MHP’den CHP’ye “Süreç”le İlgili Tavrını Netleştir Çağrısı

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısı sonrası başlayan süreçle ilgili tavrını netleştirmesi çağrısında bulundu.

MHP Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, parti Meclisi Üyesi Ali Haydar Fırat’ı hedef alarak CHP’ye çağrı yaptı.

“CHP, Terörsüz Türkiye hedefiyle ilgili duruş ve görüşünü netleştirmeden, kendileriyle bu meseleyle alakalı herhangi bir temasımız olmayacak” diyen Özdemir’in açıklaması şöyle: “Habertürk Tv’de devam eden Olaylar ve Görüşler programında CHP adına konuşan, CHP Parti Meclisi Üyesi Ali Haydar Fırat’ın yorumlarının aziz milletimizin hiçbir evladı tarafından kabulü mümkün değildir.

“Cumhur İttifakı’nın duruşu gayet açık, temiz ve nettir”

Ali Haydar Fırat, yaptığı yorumlara istinaden açıkça ‘CHP’nin demokratikleşme bahsinde bağımsız kürdistanın kurulmasını isteyip istemediğini’ cevaplandırmalıdır. Bu zihniyet Türkiye bölünsün mü istemektedir? CHP bölünmüş bir Türkiye mi istemektedir? Terörsüz Türkiye hedefimizde MHP ve Cumhur İttifakı’nın duruşu gayet açık, temiz ve nettir.

Program içinde geçen konuyla alakalı sorduğumuz soruya CHP’li parti meclisi üyesinin, partisi adına tutarlı bir cevap verememesi, kendisinden önceki CHP’li tüm yetkilileri de tasdikleyen bir tutum olmuştur. CHP içi boş kavramlar ve tutarsız cümlelerle kamuoyunu oyalamayı hedeflemektedir.

Bu sebeple, Milliyetçi Hareket Partisi olarak CHP’nin, Terörsüz Türkiye hedefiyle ilgili duruş ve görüşünü netleştirmeden, bağımsız kürdistan konusunda tavrını net olarak ortaya koymadan, kendileriyle bu meseleyle alakalı herhangi bir temasımızın olmayacağını, Sayın Genel Başkanımızın iradelerinin de bu yönde olduğunu belirterek saygıdeğer kamuoyu ile paylaşıyoruz.”

Paylaşın

Bahçeli, Suriye’de Alevilere Yönelik Saldırılar Üzerinden CHP Ve DEM Parti’yi Hedef Aldı

Suriye’de Alevilere yönelik saldırılara ilişkin CHP ve DEM Parti’yi hedef alan MHP Genel Başkan Devlet Bahçeli, “Unutulmasın ki, ateşe dökülen benzin ilk dökeni yakacak; rüzgardan kim medet umuyorsa önce onun çatısı uçacaktır” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Devlet Bahçeli, Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) öncülüğündeki grupların Alevilere yönelik saldırılarına ilişkin sosyal medya hesabından açıklamalarda bulundu.

CHP ve DEM Parti’yi hedef alan Bahçeli, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “6 Mart 2025 tarihinden itibaren özellikle Suriye’nin Lazkiye ve Tartus kentlerinde patlak veren, müteakiben Hama, Humus ve Dera kentlerine de sıçrayan silahlı ve sipariş çatışmalar komşu coğrafyaların huzur ve istikrarı kadar ülkemizin de iç asayiş ve barış ortamını tehdit edici kıvam ve kırattadır.

Dışarıdan kumanda edildiğine dair en ufak kuşku duyulmayan etnik ve mezhep temelli cepheleşmeler kabus senaryolarına maalesef işlerlik ve ilerleyiş kazandırmıştır. Suriye’nin küllerinden yeniden doğuşuna direnen ve böylesi müessir doğruluşa engel çıkarmayı hedefleyen bölgesel ve küresel husumet mekanizması taşeronları eliyle kaos imalatına girişmiştir.

Her ne kadar Suriye’de nispeten sular durulmuş ve iç kanama kontrol altına alınmış olsa bile dip dalga halindeki kriz ortamının yatıştığını söylemek için vakit daha çok erkendir. Mezhep ihtilafını kaşıyan ve kurcalayan, bu yolla Suriye’yi ateşe verip bölge ülkelerini köşeye sıkıştırmayı amaçlayan ilkel ve iğrenç bir tertip gözle görülür şekilde mesafe kaydetmektedir. Baas kalıntılarının kukla işlevi gördüğü, yabancı istihbarat örgütlerinin faaliyet halinde bulunduğu, Siyonist barbarlığın devrede olduğu karanlık tablo tüm vahametiyle ortadadır.

Bu kapsamda Cumhuriyet Halk Partisi’nin Baas zihniyetinin tetikçisi gibi hareket edip Alevi kardeşlerimiz üzerinden istismar kampanyasına tevessül etmesi hastalıklı ve hasmane siyasetinin yeni bir türevidir. CHP’nin mezhep provokasyonu sadece Türkiye’ye değil, şu mübarek günlerde İslam toplumlarına, bölgesel denge ve dinamiklere yapılabilecek en vahim kötülüktür. CHP’nin Baas artığı ve uzantısı gibi pozisyon alması çok tehlikeli bir kırılma ve kopuştur.

Alevi kardeşlerimiz bizim canımız ve ciğerparemiz; milletimizin ve İslam aleminin ayrılmaz, ayrılamaz ve ayrı görülemez inanç ve insanlık değerleridir. Bizim nezdimizde Alevi ile Sünni arasına uçurum kazanlar, bunlar arasında ikilik çıkaranlar, yetmezmiş gibi birbirine uzak ve yabancı gibi takdim edenler din, diyanet, millet ve ümmet düşmanlarıdır. Ne Alevi kardeşlerimiz ne de Sünni kardeşlerimiz ölümcül oyunlara aldanmayacak, buna da asla kanmayacaktır. CHP’nin yolu yol değildir. CHP’li yönetici ve milletvekillerinin açıklamaları fitne ve fücura ön açmak, öncü olmak manasından başka yorumlanamayacaktır.

“Siyasi mezhepçilik ve etnik ayrımcılık peşinde koşanlar…”

Siyasi mezhepçilik ve etnik ayrımcılık peşinde koşanlar hem insanlık suçu işlemekte hem de yasa ve anayasaya aykırı emel ve eylemlere ortak olmaktadır.

DEM Parti’nin de bu gelişmeler karşısında duruşunu ve tutumunu netleştirmesinde yarar vardır. CHP veya diğer partilerle temaslarında 27 Şubat İmralı çağrısını mı konuşacaklar, yoksa etnik ve mezhebi hassasiyetleri tahrip edici adım ve arayış halinde olan partilerin fason ve fosilleşmiş ezberlerini dinleyip ortak mı olacaklar? PKK’nın kurucu önderi tarafından hazırlanan ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın gereğini mi ifa edecekler ya da Suriye bahanesiyle Türkiye’nin iç kargaşa ve karışıklığa düşmesini projelendiren çürümüş siyasi zihniyetlere aracılık mı yapacaklar? DEM Parti’nin bu çerçevede kararını billurlaştırması acil ve amik bir ihtiyaçtır.

