Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan” Çağrısına Destek Yüzde 10

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın gelip TBMM’de, DEM Parti grubunda konuşması önerisine destek Türkiye genelinde yüzde 10 civarında.

Gazeteci-yazar Murat Yetkin, bugün Yetkinpeport’taki köşesinde; İstanbul Ekonomi’nin 15 Kasım’daki “Türkiye Raporu” çalışmasından hareketle; “2024’te Türkiye’de yaşayan yaklaşık 86 milyon Türk vatandaşının 66 milyonu kendisini Türk, 13 milyonu Kürt, 1,5 milyonu Zaza, 450 bini Çerkes, 350 bini Arap olarak tanımlıyor. Diğer beyanlar daha az çıkmış” diye yazdı.

Araştırmada “Kürt sorunu olduğunu düşünüyorum” diyenlerin sayısının yüzde 68 olduğunu söyleyen Yetkin, birden fazla yanıtın bir arada verilebildiği Kürt sorununun çözümünde PKK’nın faaliyetlerine son vermesini isteyenlerin yüzde 91’le ilk sırada olduğuna yer verdi.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’ın DEM grubunda konuşma önerisinin Türkiye genelinde yüzde 10 destek bulduğunu da paylaşarak, “MHP’lilerin yüzde 35’i Bahçeli’nin açıklamalarını açıkça desteklemediğini söylemiş. Bir yüzde 9 da görüş bildirmek istememiş; toplamı yüzde 44. DEM’de desteklemeyenlerin oranı ise yüzde 49; buna karşın yüzde 41 desteklemiş.

Etnik yönden, Kürt ve Zazaların yüzde 37’si Bahçeli’ye destek verirken, Türklerde destek onanı yüzde 19’a düşüyor. Kürt ve Zazaların yüzde 90’ı Bahçeli’nin açıklamalarından haberdar iken, DEM Partililerin yüzde 40’ı DEM eş-başkanı Tülay Hatimoğulları’nın söylediklerinden habersiz” ifadelerini kullandı.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Bahçeli “Öcalan” Çağrısını Yineledi: Söylediğimiz Her Şeyin Arkasındayız

MHP Lideri Devlet Bahçeli, PKK Lideri Abdullah Öcalan için yaptığı çağrıya değinerek, “Terör ve bölücülük sorunuyla daha fazla yaşamamız. Bölücü terör örgütü PKK için son yaklaşmıştır, hiçbir terörist için kaçacak bir yer kalmamıştır. Silah varsa siyaset yoktur. İhanet varsa demokrasi yoktur. Yaptığımız ve söylediğimiz her şeyin arkasındayız” dedi ve ekledi:

“Günü kurtarmanın değil, geleceği kurgulamanın istikametinde sağlam adımlarla ilerlemenin düşüncesindeyiz. Oyumuz artıyormuş, oyumuz azalıyormuş! Vatan tehdit altındayken, milli güvenlik duvarlarımız hain akınlarla sallanıyorken oy ve seçim endişesiyle başımıza kuma gömmek bizim kitabımızda yazmayan alçalma ve aşağılanma halidir.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. 34 harften oluşan ortak Türk alfabesine ilişkin konuşan Bahçeli, “Önemli ve kayda değer bir sonuç da, ortak alfabe konusunda alınmıştır. Bu gelişme tarihi bir adımdır, makus talihin ters döndüğünün işaretidir” dedi.

CHP’ye eleştirilerde bulunan Bahçeli, “Onlar dönsün dursun dikkat etsinler fazla dönüş denge kaybına da yol açabilir. Dönen dönsün biz dönmeyiz yolumuzdan. Dönenlere devşirilenlere demlenenlere, kaçanlara, korkaklara aldırmadan bizim yolumuz Türk devrimidir ve Türkiye yüzyılıdır… Bu fırsat kaçmamalı, tarihi baştan ayağa yeniden yazmak elimizdedir. Sistemli ve şiddetli tahriklere aldırmayacağız. Kuru gürültülere pabuç bırakmayacağız. Türk birliği hayal safhasında kalmamalı” ifadelerini kullandı.

Türkiye-ABD ilişkilerine değinen Bahçeli, şu ifadeleri kullandı: “ABD başkanlık seçim sonuçları münasebetiyle gün yüzüne çıkan kaygılı bekleyişler fazlasıyla dikkat çekicidir. Almanya’da koalisyon hükümetinin dağılması erken seçim şartlarını doğurmuştur. ABD’de yapılan seçimde seçilen Trump’ın ne yapacağı nasıl bir politika takip edeceği günlerdir tartışmaların ağırlık merkezidir. Türkiye’de bazı çevrelerin fil ile eşek arasına sıkışıp kalmaları,

Trump’ın seçilmesinden dolayı karalar bağlamaları, Harris’in kaybedişinden dolayı yas tutar haline gelmesi garabettir. ABD’deki demokratların ve cumhuriyetçilerin holiganlarmış taraflarına ülkemizde de tesadüf etmek utanç duyacak bir köksüzlüktür. Biden’ın içimizdeki sömürgeleşmiş işbirlikçileriyle dayanışma halinde cumhurbaşkanımızı seçimle değiştirip devirme planları şimdi tuzla buz olmuştur.

Şu Allah’ın işine bakınız ki değişen akli melekelerinin dahi kendisini terk ettiği Biden’dan başkası değildir. Düşmez kalkmaz bir Allah’tır düşüp de kalkamayan Biden ve Harris’tir. Biz ABD’deki seçime Türkiye merkezli bakıyoruz. ABD Türkiye ,ilişkilerinin asıl boyut alacağıyla ilgili analiz yapıyoruz. Trump’ın ilk döneminden farklı bir profil sergilemesi iki ülkenin de müşterek hayrınadır.”

“Terörün bitmesi milli ülküdür”

Abdullah Öcalan çağrılarına ilişkin açıklama yapan Bahçeli, şu ifadeleri kullandı: “Bölücü terör örgütü için son yaklaşmıştır. Silah varsa siyaset yoktur. Şiddet varsa sevgi ve barış dili kupkurudur. MHP milli birlik ve kardeşliğin yanındadır. Yaptığımız ve söylediğimiz her şeyin arkasındayız. Biz gelecek seçimlerin hesabını değil, gelecek nesillerin hesabı içindeyiz. Torunlarımızın, aynı felaketlere muhatap olmasını asla, kata, bihakkın istemiyoruz.

Günü kurtarmanın değil, geleceği kurmanın ve kurgulamanın istikametinde sağlam adımlarla ilerlemenin samimi düşüncesindeyiz. Terörün bitmesi milli ülküdür. Vatan tehdit altındayken oy düşünmeyiz. Kürt kardeşlerimizle kucaklaşarak milli birlik ve kardeşlik hukukunu Türkiye’nin düşmeyecek kudret ve kuvvet mevzii haline getirmek geleceğe ve geçmişe sadakat nişanemizdir. Kara kampanya sahipleri ise sorunlardan besleniyor. Kronik sorunları çözmek amacıyla dik duruşla ve delikanlıca er meydanına çıkacak Cumhur İttifakı’ndan başkası yoktur, olması da ham bir hayaldir.

Değil elimizi, gövdemizi dahi sıra dağların altına sere serpe yatırmaya hazırız, kararlıyız ve sonuna kadar da inançlıyız… Aklımızla, imanımızla, irfanımızla, gönlümüzle Türklüğün, Türkiye’nin ve Türk milletinin yıkılmaz son kalesiyiz, teslim alınamaz son cephesiyiz. Terör bitecek, bölücülük tasfiye edilecektir. Gayemiz ve gayretimiz buna yöneliktir.”

Öte yandan Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nu eleştiren Bahçeli, şöyle devam etti: “Belediye başkanlarının işi gücü bırakıp bugünden cumhurbaşkanlığı adaylığına soyunmaları anketlerin palavralarıyla caka satmaları en başta İstanbul ve Ankara’ya nankörlük kendi adlarına da namertliktir.”

“Türkiye’yi tahrik edici davranışlardan vazgeçin”

Bahçeli, grup toplantısı çıkışında bir gazetecinin “Çözüm süreci konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’la aranızda bir görüş ayrılığı var mı, yok mu?” sorusuna yanıt verdi. Soruyu soran gazeteciye “Mesleğini bırak” diyen Bahçeli, şu ifadeleri kullandı: “Bir defa basın mensubu kardeşlerim, Türkiye’yi tahrik edici yanlış bilgilerle ayrımcılığı körükleyici davranışlardan vazgeçin. Geçemiyorsan mesleğini bırak.”

