Deutsche Bank, Merkez Bankası’nın Üç Faiz Senaryosu Paylaştı

Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) yönetiminde beklenen değişikliklerin yapılmasının ardından yabancı bankalar da Merkez Bankası faiz politikasına dair raporlarını güncelliyor.

Son olarak Deutsche Bank üç faiz senaryosu paylaştı. Birinci senaryoya göre, faiz ilk seferde yüzde 25’e yükseltilebilir. İkinci senaryodaysa faiz, haziranda yüzde 18-20 seviyesine ve temmuzda yüzde 25 seviyesine artırılabilir. Üçüncü senaryodaysa faiz yüzde 30’ün üzerine yükseltilebilir …

Bloomberg HT’nin aktardığına göre raporda bankanın agresif ancak aşırı olmayacağı belirtilerek faiz konusunda şu ifadelere yer verildi:

“Bu noktada tam bir değerlendirme yapmak zor ancak TL’deki hızlı değer kaybı, ilk anda büyük bir faiz artırımını gerektiriyor. Diğer yandan hükümetin kredi büyümesinde çöküşe neden olmamak için bir denge sağlaması gerekiyor.

Politika faizi ilk seferde yüzde 25’e yükseltilebilir veya Haziran ve Temmuz aylarında üst üste faiz artırımı olabilir.

İkinci senaryoda faiz önce yüzde 18-20 civarına, Temmuz’da da yüzde 25 seviyesine yükselebilir. Bu artışın son olup olmayacağı soru işareti ve TL’nin hareketi ile portföy akışlarına bağlı olacak. Faizin yüzde 30’un üzerine çıkması ihtimalini de dışlamıyoruz.”

Öte yandan ABD merkezli yatırım bankası JP Morgan, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) ilk Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında yüzde 25’e yükseltileceği tahmininde bulundu.

TCMB, 22 Haziran’da politika faizini belirlediği aylık Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısını yapacak. PPK ilk kez TCMB’nin yeni başkanı Hafize Gaye Erkan’ın başkanlığında toplanacak.

JP Morgan politika notunun yazarı Nicolaie Alexandru-Chidesciuc, “Yıl sonu politika faizi beklentimizi yüzde 30’da sabit tutuyoruz” ifadelerini kullandı.

Faizin bu orandan daha yüksek olma ihtimalini de göz önünde bulunduran JP Morgan, 2023’ün ikinci yarısında kredi koşullarının sıkılaşmasıyla birlikte Türkiye ekonomisinin resesyona gireceği tahmininde bulundu.

Resesyon ya da durgunluk, bir ülkenin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nın (GSYİH) arka arkaya iki çeyrek boyunca azalması durumuna verilen isim.

Şimşek’ten rasyonel zemin vurgusu

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek görevi Nureddin Nebati’den devralırken şu ifadeleri kullanmıştı:

“Hükümetimizin temel hedefi, toplumsal refahı artırmaktır. Bu hedefe ulaşmada şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacaktır. Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır. Kurala dayalı, öngörülebilir bir Türkiye ekonomisi özlenen bir refaha ulaşmada anahtar olacaktır.”

Mehmet Şimşek, “orta vadede enflasyonun yeniden tek haneli rakamlara düşürülmesini” öncelikleri arasında sıralamıştı.

Paylaşın

JPMorgan: Türkiye Ekonomisi Yılın İkinci Yarısında Resesyona Girecek

Ekonomi yönetiminde beklenen değişikliklerin yapılmasının ardından yabancı bankalar da Türkiye ekonomisine dair raporlarını güncelliyor… Son olarak, JP Morgan, Merkez Bankası’nın faizi bu ay yüzde 25’e yükselteceği, Türkiye ekonomisinin yılın ikinci yarısında resesyona gireceği öngürüsünde bulundu.

Birleşik Krallık merkezli Reuters’ta yer alan habere göre, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) yüzde 8,5 seviyesindeki politika faizinin ilk Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında yüzde 25’e yükseltileceği tahmininde bulundu.

TCMB, 22 Haziran’da politika faizini belirlediği aylık Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısını yapacak. PPK ilk kez TCMB’nin yeni başkanı Hafize Gaye Erkan’ın başkanlığında toplanacak.

JP Morgan politika notunun yazarı Nicolaie Alexandru-Chidesciuc, “Yıl sonu politika faizi beklentimizi yüzde 30’da sabit tutuyoruz” ifadelerini kullandı.

Faizin bu orandan daha yüksek olma ihtimalini de göz önünde bulunduran JP Morgan, 2023’ün ikinci yarısında kredi koşullarının sıkılaşmasıyla birlikte Türkiye ekonomisinin resesyona gireceği tahmininde bulundu.

Resesyon ya da durgunluk, bir ülkenin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nın (GSYİH) arka arkaya iki çeyrek boyunca azalması durumuna verilen isim.

Öte yandan Deutsche Bank, Merkez Bankası’nın olası üç faiz senaryosunu paylaştı. Birinci senaryoya göre, faiz ilk seferde yüzde 25’e yükseltilebilir. İkinci senaryodaysa faiz, haziranda yüzde 18-20 seviyesine ve temmuzda yüzde 25 seviyesine artırılabilir. Üçüncü senaryodaysa faiz yüzde 30’ün üzerine yükseltilebilir.

Raporda bankanın agresif ancak aşırı olmayacağı belirtilerek faiz konusunda şu ifadelere yer verildi:

“Bu noktada tam bir değerlendirme yapmak zor ancak TL’deki hızlı değer kaybı, ilk anda büyük bir faiz artırımını gerektiriyor. Diğer yandan hükümetin kredi büyümesinde çöküşe neden olmamak için bir denge sağlaması gerekiyor.

Politika faizi ilk seferde yüzde 25’e yükseltilebilir veya Haziran ve Temmuz aylarında üst üste faiz artırımı olabilir.

İkinci senaryoda faiz önce yüzde 18-20 civarına, Temmuz’da da yüzde 25 seviyesine yükselebilir. Bu artışın son olup olmayacağı soru işareti ve TL’nin hareketi ile portföy akışlarına bağlı olacak. Faizin yüzde 30’un üzerine çıkması ihtimalini de dışlamıyoruz.”

Şimşek’ten rasyonel zemin vurgusu

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek görevi Nureddin Nebati’den devralırken şu ifadeleri kullanmıştı:

“Hükümetimizin temel hedefi, toplumsal refahı artırmaktır. Bu hedefe ulaşmada şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacaktır. Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır. Kurala dayalı, öngörülebilir bir Türkiye ekonomisi özlenen bir refaha ulaşmada anahtar olacaktır.”

Mehmet Şimşek, “orta vadede enflasyonun yeniden tek haneli rakamlara düşürülmesini” öncelikleri arasında sıralamıştı.

Paylaşın

Goldman Sachs, Türkiye Tahminlerini Revize Etti: Faiz Yüzde 40’a Çıkabilir

Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının geleneksel para politikalarına dönüşün bir işareti olarak yorumlanırken, ABD merkezli yatırım bankası Goldman Sachs da Türkiye’ye ilişkin tahminlerini revize etti.

