Dervişoğlu’ndan MHP’ye Sert Sözler: Rakibimiz Ve Muhatabımız Değil

Ankara Çukurambar’da konuşan İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu, “Biz hep konuşan Türkiye ve demokrasi çağrısı yaptık. İktidara payanda olmakla yetindiği için MHP bizim siyasi rakibimiz ve muhatabımız bile değildir” dedi ve ekledi:

“Kendilerini bugün karşı karşıya bulundukları panik halinden uyanmaya davet ediyorum. Şahsımın tehdit edilmesi umurumda değildir. Üniter devlet yapımıza halel getirecek her adıma karşı çıkacağıma söz veriyorum.”

Dervişoğlu, konuşmasının devamında, “Bu cüret nereden kaynaklanıyor? Nereden beslenmektedirler? Bu ucube rejim, tek adamlık anlayışı tetikçileri içeri yollayıp azmettiricileri dışarıda gezdiriyorsa yazıklar olsun bu memleketin adalet nizamına. Bizi yıldırmak, korkutmak istiyorlar. Biz ilk kez tehdit ve saldırıyla karşılaşmadık. Türkiye’de istibdada asla geçit vermeyeceğiz ve yolcuğumuzu adalet, eşitlik ve hürriyet için sürdürmeye devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’a yanıt amacıyla Sinan Ateş’in öldürüldüğü yerde açıklama yaptı. Dervişoğlu, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Ben bu ahlaksızlığa cevap verirsem onlara paye vermiş olurum. Siyasi muhataplarım bellidir. Sorumluluğu olanları sorumluluklarını hatırlatmak için buradayım. Bir tehditle karşı karşıya bırakıldım. Adresimi bilemeyebilirler, onların en iyi bildiği yer basın toplantısını düzenliyorum. Tehdidin üzerinden 16 saat geçti.

Üzerinden 16 saat geçmiş olmasına rağmen Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı tarafından atılmış bir adım yoktur. Bir tweet’ten, dil sürçmesinden, köşe yazısından insanları sabaha karşı evinden alıp savcılığa götüren sorumlular bugün neden vaziyet almıyorlar bunun cevaplanmasını istiyor ve kendilerini görevlerini doğru biçimde yapmaya davet ediyorum.

Korkuyorlar mı? Öyleyse kimden? Bu katillerin, tehditkarların hamilerinden mi çekiliyorlar? Biz anayasal hakkımızı kullanarak siyaset yapıyoruz. Bu suçlar sıradan suçlar değil. Bazı insanların suç işleme veya suça azmettirme imtiyazları ve özgürlükleri mi var? Can ve mal güvenliğimiz TBMM’deki sıfatlarımızdan değil vatandaşlık haklarımızdan kaynaklanıyor.

Şahsıma yöneltilen saldırılar ne zaman başladı? Her şeyin miladı 22 Ekim’dir. Abdullah Öcalan’a TBMM’de kürsüde söz hakkı verilmesine talep edildiği noktada ona karşı duruşumdan dolayı bir tehdidin muhatabı oldum. Abdullah Öcalan TBMM’ye gelip konuşacak ona umut hakkı vaat edilecek ama Müsavat Dervişoğlu Ankara’nın sokaklarında gezemeyecek öyle mi? Havanızı alırsınız.

Biz hep konuşan Türkiye ve demokrasi çağrısı yaptık. İktidara payanda olmakla yetindiği için MHP bizim siyasi rakibimiz ve muhatabımız bile değildir. Kendilerini bugün karşı karşıya bulundukları panik halinden uyanmaya davet ediyorum. Şahsımın tehdit edilmesi umurumda değildir. Üniter devlet yapımıza halel getirecek her adıma karşı çıkacağıma söz veriyorum.

Bu cüret nereden kaynaklanıyor? Nereden beslenmektedirler? Bu ucube rejim, tek adamlık anlayışı tetikçileri içeri yollayıp azmettiricileri dışarıda gezdiriyorsa yazıklar olsun bu memleketin adalet nizamına. Bizi yıldırmak, korkutmak istiyorlar. Biz ilk kez tehdit ve saldırıyla karşılaşmadık. Türkiye’de istibdada asla geçit vermeyeceğiz ve yolcuğumuzu adalet, eşitlik ve hürriyet için sürdürmeye devam edeceğiz.”

Tartışma nasıl başladı?

Tartışma, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 7 Ocak Salı günü düzenlenen grup toplantısı sırasında, isim vermeden İYİ Partililere atıfta bulunmasıyla başladı. Bahçeli, “Kurt, kurdu tanır ancak biz bunları tanımıyoruz ve hiç de takmıyoruz. Bizim dava ve vatan sevdamızı tartıya çıkaracak, bununla da kalmayıp tartışmaya açacak, ülke ve ülkü heyecanımızı kurcalayıp aşındıracak bir siyasi fırıldağı henüz hiçbir kundak sarmamıştır” dedi.

İYİ Parti, 25 Ekim 2017’de, eski MHP’li Meral Akşener, Koray Aydın, Ümit Özdağ, Nuri Okutan gibi isimler tarafından kuruldu.

Müsavat Dervişoğlu, Bahçeli’nin açıklamalarına cevap olarak 8 Ocak Çarşamba günü düzenlenen İYİ Parti Grup Toplantısı sırasında Bahçeli’ye seslendi: “Şahsına bu zamana kadar gösterdiğim saygıyı, o koltuğun gerçek sahibine duyduğum vefanın sadakası saymanı da temenni ediyorum. Bu kadarı sana yeter, fazlası da zaten bana yakışmaz. Biz seni topaç gibi kimlerin çevirdiğini biliyoruz.”

Bunun üzerine Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, aynı günün akşamı sosyal medyadan bir video yayınladı. Bu videoda Yıldırım’ın, “Bizim değerlerimize, bizim davamıza, bizim liderimize laf söyleyene biz haddini bildiririz. Kimse bizim sınırlarımızı ihlal etmeye kalkışmasın” dediği görülüyor.

Ülkü Ocakları, Türk milliyetçiliğini, Türk kültürünü ve tarihini savunan, Türk gençliğini idealist ve milli değerlerle yetiştirmeyi amaçlayan, MHP’nin ideolojik temellerine yakın bir çizgide faaliyet gösteren bir kuruluş.

Paylaşın

Bahçeli’den “Süreç” Açıklaması: Barışın Kapıları Ardına Kadar Açılmıştır

Partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Yeni yüzyılda bozgunculuğun esamesi dahi okunmayacaktır. Yeni yüzyılda ayrışmanın adından asla bahsedilemeyecektir” dedi ve ekledi:

“Devir değişmiş taşlar yerinden oynamış, Türk milletinin barış, refah, huzur ve istikrar döneminin kapıları ardına kadar açılmıştır. Yıkmak kolay yapmak zordur. Yıkım heveslilerine karnımız toktur. Yeni yüzyıl barışın ve huzurun yüzyılı olacaktır. Yeni yüzyıl terörsüz Türkiye ile perçinlenecektir. Kronik sorunlar çözülecektir. Bundan rahatsız olanları, sinekli mevzilerinde fesatlık yapanları görüyor, acınacak hallerini ibretle seyrediyoruz.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM’deki haftalık grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

“Türk milletinin barış, refah, huzur ve istikrar döneminin kapıları ardına kadar açılmıştır. Yeni yüzyılda ayrışmanın marjinal kategoriye ayrılmadan asla bahsedilmeyecektir. Köprülerin altından çok sular akmış, zincirler açılmıştır. Hep birlikte Türkiye olmaktan başka seçenek kalmadı. Hep birlikte Türkiye olmaktan başka seçenek yoktur. Artık etnik bloklaşmadan bahsedilemez. Devir değişmiş zincir kırılmıştır. Top çevirerek siyaset yapanların süresi de dolmuştur. Boşa geçirecek bir saniyemiz de yoktur.

Yeni yüzyılda kronik sorunlar çözülecektir. Bundan anormal derecede rahatsız olanları görüyor acınacak hallerini ibretle seyrediyoruz. Bize milliyetçilik dersi vermeye kalkan sefil magandalara aldırış etmesek de birkaç kelam ediyorum; Hasbelkader ülkücü camiada yer alan sırf çıkarları uğruna ileri geri konuşmaları edepsizliktir. Başkalarının atına binenlerin bize seyislik taslaması utanmazlıktır.

“Diyorum ki; terör sorunu çözülecek, kardeşlik bilenecek”

Siyasete en küçük katkı vermiyor veremiyorlar. Kurt kurdu tanır ancak biz bunları tanımıyoruz. Hiç de takmıyoruz. Bizim dava vatan sevdamızı tartışmaya açacak bir siyasi fırıldağı henüz hiçbir kundak sarmamıştır. Gocunan gocunsun, hoplayan hoplasın. Diyorum ki; terör sorunu çözülecek, kardeşlik bilenecek.

Teröristlerin sonu ise ya toprağa düşmek ya da demir parmaklıkların ardına düşmektir. Her yerin Gazze olacağını söyleyenlere hatırlatırım ki Gazze zaten içimizdedir. Türk milletinin gördüklerini biz düşünüyor, tatbik etmek için uğraşıyoruz. Tuzaklarla çembere alınmış zorlu yolculuk seferindeyiz. Ön yargıları aşmak stratejik gayemizdir.