Paylaşın

Cumhur İttifakı’nda “Etki Ajanlığı” Çatlağı?

Muhalefet ve sivil toplum tarafından “muğlak” olduğu için eleştirilen “etki ajanlığı” düzenlemesinin, iktidardaki Cumhur İttifakı’nın ortakları arasında görüş ayrılığına yol açtığı yorumları yapılıyor.

“Etki ajanlığı” düzenlemesi incelendiğinde, devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar ceza verilebileceği ve hangi durumlarda bu cezanın artırılabileceğinin hükme bağlandığı görülüyor.

Türkiye’de “iç ve dış siyasal yararlar aleyhine” kavramıyla yeni suç oluşturacak “etki ajanlığı” düzenlemesi, Salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlanacak.

VOA Türkçe’den Yıldız Yazıcıoğlu’nun haberine göre; Başkentte, AK Parti’nin düzenlemeyi geri çekme kararı alabileceği ancak MHP’nin yasalaştırmakta ısrarcı olduğu iddia ediliyor.

AK Parti’nin “etki ajanlığı” düzenlemesini de içine yerleştirdiği Noterlik Kanunu’nda değişiklikler içeren kanun teklifindeki 16’ncı maddeyle Türk Ceza Kanunu’na (TCK) “Diğer faaliyetler” başlığı altında, “etki ajanlığı” ile mücadele gerekçesiyle yeni suç tanımı oluşturulması öngörülüyor.

Bu yeni suç tanımında, muhalefet ve sivil toplum tarafından “muğlak” olduğu vurgulanan “iç ve dış siyasal yararlar aleyhine” kavramıyla kamu faaliyetleriyle ilgili aleyhte olduğu iddia edilecek faaliyetlerin cezalandırılacağı belirtiliyor.

Teklifteki haliyle “etki ajanlığı” düzenlemesinin ise, iktidardaki Cumhur İttifakı’nın ortakları arasında TBMM çatısı altında görüş ayrılığına yol açtığı yorumları yapılıyor.

TBMM Adalet Komisyonu’ndaki görüşmelerde, Adalet Bakanlığı ile Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT), hangi faaliyetler veya hangi eylemler hakkında “iç ve dış siyasal yararlar aleyhine” yorumuyla suçlama yapılabileceğini açıklamamasının milletvekillerinde rahatsızlık yarattığı da öne sürülüyor.

Komisyondaki görüşme sonucunda AK Partili Başkan Cüneyt Yüksel’in, muhalefet cephesi eleştirileri itibariyle “suç tanımı üzerinden yeniden değerlendirme” sözü dikkat çekmişti. Suç düzenlemesine “hangi hallerde suçun oluştuğuna nasıl karar verileceğine” ilişkin açıklık getirilebileceğini belirten Yüksel, Adalet Bakanlığı ve MİT ile beraber çalışma yapılarak, yasa teklifi TBMM Genel Kurulu aşamasına geldiğinde değişiklik yapılacağının sinyalini verdi.

AK Parti içinde “suçun muğlaklığı” nedeniyle yasal düzenlemede değişiklik gerektiği yönündeki görüşler tartışılırken; CHP Grubu başta olmak üzere yasama çalışmalarına hız kazandırma bakımından iktidar grubuna “etki ajanlığı” düzenlemesini geri çekme talebini yineledi.

AK Parti ile muhalefet arasındaki uzlaşma arayışı ise, iktidar ortağı MHP’de tepkiye yol açtı. Bugün mevcut haliyle yeni suç tanımını tartışmaya karşı oldukları mesajını MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, X platformundaki paylaşımıyla ortaya koydu.

Yakın geçmişte “dezenformasyonla mücadele” gerekçeli yeni suç tanımını hayata geçirmekte etkin rol oynayan MHP’li Yıldız, “Etki ajanı yasası, hangi fiillerin bu suçu oluşturduğuna ilişkin açık ve net kriterler getirmektedir. Türk milli menfaatleriyle sorunu olmayanların kaygı duyması temelsizdir” mesajını paylaştı.

MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir de geçen hafta, “fondaş medya” kavramıyla uluslararası sivil toplum örgütleri veya Avrupa Birliği (AB) gibi yapılardan maddi destek alan bağımsız medya kuruluşlarını hedef alan yasa teklifini gündeme getirdi.

Özdemir, MHP olarak 6 Kasım’da TBMM Başkanlığı’na sundukları yasa teklifiyle “Yabancı vakıf ve derneklerden fon alan medya kuruluşları ve yayın organlarının RTÜK denetim ve onayına haiz lisanslarının iptal edilmesini” talep ettiklerini açıkladı.

Ankara kulislerinde; “Fon alan kuruluşların da Türkiye’nin milli güvenliği aleyhine faaliyetler yürüttüğü de anlaşılmaktadır” diyen Özdemir’in sunduğu yasa teklifiyle, MHP’nin özellikle medya kuruluşlarını hedef alarak, yabancı ülkeler kaynaklı etki ajanlığını gündemde tutmaya çalıştığı işaret edildi.

Kulislerde; bu hamleleriyle “MHP’nin ortağı AK Parti’ye mesaj verdiği” öne sürülerek, AK Parti Grubu’nun herhangi bir şekilde yarından itibaren görüşülmesine başlanacak “etki ajanlığı” düzenlemesinde geri adım atmaması için baskı yaratıldığı iddia edildi.

AK Parti açısından “etki ajanlığı” düzenlemesiyle ilgili çelişki boyutu da tartışılıyor. Geçtiğimiz Haziran ayında NATO Parlamenterler Asamblesi (NATO PA) kapsamında, Gürcistan hakkında “etki ajanlığı” düzenlemesini yasalaştırması nedeniyle kınama kararıyla yasa hükmünü geri çekme çağrısı yapılmıştı. Bu çağrıya AK Partili vekiller de olumlu oylarıyla katılım gösterdiği için şimdi Gürcistan’ın NATO’da kınanmasına yol açan yasal düzenlemeye Türkiye’de “kabul” oyu verilmesi olasılığı eleştiriliyor.

Yetkin Report’un Haziran ayındaki haberine atıfta bulunularak, NATO PA Türk Delegasyonu Başkanı ve eski Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da aralarında bulunduğu NATO PA toplantısında Gürcistan aleyhine oy kullandığı hatırlatılıyor.

Çavuşoğlu ve bazı AK Partili vekillerin NATO çatısı altında “etki ajanlığı” eleştirisine katılması nedeniyle, AK Parti Grubu’nda bu düzenlemenin Türkiye’nin, gelecek NATO PA toplantısında kınama konusu olabileceği ihtimali üzerine değerlendirmeler yapıldığı iddia ediliyor.

Paylaştığı sosyal mesajında bu oylamayı hatırlatan CHP TBMM Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın, “Cumhuriyet Halk Partisi Meclis grubu bu düzenlemenin Meclis’ten geçmemesi için her türlü çabayı gösterecek, geçmesi halinde iptali için Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacaktır” dedi.

Sözü edilen düzenleme incelendiğinde, devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar ceza verilebileceği ve hangi durumlarda bu cezanın artırılabileceğinin hükme bağlandığı görülüyor.

Paylaşın

Bahçeli’nin “Öcalan” Çağrısı AK Parti’de Kafaları Karıştırdı

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Öcalan” çağrısının üzerinden neredeyse 20 gün geçmiş olmasına karşın Erdoğan’ın bu çağrıya dair tek kelime etmemesi AK Parti’de de kafaları karıştırdı.

Erdoğan’ın net pozisyon almaması nedeniyle nasıl tutum alacaklarını bilmeyen birçok AK Partiliye göre sorun Bahçeli’nin söyleminde değil, söylem hızında. AK Partili birçok isim siyasi partilerin büyük kısmının olumlu mesajlar vermesine karşın kamuoyunun bir ‘sürecin’ çok uzağında olduğunu söylüyor.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Öcalan’ın Meclis kürsüsünden “örgütün lağvedildiğini açıklaması” durumunda ‘umut hakkı’ndan yararlanabileceği sözlerinin siyasetteki yankıları sürüyor. Çok kişi konuştu ama AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, üzerinden neredeyse 20 gün geçmiş olmasına karşın bu çağrıya dair tek kelime etmedi.

