Şimşek’ten Enflasyon Açıklaması: Hedefimiz 3 Yıl Sonunda Tek Haneye Düşürmek

Yakın zamanda açıklanan Orta Vadeli Plan (OVP) hedeflerine ilişkin konuşan Bakan Şimşek OVP’nin üç temel bileşeni olduğunu belirterek, “Bunlardan bir tanesi ülkemizin karşı karşıya olduğu en önemli makroekonomik sorunlardan biriyle mücadele konusu, yani dezenflasyon, yani enflasyonu tekrar makul düzeylere, tek haneye getirecek bir program” dedi.

“Birincil önceliğimiz fiyat istikrarıdır” diyen Bakan Şimşek enflasyonu 2026’nın sonunda tek haneye düşürmenin Orta Vadeli Program’ın en önemli hedefi olduğunu söyledi.

Bakan Mehmet Şimşek, programın ikinci bileşeninin “mali disiplin” olduğunu belirtti. Bütçede depremin de etkisiyle bir miktar bozulma olduğunu söyleyen Şimşek, Maastricht kriterleriyle uyumlu şekilde bütçe açığını yüzde 3’ün altına çekmeyi hedeflediklerini kaydetti. Şimşek “bir taraftan depremin yaralarını sararken bir taraftan da bütçe disiplinini tekrar tesis etmek” istediklerini ifade etti.

Programın üçüncü önemli bileşenini ise “yapısal dönüşüm, yapısal reformlar” olarak niteleyen Şimşek bu reformları takvimlendirdiklerinin altını çizdi. “Türkiye eğer rekabet gücünü artıracaksa, yani verimlilik üzerinden büyüyecekse, çünkü verimlilik artışı için reform yapmamız lazım, yatırım yapmamız lazım” diyen Şimşek “Bir taraftan üretken alanlara yatırım yaparken bir taraftan da mevcut kaynakları daha verimli nasıl kullanırız. İşte buna yönelik çok ciddi bir reform, bir yapısal dönüşüm çabası olacak” ifadelerini kullandı. Şimşek bu üç adımı destekleyecek tamamlayıcı unsur olarak da “dış kaynak” başlığını saydı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, NTV ekranlarında ekonomiye ilişkin soruları yanıtladı. Şimşek’in açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Küresel ekonomiye baktığımız zaman; büyümenin düşük seyrettiği dönemdeyiz. Ortalama büyüme yüzde 3 civarında olacak. Bu tabii düşük sayılır. Bunun birçok sebebi var ama kısa vadeli baktığınız zaman pandemi sonrası enflasyon yükselişe geçti. Şu anda küresel finansal koşulların oldukça sıkışık olduğu bir dönemdeyiz. OVP’nin üç temel bileşeni var.

Enflasyon

Bunlardan bir tanesi ülkemizin karşı karşıya olduğu, en önemli makroekonomik sorunlardan biriyle mücadele konusu. Enflasyonu tekrar makul düzeye, tek haneye getirecek bir program. Dezenflasyon programı orta vadeli programımızın en önemli hedefi. Birincil önceliğimiz fiyat istikrarıdır. Enflasyonu tekrar, 3 yılın sonunda hedefimiz tek haneye düşürebilmek. Bu zor bir süreç ama mümkün. Geçmişte başardık, yine başaracağız.

Programın ikinci bileşeni mali disiplin. Geçmişte, AK Parti hükümetlerinin en güçlü tarafı maliye politikasının bir çıpa görevi yapmış olması. Bütçe açıklarını düşük tutuyoruz, bunun sayesinde milletimize eser ve yatırım odaklı bütçeler sunduk. Önümüzdeki 3 seneye baktığımız zaman, gerek depremin gerekse geçmişte aldığımız bir takım kararların etkisiyle; EYT gibi, bütçede bir miktar bozulma var. Hedefimiz, bütçe açığını deprem hariç yüzde 3’e çekmek.

Üçüncü önemli bileşen; yapısal reformlar. Şunu net şekilde söyleyebilirim; Türkiye rekabet gücünü artıracaksa, verimlilik üzerinden büyüyecekse; bir taraftan üretken alanlara yatırım yaparken, bir taraftan da mevcut kaynakların verimli kullanımına yönelik çok ciddi yapısal dönüşüm çabası olacak. Bunu da geçmişte olduğu gibi sadece bir metin olarak sunmadık, takvimlendirdik. Hangi reformu, hangi çeyreklerde yapacağımızı ortaya koyduk.

Üç aylık ve üç aylık bir geçmiş var. Üç aylık sürede tahminler sürekli değişebiliyor. Burada resmi anlamaya çalıştık. Önce bir ekip kuruldu, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bir Bakanlar Kurulu oluşturuldu. Hazine ve Maliye görevi bana tevdi edildi. Biz de güçlü bir ekip kurduk. Daha sonra durum değerlendirmesi yaptık. Enflasyon hedefimizi iddialı bulanlar olabilir. Biz mümkün olduğunca, o an itibarıyla en gerçekçi rakamları ortaya koymaya çalıştık. Benim edindiğim izlenim; genel anlamda programın hedefleri gerçekçi bulunuyor. Burada enflasyonla ilgili tahmin değişiklikleri, bizim resmi daha iyi anlamamızla ortaya çıktı.

Bundan iki ay önce küresel petrol fiyatları, varil başına 70-80 dolar arasıydı, bugün 90’ın üzerine çıkmış durumda. 2021’in Aralık ayıyla, aşağı yukarı 2023’ün Mayıs ayına kadar kur belli bir düzeyde tutulmuş. Biz kuru serbest bıraktık. Tabii kur etkisi var. Çünkü bir taraftan rasyonel politikalar diyeceksin sonra kur müdahalesi, bu doğru değil. Kur etkisi var. Geçişkenlik zamanla azalacak Bizim bir kur hedefimiz yok. Aslında tahmin de olmaması lazım. Biz bir program yaptık, programın değişik evreleri var.

