Bahçeli’den NATO Çıkışı: Türkiye’nin Milli Güvenliği Göz Ardı Edilmiştir

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan MHP Lideri Bahçeli, “Türkiye’nin NATO’yla ittifak kültürü 71 yıllık gelgitli bir maziye dayanmaktadır. Ne var ki köprülerin altından çok sular akmıştır. Ne dünya eski dünyadır, ne de Türkiye 1950’li yılların Türkiye’sidir. Bir defa bu yalın ve yakın gerçeğin telaffuz sorumluluğu bihakkın omuzlarımızdadır. Türkiye, NATO hukuku çerçevesinde üstlendiği askeri, stratejik ve siyasi misyonları harfiyen yerine getirirken aynı hakkaniyeti, aynı hassasiyeti maalesef ittifak ortaklarından görmemiştir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bugüne kadar hiçbir görevden, hatta hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan Türkiye’nin milli güvenliği hemen hemen her seferinde göz ardı edilmiştir. Finlandiya’nın katılımıyla NATO üyesi ülkelerin sayısı 31’e çıkmıştır. Şimdi üyelik peronuna İsveç yanaşmıştır. Bu ülkenin üyeliğine karşı Türkiye’nin haklı ve meşru itirazları vardır. İsveç’in terörle arasına mesafe koymaktan ısrarla imtina ettiği malumlarınızdır. Üstelik İsveç hükümetinin Kur’an-ı Kerim’e yönelik şerefsiz ve vandal saldırıları sürekli alttan aldığı, görmezden geldiği, sıkışınca da durumu kurtarmak için cılız kınama mesajları yayımladığı bilinen bir husustur.”

Bahçeli, konuşmasının devamında, “Türkiye dayatmaları sineye çekecek kabile devleti değildir. NATO’nun açık kapı politikasının maksat ve mahiyeti de milli bekamızdan, egemenlik haklarımızdan, iç ve dış güvenlik mülahazalarından daha mühim, daha öncelikli olamayacaktır. Geldiğimiz bu aşamada cevabını aradığımız sarsıcı soru şudur: Milli varlığımızı doğrudan tehdit eden kanlı terör örgütlerine kucak açan, bunların terörist devşirmesine ve haraç toplamasına kendi başkentinde göz yuman mahut ülkeyle bir güvenlik mimarisinin bünyesinde nasıl buluşacağız? Böylesi bir acizliğe nasıl göz yumacağız? Bunu nasıl hazmedeceğiz?” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) grup toplantısında gündemi değerlendirdi. Bahçeli’nin açıklamaları şöyle:

Türk siyaseti, ahlaki ve milli uzlaşma vasatından bir yanda kaçıp diğer yanda korkanların elinde itibar ve irtifa kaybına acıklı şekilde maruz kalmaktadır. Bu kaybın önüne geçmek, bu kaybın zarar ve ziyanlarını telafi etmek sahici ve samimi siyaset yapanların öncelikli vazifesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1 Ekim 2023 tarihine kadar çalışmalarına ara vermeden gündemde bulunan kanun tekliflerini sırasıyla kabul ederek milletimizin haklı beklentilerini karşılamak durumundayız. Özellikle 6 Şubat Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli depremlerin neden olduğu ekonomik hasarların telafisi için bazı düzenlemeler yapılacaktır.

Bu düzenlemeler can sıkıcı olsa da daha güzel ve gelişmiş bir ülke tablosuna vasıl olmak için dişimizi sabırla sıkmamız işin doğası gereğidir. Nimet-külfet dengesi adaletle kurularak depremin ağır sonuçları inanıyorum ki en aza indirilecektir. Bildiğiniz gibi depremin neden olduğu sosyal, toplumsal, sosyolojik ve psikolojik maliyetlerin yanında kabarık ekonomik faturası yaklaşık 104 milyar dolar düzeyindedir. Devlet deprem bölgesinde seferber olmuştur. Bütün imkanlar harekete geçirilmiş, mağdur vatandaşlarımıza el uzatılmıştır. Bunun yanı sıra, depreme karşı güvenli konutların temel atma ve yapım süreçleri tavsamadan ve teklemeden devam etmektedir.

Olağanüstü bu mücadele sürecinin desteklenmesi, depremzede vatandaşlarımızın her türlü ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 2023 yılı Merkezi Yönetim Bütçesine ilave ödenek eklenmesi söz konusudur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, TBMM’de görüşülecek kanun tekliflerini tereddütsüz destekleyeceğimizi, vatanımızın ve milletimizin başta deprem olmak üzere, farklı sebeplerden kaynaklanan akut ihtiyaçlarının karşılanması için yapıcı ve müspet irademizi göstereceğimizi huzurlarınızda açıklamak istiyorum.

Tezvirat ve tefrikalarıyla vapur bacası gibi ses çıkaran bedhahlara aldanmayız, hiç de aldırış etmeyiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’ncü yıldönümünde milli birlik ve kardeşlik ruhuyla her meselenin üstesinden geliriz, bunu da başarmaya azimli ve muktediriz. Ekonominin fırtınalı denizlerden güvenli limana yüzerek demirleyeceğine, günün sonunda insanımızın yüksek refah standardına ulaşacağına; yakın vadede kalkınmış, büyümüş, zenginleşmiş, fiyat ve finansal istikrarıyla, gelir ve servet dağılımı adaletini sağlamış bir Türkiye’nin yıldız gibi parlayacağına yürekten inanıyorum.

Hayat pahalılığı kaderimiz değildir. Kur, faiz ve enflasyondaki oynaklıklar sağlıklı bir yönetim sistemi, güçlü bir iktidar ve millet desteğiyle gündemdeki ağırlığını inşallah kaybedecektir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi siyasal ve ekonomik istikrarın güvencesidir. Böylelikle ekonomide huzur ve refah sökün edecektir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında 3 Haziran 2023 tarihinde açıklanıp göreve başlayan ikinci dönem Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Türkiye ekonomisinin maruz kaldığı risk ve tehlikeleri en aza çekmek için kolları sıvamıştır.

Hiçbir vatandaşımızı enflasyona ezdirmeme gayesi taşıyan bir iktidar görevinin başındadır. Biz de bu gayenin sonuna kadar yanındayız. Memurlarımıza ve emeklilerimize yapılacak zamların da destekçisiyiz.

Ekonomik şartlar iyileştikçe, ekonomik toparlanma genişledikçe, ümit ediyorum ki memur ve emeklilerimizin maaşları çok daha yüksek düzeylere ulaşacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi işçinin, memurun, esnafın, emeklinin, çiftçinin, sanayici, müteşebbisin, bakıma muhtaç her insanımızın şartta arkasındadır. 1 Temmuz 2023 itibarıyla tüm kamu görevlilerimizin maaşlarında, ilk 6 aylık enflasyon farkına ek olarak yılın ikinci yarısı için toplu sözleşmeden kaynaklanan oranla toplam yüzde 17,55’lik zam ve seyyanen net 8 bin 77 liralık artış yapılacaktır.

Gönül isterdi ki, bu maaş yükselişi daha fazla olsun. Ancak bütçe imkanları bellidir, Türkiye ekonomisinin türbülanstan çıkma sürecinin zorlukları ortadadır. Kamu çalışanlarımızla ilgili gelişmeler böyleyken, sayıları 15,9 milyona ulaşmış emeklilerimize yapılan yüzde 25’lik maaş artışı gördüğümüz kadarıyla makul ve yeterli bulunmamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak açık ve samimi teklifimiz şudur: İlk olarak, memur maaşlarına ilavesi planlanan 8 bin 77 liralık seyyanen artışın kök ücrete ve aynısıyla emekli maaşlarına yansıtılması beklentimiz ve talebimizdir.

İkinci olarak, Perakende Kanununda haksız rekabeti önleyecek değişiklikler yapılması, SGK üst limiti, gelir vergisi dilimleri ve kıdem tazminatıyla ilgili düzenlemeler işçi ve işveren yararını dikkate alacak şekilde gözden geçirilmelidir. Enflasyondaki düşüşe eşzamanlı olarak, işçilerimize ve asgari ücretle geçinen kardeşlerimize yapılan iyileştirmelerle beraber memur ve emeklilerimizin maaşlarının artırılması satın alma gücünü nispeten koruyacaktır.

Milletimizin her güzel insanına ne yapsak eksik, ne versek azdır. Döviz fiyatlarındaki dalgalanmalardan haksız fiyat artışlarıyla istifadeye kalkışan, fiyat etiketlerini güncellemek bahanesiyle acımasızlığa ortak olan, vatandaşımızın kesesine, devletimizin kasasına göz koyan fırsatçılarla da amansız şekilde mücadele edilmelidir. Hiç kimse ahlaksız bir kazanç hırsının yanlarına kalacağını sanmamalıdır. Vatandaşlarımızın ekmeğinden aşıranlara kesinlikle göz açtırılmamalıdır.

Harç ve vergilerdeki yeni düzenlemeler karşısında kaşıkla verilip kepçeyle alınıyor diye yaygara koparan müflis siyasetçileri de iyi niyetten yoksun, samimiyetten uzak, ekonominin gerçeklerinden tamamıyla kopuk olduğunu hem not hem de teyit ediyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi’nin Türkiye ekonomisi hakkında söyleyeceği pek çok şey vardır ve bunlar temelsiz değildir. Bu kapsamda parti olarak “Ekonomik Büyüme, Sosyal Gelişme ve Milli Bütünleşme” temelinde “Geleceğin Ekonomi Vizyonu”nu 20 uzman ve akademisyenimizin iştirakiyle hazırlayıp kamuoyunun bilgisine sunduğumuz hafıza kaybına uğramamış her insanımızın, her dava arkadaşımızın, konuyla ilgilenen herkesin malumudur.