Bu durum Erdoğan’ın söz konusu çağrıdan bilgisi olmadığı yorumlarına neden olurken AK Parti’de de kafalar karışık. Cumhurbaşkanının net pozisyon almaması nedeniyle nasıl tutum alacaklarını bilmeyen birçok AK Partiliye göre sorun Bahçeli’nin söyleminde değil, söylem hızında. AK Partili birçok isim siyasi partilerin büyük kısmının olumlu mesajlar vermesine karşın kamuoyunun bir ‘sürecin’ çok uzağında olduğunu söylüyor.

Kulislerde, “Siyasetçilerle kamuoyu arasında fark var. Partilerin büyük kısmı yapılan çağrıya kategorik olarak karşı çıkmadı ama seçmen rahatsız oldu. Bu hız doğru değil. Adım adım ilerleyen, tüm tarafların yavaş yavaş içine dahil edileceği, toplumun kaygı ve endişelerinin giderileceği bir süreç işletilmeliydi. Bahçeli’nin bu önemli adımı bir kenara bırakılamaz ama hem devlet kurumlarının adaptasyonu hem de toplumun hazırlanması için ne yapılması gerektiği düşünülmeli. Bu noktada adımlar atılmalı” deniliyor.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Kulislerde, Erdoğan’ın da toplumun sürece mesafeli olduğunu gösteren bu nabzı ölçtüğü için açıklama yapmaktan kaçındığı kaydediliyor. Meseleleri sadece siyasilerin gözünden görmenin doğru olmayacağını kaydeden AK Partililer, “Vatandaşa kulak vermek, durumunu, tutumunu ölçüp ona göre davranmak zorundayız” diyor.

Paylaşın

Devlet Bahçeli: Erdoğan, Bize Göre Tek Seçenektir

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Diyorlar ki sayın cumhurbaşkanımızı seçtirmek için yol arıyormuşuz…” dedi ve ekledi:

“Eğer terör hayatımızdan sökülüp atılırsa, eğer enflasyon canavarına darbe indirilirse, Türkiye siyasi ve ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir?”

Bahçeli, konuşmasının devamında, “Ne yapacağız CHP’nin içinde 4 yıl kala aday mı arayacağız? Bu kapsamda lazım gelen anayasal düzenlemeyi yapmak önümüzdeki görevler arasında olmayacak mıdır? Devlette devamlılık siyasette istikrar Türkiye Yüzyılı’nın inşası için sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, milletin sevdalısıdır, tecrübesiyle, birikimiyle bize göre tek seçenektir” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Cumhuriyet’in aktardığına göre; Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Türkiye demekten asla vazgeçmiyoruz. Günü birlik siyasi hesap peşinde değiliz. Milletin desteği olamadan hiçbir siyasi hedef başarıya ulaşamaz. En büyük arzumuz milletimizi hak ettiği şekilde temsil etmek, sorunlara köklü çözümler oluşturmaktır. Milli vizyonumuzu gerçekleştirmenin mücadelesini vermeliyiz. Karanlık lobilerin, kabaran kulisler eline düşemeyiz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi’yiz. Geçmişle geleceği kavuşturan Cumhur İttifakı’yız.

Hiç kimse kaygı ve korkuya kapılmasın, bayrak inmeyecek. Durmayacağız, duraklamayacağız. Hilal kardeşliğimizin ve kader ortaklığımızın mesajıdır. Hacın girdiği yerlere hilal bir daha girememiştir. Hilali korumanın dışında ikinci bir seçeneğimizin olmadığına yürekten inanacağız. Bir ve birlikte hilale doğru emin ve sağlam adımlarla ilerleyeceğiz. Türkiye toplantılarımızın 6’sı tamamlandı geriye 21 toplantımız kaldı.

Önemli olan akıl sahibi olmak değil, aklın doğru yerde, doğru zamanda kullanılmasıdır. Ortak aklı çalıştıramamış, ortak bir geleceğin rotasına girememiş toplumlar… Beşinci kol faaliyetlerine kabus yaşatmak hepimizin sorumluluğudur. Hiç kimseyi ayırmıyorum, ayrı görmüyorum. Önümüzdeki yüz yılı şu başlıklar altında toplayabiliriz.

Hedefimiz Türk İslam coğrafyasında birliğin ve beraberliğin çınarlaşmasıdır. 9 Temmuz 2118 Cumhurbaşkanlığına geçişin 100. yılıdır. Önümüzdeki 100 yıllık takvim işlemeye başlamıştır. Üzerinde oynanan haritalar yeni baştan çizilecek. Milli hedefimiz Osmanlı barışına benzer, insanlığın tam bir huzura kavuşmasıdır. Türk milleti tarihin hiçbir döneminde asimilasyoncu olmamıştır. Gözünü ABD başkanlığına çevirenler acaba nasıl çıkar devşiririz peşinde.

Geçen hafta konuştuklarımı herkes konuşmaya devam ediyor. ‘Teröristbaşı terörün bittiğini, ihanet ve bölücülüğün çıkmaz sokak olduğunu söyleyecekse hadi DEM grubuna gelsin bunları teker teker söylesin, umut hakkından istifade etsin’ sözümün arkasındayım, teklifimde ısrarcıyım.

Devletin bekası için cesur kucaklayıcı hamlelere ihtiyaç vardır. Mananın yerine boş lafların geçmesine milli geleceğimizi riske atmakla eşdeğerdir. Basiretsiz telkinlere aşırı isteklere kapalı durarak kardeşliğimizi pekiştirmeliyiz. Politik düzeydeki bir hatayı strateji düzeltemez. Kürtler başka, terör örgütü başkadır. İkisini birbirine karıştırmak ülkemize ve milletimize yapılacak en büyük kötülüktür.

DEM Parti kararını netleştirilmeli. Nerede durduğunun muammasını açıklığa kavuşturmalıdır. Terör örgütü, 85 milyon Türk vatandaşının düşmanıdır. Öcalan İmralı’da yatıyor, fakat DEM Parti’de 57 Öcalan gölgesinin Meclis’te olduğunu niye görmüyorsunuz? İmralı Türkiye’de değil mi? Teröristbaşının DEM Parti grubuna gelmesine karşı çıkıyorlar da İmralı’da kalmasına niye itiraz etmiyorlar? Cesedini ezmedikten sonra Meclis’e gelemezmiş, Türkiye’nin her yerinde dolaşıyorlar…

“Türkiye’de Kürt sorunu yoktur”

Diyorlar ki Sayın Cumhurbaşkanı yeniden seçtirmek için yol arıyormuşuz. Terör hayatımızdan atılırsa, enflasyon canavarına kesin bir darbe indirilirse Sayın Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğru bir tercih değil midir? Birbiriyle bir arada yaşayamayanlar, Türkiye’nin ayrımcılığını nasıl giderecek? Türkiye Yüzyılı’nın inşası için Sayın Recep Tayyip Erdoğan güvencedir, milletin sevdalısıdır, tecrübesiyle, birikimiyle bize göre tek seçenektir. Türkiye’de Kürt sorunu yoktur. Sözde Kürt sorunu emperyalistlerin tuzağıdır. Küresel emperyalizmin hiç değişmeyen stratejisidir.

Geçici olarak uzaklaştırılan belediye başkanları yargıyı beklemelidir. Belediye başkanları ya adam gibi görevlerini yapacaklar ya da Türk devletinin hukuk sınırları içinde aldığı meşru ve haklı tasarruflara katlanacaklardır. CHP Genel Başkanı şaşırmış, su kaynatmıştır. Buradan bakınca CHP ile PKK’yı birbirine karıştırdığımızı söylemek abartılı bir iddia olmayacaktır. Ateş olsan cirmin kadar yer yakarsın. Ayağını denk al, CHP’yi sev, herkesi sev, son ra ‘Kendimi de seviyorum’ diyebilirsin.”

Paylaşın

Cumhur İttifakı Kayyımlarla Neyi Amaçlıyor?

Esenyurt’un ardından Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atamaları Cumhur İttifakı’nın niyetini sorgulatıyor. Kürt Çalışmaları Merkezi Koordinatörü Reha Ruhavioğlu, “Ortada bence iki ihtimal var” diyor ve ekliyor:

“Ya bir karar alınsın diye bu yolla baskı yapılıyor. Ya da istenen karar çıkmadığı için başka bir alternatife yöneliniyor. Ya Öcalan vermesini istedikleri kararı verdi ve örgüt buna uymuyor. Ya da Öcalan o kararı vermiyor ve süreç hızlansın diye yapıyorlar. Ama bunu tam olarak bilmemiz mümkün değil.”