Suriye’de zulüm dönemi kapanmıştır. Vakit Suriye’nin ayağa kalma vaktidir. Bölücü terör örgütü PKK/YPG Suriye’de asla yeri olmadığını anlamıştır. Suriye’deki yeni yönetimin yapıcı siyasetine destek vermek gerekir. ABD yeni yılla birlikte oynanan DEAŞ oyunu. Suriye’de sinsi bir planın yapılacağını anlamak değil de nedir? Alçak bir tasarımın kanlı planlamanın olmadığını kim söyleyebilir? Büyük resme bakıldığında tehlike yanı başımızdadır. Emperyalist kaos üzerimize geliyor. Kürt-Türk kardeşliğini bozmaya çalışanlarla mücadelemiz can pahasına sürecektir. Ne vatanımızdan fedakarlık ederiz ne de milletimizden vazgeçeriz.

Arabesk müzik devamlı horlanmış, küçümsenmiş, bununla da kalmamış bir dönem yasaklanmıştır. Yitik sevdalara ses olan sanatçılarımız öcü gibi gösterilmiştir. İnsanımızın ruh köküne inemeyen, acılarını hissedemeyenler arabeski çağ dışı bulmuştur. Arabesk bizim geleneğimizin süsü, sedasıdır. Milyonlarca vatandaşımızın kalbinde taht kuran, değerli kardeşim, Allah vergisi sesi ile gönüllere su serpen Ferdi Tayfur’a Allah’tan rahmet diliyorum.

Biz dert diyoruz, çare ve çözüm üretiyoruz. Beka diyoruz, haysiyetli hayat diyoruz, birlik ve beraberlik çağrısı yapıyoruz. Türk İslam medeniyeti insanlığa çok şey kazandırdı ama bugünkü hali yürek burkucudur. İslam terör ile bağdaştırılamaz. Türk İslam alemi direnmeli, ayağa kalkmalı. Adaletli paylaşım insanca yaşam herkesin kaderi olmalı.

Dışarıdan gelip yenemeyenler içeriden çözmeyi deniyorlar. Bölgesel senaryolar, zillete düşmüş partiler bunlardan bazılarıdır. CHP bunların kontrolündedir, İP bunların kolcusudur. Türk İslam alemi birliğini sağlayıp ayağa kalkmalıdır. İnsanca yaşam herkesin ortak kaderi olmalıdır.

Türkiye’nin güvenliği misakı milli haritasının son sınırından başlamaktadır. Tehdit ve tehlikeleri kaynağından yok etmelidir. Emperyalist hedefler taşıdığını söyleyenler zalim piyonlardır. Bunlar gitsin zalimlerin kanlı tiyatrosunu izlesinler, CHP ile aynı kafese girsinler, gitsinler ve bir daha da gelmesinler.

Kararlılığımızdan geri adım düşünülemez. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini yaşatacağız, Cumhur İttifakı’na sahip çıkacağız. Söz verdik kesinlikle yaşatacağız. İhanet dalgalarına direneceğiz, korkulukları devireceğiz. Siyasetimiz istikrarlıdır, aynen korunacaktır. Ülkülerimiz kutlu ve kutsaldır, daha da yukarılara çıkarılacaktır. Ne yaparsak açık yapar, adam gibi yaparız. Arkadan dolaşmayız, kenardan bakmayız, kıyıda köşede el ovuşturmayız. Biz şehit ve gaziler kervanı Milliyetçi Hareket’iz. Başımızı kuma gömmüyoruz, duyarsızlık göstermiyoruz. CHP sapıtsa da Türkiye kuyusunu kazmak için çabalasa da buna Cumhur ittifakı olarak izin vermeyeceğiz.

Darbe teşebbüsü ile altın vuruşu yapamayanlar ekonomik silahlarla etrafımızı sarmaya teşebbüs etmiş, alayı püskürtülmüştür. Yedi düvel karşımızda dizilse de biz bu bayraktan bu vatandan asla ödün vermeyeceğiz.”

Paylaşın

Ahmet Türk’ten “Devlet Bahçeli” Yorumu: Samimi

Devlet Bahçeli ile görüşmesine ilişkin konuşan Ahmet Türk, “Tutumunu görünce insan şok oluyor, samimi olduğunu da insan fark ediyor. Artık Kürtlerle Türklerin oturup kendi sorunlarını kendilerinin çözmesi zamanıdır” dedi.

İmralı Adası’na giderek Abdullah Öcalan ile görüşen DEM Parti heyeti ile birlikte siyasi parti ziyaretlerine katılan Ahmet Türk, dün MHP GENEL Başkanı Devlet Bahçeli ile yapılan görüşme ve süreçle ilgili Halk TV’den İsmail Saymaz’a konuştu.

Bahçeli ile görüşmeniz nasıl geçti? Sizi nasıl karşıladı?

Gerçekten çok iyi karşıladı. İnsani ilişkileri çok farklı, yakın, candan. Düşüncelerini açık ifade eden bir tavrı vardı. Birileri bu süreci farklı bir noktaya çekmeye çalışıyor.

Bizim tek derdimiz şudur; geçmişte 1000 yıllık Türk-Kürt kardeşliğinin yeniden inşasıdır. Türklerle Kürtlerin dost olması Ortadoğu’daki geleceğini belirler, demokratik bir geleceğe öncülük yapmış olur. Ortadoğu’nun nereye evrileceğini bilmediğimiz bir dönemde Türkler ve Kürtler yeniden kucaklaşmalı. Yeniden kardeşçe ortak bir geleceği oluşturması gerekiyor. Bizim derdimiz budur. Bunun dışında ne belediyeyi ne de seçimleri düşünüyoruz. Elbette ki demokratik bir anayasa, Kürtleri kucaklayan bir anlayış ortaya çıktığı zaman bizim için mesele yok.

Kimseyle pazarlığımız yok. Bizim pazarlığımız bu ülkede demokrasinin kalıcı hale gelmesidir. Buna ihtiyaç var, Ortadoğu’da yarın ne olacağını kimse bilmiyor. Bugün Ortadoğu’da 50 milyonluk bir Kürt nüfusu var ve hepsinin yüzü Türkiye’ye dönük, kendilerini Türkiye’nin bir parçası olarak görüyorlar. Bunu kalıcı hale getirmek lazım. Yani yersiz tartışmalar yapılıyor, henüz işin başlangıcındayız. Neler olacağını nasıl gideceğine dair henüz ortaya çıkmış bir durum yok.

Kimseyle de bir pazarlık yok ama şu var ki bu seferki hem gelişmeler Kürtler ve Türklerin bir arada olmasını zorlayan bir süreç, zorunlu kılan bir süreç başka şansımız yok, eskisi gibi çok uç şeyleri gündeme getirmemek gerekir çünkü bir pazarlığa dönüşüyor, seçimle bunun ilgisi yok, bir pazarlık yok. Zaman içerisinde çok açık bir şekilde meclisle kamuoyuyla toplumla partilerle paylaşılacak. Bu bir ilk adımdır, ikinci, üçüncü adım nasıl gelişir biz de bilmiyoruz.

Görüşme sırasında Bahçeli’nin tutumu nasıldı? Anlattıklarınıza karşılık verdiği cevaplar itibarıyla tutumu nasıldı?

Çok iyi bir tutumu vardı. Gerçekten sayın Bahçeli’nin tutumunu görünce insan şok oluyor, samimi olduğunu da insan fark ediyor. Artık Kürtlerle Türklerin oturup kendi sorunlarını kendilerinin çözmesi zamanıdır.

Çok acılı, sancılı süreçler yaşandı. Toplumda bir ayrışmanın bir gerginleşmenin olduğu bir noktada, emperyalizmin tüm güçleriyle Ortadoğu’ya saldırdığı bir noktada kendi meselemizi kendimizin çözmesi gerek. O da aynı bakışta, aynı yaklaşım gösterdi.

Şamil Tayyar’ın kayyum tweeti… Sizce de burada çelişki yok mu, ne dersiniz bu yoruma?

Burada partimin verdiği bir karar üzerine heyete katıldım. Orada bir çelişki yok, bizim için kayyum atanmış bilmem ne bizim tepkimiz halkın iradesine konan ipotek, mevki makam peşinde değiliz. Benim heyete katılmamın devletle ilgisi yok, partimin verdiği karardır.

Bundan sonra ne olacak?

Görüşmelerden sonra tahmin ediyorum ikinci bir görüşme yapılacak

Öcalan’a gidecek mi?

Olabilir, mümkündür. Ondan sonrasına bakacağız artık nasıl bir açıklama yapılacak. Fotoğraf daha net olur.

Erdoğan ile görüşecek misiniz?

Tabii ki bizim hedefimiz bütün siyasi partilerle buluşmaktır. Ama tabii ki bazıları görüşmeyebilir. O bizim meselemiz değil. birileri randevu vermezse yapacağımız bir şey yok.

Erdoğan’dan randevu talebi olacak mı?

Partinin temsili nasıl olur onu bilemeyiz.

PYD ile görüşme olacak mı?

Yok şu aşamada böyle bir şey yok ama biz isterdik ki Türkiye, PYD ile dostane bir ilişki kursun. Şu çok nettir Ortadoğu’nun en seküler halkı Kürtlerdir. Türkiye’nin Kürtleri kucaklaması Ortadoğu’da etkili bir aktör olmasını sağlar.

Paylaşın

DEM Parti Heyeti, MHP Lideri Devlet Bahçeli İle Görüştü: Açıklama Yapılmadı

28 Aralık’ta PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşen DEM Parti heyeti, TBMM temasları kapsamında MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi ziyaret etti. Görüşme sonrası açıklama yapılmadı.

Haber Merkezi / DEM Partili TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder ve Van Milletvekili Pervin Buldan’ın İmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmelerinin ardından duyurulan temas trafiği bugün başladı.