Merhum Mithat Cemal Kuntay’ın başucu eseri “Üç İstanbul” isimli romanında, “kazanıp sırıtanlarla kazanamayıp somurtanların” Birinci Dünya Savaşı yıllarında ülkenin genel tarifi olduğu yazılıdır. Romanın bir başka yerinde de şu ifadeler satırlara işlenmiştir: “Bizde ihtiyarlamadan zengin olanı dağdan şehre inmiş canavar gibi taşlıyorlardı.” Bu ekonomi politik mahiyetli tespitlerin o dönemin hayat gerçeğiyle bağdaşıp bağdaşmadığı başka bir tartışma konusu olsa da, adil bölüşümün ve hakkaniyetli paylaşımın insan ve toplum huzurunun vazgeçilmez bir öğesi olduğunu bir an olsun dikkatlerden kaçırmamak hedef tayin edilmelidir. Çok yiyenle hiç yemeyen arasındaki uçurum kapanmadan dünya genelinde çatışma ve gerilimlerin eksen kaymasına uğraması neredeyse muhal bir hayaldir.

Bizim için ekonomik hayat, tıpkı merhum Prof. Dr. Sabri Fehmi Ülgener’in isabetle kaydettiği gibi, yalnız verilerin bir araya gelişinden ibaret bir madde dünyası değildir. Kendine has tavır ve davranışlarıyla özümsenmesi gereken insan gerçeği ekonominin olmazsa olmaz kemer taşıdır. Bugüne kadar, insanın değerleri ve duygusal eğilimleri tarihin akışına her şeyden daha fazla yön vermiştir. İnsanı unutan ideolojik ve siyasi akımların ekonomiyle ilgili söyleyecekleri tek bir kelamları yoktur. Ve insan nasıl teşekkül ettiği muamma olan rasyonel dürtülerle sadece ekonomik çıkarlar peşinde koşan bir varlık da değildir. Şu doğru soruyu on yıllar evvel Merhum Prof. Dr. İdris Küçükömer sormuştur: “Varsayalım ki ekonomi büyüdü, işsizlik azaldı, enflasyon aşağılara çekildi.

Bunlar yurdumuz insanının var olma sorununa ışık getirmiş olur mu?” Yani rakam ve oranlar müreffeh ve muzaffer bir zirveden ekonomik aydınlığı müjdelerken bizim için her şey bitmiş, her sorun çözülmüş, her kumpas ve karanlık kampanya son bulmuş olacak mıdır? Elbette bu sorulara müspet cevap vermekten mazur ve uzağız. Anadolu coğrafyasını vatan yapmamızın bir bedeli vardır ve bu bedelin sancılarına ebediyete kadar muhatap kalıp mukavemet göstermemiz kaçınılmazdır. Ne zaman ki, nihai hedefimiz olan İ’la-yi Kelimetullah dünya çapında hasıl ve hakim olur, işte o zaman çağa ve insanlığın çağrısına Müslüman Türk milleti mühür vuracaktır.

“Türkiye’nin milli güvenliği hemen hemen her seferinde göz ardı edilmiştir”

Türkiye’nin NATO’yla ittifak kültürü 71 yıllık gelgitli bir maziye dayanmaktadır. Ne var ki köprülerin altından çok sular akmıştır. Ne dünya eski dünyadır, ne de Türkiye 1950’li yılların Türkiye’sidir. Bir defa bu yalın ve yakın gerçeğin telaffuz sorumluluğu bihakkın omuzlarımızdadır. Türkiye, NATO hukuku çerçevesinde üstlendiği askeri, stratejik ve siyasi misyonları harfiyen yerine getirirken aynı hakkaniyeti, aynı hassasiyeti maalesef ittifak ortaklarından görmemiştir. Bugüne kadar hiçbir görevden, hatta hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan Türkiye’nin milli güvenliği hemen hemen her seferinde göz ardı edilmiştir. Finlandiya’nın katılımıyla NATO üyesi ülkelerin sayısı 31’e çıkmıştır.

Şimdi üyelik peronuna İsveç yanaşmıştır. Bu ülkenin üyeliğine karşı Türkiye’nin haklı ve meşru itirazları vardır. İsveç’in terörle arasına mesafe koymaktan ısrarla imtina ettiği malumlarınızdır. Üstelik İsveç hükümetinin Kur’an-ı Kerim’e yönelik şerefsiz ve vandal saldırıları sürekli alttan aldığı, görmezden geldiği, sıkışınca da durumu kurtarmak için cılız kınama mesajları yayımladığı bilinen bir husustur. Türkiye dayatmaları sineye çekecek kabile devleti değildir. NATO’nun açık kapı politikasının maksat ve mahiyeti de milli bekamızdan, egemenlik haklarımızdan, iç ve dış güvenlik mülahazalarından daha mühim, daha öncelikli olamayacaktır.

Geldiğimiz bu aşamada cevabını aradığımız sarsıcı soru şudur: Milli varlığımızı doğrudan tehdit eden kanlı terör örgütlerine kucak açan, bunların terörist devşirmesine ve haraç toplamasına kendi başkentinde göz yuman mahut ülkeyle bir güvenlik mimarisinin bünyesinde nasıl buluşacağız? Böylesi bir acizliğe nasıl göz yumacağız? Bunu nasıl hazmedeceğiz? Sadece ABD istedi diye, F-16’yla ilgili parmak sallanıyor diye zillete tamam mı diyeceğiz? İsveç, PKK’nın Avrupa’daki mağarasıdır. Kandil Dağı neyse Stockholm aynısıdır. İsveç hükümeti bugüne kadarki köhne ve kötürüm politikalarından 180 derece dönüş yaparsa, bu çerçevede bir ıslah ve terbiye hali müşahhas ölçülerde görülürse, bizim diyeceğimiz bir şey yoktur, nitekim karar Sayın Cumhurbaşkanımızındır.

Kaldı ki, İsveç askeri unsurları fiilen NATO operasyonlarına dahil olmaktadır. 26 üyesi NATO ülkesi olan Avrupa Savunma Birliği içinde İsveç de yer almaktadır. İsveç’in dolaylı yollardan NATO korumasına alındığı, ABD’nin Avrupa’daki ana üstlerinden birisi olduğu meydandadır. 19 Haziran 2023 tarihinde ABD’ye ait 2 adet B-1B Lancer uzun menzilli stratejik bombardıman uçağının İsveç’e konuşlanması tesadüf değildir. Kuşkusuz NATO’nun da Türkiye’nin ahlaki ve hukuki tezlerini, milli güvenliğiyle ilgili duyarlılık ve taleplerini gözetmesi ihmali ve inkarı olmayan bir sorumluluğudur. Bir defa ABD başta olmak üzere, NATO üyesi bazı ülkelerin PKK/YPG’yle irtibat ve ilişkileri kabul ve izah edilemez boyutlardadır.

ABD’li yetkililerin, PKK/YPG terör örgütüyle “taktiksel ve dönemsel ittifak” içinde olduklarını açıklamaları kaygı ve utanç verici bir ilkellik, NATO ittifak ahlakına şirret bir suikasttır. ABD, terör örgütüyle ittifak halindeyse, Türkiye’yle yaptığı ve kurduğu ittifaka ne diyeceğiz? Bunu nasıl ifade edeceğiz? Bu yaman çelişki NATO’nun itibar ve inandırıcılığını, ABD’nin dostluk ve müttefiklik iradesini yıllar içinde aşındırmıştır. Biz, gündüz şapkalı gece külahlı ne dost istiyoruz, ne de ittifak ortağı arıyoruz. Müttefik olacaksak mertçe olalım, adam gibi olalım, karşılıklı hak ve çıkarlara sonuna kadar da saygılı olalım. 12 Eylül’de söylenen “bizim çocuklar başardı” itirafını unutmadık.

15 Temmuz gecesi tepemizde uçuşan NATO uçak ve helikopterlerini, bunları kullanan alçak ve ahlaksızları unutmadık. Türkiye’yi içeriden çökertmek, milli bağları çözmek, devlet ve millet varlığını çürütmek için NATO oyunlarını ve küresel emperyalizmin komplolarını asla hatırımızdan çıkarmadık. 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan vahşet ve ihanetin henüz NATO namına kuşkulu ve tartışmalı pek çok noktası olduğunu da biliyor ve gerilen sinirlerimizle yumruğumuzu sıkıyoruz. FETÖ’cü alçaklar, Fransa’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin önünde miting yaparken NATO müttefiklerimizden gık çıkmadı.

“Dünya’nın NATO’dan ve ABD’den ibaret olmadığı bilinmelidir”

Teröristbaşı Gülen’in Pensilvanya’dan yaka paça alınıp ülkemize iadesi bugüne kadar bir türlü gerçekleşmedi. Hala FETÖ’nün kripto damarının siyaset, bürokrasi, eğitim, ekonomi, medya ve diğer alanlarda dip dalga halinde faaliyet içinde olduğunu bilmeyen, duymayan, görmeyen kalmadı. FETÖ’yü başımıza bela eden azgınlaşmış Türk ve İslam düşmanlarıdır. Aynısını PKK/YPG için de söylemek mümkün ve mutlaktır. Bizim nezdimizde PKK neyse FETÖ odur. Ve bu iki hunhar terör örgütünün acımadan, gözünün yaşına bakmadan kökü kazınmalıdır.

Gerekirse NATO üyesi bir kısım ülkeyle yüzleşmek, hesaplaşmak, sayfaları ıstırapla damgalanmış kara kaplı defterleri açmak kaçınılmaz bir mecburiyet olarak gündeme gelebilecektir. 15 Temmuz 2016’da işgal ve istila hevesleri hainlerin ve haşhaşilerin kursağında bırakılmıştır. NATO heyecanlı bir futbol müsabakasını seyreder gibi ihaneti seyretmiş, hatta zemin hazırlamıştır. Bizim NATO’ya bakışımız bellidir. Esasen hiç değişmemiştir. Dünya’nın NATO’dan ve ABD’den ibaret olmadığı bilinmelidir. Fakat Türkiye’nin stratejik tercih ve kararlarının da arkasında duracağımızı, Litvanya zirvesini tek yürek halinde takip edip ülkemizin çıkarları neyi gerektiriyorsa onun yanında olacağımızı üstüne basa basa ifade ediyorum.