Panorama TR Araştırma Direktörü Osman Sert ise “Bunun birçok sebebi var. Bir önceki süreçte ekonomik ve jeopolitik parametreler, Türkiye’nin içindeki süreçler, örgütün beklentileri ve öncelikleri, HDP’li seçmenin beklentileri hepsi birbiriyle örtüşüyordu. Bugün ise böyle bir durum hiç olmadı” diyor.

Cumhur İttifakı içinde Bahçeli’nin hamlelerinin bazı ön hazırlıklarının belki konuşulmuş olabileceğini ancak bu kadar net bir şekilde üzerinde mutabık kalınmadığının bugün ortaya çıktığını kaydeden Sert, Erdoğan’ın da Bahçeli’nin DEM Partililerin elini sıktığı bir ay öncesinden geçen haftaya kadar sessiz kalmasına işaret ediyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin iki hafta kadar önce PKK lideri Abdullah Öcalan’a yaptığı örgütü lağvetme ve TBMM’de konuşma çağrısı ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bahçeli’nin çağrısını “tarihi bir fırsat penceresi” olarak nitelendirmesi sonrası gelen kayyum atamaları iktidarın ilişkin zihinlerde soru işaretleri yarattı.

Yeni çözüm süreci beklentisinin oluştuğu bir dönemde İstanbul’da CHP’li Esenyurt belediyesinin ardından DEM Partili Mardin, Halfeti ve Batman belediyelerine kayyum atanmasıCumhur İttifakı’nın son bir ayda Kürt sorununun çözümü ile ilgili verdiği mesajları karmaşıklaştırdı. CHP içinde ise “normalleşme süreci” nedeniyle eleştiri okları Genel Başkan Özgür Özel’i hedef almış durumda.

İçişleri Bakanlığı sabah erken saatlerde yaptığı açıklama ile DEM Partili belediye başkanlarının görevde olduğu Mardin, Batman ve Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinde belediyelere kayyum atandığını duyurdu. Esenyurt’ta 31 Mart yerel seçimlerinde kent uzlaşısı ile seçilen CHP’li Belediye Başkanı Ahmet Özer de geçen hafta tutuklanarak yerine kayyum atanmıştı.

HDP eski eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’la birlikte HDP’li vekillerin 2016’da gözaltına alınıp tutuklandığı operasyonun tarihi olan 4 Kasım’da gelen yeni kayyum dalgası Cumhur İttifakı’nın yol haritasının gerçekte ne olduğu ya da net bir strateji olup olmadığı gerek muhalefet gerekse siyaset kulislerinde sorgulanıyor.

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in haberine göre; Kürt Çalışmaları Merkezi Koordinatörü Reha Ruhavioğlu, son kayyum atamalarının da ardından bir aydan beri devam eden adı konmamış süreç için net bir hüküm vermenin şu an için mümkün olmadığını söyleyerek öngörüsünü şöyle açıklıyor:

“Ortada bence iki ihtimal var. Ya bir karar alınsın diye bu yolla baskı yapılıyor. Ya da istenen karar çıkmadığı için başka bir alternatife yöneliniyor. Ya Öcalan vermesini istedikleri kararı verdi ve örgüt buna uymuyor. Ya da Öcalan o kararı vermiyor ve süreç hızlansın diye yapıyorlar. Ama bunu tam olarak bilmemiz mümkün değil.”

Yerine kayyum atanan Ahmet Türk de sabah saatlerinde Halk TV’ye açıklamasında iktidar için “Yaptıkları görüşmelerde beklenen sonucu alamadıkları için yaptıklarını düşünüyorum. Bunlar zaman içinde açığa çıkacak” demişti.

Panorama TR Araştırma Direktörü Osman Sert ise 2013-2015 arasındaki çözüm sürecine benzer bir sürecin hiç başlamadığını belirterek “Bunun birçok sebebi var. Bir önceki süreçte ekonomik ve jeopolitik parametreler, Türkiye’nin içindeki süreçler, örgütün beklentileri ve öncelikleri, HDP’li seçmenin beklentileri hepsi birbiriyle örtüşüyordu. Bugün ise böyle bir durum hiç olmadı” diyor.

Cumhur İttifakı içinde Bahçeli’nin hamlelerinin bazı ön hazırlıklarının belki konuşulmuş olabileceğini ancak bu kadar net bir şekilde üzerinde mutabık kalınmadığının bugün ortaya çıktığını kaydeden Sert, Erdoğan’ın da Bahçeli’nin DEM Partililerin elini sıktığı bir ay öncesinden geçen haftaya kadar sessiz kalmasına işaret ediyor.

Erdoğan’ın Bahçeli’ye sahip çıkarak iktidar koalisyonunu çatırdatmadığını söyleyen Sert, “Şu an tekrar başladığımız yere geri döndük. Hatta başladığımız yerden daha geriye döndük. Dolayısıyla ben bu süreci iyi koordine edilmemiş bir iktidar hamlesinin olumsuz şekilde nihayetlenmesi gibi okuyorum” yorumu yapıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğluda sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “İktidar kontrolü kaybetti. Tutarsız ve ciddiyetsiz, savrulmalar yaşıyor. Daha bir hafta önce Cumhurbaşkanı Yardımcısıyla aileleri barıştıran Ahmet Türk bu hafta terörist oldu” ifadelerini kullandı.

Ruhavioğlu, son sürecin “Türkiye’de siyasetçilerin barış arzu ettikleri için değil, çıkarları barışta olduğu için barış yapmaya çalıştıkları” gerçeğini gösterdiğini belirterek “Dolayısıyla çıkarlar karşılık bulmayacağı zaman barış yolundan hızlıca dönebiliyorlar” diyor.

Ruhavioğlu’na göre iktidarın masasında parça parça, farklı farklı işler var, bunlar birbiriyle çelişiyor ve bu nedenle zaman zaman “kendi ayağına sıkıyor.” Bu çerçevede Esenyurt’a kayyum atanmasının AKP’ye daha çok zarar vereceğini belirten Ruhavioğlu, kayyum olgusunun Türkiye’nin birinci partisi olan CHP’ye de uzanmasının bu kavrama yüklenen negatif anlamı güçlendireceğine dikkat çekiyor.

Öte yandan önce Esenyurt belediyesine ardından DEM Partili üç belediyeye yapılan kayyum atamaları iki partiyi birbirine daha yakınlaştırırken iktidarın bunu 14 Mayıs seçimleri öncesindeki gibi kullanması ihtimali de dile getiriliyor.

DEM Parti Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın Esenyurt’ta CHP kürsüsünden konuşması, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bugün Mardin’e giderek Ahmet Türk’e destek çıkması gibi görüntülerin bir taraftan iktidarın doğu ve güneydoğuda kaybettiği seçmenlerden oy getirebileceği ama diğer taraftan Orta Anadolu gibi kesimlerde oy kaybına yol açabileceği yorumları yapılıyor.

Osman Sert, Erdoğan’ın arzu ettiği anayasa değişikliği için hâlâ DEM Parti ve CHP’ye ihtiyacı olduğunu hatırlatarak “Şimdi böyle bir ortamda bu nasıl yapılacak artık benim için çok büyük bir soru işareti oldu” diyor.

“İktidar CHP ve DEM Parti’yi aynı yere itti”

Son kayyumların ister istemez CHP ile DEM Parti’yi bir araya getireceğini söyleyen Sert, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Fakat iktidar açısından kötü olan daha önce CHP-DEM Parti ilişkisini şeytanlaştıracak done çok fazla bulunabilirdi. Fakat bu sefer CHP ve DEM Parti bu paranteze oturmak için kendileri bir şey yapmış değil. Bariz bir şekilde iktidar ikisini aynı yere itti. Bunu itilenler de biliyor, iten de biliyor, seyirciler de biliyor.”

Bu kapsamda bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin muhtemel adaylarından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın Esenyurt’a gitmemesi, CHP yönetiminden daha farklı mesajlar vermesi de dikkat çekiyor.

