Tarihi Keşif: Mısır’ın En Güçlü Firavununun Lahiti Bulundu

Arkeologlar, Mısır’da M.Ö. 1279 yılından 1213 yılına kadar hüküm süren ve dönemin en güçlü firavunu olarak kabul edilen Ramesses II’nin kayıp lahitini ortaya çıkardı.

“O kadar etkiliydi ki, sonraki firavunlar ona “Büyük Ata” olarak atıfta bulundular. Ölümünden sonra, altın bir tabutta gömüldü, ancak bu tabut antik çağda çalındı ve yerine konulan alçı tabut ise daha sonra yok oldu.”

Mısır’da arkeologlar, Eski Mısır’ın en güçlü firavunu Ramesses II’nin kayıp lahitini ortaya çıkardı. Ramesses II, Ramesses Büyük olarak da bilinir ve Tutankhamun’dan sonra en tanınmış firavundur. Tutankhamun, mezarıyla daha çok bilinirken, Ramesses II, hükümdarlığı süresince gücü ve etkisiyle tanınır.

Ramesses II, MÖ 1279’dan 1213’e kadar hüküm sürdü ve Eski Mısır’ın en güçlü dönemlerinden birinde tahta çıktı. Ramesses’in gücünü ve etkisini göstermek için döneminde devasa heykeller yapıldı.

“O kadar etkiliydi ki, sonraki firavunlar ona “Büyük Ata” olarak atıfta bulundular. Ölümünden sonra, altın bir tabutta gömüldü, ancak bu tabut antik çağda çalındı ve yerine konulan alçı tabut ise daha sonra yok oldu.”

Arkeologlar şimdi, Mısır’ın en büyük firavununun kalıntılarını içermiş olabilecek bir lahit buldular. Bu lahit, dini bir merkezin zemininde bulundu ve içinde Ramesses’in değil, yüksek bir rahibin mumyalanmış kalıntıları yer alıyordu. Ramesses’in mumyalanmış kalıntıları ise 1881’de sıradan bir ahşap tabutta yeniden keşfedildi.

Fransız Sorbonne Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Mısırbilimci Frédéric Payraudeau, keşfi değerlendirdi. Cumhuriyet’in aktardığına göre; Payraudeau, “Sonuçları okuduğumda şüpheye düştüm. Amerikalı meslektaşımdan dosyayı yeniden incelememi istedim,” dedi.

Payraudeau, “Meslektaşlarım, ‘kral’ kelimesiyle başlayan kartuşun, MÖ 1000 civarında güney Mısır’ı yöneten yüksek rahip Menkheperre’yi belirttiğine inanıyordu. Ancak, bu kartuş aslında önceki bir oymadan kalmıştı ve ilk sahibini belirliyordu,” dedi.

İlk sahibi ise Ramesses II çıktı. Payraudeau, “Kraliyet kartuşu, Ramesses II’ye özgü olan taç giyme adını içerir, ancak bu, taşın durumu ve yeniden kullanım sırasında eklenen ikinci bir oymayla gizlenmişti,” diye ekledi.

Bu keşif, Krallar Vadisi’nin sadece yağmalanmadığını, aynı zamanda sonraki hükümdarlar tarafından defin objelerinin yeniden kullanıldığını gösteren yeni bir kanıt olarak öne çıktı.

Paylaşın

Eski Mısır Mitolojisinde Samanyolu’nun Gizli Rolü

Eski Mısırlılar Güneş, Ay ve gezegenler hakkındaki astronomi bilgileri ile biliniyorlardı, ancak Samanyolu Galaksisi’nin Mısır dininde ve kültüründe nasıl bir rol oynadığı şu ana kadar belirsizdi.

Haber Merkezi / Portsmouth Üniversitesi’nden bir astrofizikçinin yaptığı yeni bir araştırma, Samanyolu Galaksisi ile Mısır’ın gök tanrısı Nut arasındaki ilişkiye ışık tutuyor.

Kış aylarında Samanyolu’nun Nut’un uzanmış kollarını, yaz aylarında ise omurgasını takip ettiğini öne sürüyor.

Mısır sanat eserlerini araştırdığınızda, başka bir kişinin üzerine eğilmiş, çevresi yıldızlarla dolu bir kadın tasviri göreceksiniz. Gökyüzü tanrıçası Nut’u, diğer figür ise kardeşi yer tanrısı Geb’i temsil etmektedir. Nut’un çok özel bir görevi vardı; Dünya’yı boşluğun suları altında kalmaktan koruma!

Portsmouth Üniversitesi’nden astrofizik alanında Doçent Doktor Or Graur, araştırmaya ilişkin yaptığı açıklamada, “Galaksiler üzerine bir kitap yazarken ve Samanyolu mitolojisini araştırırken tesadüfen gök tanrıçası Nut’a rastladım. Kızlarımı bir müzeye götürdüm ve onlar bu görüntüden büyülendiler ve onunla ilgili hikayeler duymak istediler” dedi ve ekledi:

“Bu ilgimi çekti ve gök tanrıçası Nut’un gerçekten Samanyolu Galaksisi ile bağlantılı olup olamayacağının ikili analizini (astronomik ve kültürler arası) yapmak için hem astronomi hem de Mısır bilimini birleştirmeye karar verdim.”