Emperyalizmin kilit aktörleri, bin yıllık bir nefretle Türk’ü önce Avrupa’dan atmaya, sonra doğu ve güney vilayetlerinden koparmaya, hitamında da Anadolu’da küçük bir havzaya sıkıştırıp orada imha etmeye niyetlendiler. Bir zamanlar hâkimiyetimizde olan coğrafyaların sınırlarını masa başında cetvelle çizip ecdadımıza silah zoruyla ve tehdit yoluyla dayattılar. Bugün ne yaşıyorsak, neyle mücadele edip sınanıyorsak, biliniz ki, Birinci Dünya Savaşı’yla ilişkilidir. Ve bu savaş henüz bitmemiştir.

Bugünün ve geleceğin sorunları 1914-1918 arasındaki yılların dünyasında mahfuzdur. Kan revan içindeki Ortadoğu 100 yıllık kanlı ve kahredici bir yanlışın mahkumudur. 19 Ağustos 1914’de Sofya’da çıkan Hoydan Ermeni Gazetesindeki şu manşet her şeyin özetidir. Bu manşet diyordu ki: “Dünya Türk denen musibetten kurtulmalıdır.” Her şeyin özü ve özeti bu cinnet ve cinayet halinde temerküz etmiştir. Biz de diyoruz ki, Dünya’dan Türk’ü çekip çıkarın geriye yalnızca boş bir küre, boşuna dönen bir gezegen kalacaktır.”

Paylaşın

Devlet Bahçeli’den AYM’ye HDP Mesajı

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Lideri Bahçeli, “Anayasa Mahkemesi Kandil’in düzmece mahkemesi, zilletin arka bahçesi değildir, asla olamayacaktır. Adalet suçluyu aklama gayesi güderse, ihaneti biberonla beslerse orada adalet batmıştır demektir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Devlet giderse vatan gitmiş olacaktır. AYM, PKK terör örgütünü aklama makamı değildir. Aynı husus siyasi partiler için de geçerlidir. Her şeyin başı insandır.”

Bahçeli, konuşmasının devamında, “Mesele ne kadar oy aldığımız meselesi değildir; mesele vatandır, millettir, istiklal ve istikbaldir. Anayasa Mahkemesi, anayasanın ilk maddesiyle çatışamaz” ifadelerini kullandı.

İsveç’te Kuran’ın yakılmasına tepki gösteren Bahçeli, “Kurban bayramının birinci günü İsveçte Kuranı kerimin yakılması insanlık değerlerine ihanettir. Kuranı yakmak ifade özgürlüğü olarak değerlendirilemez.

Şunu ikazla hatırlatırım ki Kuran kağıt parçası değil Allahın yeryüzüne gönderdiği nurudur. Tüm dünya ateşe verilse bile ilahi hükümlerin kül olması mümkün değildir. Kuran yakan kendini yakmış, cehennemin dibini boylamıştır” dedi.

Konuşmasında Merdan Yanardağ’ı hedef alan MHP lideri ” Bir televizyon kanalında bebek katilini övmek bununla da yetinmeyip hak gaspına uğradığını iddia etmek suçtur’ dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM’deki partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli’nin konuşmasından öne çıkan bölümleri şöyle:

“İslamiyet, cihadı emrederken haksız bir savaşı desteklemekten uzaktır. 9 asır boyunca doğu batı arasındaki diyaloğu dini ve kültürel değerler tayin etmiştir.

Batı’da Müslüman denilince akla ilk gelen Türk’ler olmuştur. Allah tektir, ordusu da Türk’tür. Sistematik şekilde ilerletilen islamofobi insani şartlarla bağdaşmadığı gibi insanlığı tehdit etmektedir.

Kuranı kerimin yakılması insanlık değerlerine ihanettir. Namertlik ve soysuzluktur. Bu provokasyonu Irak asıllı provokatörün tek başına yaptığını düşünmek akıllara uzaktır. Sıcak gelişmelerin olduğu dönemde gerçekleşmesi her yönüyle kuşku vericidir.

İnanç özgürlüğü olarak değerlendirilemez. Kuranı kerim bir kağıt parçası değil, Allah’ın yer yüzüne indirilmiş nurudur. Tüm dünya ateşe verilse bile ilahi hükümlerin tutuşması mümkün değildir.

Kuran yakan cehennemin dibini boylamıştır. Türk milleti her zaman inanç ve insan haklarına riayet etmiştir. İsveç’te hassasiyetlerimizi kanatan, tahammülsüzlükleri lanetliyor, kitabımıza uzanan mundar ellerin yeri geldiğinde kırılacağına yürekten inanıyorum.

MHP, insanlığın huzuru projesini hazırlamıştır. Sadece Türk insanı ile değil tüm insanlık ile paylaşma duyarlılığını göstermiştir. Huzur, insanın iç alemi ile dış alemi arasındaki tutarlı denge noktasını işaret etmektedir.

Siyasi partiler demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. İşleyişi Anayasa’da belirtilen esaslara aykırı olamaz. 69. madde de bu esasları içerir. Aykırılık halinde temelli kapatma hükmüne yer verilmiştir.

Türk siyasetinde faal halinde olan her partinin birinci kaynağı Türk milletidir. Her parti Türkiye partisi olmak zorundadır. Suç ve suçluyu övmek hukukun konusudur.

Milletin hak ve çıkarlarını gözetmeyen, devletin egemenliğini gözetmeyen, terör örgütlerinin kullanımına girmekten gocunmayan partilere demokrasilerde yer olmamalı. Ülke sınırları içinde milli manevi noktada buluşmak siyasi namus görevidir.

Mehmetçik’e kurşun sıkanları aklamak suçtur. Bebek katilini övmek, filozof mertebesine çıkarmak suçtur.

Anayasa Mahkemesi Kandil’in düzmece mahkemesi, zilletin arka bahçesi değildir, asla olamayacaktır. Adalet suçluyu aklama gayesi güderse, ihaneti biberonla beslerse orada adalet batmıştır demektir.

Devlet giderse vatan gitmiş olacaktır. AYM, PKK terör örgütünü aklama makamı değildir. Aynı husus siyasi partiler için de geçerlidir. Her şeyin başı insandır.

Mesele ne kadar oy aldığımız meselesi değildir; mesele vatandır, millettir, istiklal ve istikbaldir. Anayasa Mahkemesi, anayasanın ilk maddesiyle çatışamaz.

Rusya’dan Fransa’ya İsveç’ten Belçika’ya kadar karmaşık gelişmelere şahit oluyoruz. Rusya’da Wagner’in başını çektiği silahlı kalkışma uzlaşma ile sonuçlanmıştır.

İki taraflı oynanan Rus ruleti tansiyonu yükseltmiş nihayetinde eller tetikten çekilmiştir. Her ülkenin huzur içinde var oluşu temel tezimizdir. Türkiye, Rusya’nın içine düştüğü girdap karşısında soğukkanlı davranmıştır.

Fransa’da bir gencin polis tarafından vurularak öldürülmesi protestolara yol açmıştır. Sokaklar karışmıştır.

Dünyanın acilen çözülmesi gereken göç sorunu aslında Fransa’nın içine düştüğü krizin ana yatağı olmuştur. Fransa sömürgeci politikasıyla yüzleşmelidir.

Türkiye Fransa’ya benzemez. Herkes aklını başına alsın, kimseye göz açtırmayız. Devlet ve vatan üstünde kazı yaptırmayız. Göç konusu insanlık sorunudur.”

Paylaşın

MHP Lideri Bahçeli’den Faiz Artışına Yeşil Işık

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, “Ekonomik sorunlar hepimizin malumudur. Güven ortamını gerçekleştirmek hepimizin görevidir. Türkiye enflasyon kuşatmasını yaracaktır. Milletimizi kur dalgalanmalarına karşı emniyete almak, alım gücünü istikrar içinde tutmak, alın terinin karşılığını adil dağıtmak ekonomi yönetiminin sorumluluğudur. MHP’nin faize karşı bakışı bellidir. Faiz artışı yatırımı caydıran, üretime çomak sokan politik bir tercihtir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Sorunlar hepimizin malumudur. Fiyat istikrarını bozucu etkenler oldukça fazladır. Güven ortamını kalıcı hale getirmek vazifemizdir. MHP, yeni kabinenin ekonomi politikalarına güvenmektedir. Ekonomi politikaları bütün halinde uygulanıp dengelediği sürece başarılı olacaktır. Türkiye’nin küresel ekonomide aldığı oran makul ve memnun edici değildir. Gelirlerin yükseltilmesi akla gelen ilk çaredir.”

Devlet Bahçeli, 2024 yılında yapılacak olan yerel seçimlere de değinerek, “Siyasi mücadelemizi şevkle sürdürmek durumundayız. Her an seçim olacakmış gibi bütün demokratik ihtimallere hazır olmalıyız. MHP, bu seçimlere hazırlık sürecini başlattı. Birinci stratejik hedefimiz, mevcut belediye başkanlarımızı muhafaza ederek, daha çoğunu eklemektir.

İkinci stratejik hedefimiz, Cumhur İttifakı’nın doğasına uygun hareket edip, muhalefet partilerinin yönetimindeki belediyelerin makus hallerine son vermektir. İstanbul, Ankara, İzmir, büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere; il belediyelerinin, ilçe ve belde belediyelerinin, Türkiye’nin yükselen itibarına uygun yönetilmesi tarihi önemdedir.