Ruhavioğlu, iktidar için bu süreçle amaç eğer DEM Parti ile CHP’nin arasını açmak ise beklenen sonucu alamadığını, bu ilişkinin zayıflamayarak güçlendiğini belirterek “İmamoğlu’na gözdağı vermek gibi bir şey varsa, İmamoğlu’nun buna karşı aldığı tutumla adaylık ihtimalini 10 gün öncesine göre daha da güçlendirdiğini görüyoruz” diyor.

Bu arada pek çok ankete göre AKP’nin doğu ve güneydoğudaki kan kaybı sürüyor. Ruhavioğlu insanların genel bir siyasetten uzaklaşma hali olduğunu ve bunun da kararsız ile boykot kümesini büyüttüğünü söyleyerek “Seçimlere daha çok var. Bugünden kestirmek zor ama siyasete ilgi azaldı ve kararsız kümesine yönelme fazla. Tüm partiler oy kaybetti ama AKP bir tık daha fazla kaybetti” diyor.

DEM Parti, Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyum atanmasının ardından haftalık Meclis grup toplantısını Salı günü Mardin’de yapma ve bir hafta boyunca TBMM Genel Kurul ve komisyon toplantılarına katılmama kararı aldı. CHP’nin de benzer bir karar alabileceği belirtiliyor.

İmamoğlu ise Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) başkanı sıfatıyla liderlerden randevu istedi.

Son kayyum atamaları CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in yaz aylarında iktidar ile başlattığı normalleşme sürecini parti içinde yeniden tartışmaya açtı. Süreç, parti yönetiminin sert bir dille eleştirilmesine neden oluyor.

CHP, Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanmasının ardından Antalya kampını iptal ederek vekiller, parti yöneticileri ve bazı belediye başkanları ile İstanbul’da bir araya gelmişti. Milletvekilleri ve Parti Meclisi toplantılarında ana gündem normalleşme süreci olurken toplantıda söz alan 50’ye yakın milletvekilinden 30 kadarı normalleşme sürecine dair Özgür Özel’i eleştirdi.

Eleştirilerde kayyum atanması, Erdoğan’ın Özel ve İmamoğlu’na davalar açması sonrasında “normalleşmenin” artık gündemde kalamayacağı dile getirildi. Toplantıya katılan milletvekili ve partililerin çoğunluğu “normalleşme süreci artık bitmiştir” yorumunda bulunuyor.

Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “İktidarla müzakere edilmez, mücadele edilir” sözlerinin de hatırlatıldığı eleştirilerde söz alan milletvekilleri; Meclis’te Erdoğan gelince ayağa kalkılması, iktidarın uygulamalarına karşın sert eleştiri ile yanıt verilmemesini de gündeme taşıdı ve “normalleşme” öncesi CHP’nin birinci parti olduğunu bugün ise artık ikinci parti durumuna düştüğünü söyledi.

Özel’in ise bu eleştirilere karşılık “Bir taktik yaptık, samimi şekilde denedik. İktidar normalleşmedi, marjinalleşmeyi tercih etti” dediği öğrenildi. Özel’e göre CHP hala anketlerde birinci parti durumunda ve bir gerileme söz konusu değil.

Özgür Özel, normalleşme ile amacın seçmenle barışmak olduğuna da vurgu yaparken “Siyasiler eskiden birbirine selam bile vermiyordu, görüşmüyordu. Anormal olan durumu bitirdik” ifadelerini kullandı.

Toplantı sonrasında gazetecilere açıklama yapan Özel, “normalleşme” eleştirilerine de “Tayyip Bey bize kayyumu atayacak, biz de ‘normalleşeceğiz’, buna susacağız… Böyle bir şey yok. İşte o dediği yumuşamaydı, ‘yumuşak muhalefet.’ Biz orada yokuz. Hayatımda bir kere yumuşama demedim bu sürece dair. Normalini yapıyoruz. Ben ana muhalefet partisinin yapması gereken normalleri terk etmem, devam ederim” diye konuştu.

Paylaşın

Yeni Çözüm Süreci Tartışmaları: Kulislerde Hangi Seçenekler Konuşuluyor?

“Yeni Çözüm Süreci” tartışmaları gündemdeki yerini korurken, Cumhur İttifakı ortaklarının pratikte nasıl adım atacakları ve nasıl bir yöntem izleyecekleri henüz bilinmiyor.

AK Parti ve MHP’de geçmişte başarısızlıkla sonuçlanan “çözüm süreci” ifadesi kullanılmıyor ve denenmiş yöntemlerle çözüm arayışı olmadığı ısrarla vurgulanıyor. Geçmişteki süreçle en önemli farklardan birinin Orta Doğu’da yaşananlar nedeniyle sürecin “hızla sonuçlandırılması” olacağı ifade ediliyor:

“Her ne olacaksa, yani olumlu olumsuz çok uzun bir süreç olmayacak. Kartların hızlı açılması lazım. Anayasal birtakım haklar özel çalışmalarla uzun sürece yayılacak, şu anda Türkiye’nin kaldırabileceği bir durum değil.”

Türkiye günlerdir, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yaptığı “Terörü lağvet, Meclis’te DEM Parti grubunda konuş” çağrısını tartışıyor.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bahçeli’nin çıkışını, “tarihi fırsat penceresi” olarak nitelendirdi ve Kürtlere “uzatılan samimi eli tutmaları” çağrısı yaptı.

Bahçeli’nin açıklamalarının ardından ilk somut adım, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a 43 ay sonra “aile görüşü” kapsamında yeğeni DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan’la görüşmesine izni verilmesi olmuştu. Ancak yeni süreçle ilgili ittifak ortaklarının pratikte nasıl adım atacakları ve nasıl bir yöntem izleyecekleri henüz bilinmiyor.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre; Gerek AK Parti, gerekse MHP’de geçmişte başarısızlıkla sonuçlanan “çözüm süreci” ifadesi kullanılmıyor ve denenmiş yöntemlerle çözüm arayışı olmadığı ısrarla vurgulanıyor.

Geçmişteki süreçle en önemli farklardan birinin Orta Doğu’da yaşananlar nedeniyle sürecin “hızla sonuçlandırılması” olacağı ifade ediliyor: “Her ne olacaksa, yani olumlu olumsuz çok uzun bir süreç olmayacak. Kartların hızlı açılması lazım. Anayasal birtakım haklar özel çalışmalarla uzun sürece yayılacak, şu anda Türkiye’nin kaldırabileceği bir durum değil.”

Erdoğan’ın 30 Ekim’deki konuşmalarının ardından meclis kulisleri oldukça hareketliydi. Gerek muhalefet, gerekse Cumhur İttifakı ortağı MHP’de Erdoğan’ın açıklamaları dikkatle izlendi. Erdoğan’ın, Bahçeli’ye yönelik övgü dolu sözleri ve sürece destek vermesi MHP’de memnuniyetle karşılandı.

MHP kulislerinde, Erdoğan’ın açıklamaları ve yeni sürece ilişkin öne çıkan görüşleri şöyle özetlemek mümkün: “Öcalan bu konuda geçmiş tecrübesiyle etkili olabilir mi, katkı sağlayabilir mi, silah bıraktırabilir mi, bunu da göreceğiz. En azından Öcalan’ın aktör olması halinde sorunun çözüleceğini savunanların bu konuyu istismar meselesi yapmasının önüne geçilecek.

DEM Parti bir eşikte. Bundan sonra Türkiyeliliği tartışılacaktır. Kandil ve Suriye’deki yapıların talimatları ile hareket eden bir yapı olup olmadığı bu süreçte netleşecek. Bahçeli ve Erdoğan, siyaset ezberini bozdu. Erdoğan, Bahçeli’nin uzattığı ele benzer bir el uzatmış oldu. Bu satranç oyunu değil. Kürtler ABD, İran, İsrail tezgahına düşmeden bir karar verecek ve ‘Türkiye’ derlerse olumlu gelişmeler olacak.

Her ne olacaksa, yani olumlu olumsuz çok uzun bir süreç olmayacak. Kartların hızlı açılması lazım. Burada bulunduğumuz coğrafyanın yeniden şekillenmesinden bahsediyoruz. İki ay DEM Parti ne diyor, üç ay AK Parti, MHP ne diyor bekleyerek geçirilecek bir süre yok…

‘Acaba MHP bizi kandırıyor mu, oyun mu kuruyor’ gibi tereddütlü yaklaşımlardan vazgeçip hızla netleşilmeli. Bahçeli, MHP’nin 55 yıllık siyasi tarihini, kendi siyasi hayatını ortaya koydu. Kimse MHP’nin bu duruşuyla ilgili bize, ‘Bahçeli neyin peşinde’ tutumu sergilemesin. Bahçeli, siyasi geçmişini ve partisini ‘yoklama, oyun’ uğruna heba edecek bir lider değil.