Türkiye, kalıcı ve kategorik ölçüde terörü millet ve devlet hayatından çıkarmanın arifesindeyken etnik ve mezhebi tahrikleri siyasi araç ve argüman olarak kullanan fırsatçı, fırıldak ve fikirsiz siyasetçileri ne Allah affedecek ne de aziz Türk milleti hoş görecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi, bir beladan kurtuluşun mücadelesi verilirken, diğer ve daha dehşet uyandıran nevzuhur sorunların yeşertilmesinden kaygılıdır ve herkesi, bilhassa siyasi partileri ahlaklı, duyarlı, milli ve sorumlu olmaya davet etmektedir. Unutulmasın ki, ateşe dökülen benzin ilk dökeni yakacak; rüzgardan kim medet umuyorsa önce onun çatısı uçacaktır.”

Paylaşın

Devlet Bahçeli: PKK, Derhal Ve Ön Şartsız Silah Bırakmalı

PKK’nın ateşkes ilanına ilişkin basın açıklaması yapan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “PKK terör örgütü ve iltisaklı gruplar derhal ve ön şartsız silah bırakmalı, hatta kanlı silahlarını Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim etmelidir. Ateşkes açıklaması doğru, dengeli ve isabetli bir açıklama değildir” dedi.

Devlet Bahçeli, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrının “PKK terör örgütüyle birlikte bütün uzantı ve grupları açıkça bağladığını” ifade etti. Bahçeli, “YPG’nin ve buna benzer terörist oluşumların anılan çağrıdan muaf ve istisna olduklarını iddia etmeleri, çatlak ses çıkaranların bu mesnetsiz görüşü bir plan dahilinde paylaşmaları örgütsel ve kurucu önderliğin doğasıyla tamamıyla çelişkilidir” dedi.

“Terör örgütünü kuran feshini istemiştir” diyen Bahçeli “Bunun dışında zamana oynamak, ortamı bulandırmak, süregelen pozitif gündemi tahrip ve tahrik edici nitelikte top çevirmek, siyasi ve hukuki düzenleme taleplerini yoğunlaştırmak aymazlıktır” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yazılı bir açıklamada bulundu. Açıklamasında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısına değinen Devlet Bahçeli, DEM Parti, YPG ve PKK’ye mesaj gönderdi. Bahçeli, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Terörsüz Türkiye hedefi, tarihin ve coğrafyanın huzurla mühürlenmesi, umutla müjdelenmesi, barış ve kardeşlik ruhuyla mücehhez hale gelmesidir. On yıllardır milletimizin başına musallat olan kanlı musibetin nihayet sonu görünmüştür. Sosyal, siyasal, ekonomik, güvenlik, toplumsal maliyeti ile birlikte insani ve vicdani kayıp ve mağduriyetleri yüksek seviyelere tırmanan silahlı şiddet ve ihanet dönemi kapanmak üzeredir.

Kaldı ki başka bir seçenek veya ileri sürülebilecek bir mazeretten bahsedilemeyeceği gibi bölücü terörü haklı gösterebilecek hiçbir anlayış ya da amaçtan söz açılamayacaktır. Siyaset ve demokrasi hayatına düşen terör gölgesine artık sabır ve tahammül göstermek mümkün değildir. Türk milleti harici ve dahili odakların baskı ve dayatmalarına göz yummayacak, risk ve tehditlerin daralan markajına sıkışıp kalmayacaktır.

Terörle demokrasi, silahla siyaset, kaosla huzur, bölünmeyle birlik ve beraberlik arasında güvenli bir liman, ara bir istasyon yoktur. Aziz milletimiz makus ve menhus talihini yenmek için kutlu irade ve inancıyla devrededir. Geride kalan 41 yıllık terör ve bölücülük enkazı el birliğiyle, ortak aklın imkânlarıyla, elbette samimi, sahici, sabırlı, hasbi ve güven veren hamlelerle kaldırılacaktır.

Terörün kanlı izleri silinmekle birlikte tortu ve kalıntıları da tamamıyla kazınıp atılacaktır. Herhangi bir yol kazasının yaşanmaması, yanlış anlamaların tezahür etmemesi, hassasiyet yönü ziyadesiyle fazla olan iyimser gelişmelerin sekteye uğramaması/uğratılmaması konusunda son derece dikkat, sorumluluk, özen ve uyanıklık gerekmektedir.

Önümüzde ihmali ve ihlali düşünülemeyecek altın bir fırsat bulunmaktadır. Bu fırsat aynı zamanda vehimlere kapılmadan müşterek fehim, fecir ve ferasetle tedarik ve temin edilmelidir. DEM Parti’nin sağduyulu, soğukkanlı, sıcak mesajlarının yanı sıra tutarlı ve istikrarlı adımlarını muhafaza gayreti sonucunda Türkiye partisi olmasının önü de açılacaktır. 27 Şubat İmralı çağrısı PKK terör örgütüyle birlikte diğer bütün uzantı ve grupları açıkça bağlamaktadır.

YPG’nin ve buna benzer terörist oluşumların anılan çağrıdan muaf ve istisna olduklarını iddia etmeleri, çatlak ses çıkaranların bu mesnetsiz görüşü bir plan dahilinde paylaşmaları örgütsel ve kurucu önderliğin doğasıyla tamamıyla çelişkilidir. Terör örgütünü kuran feshini istemiştir. Bunun dışında zamana oynamak, ortamı bulandırmak, süregelen pozitif gündemi tahrip ve tahrik edici nitelikte top çevirmek, siyasi ve hukuki düzenleme taleplerini yoğunlaştırmak aymazlıktır.

Bilhassa melezleşmiş bir millet yapısını dikte etmenin peşine düşenler, yürürlükteki Anayasa’da ifadesini bulan Türk vatandaşlığı tanımını pervasızca ve peşin hükümlerle tartışmaya açanlar terörsüz Türkiye seferberliğini kesintiye uğratmanın düşünü kuran tatlı su kurnazlarıdır.

Gerçekçi ve geniş bir temelde mezkûr seferberliğin sonuca ulaşması halinde kazanması kaçınılmaz olan, bununla kalmayıp ortaya çıkacak muazzam barış ve bahtiyarlık vasatından dolayı göğsü kabarması kesin görülen elbette ortak kader paydasında buluşan herkestir. Bizim nazarımızda herkes Türkiye’dir, milletin tamamıdır. Maşeri vicdan terörün kalıcı ve köklü şekilde bitişinden veya bitirilmesinden kesinkes yanadır.