DEM Parti heyeti ilk olarak TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş tarafından kabul edildi. Kurtulmuş’un meclisteki makamında gerçekleşen görüşmede Önder ve Buldan’ın yanı sıra eski Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk de yer aldı.

DEM Parti heyeti, daha sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi ziyaret etti. Devlet Bahçeli, DEM Parti heyetini kapıda karşıladı. Yaklaşık 40 dakika süren görüşme sonrası açıklama yapılmadı.

DEM Parti heyetinde yer alan Ahmet Türk’ün görüşmede Devlet Bahçeli’ye kehribar tespih hediye ettiği öğrenildi.

DEM Parti vekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’den oluşan iki kişilik heyet, İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüştü. İki ismin İmralı Adası’na nasıl gittiği ise güvenlik sebepleriyle açıklanmadı. Buldan ve Önder, çözüm sürecinin başlarına denk gelen 2013 yılının Mart ayında da İmralı’ya giden heyette yer alıyordu.

Görüşmeye katılan Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’in imzasıyla pazar günü yayımlanan açıklamada, “İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan ile 28 Aralık 2024 tarihinde kapsamlı bir görüşme gerçekleştirdik. Kendisinin sağlığı iyi, morali oldukça yüksekti. Kürt Sorununa kalıcı çözüm bulmaya yönelik yaptığı değerlendirmeler hayati önemdeydi” dendi.

Heyetin yazılı mesajında aktardığına göre Öcalan’ın mesajları şöyle: “Türk-Kürt kardeşliğini yeniden güçlendirmek tarihi bir sorumluluk olduğu kadar tüm halklar için de kader belirleyici bir önem ve aciliyet kazanmıştır.

Sürecin başarısı için Türkiye’deki tüm siyasi çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzemdir. Bu katkıların en önemli zeminlerinden biri de şüphesiz TBMM olacaktır.

Gazze ve Suriye’de yaşanan hadiseler göstermiştir ki, dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirilmeye çalışılan bu sorunun çözümü artık ertelenemez bir hal almıştır. Bunun ciddiyetiyle doğru orantılı bir çalışmayı başarıya ulaştırmak için muhalefetin de katkı ve önerileri değerlidir.

Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim.

Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım.

Bütün bu çabalarımız, ülkeyi hak ettiği düzeye taşıyacak ve aynı zamanda demokratik bir dönüşüm için de çok kıymetli bir kılavuz olacaktır.

Devir Türkiye ve bölge için barış, demokrasi ve kardeşlik devridir.”

İmralı’ya son ziyaret yaklaşık 10 yıl önce yapılmıştı

Kürt siyasi hareketi son İmralı ziyareti 2015’te gerçekleşmişti. DEM Parti heyetinin geçen hafta İmralı’ya gitmesiyle Kürt siyasi yaklaşık 9 yıl sonra Abdullah Öcalan’ı parti olarak ilk kez ziyaret etmiş oldu.

Nisan 2015’ten sonra siyasetçilerin adaya gitmesine izin verilmemişti. HDP’nin sık sık yaptığı çağrı ve başvurulara da olumlu yanıt çıkmamıştı.

Paylaşın

Devlet Bahçeli: Çözüm Veya Açılım Diye Bir Süreç Yok

Yeni yıl dolayısıyla bir mesaj yayınlayan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Öcalan- DEM Parti” görüşmesine ilişkin, “Ortada yeni bir çözüm veya açılım diye bir süreç hiç yoktur” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Olan ve olması gereken milli beka ve gelecek adına muhataplarının aktif, önşartsız, hesapsız, hilesiz, güven veren ve hasbi şekilde devreye girmesidir. Oyalanacak ve israf edilecek vakit kalmamıştır. Türkiye için kader ve karar anı gelmiştir. Ya bir ve beraber kardeşçe yaşayacağız ya da dış dayatmalarla, bölgesel fay hatlarının kırılmasıyla tetiklenen şiddetli bir yıkıma maruz kalacağız.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni yıl dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Devlet Bahçeli, mesajında şu ifadeleri kullandı: “Büyük Türk Milleti, aziz vatandaşlarım, yeni yılın arifesinde en kalbi duygularla, hürmet ve muhabbetle selamlarımı iletiyor, milli varlığımız ve birliğimiz payidar olsun diyorum.

Tarihsel değişimlerin hızlandığı, coğrafya temelli hesapların güncellendiği bir yılı geride bırakıyor; yepyeni ümitlerin, düğümü açılmamış beklentilerin, gün yüzü görmemiş gelişmelerin kundağı ve kuluçkası olan taptaze bir yıla giriş yapıyoruz.

Takvim yapraklarından kopan her yılın samimi, sağlıklı, sağduyulu, safsatadan uzak ölçüde muhasebe ve mütalaası hiç kuşkusuz geleceğin doğru okunmasında altın bir fırsattır. Önyargıların tasallutuna kapılmadan, hayatın gerçeklerine kapanmadan, politik ve ideolojik dogmaların sinsi davetine kanmadan akli, ahlaki ve ruhi arka plana dayanan sosyal, ekonomik ve siyasal kalkınma vizyonuyla yeni yüzyılı lehimize çevirmemiz mümkündür.

Mücadelemiz süper güç Türkiye’nin gerçekleşmesine hizmettir. Yaşanmış ve hıfza emanet edilmiş yılları üst üste biriken hadiseler yığını veya meydana gelmiş hikâyeler mecmuu olarak değil, ders alınması gereken, sonuç çıkartılması icap eden, bununla birlikte önümüzü aydınlatması lazım gelen bir zaman kervanı şeklinde ele almak en makul tercihtir.

Ağırlaşan yüklerden kurtulmanın, çağın hızına ayak uydurmanın, değişmez değerlerimize tutunmanın, her anı karmaşık karar vermeyi ve keskin zekayı gerektiren tarihi misyonumuz istikametinde inançla ve irfanla yürümenin haricinde her arayış, her amaç, her arzu çıkmaz sokaktır.

2024 yılı Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yüzyılında ilk eşik, ilk eşref, ilk etaptır. Bu vasfı ve varlığıyla 2024 yılının maşeri vicdan ve milli hafızada mühim ve müstahkem bir mevkie tekabül ettiği her türlü izah ve ifadeden varestedir. Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerinin tıpkı bir saat kadranı gibi işleyen ve sesi işitilen çarkı önümüzdeki yüzyılın ana çerçevesini ihata etmektedir.

Yerimizde saymaya, vakit kaybetmeye, olanla yetinmeye, hayatı ve hadiseleri uzaktan seyretmeye ne halimiz ne de hakkımız vardır. En başta Asya, Afrika ve Ortadoğu olmak üzere; tüm dünyanın zor sınavlardan, zorlu sınamalardan geçtiği tarihi bir kavşakta ülkemizin muazzam bir şuurla kalkışa geçmesi, yoğunlaşan dış basınca karşı iç barış ve kardeşlik kümesini bütünlük içinde tutma gayesi ve gayreti ancak büyük medeniyet ve milletlere has bir meziyet olarak değerlendirilmelidir.

Doğası gereğince, hayat ve siyaset geriye değil ileriye doğru akmaktadır. Bu akışı kesmek, değilse bile debisini azaltmak amacıyla yapılan veya yapılması muhtemel olan çoklu provokasyonlara karşı uyanık olmak, her türlü ihtimali gözeterek milli ve manevi ortak paydada kenetlenmek tehlikeleri en az seviyeye indirecek hamle üstünlüğünü ikmal edecektir.

İnsan kaderinin göze çarpan müessir ve münhasır özelliklerinden birisi de bugün atılan adımların kendisini nereye götüreceğini bilmemesidir. Kader planımıza koordinat çizen bir başka vaki gerçek de şudur: Ağzımızdan çıkan her söz ebediliğin bir köşesinde erguvan gibi kanamakta ve yankılanmaktadır.

Bu nedenle bin ölçüp bir konuştuğumuz sözler bir yanda özümüzün hüneri, diğer yanda da özgüvenimizin hüsnüniyet ve hüküm özeti olmalıdır. Klişelerle beslenen, ezberlerle benimsenen, statükoyla belirginleşen, peşin hükümlerle belgelenen bir hayat ve siyaset sürecinin yeni ufuklara yelken açması, tehlikeleri aşarak güvenli limanlara demir atması görülmüş, duyulmuş, tecrübe edilmiş bir şey değildir.

Yeni yüzyılın ana çatısı kutuplaşmayı dışlayıp kucaklaşmayı esas amil kabul eden kaynaşma menşeli yeni bir siyasetle örülmelidir. Kronik ve kemikleşmiş ihtilafları üzerinde uzlaşılmış milli ilkeler temelinde ele almak artık bir mecburiyettir. Yeterince dış düşman varken, yeterince iç huzur ve barış hazinemizi yağmalamak için kuyruğa giren zulüm ve zillet failleri ortadayken, aramızda ve içimizde muhasım odak üretmenin hiçbir sonu olmayacağı gibi sonucu da yoktur.

Bu mukadder gerçeği müdrik bir vicdanla ve objektif esaslara bağlı bir görüş derinliğiyle kavramak meselelerin can alıcı noktasına nüfus etmeyi kolaylaştıracak, ülkemize ve milletimize mukayeseli üstünlük kazandıracaktır. Türkiye dar kalıplara, vesayet kapanlarına, taviz ve teslimiyet kabuklarına sığmayacak, sığdırılamayacak kadar büyük bir ülkedir. Türkiye Cumhuriyeti, bütün Türk vatandaşlarının şan ve şerefi; istiklal ve istikbal şevketidir.

