1965 yılında Konya’da dünyaya gelen Mehmet Solak, Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Mehmet Solak,, şiir, deneme, inceleme-eleştiri ve şiirsel düzyazı türlerinde ürün vermektedir.
Haber Merkezi / Mersin’de yaşayan Mehmet Solak, yazmaya üniversite yıllarında başladı. Şiir ve yazıları Hece, Kaşgar, Mor Taka, Sonsuzluk ve Bir Gün, Kökler, Mühür, Dergâh, Yedi İklim, Ada, Kırağı, Kardelen, Düş Çınarı, Martı, Özülke, Edebiyat Ortamı, İnsan Saati, Harman, Çerağ, Aşiyan, Yalnız Ardıç… gibi edebiyat dergilerinde yayımladı.
Eserleri;
Aşka Yüzüm Var
Arada Bir Yerde
Hüzünârâ
Hayal İçre
Adına Hazırım
İhsan Deniz/Sevgilimdir Yazdığım Her Şiir Benim
Hiç
“alışamadım kendime”
kaç kelime kurtardım
kaç şiir bu mücellâ hayattan
diline düştümse yıllarca yine dilimden
sözledikçe sürer ya mesel içinde mesel
ödünç heveslerle bir ömür
el aldım denizden söz aldım
kendime kilitli gecede
yandı kelimeler prensim maçinde
içim yandı eksik kaldı sözüm
baktım gece başka ben
ben başka gece söyleyince
benleyin tenha gölgemden
daha kesif kaderimce
ah nerede o fiyakalı itiraflar
kimde kaldı
bir nebze efsun dünyaya kör
ne yapsam alışamadım işte kendime
unutacak kadar olsun
armağan olsun yokluğuma
benden hatıra varlığım
“aralık durakları”
-çıkmaz aralık-
akan ırmak döner mi gerisin geri
ya kaçıncı kez ara veren yaşamaya
nasipsiz bir mevsim sonu
yollar sarı toprak sa(y)rıysa
erken kışın ayazı alın çatımda
aralık kalmışsa tam aralıkta
gözümde habire büyüyen hayat
hep kederli hep müebbet
-kuytu aralık-
daraldım /eşikte/ daraldıkça zaman
taştıkça mübadil isyanım
nice münhal kuytular vardı
beni bekleyen hal’im, suskun
her nereye dönsem
hemhal olmak için
yoluna dön
dön yüzüne dön
aralık kalma, diyen
-ıssız aralık-
kim silebilir ateşin izini
hele yalnızlığı düştüğü yerden
kan izini, akmışsa bir kere
bir cemre de kalbime düşer mi tanrım
bahar güneşi sızar mı yine aralık kalbime
eklenir mi kopan parçası resmin
kendi kadarsa insan tek kendi
yakasına yapışmışsa sorgu sual
bulur muyum ıssız aralığımı
eksik kalmış hangi hayatlarda
-son aralık-
gittin
derin bir çentik attın kalbimize
kaldık seninle
“Kıyısızım”
kimseye kıyım yok benim,kıyısızım
benim uçurumlara yakışan sûret
kendime ayırdım yalnız yalnızlığımı
yazdan güze güzden kışa biteviye akan
bir içdeniz gibi en içime dolan
nice nehirler akmakta bahçeme
nice köprüler kurulmakta sözsüz
kim indi kuyuma,kim(in) di bilir misin
kûy-i yâre bırakıp giden kalbini
çürümüş yazlardan geçerek
son yaprakları son aşkları son hüzünleri
bırakarak ıssız yolculuğuna çıkan,kim
başkasına sığ kendisine derin bu mevsimde
serkeş akşamlara küskün yollara yoldaş
ne olur sarartma beni ey güz
“huysuz konuk”uyum ben bu şehrin
ince parmaklarınla kapa gözlerimi
yaslı sözlerle teskin et ben yolcuyu
sanma ki “safâdan sema-ı râh ederim”
bu ateşten mevsimin kıyısında