Bugün ile Haziran’a kadar farklı bir perspektif… Şu anda küresel finansal koşullar sıkı. Risk iştahı zayıf. 2024’ün ikinci yarısından itibaren, enflasyondaki düşüşle birlikte faiz düşüşü konuşulacak dünyada. Bununla birlikte büyümeye ilişkin beklentiler ve fon akışı farklı seyredecek. Dolayısıyla bizim önümüzdeki yılın ilk yarısıyla, ikinci yarısıyla farklı perspektiflerimiz var. Bizim bir kur tahminimiz ve hedefimiz olamaz.

1 Eylül itibariyle, yıllık kredi kartı üzerinden kredi hacmi yüzde 140 civarında artmıştı. Enflasyonun iki katından fazla. Bu kadar yüksek seyreden bir kredi hacmiyle siz enflasyonu ve cari açığı kontrol altına alamazsınız. Miktarsal sıkılaştırma denilen bir konsept var. Orada ilk adımı attık. KKM’de karşılık yoktu, karşılık getirdik.

Daha önemli konular var. Taşıt kredilerinde biz, çok net bir şekilde sınırlayıcı bir perspektife sahibiz. Birinci konutu kredilendirme konusunda değişikliğe gitmeyeceğiz ancak ikinci, üçüncü konut veya tatil yerlerindeki yerlere ilişkin vatandaşın imkanı varsa alır ama krediyle desteklemeyeceğiz. Krediyi bu alanda ciddi bir şekilde sınırlayacağız.

Programa kaynak arayışında ve Türkiye’ye yatırım arayışına girdiğimizde önce dost ülkeleri ziyaret ettik. Birleşik Arap Emirlikleri büyük bir teveccüh gösterdi ve 51 milyar dolara yakın bir program açıkladı. Bu programın önemli bir bileşeni deprem yaralarının sarılmasına yönelik, 8,5 milyar dolarlık tahvil ihracı gündemde.

Ben inanıyorum ki bu sene sonundan önce 8,5 milyar dolarlık tahvil ihracı gerçekleşecek. İhracatın finansmanı için de 3 milyar dolarlık tahvil ihracı yapacağız. Toplamda 11,5 milyar dolarlık tahvil ihracı, muhtemelen bu sene içerisinde sonuçlanır. BAE’nin 51 milyar dolar içerisinde yenilenebilir enerjiye yaklaşık 27 milyar dolarlık bir yatırımı gündemde. Tabii bu depolamadan tutun, güneş, rüzgar vs.

Sanayi, turizm özellikle teknoloji yatırımı öngörüyorlar. Merkez Bankası Başkanımız ile birlikte Dünya Bankası başkanıyla uzun bir görüşme yaptık. Kendilerine programımızdan bahsettik. Onlar da bizim programımızı desteklemek üzere, mevcut 17 milyar dolarlık planlamaya ilaveten 18 milyar dolar daha tahsis edeceklerini söylediler. Toplamda 35 milyar dolarlık Dünya Bankası paketi, Türkiye’ye sunulacak.

Kur Korumalı Mevduat

Kur korumalı konusunda çok fazla konuşmayı tercih etmiyorum. Bizim önceliğimiz programı uygulamak. Önceliğimiz rezerv biriktirmek. Biz bunları başardığımız ölçüde, kur korumalıdan çıkış stratejimizi uygulayacağız. Var mı stratejimiz, var. Biz burada da kademeli gideceğiz. KKM yapan vatandaşlar müsterih olsun, şu an devam edecek

Paylaşın

Mehmet Şimşek’in 100. Günü: Rasyonel Politikalara Dönüş Lafı Havada Kaldı

Mehmet Şimşek, Hazine ve Maliye Bakanı olarak görevdeki ilk 100 gününü doldurdu. Bu dönemi değerlendiren Prof. Dr. Aziz Konukman, Şimşek ve ekibinin, önceki dönemde ‘regülasyon’ adıyla finans ve özel sektörde yapılan ve çokça eleştirilen düzenlemeleri kaldırmadığını, sadece yumuşattığını dile getirdi. Konukman, “Geçmiş dönemin hataları tümüyle tasfiye edilmedi. Bu nedenle rasyonel politikalara dönüş lafı havada kaldı” dedi.

31 Mart 2024’te yapılması beklenen yerel seçimler öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomide köklü bir değişime müsaade etmeyeceğini savunan Konukman’a göre, faiz indirimleri ve iş dünyası ile yaşadığı gerilimler nedeniyle eleştirilen eski Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun finans sektörünü kontrol eden Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BBDK) başına getirilmesi de eski politikaların tam olarak terk edilmediğinin bir kanıtı.

Öte yandan faiz artırımına geçiş ve döviz kurlarına müdahalenin sınırlandırılması gibi uygulamaların Mehmet Şimşek’in performansı açısından doğru adımlar olduğunu kaydeden Konukman, “Böylece politika faizi ile bankaların mevduat faizlerinde kopan bağ yeniden kurulmuş oldu. Bu olumlu bir gelişme” diyor.

Bununla birlikte kamu kurumlarına yönelik olarak yayınlanan tasarruf genelgesinde Cumhurbaşkanlığı harcamalarının dışarıda tutulduğuna işaret eden Konukman, “Dolayısıyla Şimşek döneminde henüz şeffaf ve kapsamlı bir ekonomi politikası göremiyoruz. Daha net bir politika için yerel seçim sonrası bekleniyor olabilir” diye konuşuyor.

“Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır.” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 3 Haziran’da Türkiye ekonomisinin başına getirilen Mehmet Şimşek, Hazine ve Maliye Bakanlığı görevini devralırken bu çarpıcı sözleri söylemişti.

Uluslararası piyasalarda tanınan bir isim olan Şimşek’in ‘rasyonele dönüş’ten kastı, Erdoğan’ın talimatı ile uygulamaya konan faiz indirimi politikasının rafa kaldırılması ve Türkiye ekonomisinin yeniden ‘güvenilir’ olarak algılanacağı bir döneme girmekti.

Peki Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ilk 100 günde bu rota değişikliğini hayata geçirebildi mi, ekonomiye olan güveni yeniden sağlayabildi mi?

Sokaktaki vatandaşa göre, her geçen gün artan hayat pahalılığı ve ücretliler üzerindeki vergi yükleri nedeniyle ekonomide düzelme değil, hâlâ ciddi bir bozulma yaşanıyor.

