip hakça paylaşmak yerine yoksulluğu yönetmekle meşguldür. Ortalama 20 milyon vatandaşımızın sosyal yardımla geçinebildiği, 16 milyon vatandaşımızın destek almadan elektrik faturasını dahi ödeyemediği, 8 milyon kişinin yalnız kömür yardımıyla ısınabildiği bir memlekette siz iktidar olarak hangi yüzle hangi Türkiye Yüzyılı’ndan bahsediyorsunuz?

“Keşke siz geçen yüzyılda kalmış olsaydınız”

Bu koşullarda hükümete söylenecek tek söz var: Keşke siz geçen yüzyılda kalmış olsaydınız. Biz ileri demokrasiden, hukukun üstünlüğünden liyakatten doğanda ve yeşilden, Türkiye’den yanayız. Dolayısıyla tek adam rejimine antidemokratik her türlü uygulamaya, yasaklara karşıyız. Tüm bunları içinde bulunduran AK Parti yönetim anlayışına karşıyız.

31 Mart 2024 seçim sonuçları ve bu sonuçlar çerçevesinde 22 yıl sonra AKP’nin ikinci parti, 47 yıl sonra CHP’nin birinci parti olması Türkiye ve dünyadaki değişim dalgasının sosyolojik ve siyasal neticelerinin bir parçasıdır. 27 Nisan kurultayında üst kurul delegelerimizin teveccühüyle İyi Parti genel başkanı olduğum takdirde yeni oluşturacağımız kadrolarla partimizin içinde bulunduğu siyasi şartların muhakemesini yapacağız önce Türk milletinin sonra ise partimizin çıkarları için en doğru stratejiyi belirleyerek birinci günden itibaren çalışmalara başlayacağız.

“İyi Parti’ye hiç kimse istikamet çizemez”

Olağanüstü kurultay kararı yalnızca İyi Parti’nin uhdesindedir, sadece İyi Parti’nin kurumsal kimliğini bağlar. Başka siyasi partilerin İyi Parti’nin olağanüstü kurultayına müdahil olma girişimleri siyasi etik ve nezakete uygun olmadığı gibi İyi Parti’nin cesur mensupları tarafından da kabul edilebilir değildir. İyi Parti’ye hiç kimse istikamet çizemez. Siyasi ikbalini partimizin dışındaki siyaset merkezlerinden gelecek kuvvete bağlayanlar iyi bilsinler ki bu çatı altında İyi Parti’nin kendi iradesinin üzerinde bir irade yoktur.

Türkiye’de mevcut rejimi tahkim edebilecek bir anayasa değişikliğini gündeme taşıyabilme çalışmalarına şahit oluyoruz. İyi Parti tek adam rejimini tahkim edecek hiçbir değişikliğe olur vermeyecektir. Bu ülkeyi tek adam rejiminin kölesi olmaktan çıkarmak için  gerekli mücadeleyi vereceğiz.

Bütün dava arkadaşlarımın ortak bir irade ile önümüzdeki dönem kongreye hazırlanmasını ve siyaseten talep ve beklentisi olan dava arkadaşlarımın da önünün açılmasından yanayım. Hani diyorlar ya bir abi formülü. İyi Parti gemisini salim bir limana getirebilme formülü bulunmalı diye. İyi Parti gemisini salim bir limana götürmeye de talibim. İyi Parti’deki dava arkadaşlarımı kucaklamaya, onların siyaseten önünü açmaya da talibim. İyi Parti’yi kurda kuşa yem ettirmeyeceğiz.”

Paylaşın

İYİ Parti’de Koray Aydın Ve Müsavat Dervişoğlu Başkanlığa Aday

Yerel seçimlere “hür ve müstakil” giren ve büyük bir hezimet yaşayan İYİ Parti’de genel başkanlık için şimdiye kadar Koray Aydın ve Müsavat Dervişoğlu aday olacaklarını açıkladı.

Haber Merkezi / 2017 yılında Meral Akşener liderliğinde kurulan İYİ Parti, 31 Mart yerel seçiminde yüzde 3,77 oy almış ve CHP, AK Parti, Yeniden Refah, DEM Parti ve MHP’den sonra altıncı parti konumunda yer almıştı. İYİ Parti’nin 2019 yerel seçimindeki oy oranı ise yüzde 7,45’ti.

İYİ Parti TBMM Grup Başkanı Koray Aydın ve İYİ Parti TBMM Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, 27 Nisan’da yapılacak olağanüstü kongrede aday olduğunu açıkladı.

