Mersin Üniversitesi Sanat Tarihi öğrencisi İlknur Uyan, Kasım 2017’de Ankara Gar Katliamı’nın protesto eden öğrencilere açılan soruşturmalara tepki göstermek için Gazeteciler Cemiyeti’nde yapılan basın açıklamasına katıldı.
Üniversite yönetimi, basın açıklamasına katılan öğrencilere ‘Kayyum Rektör’ ifadelerinin kullanıldığı basın açıklaması nedeniyle ‘şeref ve haysiyeti zedeleyici ifadeler kullanıldığı’ gerekçesiyle soruşturma açtı. Uyan’a da 1 ay okuldan uzaklaştırma ve disiplin cezası verdi.
Uyan kendisine verilen ceza üzerine Şubat 2018’de ‘idari işlemin durdurulması’ talebiyle İdare Mahkemesi’ne başvurdu.
Yerel mahkeme itirazı kabul etmedi
Uyan başvuru dilekçesinde basın açıklamasının kampüs dışında yapıldığını belirtti. Basın açıklamasının hazırlanmasında ve okunmasında bir dahli olmadığını söyleyen Uyan disiplin cezasının hukuka aykırı olduğunu ifade etti. Ancak Mersin 2. İdari Mahkemesi Uyan’ın talebini reddedildi. “Hukuka aykırılık yoktur” dedi.
Uyan bunun üzerine dosyayı istinaf başvurusu yaptı. Ancak Konya Bölge İdare Mahkemesi istinaf talebini kabul etmedi.
AYM, tazminat verdi
Uyan karar sonrası AYM’ye gitti. Kararı inceleyen AYM, Uyan’ın eğitim hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Eğitim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması isteyen AYM dosyayı yeniden yargılama yapılması için Mersin 2. İdare Mahkemesi’ne gönderdi.
AYM ayrıca İlknur Uyan’a 13 bin 500 TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti. AYM kararında ifade özgürlüğüne vurgu yaptı ve şöyle dedi:
“Rektörlük ceza yerine yalanlayabilirdi”
Özgür düşüncenin ve eleştirel aklın beşiği olarak görülen üniversitelerde farklı düşüncelere sahip üniversite öğrencilerine daha fazla hoşgörü gösterilmesi gerekmektedir. Söz konusu görüş ve fikirler tartışmalı olsa veya rağbet görmese dahi ifade özgürlüğünün sıkı korumasından yararlanmalıdır.
Başvuruya konu basın açıklamasında dile getirilen düşüncelere müdahale edilmesi, bu tür düşünceleri destekleyenlerin şu veya bu sebeplerle cezalandırılması özgür tartışma ortamında ulaşılmasını ve dolayısıyla çoğulculuğun sağlanmasını imkânsız hâle getirir.
İkinci olarak kamu otoritelerinin kabul edilebilir eleştiri sınırlarının özel bireylere nazaran çok daha geniş olduğu unutulmamalıdır. Başvurucunun katıldığı basın açıklaması, kamuoyunun üniversite idaresinin politikalarına karşı denetiminin bir parçası olarak kabul edilmelidir.
Üçüncü olarak kamu otoriteleri kendilerine yönelik eleştirilere farklı araçlarla cevap ve tepki verme imkânına sahiptir. Nitekim üniversite idaresi bahse konu basın açıklamasında ileri sürülen iddiaları yalanlayabilir, kamuoyunu yanlış olduğunu düşündüğü açıklamalara karşı doğru olarak bilgilendirebilir ve bir kısım isnada delilleri ile karşı çıkabilirdi.
“Yerel mahkeme doğru değerlendirme yapmadı”
Bu imkânlarının varlığı nedeniyle rektör ve üniversite idaresi, haksız olduğunu düşündükleri sözel saldırılar karşısında -şiddete teşvik içermedikçe- somut olayda olduğu gibi disiplin soruşturmasına veya ceza soruşturma ve kovuşturmasına başvurma hususunda kendilerini sınırlandırmalıdır.
Dördüncü olarak ise basın açıklamasındaki bazı ifadeler üniversite yönetimi tarafından sert ve incitici olarak nitelendirilse bile ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız ya da ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğu yinelenmelidir.
Başvuruya konu basın açıklamasında rektörün hükûmete biat ettiği, akademisyenlerin çoğunluğunca seçilen değil iktidar tarafından atanan kayyım bir rektör olduğu şeklindeki ifadeler rektör açısından rahatsız edici ve kışkırtıcı bulunsa bile ifade özgürlüğünün bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiği kabul edilmelidir.
Kamusal makamların şerefi veya saygınlığı gibi sebeplerle öğrencilerin varsayımsal değerlendirmeler üzerinden eğitim kurumunun düzenini bozma disiplin cezası ile cezalandırılması ve eğitim haklarının sınırlandırılması anayasal olarak mümkün değildir.
Sonuç olarak başvurucu, ifade özgürlüğünü kullanması nedeniyle okuldan uzaklaştırma disiplin cezası ile cezalandırılmış ve eğitim hakkından yararlanamamıştır. Açıktır ki derece mahkemeleri başvuruya konu ifadelerin kullanılma nedenini, içeriğini, hangi ifadelerin kurum düzenine ne şekilde tesir ettiğini, başvurucunun almakta olduğu eğitimin seviyesini ve basın açıklamasının yapıldığı mecrayı değerlendirmemiştir.
Bu kapsamda mahkemelerin ileri sürdüğü gerekçeler, başvurucunun eğitim hakkına yapılan müdahale için ilgili ve yeterli görülmemiştir. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle eğitim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
(Kaynak: Bianet)