İstanbul, beş yılını kaybetmiş, tarihin gerisine düşmüş, kaos, kriz ve karmaşa dünyanın en büyük Türk kentinin önünü kesmiştir. Aynı durum Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Mersin, Tekirdağ, Eskişehir, Muğla, Aydın, Hatay büyükşehir belediyeleri için de geçerlidir. Türk milleti, mahalli idarelerin üzerine düşen zillet gölgesinden kurtulmalıdır. CHP’nin ve diğer zillet partilerinin yönetimi altındaki belediyelerin, hürriyet ve haysiyetlerine kavuşmalarına şahit olacağız.” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Geçtiğimiz hafta bir yanda 2022-2023 Eğitim Öğretim Yılı sonlanıp yaz tatili başlarken diğer yanda da Yükseköğretim Kurumları Sınavı yapılmıştır. Bildiğiniz üzere, Türkiye’miz genç nüfus açısından büyük bir hazineye sahiptir. Elbette bu hazine istikbal ve istiklalimizin da haznedarıdır. Güvenli, gelişmiş ve huzurlu bir gelecek öncelikle Türk gençliğinin eli, emeli ve erdemiyle yeşerip güvenceye kavuşacaktır. Kuşkusuz bugünün fidanları yarınların köklü çınarları olacaktır. Çocuklarımız geleceği meşale gibi aydınlatacaktır. Dava ve iddia sahibi, akıl ve ahlak sahafı, sevgi ve hürmet sadareti, hamiyet ve haysiyet burcu, şahsiyet ve şecaat sahnesi, vatan ve millet sevdalısı genç dimağlar Türkiye’mizin yegâne kuvvet ve kudreti olmaya namzettir.

Onların ruhlarına huruç edip gönüllerini tavaf ettiğimiz takdirde özlem ve hissiyatlarını öğrenmemiz pek tabii mümkündür. Vicdan, iyiyle kötüyü ayırt etme kabiliyetidir. Şuur, insanın iç âlemini tanıtan ve tanımlayan kaynaktır. Eşzaman içinde hem şuurlu hem de vicdanlı olmak insanın varlığında tezahür ve tekemmül eden ilerleyişe delalettir. Eğer bu ilerleyiş topyekûn olursa, eğer bu ilerleyiş sayesinde yürekler topluca vurursa geleceğin kilitli kapıları açılacak; nihayet kifayetli ve kişilikli nesiller altın bir çağın mimarbaşılığına iman ve iradeleriyle terfi edeceklerdir.

Esasen çağa ve zamana yönelik mesajlarımızın taşıyıcı kolonu gençlerdir. Nereden gelip nereye gittiğimizin farkına varan, medeniyetler ve milletler mücadelesindeki konum ve koordinatlarımızı sorumlulukla kavrayan bir gençlik yıkılmaz kale, inmeyen sancak, düşmeyen inanç, vazgeçmeyen atılganlık, geri adımı olmayan taarruz bilincidir. Hayat, okulla ev arasında gidip gelen rutin bir güzergâh değildir.

Veya hayat sadece eğlenme, gezme, yeme, içme ve safa sürme bohemliğinden ibaret de görülmemelidir. Her şeyi tadında ve kıvamında yapmak, bir anlık aymazlıkla koca bir hayatı kuru ve yaprak dökmüş bir ağaca çevirmekten sakınmak lazımdır. Zaman dediğimiz kesintisiz işleyen değirmen insanı yıllar içinde öyle ya da böyle öğütmekte, kimisini un ufak, kimisini de ailesine, çevresine, milletine ve ülkesine hayırlı beşerî mamul haline getirmektedir.

Geçmişte hüzünle alınan karneler, kaygıyla girilmiş sınavlar bir zaman sonra yalnızca tebessümle hatırlanıyor. Günü geldiğinde anılar geçidi tıpkı bir merasim bölüğü gibi gözümüzün önünde canlanıyor, mazinin sevinç ve üzüntüsü aynı hissiyatla kucaklanıyor. Mesele karnenin muhtevası, notların düşük ya da yüksekliği değil, onu alan iradenin saf gönlü, samimi terbiyesi, insani ve vicdani tecelli seviyesidir. Ülkemizde 19 milyonu temel eğitim ve öğretimde, 8 milyonu da yükseköğretimde olmak üzere yaklaşık 27 milyon öğrenci vardır. Bu sayı pek çok ülkenin nüfusundan katbekat fazladır. İşte zenginlik de buradadır. Bize düşen öğrencilerimizi ve gelecek nesillerimizi o sınavdan çıkarıp bu sınava sokarak hayatı çoktan seçmeli test mekaniğine, kısır döngü halini almış tekdüze öğretim mantığına havale etmemektir.

Himmetsiz gayret yapay, gayretsiz himmet yavandır. Gayret gençlerimizden, himmet de aileleri, öğretmenleri ve siyasi sorumluluk taşıyan bizlerin görevidir. Biliyor ve inanıyorum ki, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine ulaşmanın koçbaşı gençlerimizdir. Büyüğünü sayan, küçüğünü seven; damarlarında tarih ve kültürümüzün mirasını taşıyan, dosta dost, düşmana da korkusuzca meydan okuyan bir gençlik Türkiye’nin baş tacıdır. İradesini, imanının ve ülkülerinin emrine amade etmiş bir gençliğin önünde hiçbir engel duramayacaktır. Zamanın ruhu neyi işaret ederse etsin, teknolojik gelişmelerin boyutu nereye ulaşırsa ulaşsın, endüstri devrimlerinin derecesi ne olursa olsun, sahip olduğumuz beşerî cevherin adı Türk gençliğidir, üstelik alfabenin hiçbir harfiyle de sınırlandırılıp tasvir edilemeyecektir.

O gençlik ki, dinini, dilini, dileğini, milletini, milliyetini, kardeşliğini, adalet ve hakkaniyeti bilen bir gençliktir. O gençlik ki, kılıçla kalemi, kelamla keyfiyeti birleştiren bir gençliktir. O gençlik ki, kim var diye sorulduğunda, sağına soluna, önüne arkasına bakmadan ben varım diyebilen bir gençliktir. O gençlik, aşkına, anılarına, ahlakına, arkadaşlarına, ailesine, kendini adadığı değerlerine bağlı ve sadık bir gençliktir. Sapkın akımlarla, yozlaşmaya nezaret eden ters akıntılarla başa çıkabilmenin ana cephesi Türk gençliğidir. Biz gençliği sınavlarla veya karnelerle bulmadık, bu yolla da kaybetmeyiz, kaybedemeyiz, kaybetmeyeceğiz. Ümit ediyorum ki, geniş ve gerçekçi bir mutabakat ortamı kurularak üniversite sınavlarını kaldıracağımız günler de çok uzak değildir.

Bizim anlayışımızda insanın bittiği yerde yine insan başlar. İnsana varmak için de insanlar arasından geçmek şarttır. İnsan onuru ise bizim ne pahasına olursa olsun savunmamız gereken cevheri aslimizdir. Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri tamamlanmış olsa da Türkiye yeni bir seçime doğru ilerleyiş kaydetmektedir. Nitekim Mahalli İdareler Seçimleri 31 Mart 2024 tarihinde yapılacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi bu seçimlere hazırlık sürecini başlatmıştır. Mahalli İdareler Seçimlerinde takip edeceğimiz birinci stratejik hedefimiz mevcut belediye başkanlıklarımızı muhafaza ederek bunun üzerine yenilerini ve hatta daha çoğunu eklemektir.

İkinci stratejik hedefimiz, Cumhur İttifakı’nın doğasına ve ruhuna muvafık hareket edip; muhalefet partilerinin yönetimindeki belediyelerin yürek yaralayan makus ve meyus hallerine son vermektir. 14 Mayıs ve 28 Mayıs 2023 tarihlerinde elde edilen demokratik başarıyı mahalli idarelerle perçinlemek, Türk ve Türkiye Yüzyılı yürüyüşüne ivmek vermek boynumuzun borcudur. İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri başta olmak üzere, diğer tüm büyükşehir belediyelerinin, il belediyelerinin, ilçe ve belde belediyelerinin Türkiye’nin yükselen itibarına ve marka değerine müzahir şekilde yönetilmesi tarihi önemdedir. Belediyecilik bir sevda işidir. Belediye başkanının yönetimi altındaki şehrinin emini olması bilinen bir husustur. İstanbul beş yılını kaybetmiş, tarihin gerisine düşmüş; kaos, kriz ve karmaşa dünyanın en büyük Türk kentinin önünü kesmiştir.

Hakeza aynı durum Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Mersin, Tekirdağ, Eskişehir, Muğla, Aydın, Hatay büyükşehir belediyeleri için de geçerlidir. CHP’li büyükşehir belediye başkanlarının ayak oyunlarından, parti için cepheleşmelerden, fısıldayan kulislerden, kongre hesaplarından, hiziplerin rekabetinden, çıkarların yarışından başka bildikleri tek bir şey yoktur ve her şey de ortadadır. Türk milleti mahalli idarelerin üzerine düşen zillet gölgesinden kurtulmalıdır. Hizmet değil hezimet vaat edenlerin şehremeni olmaları, bu unvana sahip olmaları hepimiz adına bir vebaldir. Bu vebalden arınacağız, Allah’ın izniyle CHP’nin ve diğer zillet partilerinin yönetimi altındaki belediyelerin hürriyet ve haysiyetlerine kavuşmalarına hep birlikte şahit olacağız.

“Ekonomik sorunlar hepinizin ve herkesin malumudur”

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 28’inci Dönem 1’nci Yasama Yılının başlamasını müteakiben sırasıyla yemin töreni, Meclis Başkanı seçimi, ihtisas komisyonlarının ve Başkanlık Divanı’nın teşekkülü yasal ve anayasal hükümler çerçevesinde vücut bulmuştur. Hitamında Genel Kurul çalışmalarına geçilmiştir. Sosyal ve ekonomik meselelerin tek tek ele alınıp kalıcı çözümle buluşturulması amacıyla yasama faaliyetleri hızlanacaktır. Önümüzdeki hafta karşılayacağımız Kurban Bayramı sonrasında da Meclis’in bir süre daha çalışması kararlaştırılmıştır.