Dr. Or Graur, aralarında Piramit Metinleri, Tabut Metinleri ve Nut Kitabı’nın da bulunduğu zengin bir antik kaynak koleksiyonundan yararlandığını ve bunları Mısır gece gökyüzünün karmaşık simülasyonlarıyla karşılaştırdığını söyledi.

Samanyolu’nun Nut’un ilahi varlığını vurguladığına dair ikna edici kanıtlar bulduğunu ifade eden Graur, ayrıca Mısır inançlarını diğer kültürlerin inançlarıyla ilişkilendirerek, farklı toplumların Samanyolu’nu nasıl yorumladığına dair benzerlikleri ortaya koydu.

Paylaşın

Mısır, Turistik Kasabayı 22 Milyar Dolara Birleşik Arap Emirlikleri’ne Sattı

2024 yılı içerisinde 40 milyar dolar borç ödemesi gereken Mısır’ın Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, 22 milyar dolar karşılığında, Akdeniz kıyısında bulunan Ras El-Hekma’yı Birleşik Arap Emirlikleri’ne sattı.

109 milyon nüfusu sahip Mısır’da enflasyon ağustos verilerine göre yıllık yüzde 40’ın üstünde. Mısır’da halkın yarısından fazlası açlık sınırının altında bir gelirle yaşıyor.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; Mısır, başkent Kahire’nin yaklaşık 350 kilometre kuzeybatısında, Akdeniz kıyısında bulunan Ras El-Hekma bölgesinde yaklaşık 22 milyar dolar tutarında yatırım yapması için Birleşik Arap Emirlikleri ile anlaşıldığı yolundaki basında çıkan haberleri resmen teyit etti.

Mısır Serbest Bölgeler Yönetimi Genel Müdürü Hüssam Heiba, “CNBC Arabistan” kanalına verdiği demeçte, Ras el-Hikma’yı geliştirme projesinin 22 milyar dolara mal olacağının tahmin edildiğini söyledi.

Ras El-Hekma bölgesini geliştirmek için yerel ortaklarla birlikte çalışmak üzere BAE’den bir konsorsiyumun seçildiğini kaydeden Mısırlı yetkili, projeye yönelik ilk yatırımların 22 milyar doları aşabileceğini bildirdi.

Mısırlı yetkili, BAE konsorsiyumunun projenin finansmanından, geliştirilmesinden ve yönetilmesinden sorumlu olacağını belirterek, “Projenin uygulanmasına yerli ve yabancı firmaların katılacak. Müzakereleri tamamladık ve şimdi sözleşme imzalamaya hazırlanıyoruz” dedi.

Bloomberg, Abu Dabi’nin, Mısır’ın kuzey kıyısındaki arazileri satın almak ve geliştirmek için görüşmelerde bulunduğunu ilk kez gündeme getirmişti. Bu arada “Middle East Eye” adlı internet haber sitesinin aktardığına göre, şehrin geliştirilmesi için planlanan proje, Mısır İmar Bakanlığı ile ve BAE Maliye Bakanlığı arasında yürütülecek.

Muhalefetten sert eleştiriler

Basında çıkan haberlerde, ülkenin yaşadığı ciddi döviz sıkıntısı yüzünden zor günler geçiren Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin turistik kasabayı satma planı muhalifleri tarafından sert bir şekilde eleştirilmesine yol açmıştı.

Muhalifler, döviz sıkıntısını aşma uğruna Mısır’ın en güzel kıyı bölgelerinden biri olan Ras el-Hikma’dan vazgeçmesine tepki gösteriyor.

Hisham Sabri isimli emekli bir güvenlik yetkilisi, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada satılan tatil kasabasını “yeryüzündeki cennet” diyerek tanımlarken, “Cidden Sisi’nin felaketlerine ayak uyduramıyorum. O, saatte 250 km hızla kazaya gidiyor” dedi.

Sinema oyuncusu Amr Waked ise “Burayı satmanıza kim izin verdi, burası annenizin ya da babanızı özel mülkü mü?” diyerek tepkisini dile getirdi.

Mısır ulusal para birimi, ülkenin yaşadığı ekonomik darboğaz yüzünden son bir yıl içinde karaborsada ABD doları karşısında yüzde 50 değer kaybetti.

IMF heyeti, 10 milyar dolar tutarında yeni bir kredi açılması için ülkeye yaptığı iki haftalık ziyareti dün tamamladı. 109 milyon nüfusu sahip Mısır’da enflasyon ağustos verilerine göre yıllık yüzde 40’ın üstünde.