Bu gayenin en kısa sürede ifa ve icrasında en küçük görüş ayrılığı yoktur. Zaman ve zeminin konjoktürel gelgitlerinden yararlanarak söz konusu ağır sorunun uzamasına, savsaklanmasına, hatta sabote edilip aykırı ve çarpık seslerin çıkmasına hizmet edenler hesabını veremeyecekleri vebal altındadır. Türkiye’miz siyasi mutabakat ve toplumsal dayanışmayla terörsüz bir geleceği inşa ve ihya amacındadır.

“Ateşkes açıklaması doğru, dengeli ve isabetli bir açıklama değildir”

Hiç şüphe yoktur ki terör, büyük ve kahredici bir insanlık suçudur. Terör, insani miras ve emanetlerin hiçe sayılmasıdır. Türk milleti terörle yaşamaya ne mahkûm, ne mecbur, ne de müstahaktır. PKK terör örgütü ve iltisaklı gruplar derhal ve ön şartsız silah bırakmalı, hatta kanlı silahlarını Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim etmelidir. Ateşkes açıklaması doğru, dengeli ve isabetli bir açıklama değildir.

Çünkü ateşkes rejiminden bahsetmek için eşit ve egemen güçlerin karşılıklı münasebet ve mücadelesine sahne olan ahlaki, mantiki, meşru ve hukuki bir ortamın varlığı asla yoktur. Bunun tam tersine olacak şekilde, yapılacak her teklif, söylenecek her söz tek taraflı bir oyalanmadır ve beyhudedir. Küresel siyaset ve stratejik ilişkilerin pek çok sarsıcı gelişmeye gebe olduğu bir dönemde terör örgütünün bütün uzantı ve bağlantılarıyla silah bırakması ikamesi olmayan bir gerekliliktir.

Jeopolitik kırılmaların tehlikeli şekilde vasat bulduğu bugünkü dünya tablosunda milli birlik ve dayanışma ruhunun işlerliğine ve işlevselliğine ileri düzeyde ihtiyaç vardır. Bölücü terör örgütü, kurucu önderliğin 27 Şubat çağrısına müzahir hareket edip hiçbir şart ileri sürmeksizin silahla yollarını ayırmalı ve örgütsel varlığını sona erdirmelidir.

Bunun dışında hiçbir tasarruf, tahayyül ve tehir çabası masum ve makul kabul edilmeyecektir. Anayasa’da amir hüküm olan Türk vatandaşlığı tanımı etrafında gittikçe somutlaşan, sürekli irtifa kazanan tehlikeli ve tedirgin edici tartışmaların ifade ve düşünce hürriyetinden daha çok yıkıcı ve zehirleyici fonksiyonu vardır ve bu art niyetli keşmekeşin süratle sonlandırılması samimi beklentimizdir.

Bölgesel nitelikli kaos dinamikleri son derece etkin ve faaldir. Suriye’nin Lazkiye ve Tartus kentlerinde yaşanan kaygı veren çatışmalar yaygınlık emaresi göstermektedir. Dış bağlantılı etnik ve mezhebi provokasyonların bir yanda ülkemiz diğer yanda komşu ülkeler aleyhine kapsamlı olarak sipariş edildiği anlaşılmaktadır. Derin ve denetimsiz bir bunalım kapanına şuursuz ve fütursuz zihniyetler tarafından sürüklenmek istenen küresel ve bölgesel müesses mimari her türlü kriz ve kargaşaya açık haldedir.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında tecelli eden hakim ve havi uluslararası sistem ölümcül darbelerle tasfiyenin eşiğindedir. Buna karşılık adalet, eşitlik, hakkaniyet ve haysiyet esaslarına saygılı bir dünyanın tesis edilip edilmeyeceği, siyasi ve stratejik yol haritasının ne zaman belirleneceği, demokrasi ve hukuk alanında görülen kontrolsüz dağınıklığın ve dağılmanın nasıl toparlanacağı her insanı, her milleti, her ülkeyi yakından ilgilendiren ortak bir sancıdır.

İç huzur ve barış ortamını kardeşlik kültürüyle pekiştirmiş, milli onurla perçinlemiş Türkiye’nin gücüne güç katacağı, küresel ve bölgesel tehditlere karşı munzam ve mütemadi direniş göstereceği kuşkusuzdur. Türk ve Türkiye Yüzyılı, huzur ve barışın yüzyılıdır. Türk ve Türkiye Yüzyılı, dünya sallanırken milli güvencenin yüzyılı, bin yıllık kardeşlik hukukunun yüz akı, doğudan batıya, kuzeyden güneye muazzez milletimizin gönül akını ve gövde gösterisidir.

Bu nedenle İmralı tarafından 27 Şubat 2025 tarihinde yapılan tarihi çağrıya PKK’yla birlikte diğer uzantı ve iltisak halindeki örgütlerin riayet ve bağlılığı mecburidir. Terörsüz Türkiye amacı derhal gerçekleşmeli,  terör hayatımızdan sökülüp atılmalıdır. Aksi halde elinde kanunsuz silah taşıyan kim olursa olsun bedelini en ağır şekilde ödeyecektir.”

Paylaşın

Pervin Buldan’ı Arayan Devlet Bahçeli: Elimden Geleni Yapacağım

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın silah bırakma çağrısının ardından MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin kendisini aradığını söyleyen Pervin Buldan, Bahçeli’nin “Kendisi teşekkür etti ve bu süreçte elinden geleni yapacağını söyledi” dedi.

Devlet Bahçeli, Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ı aramıştı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Van Milletvekili ve İmralı heyeti üyesi Pervin Buldan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile telefonda görüştüğünü, görüşmenin açıklamadan bir gün sonra gerçekleştiğini söyledi. Önümüzdeki dönemde DEM Parti ile AK Parti arasında bir görüşme olacağını belirten Buldan, tarihin henüz netleşmediğini aktardı.

Halk TV’de soruları yanıtlayan Buldan, “Öcalan’ın idamını isteyen, elinde iple dolaşan bir insanın sürece sahip çıkması, ‘Bu sürecin ilerleyebilmesi için elimden geleni yapacağım’ demesi çok önemli. 1 Ekim itibariyle yaşananların Bahçeli şahsında kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bunu Öcalan da çok kıymetli buluyor” dedi.

Sırrı Süreya Önder’in açıklamanın ardından Abdullah Öcalan’a ilişkin nota da açıklık getiren Buldan, “Metne yazılmamıştı. Daha sonra devlet yetkilileriyle yaptıkları görüşmede bunda karar kılınmış. Ama dışarıya çıkıp yetiştirmek bir zaman alacağı için şifahen okundu” ifadelerini kullandı. Pervin Buldan ayrıca Umut Hakkı’nın pozitif etkisinin olacağını kaydetti.