İsrail’in bölgede yarattığı şiddet ve tehdit, bunun Türkiye’ye olası etkilerine karşı yapılan uyarılar ve en son Bahçeli ve Erdoğan’dan gelen çağrılar bir bütünün parçaları. Burada bir süreç yönetimi var. Suriye’dekilerden bir şey beklenmiyor ama Türkiye’deki Kürtlere ‘tarafınızı seçin’ deniliyor.”

“Her şey çok flu, el yordamıyla yol alma hali var”

Erdoğan’ın açıklamaları DEM Parti tarafında da dikkatle izleniyor. Gerek Bahçeli, gerekse Erdoğan’dan çözüme yönelik adımlar olumlu bulunsa da “pratikte atılacak somut adımlar” merak ediliyor.

Meclis kulisinde Erdoğan’ın açıklamalarına ilişkin görüşlerini sorduğumuz DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit de sürecin belirsizliğine dikkat çekti: “Her şey çok flu. İyi bir mutfak çalışmasının yapıldığı, bir yol haritasının, bir aklın ortaya çıktığı ve aşama aşama hayata geçirildiği bir planı göremiyoruz. Galiba biraz el yordamıyla yol alma hali var.”

Koçyiğit, yeni sürece ilişkin beklenti ve endişelerine ilişkin özetle şu değerlendirmeleri yaptı: “En nihayetinde çözüme dair bir fikri devamlılık, istikrar var. Oraya halel getirecek bir açıklama yapılmadı. Ama bu açıklamaları, değerlendirmeleri destekleyecek pratik ve politik bir adım görmüyoruz.

Velev ki Anayasa için, seçim için söyleniyor bu sözler. Şunu görmek gerek; biz güçlü bir partiyiz, çok güçlü bir tabana sahibiz. Arka planda böyle şeyler düşünülmüş olsa bile pratikte hiçbir şey değişmez. Çünkü biz günün sonunda üzüm yemek istiyoruz, bağcıyı dövmek istemiyoruz.

Bir kere gitmekle İmralı’nın kapıları açılmış olmuyor. Gerçekten avukatlar, gazeteciler giderse ve oradan sürece dair bir müdahale olursa bir yere evrilebilir. Bunun ihtiyaç olduğu net. Bunun için koşullar sağlanmalı. Öcalan’ın mesajı ortada. Bugün artık top hükümetin kalesinde.

Bahçeli bizzat İmralı’yı muhatap olarak tarif etti. Muhatap, başmüzakereci olarak Öcalan orada duruyor. Muhatabı konuşmadan nasıl ilerleyecek? Sürecin Bahçeli’nin açıklamalarıyla başlaması isabetli ve pozitif. Bir çözüm olacaksa en uçta duranların bu sürece katkı sunması gerekiyor. Başlatan tarafın MHP olması bazı eşikleri atlamak açısından önemli.”

Cumhur ittifakı ortakları Kürt sorununa ilişkin yeni bir süreç için çağrı yaparken Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanıp yerine kayyum atanması DEM Parti’ye göre “ortamı zehirleyecek nitelikte bir adım” oldu.

Koçyiğit, bu adımın süreçle ilgili tartışılan tüm başlıklara “halel getireceğini” belirterek şöyle konuştu: “Bir taraftan iç cephe diyerek bin yıllık kardeşlikten bahsedeceksiniz; sonra da Esenyurt Belediye Başkanını gözaltına alacaksınız. O da yetmezmiş gibi Kent Uzlaşısı ile seçilmiş Toroslar, Akdeniz belediye meclis üyelerini hedef göstereceksiniz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Asla kabul edilemez.”

Mart 2024’teki yerel seçimlerde DEM Parti, “kent uzlaşısı” stratejisi doğrultusunda İstanbul’un bazı ilçelerinde aday çıkarmamış ve tabanını CHP’ye yönlendirmişti. Bu bağlamda Esenyurt’ta CHP’nin adayı Ahmet Özer, yüzde 49,07 oy ile seçilmişti.

Paylaşın

MHP “Kent Uzlaşısını” Hedef Aldı: İBB De İncelenmeli

31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerde Esenyurt Belediye Başkanı seçilen Ahmet Özel’in gözaltına alınmasına ilişkin açıklamalarda bulunan MHP Genel Sekreter İsmet Büyükataman, “Kent Uzlaşısını” hedef aldı:

Haber Merkezi / “‘Kent Uzlaşısı’ adı altında CHP-DEM ortaklığı ile kazanılan Akdeniz ve Toroslar Belediyeleri, İmamoğlu tarafından DEM Parti’ye kontenjan olarak verilen İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis üyeleri incelemeye alınmalı, belediyelerin terör örgütüne peşkeş çekilmesinin yolu kapatılmalıdır.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Sekreter İsmet Büyükataman, 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerde Esenyurt Belediye Başkanı seçilen Ahmet Özel’in gözaltına alınmasına ilişkin açıklamalarda bulundu.

İsmet Ataman, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “CHP’nin terör örgütü ile somut bağı ve Özgür Özel’in ‘Kent Uzlaşısı’ adı altında kurduğu ittifakla belediyeleri Kandil’deki teröristlere peşkeş çektiği ayyuka çıktı. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin yerel seçimlerden önce ‘Kent Uzlaşısı’nın esasında bir ‘PKK İttifakı’ olduğu yönündeki uyarılarının ne kadar haklı olduğu bir defa daha ortaya çıkmış oldu. Çok şükür, devletimiz gerekeni yapıyor, terörle mücadelemiz tüm hızıyla sürüyor. Türkiye’nin terörle mücadeledeki dik duruşu terörü maşa olarak kullanan Türkiye düşmanlarının oyunlarını bozuyor” dedi.

Ataman, “Bu kapsamda ‘Kent Uzlaşısı’ adı altında CHP-DEM ortaklığı ile kazanılan Akdeniz ve Toroslar Belediyeleri, İmamoğlu tarafından DEM Parti’ye kontenjan olarak verilen İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis üyeleri incelemeye alınmalı, belediyelerin terör örgütüne peşkeş çekilmesinin yolu kapatılmalıdır” ifadelerini de kullandı.

Ne oldu?

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, bu sabah 06.00 sularında İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından gözaltına alındı. Ahmet Özer, ifadesi alınmak üzere Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürülürken, polis Özer’in evinde, belediye başkanlığında ve araçlarında arama yapıyor.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından konuya ilişkin açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Cumhuriyet Başsavcılığımızca PKK/KCK terör örgütünün mensup ve faaliyetlerinin tespit edilmesine yönelik yürütülen soruşturmalar kapsamında;

Halen İstanbul ili Esenyurt ilçesi Belediye Başkanı olarak görev yapmakta olan şüpheli Ahmet Özer’in soruşturma evrakımız kapsamındaki delillere göre özet olarak; şüphelinin terör örgütü mensuplarından ele geçirilen ve aynı zamanda örgütün Kuzey Irak Kandil bölgesinde yer alan yönetici kadrosuna da ulaştırılan örgütsel dokümanlar (terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ile İmralı adasında yapılan görüşmede sözde demokratik özerklik projesinde görevlendirilmesinin uygun görülmesi), hakkında uygulanan iletişimin dinlenmesi tedbiri sonucu elde edilen konuşma dökümleri,

fiziki takip tutanakları ve incelenen hesap hareketlerinin içerikleri, yaklaşık 10 yıllık süreçte adı geçen terör örgütü mensubiyetleri nedeniyle adli işlem kaydı bulunan (694) farklı tekil kişi ve ayrıca özellikle terör örgütü yöneticilerinden Remzi Kartal (KONGRA-GEL Eş Başkanı-KCK Yürütme Konseyi Üyesi-Kırmızı Bültenle aranan şahıslardan) ile 14 kez olmak üzere iletişim irtibat kayıtları nazara alındığında terör örgütü ile süreklilik ve yoğunluk arz edilecek şekilde organik bağ kurmak suretiyle üzerine atılı PKK/KCK Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olmak suçunu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesine ulaşıldığı anlaşıldığından;

İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğinden alınan karara istinaden konutunda, iş yerinde ve araçlarında arama yapılması, suç delillerine el konulması, şüphelinin 30 Ekim 2024 tarih saat 06.00 itibarıyla yakalanarak gözaltına alınması için İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne verilen talimat doğrultusunda adı geçen şüpheli yakalanarak gözaltına alınmıştır. Arama işlemleri halen devam etmektedir. Kamuoyunun bilgisine saygıyla arz olunur.”