Türk milleti ayrılmayacak, ayrışmayacak, kopmayacak, bölünmeyecek kadar iç içe geçen, aynı zamanda mensubiyet onurunu şuur hisarlarında bayraklaştırmış her insanımızın birbiriyle yekvücut halinde birleşerek can verdiği beşeri bir zirvedir. Hiçbir zırva, hiçbir zırlama, zehir karışımlı hiçbir zıtlık bu zirveyi aşağıya çekemeyecektir.

Türk tarihi, Türk kültürü, geçen Türk asırları üzerinde yaşadığımız coğrafyayı vatan yapan kardeşlik kuvvesinin ve kader ortaklığı kudretinin marifetiyle önümüzdeki yüzyıla izi ve iradesi asla silinmeyecek bir mühür vuracaktır. Bu kapsamda herkesin milli ve manevi değerler muhtevasında birleşmesi ve el ele vermesi yalnızca bugünümüzü değil aynı şekilde geleceğimizi de güvenceye kavuşturacaktır.

Tarihi bir film şeridine benzer şekilde geri sarmak söz konusu değildir. Ancak tarihin ve coğrafyanın ötelerin ötesinden süzülüp gelen mesajlarına kulak verilmesi, buna müzahir bir gelecek kubbesinin altında toplanılması, ezcümle Türk ve Türkiye Yüzyılı vizyonunun hayata geçmesi kaçınılmazdır, bu siyasi ve stratejik yükseliş elbirliğiyle sağlanacaktır.

Komşu ülkelerde vasat bulan kırılmalar, yumuşama göstermeyen sert cepheleşmeler, devamlı mesafe alan soğuk ve sıcak çatışmalar, biri biterken diğeri başlayan dış bağlantılı operasyonlar; ortak tarih, inanç ve kültür boyutlarıyla birlikte jeopolitik sarkaç da dikkate alındığında Türkiye’nin her zaviyeden ilgi sahasına girmektedir.

Özellikle 27 Kasım 2024 tarihi itibariyle Suriye’de yaşanan seri ve baş döndürücü gelişmeler katil Esad’ın 8 Aralık’ta ülkesini terk etmesiyle yeni bir dönemin miladı olmuştur. Suriye’nin istikrarı, huzuru ve barışçıl siyasi ortamı bölge ülkeleriyle Türkiye’nin ortak yararınadır. Suriye’de provası yapılan ve devamlı tahrik edilen etnik ve mezhep temelli kamplaşmanın ülkemiz ve bölgemiz adına devasa tehditler vaat ettiği de açıktır.

Şam’da tezahür eden geçiş hükümetinin ilerleyen aylarda geçici yönetimi kurması, Suriye’de yaşayan her kesimi ve herkesi bir ve eşit telakki etmesi, bu ülkenin derlenip toparlanmasının ana dinamiğini oluşturacaktır. Bölgesel ve küresel çıkar gruplarının, yayılmacı siyaset takip eden vandal emelli ülkelerin Suriye’yi iç savaş şartlarına sürükleme hazırlıklarına tetikte ve teyakkuz halinde duruş göstermek elbette mutlak bir zorunluluktur.

Belirlenmiş takvim çerçevesinde demokratik mekanizmaların gecikmeksizin çalıştırılarak Baas kalıntılarının tamamıyla silinmesi, seçimlerin olabilecek en kısa sürede yapılarak meşruiyet sorunlarının çözülmesi temennimizdir. Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğü tartışma kabul etmeyen bir konudur. Üniter Suriye Cumhuriyeti daima Türkiye Cumhuriyeti’nin dost ve kardeş ülkesi olacaktır.

İki ülke arasında kurulacak siyasi temaslar ve sahici diyaloglar bölge barış ve istikrarına çok güçlü destek verecektir. Dahası terörizme karşı ortak eylem planı ve ortak direniş kararlılığı iki ülke güvenliğini, karşılıklı yapıcı ve pozitif ilişkiler ağını tahkim ve temin edecektir. Yeni şartlarda, dönüşen konjonktürde, değişen güç dengelerinde, oyun kurucu Türkiye’nin karşısında PKK/YPG terör örgütünün Irak’ın kuzeyiyle birlikte Fırat’ın batısı veya doğusunda tutunması hayaldir ve tasfiyesi kaçınılmazdır.

Mücavir topraklardan kaynaklanan terörist emel ve eylemlerinin harekat ve manevra sahası kalmamıştır. Silahlar ya gömülecek ya da silah tutanlar gömülecektir. Yurt içinde ve yurt dışında elinde silahla gezen hiçbir caniye ve terör örgütüne müsamaha yoktur. Bu çerçevede Suriye’de teessüs eden geçiş hükümetinin açıklamaları umut ve memnuniyet vericidir.

Ne yurt içinde ne de yurt dışında teröre kesinlikle ödün verilmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti terörle mücadelesini dirayet ve cesaretle icra etmektedir, buna da devam edecektir. Geldiğimiz bu aşamada Kürt kardeşlerimiz oynanan kanlı oyunun içyüzünü okumuş, hıyanetin azılı figüranlarını tanımış, emperyalizmin cinayet kampanyasını görmüştür. Bu nedenle bölücü terör örgütünün Kürt kardeşlerimizin iradesine ve istikbaline ipotek koyma teşebbüsü boşa düşmüştür.

“Komşu coğrafyalar kaynayıp karışmışken…”

Türk ile Kürt’ün arasına girmek, fitneye koçbaşılık yapmak, bozgunculuk ve bölücülük dayatmasıyla bin yıllık kardeşliği baltalamaya çalışmak boşuna bir hevestir. Türk milleti bu ihanete boyun eğmeyecektir. Komşu coğrafyalar kaynayıp karışmışken; dahası ülkeler deprem geçirirken Türkiye’nin milli birlik ve kardeşlik hissiyatını çok güçlü şekilde sahiplenmesi hayranlık uyandıran bir hususiyettir.

İlkel, iradesiz ve inkarcı anlayışın hastalıklı bir uzvundan ibaret olan bugünkü yamalı ve yaralı muhalefet ne söylerse söylesin, bölücü terörün ülke gündeminden çekip çıkarılmasından korkup çekinen melez ve devşirme sözde milliyetçiler hangi iftiralarla avunursa avunsun, Türkiye iki asırlık ağırlığından kurtuluş için inisiyatif almıştır.

Büyük çapta Türk-Kürt kardeşliğiyle inşa ve ihya edilen Türk milleti kimliği yeni yüzyılın demokratik itibarı, haysiyet ve hürriyet timsali olmayı hak etmektedir. Manasız kuşkulara, maksatlı kurcalamalara ve mesnetsiz kuruntulara yer yoktur. Ortada yeni bir çözüm veya açılım diye bir süreç hiç yoktur. Olan ve olması gereken milli beka ve gelecek adına muhataplarının aktif, önşartsız, hesapsız, hilesiz, güven veren ve hasbi şekilde devreye girmesidir.

Oyalanacak ve israf edilecek vakit kalmamıştır. Türkiye için kader ve karar anı gelmiştir. Ya bir ve beraber kardeşçe yaşayacağız ya da dış dayatmalarla, bölgesel fay hatlarının kırılmasıyla tetiklenen şiddetli bir yıkıma maruz kalacağız. Sabırla, sebatla, anlayışla, hoşgörüyle, milli ilke ve ülkülere sadakatle birlik ve kardeşliğimizi perçinlemenin, pekiştirmenin ve pekleştirmenin tarihi mesuliyeti omuzlarımızdadır.

Türk vatanı; üzerinde yaşayan, altında yatan, henüz doğmamış bulunan herkesindir. İmralı ile DEM Parti temsilcileri arasında 28 Aralık 2024 tarihinde gerçekleştirilen görüşme ve bu görüşmenin genel hatlarıyla medyaya yansıyan bazı bölümleri demokrasiyi, Türk-Kürt kardeşliğine bağlanan umutları nispeten takviye etmekle kalmamış hayırlı bir başlangıcın ivmesi olmuştur.

Sırayı sözden eylem safhasına geçiş almalı, nihayetinde müspet ve müşahhas sonuçların kademe kademe sahnelenmesi gecikmeksizin ifa ve ilan edilmelidir. 2025, Türk ve Türkiye Yüzyılının ikinci yılıdır. Bu yıl içinde önümüzdeki yüz yılın barış ve huzur temeli ortak iradenin eşgüdümünde kazılacaktır. Ne müzakere ne de mütarekeden söz açılabilecektir; terörsüz ve huzurlu Türkiye’nin müteyakkız doğruluşuyla yeni yüzyılın müjde ve mükafatını ihtiva eden mütemadi manifestosu çok yakında tekemmül edecektir.

Sınırlarımızın diğer yakaları krizden krize savrulurken kendi içimizde birbirimizin can suyu olmanın zamanı gelip çatmıştır. Devir Türk Devri, Yüzyıl barış içinde var olacak Türkiye’nindir. 2024 yılında uzaya ayak basan Türk astronotunun önümüzdeki dönemlerde sayıları artmalıdır. Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan bir maden işletmesinde yaşanan toprak kaymasında hayatlarını kaybeden işçilerimiz Türk milletinin tamamının yüreğine ateş düşürmüştür.

Acılarımızın, kayıplarımızın ve gözyaşlarımızın kimliğini sorgulamak akıl dışılıktır. 2024 yılında ilk uçuşunu yapan Milli Muharip Uçağımız Kaan hepimizin, milletimizin tamamının ortak gururudur. Doğumuz üzülürken batımızın sevinmesi diye bir şey hiç görülmemiştir. Türk ve Kürt kardeşliğini hiçbir tuzak ve tertip tahrip edememiş ve edemeyecektir.

Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde katledilen Narin yavrumuz, Tekirdağ’ın Malkara ilçesinde hayattan kopartılan Sıla yavrumuz 2024 yılında hepimizi kahretmiştir. Adımız ve anılarımız acılarımız kadar bir ve aynıdır. Çözümsüzlüğe havale edilip muhasım çevrelerin eline koz olarak geçecek, müteakiben aleyhimize silah gibi kullanılacak hiçbir sorun alanımız olmamalıdır.

Milli birlik ve dayanışma hasletimiz Cudi kadar göz alıcı, Toroslar kadar sıralı, Fırat kadar engin, Dicle kadar coşkun, zeybek kadar canlı, bar, horon ve karşılama kadar heyecanlıdır. Türkiye iç çatışma girdabına asla düşmeyecektir. Ortadoğu’nun kaos salgını Türkiye’mize bulaşamayacaktır. Bilakis ve bilahare dostluk ve barış kuşağı etrafımızı kuşatacaktır.

2025, Türk ve Türkiye Yüzyılının huzur ve sükûnet sayfasını iyice aralayacak, anlaşmazlık ve uyuşmazlık kilitlerini açan ferah, feragat ve refah sıçramasıyla uçurumları kapatacaktır. Emevi Camii’nde kılınan şükür namazından rahatsız olan, garabet şeklinde şükür namazının kazası olmayacağını söyleyerek dinden diyanetten ne kadar uzak olduğunu gösteren, okunan Fetih Suresi’nden dolayı da bunalıma giren kifayetsiz muhterisler basit ve bayağı tutumlarının bedeli yüksek akıbetine muhakkak katlanacaklardır.

2025, Türkiye’nin ve Türk milletinin yılı olacaktır. 2025, bin yıllık kardeşliğimizin çelikleştiği, bölünme rüyası görenlerin sukutu hayale uğradığı, bölücü terörün kökünün kazındığı kutlu doğuma sahnelik yapacaktır. 1 Ocak 2025’te karşılayacağımız mübarek üç ayların ve bir gün sonra idrak edeceğimiz Regaip Kandilinin nice manevi güzelliklere vesile olması niyazımla birlikte; büyük Türk milletinin, bütün Türk vatandaşlarının, Türk-İslam aleminin, huzur ve barışa susamış insanlığın yeni yılını kutluyorum.

Yöresi, kökeni ve anasının dili ne olursa olsun milletimin her evladını hasret, hürmet ve muhabbetle kucaklıyor, en iyi dileklerimi paylaşıyorum. Filistin’de varoluş mücadelesi veren kardeşlerimize Rabbim’den kolaylıklar diliyorum. Vatan ve millet yolunda kara toprağın bağrına giren kahraman şehitlerimize, Gazze ve Lübnan başta olmak üzere soykırıma maruz kalan mazlum din kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmetler temenni ediyorum.

Yeni yılda; yeni Türkiye, yeni yüzyıl ve yeni hayatın muhterem kazanımlarıyla Türk milletinin yeni bir destan yazacağına canı gönülden inanıyorum. Yeni yılımız hayırlı ve uğurlu olsun diyorum.”

Paylaşın

Öcalan’ın Açıklamalarına MHP’den “Pozitif Bir Yaklaşım” Yorumu

DEM Parti heyetinin Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeyi ve görüşmenin ardından yapılan açıklamayı değerlendiren MHP’li Mevlüt Karakaya, “Bu çağrıya pozitif bir yaklaşım içerisinde olduklarını kendileri ifade ediyorlar. Sayın Genel Başkan’ımızın değerlendirmesini beklememiz en doğrusu olacaktır” dedi.

DEM Parti milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’in İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmesinin ardından yaptıkları açıklama ile ilgili ilk açıklama MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mevlüt Karakaya’dan geldi.

Kanal 7 yayınında yaptığı açıklamayı sosyal medya hesabından paylaşan Karakaya şunları söyledi: “Sayın Genel Başkan’ımızın Meclis’in açılış günündeki DEM Partililerle olan teması ve arkasından yapılan grup toplantılarında yaptığı çağrılar bu süreci hızlandırdı. Kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılması mümkün oldu.

Bu çağrının bir devlet politikası şeklinde devam etmesi bu süreci bugünkü aşamaya getirdi. Sabah açıklama yapıldı. Konu çok taze. Bu konu ile ilgili süreçte önemli bir rolü olan Sn. Genel Başkan’ımızın bir değerlendirmesi olacaktır. Bu çağrıya pozitif bir yaklaşım içerisinde olduklarını kendileri ifade ediyorlar. Sayın Genel Başkan’ımızın değerlendirmesini beklememiz en doğrusu olacaktır.”

Ne olmuştu?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Ekim’de partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı açıklamada, “Teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti Grup Toplantısı’nda konuşsun, terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, ‘umut hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın” ifadelerine yer vermişti.

Bahçeli, bu açıklamasından kısa bir süre sonra ise DEM Parti heyetine İmralı’ya gitmesi için izin verilmesi çağrısı yapmıştı. Çağrının ardından gözler Adalet Bakanlığı’na çevrilmişti.

Adalet Bakanı Yılmaz  Tunç, geçen günlerde DEM Parti’den İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Van Milletvekili Pervin Buldan’ın, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunu ziyaret etmelerine izin verildiğini belirtti.

28 Aralık’ta gerçekleşen görüşmenin ardından yapılan DEM Parti’nin açıklamasına göre Öcalan şunları söyledi: “Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan’ın güç verdiği yeni paradigmaya, ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim. Heyet bu yaklaşımımı gerek devletle gerekse siyasi çevrelerle paylaşacaktır. Bunlar ışığında gereken pozitif adımı atmaya ve çağrıyı yapmaya hazırım.”

Paylaşın

AK Parti Ve MHP, Cumhurbaşkanlığı Sisteminde Revizyona Hazırlanıyor

AK Parti ve MHP, Cumhurbaşkanlığı sisteminden vazgeçmiyor ama yeni anayasa ile sistemde bir revizyon yapılabileceğini söylüyor. Bu revizyonlardan biri cumhurbaşkanı yardımcısı sayısının netleştirilmesine dair.

Altılı Masa sürecinde muhalefetin seçim kazanıldığı taktirde yedi cumhurbaşkanı yardımcısı atanması planı yaptığını hatırlatan AK Partililer, “Altılı Masa bize cumhurbaşkanı yardımcısı sayısına sınır getirilmesi gerektiğini gösterdi. İstikrarlı bir yönetim yapısı için bunu düzenlemek, sayıyı netleştirmek gerekli” diyor.

Bir revizyon önerisi de bakanlarla ilgili geldi. Mevcut sistemde Meclis’ten bakan ataması yapıldığında milletvekilleri istifa etmek zorunda. İstifa eden milletvekili bakanlık görevinden ayrıldığında da milletvekilliğine geri dönemiyor. AK Partili yetkililer yapılacak bir düzenleme ile Meclis’ten bakanlığa atanan milletvekillerine dönem içinde tekrar dönüş imkanı verilebileceğini kaydediyor.

Değişiklik beklenen üçüncü başlık ise erken seçim düzenlemesine dair. Muhalefet de iktidar partisi yetkilileri erken seçim için de Meclis’in bu yetkisinin nasıl bir zaman dilimi içinde kullanılabileceğinin netleşmesi gerektiğini söylüyor.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; AK Parti ve MHP’nin yeni anayasa çağrısı için 2025 yılı başında harekete geçilmesi bekleniyor. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un bu kapsamda siyasi partilere yeniden anayasa ziyaretleri yapması sürpriz olmayacak. AK Partililer muhalefetin mesafeli yaklaştığı yeni anayasa için, “Bu çalışma birbirimizle konuşmak için çok iyi bir zemin. Anayasayı yapamazsak bile oturup konuşabilmeliyiz, bunun bize de topluma da çok büyük faydası olur” diyor.

AK Parti ve MHP, Cumhurbaşkanlığı sisteminden vazgeçmiyor ama yeni anayasa ile sistemde bir revizyon yapılabileceğini söylüyor. Bu revizyonlardan biri cumhurbaşkanı yardımcısı sayısının netleştirilmesine dair. Altılı Masa sürecinde muhalefetin seçim kazanıldığı taktirde yedi cumhurbaşkanı yardımcısı atanması planı yaptığını hatırlatan AK Partililer, “Altılı Masa bize cumhurbaşkanı yardımcısı sayısına sınır getirilmesi gerektiğini gösterdi. İstikrarlı bir yönetim yapısı için bunu düzenlemek, sayıyı netleştirmek gerekli” diyor.

Bir revizyon önerisi de bakanlarla ilgili geldi. Mevcut sistemde Meclis’ten bakan ataması yapıldığında milletvekilleri istifa etmek zorunda. İstifa eden milletvekili bakanlık görevinden ayrıldığında da milletvekilliğine geri dönemiyor. AK Partili yetkililer yapılacak bir düzenleme ile Meclis’ten bakanlığa atanan milletvekillerine dönem içinde tekrar dönüş imkanı verilebileceğini kaydediyor.

Değişiklik beklenen üçüncü başlık ise erken seçim düzenlemesine dair… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan mevcut anayasaya göre iki dönem olan görev süresini 2028 yılında tamamlayacak. Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesi için iki yol var. Birincisi Anayasada cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili değişiklik yapmak, ikincisi ise Meclis’in erken seçim kararı alması. Anayasaya göre Meclis’te 360 oyla erken seçim kararı alınabiliyor. Bunun takvimiyle ilgili ise bir sınırlama bulunmuyor.

