İstanbul Muhtarlar Buluşması’nda konuşan Erdoğan, “Bekamızı sağlamak için yalnız savunma sanayimizi değil milletimiz ve millet bağımızı daha da güçlendirmenin çabasındayız. Biz hiçbir zaman farklı etnik kimlikleri, inançları, siyasi görüşleri, kültürel aidiyetleri, çatışma veya ayrılık unsuru olarak görmedik” dedi ve ekledi:
“Tam tersine 85 milyonun tamamını Türk milletinin ayrılmaz parçası olarak gördük. Milletimizin tüm fertlerini ortak idealler etrafında kenetlendirmek için 22 yıldır mücadele halindeyiz. Ayrılıklarımızı değil müşterekleri büyütelim istiyoruz. Tüm siyasi partilerimizi kutuplaştırmayı körüklemek yerine kardeşlik seferberliğimize katkı sunmaya davet ediyoruz.”
Erdoğan, konuşmasının devamında, “Mesele karanlığa yumruk sallamak değil Türkiye’nin aydınlık geleceği bir için fener olabilmektir. Ülkemizim sorunları, çözüm önerileri noktasında hepimiz aynı düşünmek zorunda değiliz ama meseleleri konuşmak için aynı zeminde buluşmak durumundayız. Kuru hamaset yapmanın da öfke diline sarılmanın da doğmamış çocuğa don biçmenin muhalefet dahil kimseye faydası dokunmaz. İç cephemizin güçlendirilmesine dönük attığımız adımlarda muhalefet de bizim kadar Cumhur İttifakı kadar istekli olmalı, takoz koymak yerine bu çabalara samimiyetle sahip çıkmalı, yapıcı katkılarda bulunmalıdır. Siz muhtarlardan da Türkiye Yüzyılı mücadelemize güçlü destek vermenizi bekliyoruz” ifadelerini kullandı.
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Muhtarlar Buluşması’nda açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın konuşmasından başlıklar şu şekilde:
“Sizinle yakın muhabbetimizin elbette başka sonuçları da oldu. Daha önce muhtar deyince burun kıvıranlar, toplantılarımız sayesinde geç de olsa mecburiyetten ve mahcubiyetten dolayı da olsa yaptığınız işlerin gerçeğini anlamaya başladı. İşin samimiyeti bir tarafa bizim için aslolan sonuçtur. Elitist zihniyetin muhtarlarımızla vücut bulan halk iradesi karşısında diz çökmesi şüphesiz önemli kazanımdır. Çünkü muhtar demek millet demektir. Sandık yani demokrasi demektir. Muhtarlar aynı zamanda demokrasi binamızın temel yapı taşlarındandır. Sizler yerel düzeyde vatandaşın gündelik hayatına dokunan mesainiz ile huzurun, barışın, sosyal dayanışmanın, milli birlik ve bütünlüğün teminatısınız.
Ülkemizde birileri halen anlamasa da milletin teveccühüne mazhar olmak, dünyada ulaşabilecek en şerefli payelerden biridir. İster muhtar, ister meclis üyesi, ister belediye başkanı, ister milletvekili isterse Türkiye Cumhurbaşkanı olsun bu durum değişmez. Demokrasinin halka dönük yüzü muhtarla başlar, devlerin başı olan Reis-i Cumhur’la sona erer. Muhtarlarımız bu yönleriyle demokrasinin de nüvesini teşkil etmektedir. Bizim sizinle yakın diyaloğumuzu eleştirenlerin anlayamadığı işte budur. Onlar seçilmenin, halktan oy almanın, milletin emanetini taşımanın ve bu aziz millete hizmet etmenin ne manaya geldiğini idrak edemiyorlar. Biz ise bunun önemini, zorluğunu ve değerini çok çok iyi biliyoruz. Bunun için de muhtarlarımızın ve muhtarlık kurumunun üzerine titriyoruz.
Şu hususunda altını çizmek zorundayım: Bulunduğu yere atamayla gelen tüm kamu görevlileri, devletin imkanlarını millete hizmet için kullanmakla mesul ve mükelleftir. Dolayısıyla hangi konumda olursa olsun makamının gücünü kullanarak hiç kimse benim muhtar kardeşlerimi ezemez, hor ve hakir göremez. Köyünün ve mahallesinin sorunlarına çözüm arayışında, yerel yönetimler dahil bütün kurumlarımızın kapısı muhtarlarımıza açıktır ve öyle olmalıdır.