Mısır’da halkın yarısından fazlası açlık sınırının altında bir gelirle yaşıyor. Sisi’nin son 10 yıllık iktidarı döneminde Mısır’ın dış borcu 164 milyar dolara çıktı. Merkez Bankası’nda 34 milyar dolar döviz rezervi kalan Mısır’ın bu yıl 40 milyar dolar borç ödemesi gerekiyor.

Paylaşın

Erdoğan’dan Sisi’ye Tebrik Telefonu

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mısır Devlet Başkanı Sisi ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmede, İsrail’in Filistin topraklarındaki saldırıları ve Gazze’ye insani yardım ulaştırma gayretleri ele alındı.

Haber Merkezi / Erdoğan, görüşmede, İslam ülkelerinin kalıcı ateşkesi sağlamak için başlatılan çalışmaları birlik içerisinde devam ettirmesinin önemli olduğunu ifade etti.

Görüşmede, yeniden Mısır Devlet Başkanı seçilen Sisi’ye başarılar dileyen Erdoğan, yeni dönemin Türkiye-Mısır ilişkileri açısından hayırlara vesile olması temennisini dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmeye ilişkin İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Görüşmede, İsrail’in Filistin topraklarındaki saldırıları ve Gazze’ye insani yardım ulaştırma gayretleri ele alındı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmede, İslam ülkelerinin kalıcı ateşkesi sağlamak için başlatılan çalışmaları birlik içerisinde devam ettirmesinin önemli olduğunu vurguladı.

Görüşmede, yeniden Mısır Cumhurbaşkanlığı görevine seçilen Sisi’ye başarılar dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni dönemin Türkiye-Mısır ilişkileri açısından hayırlara vesile olması temennisini dile getirdi.”

Paylaşın

Sisi, 2030 Yılına Kadar Mısır Devlet Başkanı

Mısır’da mevcut Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi, oyların yüzde 89,6’sını alarak üçüncü kez devlet başkanı seçildi. Mısır’da on yıldan beri iktidarda bulunan Sisi, böylece altı yıl daha devlet başkanlığı görevini yürütecek.

Abdülfettah es-Sisi’ye karşı üç ismin yarıştığı seçimlerde, Sisi’nin en yakın rakibinin oyları yüzde 4,5’ta kaldı. Muhalefetin önde gelen adayı Ahmed Tantavi, kampanyasına yönelik tehdit ve şiddeti gerekçe göstererek seçime aylar kala yarıştan çekilmişti.

Ulusal Seçim Kurulu Başkanı Hazım Bedevi, yaklaşık 67 milyon kayıtlı seçmenin bulunduğu ülkede “emsalsiz” bir şekilde seçimlere katılımın yüzde 66,8 olarak kaydedildiğini belirtti. 2018 yılındaki seçimlerde katılım yüzde 41, 2014 yılında ise yüzde 47 düzeyinde kalmıştı.

Mısır’da seçimleri 69 yaşındaki Sisi’nin kazanacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Seçimle göreve gelen Müslüman Kardeşler hareketinden Muhammed Mursi’yi 2013 yılında askeri darbeyle deviren dönemin Genelkurmay Başkanı Sisi, 2014 yılından beri cumhurbaşkanlığı görevini yürütüyor.

2019’da yapılan anayasa değişikliği, cumhurbaşkanının görev süresini dört yıldan altıya çıkartmış ve ayrıca üç dönem cumhurbaşkanlığının önünü açmıştı.

Sisi’nin göreve gelmesinden bu yana ülkede muhalefete yönelik baskılar arttı. Buna rağmen Sisi’nin ülkede istikrarı yeniden sağlayacağına inanan çok sayıda destekçisi bulunuyor. Yaklaşık 106 milyon nüfuslu Mısır, ekonomik kriz ve yüksek enflasyon ile karşı karşıya bulunuyor.

Yorumcular, Devlet Başkanı el-Sisi’nin tekrar seçilmesinin IMF ile yeni bir anlaşmayı ve Mısır lirasının daha da değersizleşmesinin önünün açılmasını gündeme getirmesinin muhtemel olduğunu belirtiyor.

Bu takdirde, eylülde yüzde 40.3’ten ekimde yüzde 38.5’e düşen enflasyon yeniden tırmanabilir. Son dokuz ayda, Mısır lirası dolar karşısında yüzde 50’den fazla değer kaybetti. Resmi verilere göre Mısır’ın 100 milyonluk nüfusunun yüzde 30’una yakını yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Paylaşın

Dokuz Ülkeden İsrail’in Gazze Şeridi’ne Yönelik Saldırılarına Kınama

Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugaylarının başlattığı Filistin – İsrail savaşının 20. gününde, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Bahreyn, Suudi Arabistan, Umman, Katar, Kuveyt, Mısır ve Fas, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını kınadı.

Katar merkezli Al Jazeera’de yer alan habere göre, dokuz ülke tarafından yapılan açıklamada, İsrail bombardımanı altındaki Gazze’de sivillerin hedef alınması ve uluslararası hukukun ihlal edilmesi kınandı. Açıklamada, meşru müdafaa hakkının hukukun çiğnenmesini ve Filistinlilerin haklarının ihmal edilmesini haklı çıkarmayacağı vurgulandı.