Goldman Sachs, Mehmet Şimşek’in Maliye Bakanı, Hafize Gaye Erkan’ın da Merkez Bankası Başkanı olarak atanmasının yeni yönetimde para ve mali ayarlamalara ihtiyaç duyulduğu anlayışının yaygın olduğuna işaret ettiğini belirtti.

Türkiye’ye ilişkin bir dizi tahminini revize eden banka, ekonominin istikrara kavuşturulmasının “döviz kurunda büyük ve süreksiz bir ayarlama gerektireceğini” kaydetti.

Bankanın ekonomistlerinden Clemens Grafe, müşterilerine gönderdiği bir bilgi notunda, her ne kadar bu aşamada para politikasının çerçevesi bilinmese de, “tamamen ortodoks politika yapıcılığın” döviz kurunun önceden ayarlanmasına izin vereceğini ve repo faizini ekonomideki faiz oranlarını sabitleyecek bir seviyeye yükselteceğini yazdı.

“Bize göre bu durum, ortodoks bir politika yapıcının faiz oranlarını mevduat faizlerinin mevcut seviyesi olan yüzde 40’a yükselteceğini göstermektedir.” diyen Grafe, döviz kuru ve enflasyon beklentisi istikrara kavuşmasının ardından, yıl sonunda faiz oranları hızla, büyük ihtimalle yüzde 25 civarına düşürülebileceğini de ifade etti.

Banka, ayrıca Türkiye’nin daha önce yüzde 2,9 olarak belirlediği yıllık gayrisafi milli hasıla tahminin yüzde 2,3’e düşürdü.

Dolar/TL beklentisi 28 seviyesinde

Öte yandan ABD merkezli yatırım bankası Morgan Stanley, Türk ekonomisine ilişkin bir raporunda, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamaları doğrultusunda Türk lirasında değer kaybı ve yüksek faiz oranlarıyla daha konvansiyonel politikalar beklediğini bildirdi.

Morgan Stanley, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini haziran ayında yüzde 20, ağustos ayında ise yüzde 25’e yükselteceği tahminini paylaştı.

Raporda Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının geleneksel para politikasına dönüşün bir işareti olduğu belirtildi. Seçimlerin ardından Türk lirasında değer kaybı ve finansal koşullarda sıkılaşma beklediğini belirten kurum ekonomistleri, para biriminde sert değer kaybı beklemediklerini, dolar/TL’ye ilişkin yıl sonu tahminlerinin 28 civarında olduğunu ifade etti.

Merkez Bankası’ndan 2 yıldan uzun süre sonra ilk kez bu ay faiz artışı beklediklerini açıklayan kurum ekonomistleri, şu ifadeleri kullandı:

“Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının ve TCMB yönetiminde beklenen değişikliklerin yapılmasının ardından politika faizinde normalleşme bekliyoruz.

Para politikasında kademeli bir normalleşmenin tercih edileceğini düşünüyoruz. 22 Haziran’da gerçekleşecek toplantıda politika faizinin yüzde 8,5’ten yüzde 20’ye yükselmesini, Ağustos ayında da yüzde 25’e çıkabileceğini öngörüyoruz.”

Paylaşın

Dolar Tarihi Zirveyi Gördü: Acı Reçetenin Maliyetini Kim Ödeyecek?

Mehmet Şimşek’in yeni kabinede “tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak göreve gelmesinin ardından, Hafize Gaye Erkan, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) Başkanlığına atandı.

Hafize Gaye Erkan’ın önceki başkan Şahap Kavcıoğlu’ndan oldukça farklı olması, para politikasında U dönüşü yapılacağı beklentisini doğuruyor.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanlığına önceki Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun getirilmiş olması, Mart 2021’dan beri yürüttüğü düşük faiz politikasının performansı konusunda hükümet kanadında bir hoşnutluk göstergesi olarak yorumlanabilir.

Erkan’ın Merkez Bankası’na atanması ile birlikte ortodoks para politikası çerçevesinde faiz artışlarına gideceği inancı güçlendi. BDDK’nın başına Kavcıoğlu’nun getirilmiş olması, Erkan’a ne kadar bağımsız hareket alanı verileceği sorusunu gündeme getiriyor.

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, Merkez Bankası’nın ‘rasyonel’ politikalara nasıl döneceği, kur ve faiz senaryolarının neler olduğunu BBC Türkçe’ye değerlendirdi.

Eylül 2021 sonrası uygulanan program dahilinde politika faizinin yüzde 19’dan 8,5’e çekilmesini takiben Türk Lirası’ndaki değer kaybı yoğun döviz satışları ile dengelenmeye çalışıldı.

Geçtiğimiz hafta yüzde 10 üzerinde değer kaybetmesine izin verilen TL, yolun bundan sonrasında nasıl şekillenir?

Merkez Bankası’nın 2 Haziran itibarıyla -5.7 milyar dolara gerileyen net döviz rezervleri tarihi dip seviyesinde.

Bu vahim tabloyu Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Simşek’in “rasyonel politikalara dönüş” sözü ile birleştirdiğimizde yolun bundan sonrasında TCMB’nin örtülü döviz satışlarını hızla azaltmasını ve kısa süre içinde de sonlandırmasını beklemeliyiz.

Örtülü döviz satışlarının sonlanması döviz kurunun serbest piyasa değeri olan “adil seviyeye” gelmesini sağlayacaktır.

Bu noktadan sonra kurdaki değer kaybının faiz artırımları ile kontrol altına alınması gerekir.

Bu şekilde kurdan enflasyona olan geçişkenlik dizginlenebilir.

Döviz kuru nasıl belirlenir?

Satın alma gücü paritesi hipotezine göre nominal döviz kuru iki ülke arasındaki enflasyon farkına paralel olarak değişir.

Bu şekilde reel döviz kurunun sabit kalması beklenir.

Oysa bizde bir süredir örtülü döviz satışları vasıtasıyla TL’nin Dolar karşısında değer kaybı sınırlandığı için reel kurda bir iyileşme oldu ve “adil değerden” uzaklaşıldı.

Döviz müdahalelerinin ortadan kalkması ile döviz kuru serbest piyasa değerine ulaşır. Sonrasında ise TCMB’nin faiz artışları ile kuru enflasyon hedeflerine tutarlı bir noktaya getirmesi beklenir.

Şekilde mavi çizgi ABD ile Türkiye’nin Tüfe enflasyonu farkını, kırmızı çizgi ise Dolar/TL döviz kurunu gösteriyor.

Eylül 2021’de “Yeni Ekonomi Modeli (YEM)”ne geçilene kadar ABD ve Türkiye arasındaki enflasyon farkı ve döviz kuru arasındaki uzun vadeli trendlerin örtüştüğünü, YEM’e geçilmesi ile birlikte ise iki seri arasındaki farkın açıldığını görüyoruz.

Döviz müdahalelerinin kalkması durumunda aradaki farkın tekrar kapanması, Dolar/TL kurunun 25’li seviyelere çıktığı noktada ise iki seri arasındaki paralel trendin tekrar başlaması beklenir.

Güvercin faiz artışı mı, şahin faiz artışı mı?