Bu kutlu çatı altında, milletimizin her talep ve beklentisi görüşülüp mutlaka karara bağlanacaktır. Bu kutlu çatı altında, emeklilerimize, memurlarımıza, esnaflarımıza, dar ve sabit gelirli insanlarımıza aşama aşama müjdeli haberler verilecektir. Gazi Meclis’te tecessüm eden siyasi parti gruplarının karşılıklı hoşgörü ve uzlaşma hassasiyetiyle Türk ve Türkiye Yüzyılının temelleri atılmalı, yeni bir anayasa ülkemize kazandırılmalıdır. Bu nedenle her bir milletvekili tarih ve millet huzurunda yaptıklarından olduğu kadar yapamadıklarından da sorumlu olacaktır.

Dünya genelinde birikmiş ve bilenmiş ekonomik sorunlar hepinizin ve herkesin malumudur. Fiyat ve finansal istikrarı bozucu etkenler bir hayli fazladır. Küresel borç stokundaki artışla birlikte resesyon, enflasyon ve hayat pahalılığı pek çok ülkeyi tesir altına almıştır. Küresel ekonomik aktiviteler, tarihin hiçbir döneminde bugünkü ölçekte artmasa da insanlık adil ve kalıcı bir refah vizyonuna maalesef ve hala ulaşamamıştır. Sonsuza kadar büyümesi hedeflenen bir ekonomik sistemin sonlu bir ekolojik sistemle nasıl uyumlu olacağı ise henüz ikna edici şekilde açıklanamamıştır.

Dünya çapında devasa gelir ve servet eşitsizliği hüküm sürüyorken, her gün bir fincan kahve fiyatının yarısıyla geçinmeye çalışan 1 milyar insan karşımızda duruyorken ekonomide yeni ufukların keşfedilmesinin nasıl mümkün olacağı cevabını hala bulamamış bir muammadır. Her şeyden ve hepsinden önemlisi ortak anlam ve amaç duygularımızı kuvveden fiile geçirerek, kısa vadeli hesaplardan uzun vadeli perspektife geçiş sağlayarak kesintisiz devam edegelen üretim, yatırım, ihracat, büyüme, kalkınma seferberliğiyle sürdürülebilir ekonomik refahı yakalamak içten bile değildir. Bunun için güven ortamını kalıcı ve kurumsal hale getirmek müşterek vazifemizdir.

Milliyetçi Hareket Partisi yeni kabinenin ekonomi politikalarına ve enflasyonla mücadele kararlılığına güvenmektedir. Modern ekonominin sağlığı para ve maliye politikalarının sağlamlığına, istikrarlı yapısına bağlıdır. Ekonomi politikaları, tıpkı bileşik kaplar gibi, bütünlük içinde, eşgüdüm halinde uygulanıp, piyasa şartlarıyla insan ve toplum huzurunu dengelediği sürece anlamlı ve başarılı olacaktır. Cari fazlayı temin etmek amacıyla iç tasarruf hacmimizi artırmanın yanı sıra, yeni ihracat pazarlarını rekabetçi kur ve faiz desteğiyle keşfetmemiz, Türk markalarını dünyanın en ücra köşelerine gururla taşımamız ülkemizin gücüne güç katacaktır.

Türkiye’mizin küresel ticaretten aldığı pay yüzde 1,02’dir. Elbette bu oran makul ve memnuniyet verici değildir. Bugün 27 ihracatçı sektörde faaliyet gösteren 115 bine yakın firmamız ihracat yapmaktadır. Türkiye’nin 2022 yılındaki mal ihracatı 254,2 milyar dolar, hizmet ihracatı da 90 milyar doları bulmuştur. Bu bir rekordur ve gurur duyulması gereken bir tablodur. Bildiğiniz üzere, açık veren bütçenin ilk sancılı sonucu iç borç artışıdır.

Bunun tedavisi ve üstesinden gelinmesi amacıyla gelirlerin çeşitlendirilip yükseltilmesi akla gelen ilk çaredir. Daralan ve durgunluk patikasına mahkûm olan bir ekonomide iç ve dış borç artışı felaketin diğer adıdır. Gelirlerin artışı için beli başlı üç seçenek vardır ve bilinmektedir. Birincisi, hedeflenen büyümeyi sağlamak; ikincisi, fiyat istikrarını ve adaletli vergi sistemini kurmak; üçüncüsü de alınan borçlarla hazineye gelir yaratacak üretken varlıklara yatırım yapmaktır.

Dikkatinizi çekmek isterim ki, dünyadaki trendin aksine Türkiye ekonomisi 11 çeyrektir büyümektedir. Bu yılın ilk çeyreğindeki büyüme de yüzde 4’tür. Bizim görüşümüze göre ekonomik adalet, ekonomik özgürlük, ekonomik güvenlik taviz verilmemesi gereken ilkeler olmalıdır. Türkiye enflasyon kuşatmasını yaracak, Türk ve Türkiye Yüzyılını mali ve ekonomik bağımsızlığıyla, buna eşlik eden diriliş ruhuyla pekiştirecektir. Toplumun her kesimini kurdaki dalgalanmalara, öngörülemeyen ekonomik fırtınalara karşı emniyete almak, alım gücünü istikrar içinde tutmak, alın ve akıl terinin karşılığını adil şekilde dağıtmak ekonomi yönetiminin başlıca sorumluluğudur.

Son günlerde politika faizinin artışı hususunda beklentileri yükseltmek amacıyla iç ve dış lobilerin son derece faal oldukları da gözlemlenmektedir. Küresel finans çevreleriyle iç piyasa aktörleri Para Politikası Kurulu’nun 22 Haziran 2023 tarihinde yapacağı toplantıya kilitlenmiştir. Bize göre bu durum ahlaki, doğru ve hakkaniyetli bir gelişme değildir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin faize bakışı bellidir, değişme göstermemiştir. Teorik ve pratik uygulamada, faiz artışı yatırımı caydıran, üretim çarkına çomak sokan, müteşebbislerimizin gücünü zayıflatan, kredi ihtiyacını pahalandıran politik bir tercihtir. Ancak Türkiye’nin ekonomik istikrarı ve ekonomik huzuru elde etmesi için de alınması gereken kısa dönemli ve bazen de can yakan tedbirler vardır ve parlak geleceğimiz için bugünkü külfete katlanmak ister istemez kaçınılmaz hale gelmektedir.

Bu arada muhalefet partilerinin beyhude çırpınışları, ekonomideki temelsiz iddiaları faydasız ve sonuçsuzdur. Şanslı azınlığın kaymak siyasi tabakası olan partilerin insanımızın ne yediğinden ne içtiğinden, nasıl geçindiğinden gerçek manada haberleri yoktur. Tefecilerden para, yabancı danışmanlardan akıl almayı marifet görenlerin savruldukları hazin ve hüsran verici siyasi travmaları onlar için yeterince ızdırap vericidir. Cumhur İttifakı Türkiye’ye bütünüyle, var olan bütün güzellik ve mirasıyla sahip çıkmak için geceli gündüzlü mücadele ederken, zillet partilerinin hal-i pürmelali perişanlıktır. Artık görülmüştür ki, muhalefet partilerinden hiçbir yol olmaz, olmayacaktır.

Sırf milletvekili olmak amacıyla CHP’ye postunu seren, sonra da ilk zelzelede pencereden atlayıp sığındığı evini terk ederek taşa tutanlar siyasi ahlakın yüz karalarıdır. Bunlar dün de bugün de yarın da asla güven vermeyen siyaset simsarlarıdır. Üstelik milletvekili olduğu partisinin Cumhurbaşkanı adayına oy vermediğini pişkince açıklayanların çıkarlarına nasıl kul köle olduğu, su akarken testisini doldurup kesilince araziye nasıl uydukları çarpıcı tecrübelerle sabittir. Bu ahlaki yarılma bizim sorunumuz değilse bile, yeni bir Babacan vakasını Türk siyaset ve demokrasi hayatının hiç de hak etmediğini söylememiz milli ve manevi sorumluluğumuzun gereğidir.

Unutmayınız ki, batan gemiyi ilk terk eden korkaklar ve korsanlardır. Batık gemiyi limana sağlam götürmekten bahseden Kılıçdaroğlu’nun baba-oğul arasındaki saltanat kavgasından nasıl çıkacağı da ayrı bir merak konusudur. Hançer üstüne hançer yiyen CHP’li yöneticilerin pişmanlık içinde özür dilemesi yararsız ve miadı dolmuş bir sitem ve sızlanmadır. Mensuplarının birbirine güvenmediği, birbirine inanmadığı, arkadan dolaşmanın, fitne yaymanın geçer akçe sayıldığı bir siyasi bünyenin içten içe çürüyüp kadavraya dönüşmesi kaçınılmaz bir siyaset ve hayat gerçeğidir. Bugünkü muhalefet partilerinin durumu aynısıyla budur.

Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas 13 Haziran 2023 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti’ni ziyaret etmiştir. Bu ziyaretin bizi ilgilendiren kısmı Sayın Abbas’ın bazı çarpık ve endişe veren açıklamalarında somutlaşmıştır. Pekin’de Çin Devlet Başkanı’yla görüşmesi esnasında şu ibret verici ve infial uyandıran sözler Mahmut Abbas’ın ağzından dökülmüştür; ‘Bazılarının gündeme getirdiği Uygur meselesi bir insan hakları meselesi değildir. Bu Çin’in terörizm, aşırılık ve ayrılıkçılıkla mücadelesidir. Filistin her zaman Çin’e inandı. Filistin-İsrail ihtilafının bir an önce sona erdirilmesinde Çin’in arabulucu olması gerekmektedir.’ Mahmut Abbas vicdanı sızlamadan bunları söylemiştir. Biz onlara destek verdikçe, bu zihniyet Türk milletine köstek olmuştur. Mahmut Abbas’ın, terörizmin ne olduğuyla ilgili yeterli deneyim ve donanımdan mahrum olduğu da ne yazık ki ortaya çıkmıştır.

