Melek Özlem Sezer Kimdir? Hayatı, Eserleri

21 Aralık 1971 yılında Ankara’da dünyaya gelen Melek Özlem Sezer Hacettepe Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nü bitirdi. Ankara Üniversitesi’nde Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı’nda master yaptı ve masallarda toplumsal cinsiyetin işlenişi konulu tezini hazırladı.

Haber Merkezi / Osmangazi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışıyor. Çocuk ve Gençlik Edebiyatı yan alan dersi olarak “Masalın Tarihsel Gelişimi” dersini veriyor. Alman Lingua-Mundi Yayınevine bağlı olarak iki dil üzerinden yayınlanmak üzere çocuk kitapları hazırlıyor.

Yetişkin edebiyatında şiir, öykü, masal; çocuk yazınında ise şiir, masal, roman, eleştiri, editörlük, çocuk tiyatrosu, ayrıca senaryo ve TV programları alanlarında uğraş veriyor. 2005 yılından beri Milliyet Çocuk (Miço) dergisine Mustafa Delioğlu ile birlikte Peterica Pan sayfaları hazrlıyor. TRT Ankara Radyosu için masal bölümleri hazırladı.

Şiirleri ve yazıları; Varlık, Adam Öykü, Cumhuriyet Kitap, E dergisi, Edebiyat ve Eleştiri, Hayvan, Öküz, Kum, Kül, Akatalpa, Başka, Uç, Düse-yaza, Portakal, Bahçe, Simge, Papirüs, Kavram ve Karmasa, Bâya (Tahran-Iran), Ayrıntı (Almanya), Körebe (Altı Nokta Körler Derneği Çocuk Dergisi), Milliyet Çocuk Dergisi gibi dergilerde yayımlandı. Derin adlı dosyasıyla Yayımlanmamış yapıt dalında 1998 Cemal Süreya Şiir Ödülü; Sevişne adlı dosyasıyla 2000 Behçet Aysan Şiir Ödülü; Evvel Zaman İçinde Yok İken adlı çalışmasıyla da 2001 Arıburnu En İyi Uzun Metrajlı Film Öyküsü Ödülü’nü kazandı.

Eserleri;

Şiir;

Derin (1998),
Sevişne (2003)

Ödülleri;

1998 Cemal Süreya Şiir Ödülü
2000 Behçet Aysan Şiir Ödülü
2001 Arıburnu En İyi Uzun Metrajlı Film Öyküsü Ödülü

“Yaz Ve Şarap Dervişleri”

gözlerin buğulanarak açmıştın kapıyı
bağda asmaların altındaki toprak ışıyordu
şarap testisini öbür yanına almıştın
beni omuz başının ısındığı yere
kilimlerin üstünde yaz sararıyordu

göğsünün genişliğini
kollarının endamını seviyordum
gözlerinin uzaklara dalıp gitmesini
çanakta şarap içmeyi dudak izlerinin üstünden
bir kırlangıç geçiyorsa meşelerin arasından onu
göğe bakarken, bir elinin yangının
saçlarımın arasında gezinmesini
ve alacalı uykularını seviyordum senin

iğde ağacının bereketi vardı yaz akşamlarında
boynuna sokulup dinlediğim öyküler
senin apansız karşıma çıkıveren sesin
ve sesindeki gölgeler, pembelere toz konduran
özlemin, haykırışın yürekteki gizil adı…sus!
seni andıkça soğuyor yüreğimin hançeri

geceleri köylerden köpek çığlıkları gelirdi
vahşi ve karanlık feryatlar, korku dolu avlular…
göğsümde üç tane diş izi hatırlıyordum
içim sızlıyordu…
köpekler hızla koşuyordu ve müthiş üşüyordum
ki kucağında avunmaya sana sığınmasam
üzümler korlanmasa, dudaklarımı avuçlarına kattığımda
bütün yeryüzü ayağımın altından çekilecekti

hatırlar mısın
beni kucağına aldığında bir başka iklimde
sevişirdim seninle, uzaktan seslerini alırdım
dağlardaki çoban ateşlerinin,
bir güvercin konardı göğsüme
yaz boyu benimle kalırdı
yaz boyu sen, ben ve bütün dünya
asmaların rüyalarını uyurduk

şarap testisini öbür yanına almıştın
beni omuz başının ısındığı yere…

“Deniz bitti”

Öyle dalgalıydı ki saçların…
Bir damla yağmur düşse, hemen yolunu kaybeder
O dalga, bu dalga ha babam dolaşırdı
Sonra yorgun başını bir köşeye yasladığında
Aklından hiçbir şey geçirmekesizin
Masum uykulara dalardı…

Öyle hırçındı, öyle dalgalıydıki saçların
Bir anda alabora ederdi ellerimi
Koştukça koşardım, dalgaların yamaçlarına
Bir kez daha kaybolurdu damla
Şöyle bir karıştıracak olsam denizi
Fırtınalar kopardı baktığım yerden
O zaman batık gemiler çıkardı su üstüne
Ve yağmur yağardı hepsinin içinde

Öyle dalgalıydı, öyle bir dalgalanırdı ki saçların
Tuz ve kum kokusu birbirine karışırdı
Çölde mi yoksa denizde mi kaybolur bilemezdi damla
Ben de bilemezdim işte, yüreğime sığınırdım anca
İçimizi bir kalmak endişesidir alıp giderdi
Saçlarının örgüsünü açsan uçurumlara varacaktık oysa

Ne uykum kalmıştı benim, ne uyanışım
Ne vakit yastığa düşse başım
Öyle bir dalgalanırdı ki saçların
İçimde ne var ne yok hepsini
Hem de ellerimi alabora ederdi
Nasıl da korkardı denizler senden
Yüzü gülerdi ya limanların
Kanaya kanaya akardı yağmur
Balıklar pullarını kayalıklara bırakır
Martılar çığlık çığlığa kaçışırdı

Bir fırtına kopacak olsa, suları ürküterek
Ben hep kasırgaları özlerdim
Neden bilmem severdim, dalgalara karışmayı
Ama sen çok mu usandın benden bilmem
Bir yaz gecesizdi, kestirdin saçlarını

Oysa ne güzel yağmurlar birikirdi saçlarına
Yosun kokardın sen ne yapsan
Hem de balıklar kayıp giderdi
Tuzlu kayalıkların arasından

Oysa ne zaman saçlarını tarasam
Kırık mısralar dökülürde omuzlarına
Güneş sızardı, sözlerin araladığı dudaklardan
Bilsen ne çok sözcük biriktirmiştim ben
Ne çok yol vardı da, uzar giderdi içimde
Seni bulsam dalgalarını okşardım
Ama hiç geçit vermezdi ki saçların
Anca kıyıları hırpalardın

Öyle bir dalgalıydı
Öyle bir dalgalanırdı ki saçların!…

Paylaşın