Dolar/TL kurunun 25’li seviyelere geldiği noktada TCMB’nin yola faiz artışları ile devam edeceği varsayımından hareketle güvercin ve şahin iki senaryo oluşturup, bu senaryoların kur ve enflasyon üzerindeki etkilerini inceleyelim.

1) Güvercin senaryo: Merkez Bankası faiz artışı konusunda daha ılımlı davranıp önceliğini fiyat istikrarından ziyade ödemeler dengesi ile ilgili bir kriz çıkmamasına verebilir.

Halen yüzde 8,5 olan politika faizi ilk aşamada yüzde 20’li seviyelere, kurdaki baskının devamı durumunda yüzde 30’lu seviyelere çıkarılabilir.

12 ay sonrası enflasyon beklentilerinin yüzde 35’li seviyelerde olduğu bir çerçevede bu patika içerideki döviz talebini durdurmaya yetmeyebilir.

Reel politika faizi negatifte kalacağı için kur ve enflasyon üzerindeki yukarı yönlü baskı devam edebilir ve sene sonu enflasyonu yüzde 45’leri aşabilir.

2) Şahin senaryo: Merkez Bankası faiz artışı konusunda daha şahin bir duruş sergilerse politika faizi ilk aşamada 25-30 bandına sonrasında yüzde 40’ların üzerine çıkabilir.

Bu durumda kur seviyesinin ve enflasyonun aşağı yönlü baskılanması mümkün olabilir.

Açık faiz artışı mı, koridor mu?

Merkez Bankası’nın ne kadar güvercin ya da şahin olacağına ilave olarak bir diğer belirsizlik faiz artışlarının ne kadar açık ya da örtülü olması ile ilgili olacak.

Para politikası iletişimi ne kadar net olursa, piyasaların Merkez Bankası’nın samimiyetine inanması ve para politikasının yönlendirmesine uygun hareket etmesi mümkün olur.

Eski ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Ben Bernanke, “Para politikası yüzde 98 iletişim, yüzde 2 aksiyondur” der.

Şayet açık faiz artışları yapılamaz ve 2010 sonrası dönemden aşina olduğumuz koridor sistemi geri gelirse faiz artışları geniş bir bandın içinde örtülü bir şekilde gerçekleşir.

Bu durumda ileriye yönelik sinyaller bulanıp Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunda endişeler devreye gireceği için faiz artışlarının piyasa beklentilerini şekillendirme gücü önemli ölçüde zayıflar.

Enflasyonu yüzde 40’lı seviyelerin altına düşürmek “şahin” hamlelerle bile zorlaşır.

Yani acı reçetenin maliyeti artar.

Acı reçetenin maliyetini kim ödeyecek?

Seçim öncesi dönemde Millet İttifakı, ortodoks politikaları savunup “acı reçeteyi” telaffuz ederken, reçetenin maliyetinin sabit gelir kesimlerine ödetilmeyeceği konusunda hassasiyetini dile getirmiş ve bütünsel bir paket açıklamıştı.

Aynı dönemde Cumhur İttifakı ortodoks politikaları henüz telaffuz etmediği için acı reçete de gündemde değildi.

Oysa şimdi Hafize Gaye Erkan ile birlikte ortodoks politikalara geçilecekse bir acı reçete oluşacağı da not edilmelidir.

Sıkı para politikasının maliyetinin ne şekilde ödeneceği siyasi bir tercihtir.

Para politikasının işini doğru yapabilmesi, acı reçete uygulanırken toplumsal tepki ile karşılaşmaması bu maliyetin ne kadar adil dağıtılacağı ile bire bir bağlantılıdır.

Bu noktada maliye politikasının devreye girmesi, gerekli desteği vermesi ve yapılan tercihi şeffaf bir şekilde izah etmesi gerekir.

Paylaşın

Dolar Tarihi Seviyeye Yükseldi; Mehmet Şimşek’e 12 Soru

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Denizli Milletvekili Şeref Arpacı, sosyal medya hesabından yeni kabinede “tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak göreve gelen Mehmet Şimşek’e sorular yöneltti.

“Denizli’nin Milletvekili ve bir yurttaş olarak ‘ekonomi’ye ilişkin sorularımı iktidara buradan yöneltmek istiyorum” ifadesini kullanan Arpacı, sorularının Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından yanıtlanmasını istedi.

“Rasyonel zemine dönüşün faturasını kim ödeyecek?”

CHP’li Arpacı, Şimşek’e şu soruları yöneltti:

“Ak Parti kendi yarattığı ekonomik enkazını mı temizliyor?
Rasyonel zemine dönüşün faturasını toplumun hangi kesimi ödeyecek?
Mazot fiyatına 2 gün içerisinde gelen %13 oranındaki zammın enflasyona etkisi ne olacak?

Yeni dönemde de enflasyonla mücadele edilmeyecek mi?
Türk Lirasının 2021 yılından bu yana günlük en büyük oranda (%7) değer kaybı yaşamasındaki sorumlusu kim?
Hem bütçe açığı, hem cari açık problemi olan aynı zamanda döviz darboğazı yaşayan ülke ekonomisi nereye savrulacak?

Döviz kurlarındaki gecikmeli yükselme ihracatçılarımızı tatmin edecek mi? Yoksa ani yükselişten dolayı başka sorunlara mı neden olacak?

Dövizdeki yükselmenin etkileri

Döviz kurlarındaki yükselme hangi parametreleri etkileyecek?
2023 yılı için 11.304 dolar olarak tahmin olunan kişi başına gelir hangi seviyeye inecek?
7 Haziran itibarıyla swaplar hariç (-) 73 milyar dolara ulaşan net rezerv açığı ne olacak?

TL’nin değer kaybı nedeniyle, kuru tutmak amacıyla icat edilen değeri 121 milyar doları aşan kur korumalı mevduat (KKM) hesaplarının maliyeti ne olacak?
Nisan sonu itibarıyla 382 Milyar TL’ye varan Merkezi Yönetim Bütçe açık rakamı nereye ulaşacak?”

Paylaşın

Ekonomide Mehmet Şimşek Dönemi: 4 Günlük Fatura 1 Trilyon TL

CHP Milletvekili Özgür Karabat, Mehmet Şimşek’in 4 günlük faturasının 1 trilyon TL olduğunu vurgulayarak, “Döviz yavaş yavaş serbest bırakıldı. Dolar bir noktaya geldikten sonra büyük ihtimalle faiz silahı çekilecek. Dövizdeki artış durdurulup, sıcak paranın gelmesi sağlanacak. Ancak bu paralar yatırıma dönüşmeyecek. Kısa sürede faizini alıp gidecekler. Plan bu…” dedi.

Haber Merkezi / “203,3 milyar dolar olan kısa vadeli dış borç 3,9 trilyon liradan, 4,9 trilyon liraya çıktı” diyen Karabat, “Yani Türkiye’nin bir yıl içinde ödemesi gereken borcu 1 trilyon TL arttı. 2023 bütçesinin 4,6 trilyon TL olduğunu hatırlarsak tehlikenin ne kadar büyük olduğunu görürüz” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Özgür Karabat, döviz kurundaki büyük sıçramaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Karabat’ın sosyal medya hesabından yaptığı değerlendirme şöyle:

“Rezervleri tüketen, ülkeyi yatırım değil rant üssüne çeviren AKP ekonomide yolun sonuna geldiğini anlayınca her türlü hakaret ettiği Batı’ya yanaşmak için Mehmet Şimşek’i geri getirdi. Peki, Şimşek’in maliyeti ne olacak?