Dokuz ülke tarafından yapılan ortak açıklamada, Gazze’de zorla yerinden etme ve toplu cezalandırma da kınanırken, ateşkes çağrısı açıklamada yer almadı.

İran’dan uyarı

İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami, İsrail’i Gazze Şeridi’ne kara operasyonu konusunda uyardı.

Hüseyin Selami, açıklamasında, Hamas’ın gerçekleştirdiği Aksa Tufanı operasyonuyla tüm sömürgeci güçlerin ezildiğini söyledi. Salami, ABD’nin İsrail’e desteğine de değinerek, ABD’nin Müslüman dünyasına karşı düşmanlık yaptığını ve bu düşmanlığın her geçen gün arttığını ifade etti.

Bu arada İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, İsrail’in Gazze ve işgal altındaki Batı Şeria’daki suçlarından ABD’yi sorumlu tuttu. Kenani,, İran’ın en büyük önceliğinin İsrail’in Gazze’deki bombardımanına son verilmesi olduğunu söyledi.

Nasır Kenani, “İsrail rejiminin Filistin ulusuna karşı başlattığı eşitsiz bir mücadeleye tanık oluyoruz” diye ekledi.

İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’de, dün yaptığı açıklamada, ABD’nin İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik devam eden saldırıları ve Filistinlilere karşı işlediği suçlarda ‘kesin suç ortağı’ olduğunu söylemişti.

Can kaybı 7 bini aştı

İsrail’in Gazze’ye yönelik düzenlediği hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 755 artarak 6 bin 546’ya yükseldi. Saldırılarda can verenlerin 2 bin 704’nün çocuk olduğu belirtilirken 17 bin 439 kişinin de yaralandığı duyuruldu.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Gazze’ye girmek için Mısır’da hazır bekleyen tıbbi malzemelerin listesini yayınladı. Bu malzemeler şunları içeriyor: 3,700 hasta için cerrahi ekipman, 110.000 kişi için temel sağlık hizmetleri, Kronik hastalığı olan 20.000 hasta için tıbbi ekipman.

DSÖ, bölgenin “zor durumdaki sağlık sistemini” destekleyebilmek için “Gazze’ye ve Gazze’den geçişe derhal ve kesintisiz erişim” çağrısında bulunuyor.

Son günlerde Refah sınır kapısından onlarca yardım TIR’ının Gazze’ye girmesine izin verildi; ancak Birleşmiş Milletler (BM) günde en az 100 TIR’a ihtiyaç olduğunu söylüyor.

Paylaşın

ABD: Mısır, İsrail’i Hamas Saldırısı Konusunda Üç Gün Önce Uyardı

Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları’nın başlattığı çatışmalar giderek şiddetlenirken, Mısır’ın İsrail’i böyle bir saldırı olabileceği konusunda üç gün önce ikaz ettiği dile getirildi.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Michael McCaul, “Mısır’ın (saldırıdan) üç gün önce İsrail’i uyardığını biliyoruz. Çok fazla ayrıntılara girmek istemiyorum ama bir uyarı yapıldı. Ancak hangi seviyede yapıldı? Sorulması gereken sorunun bu olduğunu düşünüyorum” dedi.

Cumhuriyetçi McCaul, Hamas’ın söz konusu saldırıyı uzun süredir, belki de bir yıldır planladığını dile getirdi. Michael McCaul açıklamasını, “Bunu nasıl gözden kaçırdık, tam emin değilim. İsrail nasıl gözden kaçırdı, emin değilim” sözleri ile tamamladı.

Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları, geçen Cumartesi günü önce binlerce roketle İsrail’e saldırmış, sonra da yüzlerce militan sınırı geçerek İsrail topraklarına girmişti.

Hamas’ın bu saldırısına ilk olarak havadan Gazze’yi bombalayarak yanıt veren İsrail ordusu, sınır hattında da kara kuvvetleri ile Hamas militanlarına karşı çatışmaya girmişti. Her iki tarafta şu ana dek süregelen çatışmalarda binlerce kişi yaşamını yitirdi.

İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik askeri harekatı giderek şiddetlenirken gelişmeler ve açıklamalar yaşananların boyutlarını ortaya koymaya devam ediyor.

NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Tel Aviv’e çağrı yaptı ve İsrail’in orantılı hareket etmesini ve sivillerin yaşamını öncelemesini istedi.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ise Gazze’ye yapılan insani yardımların devam etmesi gerektiği çağrısını yapıyor. BM Gazze’de yaşayan 260 bin kişinin evlerini terk ettiğini açıkladı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve muhalefet lideri Benny Gantz, ‘olağan üstü hal hükümeti’ kurma konusunda anlaşmaya vardı. Buna göre Netanyahu, Gantz ve ülkenin savunma bakanından oluşan bir “savaş kabinesi” de kurulacak.