2028 yılının mayıs ayında yapılması gereken seçimi Meclis kararıyla bir yıl öne çekmek de 1 ay öne çekmek de mümkün. Her iki durumda da erken seçim gerçekleşmiş oluyor. Ancak bu durum eleştiri konusu. Örneğin “genel seçimlere 1 yıl kala ara seçim yapılamaz” hükmü var. Muhalefet de iktidar partisi yetkilileri de erken seçim için de Meclis’in bu yetkisinin nasıl bir zaman dilimi içinde kullanılabileceğinin netleşmesi gerektiğini söylüyor.

Paylaşın

Bahçeli, “Suriye” Üzerinden CHP’ye Yüklendi

CHP’den gelen “Suriye” eleştirilerine sert sözlerle yanıt veren MHP Lideri Devlet Bahçeli, “CHP’nin Suriye politikası, Baas menşelidir. CHP’nin gayrimilli ve gayriahlaki siyasetinin başka türlü izahını yapmak boşuna emek ve zaman israfıdır. Türkiye’nin karşısında mevzilenen CHP’nin siyaseti iflas bayrağını çekmiş, üstelik Esad’ın kanlı mazisine bağlandığı kesinleşmiştir. Bu utanç verici ilkesizlik Türkiye’de hiçbir muhalefet partisine yakışmayan bir alçalma halidir” dedi ve ekledi:

“CHP Genel Başkanı, Suriye’nin devrik zalimi Esad kaçtı kaçalı neredeyse karalar bağlamış, matemden gözlerini feri sönmüştür. Kendisine tavsiyem bu kadar üzülmemesi, bu kadar kendisini sıkıntıya sokmamasıdır. Eğer yüreği varsa, muhabbet ve hürmeti bakiyse Moskova’ya saklı gizli giderek Esad ile kucaklaşması ve hasretini gidermesi mümkündür. Önüne geçen de zannediyorum olmayacaktır. CHP’nin siyaseti Türkiye’ye karşı siyasettir. CHP’nin siyaseti emparyalizme bağlı ve bağımlı siyasettir. Türkiye’nin Suriye’de kaybettiğini ABD ve İsrail’in kazandığını söylemek için bölgesel siyasetin iç yüzüne Özgür Bey gibi bakarken görmemek, konuşurken duymamak kafidir.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP Siyaset ve Liderlik Okulu’nun eğitim faaliyetlerini tamamlaması dolayısıyla düzenlenecek 20’nci Dönem Sertifika Töreni’ne katıldı. Bahçeli burada yaptığı konuşmada, şunları kaydetti:

“Bugünkü müzmin ve münasebetsiz muhalefet anlayışının bugüne kadar hiçbir şeyden ders almadığı, daha da kötüsü buna niyetinin olmadığı az çok hepimizin malumudur. Sırf muhalefet için muhalefet yapanlar, ağızlarını yalan için açanlar, her meseleyi saptırmak için konuşanlar esasta siyasetin konusu değildir. Bunlar patolojik vakalardır, histeri krizine yakalanmışlardır. Türk ve Türkiye vizyonu, muzaffer geçmişimizin mucizevi geleceğe düşen cemresidir. Doğru siyaset, doğru düşünce, doğru zaman, zemberek Türk devri, zemin Türk dünyası.

Ne hayallarimize sınır koyuyoruz ne hedeflerimize gem vuruyoruz. Öz güvenimizi zedeleyen ürkekliği kabul etmiyoruz. Yanlış ve yanıltıcı bir vizyonun at gözlüklerinden bakmıyoruz. Bireysel çıkarları öne almıyor, siyasi hırslara boyun eğmiyoruz. Kardeşliğin kalleş tertiplerle tahribine müsade etmiyoruz, etmeyeceğiz. Gelecek nesillere, ecdattan evlada umutlu, huzurlu, güvenli, mamur, muassır ve müreffeh, küresel liderliğe gözünü dikmiş bir Türkiye’yi emanet olarak tevdi edelim. Barıştan herkes bahseder ancak simgelediği muazzez anlam üzerine düşünen, bunun gereğini soylu mizacıyla yerine getiren ne hikmetse çok azdır. Demokrasiyi, özgürlüğü, insan haklarını önüne gelen işine geldiği şekliyle keyfi yetene kadar diline pelesenk eder de hakiki mesaj ve muhtevalarına kafa yoran neredeyse parmakla gösterilecek kadar sınırlıdır. Şuur kepenklerini indiren duygusal, ideolojik ve dogmatik amirler, her seferinde görüş açımızı kapatan kör noktalardır.

Biz olayların peşinden sürüklenen değil, olayların rotasını belirleyen kuvvetli fikir ve düşünce sistematiğine sahibiz. Bu kapsamda kaynağını Türk-İslam ülküsünden bulan Türk milliyetçileriyiz. Hadiselerin oyuncağı değil, kurulan tuzakları, oyunları bozan dava neferleriyiz. Biz MHP’yiz. Türkiye’nin gücü ve güvencesi Cumhur İttifakı’yız. Tahsil ve terbiyemiz vatan ve millet sevdası ile temayüz etmiştir. Sipariş telkinlere, sinsi kulislere sonuna kadar kapalıyız. Hür ve bağımsız vicdanımızla Türk milletinin tarihi kadar köklü fikir yapımızla ayırmayı ve bölmeyi reddeden kucaklayıcı siyasetimizle millete hizmet için yanıp tutuşuyoruz.

Komşu ülke Suriye’de 13 yıldır süren iç çatışma dönemi yerini yeni bir gerçekliğe bırakmıştır. 61 yıllık Baas, 54 yıllık Esad zilleti sona ermiş; Suriye yeni bir siyaset kulvarına girmiştir. Bu siyasetin dengeli ve kapsayıcı olması çok acılar çeken Suriye halkını layık olduğu mertebelere bütünlük ve kardeşlik içerisinde oluşturması yegane temelimizdir. Suriye’nin istikrarı, Türkiye’nin güvenliği açısından olmazsa olmaz önemdedir. Suriye’nin siyasi ve toprak birliğinin muhafazası iç barış ve huzur ortamının hiçbir kaza ve kesintiye mahal vermeden tesisi hem komşuluk hukukumuz hem bölgesel sükunet ve güvenlik bakımından ihmal edilemez bir ihtiyaçtır.

Suriye’nin geleceğine karar verecek olan Suriyelilerdir. Ancak bu karar sürecinde samimi, dostane, yapıcı ve destekleyici şekilde Türkiye’nin paylaşacağı pek çok tecrübesi olduğu muhakkaktır. Tüm rejim muhaliflerinin öncülüğünde 8 Aralık’tan itibaren tezahür eden geçiş dönemi, ümit ediyorum ki Suriye’nin derlenip toparlanmasında mühim bir eşik olacaktır. Geçiş dönemini takip eden önümüzdeki aylarda anlaşılan geçici yönetim tezahür edecek ardından anayasa hazırlığı ile beraber siyasi partilerin kurulup seçimlerin yapılması gündeme gelecektir.

Suriye’nin demokrasiye intikali ile birlikte uluslararası topluma entegre edilmesinde Türkiye her türlü katkıyı vermeye hazırdır. Dost ve kardeş Suriye halkı zulümden çok çekmiştir. Izdıraplı yılların ardından barışçıl havanın egemen olması memnuniyet vericidir. Esad rejiminin karanlık sayfaları açıldıkça gün yüzüne korkunç vakalar çıkmaktadır. Sednaya Hapishanesi’ndeki insani felaketler hepimizin yüreğini titretmiştir. Yerin onlarca metre derinliğinde hücrelere kapatılan. işkenceyle katledilen masumların hesabı katil Esad’dan mutlaka sorulmalıdır. Bu alçak Lahey Adalet Divanı’nda cani Netanyahu ile birlikte en yakın sürede yargılanmalıdır.

“CHP’nin Suriye politikası, Baas menşelidir”

CHP’nin Suriye politikası, Baas menşelidir. CHP’nin gayrimilli ve gayriahlaki siyasetinin başka türlü izahını yapmak boşuna emek ve zaman israfıdır. Türkiye’nin karşısında mevzilenen CHP’nin siyaseti iflas bayrağını çekmiş, üstelik Esad’ın kanlı mazisine bağlandığı kesinleşmiştir. Bu utanç verici ilkesizlik Türkiye’de hiçbir muhalefet partisine yakışmayan bir alçalma halidir. CHP Genel Başkanı, Suriye’nin devrik zalimi Esad kaçtı kaçalı neredeyse karalar bağlamış, matemden gözlerini feri sönmüştür. Kendisine tavsiyem bu kadar üzülmemesi, bu kadar kendisini sıkıntıya sokmamasıdır.

Eğer yüreği varsa, muhabbet ve hürmeti bakiyse Moskova’ya saklı gizli giderek Esad ile kucaklaşması ve hasretini gidermesi mümkündür. Önüne geçen de zannediyorum olmayacaktır. CHP’nin siyaseti Türkiye’ye karşı siyasettir. CHP’nin siyaseti emparyalizme bağlı ve bağımlı siyasettir. Türkiye’nin Suriye’de kaybettiğini ABD ve İsrail’in kazandığını söylemek için bölgesel siyasetin iç yüzüne Özgür Bey gibi bakarken görmemek, konuşurken duymamak kafidir. Trump’ın Cumhurbaşkanımıza yönelik müspet mesajlarını bile hırçın şekilde saptırıp kıskançlıktan deliye dönen ve çarpık mantığıyla tevil eden CHP Genel Başkanı mertlikten ve millilikten nasibini almayan yarım adamdır. Kallavi Özgür Bey’in başına yakışmıyor.