Koray Aydın, adaylığına ilişkin yaptığı açıklama şu ifadeleri kullandı: “Bilindiği üzere İYİ Parti’miz, 27 Nisan 2024 tarihinde Seçimli Olağanüstü Kurultay kararı almıştır. Bu bağlamda kararın alındığı günden bu yana milletvekillerimiz, parti yöneticilerimiz, il ve ilçe başkanlarımız, kurultay delegelerimiz ve partimize emek vermiş pek çok dava arkadaşımızla yürüttüğümüz istişareler sonucunda Genel Başkan Adayı olmaya karar vermiş bulunmaktayım.

Büyük fedakarlıklarla Partimizi kuran, bugünlere getiren, aldığı Olağanüstü Kurultay kararıyla Partimizin önünü açan ve yeniden aday olmayacağını açıklayan Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’e teşekkür ediyorum.

Kurucu Teşkilat Başkanı olduğum ve bir evlat gibi büyüttüğümüz İYİ Parti’mizi yeniden ayağa kaldırmak, Türkiye’ye yeniden umut olmasını sağlamak ve Partimiz için emek veren bütün dava arkadaşlarımızı birlik, bütünlük ve kardeşlik hukukuyla bir araya getirmek amacıyla; kutlu bir yola çıkmış bulunuyoruz.

Niyetimiz hayırdır, akıbetimiz hayır olsun. Yüce Allah yar ve yardımcımız olsun. Adaylığımla alakalı kapsamlı açıklamayı ilerleyen günlerde gerçekleştireceğim. Açıklamamızın yeri, tarihi ve saatini sosyal medya hesaplarımızdan duyuracağız.”

Müsavat Dervişoğlu ise adaylığına ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: ”Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, 27 Nisan 2024 tarihinde gerçekleştirilecek olan Olağanüstü Kurultayımızla ilgili bir açıklamada bulunmuş ve kapsamlı bir değerlendirmeyle birlikte aday olmayacaklarını kamuoyuna ilan etmişlerdir. Aldıkları kararı her zaman olduğu gibi saygıyla karşılıyorum.

Böylesini kritik bir eşikte gelişmelere kayıtsız kalabilmem ve tarihin üzerime yüklediği sorumluluktan uzak durabilmem mümkün değildir. Sürecin, usulüne ve geleneklerimize uygun olarak yürütülmesini temin amacıyla; Öncelikle partimizin kurulduğu günden itibaren büyük emekler sarf ederek bugünlere gelmesini sağlayan Kurucu Liderimiz ve aile büyüğümüz Sayın Meral Akşener’i ziyaret edip hayır duasını alacak, sonrasında da değerli dava arkadaşlarımız ve teşkilat mensuplarımızla birlikte partimizi TBMM’de temsil eden değerli milletvekillerimizle istişarelerde bulunacağım.

Aldığımız kararın ülkemize, milletimize ve partimize hayırlar getirmesini yüce Allah’tan niyaz ederim. 27 Nisan 2024 tarihinde yapılacak olan Seçimli Olağanüstü Kurultay’da Genel Başkanlığa aday olacağımı kamuoyunun bilgi ve takdirlerine arz eder, saygılar sunarım.”

İYİ Parti

İYİ Parti 2017’de kuruldu. 2018’de ilk kez seçimlere katıldı. Millet İttifakı çatısı altında girdiği genel seçimde yüzde 9,96 oyla 43 milletvekili çıkardı. Parti lideri Meral Akşener ise cumhurbaşkanlığı seçiminde oyların yüzde 7,29’unu aldı.

Akşener, genel başkanlık görevinden istifa etti ve yeniden aday olmayacağını açıkladı. Partililerden gelen destek sonrası kararını geri alan 12 Ağustos 2018’de yapılan İYİ Parti 2. Olağanüstü Kurultayı’nda yeniden Genel Başkanı seçildi.

20 Eylül 2020’de yeniden göreve seçilen Akşener, 2019’da yapılan yerel seçimlerde yine Millet İttifakı’ndaydı. İl Genel Meclisi seçimlerinde yüzde 8,12 oy alan İYİ Parti hiçbir ilde belediye başkanlığı kazanamadı ancak birçok büyükşehirde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) adaylarının zaferinde önemli rol oynadı.

İYİ Parti geçen yıl yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi 3 Mart’ta Millet İttifakı’ndan ayrıldı, 6 Mart’ta ittifaka geri döndü. Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayan İYİ Parti, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na destek verdi. İYİ Parti genel seçimde ise yüzde 9,69 oyla yine 43 milletvekili çıkardı.

İYİ Parti geçen yılki seçimler sonrası Millet İttifakı’ndan ayrıldı yerel seçimlere “hür ve müstakil” olarak tüm seçim bölgelerinde kendi adaylarıyla girme kararı aldı. Partinin oyu dün yapılan yerel seçimlerde yüzde 3,77’ye geriledi. İYİ Parti 81 ilde sadece Nevşehir’de yerel seçimi kazanabildi.

Paylaşın