Karar, savaş döneminde “savaşın gidişatını ilgilendirmeyen hiçbir yasa tasarısı veya hükümet kararının desteklenmeyeceği” ve tüm üst düzey atamaların savaş döneminde otomatik olarak uzatılacağı anlamına geliyor.

Enkaz kaldırma ekipleri yetersiz

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü, İsrail bombardımanı sonucunda yıkılan evlerin çokluğundan dolayı ekiplerinin yetersiz kaldığını duyurdu.

Müdürlükten yapılan yazılı açıklamada, Gazze’de birçok bölgede yoğun hava saldırıları sebebiyle çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu belirtildi.

Yoğun bombardıman ve yıkılan evlerin çokluğundan dolayı sivil savunma ekiplerinin yetersiz kaldığı ve ellerinde yeterli ekipmanın olmadığı ifade edilen açıklamada, yıkılan evlerin enkazına acil müdahale edilemediği için ölü sayısının artma ihtimali olduğuna dikkat çekildi.

Gazze Şeridi’nden İsrail’e Aksa Tufanı saldırısının başladığı 7 Ekim’den bu yana, kentin tüm noktaları İsrail savaş uçakları tarafından yoğun bir şekilde bombalanmaya devam ediyor.

“Direnişin İsrailli esirleri öldürmesi, onlara işkence yapması mümkün değildir”

Hamas Hareketi yöneticilerinden Talal Nassar, savaş şartlarından dolayı ele geçirilen İsrailli esirlere işkence yapıldığı ya da öldürüldüğüne ilişkin iddiaları yalanladı.

Katar merkezli Al-Jazeera televizyon kanalına konuşan Nassar, Hamas Hareketi’nin İsrail’e yönelik başlattığı Aksa Tufanı saldırısına ilişkin açıklamalar yaptı. Nassar esirlere ilişkin öldürüldüğü ya da işkence yapıldığı iddialarını yalanlayarak şunları söyledi:

Direnişin İsrailli esirleri öldürmesi, onlara işkence yapması mümkün değildir. Eli kanlı ve gerçek suçlular, gerçekleri çarpıtan işgalcilerdir. Direniş güçleri, esirlere tüm insani şekliyle muamele ediyor.

Paylaşın

Türkiye İle Mısır, 10 Yıl Sonra Karşılıklı Büyükelçi Atadı

Türkiye ile Mısır 10 yıl aradan sonra ilk kez karşılıklı büyükelçi atadı. Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi olarak Büyükelçi Salih Mutlu Şen’i, Mısır’ın ise Ankara Büyükelçisi olarak Amr Elhamamy’i aday gösterdiği belirtildi.

Türkiye ve Mısır iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin büyükelçilik seviyesine çıkarıldığını açıkladı. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Türkiye ve Mısır arasındaki diplomatik ilişkilerin büyükelçilik seviyesine çıkarıldığını duyuruldu.

Açıklamada “Türkiye, Kahire Büyükelçisi olarak Büyükelçi Salih Mutlu Şen’i, Mısır ise Ankara Büyükelçisi olarak Amr Elhamamy’i aday göstermişlerdir. İki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin seviyesinin yükseltilmesi, iki ülke Cumhurbaşkanlarının aldığı karar uyarınca uygulamaya konulmuştur. Bu adım iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden normalleşmesini hedeflemekte ve Türk ve Mısır halklarının çıkarları doğrultusunda ikili ilişkilerin geliştirilmesi amacına yönelik karşılıklı iradeyi yansıtmaktadır” denildi.

Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkiler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın desteklediği Müslüman Kardeşler hareketinden Muhammed Mursi’nin Abdülfettah es-Sisi liderliğindeki ordunun askeri müdahalesiyle devrildiği 2013 yılında bozulmuştu. 2013 yılından bu yana iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler maslahatgüzar seviyesinde yürütülüyordu.

İki ülke arasında ilişkilerin yeniden normalleştirilmesi yönündeki çabalar 2021 yılından sonra hız kazandı. İlişkilerin normalleştirilmesi için 2021 yılında iki ülke arasında istikşafi görüşmeler yapıldı.

Erdoğan ile Sisi görüşmüştü

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın FİFA Dünya Kupası’nın açılış töreni için gittiği Doha’da 20 Kasım 2022’de Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile tokalaşarak, ayaküstü bir görüşme gerçekleştirmesi ilişkin normalleşmesi yönünde atılan önemli bir adım oldu.

6 Şubat depremlerinin ardından Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’nin Türkiye’yi ziyaretinin ardından eski Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 18 Mart’ta Kahire’de Mısırlı mevkidaşı ile bir araya gelmişti. Çavuşoğlu’nun Mısır ziyareti, Türkiye’nin Mısır’a bu seviyede 11 yıl aranın ardından yaptığı ilk ziyaret olmuştu.