Batı sermayesinin faizden kazanması için harekete geçildi. Hatırlayın, 28 Mayıs’ın ertesinde Avrupa liderleri mültecileri tutacağı için Erdoğan’a minnet dolu tebrik mesajları yağdırıyorlardı. Şimdi de alacakları faiz için avuçlarını ovuşturuyorlar.

Döviz yavaş yavaş serbest bırakıldı. Dolar bir noktaya geldikten sonra büyük ihtimalle faiz silahı çekilecek. Dövizdeki artış durdurulup, sıcak paranın gelmesi sağlanacak. Ancak bu paralar yatırıma dönüşmeyecek. Kısa sürede faizini alıp gidecekler. Plan bu…

Peki, bize faturası ne olacak? Türkiye’nin dış borcu 459 milyar dolar. Doları seçim öncesi zar zor 19 TL’de tuttular. O zamanki borç 8,7 trilyon liraydı, şimdi ise kuru 24 TL’den ele alırsak 11 trilyon TL.

203,3 milyar dolar olan kısa vadeli dış borç 3,9 trilyon liradan, 4,9 trilyon liraya çıktı. Yani Türkiye’nin bir yıl içinde ödemesi gereken borcu 1 trilyon TL arttı. 2023 bütçesinin 4,6 trilyon TL olduğunu hatırlarsak tehlikenin ne kadar büyük olduğunu görürüz.

Büyük bir ihtimalle sert bir faiz artışıyla birlikte kur frenlenecek ve ekonomi soğutulacak. Böylece dövize olan talebin azalması sağlanacak ama diğer taraftan işsizlik de patlayacak.

Kurun önünü açarak aslında TÜİK’in enflasyonunun yalan olduğunu itiraf etmiş oldular. Enflasyona paralel artmayan dolar kuru, döndü dolaştı patlama noktasına geldi. Sonuçta düşük enflasyon verileri ile işçinin, memurun ve emeklinin hakkı çalındı.

AKP’nin beceriksiz politikasının faturasını orta ve alt gelir grubu vatandaşlarımız ödeyecek. Yani ülkenin %80’ine fatura kesildi. Milli gelirin %48’ini elinde bulunduran nüfusun %20’si ise bundan etkilenmeyecek.

Araç saltanatı, bakan yardımcılıkları, ballı koltuklar, sarayın harcamaları, 3-4 yerden alınan maaşlar, AKP teşkilatlarına havadan verilen kadrolar başta olmak üzere adımlar atılması gerekiyordu. Biz bunları yapacaktık. Ama AKP faturayı ilk halka kesiyor. Rantına dokunmuyor.

Bütçe açığı, dış ticaret dengesizliği, ithalata bağımlılık, finansman zorlukları, müteşebbislerin durması, genç nüfusun geleceğe güvensiz bakması gibi onlarca problem dururken Şimşek sadece gündemi oyalar…”

Paylaşın

Mehmet Şimşek’ten İngilizce Paylaşım; Öngörülebilirlik Vurgusu

“Tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak göreve getirilen Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Bize daha kalkınan ve dirençli bir Türkiye yaratmak için yol gösteren prensiplerimiz, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve öngörülebilirlik olacak” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “İç ve dış zorlukları aşmaya çalışırken, öngörülebilirliğimizi artırabilmek için kural temelli politika yapımına bağlılığımızın güvencesini veriyoruz.”

Şimşek, açıklamasının devamında, Kolay çözümler ya da hızlı sonuç verecek yöntemler bunun için bulunmuyor. Ama bizim tecrübemiz, bilgimiz ve görevimize bağlılığımız potansiyel zorlukları aşmamıza yardım edecektir. Önceliğimiz ekibimizi güçlendirmek ve güvenilir bir program dizayn etmektir.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yeni kabinede Hazine ve Maliye Bakanı olarak görev verilen Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından İngilizce paylaşım yaptı.

Şimşek şunları yazdı:

“Hazine ve Maliye Bakanı olmanın onur ve şerefini yaşadım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a halkımıza hizmet etme sorumluluğunu bu kapasitede teslim ettiği için minnettarım.

Bize daha kalkınan ve dirençli bir Türkiye yaratmak için yol gösteren prensiplerimiz, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve öngörülebilirlik olacak.

İç ve dış zorlukları aşmaya çalışırken, öngörülebilirliğimizi artırabilmek için kural temelli politika yapımına bağlılığımızın güvencesini veriyoruz.

Kolay çözümler ya da hızlı sonuç verecek yöntemler bunun için bulunmuyor. Ama bizim tecrübemiz, bilgimiz ve görevimize bağlılığımız potansiyel zorlukları aşmamıza yardım edecektir.

Önceliğimiz ekibimizi güçlendirmek ve güvenilir bir program dizayn etmektir.”

Öte yandan haftanın üçüncü işlem gününe hızlı başlayan döviz kurları, Türk Lirası karşısında yaklaşık yüzde 7 değer kazandı. Dolar, 23 TL’yi aştı; Euro ise, 25 TL’ye yaklaştı. Gram altında ise 1445 lira ile rekor kırıldı.

Dolar/Türk Lirası, dün Türkiye piyasalarının kapanış saatinde 21,50 lira seviyesinde hareket ederken, yeni güne rekorla başladı. Kur, sonrasında da yukarı yönlü hareketine devam etti ve tüm zamanların en yüksek seviyesini 23,2260 TL’ye taşıdı. Dolar, saat 10.26 itibarıyla yüzde 6,43 oranında artışla 22,9415 liradan işlem gördü.

Euro da tarihinde ilk kez 24 liranın üzerini görerek, rekor seviyesini 24,8670 liraya kadar yükseltti. Euro, şu dakikalarda yüzde 6,67 oranında kazançla 24,6405 liradan hareket ediyor.

Altının gram fiyatı, ons altındaki yatay seyre rağmen, Dolar/TL’deki hızlı yükselişin desteğiyle tüm zamanların en yüksek seviyesini 1445,93 liraya taşıdı.

Ons altının ve Dolar/TL’nin fiyatına göre hesaplanan gram altın, saat 09.12 itibarıyla yüzde 5,71 oranında primle 1439 TL’de alıcı buluyor. Altının ons fiyatı ise, şu sıralarda yüzde 0,02 oranında düşüşle 1963 dolarda işlem görüyor.

Döviz kurundaki bu artış ülkenin birinci gündem maddesi haline gelirken, henüz Merkez Bankası ve Ekonomi Bakanlığı’ndan herhangi bir açıklama yapılmadı.

Paylaşın

Mehmet Şimşek Ekonomide Enkaz Devralıyor, Peki Bu Noktaya Nasıl Gelindi?