DW Türkçe’den Aram Ekin Duran‘a konuşan market işletmecisi Serkan Adıgüzel, “Ben bir esnaf olarak ekonomide bir iyileşme görmüyorum” diyor. Mehmet Şimşek’in ekonominin başında olduğu son 100 günde iğneden ipliğe her şeye zam gelmeye devam ettiğini dile getiren Adıgüzel, önceki Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’yi hatırlatarak, şunları söylüyor:

“Nebati’den de memnun değildik ama Şimşek gelince de akaryakıttan gıdaya zam yağmuru artarak sürüyor. Ekonominin bu şekilde nasıl düzeleceğini bilmiyorum. Bizim de müşterinin de alım gücümüz çok düştü. Değil bir yıl sonrayı, bir gün sonrayı bile planlayamıyoruz.”

Özel bir şirkette çalışan Selma Demir de ekonomide hiçbir iyileşme olmamasından yakınıyor. Şimşek liderliğindeki ekonomi yönetiminin son üç ayda yaptığı faiz artırımı ve vergi artışları gibi düzenlemelerin ücretli kesim açısından daha fazla yoksulluk getirdiğini söyleyen Demir, “Her geçen gün alım gücümüzün azaldığını söyleyebilirim. Çalışan insanlar olarak bizler ciddi bir geçim mücadelesi veriyoruz. Memurlara bile yapılan zam ortada. Açıkçası gelecek açısından hiç umudum yok” diye konuşuyor.

Türkiye’de vatandaşlar açısından ekonomide kayda değer bir düzelme olmasa da, Şimşek liderliğindeki ekonomi yönetimi son 100 günde, ekonomide yaşanan eksen kaymasına karşı bir dizi adım atmayı başardı.

Şimşek’in göreve gelmesinden birkaç gün sonra, 9 Haziran’da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) başına ABD ve Avrupa finans dünyasında tanınan bir isim olan Hafize Gaye Erkan getirildi. Aynı günlerde Erdoğan, ‘Faiz artışını kabullendik’ açıklamasıyla, yeni dönemin işaret fişeğini atmış oldu. Böylelikle Merkez Bankası, Eylül 2021’de başlayan faiz indirim sürecine son verdi.

Bu dönemde yüzde 19’dan yüzde 8,5’e kadar indirilen politika faizi, Haziran sonunda yüzde 15’e çıkarıldı. Temmuz ayında yüzde 17,5’e çıkarılan faiz, son olarak 25 Ağustos’ta gerçekleştirilen Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı sonrasında beklentileri aşarak yüzde 25’e yükseltildi. Türkiye’nin yüksek enflasyon karşısında faiz artırımına dönmüş olması hem yurt içi hem de yurtdışı piyasalar ve yatırımcılar açısından olumlu karşılandı.4

Ancak Erdoğan’ın ekonomi yönetimi üzerindeki gölgesi, faiz artırımlarının beklentilerin çok altında kalmasına neden oldu. Şimşek ve ekibinin enflasyonla gerçek bir mücadele yürütebilmesi için politika faizinin yüzde 40’lara kadar çıkarılması gerektiği belirtiliyor. Fakat ekonomi oyuncuları içerisinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomide ciddi bir durgunluğa yol açabilecek böylesi bir faiz artışına izin vermeyeceği görüşü hâkim.

“Rasyonel politikalara dönüş lafı havada kaldı”

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman’a göre, Mehmet Şimşek öncesinde ekonomi yönetiminin Erdoğan’ın talimatları ile uyguladığı yanlış politikalardan dönüş o kadar kolay olmayacak.

Şimşek ve ekibinin, önceki dönemde ‘regülasyon’ adıyla finans ve özel sektörde yapılan ve çokça eleştirilen düzenlemeleri kaldırmadığını, sadece yumuşattığını dile getiren Prof. Konukman, “Geçmiş dönemin hataları tümüyle tasfiye edilmedi. Bu nedenle rasyonel politikalara dönüş lafı havada kaldı” diyor.

31 Mart 2024’te yapılması beklenen yerel seçimler öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomide köklü bir değişime müsaade etmeyeceğini savunan Konukman’a göre, faiz indirimleri ve iş dünyası ile yaşadığı gerilimler nedeniyle eleştirilen eski Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun finans sektörünü kontrol eden Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BBDK) başına getirilmesi de eski politikaların tam olarak terk edilmediğinin bir kanıtı.

Öte yandan faiz artırımına geçiş ve döviz kurlarına müdahalenin sınırlandırılması gibi uygulamaların Mehmet Şimşek’in performansı açısından doğru adımlar olduğunu kaydeden Konukman, “Böylece politika faizi ile bankaların mevduat faizlerinde kopan bağ yeniden kurulmuş oldu. Bu olumlu bir gelişme” diyor.

Bununla birlikte kamu kurumlarına yönelik olarak yayınlanan tasarruf genelgesinde Cumhurbaşkanlığı harcamalarının dışarıda tutulduğuna işaret eden Konukman, “Dolayısıyla Şimşek döneminde henüz şeffaf ve kapsamlı bir ekonomi politikası göremiyoruz. Daha net bir politika için yerel seçim sonrası bekleniyor olabilir” diye konuşuyor.

Türkiye’nin risk algısında düzelme

Her şeye rağmen faiz artırımlarının sürmesi ve Bakan Şimşek’in genellikle sosyal medya hesabından yaptığı sözlü yönlendirmeler, Türkiye ekonomisine ilişkin beklentileri belirli ölçüde düzeltmeyi başardı. Şimşek ve Erkan, yaz ayları boyunca hem Avrupalı ve ABD’li yatırımcılarla hem de Körfez ülkelerinin yatırımcıları ile bir araya geldi ve Türkiye ekonomisinin yeni dönem hedeflerini anlatarak yatırım çekmeye çalıştılar. 28 Mayıs seçimleri öncesinde 700 puanı aşan Türkiye’nin kredi risk primi (CDS), Eylül başı itibariyle 400 puanın altına inmiş durumda.

Yeni ekonomi yönetiminin ilk 100 gününde ihracatçı şirketler ile küçük ve orta ölçekli işletmelerin kredi kaynaklarına daha rahat ulaşması konusunda bazı düzenlemeler yapılırken, 1 Eylül itibariyle 3 trilyon TL büyüklüğe ulaşan Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasından kademeli olarak çıkış için bankaların TL mevduatları özendirecek adımlar atmasına yönelik harekete geçildi.