Paylaşın

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’ndan Mısır’a Tarihi Ziyaret

Son yıllarda özellikle Libya konusunda derin görüş ayrılığına düşen Türkiye İle Mısır arasında tarihi nitelikte bir görüşme gerçekleşti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Mısır Dışişleri Bakanı Sami Şükrü ile Tahrir Sarayı’nda bir araya geldi.

Haber Merkezi / Çavuşoğlu ve Şukri baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısında konuştu.

İki ülke ilişkilerini en üst düzeye çıkarma konusunda kararlı olduklarını söyleyen Çavuşoğlu, “Askeri, enerji ve ticari alanlarda da işbirliğini artırmak istediklerini” söyledi.

Mevkidaşına sık sık “Kardeşim Şükrü” diye hitap eden Çavuşoğlu, iki ülkenin de ilişkileri geliştirmek noktasında “güçlü siyasi kararlılığı var” dedi. Çavuşoğlu en hızlı şekilde Kahire’ye büyükelçi atamak istediklerini de söyledi.

Bakan Çavuşoğlu, Mısır lideri Sisi ile Erdoğan’ın bir araya gelmesi konusunda da çalışmaların sürdüğünü kaydetti ve “Cumhurbaşkanlarımızın bir araya gelmesi için hazırlıkları yapacağız. Seçimden sonra inşallah bir araya geleceklerdir” dedi.

Sami Şükrü de ekonomik işbirliğinin çok önemli olduğunu söyledi ve normalleşme sürecinde “kazan kazan” yaklaşımı ile hareket edeceklerini kaydetti.

Bakan Şukri, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından, 27 Şubat’ta dayanışma ve taziyede bulunmak için Türkiye’yi ziyaret etmiş ve Bakan Çavuşoğlu’yla görüşmüştü. Mısır ayrıca, Türkiye’ye depremzedeler için insani yardım göndermişti.

Türkiye – Mısır ilişkileri neden bozuldu?

2020’de terörist oluşumlar listesine dahil edilen Müslüman Kardeşler’in birçok lideri ve binlerce destekçisi Mısır’da hapiste tutuluyor. Net sayıları bilinmemekle birlikte bu rakamın 5-6 bin civarında olabileceği belirtiliyor.

Yunanistan ve Mısır, Libya ile hidrokarbon mutabakatı imzalayan Türkiye’yi suçladı

Ankara-Kahire arasındaki ilişkiler eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin 2013’te devrilmesinden bu yana kopma noktasına gelmişti.

Dışişleri Bakanlı Mevlüt Çavuşoğlu, geçen yıl Mısır ile ilk diplomatik temasın kurulduğunu açıklamış, Mısır ise yumuşamanın sağlanması için Ankara’dan daha fazla adım atılmasını beklediğini bildirmişti.

Mısır ve Türkiye arasında ilişkilerin yeniden kurulmasını amaçlayan ve geçen yıldan bu yana süren istişari görüşmelerde şu ana kadar ‘net bir ilerleme kaydedilmedi.

İki ülke, son yıllarda özellikle Libya konusunda derin görüş ayrılığına düşmüştü. Mısır son olarak Türkiye’nin Libya ile 10 Ekim’de imzaladığı hidrokarbon mutabakatına tepki gösterdi.

Paylaşın

Suriye Ve Mısır Türkiye İle Normalleşmek İstiyor Mu?

Konya’da katıldığı programda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Mısır ile bu iş yoluna girdiyse aynı şekilde Suriye ile de bu iş yoluna girebilir” diyerek ilişkileri ilerletmekteki niyetini beyan etti. Peki Mısır ve Suriye normalleşmek istiyor mu?

Türkiye’nin son bir yıldır dış politikada attığı “normalleşme” adımları genişleyerek sürüyor. Kasım 2021’de Birleşik Arap Emirlikleri ile başlayan süreçte İsrail ve Suudi Arabistan ile ilişkiler onarıldı. Ermenistan ile temaslar sürüyor. Ekim ayında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Nikol Paşinyan ile aynı masada görüntü vermişti.

En sürpriz gelişme Erdoğan’ın, 2022 Dünya Kupası açılışı için gittiği Katar’da yaşandı. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile tokalaşan Erdoğan, mevkidaşı ile 45 dakika görüştü. Şimdi ise Suriye ile diyalog zemini aranıyor.

Konya’da katıldığı programda Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mısır ile bu iş yoluna girdiyse aynı şekilde Suriye ile de bu iş yoluna girebilir” diyerek ilişkileri ilerletmekteki niyetini beyan etti. Geçtiğimiz haftalarda da “vakti geldiğinde” Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşebileceğini, seçimlerden sonra ilişkilerde “sil baştan” yapılabileceğini söylemişti.

Peki Türkiye’nin politika değişikliğinin nedenleri neler? DW Türkçe’ye konuşan uzmanlara göre, normalleşme ihtiyacını daha güçlü hisseden taraf Türkiye.