Eğer ne demek istediğimi merak ediyorsa ki yeni bir şey öğrenirse sevinirim. Tanzimat Dönemi sadrazamlarından Mehmet Emin Rauf Paşa’nın hayatını tetkik edebilir. CHP’nin Türkiye hazımsızlığı Türkiye’nin haklı ve meşru mücadelelerini karalaması, her milli meselede muhasım mevzide konuşlanması siyasi erimeye örnektir. Suriye’deki gelişmeleri ne zafer havasıyla takdim etmek ne hezimet ve hüsran iddialarıyla kötülemek doğru ve hakkaniyetli bir tavır değildir. İhtiyatlı, temkinli, dengeli şekilde ve iyi niyet temelinde komşu ülke Suriye ile ilişkileri geliştirmek, muhtemel bütün senaryolara karşı hazırlıklı olmak en doğrusudur.

Yanı başımızda yeni bir siyasal sistem kurulacaktır ve bunu kuracak olan Suriye halkıdır. Beklentimiz Türkiye ve Suriye diyaloglarının altın çağının yaşamasıdır. Suriye toprakları bölücü terörden tamamen arındırılmalıdır. Suriye’de PKK ve YPG’ye kesinlikle yer olmamalıdır. Bu örgüt silahlarını Suriye’nin geçiş hükümetine devretmelidir. Suriyeli olmayan örgüt üyeleri sınır dışı edilmelidir. Tek bir terörist sınırlarımızda nefes dahi almamalıdır. Artık bölücü teröre tahammülümüz asla yoktur. Teröristler elini kolunu sallayarak artık hiçbir yerde dolaşamayacaktır.

Suriye’nin devlet ve toplum hayatını pozitif bir dille ve herkesi kucaklayan bir hassasiyetle yeni baştan inşa etmeye koyulan Esad muhaliflerinin açıklamaları bize göre çok ama çok olumludur. Ne Türkiye’de ne Suriye’de ne de Irak’ta bölücü kiralık tetikçilere hayat yoktur, umut yoktur, gelecek yoktur. Fitnenin başına gök kubbe yıkılmalıdır. Suriye’nin eşit egemen vasfına riayet ve saygı uluslararası toplum adına bir mükellefiyettir. Aynısı Türkiye Cumhuriyeti için de geçerlidir. Hiç kimse bu ahlaki ve hukuki mesuliyetten kaçamayacaktır. Suriye’de yaşayan Kürt kardeşlerimiz ile bölücü terör örgütü arasında en ufak bir irtibat söz konusu değildir. Türkiye ve Suriye’de yaşayan Kürt kardeşlerimiz, terörizmin ablukasına karşı uyanışa geçmiş, artık kan tacirlerinin gerçek niyet ve yüzünü görmüştür. Kürtler kardeşimizdir. Terör örgütü iki cihan hasmımızdır.

DEM Parti ise CHP’nin tahrik, taciz ve istismar siyasetine alet olmadan Türkiye partisi olma yönünde kararlı adımlarla yürümelidir. İmralı ile sağlanacak görüşmeler sonucunda terörün bittiği, terör örgütünün lağvedildiği ortak gelecek ideali insan ve millet çerçevesinde açıklanmalıdır. Terör örgütü için sona gelinmiştir. Cinayet örgütünün miladı dolmuştur. Barış, huzur ve kardeşlik kazanacak; terör ve bölücülük kaybedecektir. Türkiye ve Suriye kazanacak, emperyalizmin kaos planları kaybedecektir. Türk milleti yeni yüzyılda milli birlik ve kardeşliğin dünya genelindeki timsali olacaktır. Silahlar susmakla kalmayacak hepsi birden kırılıp atılacak veya devlete teslim edilecektir. Türk-Kürt kardeşliği millet bünyesinde taçlanacaktır.

Filistin’de, Lübnan’da, Suriye’de kalıcı barış ve sürdürülebilir istikrarın sağlanması konusunda iç cephesini tahkim eden Türkiye’nin yapacağı pek çok şey vardır. İsrail’in korsan ve haydut yayılmacılığı durdurulmalıdır. Golan Tepeleri’nden çekilmediği takdirde geniş bir yaptırım ve mücadele stratejisi geliştirilmelidir. Siyonist barbarlık Türkiye’nin daha fazla sabrını zorlamaktan uzak durmalıdır. Bu en azından kendisi için hayırlı bir adım olacaktır. Şam’a gözünü diken Tel Aviv’de Kudüs’te Osmanlı şamarını yiyeceğini hiç kimse unutmamalıdır. Şam güvendeyse, günü geldiğinde Kudüs de güvende olacaktır.”

Paylaşın

MHP’li Celal Adan’dan TBMM’de Kürtçeye “İzin”

TBMM’de MHP’li Celal Adan’ın başkanlık ettiği oturumda, DEM Partili Ayşegül Doğan’ın, Kürtçe selam vermesine müsaade edildi. Adan, Dünya Anadili Günü dolayısıyla Meclis’te Kürtçe konuşan DEM Parti Milletvekili Beritan Güneş- Altın’ın mikrofonunu kapatmıştı.

DEM Partili Ayşegül Doğan’ın Kürtçe sözleri ise Meclis tutanaklarına, “Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi” şeklinde geçirildi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Şırnak Milletvekili Ayşegül Doğan, Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşların bütçesinin görüşüldüğü oturumda Kürtçe konuştu.

Daha önce DEM Partili Beritan Güneş- Altın’ın Kürtçe konuşmasını kesen Milliyetçi Hareket Partili (MHP) Celal Adan’ın başkanlık ettiği oturumda, Doğan, konuşma yapmadan önce Adan’a “Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz’a kendi ana dilimde hoş geldiniz diyemiyorum sanırım, değil mi?” diye sordu.

Celal Adan’ın, “Tabii tabii, deyin” yanıtı üzerine Ayşegül Doğan, “Hûn bi xêr hatin” (Hoş geldiniz) diyerek konuşmasına Kürtçe başladı.

Doğan’ın Kürtçe sözleri ise Meclis tutanaklarına, “Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi” şeklinde geçirildi.

MHP’li TBMM Başkanvekili Celal Adan, 21 Şubat Dünya Anadili Günü dolayısıyla Meclis Genel Kurulu’nda Kürtçe konuşan DEM Parti Mardin Milletvekili Beritan Güneş- Altın’ın mikrofonunu kapatmıştı.

Güneş-Altın’ın mikrofonunu iki kez kapatan MHP’li Adan, “Anayasamızın 3. maddesine göre Türk devleti ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür ve dili Türkçedir, konuşmaların Türkçe yapılması gerekmektedir. Aksi halde iç tüzüğün 66. Maddesi uyarınca mikrofon kapanıyor” demişti.

DEM Partili vekil ise Adan’a “O zaman AK Partili adaylarınıza söyleyin Mardin’de, Urfa’da, Diyarbakır’da, Kürtçe propaganda yapmasınlar” diyerek tepki göstermişti.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Bahçeli’den Özel’e “Viking Kafası” Yanıtı: Cahil, Densiz, Mankurt…

CHP Lideri Özgür Özel’in “Öcalan Meclis’e gelsin, konuşsun, sorun çözülsün demek Viking kafasıdır” sözlerine yanıt veren MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Bir cahilin, bir densizin, bir mankurtun tevili olmayan zırvasıdır” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son günlerde yaşanan gelişmelerle ilgili yazılı açıklama yaptı. Bahçeli, açıklamasında şunları kaydetti:

“2011 yılının Mart ayından itibaren derin ve denetimsiz çalkantılarla bocalayan, birbirine eklemlenerek büyüyüp genişleyen dev krizlerle boğulan Suriye’de 8 Aralık’tan geçerli olmak üzere bambaşka bir siyasi gerçeklik meydana gelmiştir. Baştan ayağa çürüyen Esad rejimi bütün melanet ve musibetiyle nihayet çökmüştür.

Nitekim baskıcı ve totaliter Esad rejiminin zulüm ve zilletle iç içe geçen karanlık devri kapanmış, Baas ilkelliği zora ve geniş bir ittifaka dayalı şekilde tasfiye edilmiştir. Suriye halkı pas tutmuş esaret zincirlerini kırarak özgürlüğe kavuşmuş ve yeni bir döneme kucak açmıştır.

Kanlı, kaotik, karmaşık ve uzun süreli istikrarsızlık yıllarının ardından Suriye’de yeşeren birlik ve dirlik iradesinin bölgesel barış ve istikrarın destekleyici unsurlarından birisi olarak sivrilmesi hiç kuşku yok ki samimi beklentimizdir.

Özellikle Türkiye’nin diyalog ve işbirliği telkinlerine sırt çeviren, halkıyla düşman kamplarda mevzilenip ihtilafa düşen zalim Esad’ın ülkeden kaçışıyla birlikte tarih sahnesine çıkan yeni Suriye’nin demokrasiye geçiş süreci inanıyorum ki hızlanacaktır.

Muhalif grupların yönetimi devralmasıyla Suriye’de ihtiyatlı ve zamanla daha da somutlaşacak bir bahar havası doğmuştur. Üç ay süreyle görev yapacak geçiş hükümetinin şu ana kadar verdiği mesajlar, yaptığı açıklamalar, gösterdiği olgun yaklaşımlar sevindirici olduğu kadar ülkede yaşayan her kesim için makul, dengeli, dengeleyici ve rahatlatıcıdır.