Ahmet Özer kimdir?

Prof. Dr. Ahmet Özer, 1960 yılında Van’da doğdu. 1986 yılında Hacettepe Üniversitesi felsefe bölümünden mezun oldu; sosyoloji bölümünde de yan dal yaptı. 1995 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde “GAP’ın Sosyoekonomik ve Politik Boyutları” çalışması ile doktor unvanını aldı; yüksek lisans ve doktora tezleri kitap olarak yayınlandı.

1980’li yılların sonunda DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) bünyesinde sürdürülen ve merkezi Şanlıurfa’da bulunan GAP Projesi’nde uzman sosyolog olarak çalıştı. Kürtlerin siyasi kimliği ile ilgili sosyolojik ve kamusal çalışmalarda yer aldı. Sonraki yıllarda çok sayıda üniversitede öğretim görevlisi olarak çalıştı, idari görevlerde de yer aldı. Dördü roman, biri göç konusunu işleyen film senaryosu olmak üzere 38 kitabı bulunuyor. 2024 yılında Esenyurt Belediye Başkanı seçildi.

Paylaşın

Devlet Bahçeli: Kürt Sorunu Yoktur, Asla Da Olmayacaktır

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle bir mesaj yayınlayan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Kürt sorunu yoktur, asla da olmayacaktır” dedi.

Haber Merkezi / Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle bir mesaj yayınladı. Devlet Bahçeli, mesajında şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye Cumhuriyeti bir asrı geride bırakarak, yeni yüzyılın ilk yıldönümüne güçlü bir vizyon eşliğinde, milli birlik ve dayanışma hissiyatının güvencesi altında, aynı zamanda kuruluş felsefesinin bağlayıcılığı temelinde giriş yapmıştır.

Devir Türk Devri, zaman Türkiye Yüzyılı zamanıdır. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller Cumhuriyet meşalesinin altında hem aydınlanırken hem de geleceğin parlak sayfalarını aralamaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti, Türk milletinin aziz ve tarihi varlığının kesintisiz devam edegelen hürriyet ve istiklal davasıyla eklemlenmesinin mümtaz bir eseri, milli kahramanlık ve kader ortaklığının marifetiyle husule gelen muazzez bir egemenlik beratıdır.

Bütün müdafaa imkânlarından mahrumiyet çekilen bir dönemde, hiçbir yokluğa ve yılgınlığa boyun eğmeyen milletimiz dişiyle tırnağıyla, imanıyla iradesiyle, canıyla kanıyla vatana yığılan akur düşmanı önüne kattığı gibi kovalamayı, bunun ardından da hâkimiyetine dayanan yeni Türk devletini kurmayı başarmıştır.

Cumhur, demokrasi sistemi ile devlet şekli demek olan Cumhuriyetle ayrılmamak üzere kavuşmuştur. Böylelikle birbirini tamamlayan mütareke ve işgal dönemleri kapanmış, Türk tarihinde yepyeni bir dönem başlamıştır.

Aziz Atatürk’ün veciz sözlerle açıkladığı üzere, Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkie layık olduğunu eserleriyle ispat etmek için ebediyet güzergâhında harekete geçmiştir.

Evvelemirde Allah’ın inayetine, hemen ardından milletimizin azim ve kararlılığına istinat eden Milli Mücadele kahramanları bir yanda zaferlerin düğümünü çözerken, diğer yanda Cumhuriyet’in fazilet ve fikrini duru vicdanlarında cem ederek yepyeni bir çığırın açılışını bilek ve inanç kudretiyle hayata geçirmişlerdir.

Türkiye Cumhuriyeti, soylu bir milletin “varım ve payidarım” mesajının şehit kanlarıyla ibra ve izharıdır. Türkiye Cumhuriyeti, tarihteki Türk devletler zincirine eklenen halka, geçmişle geleceği birleştiren köprü, egemenlikle milleti tekleştiren son söz, ebedi karar ve irade kuvvesidir.

Kurtuluş yıllarının emsalsiz feragat ve fedakarlıklarıyla kurucu ilkelerini temerküz eden Cumhuriyet’in, yeni yüzyılın ilk yıldönümünde aynı duruş ve duyuşa ihtiyacı olduğu kaçınılmaz bir gerçektir.

Haksızlığa, hayasızlığa, en şedit saldırılara karşı cephe cephe kazanılmış zaferlerle çatısı örülen Türkiye Cumhuriyeti’nin nefsine ve yabancı telkinlere esir düşenlerin elinde oyuncak olmasına rızamız olmayacaktır.

Tarihin hiçbir etabında, dış düşmanlardan merhamet dilenmeyen Türk milleti, içimize sızmış ve sirayet etmiş nevzuhur azgın işbirlikçilere, onların sonu gelmez tahrik ve tahribatlarına, aynı şekilde hain emel ve hedeflerine elbette taviz vermeyecek, teslim olmayacaktır.

Türk milletinin uzanan müşfik ve hoşgörülü elini hala idrak edememiş, manasını kavrayamamış, maksadını anlayamamış siyasi güruhun provokatif açıklamaları, hiçbir değer hükmüyle izah edilemeyen sakat pozisyonları yapıcı olmadığı gibi, tam tersine sorumsuz ve yıkıcı mahiyetlidir.

Güney Kürdistan tanımıyla kuzeyini tescilleme arayış ve çabasına girenlerin son şanslarını kullanmaktan özenle imtina etmeleri, ısrarla ayrıştırıcı ve bölücü üsluba sarılmaları hezeyan olmakla birlikte; sahte demokrat, sanal özgürlük ve temelsiz halklar ezberlerini hurdaya çıkarmaktadır.

Ülkemizin komşu coğrafyaları kaynayıp kaosa sürüklenmişken, milli birlik ve kardeşlik tebliğimize direnenler, hala ve inatla terör diline saplanıp kalanlar doğru yolda değildir, sabır ve sebat eşiklerini zorladıklarını görmek mecburiyetindedir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Kürt sorunu yoktur, asla da olmayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin etnik veya mezhebi bir ağırlığı ve açmazı da yoktur. Var olan sorun bölücü terör sorunudur, kaldı ki bu ihanetin kökü muhakkak surette kazınacaktır.

TUSAŞ tesislerine kadar gelip beş kardeşimizi şehit eden teröristlerle, bölücü terör örgütüyle, terörizm patentini kontrolünde tutan bölgesel ve küresel odaklarla yollarını ayırmayan kim ya da kimler varsa demokrasi ve insanlık düşmanlığı ortak paydasında buluşmaları mutlak bir akıbettir.

Terör ve bölücülüğü sadece hayatımızdan değil, milli hafızadan da söküp atma hedefinden cayma, sapma ve savrulma söz konusu değildir.

Şayet buna direnç gösterilirse, eski usul mücadele stratejilerinden çok daha sert, seri ve şiddetli yöntemlerin devreye alınması mukadder hale gelmeli, hiç kimsenin de gözünün yaşına bakılmamalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti lütufla, bağışla, ihsanla, ikramla veya piyangodan çekilişle kazanılmamıştır. İç ve dış müstevli cephesinin mütecaviz tahakkümleriyle de sarsılmayacak, sonsuzluk istikametindeki bağımsız ilerleyişinden kesinlikle vazgeçmeyecektir.

Milli birlik ve beraberlik şuurunun perçinlenmesi gereken bugünlerde, herkesin devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne önşartsız bağlılığı samimi dileğimdir.

Bin yıllık kardeşliği yaşayıp yaşatarak Türk ve Türkiye Yüzyılının sütunlarını elbirliğiyle, vicdan ve irade birliğiyle inşa edeceğimize inancım tamdır, tarifsizdir, tahditsizdir.

Temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar var olacak, vatan ve millet sevdalılarının emsalsiz mücadeleleriyle korunup kollanacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Milli Mücadele kahramanlarını, TUSAŞ saldırısında şehit olan kardeşlerimizi ve diğer bütün şehitlerimizi rahmet, minnet, şükranla hislerimle anıyorum.

Cenab-ı Allah hepsinden razı olsun diyorum. Büyük Türk milletinin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor, en kalbi selam, sevgi ve saygılarımı paylaşıyorum.”

Paylaşın

Bahçeli: Sağduyulu Tavrımızı Yanlışa Yormasınlar

“Vefatının Yüzüncü Yılında Ziya Gökalp Sempozyumu”nda konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Hiç kimse bizimle Türklüğe hizmet kulvarında, millet ve vatan severlik yarışına girmesin. Bunlar altından kalkamayacakları hayat ve siyaset mazisiyle ispat edemeyecekleri söz düellolarına, siyasi şovlara, iplikçi kavgalarına, yağlı urgan ölçüştürmeye heves etmesinler” dedi ve ekledi:

“Heveslerini kursaklarında tek teker bırakır, burunlarında fitil fitil getiririz. Makam ve mevki için vicdanını satanları, adam yerine bile koymayız. Yeri gelir, nesilden nesile geçerek bize emanet edilen Yesevi elini uzatır, Yunus tebliğini yapar, Mevlana hoşgörüsünü gösteririz. Yeri gelir yumruğumuzu tuğ gibi havaya kaldırır, çetin hesabı en ağır düzeyde göresiye kadar bir daha indirmeyiz. İndirdiğimiz zaman da sadece ve sadece hainlerin kafasının kırılacağı zamandır. Bu kategoriye girenler sağduyulu tavrımızı yanlışa yormasınlar. Sınır ihlali, sinir ihlali, sabır ihlali yapmaktan kötürüm emel sahiplerinin derhal ve ciddiyetle sakınması iç barış ve siyasi huzur adına temennim, hatta uyarımdır.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türk Akademisi Siyasi Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı tarafından düzenlenen “Vefatının Yüzüncü Yılında Ziya Gökalp Sempozyumu”na katıldı.

Independent Türkçe’nin aktardığına göre; Konuşmasında Ziya Gökalp’in yaşamına ve görüşüne ilişkin bilgiler veren ve Gökalp’tan övgüyle söz eden Bahçeli, ”Türk ile Kürt’lerin birbirini sevmesi, her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır. Kürt ve Türk, ortak düşman ve tehlikeyle karşı karşıya. Bin yıllık ortak tarihleri var, bugün ortak tehdit var’’ dedi.

Bahçeli, Gökalp’in ”Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa, Türk değildir, Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir” şeklindeki sözlerini hatırlattı. MHP lideri Bahçeli özetle şunları söyledi: “Birinci Dünya Savaşı’nın sayfaları hala açıktır. Hesaplaşma bitmemiş, zalim hücumlar kesilmemiştir. Sömürü çarkı hızla dönerken, paylaşım kavgaları, emperyalist yayılmacılık, coğrafyalara indirilen zehirli hançerler, devam eden ekonomik sorunlar, soygunlar, mazlumların canı ve kanı üzerinde kurulan cinayet ve soykırım değirmenleri, özellikle bölgemizi hedef almış, sert ve şiddetli kuşatma ile etrafımızı sarılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin 101’inci yıl dönümünde her türlü tehdidi, her neviden tehlikeyi, dalga boyu yükselen melanet ve cinayet planlarını, milli dayanışma ruhu ve manevi direnç atılımıyla berhava etmekten başka bir ikinci seçenek tanımayacağız, hiçbir zaman takmayacağız. Biz dersimizi tarihten satır satır aldık.

Gece saatlerinde İsrail’in misilleme bahanesiyle, İran’ın Tahran, Huzistan ve İlam eyaletlerine düzenlediği hava saldırısı yalnızca taktik, stratejik ve nokta hedefli bir operasyondur. Bunun yanı sıra Ortadoğu’daki muhtemel kanlı ve kesif boğuşmanın test safhası, deneme tahtasıdır. İran’ın vurulması, bölgesel refleksleri, doğacak irili ufaklı tepkileri, tırmanan gerilim hatlarını kontrol edecek eylemsel simülasyondur. Adım adım vatanımıza ulaşacak ve musallat olacak Davut Koridoru’nu aktife etmek için fırsat kollayanların ABD destekli İran saldırısı ara bir istasyondur.

Hiç kimse bizimle Türklüğe hizmet kulvarında, millet ve vatan severlik yarışına girmesin. Bunlar altından kalkamayacakları hayat ve siyaset mazisiyle ispat edemeyecekleri söz düellolarına, siyasi şovlara, iplikçi kavgalarına, yağlı urgan ölçüştürmeye heves etmesinler. Heveslerini kursaklarında tek teker bırakır, burunlarında fitil fitil getiririz. Makam ve mevki için vicdanını satanları, adam yerine bile koymayız. Yeri gelir, nesilden nesile geçerek bize emanet edilen Yesevi elini uzatır, Yunus tebliğini yapar, Mevlana hoşgörüsünü gösteririz. Yeri gelir yumruğumuzu tuğ gibi havaya kaldırır, çetin hesabı en ağır düzeyde göresiye kadar bir daha indirmeyiz. İndirdiğimiz zaman da sadece ve sadece hainlerin kafasının kırılacağı zamandır. Bu kategoriye girenler sağduyulu tavrımızı yanlışa yormasınlar. Sınır ihlali, sinir ihlali, sabır ihlali yapmaktan kötürüm emel sahiplerinin derhal ve ciddiyetle sakınması iç barış ve siyasi huzur adına temennim, hatta uyarımdır.

“PKK, Türk’ün de Kürt’ün de düşmanıdır”

Gazze’yi yurdumuza taşımak istiyorlar. Bunun için istihbarat tezgahlarına, kapalı devre oyunlarına ve iş birlikçi tariflere müracaat ediyorlar. Lütfen uyanık olalım. Birbirimizden kopmamız projelendiriliyor. Birbirimize yüz çevirmemiz, surat asmamız, el uzatmak yerine yumruk sıkmamız dayatılıyor.

Kahramankazan’daki TUSAŞ tesislerine yapılan terör saldırısı, PKK-YPG-PYD’nin kimlerin maşası olduğunu açıklıkla gözler önüne sermiştir. PKK, Türk’ün de Kürt’ün de hatta yaşayan her canlının da düşmanıdır. Bölücü terör örgütü PKK’nın efendileri, Sayın Cumhurbaşkanımızın BRICS toplantısına katıldığı gün, bizim de salı günkü tarihi çıkışımızın hemen ardından Türkiye’ye terör baronlarının talimatıyla kanlı mesaj vermişlerdir. Bu kanlı mesaj ayaklarımızın altında çiğnenmiştir. Suriye’den sızan hainler imha edilmişler, şehitlerimizin acısıyla sızlayan gönüller teröre karşı tek ses olmuşlardır. Teröristler ile onları üzerimize salan muhasım unsurlar sonuç alamayacaklar, Türkiye’yi geçemeyecekler, yolumuzdan ve mücadele kararlılığımızdan geri çeviremeyeceklerdir. Kaderimiz, bin yıllık kardeşliğimizdir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yüzyılının ilk yıl dönümünde, tarihimizin derinliklerinden süzülüp bugünlere ulaşan milli emanetler asla zedeletilmeyecek, hiçbir zaman da zaafa uğratılmayacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle, büyük Türk milletinin 29 Ekim 2024 Salı günü karşılayacağımız Cumhuriyet Bayram’ını gönülden kutluyor, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, TUSAŞ tesislerinde şehit olan kardeşlerimize ve tarihin her döneminde mücadeleleriyle öne atılıp şehit düşen kahramanlarımıza, elbette büyük düşünürümüz Ziya Gökalp’e Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum. TUSAŞ’taki hunhar terör eyleminde yaralanan ve hala tedavi altında bulunan kardeşlerimize şifalar diliyorum. Yeni yüzyılda terörsüz Türkiye’ye, huzurlu Türkiye’ye, müreffeh ve muasır Türkiye’ye hep beraber ve el ele ulaşacağımıza inanıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın, terörü kaynağında yok etme, terör devletinin kurulmasını engelleme mücadelesinde sonuna kadar yanında olacağımızın bir kez daha ve kararlı şekilde ilanını yapıyorum.”

Paylaşın