Buldan, sürece ilişkin şunları söyledi: “Bence çok kıymetli bir dönem. Bu dönemi çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Bu çağrı 40 yıllık çatışmalı bir sürecin sona ermesi demek. Bundan sonra çocuklarımızın, gençlerimizin hayallerinin yıkılmayacağı, yaşamlarını yitirmeyeceği bir dönemin kapılarını açtı. O yüzden herkesin sımsıkı sarılması gereken bir süreç ve herkes elinden geleni yapmalı.”

2015 yılındaki süreç ile bu dönemin karşılaştırmasının doğru olmadığını savunan Buldan, “Özellikle MHP’yi kastediyorum. Sayın Bahçeli’nin, Öcalan’ın idamını isteyen, elinde iple dolaşan bir insanın sürece sahip çıkması, destek vermesi ve ‘Sürecin ilerleyebilmesi için elimden geleni yapacağım’ demesi çok önemli” dedi.

Devlet Bahçeli görüşmesinde ne konuşuldu?

Bahçeli ile yaptığı telefon görüşmesini de aktaran Buldan, şunları söyledi: “Teşekkür etti. ‘Verdiğiniz emekten dolayı teşekkür ediyorum. Ayrıca metni sizin okumanızdan büyük bir memnuniyet duydum’ dedi. Teşekkür ettim. Hep birlikte sürecin ilerleyebilmesi için birbirimize katkı sunmamız gerektiğini ifade ettim. Elinden geleni yapacağını söyledi. Sadece beni değil, Sırrı Süreyya Önder’i, Ahmet Türk’ü ve Tuncer Bakırhan’ı aradı.”

Buldan sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz şaşkınlığı şimdi değil, 1 Ekim’de yaşadık. O şaşkınlık yeni değil. 1 Ekim’de tokalaşma, 22 Ekim grup toplantısında yaptığı çağrı ve bizim kendisini ziyaretimizde söyledikleri… 1 Ekim itibariyle yaşananların sayın Bahçeli şahsında kıymetli olduğunu düşünüyorum. Sürece bu kadar destek vermesi önemlidir. Bunu Öcalan da çok kıymetli buluyor.”

Buldan ayrıca İmralı’da Abdullah Öcalan’ın “Sayın Bahçeli dönüştüyse herkes dönüşür” ifadesini kullandığını aktardı. Bahçeli’nin süreçteki tutumunu değerlendiren Pervin Buldan, “Türkiye’nin geleceği açısından artık herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi gereken bir dönem. Ortadoğu’da taşlar yeniden dizayn edilirken, Kürtlerin yıllardır yaşamış olduğu acılar, bedeller… Türk ve Kürtlerin birlikte yaşadığı bir coğrafyada artık buna ihtiyaç vardı. Bence sayın Bahçeli’nin girişimi de biraz bu minvalde” dedi.

Bundan sonraki sürece ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Pervin Buldan, “Hızlı adımlar atılmalı. Umut Hakkı başta olmak üzere birçok değişikliğin, reformların, paketlerin hızla çıkması gerekiyor. Cezaevlerinde çok sayıda insan haksız ve hukuksuz şekilde kalıyor. Siyasetçiler başta olmak üzere binlerce insan cezaevlerinde. Toplumu rahatlatmak açısından hızla birkaç adımın atılması gerekiyor. Cezaevleri ve Umut Hakkı… Bunlar insanlar üzerinde büyük etki bırakır, pozitif anlamda söylüyorum. Bunlar yapılırsa tabii ki devamı gelir, farklı şeyler konuşulur” ifadelerini kullandı.

Belediyelere yönelik kayyum atamalarına dair de konuşan Buldan “Bunlar provokasyondur aslında. Bunlara iktidarın dikkat etmesi lazım. Öcalan, bu konuda çok öfkeli. Kayyum meselesini provokasyon olarak değerlendiriyor. İktidarın bu konuda daha duyarlı olması gerektiğini söylüyor, Öcalan. Biz de öyle düşünüyoruz” diye konuştu.

Buldan, HDK’ye yönelik operasyona da değindi, şunları söyledi: “Bunlar bence süreci sabote etmeye çalışan kesimlerin girişimleri. O yüzden önüne geçmek lazım. Hem soruşturmalar hem tutuklamalar hem kayyumlar… Bunlar sürece zarar verir. Bir an önce bu yanlıştan dönülmesi gerekiyor.

Suriye tabii önemli. Başından beri önemliydi. Şimdi de önemli. Bununla ilgili henüz netleşen şeyler yok açıkçası. Türkiye, nasıl bir tavır tutunur bilmiyoruz ama Ortadoğu’da Kürtlerin geleceğinin ve Kürtlerle birlikte hareket etmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Suriye, bunların başında. Kürtlere sahip çıkmak lazım Suriye’de. Asla Kürtleri yalnız bırakmamak lazım. Türkiye, Kürtlerle birlikte hareket ederse kazanır. Kaybeden Türkiye olmaz.

Sırrı Süreyya Önder’in Abdullah Öcalan’a atfen okuduğu nota ilişkin soruyu yanıtlayan Pervin Buldan, şunları kaydetti: “Öcalan, bunu şifahen söyledi. O, metne yazılmamıştı. Daha sonra devlet yetkilileriyle yaptıkları görüşmede bunda karar kılınmış. Ama dışarıya çıkıp yetiştirmek bir zaman alacağı için şifahen okundu. Orada bir sıkıntı yok aslında. Üzerinde mutabakat sağlanmış bir paragraf. Hızla adımların atılması gerekiyor. Yasal ve hukuki düzenlemelerin bu işin ilerlemesi için olmazsa olmaz bir şey olarak görülmesi gerekiyor. O cümleden bu anlaşılıyor.”

Paylaşın

Öcalan’ın Çağrısı Sonrası Bahçeli’den İlk Açıklama: Türkiye İçin Tarihi Bir Fırsat Kapısı

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın silah bırakma ve örgütü feshetme çağrısına ilişkin açıklama yapan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Türkiye için tarihi bir fırsat kapısı aralanmıştır” dedi.

Devlet Bahçeli, açıklamasında, “27 Şubat 2025 tarihinde DEM heyeti tarafından kamuoyuna okunan ve İmralı’da kaleme alınan açıklama baştan sona değerli ve önemlidir. Kandil’den yapılan açıklamalar bu çağrıyı destekleyici özelliktedir” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Terörsüz Türkiye Hedefi Kapsamında Son Gelişmelerle” ilgili yazılı bir açıklama yayınladı. MHP Medya, İletişim ve Dijital Mecralardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir tarafından duyurulan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Siyasi çalkantıların, silahlı çatışmaların, sistemik çatlakların ve sivrilen diğer pek çok çarpıklığın insanlığın barış, huzur ve güvenlik atmosferini zehirlediği herkesin malumudur. İstikrarı zedelenmiş, iradesi zincirlenmiş bir dünya tablosu tüm risk ve belirsizlikleriyle karşımızdadır. Çok bilinmeyenli küresel siyaset denkleminin hangi vasıtalarla çözüleceği, çözülse bile sonunun ve sonuçlarının nasıl olacağı meçhuldür, ayrıca üzerinde kafa yorulması gereken de karmaşık bir muammadır.