Biz mazlum Filistinlilerin her zaman yanında olduk. Filistin davasını ama, ancak, fakat demeden savunduk ve bu konuda tarafımızı netleştirdik. Birkaç gün evvel İsrail hükümetinin yasadışı yerleşim faaliyetlerini artırmasını, Batı Şeria’nın en az 19 beldesinde 4 bin 500 birimlik yeni yasadışı yerleşim yeri inşa etmesini kınanması gereken mütecaviz bir tutum olarak değerlendirdik ve değerlendiriyoruz. Hatta 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan egemen ve bağımsız bir Filistin devletini bölgesel barış ve huzur adına ön şartsız destekledik, buna da devam ediyoruz.

Sayın Abbas, Milliyetçi Hareket Partisi’nin grup toplantısından bizatihi sana sesleniyorum; Uygur Türklerine terörist demek haksızlıktır, bühtandır, günahtır, cinayettir, rezalettir, melanettir, Türk milletine iflah olmaz bir saygısızlıktır. Bizim Filistin davasını desteklediğimiz kadar değilse bile, en azından yarısı kadar Türkiye’nin ve Türk milletinin tarihi haklarını, terörle mücadelesini, geniş coğrafyalara yayılmış esir Türklerin durumunu bugüne kadar ağzınıza dahi almadınız, alamadınız, hakkı telaffuz etmeye hiç yanaşmadınız. Geçmişte Filistin kamplarında eğitilip ülkemize sızan ve sızdırılan teröristlere kol kanat germekten de hiç utanmadınız. Filistin Devlet Başkanı numune de olsa PKK’ya, FETÖ’ye sesini hiç çıkardı mı? Hiç tepki gösterdi mi? Ülkemizle dayanışma mesajı paylaştı mı? Hiç birisini yapmadı, yapamadı, yapmayı aklından geçirmedi. Çünkü konu Türkiye ve Türk milletiydi.

Uygur Türklüğünü terörle eşitlemek potansiyel Türk düşmanlığının açık seçik beyanıdır. Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti elbette ikili diyalog kanalları açarak, temasları yoğunlaştırarak tespit edilen insan hakkı ihlallerini telafi ve tamir etmelidir. Ancak terör Doğu Türkistan’da değil, Kandil’dedir, Suriye’nin kuzey doğusundadır, gerçeği saptırmak vicdansızlıktır, izansızlıktır, insafsızlıktır. Herkesi uyarıyorum, Türk’e kefen biçmenin sonu korkunçtur.

Sayın Abbas terörizmin kanlı yüzünü görmek istiyorsa, mesela 17 Haziran 2023 tarihinde Uganda’da bir okula saldırı düzenleyen ve çok sayıda masum çocuğu katleden teröristlere şereflice bakmayı ve ders almayı bilmelidir. Mahmut Abbas yanlış yerde, yanlış üslupla, doğru davasını anlatacağını zannediyorsa aldandığını ve yanıldığını mutlaka görecektir. Kudüs sadece onların değil, bütün Müslümanların kutsal mabedi ve ilk kıblemizdir, müdafaa etmek de namus meselemizdir.”

Paylaşın

Bahçeli’den MHP’den Ayrılanlara Sert Sözler

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan MHP Lideri Bahçeli, “Milliyetçi hareketin 54 yıllık birikimini heba etmeyecek disipline sahiptir. Taşıdığımız emaneti koruyup gelecek nesillere teslim etmek her birimizin gayesidir. Delik deşik yelkenlerini şişirme gayretinde olanların ufkumuzu perdelemesine müsaade etmeyeceğiz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Türk milliyetçiliğinin entelektüel sermayesini talan edenler çil yavrusu gibi dağılmaya müstahaktır. Siyaset fırsat ve şöhret için çıkar şantiyesi değildir. Siyaset sürekli bir eylem ve erdem sahasıdır. MHP’nin yüreksizlerle, menfaatlerinin kölesi olmuş olanlarla işi olmayacaktır. Bir zamanlar hasbel kader aramızda bulunup davamız üstünden at pazarlığı yapmaları kendi çürümeleridir.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçim sonrası partisinin TBMM’deki ilk grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

“Yeni yasama döneminin hayırlı olmasını diliyorum. Çalışmalarımızın nice görkemli reformlara kapı aralamasını Allah’tan niyaz ediyorum.

Seçimin 6. gününde yeni kabinenin göreve başlaması ülkemiz adına önemlidir. Siyasi kriz yıllarını geride bıraktık. Gergin bekleyişler raf ömrünü doldurmuştur. Kurulamayan, kurulsa da yürümeyen koalisyon hükümetlerinden iz kalmamıştır. 14 Mayıs seçimlerini aynı zamanda referandum olarak gören partiler tarihin yanlış yerinde konuşlanıp kaybetti.

Yönetim hayatımızdaki denge ve düzen kurumsallaşmıştır. Toplumun büyük çoğunluğunun yaşam ve anlayış biçimine uygun olan iktidar yönetimi meşrudur. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi iki seçimde de güçlenerek çıkmıştır. Cumhur ile cumhuriyetin kaynaşması yeni yönetim sistemi ile pekişti.

Bu sistemin muntazam avantajları bahar havası getirmiştir. Yeni sistemde hükümet bizzat millettir. Parlamenter sistemin arıza çıkaran, kronik münakaşa çıkaran mahsurlar hepten giderilmiş ve milletimiz ayak bağlarından tamamen kurtulmuştur.

Bu başarı milletin kutlu iradesi ile tezahür etti. Ülkemiz 3 haziran itibaren cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin 2. dönemine geçiş sağladı. Bu geçiş huzur içinde temin edildi. Önümüzdeki dönem Türkiye Yüzyılı’na ulaşma dönemidir. Hep birlikte Türkiye kararlılığı ile her türlü garabetin çözümü üstesinden gelecek dirayet milletimizde ziyadesi ile vardır. Milletimizin sözü üstüne söz olmayacaktır. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

“Yerimizde sayamayız, bu bize yeter diyemeyiz”

Türkiye’nin aleyhine hesap yapanları şaşkına çevirmiştir. İstismar masasına oturanlar yanılmış, yanlışa be yalana dönmüş ve yıkılmıştır. Türk milleti kaderine, haklarına sahip çıkma başarısını hür iradesi ile göstermesini bilmiş ve zilletin defterini dürmüştür.

14 Mayıs öncesi partimize yapılan tahriklerle, kara kampanyalara temas etmek mecburiyetindeyim. MHP 5 milyon 480 bin oy sayısı ve yüzde 10.07 oy oranı ile şeytani planları boşa çıkarmıştır. 50 vekil ile kilit duruma gelmiştir partimiz. Yerimizde sayamayız, bu bize yeter diyemeyiz.

Daha fazlasına talip olmalıyız. 14 Mayıs öncesi her türlü gayreti gösterdik. Başarıya inandır. Adım adım 2023’e hazırlandık. Yeminli Türkiye düşmanlarını güldürmedi milletimiz. MHP, Bu vasfı ile nadide bir siyaset ekolüdür. 3 hilal Türkiye siyasetinin yükselen markasıdır.

Milliyetçi hareketin 54 yıllık birikimini heba etmeyecek disipline sahiptir. Taşıdığımız emaneti koruyup gelecek nesillere teslim etmek her birimizin gayesidir. Delik deşik yelkenlerini şişirme gayretinde olanların ufkumuzu perdelemesine müsaade etmeyeceğiz.

Türk milliyetçiliğinin entelektüel sermayesini talan edenler çil yavrusu gibi dağılmaya müstahaktır. Siyaset fırsat ve şöhret için çıkar şantiyesi değildir. Siyaset sürekli bir eylem ve erdem sahasıdır. MHP’nin yüreksizlerle, menfaatlerinin kölesi olmuş olanlarla işi olmayacaktır. Bir zamanlar hasbel kader aramızda bulunup davamız üstünden at pazarlığı yapmaları kendi çürümeleridir.

Bizim çürüklerle yolumuz ayrıdır. Zor mücadelelerle bugün MHP TBMM’dedir. Zillet ve zulmün hakimiyeti için neredeyse ayinler yapılmıştır. Vatanımızla hesabı olanların ve yerli işbirlikçilerinin, medya gücünün baskıları birer birer aşılmıştır. Cumhur varlığını korumuştur. Cumhur ittifakı TBMM’de üstünlüğü yine kazanmıştır.

Türkiye’nin istikrarlı gelişimine milletimiz omuz vermiştir. Bizlere güvenen vatandaşlarımıza, teşkilat mensuplarımıza, vekil adaylarımıza içtenlikle teşekkür ediyorum. Baharı getireceğiz diyenlerin damı karla kaplanmıştır. Direne direne kazanacağız diyenlerin ocağına incir ağacı dikilmiştir. CHP’ye yuva yapan guguk kuşları taşıyıcısına sırt dönmüştür.

İlk kez seçilerek 28. dönem TBMM’de yer alan tüm vekillerimize ve Cumhurbaşkanlığı kabinesine başarılar diliyorum. Hain bir kuşatmayı yendik. Kiralık anket şirketlerinin kuyruklu yalanlarını ezip çiğnedik. Çöktü dediler dimdik doğrulduk. Oyumuzu 2-3 gösterdiler aldırmadık.

Baraja takılacağımızı söylediler coşkun sel gibi aktık. Bitti dediler yeniden güç devşirerek koşmaya başladık. Alınlarına yapışmış etiket fiyatlarında ne yazdığını iyi biliyoruz. Biz alayını birden görüyor ve yaklaşan hesap gününü dört gözle bekliyoruz. Varsın biraz daha avunup kendilerini kandırsınlar. Türk milletinin kudretini eninde sonunda görecekler.”