2015-2018 yıllarında Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcılığı, 2009-2015 yıllarında ise Maliye Bakanlığı yapan Mehmet Şimşek’in yeni kabinede “tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak göreve getirildi.

Hazine ve Maliye Bakanlığı görevini Nurettin Nebati’den devralan Mehmet Şimşek, “Orta vadede enflasyonun tek haneye düşürülmesi, her alanda öngörülebilirliğin artırılması, cari açığı azaltacak yapısal dönüşümün hızlandırılması ülkemiz için hayati önem taşımaktadır” dedi.

Attıkları her adımın Türkiye’ye güveni ve istikrarı güçlendirmeye devam etmesinin öneminin altını çizen Şimşek, “Şahsıma zorluklar ve yüksek beklentilerle dolu ağır bir görev verildiğini biliyorum. İnşallah hep birlikte bu süreçten alnımızın akıyla çıkacağız” diye konuştu.

Mehmet Şimşek’in görevi devraldığı Nureddin Nebati, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yeni Ekonomi Modeli ile Türkiye’nin rasyonel ekonomi politikalarından tamamen kopuşunu simgeleyen en önemli isimlerden biri.

Göreve geldikten sonra Türkiye’nin ortodoks politikaları bir kenara koyduğunu söyleyen Nebati, Eylül 2022’de bir ekonomi zirvesinde yaptığı konuşmada “Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır” sözleriyle gündem olmuştu.

Nebati’nin ifadesi ile bu “epistemolojik kopuş” literatürde bir örneği olmayan Erdoğan’ın düşük faizin enflasyonu da düşüreceği iddiasına dayanıyordu.

Ortodoks politika ne anlama geliyor?

DW Türkçe’den Pelin Ünker’in haberine göre; Mehmet Şimşek’in yeniden ekonomi yönetiminde görev almasıyla piyasalarda Türkiye’nin enflasyonla mücadele için tüm dünyada uygulanan ortodoks politika araçlarına dayanan bir patikaya döneceği ve böylelikle yabancı yatırımcının Türkiye’ye olan güveninin tekrar tesis edilerek dış kaynak ihtiyacının karşılanacağı beklentisi var.

Küresel ekonomide uygulanan, genel kabul görmüş görüşlere bağlı oluşturulan ekonomi politikası ‘ana akım’ ya da ‘ortodoks politikalar’ olarak adlandırılıyor. Ortodoks politikaların altında piyasacı bir yaklaşım yatıyor. Serbest piyasa ekonomisine dayanan sistemde kamu otoritesi, faiz önlemleri ve yatırım teşvikleri gibi piyasada dengeyi sağlayacak politikalar uyguluyor. Ülke parasının değerinin yani döviz kurunun piyasalarda arz ve talep koşullarına göre belirlenmesi de ortodoks modelin bir parçası.

Peki ortodoks politikalardan uzaklaşıldığı dönemdeuzmanların bir enkaz olarak nitelendirdiği ekonomik tabloya adım adım nasıl gelindi?

Berat Albayrak dönemi

Mehmet Şimşek, 2018 seçimlerinden sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndaki devir teslim töreninde Hazine’yi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’a teslim etmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, düşük faiz talebini ilk kez 2003’te başbakanlığı döneminde dile getirmiş, bu konuda Merkez Bankası başkanları ve ekonomi yönetimi ile sık sık karşı karşıya gelmişti. Erdoğan’ın dile getirdiği ‘faiz lobisi’ kavramı da Şimşek döneminde ortaya çıkmıştı.

Siyasi baskı ile yapılan faiz indirimleri her defasında kurlarda yükselişe yol açarken faiz artırımı için Erdoğan’ın ikna edildiği bir sürece geçildi. Ancak Albayrak dönemi, Erdoğan’ın faiz indirimi talebini koşulsuz yerine getiren bir ekonomi yönetiminin de başlangıcı oldu.

Erdoğan’ın faizlerin düşük tutulması yönünde sık sık dile getirdiği söylemler nedeniyle kurların yükseldiği dönemde, ekonomi yönetiminin başına Berat Albayrak’ın getirilmesi, Merkez Bankası’nın bağımsızlığına yönelik endişeleri daha da artırdı. Düşük faiz politikası nedeniyle kurlardaki ve enflasyondaki artış sürdü.

Berat Albayrak döneminde Merkez Bankası Başkanlığı’na atanan Murat Uysal döneminde faiz yüzde 24 seviyesinden yüzde 8,25′ kadar çekildi. Merkez Bankası Eylül 2020’de politika faizini yüzde 10,25’e yükseltse de kurlardaki artışın önüne geçemedi.

Albayrak’ın Instagram üzerinden istifasını açıkladığı tarihe kadar geçen 28 aylık süreçte dolar TL karşısında yüzde 89 değer kazandı. Başka bir deyişle TL, dolar karşısında yüzde 45 eridi.

Albayrak dönemi Türk Lirası’ndan kaçışın hızlandığı bir dönem olurken, bu dönem yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatları 62 milyar dolar arttı.

Bakan Albayrak’ın gecikmeli olarak açıkladığı ve adı Yeni Ekonomi Programı olarak değiştirilen 2019-2021 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program da piyasalar ve akademik çevrelerde olumlu etki yaratmadı. Buna göre Albayrak’ın “Burası çok önemli” diyerek açıkladığı program rasyonel beklentilere dayanmayıp temenniden öteye geçmiyordu.

Açıklanan plana göre hükümetin dolar kuru varsayımı 2018 için 4.90, 2019 için 5.63, 2020 için 6.00 ve 2021 için 6.21 idi. Albayrak, Ağustos 2018’de yaptığı açıklamada ise enflasyonun 2019’da tek haneye ineceğini belirtmişti. 2019 yıllık enflasyonu ise resmi rakamlara göre yüzde 11,84 olarak gerçekleşti.

Albayrak dönemde enflasyondaki çift haneli seyirle birlikte işsizlikteki artış da sürdü. Haziran 2018’de yüzde 10,1 olan işsizlik Kasım 2020’de yüzde 13,1 seviyesine çıktı.

Öte yandan Türkiye ekonomisi, Albayrak’ın göreve başladığı 2018’in ikinci yarısında yavaşlayarak resesyona girdi. 2018’de yüzde 2,6, 2019’da yüzde 0,9, 2020’de 1,8 büyüme kaydedilirken 2018’de 9 bin 632 dolar olarak kişi başına milli gelir 8 bin 600 dolara geriledi. Merkez Bankası’nin döviz rezervleri de Albayrak döneminde yüzde 47 erirken kamu borcunda yüzde 92, döviz cinsi borçlarda da yüzde 155 artış yaşandı.

Naci Ağbal ve Lütfi Elvan’ın görevi kısa sürdü

Ekonomistlere göre, kurlardaki artışla beraber ekonomideki olumsuz göstergeler politika değişiklikliği ihtiyacını zorunlu kıldı.

Kasım 2020’de Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan istifa etmesinin ardından Cumhurbaşkanı Kararı ile göreve Lütfi Elvan atandı.