Ahlaki, manevi ve hukuki krizlerin yükselen çıtasına eşzamanlı olarak yaygınlaşan jeopolitik çekişmeler, ekonomik restleşmeler ve stratejik cepheleşmeler devamlı yeni mevziler elde edip farklı boyutlar kazanmaktadır. Böylesi kaotik ortam ve şartlarda Türkiye için tarihi bir fırsat kapısı aralanmıştır. Bölgesel ve küresel tehditlere karşı varisi olduğumuz medeniyet müktesebatı ve muazzez millet varlığı yegane güvencemizdir.

Türk milleti bin yıldır Anadolu coğrafyasını yurt tutmuştur. Elbette bu bin yıllık süreçte ağır bedeller ödenmiştir. Mukadderatımızın şerefi, mukaddesatımızın simgesi olan aziz vatan aynı zamanda üzerinde yaşayan beşeri cevherin birlik ve kardeşliğiyle gerçek mana ve muhtevasını bulmuştur. Anadolu coğrafyasında gelip geçici, konargöçer, dönemsel kiracı ve ziyaretçi olmadığımız asırların müşahitliğiyle tescil ve tevsik edilmiştir.

Türk milleti devasa mahiyetli ve kökleri derinlere tutunan muazzam bir kardeşlik şuurunun mecmuu ve medarı iftiharıdır. Bugüne kadar yaşanan nice acı birlikte yaşama inancına ve isteğine gölge düşürememiştir. Küresel emperyalizmin şirret oyunları milli dayanışmanın emsalsiz azmiyle berhava edilmiştir. Türk milletine kan, renk, ruh ve vücut veren her insanımız kısmi nitelikli yöresel, dilsel ve kültürel farklılıkların çok üstünde temerküz eden soylu bir kucaklaşmanın neferleri olmuşlardır.

Türkiye Cumhuriyeti 1984 yılından buyana bölücü terör örgütü PKK’yla mücadele etmiştir. Bu mücadele haklıdır, meşrudur, hukukidir, elbette takdir ve tazime en üst seviyede layıktır. Nihayet yeni yüzyılda terörsüz Türkiye’nin seher vaktine gelinmiş ve bu suretle milli huzur ve sükûnetin gün doğumuna ramak kalmıştır.

27 Şubat 2025 tarihinde DEM heyeti tarafından kamuoyuna okunan ve İmralı’da kaleme alınan açıklama baştan sona değerli ve önemlidir. 27 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır’ın Lice İlçesi Fis Köyü’nde birinci kongresini yaparak Marksist-Leninist çerçevede büyük Kürdistan’ın kurulmasını hedefleyen PKK terör örgütü, 47 yıl sonra kurucu lideri tarafından örgütsel yapısını lağvetmeye çağrılmıştır.

Kandil’den yapılan açıklamalar bu çağrıyı destekleyici ve tamamlayıcı özelliktedir, nitekim memnuniyet vericidir. PKK terör örgütünün Kandil’deki elebaşları İmralı’nın etrafında kenetlenerek 27 Şubat çağrısına sahip çıkmaları geldiğimiz bu aşamada örgütsel tutarlılık olup herkesin yararınadır.

Terörle sonuç alınması ham bir hayaldir. Türk-Kürt kardeşliğinin kundaklanmasına ve kurcalanmasına müsamaha gösterilmesi bundan sonra hem imkansız hem de böylesi bir yanlışın peşine düşmek beyhude bir düşüncedir. Çağrı bölücü örgütün bütün bileşenlerine yapılmıştır, riayet ve muvaffakiyeti yeni yüzyılda Türkiye’nin gücüne güç katacak, bin yıllık kardeşliği bir yanda çevikleştirip diğer yanda çelikleştirecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi terörsüz Türkiye amacına samimi katkı sağlayan, demokratikleşme sürecine önşartsız omuz veren kim olursa aziz Türk milleti namına müteşekkirdir. Medyaya yuvalanmış bazı art niyetlilerin 27 Şubat çağrısını karalamaya, barış ve huzur adımlarını baltalamaya çalışmaları sinsi bir tertiptir.

Terörsüz Türkiye özlemini sulandırmaya, ihtiyatlı iyimserlik ortamını bulandırmaya çaba harcayanlar bilinmesini isterim ki, bölücülüğün değirmenine su taşıyan, terörün kanlı saldırılarının devamından çıkar ikmali yapan taşeronlaşmış gayri milli zihniyetlerdir.

“Ne verildi? Ne alındı” sorularını gündeme taşıyarak yüzlerini buruşturanların, pozitif iklimi karıştıranların masumiyetinden ve makuliyetinden bahsetmek mümkün değildir. PKK’nın kendini feshedecek olmasından dolayı korkuya kapılanların istismar kaynağı kuruyacak, Türkiye yeni yüzyılın rotasında muhteşem bir uyanışa geçecektir.

Provokasyonlara azami dikkat ederek, marjinalleşmiş grupların tahriklerine karşı uyanık durarak, mücavir bölgelerimizde gözü ve hedefi olan ülkelerin senaryolarına zamanında ve hazırlık içinde müdahalede bulunarak şiddet ve ihanetle ihata edilmiş bir dönemin kapıları bir daha açılmamak üzere kapatılacaktır.

Terörle mücadeleden de ödün verilmemesi asıldır. Devletin pazarlık yapmayacağını bilmeyecek kadar fikren, kalben, aklen ve vicdanen kurumuş ve kokuşmuş çevrelerin absürt hamaset tuzaklarına düşmeden Türk ve Türkiye Yüzyılı elbirliğiyle, güç birliğiyle tesis ve temin edilecektir. Türk milleti yeni bir tarih yazmaktadır.

Bu tarih sayfalarında da vatan ve millet muhaliflerine asla yer olmayacaktır. Aziz milletimizin, Türk-İslam aleminin mübarek Ramazan ayını bir kez daha kutluyor, Rabbim’den birliğimizi, dirliğimizi ve kardeşliğimizi her daim muhafaza buyurmasını niyaz ediyorum. Terörsüz Türkiye, huzurlu Türkiye, süper güç Türkiye yarın değil, hemen ulaşılacak bir hedeftir ve bizim de siyasi şerefimize emanettir.”

Öcalan: Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmeli

7 kişilik Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) heyeti üçüncü kez İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan’la görüştü. Bu görüşme sonrasında, 1999’dan beri İmralı Adası’nda bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan’nın hazırladığı mektup, İstanbul’da kamuoyuyla paylaşıldı.

Önce, seçildiği halde görevden alınarak yerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, mektubu Kürtçe olarak okudu. Ardından, Van Milletvekili Pervin Buldan da mektubun Türkçe metnini okudu.

Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrının tam metni şöyle: “PKK; tarihin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. asrı, iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkarı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur.

Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.

Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir.

Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir. Etkilenen güçler, sınıf temelleriyle birlikte buna hizmeti esas bellemişlerdir. Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarıyla birlikte bu süreç hızlanmıştır. Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir.

Demokratik toplum ihtiyacı kaçınılmazdır. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK’nin; güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır.

Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.

Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir.

Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır.

Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum.

Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”

Metnin kamuoyu ile paylaşılmasının ardından, kapanış konuşması yapan Sırrı Süreyya Önder, Sayın Öcalan’ın çağrıya ilişkin şu notunu paylaştı: “Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz ki pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.”

Paylaşın

Devlet Bahçeli: Kutlu Bir Dönemin Eşiğindeyiz

Abdullah Öcalan’ın örgüte yaptığı silah bırakma ve kendini feshetme çağrısına atıfta bulunan MHP Lideri Devlet Bahçeli, ”Sahte ayrımcılıkların, yapay anlaşmazlıkların, cepheleşme ve yanlış anlamaların milli hayatımızdan tamamıyla sökülüp atılacağı kutlu bir dönemin eşiğindeyiz” dedi.

Haber Merkezi / MHP Lideri Bahçeli, Kocaeli Gebze’deki Anadolu Sağlık Merkezi’nde 4 Şubat’ta kalp ameliyatı geçirmişti. 14 Şubat itibarıyla MHP, Devlet Bahçeli’nin tedavi sürecini tamamladığı ve taburcu olarak Ankara’ya döndüğünü açıklamıştı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, sosyal medya hesabından Ramazan ayı nedeniyle bir mesaj paylaştı. Devlet Bahçeli paylaşımında şunları kaydetti: “Onbir ayın sultanı, huzur ve bereket sunağı, rahmet ve mağfiret sağanağı Mübarek Ramazan ayına vasıl olmanın bahtiyarlığını hem milletçe hem de Türk-İslam âlemi olarak idrak ve ikmal ediyoruz.

Ramazan ayı dayanışmanın suru, yardımlaşmanın şuuru, birlik, dirlik ve kardeşliğin nurudur. Günahlardan arınma, şeytani heveslerden korunma, yalan ve dedikodu salgınından kurtulma mevsimi hamd olsun gelip çatmıştır. Ne mutlu bizlere ki, sahte ayrımcılıkların, yapay anlaşmazlıkların, cepheleşme ve yanlış anlamaların milli hayatımızdan tamamıyla sökülüp atılacağı kutlu bir dönemin eşiğindeyiz.

Sahurdan iftara kadar hep birlikte ifa ve icra edeceğimiz dua ve ibadetlerimizle oruçlarımızın hakkını vereceğimize yürekten inanıyorum. Kem gözlere, kof sözlere, kötürüm niyetlere fırsat vermeden Ramazan ayının manevi güzelliklerini, hidayet ve hikmet dolu mükafatlarını barış ve beraberlik sınırları dahilinde doyasıya yaşamayı, adeta kana kana içmeyi bilhassa temenni ediyorum.

Salih amel, saf ve sahici ahlakın rehberliğinde yurdumun baştan ayağa sükûnet, suhulet ve kardeşlikle ihata edilmesi yegane dileğimdir. Aziz milletimizin, Türk-İslam aleminin Ramazan ayını gönülden tebrik ediyor; dualarda buluşmayı, yapacağımız oruç ibadetinin kabulünü Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Hoş Geldin Ya Şehri Ramazan…”

Öcalan: Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmeli

7 kişilik Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) heyeti üçüncü kez İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan’la görüştü. Bu görüşme sonrasında, 1999’dan beri İmralı Adası’nda bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan’nın hazırladığı mektup, İstanbul’da kamuoyuyla paylaşıldı.

Önce, seçildiği halde görevden alınarak yerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, mektubu Kürtçe olarak okudu. Ardından, Van Milletvekili Pervin Buldan da mektubun Türkçe metnini okudu.

Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrının tam metni şöyle: “PKK; tarihin en yoğun şiddet yüzyılı olan 20. asrı, iki dünya savaşı, reel-sosyalizm ve dünya genelinde yaşanan soğuk savaş ortamları, Kürt realitesinin inkarı, başta ifade olmak üzere özgürlükler konusunda yasaklardan kaynaklı oluşan zeminde doğmuştur.

Teori, program, strateji ve taktik olarak yüzyılın reel-sosyalist sistem gerçeğinin ağır etkisinde kalmıştır. 1990’larda reel-sosyalizmin iç nedenlerle çöküşü ve ülkede kimlik inkarının çözülüşü, ifade özgürlüğünde sağlanan gelişmeler, PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.

Kürt-Türk ilişkileri; 1000 yılı aşan tarihler boyunca Türkler ve Kürtler, varlıklarını sürdürmek ve hegemonik güçlere karşı ayakta kalmak için gönüllülük yönü ağır basan, hep bir ittifak içinde kalmayı zorunlu görmüşlerdir.

Kapitalist modernitenin son 200 yılı, bu ittifakı parçalamayı esas gaye edinmiştir. Etkilenen güçler, sınıf temelleriyle birlikte buna hizmeti esas bellemişlerdir. Cumhuriyetin tek tipçi yorumlarıyla birlikte bu süreç hızlanmıştır. Günümüzde çok kırılgan hâl alan tarihsel ilişkiyi, kardeşlik ruhu içinde inançları da göz ardı etmeden yeniden düzenlemek esas görevdir.

Demokratik toplum ihtiyacı kaçınılmazdır. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK’nin; güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır.

Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.

Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir.

Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır.

Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum.

Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”

Metnin kamuoyu ile paylaşılmasının ardından, kapanış konuşması yapan Sırrı Süreyya Önder, Sayın Öcalan’ın çağrıya ilişkin şu notunu paylaştı: “Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz ki pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.”

Paylaşın

MHP’den Devlet Bahçeli Açıklaması: Kısa Sürede Mesaisine Başlayacak

MHP Genel Başkan Başdanışmanı Eyyup Yıldız, “Tedavi sürecini tamamlayan Sayın Genel Başkanımız taburcu olarak Ankara’ya dönmüş, nekahet sürecinin ardından Allah’ın izniyle kısa sürede mesaisine başlayacaktır” dedi.

Haber Merkezi / Eyyup Yıldız, Devlet Bahçeli hakkında çıkan haberlerle ilgili hukuki süreçlerin başlatıldığı da belirtti. Sosyal medyada, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “öldüğüne” ilişkin paylaşımlar dikkati çekiyor.