Seçim yatırımı mı?

Londra merkezli düşünce kuruluşu Chatham House’dan akademisyen Galip Dalay’a göre Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki hedeflerine ulaşabilmek için Şam ile diyaloğa açık olduğunu göstererek Rusya’yı ikna etmek istiyor.

Erdoğan’ın dış politika kararları alırken iç siyaseti öncelediği görüşündeki Dr. Hamidreza Azizi ise “Türkiye’nin Suudi Arabistan ve BAE gibi zengin Körfez ülkeleriyle yakınlaştığını gördük. Burada öncelik aslında iç politika. Bu ülkelerden yatırım çekmek istiyor ki seçimleri kazanmak için bu kaynağa ihtiyaç var” dedi.

Mısır ve Suriye konusunda da kararların yine seçim odaklı verildiği yorumunu yapan Berlin merkezli Bilim ve Politika Vakfı (SWP) araştırmacısı Azizi şöyle konuştu:

“Mültecilerin varlığı Türkiye’de önemli bir iç politika tartışması haline geldi. Seçimlere doğru bu konu giderek ısınıyor ve farklı siyasi partiler farklı fikirlerle ortaya çıkıyor. Esad ile bir tür anlaşmaya varmak ve mültecileri geri göndermek politik gereklilik halini aldı. Bence mülteci kartını oynamak için seçimler öncesi Suriye’yle ilgili mesajlar veriyor.”

Sisi ve Esad ne bekliyor?

Uzmanlar normalleşme isteğini daha yüksek sesle dile getiren tarafın Türkiye olduğuna dikkat çekiyor. Peki Mısır ve Suriye’nin Ankara ile yakınlaşmaktaki çıkarları ne?

Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nden (CSIS) araştırmacı Natasha Hall, “Mısır, kendi doğal gazı için pazar arıyor, ayrıca rejim karşıtlarının susturulmasını istiyor” dedi. Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi muhaliflerinin İstanbul’daki televizyon stüdyoları bu yılın ilk aylarında kapatılmıştı.

Esad için ise öncelik savaş ve yaptırımların etkisiyle çöken ekonomisi canlandırmak ve siyasi geleceğini garanti altına almak için mümkün olduğunca çok tanınmaya sahip olmak.

Washington merkezli Brookings Enstitüsü’nden araştırmacı Reva Dhingra, “Devam eden savaş, yolsuzluk, korona salgını, yüksek enflasyon ve kur krizi yüzünden Suriye, ekonomik açıdan Türkiye ile ilişkilerini normalleştirmek isteyecektir” dedi.

“Rejim, Türkiye’nin muhalifleri desteklemesini engellemek istiyor” diyen Dalay ise “Suriyeli muhalifler bir süredir Esad karşıtlığıyla değil, Ankara’nın önceliklerine göre hareket ediyor. Esad normalleşmeyle meşruiyet kazanmak istiyor. Nitekim rejimin hem bölgesel hem de uluslarası alanda normalleşme ve meşruiyet kazanma arayışı var. Ankara ile normalleşme bu arayışa hizmet eder” yorumunu yaptı.

Azizi de “Türkiye ile yakınlaşmak Esad rejimi için önemli bir güvenlik endişesinin ortadan kalkması demek. Esad için Türkiye, isyancıların en önemli destekçisi. Normalleşme halinde bu durumun değişmesini ve ülkenin kalanında kontrolü sağlayabilmeyi umuyor” dedi.

Zorluklar neler?

Mısır ve Suriye ile normalleşmenin BAE, Suudi Arabistan ya da İsrail’le olduğu kadar kolay ve hızlı olmayacağı konusunda hemen herkes hemfikir.

Beşar Esad’ın basın danışmanı Buthaina Shaaban, yerel medyaya verdiği demeçte, Ankara’dan gelen açıklamalara ihtiyatla yaklaştıklarını kaydetti. Shaaban, “Belki seçim sebebiyle ya da başka ülkeler veya partilere baskı yapmak için bu açıklamaları yapıyorlar. Kendi gündemleri var” dedi.

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nin (ECFR) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Program Direktörü Julien Barnes-Dacey, yaklaşık on yıldır devam eden düşmanlıkların ardından hem Kahire hem Şam’ın Ankara’nın değişen söylemine dikkatle yaklaştığını belirtti. Barnes-Dacey, “Taraflar daha sık diyaloğa girmeye başlasa bile bu hızlı bir ilerleme ve nihayetinde normalleşme yaşanacağı anlamına gelmiyor. Esad, muhtemelen Türk ordusunun geri çekilmesini ve Ankara’nın Suriye’nin egemenliğini kabul ettiğini görmek isteyecektir” diye konuştu.