Aynı dönem Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal da görevden alınarak başkanlığa eski Maliye Bakanı Naci Ağbal getirildi. 7 Kasım 2020’de göreve başlayan Ağbal’ın döneminde faiz 10,25’ten 19’a yükseltildi. Ancak Ağbal, 4,5 aylık başkanlığının ardından Mart 2021’de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevden alındı.

Ağbal’ın yerine getirilen ve şu an halen görevine devam eden Şahap Kavcıoğlu döneminde ise faiz şimdiye dek 19’dan 8,5’e kadar indirildi. Erdoğan, bu dönemde sık sık faiz indirimlerinin işaretini verdi.

Faiz indirimleri sürerken Mart 2021’de 8,3 lira civarında olan dolar kuru hızla yükselerek çift haneli rakamlara çıktı ve en son 21 lirayı geçti. Enflasyon ise Mart 2021’deki 16’li seviyelerden hızla yükselerek Ekim 2022’de yüzde 85,5 ile zirve yaptı

Merkez Bankası Başkanlığı’na eski Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na ise 2016-2018 arasında Kalkınma Bakanlığı görevinde bulunan Lütfi Elvan’ın getirilmesi piyasalarda kredibilitenin yeniden sağlanacağı beklentisine yol açmıştı.

Ancak ikisinin de dönemi kısa sürdü. Ağbal’ın ardından Erdoğan’ın ekonomi politikasına karşı çıktığı kamuoyuna yansıyan Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan da 1 Aralık 2021’de görevinden istifa etti.

Nureddin Nebati ve Yeni Ekonomi Modeli

Lütfi Elvan’ın yerine ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2 Aralık 2021’de yayınlanan gece yarısı kararıyla Nureddin Nebati atandı.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin döneminde AKP’nin ‘Yeni Ekonomi Modeli’ olarak adlandırdığı düşük faiz yüksek kur politikasına geçildi. İddia, düşük faizle üretimin ve ihracatın destekleneceği, enflasyonun ise düşürüleceği yönündeydi.

Nureddin Nebati göreve geldikten kısa bir süre sonra şöyle dedi:

“Hani şöyle hayal edersiniz ya ‘Bir uyusam da altı ay sonra uyansam’ diye… Bir uyuyun, altı ay sonra uyanın Türkiye’de… Çok farklı noktalarda olacağız.”

Ancak veriler tam tersini gösterdi. Kasım 2021’de yıllık enflasyon yüzde 21,3 iken, Aralık’ta yüzde 36, Mart’ta yüzde 61 ve Mayıs’ta yüzde 73’ü geçti.

Bakan Nebati, 22 Aralık 2021’de katıldığı canlı yanında kullandığı sözlerle de gündem oldu. “Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır” diyen Bakan Nebati, program sunucusuna gözlerindeki ışıltıyı görüp görmediğini sordu.

Bakan Nebati’nin rasyonellikten uzak bulunan, enflasyon ve ekonomi hakkındaki iyimser açıklamaları devam ederken ekonomik görünüm kötüleşmeye devam etti. Kavcıoğlu başkanlığındaki Merkez Bankası’nın faiz indirimleriyle birlikte 2 Aralık 2021’de 13,4 seviyelerinde olan dolar kuru bugünlerde 21 lirayı aştı.

Kasım 2021’de yüzde 21,31 olan enflasyon yüzde 85,5 ile tarihi zirveyi gördü, artan hayat pahalılığıyla asgari ücret açlık ve yoksulluk sınırının altında kaldı. Türkiye geçen yıl yüzde 5,6 oranında büyürken 2021’de yüzde 26,9 olan iş gücünün büyümeden aldığı pay, 2022’de yüzde 23,7’ye inerek 2000’li yılların en düşük düzeyine geriledi. Yoksulluk oranı da yüzde 14 ile son 5 yılın en yüksek seviyesini gördü. Yılın ilk çeyreğinde yüzde 4 büyüme gerçekleşirken resmi işsizlik yüzde 10 ile çift haneli rakamlarda seyrini sürdürüyor. DİSK’e göre geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 21,8.

Yine bu dönemde kurları baskı altında tutmak için getirilen kur korumalı mevduat da yüksek maliyeti nedeniyle bütçede ağır bir yüke yol açtı. Türkiye’nin bütçe açığı Ocak-Nisan döneminde 382,5 milyar TL’ye çıkarken, dört ayda yıl sonu için öngörülen bütçe açığının yüzde 58’ine ulaşıldı.

Kuru baskılamak için ihracatçıdan gelen döviz gelirleri, Kur Korumalı Mevduat kanalıyla gelen dövizler ve swaplar kullanılsa da Merkez Bankası rezervlerindeki düşüşün de önüne geçilemedi. Merkez Bankası net rezervi 19 Mayıs haftasında eksi 0,2 milyar dolar seviyesine gerileyerek 21 yıl sonra ilk kez negatife geçti. Swap hariç net rezervler eksi 60,3 milyar dolarla kritik bir seviyeye geldi.

Kuru sabit tutma politikasının bir parçası olarak Türkiye’de ithalat ucuzlarken ihracat daha pahalı hale geldi. Dış ticaret açığı ve cari açıkta uçurum büyüdü.

Türkiye, 2021 yılında 46 milyar dolar dış ticaret açığı vermişken açık 2022 yılında 110 milyar dolara ulaştı. Dış ticaret açığı, yılın ilk beş ayında ise 56,1 milyar dolara yükseldi. Son açıklanan verilere göre 12 aylık cari açık da şubat ayında 55,4 milyar dolar ile 10 yılın zirvesini görürken martta 54,2 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Mehmet Şimşek döneminin tablodaki etkisi ne?

Öte yandan ekonomistler ekonomide dışa bağımlılık çözülmedikçe ve üretim odaklı bir yapısal dönüşüm gerçekleşmedikçe Türkiye ekonomisinin uzun vadede bir kazanım sağlamayacağının da altını çiziyor. Buna göre Türkiye ekonomisinde gelinen noktada Şimşek döneminde hayata geçirilen enflasyonu düşürmeye odaklı piyasacı yaklaşımın da etkisi var.

Türkiye ekonomisindeki durumun küresel ekonomideki gelişmelerden bağımsız düşünülmemesi gerektiğinin altını çizen ekonomistlere göre, Şimşek’in görevde olduğu 2008 sonrası dönemde gelişmiş ülke merkez bankalarının parasal genişlemeye gitmesi birçok gelişmekte olan ülke gibi Türkiye’nin de elini kolaylaştırdı. Ancak sıcak parayla büyümenin bedeli ulusal tasarruf oranında olağanüstü bir düşme ve bunun yanında kronikleşen işsizlik ve sanayisizleşmeye yol açtı.

Ekonomide fiyat istikrarını hedefiyle enflasyonu düşürmeyi önceleyen politikaların uluslararası finans çevrelerine bir güvence vermek ve Türkiye’nin kredibilitesini artırmak açısından önemli olduğuna işaret eden ekonomistler, bu reçeteyle son dönemde ciddi hasar alan toplumun büyük bir zorlukla karşılaşacağını, bu nedenle gelir destekleyici politikaların da geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Paylaşın

Dikkat Çeken Yorum: Şimşek’in En Önemli Sınavı Erdoğan’la İlişkisi Olacak

BlueBay Asset Management’ın üst düzey stratejisti Timothy Ash, 0 ay sonra 2024 yılında Türkiye’de yerel seçimlerin yapılacağına dikkat çekerek, “Mehmet Şimşek’in en önemli sınavı Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilişkisi olacak. Yerel seçimler olası bir çatışma noktası” dedi.