MHP Genel Başkan Başdanışmanı Eyyup Yıldız, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli hakkında sosyal medyada ve bazı yayın organlarında yer alan iddialara ilişkin sosyal medya hesabından açıklama yaptı. Yıldız açıklamasında, şu ifadeleri kullandı:

“Daha önceden MHP Genel Merkezimizin resmi sayfasından kamuoyuna paylaşılan metni hatırlatarak diyoruz ki: Liderimiz, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, 4 Şubat 2025’te daha önce planlanmış tetkik, tahlil ve check-up işlemleri için Kocaeli Gebze’deki Anadolu Sağlık Merkezi’ne giriş yapmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda daha önce operasyon geçirdiği kalp kapakçığında bir sorun tespit edilmiş ve başarılı bir girişimsel operasyon gerçekleştirilmiştir.

14 Şubat 2025 itibarıyla tedavi sürecini tamamlayan Sayın Genel Başkanımız taburcu olarak Ankara’ya dönmüş, nekahat sürecinin ardından Allah’ın izniyle kısa sürede mesaisine başlayacaktır. Ancak Türkiye düşmanlarının, ihanet şebekelerinin ve fitne odaklarının korkusu yine gün yüzüne çıkmıştır. Allah’tan, milletten ve adaletten nasibini almamış hainler, sosyal medya üzerinden iftira ve karalama kampanyalarıyla gerçekleri çarpıtmaya çalışmaktadır.

Bu ihanet çeteleri, liderimizin dimdik duruşundan, milletine olan bağlılığından, vatanı için gösterdiği mücadeleden korkmaktadır. Çünkü bilirler ki, Liderimiz Devlet Bahçeli nefesi yettiğince bu milletin, bu vatanın ve Türk-İslam ülküsünün savunucusu olmaya devam edecektir! Bilinmelidir ki, Türkiye’nin istikrara yürümesi, terörsüz bir Türkiye hedefine adım adım yaklaşması ve yurtdışında yürütülen başarılı süreçler bazı odakları rahatsız etmiştir.

Fitne çıkarmak, milleti yanıltmak isteyenlerin derdi budur! Ancak unutulmamalıdır ki, iftira atan diller, yalan yayan eller ve fitne tohumu eken hainler er ya da geç milletin tokadıyla yüzleşecektir! Sayın Genel Başkanımız, dualarla ve milletinin sevgisiyle ayağa kalkmıştır. Onun nefesi, sesi ve yüreği Türk milletinin her ferdinde yankılanmaktadır. Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi iftirayı atarlarsa atsınlar, imanı güçlü olanın iradesi de güçlü olur! ‘Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz!’ Biz de unutmayacağız!

Liderimizin sağlığı üzerinden yapılan bu alçakça kampanyaların tüm teknik ve hukuki süreçleri titizlikle yürütülmekte, bu fitneyi yayanlar tek tek tespit edilmektedir. Devletimize ve milletimize uzanan her kirli eli kıracak, bu iftira çetelerini saklandıkları deliklerden çıkararak hesap soracağız! Türk milleti, liderine sahip çıkmaya devam edecektir.

Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin vizyonuna, vatanseverliğine ve inançlı duruşuna yönelik her türlü saldırıya karşı mücadelemiz kararlılıkla sürecektir. Çünkü biz biriz, beraberiz ve Allah’ın izniyle bu kutlu davanın yılmaz neferleri olmaya devam edeceğiz!”

Paylaşın

Devlet Bahçeli’den TÜSİAD’a Sert Sözler

MHP Lideri Devlet Bahçeli, iktidarın politikalarını eleştiren TÜSİAD’a ilişkin yaptığı açıklamasında, “TÜSİAD’ın vesayetçi sancıları tekrar nüksetmiştir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Kurulduğu 1971 yılından bu yana siyaseti yönlendirmeye, millet iradesini tariz, tahkir ve tahrip etmeye dayalı bir strateji izleyen TÜSİAD’ın hükümetlere doğrudan ve gazete manşetleriyle meydan okuduğu karanlık dönemler hala unutulmamıştır. Türkiye’de demokratik standartlar son derece yüksektir.”

Bahçeli, açıklamasının devamında, “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ve hukukun üstünlüğü hâkimdir. Bunun tam tersini pişkince iddia ve ifade edenler üstünlerin ve seçkinlerin hukukuna özlem duyan bir avuç elit ve kaymak tabakadan başkası değildir” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) Genel Kurul Toplantısı’ndaki iktidara yönelik eleştirilerin yapıldığı açıklamalara tepki gösterdi. MHP’nin sosyal medya hesabından paylaşılan Bahçeli’nin açıklamasında, şu ifadeler kullanıldı:

“Geçtiğimiz günlerde TÜSİAD Genel Kurulu toplanmış, bu kapsamda mezkur derneğin başkanıyla yüksek istişare konseyi başkanının sıralı ve sivri eleştirileri ülke gündemini fazlasıyla meşgul etmiştir. TÜSİAD’ın vesayetçi sancıları tekrar nüksetmiştir.

Kurulduğu 1971 yılından buyana siyaseti yönlendirmeye, millet iradesini tariz, tahkir ve tahrip etmeye dayalı bir strateji izleyen TÜSİAD’ın hükümetlere doğrudan ve gazete manşetleriyle meydan okuduğu karanlık dönemler hala unutulmamıştır. Türkiye’de demokratik standartlar son derece yüksektir. Bu kapsamda demokrasi sisteminin köklü tecrübe ve uygulamalarının yanı sıra kurumsal ve kuramsal mahiyette işlerliği ve işlevselliği de geniş kabul gören aleni bir gerçektir.

Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ve hukukun üstünlüğü hâkimdir. Bunun tam tersini pişkince iddia ve ifade edenler üstünlerin ve seçkinlerin hukukuna özlem duyan bir avuç elit ve kaymak tabakadan başkası değildir. Türk yargısının takdir ve tasarruflarını eleştirmek haksızlık ve hazımsızlık olmakla birlikte uyumsuz ve uzlaşmaz bir muhalefet dilinin saplantılı tezahürüdür.

TÜSİAD’ın iç ve dış çıkar gruplarına sözcülük yaparak Türk milletin seçim ve tercihleri etrafında kuşku oluşturma gayret ve gayesi art niyetlilik, siparişi alınmış planlı siyaset mühendisliğidir.

Muhalefet partilerinde, özellikle CHP’yi rehin almış Cumhurbaşkanı adayının kim olacağıyla ilgili sıcak ve sıkıcı tartışmalar her gün yeni bir boyut kazanmaktadır. Ayrıca tavşan aday pazarı da açılmış, müzakere ve münakaşalar çıta yükseltmiştir. CHP ve diğer muhalefet partilerinin TÜSİAD Başkanı’nın melez ve mesnetsiz acıkmalarına verdiği destek de açıktır.

“TÜSİAD muhalefet cenahını konsolide etme arayışındadır”

Asıl iş ve iştigal alanlarından taşarak Türkiye’ye karşı beşinci kol faaliyetine heveslenen; üretim, yatırım, istihdam, ihracat ve büyüme konusunda geniş çaplı bir vizyon ortay koymaktan mahrum olan TÜSİAD’ın, zımnen ve özneyi gizleyerek Cumhurbaşkanı adaylığı tartışmalarına katılma iştahı ise gözden kaçmayacak ölçüde ortadadır. TÜSİAD muhalefet cenahını konsolide etme arayışındadır.