Buna karşın, 5 Temmuz’da Türkiye’nin bütçe açığını gidermek amacıyla uygulamaya konan kapsamlı vergi artışları, Türkiye’de iğneden ipliğe tüm mal ve hizmetlere zam yapılmasının önünü açtı. Mehmet Şimşek göreve geldiğinde yüzde 38 olan yıllık enflasyon, Eylül 2023 itibariyle yüzde 59’a yükseldi. Bu dönemde Türk Lirası da ABD Doları ve Euro’ya karşı tarihinin en düşük seviyesini gördü.

Enflasyondaki yükselişin önümüzdeki aylarda da sürmesi bekleniyor. TCMB Başkanı Erkan, yıl sonu için tahminlerinin yüzde 58 olduğunu açıklamıştı. Ancak bu beklentinin henüz Ağustos ayında gerçekleşmiş olması, yıl sonunda enflasyonunun yüzde 70’lere çıkabileceği ihtimalini güçlendirdi. Hatta 6 Eylül’de açıklanan 3 yıllık yeni Orta Vadeli Program’da (OVP) da 2023 yılsonu enflasyon beklentisi yüzde 65’e çıkarıldı.

Bununla birlikte hem ulusal hem uluslararası yatırımcıların merakla beklediği OVP’de yer alan büyüme, enflasyon, bütçe açığı gibi makro verilere ilişkin öngörüler önceki OVP’lere göre daha gerçekçi bulunsa da, hâlâ kapsamlı bir ‘istikrar programı’ açıklanmamış olması, yerel seçim sonrasına kadar enflasyonla mücadelenin ‘düşük yoğunluklu’ sürdürüleceğine dair görüşleri güçlendirdi.

“Ekonomide belirsizlik devam ediyor”

Peki önümüzdeki aylarda Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve ekibi, ekonomide nasıl bir rota izleyecek?

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ceyhun Elgin, bu soruya “Seçime kadar mevcut politikalar korunacak. Ama seçimden sonra siyasi ve hukuki açılımlar olmadan, Şimşek’in tek başına ekonomide yapabileceği çok bir şey yok” yanıtını veriyor.

Şimşek döneminde daha rasyonel bir bakış açısıyla ekonomideki sorunların ortaya konduğunu ancak şeffaflık ve güven tesis etmek ile ilgili hâlâ başarı sağlanamadığını vurgulayan Prof. Elgin, “Evet Şimşek döneminde piyasa beklentilerine ve iktisat teorilerine uygun kararlar alınıyor. Merkez Bankası yönetiminin de önceki yönetime göre çok daha kaliteli olduğu bir gerçek. Ama hâlâ neyin ne zaman olacağını öngörmek mümkün değil. Belirsizlik devam ediyor. Enflasyonunun bedelini sabit ücretli ve dar gelirli insanlar ödüyor” şeklinde konuşuyor.

Mart 2024 sonundaki yerel seçimlerin ardından eski yanlış politikalara dönülüp dönülmeyeceğinin garantisinin olmadığını da dile getiren Prof. Elgin, şu değerlendirmede bulunuyor:

“Ekonomideki sorunlar sadece tek başına Mehmet Şimşek’in atacağı adımlarla çözülecek bir şey değil. İçeride ve dışarıda güven duyulan bir ekonomi haline gelebilmek için siyasi ve hukuki reformların da eşgüdümlü olarak hayata geçirilmesi gerekiyor. Ancak Türkiye’deki yönetim tarzı şu an bu noktadan çok uzakta gözüküyor.”

Paylaşın

Ekonomi Yönetiminin 100. Günü: İstikrar Programı Halen Açıklanmadı

Mehmet Şimşek’in tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı olarak atanmasının üzerinden 100 gün geçti, ama istikrar programı halen açıklanmadı. Yapısal bir dönüşüm sağlamak ve yüksek katma değerli üretimi desteklemek amacı ile maliye politikasının somut adımlar atması gerekiyor.

Eğitim sisteminde ezberci sınav sisteminden çıkıp eğitimde fırsat eşitliğine imkan tanıyacak politikalar, üretkenliği ve katma değeri yüksek sektörlerin doğru teşviklerle desteklenmesi ve bu vesile ile üretim kapasitesinin artıp maliyetlerin düşmesi lazım.

Gelir vergisinde yaşanan erozyonun sona ermesi ve dolaylı vergilerin payının azalması gerekiyor. Kredi kompozisyonunda tüketim kredilerini azaltıp, üretim odaklı ticari kredilerin artırılmasına yönelik teşvikleri bu yolda atılmış bir adım olarak değerlendirebiliriz.

Ancak bunun ötesinde kapsamlı bir kalkınma modeli henüz açıklanmadı ve eylem planı için Ekim’e işaret edildi. Bu gecikme endişe verici.

En son yaşadığımız büyük kriz olan 2001 dönemini hatırlayacak olursak, 1 Mart 2001 tarihinde ABD’den apar topar Türkiye’ye getirilen ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak atanan Kemal Derviş, ayağının tozuyla 13 Mart tarihinde Meclis’te yemin etmiş, 14 Nisan’da ise “Güçlü Ekonomiye Geçiş” Programı’nı açıklamıştı.

Yeni ekonomi yönetimi görevde ilk 100 günü doldurdu. Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, bu süreci BBC Türkçe‘ye değerlendirdi.

100 gün, seçim vaatlerinin uygulamaya sokulabileceği kadar uzun ancak uzun soluklu sonuç alınamayacak kadar kısa bir süre. Bununla birlikte, ilk 100 günde atılan tohumlar, hasat zamanı ne toplayacağımızın da bir göstergesi olabilir.

Seçimler öncesi, Cumhur İttifakı’nın kazanması halinde 100 gün sonrasında beklediğim senaryodan çok daha iyi bir yerde olduğumuzu düşünüyorum. Zira seçim kampanyası boyunca bana büyük endişe veren ekonomi politikalarından duyulan memnuniyet dile getirilmiş ve herhangi bir değişim sinyali verilmemişti.