Timothy Ash’e göre, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından yaptığı açıklamalarda İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde belediye seçimlerini yeniden kazanma hedefi koyan Erdoğan’ın 2024 yerel seçim sürecinde “ekonomide genel kabul görmüş politikalara inancını kaybetmesi” riski bulunuyor.

Gelişmekte olan piyasalar uzmanı Timothy Ash ayrıca, Mehmet Şimşek’in yetkin ve güvenilir bir ekip oluşturmasına izin verilmesi, desteklenmesi ve genel kabul görmüş ekonomi politikalarına dönebilmesi halinde, ülke ekonomisini uçurumun kenarından alabileceği görüşünde.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetiminde uygulanan ‘faiz sebep-enflasyon sonuç’ temelli para politikası ve tırmanan enflasyon, 6 Şubat depremlerinin etkisi ve seçim öncesi siyasi belirsizlik ortamıyla birleşince, ekonomiyi yeni dönemde bir numaralı öncelik haline getirdi.

Seçimlerden önce hükümetle uzun bir müzakere mesaisi geçiren ve yeni kabinede ekonominin emanet edildiği Mehmet Şimşek, Hazine ve Maliye bakanlığı görevini Nureddin Nebati’den devralırken, fiyat istikrarının temel hedef olacağını ve enflasyonun tek hanelere düşürülmesinin hayati önem taşıdığını vurguladı.

Mehmet Şimşek ekonomide bu hedeflere ulaşma sürecinde, yabancı yatırımcının önceki dönemde eksikliğinden yakındığı şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk gibi ilkelerin altını çizdi, “Türkiye’nin rasyonel zemine dönme dışında seçeneği kalmamıştır” dedi.

“Yetkin bir ekip oluşturulur ve çalışmasına izin verilirse ekonomi uçurumun kenarından dönebilir’’

İngiltere tahsilli, merkezi Londra’da bulunan yatırım bankası Merrill Lynch’in eski stratejistlerinden olan Mehmet Şimşek uluslararası finans dünyasında “piyasaların dostu” saygın bir isim olarak biliniyor.

Ekonominin başına Mehmet Şimşek gibi bir ismin getirilmesi, Türkiye ekonomisini kurtarabilir ve genel kabul gören ekonomi politikalarından uzaklaşıldığı için kaçan yabancı yatırımcıyı Türkiye’ye geri getirebilir mi?

Londra’dan VOA Türkçe’den Begüm Dönmez Ersöz’ün sorularını yanıtlayan gelişmekte olan piyasalar uzmanı Timothy Ash, Mehmet Şimşek’in yetkin ve güvenilir bir ekip oluşturmasına izin verilmesi, desteklenmesi ve genel kabul görmüş ekonomi politikalarına dönebilmesi halinde, ülke ekonomisini uçurumun kenarından alabileceği görüşünde.

“Mehmet Şimşek’in en büyük sınavı Erdoğan’la ilişkisi”

10 ay sonra 2024 yılında Türkiye’de yerel seçimlerin yapılacağına dikkat çeken BlueBay Asset Management’ın üst düzey stratejisti Timothy Ash, “Mehmet Şimşek’in en önemli sınavı Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilişkisi olacak. Yerel seçimler olası bir çatışma noktası” diyor.

Timothy Ash’e göre, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından yaptığı açıklamalarda İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde belediye seçimlerini yeniden kazanma hedefi koyan Erdoğan’ın 2024 yerel seçim sürecinde “ekonomide genel kabul görmüş politikalara inancını kaybetmesi” riski bulunuyor.

Türkiye Merkez Bankası’nın eski başekonomisti Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Hakan Kara, yerel seçime kadar daha rasyonel ancak ekonomiyi de aşırı soğutmayan politikaların uygulanabileceğini belirtiyor.

Prof. Kara, “Mevcut dış denge ve rezerv durumu ekonomide aklın yoluna dönmeyi gerektiriyor. Bununla birlikte muhtemelen yerel seçime kadar daha rasyonel ancak ekonomiyi de aşırı soğutmayan politikalar uygulanacaktır. Asıl köklü değişiklikler yerel seçimden sonra gerçekleşebilir” diyor.

Merkez Bankası başkanlığı için adı geçen Hafize Gaye Erkan nasıl yorumlanıyor?

Uyguladığı faiz politikası sebebiyle bağımsızlığı tartışma konusu olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası başkanlığı için ABD’de finans sektöründe üst düzey yöneticilik yapan Hafize Gaye Erkan’ın ismi geçiyor.

Hafize Gaye Erkan, geçen yıl yüzde 85’e tırmanan enflasyona rağmen 2021’den bu yana faiz oranlarının düşürülmesi politikasını uygulayan Şahap Kavcıoğlu’nun yerine düşünülen adaylardan biri.

ABD’de First Republic Bank’in eski CEO’su ve yatırım bankası Goldman Sachs’ta üst düzey yöneticilik yapmış olan Hafize Gaye Erkan, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun ve Princeton Üniversitesi’nden Finans Mühendisliği alanında doktorası bulunuyor.

Hafize Gaye Erkan, ABD’de geçtiğimiz aylarda batan ve el konulan orta ölçekli bankalardan First Republic Bank’te 2021’e kadar üst düzey yöneticiydi.

Reuters’ın haberine göre bugün Mehmet Şimşek’le biraraya gelen 41 yaşındaki Hafize Gaye Erkan, Merkez Bankası başkanı olması halinde, bu göreve gelen en genç ve ilk kadın başkan olacak.

Konuyla ilgili hükümet cephesinden henüz bir açıklama ise gelmedi.

“Merkez Bankası’nın bağımsızlığı kritik”

Seçimden önce son 21 yılda ilk kez net rezervi negatif bölgeye geçen Merkez Bankası’nın yeni dönemde bağımsız bir para politikası izleyip izlemeyeceği merak konusu.

Timothy Ash, Merkez Bankası’nın başına geçecek isimden çok bankanın kararlarında ne ölçüde bağımsız olacağının önemli olduğunun altını çiziyor ve ekonomideki tablonun büyük ölçüde buna bağlı olduğunu vurguluyor.

Politika faiz oranını yükselten son Merkez Bankası başkanı olarak tarihteki yerini alan Naci Ağbal, beş aydan daha kısa bir süre bu görevde kaldıktan sonra 2021’de görevden alınmıştı.

Hafize Gaye Erkan’ın tipik AK Parti çekirdek kadrolarından gelmediğinin altını çizen Timothy Ash, bu durumu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çevresindeki danışmanların değiştiği veya kendisine “makul ve Ortodoks ekonomi politikalarının benimsenmesi doğrultusunda daha iyi tavsiye verildiğinin” bir işareti olarak yorumladı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın bir sonraki toplantısı 22 Haziran’da. Hafize Gaye Erkan’ın Merkez Bankası başkanlığı için adının geçmesi bankanın faiz oranını arttıracağına yönelik beklentiyi artırdı.

