T24 yazarlarından Mehmet Yılmaz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Soçi’de gerçekleştirdikleri görüşmeyi değerlendirdi. Yılmaz, Erdoğan’ın Putin ile görüşmesinden eli boş döndüğünü ifade etti.
Mehmet Yılmaz, yazısında, Erdoğan’ın Putin ile ilişkisi üzerinden Batı’da ciddiye alınmayı umduğunu; bunun da sıkışık Türkiye ekonomisinin ihtiyacı olan dış kaynağın sağlanmasında etkili olmasını beklediğini belirtti.
Ama Putin’in Erdoğan’a bu kez fırsatı vermediğini vurgulayan Mehmet Yılmaz’ın bugün yayınlanan yazısının ilgili kısım şöyle:
Cumhurbaşkanı’nın gözü Temmuz ayından beri Putin gelsin diye yollardaydı ama olmadı.
Putin’in yurt dışına çıkmak konusundaki isteksizliğinin bir nedeni Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin verdiği yakalama kararı.
Türkiye bu kararı soykırım suçlusu Sudanlı Ömer El Beşir için bile uygulamamıştı, Putin için de elbette uygulayacak hâli yoktu.
Ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çok önem verdiği “tahıl koridoru anlaşmasını” canlandırmak için sonunda Putin’in ayağına kadar gitti.
Eli boş olarak geri döndü.
Kapalı kapılar ardında ne konuşuldu bilmiyoruz ama resmi açıklamaya göre Putin, anlaşmanın yeniden hayata geçirilmesi için Batı’nın uyguladığı ambargonun kaldırılmasını istiyor.
Batı ise Rusya’yı, Ukrayna üzerinden sıkıştırıp iyice güçsüzleştirmek temel politikasından vazgeçecek gibi görünmüyor.
Cumhurbaşkanı’nın bunca işi gücü arasında Ukrayna tahılının dünyaya Karadeniz üzerinden serbestçe satılmasını kendisine bu kadar dert etmiş olmasının Türkiye açısından nasıl bir önemi var diye merak ediyor olmalısınız.
Ukrayna tahılının çok küçük bölümü Türk gemileri ile taşınıyor, bir navlun kaybımız yok sayılır.
Öte yandan Ukrayna tahılının, Bulgaristan ve Romanya üzerinden satılmasında da anlaşma bittiğinden beri bir engel çıkmadı.
Ruslar Türk gemisinde arama yaptılar ama aynı yükü alan Japon gemisine dokunmadılar bile.
Ukrayna, “tahılımı sattırırsanız size şu kadar komisyon veririm” de demiyor.
Ama Erdoğan “tahıl koridoru” peşinde!
Konunun Türk ekonomisi ile dolaylı bir ilgisi var.
Erdoğan, Putin ile ilişkisi üzerinden Batı’da ciddiye alınmayı umuyor; bunun sıkışık Türkiye ekonomisinin ihtiyacı olan dış kaynağın sağlanmasında etkili olmasını bekliyor.
Putin kendisine bu kez bu fırsatı vermedi.
Batının karşısına çıkıp, “Putin ile sorunlarınızı benim üzerimden çözebilirsiniz” diyebilecek durumda değil artık.
Öyle görünüyor ki İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı çıkmaktan vazgeçmesinin, Ukrayna’nın NATO üyeliğine destek olmasının ve Nazi özentisi Azov taburu komutanlarını, verdiği sözü de çiğneyerek Ukrayna’ya yollamasının Putin nezdindeki karşılığı bu.
“Dünya lideri” propagandası gerçeklerden habersiz, milliyetçi duyguları galeyana getirilmiş saf kitleler üzerinde etkili olabiliyor ama dünya arenasına çıkıldığında boyalar dökülüyor.
Dış politikada böyle savrulmalar, esasen temel bir dış politikanız olmadığını, günlük çıkarlara göre yön değiştirebileceğinizi gösteriyor.
Öyle olunca da kimse ciddiye almıyor tabii.
Yazının tamamı için TIKLAYIN