Oysa seçim sonrasında adeta bir muhalefet partisi kazanmışcasına eski kadrolar ve izlenen politikalar büyük ölçüde terk ediliyor.

Mehmet Şimşek görevi teslim alırken, “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönmekten başka çaresi kalmamıştır” demişti. Eski politikaların tasfiyesi amacı ile ortodoks politika ile uyumlu adımlar atılıyor. Bu adımlar uzun soluklu olur mu? Bilmiyorum. Daha iyisi yapılabilir miydi? Evet.

AKP’nin 2023 seçim kampanyasında yer alan ekonomik hedefler 2018 seçimlerindeki hedeflere benzerdi: Cari açıkta daralma, enflasyon tek hane, yüksek büyüme, kişi başına düşen milli gelirde artış sözü verildi.

Bu genel hedefler muhalefet partilerinin hedefleri ile de örtüşüyordu. Her iki ittifak da bu hedeflere ilave olarak katma değerli üretime, inovasyona, kalkınmaya vurgu yaptı. Aradaki fark neydi?

Bence seçim vaatlerindeki en önemli farklardan birisi muhalefetin bu hedeflere ulaşabilmek için ortodoks politikalara dönüşü önceden öngörmesi ve bunun sonucu oluşacak acı reçetenin dağılımında kafa yorması, sabit gelirlilere bu yükün ödetilmeyeceği sözü verilmesi idi.

İktidarın 2018’de bahsettiğim hedefleri, büyüme hariç tutmadı. Büyüme verisi ise kur krizinin yaşandığı 2018 yılı dışında, pandemiye rağmen yüksek geldi.

Öte yandan enflasyonist ortamda, üretkenlik artışı ile desteklenmeyip, düşük faizle desteklenen büyüme toplum genelinde hissedilemedi. 2023’de 25 bin dolara yükseltilmek istenen kişi başı milli gelir 9 bin dolara geriledi. % 15’ten tek haneye indirilmesi umulan enflasyon % 50’li seviyeleri aştı.

Bu sefer farklı olabilir mi?

Yeni ekonomi ekibinin 2018 sonrası uygulanan politikalardan hoşnut olmadığı net. Peki değişiklik yapacak kurumsal kapasite ve yetkisi var mı? Ne kadar süreyle var? Kritik sorular bunlar.

4 Haziran 2023’de görevi devralan yeni ekibin ilk işi bu dengesizliklerin altında yatan düşük faiz politikalarından çıkış amacı ile sıkı para politikasına geçmek oldu. Gelgelelim, rota doğru yöne çevrilmiş olsa da ilk 100 günde kaydedilen ilerleme yavaştı.

Seçim öncesi dönemde ertelenen akaryakıt zamları, deprem ve seçim harcamaları ile artan bütçe açığını kontrol amacı ile artan dolaylı vergiler, kurda izin verilen gevşeme ile birleşince, yıl sonu enflasyon tahminleri % 70’leri zorlar hale geldi. Ancak enflasyon beklentisi bu kadar yüksekken merkez bankası üç ayda politika faizini sadece % 25’e çıkarılabildi.

Bir an için Merkez Bankası’nın kurumsal bağımsızlığının tekrar tesis edildiğini ve niyetinin de kendi özgür iradesi dahilinde ilk 100 günde politik faizini toplam 16,5 puan artırmak olduğunu varsayalım.

Bu durumda merkez bankası bu faiz artışlarının sıralamasını 650, 250 ve 750 baz puan yerine 750, 650 ve 250 baz puan şeklinde büyükten küçüğe yapabilirdi.

İki senaryoda da toplam faiz artışı aynı olur dolayısı ile şirketler ve bankacılık sistemi üzerindeki görece yük değişmezdi. Ancak ikinci senaryo birinciye göre daha önden yüklemeli bir anlayışı temsil edip, enflasyon beklentilerini daha çabuk kontrol altına alabilirdi.

Oysa V-benzeri, yani önce daha yüksek, sonra daha az, sonra en yüksek faiz artışına giden bir Merkez Bankası bir plan dahilinde hareket eder izlenimi vermiyor. Son toplantıda gelen “jumbo” faiz artırımı enflasyon raporunda bahsedilen “kademeli” artış sinyali ile de çelişiyor.

Daha ziyade Para Politikası Kurulu’na (PPK) eklenen yeni üyelerle ikna gücü artmış, ancak kurumsal bağımsızlığı tam oturmadığı için bir sonraki adımı da net olmayan bir Merkez Bankası izlenimi ediniyorum.

Enflasyon sadece enflasyonu göstermiyor

Bu noktada enflasyon probleminin sadece hatalı kurgulanmış para politikasının sonucu olmadığını, erozyona uğramış kurumsallık, yapısal reformlarda ihmal, yatırım iştahında düşüş, vergi sisteminde çarpıklıklar ve potansiyel üretim kapasitesinde yaşanan gerileme gibi çok daha derin sorunların yüzeye çıkması ile alakalı olduğunu hatırlatmak lazım.

Bu sebeple, sadece para politikasını (yavaş da olsa) düzeltmek enflasyonu ve ekonomik problemleri çözmeye yetmeyecektir.

Henüz enflasyonla mücadelenin kalıcı olup olmayacağını bilmediğimiz gibi acı reçeteden oluşacak maliyetin düşük gelir kesimlerinden alınıp, daha yukarıya dağıtılıp dağıtılmayacağını bilmiyoruz. Geçtiğimiz hafta açıklanan Orta Vadeli Program (OVP) söz konusu bedelin oldukça küçük olacağını varsaymış görünüyor. Zira önümüzdeki 4 yılda ciddi bir dezenflasyon hedefi olsa da bunun büyüme ve işsizliğe yansımasının çok düşük tutulduğunu gözlemliyoruz. Acı reçetenin bedeli resmi rakamlara yansımayınca nasıl paylaştırılacağına dair bir tartışma için de uygun zemin oluşmuyor maalesef.

Yapısal bir dönüşüm sağlamak ve yüksek katma değerli üretimi desteklemek amacı ile maliye politikasının somut adımlar atması gerekiyor. Eğitim sisteminde ezberci sınav sisteminden çıkıp eğitimde fırsat eşitliğine imkan tanıyacak politikalar, üretkenliği ve katma değeri yüksek sektörlerin doğru teşviklerle desteklenmesi ve bu vesile ile üretim kapasitesinin artıp maliyetlerin düşmesi lazım.