Ne dediler benim için ‘Muhtar bile olamaz’… Bu manşetleri attılar. E ne oldu? Eski Türkiye’nin tekrar hortlatılmasına izin veremeyiz. Bakınız bu fakir eski Türkiye’yi iliklerine kadar yaşamış, adaletsizliği, hukuksuzluğu, ayrımcılığı bizzat tecrübe etmiş bir kardeşinizdir. Yarım asrı geçen siyaset yolculuğumuzda pek çok zorluklarla karşılaştık. Halkın seçtiklerine tepeden bakan, bürokratik oligarşiyi gördüm. Elitist, seçkinci, halka rağmen halkçılık yapan jakoben zihniyeti gördüm. Millete hizmetkarlık yerine efendilik taslayanların ülkemize nasıl büyük zararlar verdiğini gördüm. ‘Neme lazımcılığın’, ‘Aman konforum bozulmasın’, ‘Aman başım ağrımasın’… Bu yaklaşımların kalkınma ve refah hamlelerimizi nasıl tökezlettiğini gördüm.
Siyasi hayatım boyunca Türkiye’yi ve Türk demokrasisini paçasından aşağı çeken bütün bu marazlarla mücadele ettim. Önümüze çıkan engellere aldırmadık. Baskılar ve yasaklar karşısında geri adım atmadan çalıştık, ter döktük. İnşallah bundan sonra da mücadelemizi sizlerle birlikte kararlılıkla devam ettireceğiz. Savrulmadan ve sarsılmadan Türkiye’yi bugüne kadar olduğu gibi yine demokrasiyle, kardeşlikle, adaletle ve özgürlükler temelinde büyüteceğiz. Bunu da siz muhtar kardeşlerimin desteği ile yapacağız.
Son 22 yılda muhtarlarımızın güçlendirilmesi noktasında sayısız adım attık. İçişleri Bakanlığımız bünyesinde Muhtarlar Daire Başkanlığı kurduk. Büyükşehir belediyelerinde Muhtarlık İşleri Dairesi Başkanlıkları, diğer belediyelerde de Muhtarlık İşleri Müdürlükleri ihdas ettik. 19 Ekim’i tüm Türkiye’de Muhtarlar Günü olarak biz ilan ettik. Muhtarlarımızın maaşlarını, sigorta primlerini ve diğer özlük haklarını yaptıkları görevin seviyesine uygun hale getirdik. 2002 yılında muhtar aylığı 97 liraydı, bugün 20 bin 285 lira oldu. Nereden nereye?
Muhtarların ödemekle yükümlüğü oldukları 8 bin 233 liralık Sosyal Güvenlik Kurumu primlerini şimdi devlet olarak biz karşılıyoruz. En az bir dönem muhtarlık yapan kardeşlerimizi 55 bin lirayı bulan silah ruhsatı harcından muaf tutuyoruz. 30 büyükşehirde yöreye özgü 100 muhtar hizmet binasının yapımını tamamladık. 51 ilimizde 2024 yılı için planladığımız 179 hizmet binasından 98’i hizmete girdi, kalan 81 tanesinin inşaatı ise hızla devam ediyor. Ankara Muhtar Evi ile Ankara’yı ziyaretlerinde muhtarlarımızın üzerinden büyük bir yükü aldık.
“Gazze’de 2 milyon, Lübnan’da 1 milyondan fazla insan…”
Bölgemizdeki gelişmeleri bizimle birlikte sizler de yakından takip ediyoruz. Komşumuz Suriye’de, 13 yıl önce başlayan ve 1 milyon insanın hayatına malolan ihtilafa henüz çözüm bulunmadı. Ukrayna ve Rusya arasındaki kanlı savaş kasım ayında 4. yılına ulaşacak. Bir diğer komşumuz Irak halen terör belasıyla mücadele ediyor. Avrupa ülkelerinde Müslüman düşmanı ve ırkçı partiler ya iktidara yürüyor ya da iktidar ortağı oluyor. Son 1 yıldır Gazze’de süren, geçen ay Lübnan’a sıçrayan katliamları anlatmakla artık kelimeler çaresiz kalıyor. Çoğu çocuk ve kadın 50 bin masum insan tüm dünyanın gözleri önünde katledildi. 100 bini aşkın yaralı var. Gazze’de 2 milyon, Lübnan’da 1 milyondan fazla insan evini, yıllardır yaşadığı toprakları terk etmek zorunda bırakıldı.
Netanyahu denilen gözü dönmüş bir caninin elinde Avrupa’yı, ABD’yi, BMGK adeta oyuncak olmuş durumda. 20 bin çocuk öldü, bir tanesi çıkıp ‘Bu alçaklıktır’ diyemedi. On binlerce kadın öldü, kadın hakları kuruluşların gıkı dahi çıkmadı. 175 gazeteci öldü, uluslararası medyanın umurunda olmadı. Gezi olaylarında 1 ay boyunca Taksim’de kamp kuranların hiçbirini Filistin’de ve Lübnan’da göremedik, göremiyoruz. Sustular, sindiler, korktular, İsrail’i desteklemek üzere savunageldikleri tüm değerlerini ayaklarının altında ezdiler. İsrail hükümetini alkışlamak dışında hiçbir şey yapmadılar.