Gelişmekte olan piyasalar analisti Timothy Ash, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni dönemde Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası’na ekonomide gereken adımların atılmasına imkan verildiğini piyasalara göstermek zorunda olduğunu belirtiyor.

“Artık alternatif politikalara yer yok”

ABD’de bulunan yatırım bankası Goldman Sachs, Türkiye’de döviz kuruna ilişkin bir önceki tahminini revize ederek 3 Haziran’daki raporunda, önümüzdeki 12 ay içinde kademeli bir artışla ABD Doları’nın 28 TL’den işlem görebileceği öngörüsünde bulundu.

Yatırım bankası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kazandığı seçimlerden önceki tahmininde önümüzdeki bir yıl içinde kademeli bir artışla ABD Doları’nın 22 TL’den işlem göreceğini tahmin etmişti.

Goldman Sachs son raporunda, ekonomi yönetiminde Mehmet Şimşek tercihinin “para politikasının daha Ortodoks bir yöne doğru kayması olasılığını arttırdığı” görüşünü dile getirdi.

Raporda, son on yıl içinde yüzde 90 değer kaybeden Türk Lirası’nda önümüzdeki dönemde olası değer kaybı için, “Asıl mesele Lira’nın ciddi oranda değer kaybedip kaybetmeyeceği değil, bunun ne zaman olacağı” ifadeleri kullanıldı.

Önümüzdeki dönemde dövizde yaşanabilecek gelişmeleri değerlendiren Timothy Ash, bundan sonraki süreçte genel kabul gören ve uluslararası normlar çerçevesinde yürütülen ekonomi politikaları dışında “alternatif politikalara yer olmadığını” vurguladı.

Mali danışmanlık şirketi Taneo’nun Siyasi Risk Danışmanlığından sorumlu Eş-Başkanı Wolfango Piccoli de Reuters’a yaptığı değerlendirmede, “Erdoğan’ın ekonomi cephesinde daha pragmatik bir bakış açısını ne kadar süre tolere edebileceği belirsiz” diyor.

Yabancı yatırımcı geri gelir mi?

Yatırımcıların Erdoğan’ın geleneksel ekonomi politikalarından uzaklaşan yaklaşımından endişe duyduğu 2015 yılında da Mehmet Şimşek’in piyasalara güven vermek amacıyla göreve getirildiğini hatırlatan uzmanlar, Şimşek tercihinin yalnızca vitrinde kalmaması için gerçek politika değişikliklerinin şart olduğuna dikkat çekiyor.

Özellikle yatırımcı güveninin yeniden kazanılması için bir atamadan daha fazlasının gerektiğine dikkat çeken uzmanlar, bu bağlamda Merkez Bankası’nın bağımsızlığının en önemli faktör olduğunun altını çiziyor.

Türkiye’de son yıllarda ekonomide kurumsal bir erozyon yaşandığını da vurgulayan Timothy Ash, uluslararası piyasaların ve yabancı yatırımcının Mehmet Şimşek’e ilk aşamada aksi bir tutum görülmediği sürece olumlu bakmaya meyilli olacağını; ancak ihtiyatı da elden bırakmayacağını söylüyor.

2021’de görevden alınan eski Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal ve 2020’de görevden affını isteyen eski Maliye Bakanı Lütfi Elvan dönemlerinin “yabancı yatırımcının hala hafızasında” olduğunu anımsatan Prof. Hakan Kara da yabancı yatırımcının bu dönemde temkinli olacağı görüşünde.

Prof. Kara, “Öncelikle icraatı izleyeceklerini, yeni ekonomi yönetimine belirli bir alan tanındığından emin olduktan sonra aşamalı olarak gireceklerini tahmin ediyorum” diyor.

Reuters’a konuşan East Capital varlık yöneticisi Emre Akçakmak da benzer bir görüşü dile getiriyor.

Ekonomide önemli pozisyonlarda görev alan kişilerin sık sık değişmesinden yatırımcıların memnun olmadığını hatırlatan Akçakmak, “Uzun vadeli stratejik yatırımcıların geri gelmesi çok kolay olmayacak. Yıllar olmasa da aylar alacak” diyor.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

JPMorgan’dan “Merkez Bankası Faizi Yüzde 25’e Yükseltebilir” İddiası

“Tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak göreve gelen ve ekonomide “rasyonel zemin” sinyali veren Mehmet Şimşek’in yetkin bir ekip kurması ve gerekli adımları atmasına izin verilmesi halinde ekonomiyi “uçurumun kenarından alabileceği” yorumları yapılırken, yabancı kurumların politika faizine ilişkin sert artış beklentileri de birbirini izliyor.

ABD merkezli yatırım bankası ve finansal hizmetler şirketi JPMorgan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Haziran toplantısında yüzde 8,50 seviyesinde olan politika faizini yüzde 25’e yükseltmesinin olası olduğuna işaret etti.

Bloomberg’in haberine göre ABD bankası JPMorgan tarafından Pazartesi günü yayımlanan notta TCMB’nin 22 Haziran’daki para politikası toplantısında veya “belki daha da erken bir tarihte” politika faizini yüzde 25’e yükseltebileceği belirtildi.

JPMorgan ekonomistleri, müşterilerine gönderdikleri araştırma notunda, “Politika faizinin 22 Haziran toplantısında veya belki de daha önce mevcut yüzde 8,5 seviyesinden yüzde 25’e yükseltilmesi ve bununla birlikte ihtiyaç olması halinde daha küçük artışların yapılabileceğine işaret eden bir yönlendirme metni yayımlanması olasılıklar dahilinde. Yüzde 30 olan yıl sonu politika faizi tahminimizde değişikliğe gitmiyoruz” ifadelerine yer verdi.

SocGen de 6,5 puanlık artış bekliyor

Societe Generale de Türkiye ile ilgili yeni analizinde politika faizinin yüzde 15’e yükseltileceğini öngördü. Kurumun müşterilerine gönderdiği notta Türkiye ile ilgili ana riskler olarak geri dönülen politika ortodoksisine dair hayal kırıklığı oluşması ve yeni ekonomi yönetiminin ihracatı desteklemek için para birimini zayıflatması ihtimalleri gösterildi.

Kurum, politika faizinin 22 Haziran’da 650 baz puan artışla yüzde 15’e yükseltilmesini, ardından Temmuz ve Ağustos aylarında 500’er baz puan artırımlar gerçekleştirilmesini bekliyor.

Şimşek adı TCMB için geçen Erkan ile görüştü

TCMB Başkanlığı için adı geçen Hafize Gaye Erkan, Pazartesi sabahı Ankara’da Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile görüşmüştü.

Diğer yandan, halen bu görevde bulunan Şahap Kavcıoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ‘uyumlu’ bir çalışma göstermişti. Buna karşılık, kamuoyunda yoğun biçimde aralarında eski banka genel müdürlerinin de olduğu bir dizi isim dile getiriliyor.

Paylaşın