Paylaşın

MHP’den Anayasa Çıkışı: İlk 4 Madde…

Partisi tarafından hazırlanan anayasa taslağına ilişkin açıklama yapan Feti Yıldız, “Milliyetçi Hareket Partisi’nin hazırladığı 100 maddelik anayasada; Cumhuriyetimizin temel ilkeleriyle çatışma yoktur. İlk dört maddeyi değiştirmeye yönelik girişimler yoktur! Keyfî yönetime cevaz verecek bir düzensizlik yoktur” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Millî devleti parçalayan özerklik/federasyon yoktur! Türkçeden başka bir dile resmiyet kazandırılması yoktur! Türkçeden başka bir dilde eğitim yoktur Türk’ün anayasasından “Türk”ün adını çıkarma girişimi yoktur! Türk milletinin içinden ayrı bir “millet” inşâ etme girişimi yoktur! Terör örgütüyle pazarlık, teröriste af, teröre taviz yoktur!  Paralel devlet yapılanmasına yer yoktur.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, partisi tarafından hazırlanan anayasa taslağına ilişkin açıklama yaptı.

Feti Yıldız, açıklamasında ismini kullanmadan, HÜDA PAR’a mesaj verdi. Yıldız, açıklamasında MHP’nin hazırladığı anayasa çalışmasında ilk dört maddeyi değiştirmeye yönelik girişimlerin bulunmadığını söyledi.

Feti Yıldız, sosyal medyadan yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

“Milliyetçi Hareket Partisi’nin hazırladığı 100 maddelik anayasada; Cumhuriyetimizin temel ilkeleriyle çatışma yoktur. İlk dört maddeyi değiştirmeye yönelik girişimler yoktur! Keyfî yönetime cevaz verecek bir düzensizlik yoktur. Millî devleti parçalayan özerklik/federasyon yoktur! Türkçeden başka bir dile resmiyet kazandırılması yoktur! Türkçeden başka bir dilde eğitim yoktur Türk’ün anayasasından “Türk”ün adını çıkarma girişimi yoktur! Türk milletinin içinden ayrı bir “millet” inşâ etme girişimi yoktur! Terör örgütüyle pazarlık, teröriste af, teröre taviz yoktur!  Paralel devlet yapılanmasına yer yoktur.”

MHP’li Feti Yıldız, 14 Mayıs seçimlerinin ardından yaptığı açıklamada HÜDA PAR için “‘AK Parti’yi destekliyoruz’ dediler, listeden aday oldular, geçti gitti” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

Meclis Başkanlığı Yarışı: AK Parti Ve MHP’nin Adayı Numan Kurtulmuş

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grubu Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na aday olarak, AK Parti İstanbul Milletvekili Numan Kurtuluş’u gösterme kararı aldı.

Haber Merkezi / Numan Kurtulmuş’un ismi akşam saatlerinde AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler tarafından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunuldu. AK Parti’nin başkan adaylığı için başvuru dilekçesi TBMM’ye iletildi.

TBMM Genel Kurulu, 7 Haziran’da geçici Meclis Başkanı Devlet Bahçeli Başkanlığı’nda toplanacak. Yeni atanan kabine üyeleri ile milletvekili seçilen eski bakanlar, Genel Kurul’da yemin edecek. Daha sonra Meclis Başkanlığı için siyasi partilerin gösterdikleri adayların seçimi yapılacak.

Gizli oylama ile yeni Meclis başkanı seçiminin ilk turu yapılacak. İlk 2 oylamada 400, sonuç alınamazsa 3. oylamada salt çoğunluk olan 301 kabul oyu ile başkan seçilebilecek. 3. oylamada da salt çoğunluk sağlanamazsa; bu oylamada en çok oy alan 2 aday için 4. oylama yapılacak ve en fazla oy alan üye başkan seçilmiş olacak.

Numan Kurtulmuş kimdir?

Numan Kurtulmuş, 1959 yılında Ordu’da dünyaya geldi. Baba adı İsmail Niyazi, anne adı Ayşe Güngör’dür.

Akademisyen olan Numan Kurtulmuş, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesini bitirdi. Aynı üniversitede yüksek lisans yaptı. ABD’de Temple Üniversitesi School of Business & Management’ta lisansüstü çalışmalarına devam etti.

ABD’de Cornell Üniversitesi New York State School of Industrial & Labor Relations’ta misafir öğretim üyesi olarak bulundu ve doktorasını tamamladı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde doçent oldu. 2004 yılında profesör unvanını aldı.

25 ve 26. Dönemde Ordu Milletvekili seçildi. 62, 63 ve 64. Hükûmetlerde Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. 65. Hükûmette Başbakan Yardımcısı olarak görev yaptı. Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev aldı. İngilizce bilen Kurtulmuş, evli ve 3 çocuk babasıdır.

Muhalefetin adayları belli oluyor

Yeşil ve Sol Parti, Adana Milletvekili Tülay Hatimoğullarını Meclis Başkan adayı olarak gösterirken İYİ Parti, parti yöneticisi ve İstanbul Milletvekili Cihan Paçacı’nın aday olduğunu Meclis Başkanlığı’na bildirdi.

Türkiye İşçi Partisi’nin Meclis Başkanı adayı ise tutuklu milletvekili Can Atalay oldu. TİP’in önümüzdeki günlerde başvuru yapması bekleniyor. CHP’nin aday göstereceği ismin henüz netleşmediği ifade edildi.

Paylaşın

MHP Lideri Bahçeli: Gelecek Türk Asrıdır

Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına ilişkin açıklama yapan MHP Lideri Bahçeli, “Aziz milletimiz demokrasi fethiyle egemenlik haklarını ve tarihi mirasını güçlü şekilde kucaklamış, kardeşlik hukukuyla varoluş namusunu koruyarak Türk ve Türkiye yüzyılı vizyonuyla buluşturma iradesi göstermiştir” dedi.

Haber Merkezi / Seçimlerde milletin “iftira ve inkar siyasetine prim vermediğini” söyleyen Devlet Bahçeli, “tezahür eden milli iradeye herkes ve her kesimin asgari ölçüde saygı duyması” gerektiğini vurguladı. Bahçeli, “Bundan sonra gelecek Türk asrıdır, geleceğin gücü Türkiye’dir. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yıldönümü taçlanmıştır. Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefine ilk adım doğru adamla, cumhurun bizatihi varlığıyla kudretli biçimde atılmıştır” ifadelerini kullandı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçim sonuçlarının ardından partisinin genel merkezinde açıklamalarda bulundu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Türk milleti bugün tarih yazmış, kutlu varlığına, müstakbel geleceğine tertemiz iradesiyle sahip çıkmıştır. Yurt içi ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın katılımıyla Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nin ikinci tur seçimlerinde kesin olmayan sonuçlara göre Sayın Recep Tayyip Erdoğan 13. Cumhurbaşkanımız olarak seçilmiştir.

Türk demokrasisi ve siyaset tarihinde iki turlu bir seçimin ilk örneği yaşanmakla birlikte katılım oranının yüksekliği milli ve demokratik şuurun canlılığına işaret etmiştir. Türkiye’nin demokrasi standartlarında yüksek seviyeye ulaşması ve dünya çapında mukayese üstünlük kazandığı çarpıcı bir gerçek olarak belirginlik kazanmıştır.

“Aziz milletimiz demokrasi fethiyle egemenlik haklarını ve tarihi mirasını güçlü şekilde kucaklamış, kardeşlik hukukuyla varoluş namusunu koruyarak Türk ve Türkiye yüzyılı vizyonuyla buluşturma iradesi göstermiştir.

Milletimiz iftira ve inkar siyasetine prim vermemiştir. Yine milletimiz yalan ve yıkım simsarlarına itibar etmemiştir. Milli geleceğimizin zillete değil zafere müstahak olduğu tescillenmiştir. Dünya birleşmiş ve karşımıza geçmiş ancak Türk milletine sökmemiştir.

Küresel lobi, çıkarcı, eyyamcılar, entrikacılar, provokatörler, tefeciler, bankerler, ABD’sinden AB’ye kadar tüm ülkeler zilletin fermanını okumuş Çanakkale ruhunu, milli mücadele duruşunu aşamamışlardır. 14 Mayıs Seçimleri öncesi Türkiye dört bir koldan ablukaya alınmış her türlü iç ve dış mahreçli operasyonlar küstahça ilerletilip ihya edilmiştir.

“Bundan sonra gelecek Türk asrıdır”

Bu tablo gurur verici demokratik asaletin, tarih boyunca tam bağımsızlık onuru olarak tarihe geçmiştir. 28 Mayıs Cumhurbaşkanı Seçimi’nde küresel kuşatma yarılmış, Türkiye kutup yıldızını andıran aydınlığını korumuştur. Bundan sonra gelecek Türk asrıdır.

Bugün kucaklaşma, kaynaşma ve muhabbet kazanmıştır. Kaybeden kötülerdir. Hain ve kötü niyetlerdir. 18 Mayıs 2023 tarihinde Cumhurbaşkanlığı seçiminin ülkemize, milletimize, demokrasimize, gönül ve kültür coğrafyalarımıza hayırlı ve uğurlu olmasını Cenabı Allah’tan diliyorum.

Cumhurbaşkanımızla herhangi bir görüşme bugün gerçekleşmemiştir. Zannediyorum Ankara’ya dönüşlerinde tertiplenen toplantıya davet etmişlerdir. O toplantıya da katılacağım inşallah. Önümüzdeki dönemde çok şey değişecektir, her şey değişecektir. Öyle gözüküyor. İnşallah Türkiye değişmez.”