50 bin masumun katilinin sorumlusu elbette İsrail’in hukuk tanımaz işgal güçleridir. Ama son 1 senedir İsrail hükümetine koşulsuz destek verenler, silah ve mühimmat gönderenler de bu katliama alenen ortaktır. Gazzeli, Batı Şerialı, Lübnanlı çocukların ahı siyonistler kadar onlara kol kanat gerenlerin de peşini bırakmayacaktır. Bu gerçeği korkusuzca tüm dünyada haykıran tek ülke Türkiye’dir. Bu asil milletin şerefli bir evladı ve Türkiye Cumhurbaşkanı olarak şunu büyük bir gururla ifade etmek isterim, zulmü alkışlamadık, zalime asla boyun eğmedik. Birilerinin keyfi için kardeşlerimize sırtımızı dönmedik. Hakkı tutup kaldırmak için İslam aleminde ve tüm dünyada öne atılan daima biz olduk. Herkes bilsin, Türkiye olarak zalimin hasmıyız, mazlumun hamisiyiz.
Soykırım şebekesine karşı yürüttükleri haysiyet ve özgürlük mücadelesinde Filistin halkının tüm imkanlarımızla yanındayız. Sadece mücadeleleriyle değil şehadetleriyle de destanlaşan Filistin direnişinin önderlerini, mensuplarını, Gazze topraklarını mübarek kanlarıyla sulayan tüm kahramanları bugün bir kez daha tazimle selamlıyorum. Filistin’in seçilmiş son başbakanı İsmail Haniye kardeşimden sonra geçtiğimiz günlerde şehit düşen Hamas lideri Yahya Sinvar’a da Allah’tan rahmet diliyorum.
Bizim temel politikamız ülkemizin bekasını korumak, 85 milyonun huzur ve güvenliğini en üst düzeyde temin etmektir. Vatanımıza kasteden kim olursa olsun gözünün yaşına bakmayız. Ne 782 bin kilometrekare vatan toprakları üzerinde ne de Misak-ı Milli coğrafyasında ameliyat yapılmasına müsaade etmeyiz. Biz İsrail yayılmacılığına dikkat çektikçe, önlerine konulan onca delile rağmen ana muhalefetin başını çektiği kimi çevreler bizi olayları abartmakla itham ediyor. Siyonizm tehlikesini her dile getirdiğimizde İsrailli yöneticilerin gösterdiği haritalara bakmak yerine bunun iç politikayla ilgili olduğunu söylemekten utanmıyorlar.
İsrail’den daha fazla İsrailcilik yapan, İsrailli yetkililer susarken onlar adına konuşan, canhıraş şekilde İsrail’i savunan mankurtlaşmış bir zihniyetle karşı karşıyayız. Mesele Türkiye olunca, Türkiye’nin menfaatleri olunca iç politika, dış politika diye bir ayrım söz konusu değildir. Muhalefetin gevşekliği, rahatlığı, umursamazlığı bizi alakadar etmez. Onlar affınıza sığınarak söylüyorum rakı masalarında geyik muhabbeti çevirirken biz bölgemizdeki ateşi söndürmenin mücadelesini veriyoruz. Onlar belediyeleri arpalığa dönüştürmenin kavgasına tutuşmuşken biz bölgedeki tehlikelerde ülkemizi nasıl uzakta tutarız, bunun hesabını yapıyoruz.
Muhalefete çağrı
Bekamızı sağlamak için yalnız savunma sanayimizi değil milletimiz ve millet bağımızı daha da güçlendirmenin çabasındayız. Biz hiçbir zaman farklı etnik kimlikleri, inançları, siyasi görüşleri, kültürel aidiyetleri, çatışma veya ayrılık unsuru olarak görmedik. Tam tersine 85 milyonun tamamını Türk milletinin ayrılmaz parçası olarak gördük. Milletimizin tüm fertlerini ortak idealler etrafında kenetlendirmek için 22 yıldır mücadele halindeyiz. Ayrılıklarımızı değil müşterekleri büyütelim istiyoruz. Tüm siyasi partilerimizi kutuplaştırmayı körüklemek yerine kardeşlik seferberliğimize katkı sunmaya davet ediyoruz.
Mesele karanlığa yumruk sallamak değil Türkiye’nin aydınlık geleceği bir için fener olabilmektir. Ülkemizim sorunları, çözüm önerileri noktasında hepimiz aynı düşünmek zorunda değiliz ama meseleleri konuşmak için aynı zeminde buluşmak durumundayız. Kuru hamaset yapmanın da öfke diline sarılmanın da doğmamış çocuğa don biçmenin muhalefet dahil kimseye faydası dokunmaz. İç cephemizin güçlendirilmesine dönük attığımız adımlarda muhalefet de bizim kadar Cumhur İttifakı kadar istekli olmalı, takoz koymak yerine bu çabalara samimiyetle sahip çıkmalı, yapıcı katkılarda bulunmalıdır. Siz muhtarlardan da Türkiye Yüzyılı mücadelemize güçlü destek vermenizi bekliyoruz.”