Gelir vergisinde yaşanan erozyonun sona ermesi ve dolaylı vergilerin payının azalması gerekiyor. Kredi kompozisyonunda tüketim kredilerini azaltıp, üretim odaklı ticari kredilerin artırılmasına yönelik teşvikleri bu yolda atılmış bir adım olarak değerlendirebiliriz.

Ancak bunun ötesinde kapsamlı bir kalkınma modeli henüz açıklanmadı ve eylem planı için Ekim’e işaret edildi. Bu gecikme endişe verici.

En son yaşadığımız büyük kriz olan 2001 dönemini hatırlayacak olursak, 1 Mart 2001 tarihinde ABD’den apar topar Türkiye’ye getirilen ve Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak atanan Kemal Derviş, ayağının tozuyla 13 Mart tarihinde Meclis’te yemin etmiş, 14 Nisan’da ise “Güçlü Ekonomiye Geçiş” Programı’nı açıklamıştı.

Paylaşın

Mehmet Şimşek’ten “Enflasyon” Yorumu: Biraz Zaman Alacak

Ağustos ayında aylık yüzde 9,09, yıllık ise yüzde 58,94 olarak gerçekleşen enflasyon verilerini değerlendiren Bakan Şimşek, “Enflasyonla mücadelenin biraz zaman alacağını biliyoruz. Geçiş dönemindeyiz” dedi.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), verilerine göre ağustosta tüketici enflasyonu, piyasa beklentilerini aşmıştı. Yüzde 7,3 seviyesindeki tahminlere karşın aylık enflasyon, temmuzun ardından ağustos ayında da yüzde 9’u aşmıştı.

Yıllık enflasyon ise yüzde 59’a dayanarak Merkez Bankası’nın “gerçekçi” olarak değerlendirilen yüzde 58’lik enflasyon hedefini henüz ağustos ayından geçmişti.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından, TÜİK’in açıkladığı enflasyon verilerine ilişkin açıklama yaptı. “Enflasyonla mücadelenin biraz zaman alacağını biliyoruz” diyen Şimşek, şöyle dedi:

“Geçiş dönemindeyiz. Enflasyonu kontrol altına almak ve daha sonra düşürmek için ne gerekiyorsa (parasal sıkılaşma, kredi politikası ve gelirler politikaları) yapacağız. Sonuçta sabretmemize değecek. Enflasyonla mücadelede kesinlikle kararlıyız.”

Şimşek’ten KOBİ’ler için kredi açıklaması

Bakan Şimşek, sosyal medya hesabından KOBİ kredilerine ilişkin de açıklamalarda bulundu. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“KOBİ’lerin kredi garanti sisteminden kullanabileceği kredi garanti limitini 100 milyon TL’den 150 milyon TL’ye artırdık. Bu rakamı KOBİ dışı büyük işletmeler için de 350 milyon TL’den 500 milyon TL’ye yükselttik. Bu düzenlemeler dün resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bankacılık sistemindeki sınırlı kaynaklarımızı yatırıma, üretime ve ihracata kanalize etmeye devam edeceğiz.” dedi.

Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile KOBİ’lerin kredi garanti limitleri artırıldı. Kararla KOBİ’lerin sistemden kullanabileceği kredi garantisi 100 milyon liradan 150 milyon liraya çıkarıldı.

Büyük firmalar için ise bu tutar 350 milyon liradan 500 milyon liraya yükseltildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan karar Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Paylaşın

“Erdoğan, Şimşek’e ‘Seçimlere Kadar Her Kararını Bana Danış’ Dedi” İddiası

Ekonomik tablonun ‘enkazdan daha vahim olduğunu’ kabul eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Bakan Şimşek’e “Yerel seçimlere kadar alacağın her kararı bana danış, 1 Nisan’dan sonra direksiyon tamamen sende” dediği öne sürüldü.

Mehmet Şimşek’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Kasım’a kadar ihtiyaç olan faiz artırımı için de onay aldığı, oranın konuşulmadığı ama yüzde 40’a kadar ulaşacağı bir çıtanın da öngörüldüğü iddia edildi.

Gazeteci Sedat Bozkurt, Kısa Dalga’da yayımlanan yazısında Erdoğan’ın da artık ekonomide ‘enkazdan daha vahim bir tablo olduğu’ gerçeğini kabul ettiği iddiasını aktardı.

“(…) ‘Enkazdan bile vahim’ ekonomik tabloyu Erdoğan da ikili görüşmelerinde kabullendi, bunu ‘dış mihraklara’ bağlamadı. 14 ve 28 Mayıs seçimlerini kazanmak zorunda olduklarını söylemekle yetindi. Geçmişe çok takılmadılar, takıldıkları gelecekteki tek konu 2024 yılındaki yerel seçimlerdi.

Pazarlık burada başladı. Erdoğan ‘yerel seçimlere kadar alacağın her kararı bana danış 1 Nisan’dan sonra direksiyon tamamen sende, ne gerekiyorsa onu yap’ dedi. Mehmet Şimşek Kasım’a kadar ihtiyaç olan faiz artırımı için de onay aldı. Oran konuşulmadı ama yüzde 40’a kadar ulaşacak bir çıta öngörülüyor.”

Erdoğan’ın temmuz ayında faiz artırımına izin vermediğini, ancak Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulamasının maliyeti nedeniyle Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın devreye girmesiyle ağustosta 7.5’lik bir artış geldiğini dile getiren Bozkurt, “Yani Şimşek ile Erdoğan’ın mutabık kaldıkları sistem işliyordu” dedi.

Bozkurt, son günlerde tepki çeken memur ve emekli maaşlarıyla ilgili olarak da edindiği şu bilgileri paylaştı:

“Memur maaş zam oranının açıklanandan bir puan üstüne çıkılmasına Şimşek karşı. Aynı şekilde emeklilere iyileştirme yapılmasına da. Bu, Erdoğan’ın elini kolunu bağlamış vaziyette. Bunlar için ilave kaynak yaratmakta da zorlanıyorlar. Körfez ile kurulan ilişkilerin tamamı yerel seçime kadar olan süre için. Ondan sonra direksiyonda Şimşek, uygulamada da onun kararları olacak.”