Paylaşın

Devlet Bahçeli: Erdoğan 13. Cumhurbaşkanı Olmalıdır

Malatya’da konuşan MHP Lideri Bahçeli, “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi tekrar hayata geçmeli ve Recep Tayyip Erdoğan 13. Cumhurbaşkanı olmalıdır. Bunu yapmak mecburiyetindeyiz. Bunu yaparken milletçe birlik ve beraberlik içinde bulunmalıyız” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “14 Mayıs’ta elde edilmiş başarıyı yarıda bırakmamak için yapılanları yarıda bırakmama kararlılığını bir kez daha göstermek için hep beraber 28 Mayıs’ta sandığa gitmeliyiz. Sandıkta sorumluluklar üstlenmeliyiz. 14 Mayıs’tan sonraki dönemde aynen sandığa gitme kararlılığımız mutlaka gösterilmeli.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 28 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçim çalışmaları kapsamında Malatya’da konuştu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Kahramanmaraş depremlerinden sonra tedbirler alındı. Bunu görmemezlikten gelemeyiz. Alınan tedbirleri siyaseten istismar edemeyiz. Çünkü 104 gün içerisinde süren deprem felaketi sırasında öncelikle 50 bini aşkın şehidimizi toprağa verdik. 110 bini aşkın vatandaşımızı hastaneye sevk ettik.

Diğer tedbirlerin de alınması gerekmekteydi. Bunların başında güvenlik gelmekteydi. Cumhurbaşkanımız Erdoğan bütün bakanlarıyla devletin kamu gücüyle, kamudaki vatan evlatlarıyla, valisi, polisi, Mehmetçikleriyle 11 ilimizde her türlü önlemi almasıyla, beslenme, güvenlik önlemleri alındı.. Böylece Türkiye üzerindeki oyunlar bozularak istismar kaldırıldı.

İttifaklar yoluyla Türkiye üzerinde hesabı olanlar, dış birlikçileri olanlar büyük bir çaba göstermiştir. 14 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yanında olanlar yüksek bir başarı elde etti. Kamuoyu araştırmalarındaki saptırmalara rağmen yüzde 49.5 ile millet dedi ki, ‘Recep Ağa yola devam.’ Böyle bir dönemde yapılmış olan Cumhurbaşkanlığı seçimi hedefler doğrultusunda oldukça başarı sağlanmıştır.

Konutlar köyden şehre kadar ne gerekiyorsa yapılma çevresine girilmiş. Yeni bir Türkiye, yeni bir hayat, yeni bir yüzyılın adımlarının atılma kararlılığı ortaya çıkmış. Bu kararlılığın durmaması, yarıda kalmaması lazım. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi tekrar hayata geçmeli ve Recep Tayyip Erdoğan 13. Cumhurbaşkanı olmalıdır. Bunu yapmak mecburiyetindeyiz.

Bunu yaparken milletçe birlik ve beraberlik içinde bulunmalıyız. 14 Mayıs’ta elde edilmiş başarıyı yarıda bırakmamak için yapılanları yarıda bırakmama kararlılığını bir kez daha göstermek için hep beraber 28 Mayıs’ta sandığa gitmeliyiz. Sandıkta sorumluluklar üstlenmeliyiz. 14 Mayıs’tan sonraki dönemde aynen sandığa gitme kararlılığımız mutlaka gösterilmeli.

Oy pusulasını ele aldığınızda o pusulaya öyle bir bakın ki, televizyonlardaki yalana, dolana değil, soğana, patatese değil, milletin geleceğine, deprem felaketinin kaldırılmasına bir resim var ki o resim Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu sonuç ABD’nin kovboyları değil, Avrupa’nın uşakları değil Anadolu’nun evlatları Anadolu’nun yiğidine sahip çıkmalı.

Oy pusulasında iki resim var, bir de mühür var. Biraz düşünmenizi istiyorum. Koalisyonlarla hükümetler kurulması hali Türkiye’nin temel sonuçlarının çözülmesine yetmiyor, yetemiyor. Türkiye’yi bataklığa, kaosa sürüklüyor. İşte bunları aşmak lazım. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin önemi çok daha iyi anlaşılmalı.”

Paylaşın

MHP Lideri Devlet Bahçeli: 15 Temmuz’un Rövanşını İstiyorlar

Karaman’da halka seslenen MHP Lideri Bahçeli, “15 temmuz benzeri bir ihanetin tekrar yaşanmaması için gereken sosyal siyasi ekonomik önlemeleri kararlılıkla alacağız. FETÖ kumpaslarına hız veriyorlar. Kılıçdaroğlu ve ittifakı milli güvenlik sorunudur. Kılıçdaroğlu’nun geleceğe ışık tutan projesi yoktur. 15 Temmuz’un rövanşını istiyorlar” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “PKK, Kılıçdaroğlu’na aleni destektir. Bağımsızlığımıza asla gölge düşürmeyeceğiz. Daha refah dolu bir Türkiye’ye el ele vererek ulaşacağız. Daha güvenli, huzurlu Türkiye’ye hep birlikte ulaşacağız. Türkiye’ye tuzak kuranlar 14 Mayıs’ta alt edilecektir.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçim çalışmaları kapsamında Karaman’da gerçekleştirdiği mitingde konuştu. Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Sayın Erdoğan’ın açık ara farkla tekrar cumhurbaşkanı seçilmesi milli ve tarihi bir sorumluluktur. TBMM’de milletvekili sayısı itibariyle Cumhur İttifakı’nın tecelli etmesi Türk yüzyılına hizmettir. 14 Mayıs seçimleri Türkiye’nin kaderini tayin edecektir. Ya geleceğimiz zillete düşüp heder olacak. Ya da cumhurun cesaretiyle bütün oyunlar bozulacak.

Ya istiklal ve istikbal haklarımızdan vazgeçeceğiz ya da bu haklarımızla sonsuza kadar var olmanın yol haritasını belirleyeceğiz. Artık başka çare kalmamıştır. Demokratik hesaplaşmaya sadece iki gün kalmıştır. Türkiye’yi lider ülke seviyesine biz taşıyacağız. Devletimizin egemenlik haklarıyla milletimizin muhteşem varlığı, bağımsızlığımızı ve bölünmez bütünlüğüyle kinin sorunu varsa bizim de onlarla sorunumuz vardır.

Alayını birden her cephede karşılamaya hazır olduğumuz iyi bilinmelidir. Açıkça sesleniyorum aziz milletim sıra sende. Bağımsızlığımız bedava kazanılmadı, bu topraklarla kolay vatan olmadı. Bilinsin ki işbirlikçi kalpazanlara çiğnetilmeyecektir. HDP’yi Yeşil Sol Parti’yi teröristleri yanına alanlar bölünme ve yıkım sevdalılarıdır.

Bizim böyle bir sevdayı içinde taşıyanlarla iki dünyada da hesabımız vardır. Türk tipi başkanlık sistemini kurumsallaştıracak yeni bir anayasa olmak üzere gereken tüm hukuki ve idari, siyasi alt yapıyı temin edeceğiz. 15 temmuz benzeri bir ihanetin tekrar yaşanmaması için gereken sosyal siyasi ekonomik önlemeleri kararlılıkla alacağız. FETÖ kumpaslarına hız veriyorlar. Kılıçdaroğlu ve ittifakı milli güvenlik sorunudur.

Kılıçdaroğlu’nun geleceğe ışık tutan projesi yoktur. 15 Temmuz’un rövanşını istiyorlar. PKK, Kılıçdaroğlu’na aleni destektir. Bağımsızlığımıza asla gölge düşürmeyeceğiz. Daha refah dolu bir Türkiye’ye el ele vererek ulaşacağız. Daha güvenli, huzurlu Türkiye’ye hep birlikte ulaşacağız. Türkiye’ye tuzak kuranlar 14 Mayıs’ta alt edilecektir.”

Paylaşın

Bahçeli Ordu’da Konuştu; CHP Ve İYİ Parti’yi Hedef Aldı

Ordu Cumhuriyet Meydanı’nda halka seslenen MHP Lideri Bahçeli, “CHP ve İYİ Parti yönetimleri yoldan çıkmıştır. Bu iki parti, yanlarına da Kandil ve Pensilvanya’yı alarak zehir ve zillet saçmaktadır. Oyun büyük, senaryo karanlıktır. Tehlike, Zillet İttifakı’nda düğümlenmiştir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “CHP, savunma sanayii ürünlerinden korkmuştur. Hain neredeyse orası temizlenecektir. Kanlı ve kalleş döngüye son vereceğiz, bunu birlikte başaracağız. Terör örgütünü yıkıp geçeceğiz.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin seçim çalışmaları kapsamında Ordu’nun Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlediği mitingde konuştu.

Devlet Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkan satır başlıkları şöyle:

“Ne yapsalar boş. Hangi iftirayı atsalar boşuna. Milletin iradesine ket vuramayacaklar. Türkiye’nin hızını kesemeyecekler. Türk milletinin zaferini önleyemeyecekler. Kaos arzulayanlara sarsılmaz duruşumuzla engel olacağız.

MHP ve Cumhur İttifakı, milletimizin bekası, ülkemizin bağımsız geleceği için dünden daha önemli bir görevle karşı karşıyadır. Bu görev tarihidir. Maruz kaldığımız stratejik tehditler, küresel senaryoların bölgemizde gösterime sokulan bugünkü sahnesinden başka bir şey değildir.

Kılıçdaroğlu, teröristlerle yol yürümektedir. Zalimlerin kontrolündedir. Bu nedenle Kılıçdaroğlu, paravan, kumandalı, kukla ve 7+2 formatlı kumar masasının icazetli adayıdır. Kılıçdaroğlu, Türkiye düşmanlarına yakayı kaptırmış, onların dümen suyuna girmiştir.

CHP ve İYİ Parti yönetimleri yoldan çıkmıştır. Bu iki parti, yanlarına da Kandil ve Pensilvanya’yı alarak zehir ve zillet saçmaktadır. Oyun büyük, senaryo karanlıktır. Tehlike, Zillet İttifakı’nda düğümlenmiştir.

CHP, savunma sanayii ürünlerinden korkmuştur. Hain neredeyse orası temizlenecektir. Kanlı ve kalleş döngüye son vereceğiz, bunu birlikte başaracağız. Terör örgütünü yıkıp geçeceğiz.”

Paylaşın