“Suriye’nin kuzey toprakları Türkiye’nin kontrolünde. Bu, Esad’ın bir normalleşmeye şüpheyle yaklaşmasına neden oluyor” diyen Azizi de “Gerçek bir normalleşme için Türk güçlerinin kuzey topraklarından çekilmesini ve buralarda kontrolü rejime devretmesini bekliyorlar” dedi. Böyle bir şeyin yakın gelecekte yaşanmasını beklemediğini vurgulayan Azizi, “Belki üst düzey toplantılar olabilir hatta Erdoğan ve Esad bile görüşebilir ancak bu, işlerin gerçekten normalleşeceği anlamına gelmiyor” yorumunu yaptı.

Suriye’ye operasyonu etkiler mi?

Türkiye’nin Suriye’de rejim karşıtı silahlı muhaliflere desteği ve devam eden operasyonlarına dikkat çeken Dhingra ise “Yeni bir kara harekatı yapılacağı yönündeki son açıklamalar ve süren hava saldırıları yüzünden durum oldukça gergin. Kısa vadede normalleşme için diplomatik çabalar bu atmosferin gölgesi altında kalacaktır” ifadelerini kullandı.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, İstiklal Caddesi’ndeki bombalı eylem sonrası başlayan Pençe-Kilit operasyonu sırasında şu ana kadar en az 23 rejim askeri öldü.

Dalay’a göre Türkiye, Suriye topraklarına yönelik operasyonları ile rejimle normalleşme söylemini çelişkili görmüyor. “Ankara, YPG’ye yönelik operasyonları ile Suriye’de resmen adı konmamış olsa da Kürtlerin merkezinde olduğu otonom yönetimin zayıflatılmasının rejimin de hoşuna gideceğini düşünüyor” dedi. Bu görüşe katılan Barnes-Dacey da nihayetinde Ankara ve Şam’ın Kürt ayrılıkçılarla mücadele gibi ortak bir zeminde buluşabileceğini kaydetti.

Libya faktörü

Mısır’la ilişkilerde ise öne çıkan kriz başlığı Libya. Ankara ve Kahire, Libya’da rakip güçleri destekliyor.

Galip Dalay, “Türkiye ile Mısır, Etiyopya ve Libya’da karşı kamptalar. BAE ile olduğu kadar hızlı olmayacaktır normalleşme. Şu anda asıl mesele Libya. Bizim için Suriye ne ise Mısır için de Libya o” dedi.

Chatham House’dan Tim Eaton’a göre, Türkiye’nin sahada “Kazanan ve kaybedeni belirleme kapasitesine sahip güçleri” mevcut. Ayrıca Trablus yönetimi üzerinde güçlü siyasi ve ekonomik etkisi var. “Türkiye son aylarda Trablus’un rakibi doğudaki yönetimle de yakınlaşma arayışına girdi” diyen Eaton’a göre Yunanistan’ın Libya’da Ankara ile rekabet için çok az seçeneği var.

2014’te ülkenin doğusu ve batısındaki savaşçı gruplar arasında bölünen Libya’yı yıllardır, Trablus ve Tobruk merkezli iki ayrı yönetim idare ediyor. Tobruk merkezli Fethi Başağa yönetimi ve Türkiye’nin desteklediği Trablus merkezli Abdulhamid Dibeybe hükümeti birbirlerini meşru olmamakla suçluyor.

Dış politikaya Yunanistan ayarı

Peş peşe gelen normalleşme açıklamaları, dış politikaya “Yunanistan ayarı” verildiği yorumlarına da neden oluyor. Özellikle Mısır’la bir yakınlaşma Yunanistan’ı güç durumda bırakabilir.

Dalay’a göre Ankara, Kahire’yle normalleşme için attığı adımlarla Mısır, İsrail ve BAE ile Yunanistan’ın arasına mesafe koymak istiyor. “Temelde Doğu Akdeniz’de yaşadığı çok aktörlü sorunu bir Yunanistan sorunu haline dönüştürmek istiyor. Önceden bu Türkiye’ye karşı Mısır, BAE, İsrail, Fransa ve Suudi Arabistan’ın olduğu bir krizdi. Şimdi en azından bu ülkeleri daha nötr kalmaya, Yunanistan’la ikili krizinde taraf olmamaya ikna etmek istiyor.”

Erdoğan Konya’daki konuşmasında, “Akdeniz’de bizim bu gücü başkalarına kaptırmamamız gerekir. Yunanistan’ın buralara ulaşması, bu olacak iş değil” ifadelerini kullanmıştı.

Halihazırda Kahire ve Atina arasında çok yakın bir işbirliği söz konusu.

“Türkiye’nin Libya’daki çıkarlarından vazgeçmesi olası değil” diyen Hall, Ankara’nın daha önce Mısır ve Yunanistan tarafından oluşturulan doğal gaz işbirliğinden dışlandığını hatırlatarak yeni durumda avantaj elde etmeye çalışabileceğini kaydetti. Azizi de “Türkiye ile stabil bir ilişki Mısır’ın da çıkarına. Eğer Libya konusunda ortak bir yol haritası belirlenebilirse bu Mısır’ın da çıkarına olacaktır” görüşünü dile getirdi.

Paylaşın