Paylaşın

Bakan Şimşek: Hedefimiz Sürdürülebilir Ve Kapsayıcı Büyüme

2023 ikinci çeyrek büyüme rakamlarını değerlendiren Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Hedefimiz büyümenin güçlü olmasının yanı sıra, aynı zamanda dengeli, sürdürülebilir ve kapsayıcı olmasıdır” dedi.

Haber Merkezi / Bakan Şimşek, iç ve dış talep dengesinin yeniden tesisi için tedbirler almaya ve uygulamaya devam edeceklerini ve bu tedbirlerle ekonominin dış şoklara karşı kırılganlığını azaltmayı hedeflediklerini vurguladı.

Şeffaf, tutarlı ve uluslararası normlara uygun politikalar sayesinde güvenin temin edilmesinin öngörülebilirliği artıracağını söyleyen Mehmet Şimşek öngörülebilirliğin, sürdürülebilir büyümenin sağlanması için gereken yatırım ve istihdam artışı için kritik önem taşıdığına dikkat çekti.

Şimşek, uygulanan politikaların makro finansal üzerindeki olumlu etkilerinin görülmeye başlandığını ve bu etkileri kalıcı hale getirmek ve istikrarın sağlanması için gerekli adımları atmayı sürdüreceklerini söyledi.

Türkiye İstatistik Kurumu’na göre gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) 2023 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 3,8 arttı. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2023 ikinci çeyrek büyüme rakamlarını değerlendirdi. Şimşek özetle şu ifadeleri kullandı:

“Sıkı küresel finansal koşullar ve geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1,8 daralan küresel ticarete rağmen deprem felaketinin ekonomik etkilerini telafi etmeye çalıştığımız yılın ikinci çeyreğinde ekonomimiz güçlü büyüme performansına devam etmiştir.

Net dış talep büyümeyi sınırlandırmıştır. Öte yandan ekonominin üretken kapasitesinin artırılması açısından önem arz eden yatırım harcamaları yüzde 5,1 artmıştır. Hedefimiz büyümenin güçlü olmasının yanı sıra, aynı zamanda dengeli, sürdürülebilir ve kapsayıcı olmasıdır.

Kaynakların tüketimden çok; yatırım, istihdam, üretim ve ihracata aktarılmasını önceliklendiriyoruz. Bu tedbirler neticesinde ekonomimizin dış şoklara karşı kırılganlığını azaltmayı hedefliyoruz. Şeffaf, tutarlı ve uluslararası normlara uygun politikalar sayesinde güvenin temin edilmesi ile öngörülebilirlik artırılacaktır.

Öngörülebilirlik, sürdürülebilir büyümenin sağlanması için gereken yatırım ve istihdam artışında kritik önem taşımaktadır. Uyguladığımız politikaların makro finansal istikrar üzerindeki olumlu etkilerini görmeye başladık.

Bu etkilerin kalıcı olması ve istikrarın sağlanması için gereken adımları atmaya devam edeceğiz. Dengeli ve sürdürülebilir büyüme ile sağlanacak refah artışının toplumun tüm kesimleri tarafından adil paylaşılması önceliğimizdir.”

Paylaşın

Mehmet Şimşek’ten Dikkat Çeken “Faiz” Mesajı

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini yüzde 25’e yükseltmesi sonrası, sosyal medya hesabından “Kararlıyız” mesajı paylaştı.

Haber Merkezi / Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabı üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz artışını değerlendirdi.

Bakan Şimşek, “Kararlıyız! Fiyat istikrarı en büyük önceliğimiz…” açıklaması yaptı.

Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizini 750 baz puan artışla yüzde 25 yükseltmişti. Piyasa beklentileri politika faizinin yüzde 20’ye çıkarılması yönündeydi.

Reuters anketine katılan 17 ekonomistin tamamı yüzde 17,5 seviyesindeki politika faizinde artış beklerken, tahminler yüzde 18 ila yüzde 20,5 bandında yer alıyordu. Ankette sekiz ekonomist 250 baz puan, dört ekonomist 200 baz puan, üç ekonomist 150 baz puan, ve birer ekonomist 50 ve 300 baz puan artış bekliyordu.

Ekonomistler, TCMB’nin önümüzdeki aylarda da faiz artışlarına devam etmesi bekliyor. Ankette 2023 sonu faiz tahminlerinin medyanı yüzde 25 seviyesinde bulunuyordu. Tahminler, yüzde 20 ile yüzde 30 bandında yer alıyordu.

AA Finans’ın 15 ekonomistle gerçekleştirdiği ankete göre, TCMB’den 100 ila 250 baz puanlık bir artırım öngörülüyordu. Ekonomistlerin politika faizi beklentileri yüzde 18,50 ile yüzde 20,00 arasında, yıl sonu politika faizi beklentileri ise yüzde 20 ile 30 arasında yer alıyordu.

Merkez Bankası’nın faiz kararı metninde, faiz artırımının yanı sıra, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararlarının alınmaya devam edeceği belirtildi.

Metinde, ayrıca, enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergelerin yakından takip edileceği vurgulandı.

Paylaşın

“Mehmet Şimşek İstifa Etmek İstedi” İddialarına Yalanlama

Yenilik Partisi Genel Başkanı Öztürk Yılmaz’ın “Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in istifa etmek istedi” iddialarına İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nden yalanlama geldi.

Haber Merkezi / Bu tür haberlerin piyasalarda tedirginlik yaratma ve güvensizlik oluşturma amaçlı olduğunu belirten İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“İtibar etmeyiniz”

“Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, görevinden istifa etmek istedi” iddiası doğru değildir. Piyasalarda tedirginlik ve güvensizlik oluşturmaya yönelik kasıtlı bir şekilde dolaşıma sokulan dezenformatif haberlere itibar etmeyiniz.”