O halde CHP’nin bir yandan tavşan adayları gündemde tutarken diğer tarafta yedek kulübesinde beklettiği TÜSİAD Başkanı’nı Cumhurbaşkanı adayı olarak tespit ve değerlendirmesi siyasi ve ideolojik ahlaklarıyla tutarlılık gösterecektir. Hiç kimse boşa sallayıp dolu tutmanın çabasında olmamalıdır.

TÜSİAD’ın; hükümeti devirme, değilse bile yıpratma; dahası muhalefete ön açma operasyonunun çatı kuruluşu haline dönüşmesi hukuksuz, anti demokratik ve gayri ahlaki bir savrulmadır. Üstelik sorunları tarif ederek bununla mündemiç sözde çözümleri paylaşan TÜSİAD yöneticilerinin ezberleri tekrarlamaktan öte sunumları inandırıcı ve ikna edici bir muhtevadan tamamen yoksundur. Saman altından su yürütme dönemi kapanmıştır.

Türkiye’de sistemin iflas ettiğini söylemek, ekonomik bir vizyon ortaya koymak yerine siyasi hedef takibine tevessül etmek baştan ayağa tutarsızlık ve şark kurnazlığıdır. Nitekim kurnazlığa gerek yoktur, buna aldanacak ve kanacak bir vicdan sahibi asla olmayacaktır. Son söz olarak diyeceğim şudur:

CHP’nin ve yanında-yöresinde yuvalanan marjinal muhalefet partilerin potansiyel Cumhurbaşkanı adaylarının eşkali belli olmaya başlamış, robot resmi de çizilmiştir. TÜSİAD Başkanı kendine güveniyorsa ve cesareti varsa sadece gizli kapaklı diyalogları ve al-ver süreçlerini ilan ve ifşa ederek ne kadar şeffaf ve demokrat olduğunu ispat edebilecektir.”

Paylaşın

MHP Lideri Devlet Bahçeli Taburcu Oldu

Kocaeli Gebze’de bulunan Anadolu Sağlık Merkezi’nde kalp kapakçığı ameliyatı olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tedavi sürecinin tamamlanarak, taburcu edildiği ve Ankara’ya geldiği bildirildi.

Haber Merkezi / Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tedavi sürecinin tamamlanarak, taburcu edildiği ve Ankara’ya geldiği bildirildi.

MHP’den yapılan açıklamada, Bahçeli’nin, 4 Şubat 2025’te Kocaeli Gebze’de bulunan Anadolu Sağlık Merkezine daha önce planlanmış tetkik, tahlil ve check-up için giriş yaptığı hatırlatıldı. Açıklamada, Bahçeli’nin, tetkikler sonucunda daha önce operasyon yapılmış olan kalp kapakçığında sorun meydana geldiği gözlemlenerek başarılı bir kalp kapakçığı girişimsel operasyonu geçirdiği belirtildi.

MHP Genel Merkezi tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “MHP Genel Başkanı Liderimiz Sn. Devlet Bahçeli, 4 Şubat 2025 Tarihinde Kocaeli Gebze’de Bulunan Anadolu Sağlık Merkezine Daha Önce Planlanmış Tetkik, Tahlil ve Chek-Up Yapılmak Üzere giriş yapılmış Olup, Tetkitler Sonucunda Daha Önce Yapılmış Olan Kalp Kapakçığında Sorun Meydana Geldiği Gözlemlenerek Başarılı Bir Kalp Kapakçığı Girişimsel Operasyonu Geçirmiştir.

Hastane Yatışından Tedavi Süreci Tamamlanmasına Kadar Başta Hastane Sahibi Tuncay Özilhan Beyefendi Olmak Üzere Anadolu Sağlık Merkezinin Çok Kıymetli Doktorları, Hemşireleri ve Özveriyle Hizmet Eden Tüm Çalışanlarına Teşekkürlerimizi Sunuyoruz.

14 Şubat 2025 Tarihi İtibarıyla Sayın Genel Başkanımızın Hastanedeki Tedavi Süreci Tamamlanmış Olup Bugün İtibariyle Taburcu Olarak Ankara’ya Geçmiş Bulunmaktadır. Bundan Sonraki Tedavi Süreci Nekahat Dönemi Olmak Kaydıyla Doktorların Tayin Edeceği Kısa Bir Zaman ZarfındaYüce Allah’ın İzniyle Mesaisine Başlayacaktır. Tüm Kamuoyunun ve Camiamızın Bilgilerine. Saygılarımızla”

MHP, TBMM’deki olağan grup toplantısını 4 Şubat Salı günü iptal etmişti. Kamuoyu, Bahçeli’nin rahatısızlığını 5 Şubat akşam saatlerinde MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın yaptığı açıklamayla öğrenmişti. Yalçın, grup toplantısının Bahçeli’nin “yakalandığı öksürük rahatsızlığı” nedeniyle iptal edildiğini söylemişti.

MHP’den 6 Şubat’ta yapılan açıklamada, 77 yaşındaki Bahçeli’nin kalp kapakçığının değiştirildiği belirtilmişti. Açıklamada, MHP lideri Bahçeli’nin “planlı tetkik ve tedavileri için” 4 Şubat’ta hastaneye yatırıldığı kaydedilmişti. Bahçeli’nin 10 yıl önce değiştirilmiş kalp kapağındaki dejenerasyon bulguları üzerine, 6 Şubat’ta kalp kapağının değiştirildiği açıklanmıştı.

Paylaşın

MHP’den Seçim Anketlerine Tepki: Mutlaka Yaptırıma Bağlanmalı

Seçim anketlerine tepki gösteren MHP’li Feti Yıldız, kamuoyunu yönlendirmeye çalışan, manipülasyon yapan ve sahte anketlerle çıkar sağlayanlara karşı yaptırım uygulanması gerektiğini söyledi.

Haber Merkezi / Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, sosyal medyadan yaptığı açıklama ile seçim anketlerine tepki gösterdi.

Açıklamasında, anket şirketlerinin mutlaka yaptırıma bağlanması gerektiğini vurgulayan Feti Yıldız, şunları ifade etti:

“Sahte ürün,sahte para,sahte  plaka suçlarını TCK ağır yaptırımlara bağlamıştır. Maşa başında uydurduğu rakamlarla kamuoyunu yönlendirmeye çalışan,manüplasyon yapan,sahte anketler yoluyla çıkar sağlayan şirket yöneticilerinin sahte ürün pazarlayan ,sahte para basan kalpazandan farkı yoktur. Mutlaka yaptırıma bağlanmalıdır.

Meraklısına not: Milliyetçi Hareket Partisisi’nin bu konuda hazırladığı kanun teklifi aylar önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştur.”

Paylaşın