Bu kapsamda dost ve kardeş Suriye halkının memnuniyeti, yeni yönetimi sahiplenmesi ayrıca şayan-ı dikkatimizi celp etmektedir. Türkiye 13 yıllık Suriye krizinde doğru yerde durmuş, esasen komşuluk hukukunun ahlak ve ilkelerini titizlikle savunmuş, bununla da kalmayıp her zaman bağlı kalmıştır.

Masum insanları katleden, bu minvalde en acımasız işkence metotlarını kullanan, milyonlarca Suriyeli’yi yurdundan ve yuvasından koparan Esad’ın akıl, şuur, vicdan ve basiret kaybı Türkiye’ye ters bakışına yol açmış, elbette makus sonunu hazırlamıştır.

Suriye’de vasat bulan yeni normalin geçmişten ders çıkarması huzur ve sükûnetle perçinlenmiş bir gelecek için kaçınılmaz gerekliliktir.

“İsrail’in yaptıkları kabul edilemez”

Diğer yandan Siyonist barbarlığın Suriye topraklarında yayılma politikası kabul edilemez bir istila girişimidir. İsrail’in, Golan Tepelerinde tesis edilen tampon bölge sınırını aşarak Şam’a doğru ilerleyiş kaydetmesi, farklı zamanlarda hava saldırıları düzenleyerek güç gösteri yapması, ısrarla ve sistematik ölçekte nüfuz alanları oluşturarak Suriye topraklarında hak iddiasında bulunması, alçak bir fırsatçılıktır.

Türkiye Suriye halkının yanındadır. Bu meşru ve dostane tutum hiç değişmeyecektir. Aynı fırsatçılığa bölücü terör örgütünün de teşne olması sonuçsuz kalmaya mahkumdur. İsrail’in sabır ve sinir eşiklerini tahrip ve taciz eden müdahalelerine karşı direniş hattı kurulmalıdır.

Suriye, Suriyelilerindir; Türkiye’de misafir olan geçici koruma statüsündeki kardeşlerimizin geri dönüşleri ise başlamıştır. Bu ülkenin siyasi ve toprak birliği tartışmaya kapalı bir konudur. Aynı zamanda Türkiye için kırmızı çizgidir.

İsrail’in yayılmacı emellerini mütehakkim ve mütecaviz politikalarla devam ettirmesi halinde Türkiye’yle karşı karşıya gelmesi, temas hattının sıfıra inmesi kaçınılmaz hale gelebilecektir. Şam’a göz dikenlerin Tel Aviv ile Kudüs’te sıkışıp bozgunla yüzleşme ihtimali yabana atılmamalıdır.

Suriye’de barış, huzur ve kardeşlik ikliminin filizlenmesine tahammül edemeyen mihrakların sürekli savaş ve çatışma ortamı için ikmal yapmasına, tehlikeli senaryoları devreye sokma arayışlarına Türkiye’nin yanında ümit ederim ki, bölge halkları da müsaade etmeyecektir.

“PKK/YPG Fırat’ın doğusundan temizlenmelidir”

Terör örgütlerinin Suriye topraklarından sökülüp atılmasından başka seçenek de kalmamıştır. PKK/YPG’nin Suriye’de tutunması geldiğimiz bu aşamada muhal bir hayaldir.

Türkiye’nin ve bölge ülkelerinin güvenliğine, geleceğine, insan ve toprak bütünlüğüne azami tehdit saçan terör örgütlerinin yuvalandığı alanlardan çıkarılarak ya imha ya da teslim alınması muhakkak sağlanmalıdır.

Güney sınırlarımızın sıfır noktasından başlamak suretiyle derinlemesine veya koridor biçimiyle bir terör devleti kurma hedefini gündeminde tutanlar hayal kırıklığı yaşamaya mecburdur.

Ne Türkiye’nin ne de Suriye’nin geleceğinde terör örgütleri olamayacaktır. Suriye’deki yeni yönetimin PKK/YPG ile Kürt kardeşlerimizi tefrik etmesi, ayrı ayrı değerlendirmesi, dahası terör örgütlerinin varlığını reddetmesi takdirle karşıladığımız müspet bir adımdır.

Üstelik silahlı tüm grupların dağıtılma kararı da iyimserliğimizi kamçılamıştır. Parçalanmış Suriye’ye yatırım yapan küresel ve bölgesel aktörlerin kukla olarak sahaya sürdüğü terör örgütlerine hayat hakkı yoktur. PKK/YPG’nin Fırat’ın batısından çıkarılmasından sonra doğusundan da temizlenmesi mukadder bir sorumluluktur.

Suriye’yi vatanı ve varlığının onur eşiği kabul eden, etnik kökeni ve mezhebi ne olursa olsun bütün Suriyelilerin bir ve beraber ülkelerine sahip çıkmalarıyla geçiş döneminin risk ve sancıları kısa zamanda atlatılacaktır. Siyasi sürecin canlandırılmasıyla yarım kalan anayasa hazırlığının tamamlanıp demokrasinin işler ve işlevsel hale gelmesi Suriye’nin gücüne güç katacaktır.

Türk milleti Suriyeli kardeşlerinin destekçisidir. Demokrasiye hızla geçilmesi için yardıma hazırdır. Ülkemizden doğup sınır aşan sular mahiyetindeki Fırat ve Dicle nehirlerinin arasında kalan ‘Bereketli Hilal’, komşu coğrafyaların huzur, sükûnet ve refahını takviye ve tahkim edecektir. Bizden doğup akan sular asil kardeşlerimize bereket taşıyacaktır.

Suriye Türkmenleri kadar Suriyeli Kürtler, Araplar ve diğer kökenleri temsil eden toplumsal gruplar ayrılmaz ve bölünmez bir bütün halinde bağımsız devletlerinin çatısı altında sonsuza kadar yaşayacaklardır. Türkiye ve Suriye’de hayat mücadelesi veren Kürt kardeşlerimizin bölücü terör örgütüyle bir ve beraber anılması diye bir şey yoktur.

Kürt kardeşlerimizle kavlimiz ve kaderimiz birdir. PKK/YPG ile mücadelemiz tavizsizdir, kıran kırana devam edecektir.

CHP Genel Başkanı’nın ‘Öcalan Meclis’e gelsin, konuşsun, sorun çözülsün demek Viking kafasıdır’ sözleri bir cahilin, bir densizin, bir mankurtun tevili olmayan zırvasıdır. Kürt kardeşlerimizle kucaklaşmamızı hazmedemeyen, terör sorununun sonlanma ümitlerini kabullenemeyen CHP, DEM Parti’nin yerine geçmiş, etnik ve mezhep bölücülüğü kulvarında öne çıkmıştır.

CHP’nin yalnızca ekseni kaymamış, aynı zamanda siyasi etik ve erdemi de buharlaşıp kaybolmuştur. CHP Genel Başkanı’nın Viking benzetmesi kimlere özendiği, hangi tarih müktesebatından beslendiği gerçeğini açıkça deşifre etmiştir.

Bizim mantığımızın Viking mantığı olduğunu ileri sürmek için hayatın akışına, siyasetin ve hadiselerin iç yüzüne esirleşmiş ve özelleşmiş devşirme gözüyle bakmak yeterlidir. Bizim mantığımız Türk mantığıdır, feyzini millet aklından; fikrini de Türk ahlak, kültür ve tarihinin muazzam birikiminden almaktadır.

Özgür Özel’in Viking takıntısı potansiyel hayranlığının dışa vurumu, viran ve virman edilmiş iradesinin acıklı vurgunu, çatlak vazo gibi oturduğu koltuktaki pespaye halinin vaziyetidir. Kürt kardeşlerimizle aramıza girmeye hiç kimsenin nefesi yetmeyecektir.

DEM’i istismar eden CHP’nin melun komploları çuvallamaya müstahaktır. Milliyetçi Hareket Partisi düşünce ve görüşlerini tutarlı şekilde muhafaza etmekte ve arkasında durmaktadır. Kaldı ki Suriye’deki gelişmelerden sonra haklılığımız teyit edilmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nin milli ve müteyakkız politikalarıyla Şam Büyükelçiliğimiz açılmış, Türk bayrağı göndere çekilmiş, sahada ve masada yerimiz pekişmiştir.

Türkiye’nin siyasi ve stratejik başarılarından rahatsız olan CHP Genel Başkanı’yla irili ufaklı diğer partilerin şaşkınlığı ve mağlubiyet psikolojisine kapılmaları nevzuhur Baasçı zihniyetin muhalefet üzerinden ülkemize nasıl bulaştığını göstermesi bakımından ibret vericidir.

Türk ve Türkiye Yüzyılında huzur, kardeşlik ve barış hâkim olacak; Moskova’ya kaçıp sığınan Esad’ın içimize sızan muhalefeti heder olup gidecektir. Emevi Camiinde kılınan Cuma Namazından keyifleri kaçanların, yansıyan fotoğraf karelerinden ürken ve telaşa düşenlerin sonu, fitnenin uçurum dibidir.

Türkiye kazandıkça, eli güçlendikçe; askeri, siyasi ve diplomasi başarılarına imza attıkça, varlığını ve iradesini tebliğ ettikçe kayıp histerisi nüksedenler yeni yüzyılda ufkumuzu perdeleme teşebbüslerinde muvaffak olamayacaklar, eninde sonunda tarihin çöplüğünde yerini bulacaklardır.

Özgür Özel de Vikinglerle yol yürümek istiyorsa takdir kendisinindir, bizim yolumuz Türk milletinin yoludur, Türk devrinin yoludur, Türkiye Yüzyılının yoludur.”

Paylaşın