Yenilik Partisi Genel Başkanı Öztürk Yılmaz, Mehmet Şimşek’in istifa etmek istediğine dair bir iddia dile getirerek, sosyal medya hesabından şu açıklamayı yapmıştı:

“Zamcı bakan Mehmet Şimşek’in görevinden istifa etmek istediği ve araya Cevdet Yılmaz’ın girerek, kendisini zor ikna ettiği duyumu var. Doğruysa, neden istifa etmek istediğini ve ne vaadler alarak istifadan vazgeçtiğini elbette ilerleyen zamanda öğreniriz. Siyasal islamcılar birbirine düşecek! Çünkü ülkeyi birlikte batırdılar ve çıkışı bulamıyorlar! Herkes diğerine çöküşün faturasını kesmek istiyor!”

Paylaşın

Bakan Şimşek: Para Politikasında Sıkılaştırma Devam Edecek

“Biz teşebbüs hürriyetini, dalgalı kur sistemi, dışa açık ve kurala dayalı ekonomi ilkelerini benimseyen bir sistem anlayışı içerisinde ilerleyeceğiz” diyen Bakan Şimşek, para politikasında sadeleştirme ve sıkılaştırma adımlarının devam edeceğini, para ve maliye politikalarının eşgüdüm içerisinde yürütüleceğini söyledi.

Bakan Şimşek, “Seçim sonrası azalan siyasi belirsizlik para ve maliye politikasında attığımız adımlar Türkiye ekonomisine ilişkin beklentileri olumlu etkilemeye başlamıştır. Ülkemizin risk primi 700 baz seviyesinden 400 baz civarına gerilemiştir. Bu ekonomideki bütün aktörlerin daha makul maliyetlerle dışarıdan kaynak bulmasının önünü açmıştır” diye konuştu.

Seçimlerin ardından hazine ve maliye bakanlığına getirilen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye Bankalar Birliği’nin 66’ncı Genel Kurulu’nda konuştu.

Bakan Şimşek, “Ülkemize baktığımız zaman büyüme performansımız oldukça güçlü seyretmeye devam ediyor. 2003-2022 döneminde ortalama ülkemiz reel olarak yüzde 5,4 büyüdü. 2023 yılında bütün bu sıkıntılı küresel finansal koşullara rağmen yüzde 4,5 civarında bir büyüme öngörüyoruz” dedi.

Konuşmasında reel sektörün finansman açısından desteklenmesi gerektiğine de değinen Şimşek, “Özel bankaların sadece tüketici kredilerine odaklandığı dönem artık geride kalmalı çünkü bunun şartları ortadan kalkmıştır. Bu sürdürülebilir değildir. Artık haklı bir gerekçeleri de kalmamıştır. Reel sektörü desteklemek esas vazifemizdir. Reel sektör tabii ki yatırım, istihdam, üretim ve ihracat çerçevesinde önceliklendirilecektir. Burada sürdürülebilir yüksek büyümenin devamı için reel sektörümüzün finansmana kesintisiz erişimi tabii ki olmazsa olmazdır” diye konuştu.

“Enflasyondaki düşüş önemli çünkü parasal sıkılaşmanın muhtemelen sonuna geldik; yakınız. 2024’ün ikinci yarısından itibaren bir gevşeme olasılığı artmıştır” diyen Bakan Şimşek, “Ümit ediyoruz ki 2024’ün ikinci yarısından itibaren küresel finansal koşullarda daha destekleyici bir ortam ile karşı karşıya kalırız” dedi.

“Attığımız adımlar beklentileri olumlu etkilemeye başladı”

“Biz teşebbüs hürriyetini, dalgalı kur sistemi, dışa açık ve kurala dayalı ekonomi ilkelerini benimseyen bir sistem anlayışı içerisinde ilerleyeceğiz” diyen Şimşek, para politikasında sadeleştirme ve sıkılaştırma adımlarının devam edeceğini, para ve maliye politikalarının eşgüdüm içerisinde yürütüleceğini söyledi.

Bakan Şimşek, “Seçim sonrası azalan siyasi belirsizlik para ve maliye politikasında attığımız adımlar Türkiye ekonomisine ilişkin beklentileri olumlu etkilemeye başlamıştır. Ülkemizin risk primi 700 baz seviyesinden 400 baz civarına gerilemiştir. Bu ekonomideki bütün aktörlerin daha makul maliyetlerle dışarıdan kaynak bulmasının önünü açmıştır” diye konuştu.

Paylaşın

Bakan Şimşek: Net Rezervler 20,1 Milyar Dolara Yükseldi

Son iki ayda rezervlerde 17.1 milyar dolar artış kaydedildiğini vurgulayan Bakan Şimşek, “Bu dönemde net rezervler ise 20.1 milyar dolar yükselişle 15.7 milyar doları seviyesinde gerçekleşti” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Rezerv artışlarının, kur korumalı mevduat dönüşlerinin rekor seviyede olduğu ağustos ayında devam etmesi oldukça anlamlı. Piyasa koşulları elverdiği ölçüde rezerv biriktirmeye devam edeceğiz.”

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre net rezervler 10,9 milyar dolardan 15,7 milyar dolara yükseldi. Brüt rezervlerdeki toparlanma ise daha sınırlı kaldı.

Verilere göre brüt rezervler 4 Ağustos haftasında 113,8 milyar dolardan 115,6 milyar dolara yükseldi. Kur Korumalı Türk Lirası (TL) Mevduat ve katılma hesapları ise 4 Ağustos’la sona eren haftada 3 trilyon 132 milyar TL’den 3 trilyon 282 milyar TL’ye çıktı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, konuyla ilgili sosyal medya hesabında şu açıklamayı yaptı:

“Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası verilerine göre, 2023 Mayıs sonu itibarıyla 98.5 milyar ABD Doları seviyesinde olan brüt rezervler 4 Ağustos haftası itibarıyla 115.6 milyar ABD Doları seviyesine yükseldi.

Böylece son iki ayda rezervlerde 17.1 milyar ABD Dolarına varan artış kaydedildi. Bu dönemde net rezervler ise 20.1 milyar ABD doları yükselişle 15.7 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşti.

Rezerv artışlarının, kur korumalı mevduat dönüşlerinin rekor seviyede olduğu ağustos ayında devam etmesi oldukça anlamlı. Piyasa koşulları elverdiği ölçüde rezerv biriktirmeye devam edeceğiz.”

Paylaşın